-36-

ÖZAL DÖNEMİ

Yazı dizimizin bu bölümünde ÖZAL DÖNEMİ'nin önemli olaylarını inceliyerek bunların ATATÜRKÇÜLÜK'le alakasının olmadığını göstereceğiz.

TURGUT OZAL'ın POLİTİK hayatı DEMİREL'in "okul arkadaşı" olmasıyla başlar. Zaten DEMİREL'in çevresi hep "okul arkadaşları" ile doludur. Özal üniversiteyi bitirince Elektrik Etüd İdaresi'nde işe başlar. Bu kuruluş tarafından Amerika'ya gönderilir.

ÖZAL bir süre DÜNYA BANKASI'nda görevlendirilir. (1) Aslında bütün Özal biraderler bir süre Amerika'da bulunmuş, ya Dünya Bankası'nda ya da İMF'de çalışmıştır. Ahmet Özal da buna dahildir.

Ancak, sonradan öğrendik ki, bu tarz görevler bir nevi "arpalık"mış... Uluslararası kuruluşlara üye olan olan devletlerin o kuruluşlarda kontenjanı varmış. İktidardaki partiler bu kontenjanlara kendi yakınlarını tayin ederlermiş...

Ayrıca o kuruluşlardaki cafcaflı ünvanların da beş para etmediğini öğrendik... Mesela, Kemal Derwish efendinin Dünya Bankası Başkan Yardımcısı oluşunun, dış kapının mandalı kadar bile değeri yokmuş...Çünkü, aslında tamamen ABD'nin kontrolünde olan Dünya Bankası'nın üye ülkelerden oluşan 140 kadar "başkan yardımcısı" varmış!...

Turgut Özal, her nedense TÜRKİYE'de "dalalet" içinde iken, AMERİKA'da "hidayet"e ermiştir!..İçkiyi, gece hayatını bu sayede bırakmış; namaza, niyaza başlamıştır... Hatta DPT'de iken lavobada abdest alıp namaz kıldığı için, TAKUNYALI diye anılırdı... İlk önemli görevi DEVLET PLANLAMA TEŞKİLATI'nın başına getirilmesidir...

Özal sonradan MSP'ye yakınlaştı, o partiden aday oldu. Kazanamadı.

Turgut Özal ODTÜ'nün hoca kıtlığı çektiği dönemlerde Korkut Özal ve Demirel gibi ODTÜ'de ders vermiş, MESS Başkanı olmuş, 1975-1979 arasında ticaretle uğraşmıştır. Emin Çölaşan'a göre ne iyi bir hocadır, ne de iyi bir iş adamı... Bütün kurduğu, katıldığı firmalar dara düşmüş batmıştır. Ama bunlar yükselmesine engel olmamıştır.

1979'da hükümeti kuran Demirel, Özal'ı hatırladı, onu EKONOMİ'den sorumlu mevkiye getirdi. Özal bir süre sonra meşhur 24 Ocak Kararları'nı aldı. Ama geçmiş 15 yılın büyük kısmına damgasını vurmuş olan DEMİREL ZİHNİYETİ'nin tahribatını düzeltmek kolay değildi!

Mart 1980'de Cumhurbaşkanı Korutürk'ün görev süresi bitti. Bütün ikazlara, anarşiye, memleketin içinde bulunduğu ekonomik sıkıntıya, yukarda anlattığımız bölünme tehlikesine rağmen; partiler bir araya gelip tarafsız bir CUMHURBAŞKANI üzerinde anlaşamadı!.. Her gün her biri ipe sapa gelmez demeçler veriyor, radyo ve televizyonda birbirini suçluyor, ama meselelere çözüm bulmaya yanaşmıyordu!..Bütün bu olayları DEMİREL DÖNEMİ yazımızda anlattığımız için tekrarlamıyacağız.

Nihayet 12 Eylül 1980'de SİLAHLI KUVVETLER idareye el koydu. Bütün ülkede SIKIYÖNETİM ilan edildi. Bütün politik liderler ve sivri politikacılar, yazarlar tutuklandı. Ülkenin her köşesinde ASKERLER işbaşına getirildi. KENAN EVREN, DEVLET BAŞKANI oldu.

Demirel bu sefer şapkasını alıp gidecek fırsat bulamadı! Kös kös diğerleri gibi hapishanenin yolunu tuttu. Ama sinsi sinsi, tekrar "demokrasi"ye dönülüp te itibar göreceği günleri bekledi.

Terörist gruplar bir süre durumun değişmiyeceğini sandılar...Ancak askerlerin tavrı kesindi!.. Önce hapishanelerdeki sağcı-solcu ayırımını ortadan kaldırdılar. Mahkumları bir araya koydular. Bir de görüldü ki, birbirinin gırtlağına sarılacağı sanılan bu kişiler kucaklaşıp öpüşmekteler!.. Yani, anarşiden herkes bezmişti!

Teröristlerin kontrolündekiler hariç herkes silahı, kavgayı bıraktı. Sokaklar eski huzurlu haline döndü. Gık diyen kendini içerde bulacağından, kimse halkın karşısına doğrudan çıkma cesaretini bulamıyordu.

Askerler bir de İDAM cezalarını hemen uygulamaya koydular... İlk asılan da bir subayın oğlu olan ERDAL EREN adlı TERÖRİST oldu.

Bu oğlan Ankara'da, Hoşdere Caddesi'nde afiş asarken jandarmalar tarafından kovalanmış, bir çöp kutusunu saklanarak bir jandarma erini ARKADAN vurup ŞEHİT etmişti... Suçu sabit olduğu için İKİ defa İDAM'a mahkum olmuş, ancak dosyası İKİ defa YARGITAY'da bozulmuştu...3. defa İDAM'a mahkum olunca, ceza hemen uygulandı!.. Ve görüldü ki, KARARLI tutum ANARŞİ'yi bıçakla kesilmiş gibi durdurur!..

O tarihten sonra bir kaç münferit çıkış dışında, hiç bir saldırı ve soygun olayına rastlanmadı!... Terör-tedhiş, yani insanları dehşete düşürerek, gözünü korkutarak hükmünü sürdürme devri kapandı. Ta ki, ÖZAL iktidara gelip, AVRUPA'ya şirin görünmek için İDAM cezalarını durduruncaya kadar!..(1984)

EKONOMİ konusuna gelince, askerler çok GERÇEKÇİ davranarak, başlamış bir uygulamayı kesmediler. Bülent Ulusu hükümetinde Turgul Özal'a görev verdiler. Almış olduğu 24 Ocak kararlarının sonuçlarını göstermesini istediler. Özal dört ayak üzerine düşmüş oldu!...

Daha önce en ufak bir etkisi bile görülmeyen bu kararlar, ASKERİ İDARE'nin getirdiği İSTİKRAR ve HUZUR ortamı içinde işe yaradı. İşçi ve öğrenci hareketleri durduğu, grevler ortadan kalktığı ve astronomik isçi zamları olmadığı için, ÜRETİM hızla arttı. Esnafın yüzü güldü. vatandaş aradığını bulur hale geldi. Can güvenliği de olunca Demirel zamanından kalan dayanılmaz pahalılık bile şikayet konusu olmadı.

1980 yılının enflasyon oranı %135 idi!.. Bu rakam, Demirel zibidisinin kötü rekorlar listesine bir ibret nümunesi olarak girdi. Hemen ertesi yıl enflasyon %35'e düşmüştü!

Özal'ın bu dönemde de tutarsız davranışları vardı...Bir gün müslümanlığı aklına gelir, FAİZ'i kaldırmaya karar verir, ertesi gün ise BANKERLER'I ortalığa salardı!..

Tabii faizi kaldıramadı ama, iki yıl içinde halkın tasarruflarını güvenli bankalardan pamuk ipliğine bağlı bankerlerin eline geçmesine sebep oldu. 1982'de bankerler batmaya başlayınca, Özal'a da yol göründü. İstifa edip ayrıldı!.. Arkadan bankaların iflası geldi...Gene de bu dönemde bazı hizmetleri olduğunu kabul etmek gerekir. Hiç değilse bazı konularda Demirel'den iyiydi!

Bu arada yurt dışında önemli olaylar olmakta idi. 1980'de TİTO öldü. YOGOSLAVYA birliğini uzun süre koruyan bu lideri kaybettikten sonra, kendini toparlıyamadı... İRAN Şahı ülkesine dönmenin hayalini kurarken kanserden ölüp gitti... NİKARAGUA eski diktatörü Somoza bir suikastle öldürüldü... IRAK aniden, karışık olduğuna inandığı İRAN'ın körfezdeki petrol tesislerine saldırdı... ABD'de eski aktör Ronald REAGAN Cumhurbaşkanı seçildi.

80'li yıllar AFRİKA'nın açlık yılları oldu. UGANDA, SOMALİ, SUDAN, ETOPYA'da yüzbinlerce insan açlıktan öldü!..Bunlar hep 150 yıllık BATI sömürgeciliğinin kıtanın hem tabiat yapısını, hem de kabilelerin sosyal yapısını bozması sonucu idi.

Bu açlık uzun yıllar sürdü. BATILILAR açlık çeken ülkelerden Etopya'ya yardım ederken, SOMALİ'yi göz ardı ettiler. Çünkü birincisi Hıristiyan, ikincisi MÜSLÜMAN idi.

1981 yılı, yurt dışında önemli bir olayla başladı. POLONYA'da Dayanışma Sendikası'nın kışkırttığı olayları önliyemeyen Joseph Pinskowski görevden alındı, yerine RUSLAR'ın desteklediği General JARUZELSKİ getirildi.(2) JARUZELSKİ bir süre sonra sıkıyönetim ilan etti.

Ülke içinde teröristler birer birer yakalanıp yargılanır ve azılıları asılırken, Mayıs 1981'de bütün dünyayı sarsan bir olay oldu. Biri çıkıp Polonya'yı ayaklandıran PAPA 2. John Paul'u vurdu!.. Bu kişinin MEHMET ALİ AĞCA olduğu anlaşıldı...(3) Enver SEDAT öldürüldü, MUBAREK Mısır Cumhurbaşkanı oldu.

Askerler bir Danışma Meclisi kurdular. Yeni bir Anayasa hazırlamaya başladılar. Partiler kapatıldı. Tutuklanan politikacı, sendikacı ve teröristlerin duruşmaları başladı. Ancak EVREN, dışardan tepki göreceği endişesi ile, politikacılara 27 Mayısçılar kadar dahi sert davranmadı... DEMİREL; MENDERES'in on katı daha ülkeye zarar vermiş olmasına, daha pek çok politikacı kirli işlere bulaşmış olmasına rağmen, sadece TUTUKLU kaldılar. Haklarında doğru dürüst dava bile açılmadı. Bu da tabii onların ilerde tekrar eski partilerini başka adlarla kurmalarına, politikaya tekrar başlamalarına ve MİLLET'in başına yine DERT olmalarına sebep oldu.

1982 yılı da önemli yurt dışı olaylarla başladı. Arjantin, EMPERYALİST İNGİLTERE'nin sahip çıktığı Güney Kutbu yakınlarındaki FALKLAND adalarının kendisine ait olduğunu savunarak işgal etti. İNGİLTERE donanma göndererek adaları geri aldı. MISIR'la anlaşmış olan İSRAİL Sina yarımadasını geri verdi. Ancak FİLİSTİNLİLER'i sindirmek için LÜBNAN'ı işgal etti. Bu işgal sırasında TERÖRİST FİLİSTİNLİLER'in baskısından ve haracından yılmış olan LÜBNANLILAR'ın MÜSLÜMAN-HIRİSTİYAN diye ayrılmadan, İSRAİL askerlerini sevinçle karşılamaları ise ibret verici bir olaydı...

İRAN-IRAK savaşı bütün şiddetiyle sürdü. Ve SOVYETLER'in 18 yıllık lideri BREJNEV 76 yaşında öldü. Yerine Yuri ANDROPOV geldi.(4) FRANSA ÇAD'a asker gönderdi.

ABD'ye yakın bir ada olan GRENADA Devlet Başkanı Bishop, sosyalist olmasına rağmen, başka bir sosyalist grup tarafından devrildi. Amerika bir süre sonra, aslında İNGİLİZ sömürgesi olan adaya asker çıkardı, ancak bir avuç GRENADALI'ya az kalsın karada yeniliyordu!.. Üstüne üstlük, BEYRUT'ta AMERİKAN ve FRANSIZ askerlerinin bulunduğu binanın önüne terkedilen bir kamyondaki bomba 299 kişiyi öldürünce; AMERİKA LÜBNAN'dan tasını tarağını toplayıp çekildi!..Herhalde bir süre sonra vizyona giren RAMBO filmleri, bu iki utanç verici olayın meydana getirdiği moral bozukluğu üzerine yapıldı.

TÜRKİYE'de ise, BANKER skandalını yaratan Özal, fikirdaşı Maliye bakanı Kaya Erdem ile birlikte Hükümet'ten çekildi. Önce haketmiş gibi Side'de uzun bir tatil yaptı. Bir süre sonra da selefi Demirel gibi bir AMERİKA seyyahatine çıktı! Orada kimbilir kimlerle irtibat kurup, ne talimat aldı! Çünkü o tarihten sonra Özal Efendi AMERİKA'nın "azat kabul etmez" kölesi oldu!

Özal, AMERİKA dönüşü bir parti kurdu. Karşısında MANDACI İSMET'in özel kalem müdürü Necdet Calp'ın kurduğu HALKÇI PARTİ ile Emekli General Sunalp'ın kurduğu MİLLİYETÇİ DEMOKRASİ PARTİSİ vardı. İSMET'in ebleğ oğlu ERDAL Efendi'nin, oy getireceği düşüncesine başına geçirildiği SOSYAL DEMOKRASİ PARTİSİ ise askerlerce seçime sokulmadı... Adamlar bu herifin Kürtçü vatan hainleri ile işbirliği yapacağını o günden görmüşlerdi herhalde!..Yasaklı Demirel'in kurdurttuğu BÜYÜK TÜRKİYE PARTİSİ de kapatıldı.

Ancak bir süre sonra Demirel, kendine benziyen bir tip olan Hüsamettin Cindoruk'a DOĞRU YOL PARTİSİ'ni kurdurttu, başına geçeceği günleri beklemeye başladı!.. O günlerde Demirel'in adının bile geçmesi tepki yarattığından, bizim hırslı Ispartalı "bir bilen" diye anılırdı. Sanki bildiği bir halt varmış gibi!..

Refendumla hem Anayasa'yı hem de kendi cumhurbaşkanlığını oylatan ve %92 halk desteği ile başa gelen EVREN'in, dümenci Özal'a hiç kanı ısınmamıştı!. Bu yüzden açıkça Sunalp'ın partisini tuttu.

Ama TÜRK İNSANI'nın çok değerli bir vasfı vardı. Emre itaat eder, ancak kendisine bir HAK olarak verilmiş SEÇİM'de, herhangi birinin EMPOZE edilmesini kabul etmezdi!

Bu yüzden ANARŞİ'yi kaldırdığı, memlekete HUZUR getirdiği için %92 oyla desteklediği EVREN'e rağmen, Sunalp'a oy vermedi. Sunalp ve Calp ta kırdıkları potlar ile Özal'ın seçim kazanmasına yardımcı oldular.

Böylece Özal'ın ANAVATAN PARTİSİ %45 oyla seçimi kazandı. HP %30.5, MDP ise %23 oy alabilmişti. Yeni ANAYASA'ya göre 300 üyesi olan MECLİS'te çoğunluğu elde ettiği için, hükümeti Özal kurdu.

Aynı günlerde değerli DEVLET ADAMI RAUF DENKTAŞ, ULUSLARARASI konjektürün uygun olduğunu görünce, K. KIBRIS TÜRK CUMHURİYETİ'ni ilan ediverdi! Bu konuda pek TÜRKİYE'ye danışmamıştı. Danışsaydı, mutlaka Özal "hayır" derdi. Çünkü, AMERİKA'da iken KIBRIS meselesini halledeceğine dair verdiği sözden dolayı olsa gerek, memnun olmak bir yana; hoşnutsuzluğunu belli etmekten kaçınmadı.

Özal bundan sonra defalarca KIBRIS TÜRK CUMHURİYETİ'ni müşgül durumda bırakacak tavırlara girdi. Ülkeyi kendisi tanıdı, ama tanımak için fikir danışanlara, mesela PAKİSTAN'a "bekleyin" dedi!..Kimbilir ne hesapları vardı!

1984 yılında dünyada gene önemli olaylar oldu. NİJERYA'da askeri darbe oldu MÜSLÜMAN general BUHARİ idareye el koydu... EMPERYALİST İNGİLTERE'nin sömürgelerinden BRUNAY SULTANLIĞI bağımsızlığı kazandı!..8 Şubat'ta değerli SOVYET lideri ANDROPOV öldü, yerine yine yaşlılardan ÇERNENKO geldi. ABD, LAHEY adalet Divanı'nın "Nikaragua'daki harekatı durdurması" yolunda aldığı kararı tanımadığını, uymayacağını açıkladı!

Bu olay, BATILI EMPERYALİST DEVLETLER'in kendi kurallarına göre kurdukları ULUSLARARASI TEŞEKKÜLLER'in kararlarına, işlerine geldiği zaman uyduklarını, işlerine gelmezse uymadıklarının binlerce örneğinden biridir.

Öte yandan THATCHER'in özelleştirme ve kapatma politikası MADEN İŞÇİLERİ'ni greve sevketti. THATCHER belki bu madenlerin "verimsiz çalıştığı" konusunda haklı idi. Maden işçileri de "ekmek parası" yüzünden haklı idi... Ama MADEN İŞÇİLERİ SENDİKASI'nın grevi sürdürmek ve İNGİLTERE'yi müşgül durumda bırakmak için SOVYETLER BİRLİĞİ'nden gizlice PARA alması, kabul edilemez bir tavır olarak, SENDİKACILARI'ın YÜZKARASI olarak TARİH'e geçti!

Ekim ayında HİNDİSTAN Başbakanı İndra GANDİ kendi Sih muhafızları tarafından öldürüldü. Aktör REAGAN ikinci kere ABD Cumhurbaşkanı seçildi.

1984 yılı TÜRKİYE için de önemli değişikliklerin yaşandığı bir yıldı. Prof. TÜRKKAYA ATAÖV bulduğu bir belgeyi açıkladı. Buna göre Ermeni komutanlardan BOGOS NUBAR PAŞA, 18.12.1918 yılında Fransa Büyükelçisi Gout'a yazdığı bir mektupta o günlerde "TÜRKİYE'de 600-700 bin ERMENİ olduğunu, bunların 390 bininin başka ülkelere göç ettiğini" belirtiyordu. BOGOS NUBAR PAŞA'nın 1924'de gene PARİS'te toplanan bir konferansa gönderdiği mektupta "SAVAŞ sırasındaki TEHCİR olayları sırasında 250.000 ERMENİ'nin öldüğünü" öne sürmüştü!..

Bu sayı çok enteresandır!.. Çünkü 1974 KIBRIS HAREKATI'ndan sonra başlıyan ERMENİ TERÖRÜ, bir yandan DIŞ TEMSİLCİLİKLERİMİZ'de çalışan personeli öldürüp yaralarken, bir yandan da SÖZDE ERMENİ KATLİAMI'nın sayısını sürekli artırıyordu. Mesela bu rakam 1975'de 500.000; 1980'de 1.000.000; 1984'de ise 1.500.000 olmuştu!..

Halbuki SÖZDE KATLİAM'dan on yıl bile geçmeden konuyu inceleyen komisyona sunulan raporda (1924), şişirilmiş olmasına rağmen sayı 250.000 idi!.. Nitekim 1991'de ERMENİSTAN bağımsız olunca, TÜRKİYE ile ilişkileri düzeltmek isteyen Cumhurbaşkanı PETROSYAN, "500.000'e razı olduklarını" açıklıyacaktı!

O yıl başında TAHRAN'da iki, VİYANA'da bir saldırı oldu. Elçilik mensuplarımıza saldıran ERMENİ TERÖRİSLER idi!..

Ancak bu olaylar son oldu. HIRİSTİYAN BATI DÜNYASI, HIRİSTİYAN ERMENİ toplumunun DÜNYA KAMUOYU'nda yeterince yıprandığı düşünerek onları geri çektiler. ERMENİ TERÖRÜ bıçakla kesilmiş gibi, şıp diye durdu. Ancak ABD yönetimi bir kere daha EZELİ DÜŞMAN'lığını gösterip 24 Nisan'I ERMENİ SOYKIRIM GÜNÜ olarak kabul etti!

1997 yılında ortaya çıkan yeni belgeler, aslında Askeri İdare'nin olaya el koyduğunu, gözü pek ülkücü gençleri ASALA teröristlerinin üzerine sürdüğünü ortaya çıkardı. Yani, ERMENİLER sadece prestij kurtarmak için geri çekilmemişlerdi, gözleri korkmuştu.

Ama TÜRKİYE'nin gene karıştırılması gerekiyordu. Yeni bir terörist gruba ihtiyaç vardı. İşte BATI'ya bu fırsatı; İDAMLAR'ı durdurarak Özal verdi!..

12 Eylül 1980'den 6 Kasım 1983 seçimlerine kadar 70 kadar TERÖRİST asılmış, bundan gözü yılan örgütler de ya sinmişler, ya da dağılmışlardı. Ama AVRUPA TOPLULUĞU'na girmek için yırtınan Özal, şirin görünmek için, 250 kişinin sırada beklemesine rağmen, İDAMLAR'I durdurduğunu açıklayınca, Ağustos 1984'de TERÖR hortladı!

PARTİYA KERKERAN-I KÜRDİSTAN, yani ABDULLAH ÖCALAN'ın örgütü PKK, Çukurca'ya saldırarak masum vatandaşları ve hiç bir şeyden habersiz askerleri öldürdü. TÜRKİYE CUMHURİYETİ'ne adeta HARP ilan etti!..

Yapılması gereken, derhal o TERÖRİSTLER'in yakalanması ve içerdekilerle birlikte asılması idi! Ama dedik ya, Özal bir kere BATI'ya kapılanmıştı, vazgeçemezdi!

1984'ün en önemli olaylarından biri de, Özal'ın "yabancılara TÜRKİYE'de MÜLK satınalma hakkı"nı veren kanunu çıkartmasıdır. Biz bu tarz kanunları VATANA İHANET sayarız, cezası ağırdır!

1985'in başında Özal'ın bakanlarından İsmail Özdağlar, rüşvet suçundan yargılandı ve mahkum oldu. Aslında zavallı, 25 milyon TL. gibi küçük bir paraya kurban gitmişti!(5)

Yine aynı yıl BULGARİSTAN birdenbire tavır değiştirdi. Orada yaşıyan TÜRKLER'in AD'ını, DİN'ini, hatta MEZAR TAŞI'nı değiştirmeye kalktı!.. Okullardaki TÜRKÇE ve DİN dersleri kalktı, TÜRKÇE gazeteler kapatıldı, sokakta bile TÜRKÇE konuşmak yasaklandı.

Tabii TÜRKLER'in büyük kısmı bunu kabullenmediler. Saldırı, dayak, hapis, sürgün, tecavüz, hatta öldürmeler bile bunu sağlıyamadı. (6)

Bu arada SOVYETLER BİRLİĞİ'nde ÇERNENKO öldü, yerine genç biri, MİHAİL GORBAÇOV geçti. GORBAÇOV göreve BATI'yla ilişkileri överek ve silah indirimi istiyerek başladı.

Terör bütün dünyada arttı. İRLANDA'ya gitmekte olan bir uçakta bomba patlaması sonucu 325 yolcu öldü. Sonradan bu olayı gerçekleştiren teröristlerin LİBYA'da saklandığı öne sürüldü ve Libya'ya ambargo kondu. Bir İTALYAN yolcu gemisi kaçırıldı. Teröristler VİYANA ve ROMA havalanlarında saldırılarda bulundu.

TÜRKİYE'de de terör hızla artmaya başladı. 12 Eylül 1980'den 1986 başına kadar 8.183 olay meydana gelmiş, 1014 kişi ölüp, 994 kişinin yaralanmıştı. Bunların çoğu 1984 yılından sonrasına aitti. 1986'dan sonra hemen her yıl bu kadar insan ölüp yaralanmaya başladı.

TÜRKLER'e saldırı görevini BÖLÜCÜ KÜRT örgütlerine devreden ERMENİ ASALA örgütü, 1975-85 yılları arasında TÜRKİYE'ye karşı 300 saldırı gerçekleştirdiğini ilan ederek, geri plana çekildi. bu tarihten sonraki cinayetlerin çoğunu asıl adı ARTİN AGOPYAN olup, ÖCALAN soyadını taşıyan herif üstlendi. ARTİN APO yaptığı ropörtajlarda "ERMENİLER ile bir arada yaşamış olduğunu, onlara yakınlık duyduğunu" itiraf etti.

"Aydın"larımızdan DOĞU PERİNÇEK, YALÇIN KÜÇÜK gidip bu eşkiya ile görüşmeler yaptılar, onun ne kadar "yumuşak" biri olduğuna halkı inandırmaya çalıştılar. Ama ARTİN APO'nun neden TÜRK'ten fazla KÜRT öldürdüğünü bir türlü izah demediler. (7) Çok şükür ki, Doğu Perinçek sonradan bu tarz Kürt bölücülüğünden ve PKK savunmasından vazgeçti.

1986 yılı da TERÖR yılı oldu. İSVEÇ Başbakanı Olaf PALME bir sinema dönüşü evine giderken öldürüldü. Cinayeti işliyenin PKK mensubu olduğu öne sürüldü. PARİS'te Reneault şirketinin genel müdürü öldürüldü. BERLİN'de Amerikan askerlerinin gittiği bir diskotek bombalandı. AMERİKA LİBYA'yı teröristleri koruduğu bahanesiyle bombaladı. FİLİPİNLER'de ihtilal oldu, diktatör MARCOS kaçmak zorunda kaldı.

SOVYETLER'de ÇERNOBİL nükleer santraline yangın çıktı, etrafa radyasyon yayıldı. (8)

TÜRKİYE'de Kırıkkale MKE cephane fabrikasında patlama oldu. İstanbul'da bir sinagoga saldırı oldu. 22 yahudi vatandaşımız öldürüldü. Özal SOVYETLER BİRLİĞİ'ne gitti ama GORBAÇOV'la görüşemeden döndü. Celal Bayar 103 yaşında öldü. Avustralya'daki olimpiyatlarda 6 madalya kazanan BULGARİSTAN doğumlu NAİM SÜLEYMANOĞLU kaçırılarak TÜRKİYE'ye gelmesi sağlandı.

TRT-2 o yıl yayına başladı. Böylece İLETİŞİM'de bir atılım başladı. Arkasından TELEFON, FAKS, ÇAĞRI CİHAZI gibi cihazların kullanımı hızla arttı. Ancak her yapılan iyi işte mutlaka bir çapanoğlu hilesi oluyordu. Mesela TELEFON sisteminin otomatikleşmesi sağlanıp abone sayısı artırılırken, PTT Genel Müdürü Sermet BİLGE adındaki namussuz, telefon faturası hazırlıyan memurlara "Faturaları şişirin, benim yatırım yapmam lazım" diyebiliyordu!

1987 yılında GORBAÇOV, PERESTROYKA (yeniden yapılanma) ve GLASTNOST (açıklık) politikalarını başlattı. ÇİN'de reform isteyen öğrenciler gösteri yapınca, hükümet değişti. Ancak 90'ına yaklaşan DENG ŞİAO-PİNG'in etkisi sürmeye devam etti.

Margret Thatcher 3. defa başbakan oldu. LÜBNAN'da Başbakan Raşid Kerami öldürüldü. Hâlâ savaşmakta olan İRAN'la IRAK çevreyi de zarara sokmaya başladı. TÜRKİYE ilk defa IRAK'ın kuzeyindeki terörist kamplarını bombaladı. İranlı militanlar HAC sırasında olay çıkarmaya kalkışınca, öldürüldüler.(9) ABD kendi gemilerine saldırıda bulunan İRAN'a ait petrol platformlarını bombaladı.

Aslında İRAN'ın yaptığı çok basitti. Lastik botlara füze taşıyan 3-5 asker bindiriyor, bunları koca gemilerin üzerine gönderiyordu. Biraz daha eğitimli olsalar, ellerindeki füzeler biraz daha güçlü olsa; radara yakalanmıyan bu botlarla AMERİKAN UÇAK GEMİSİ'ni bile batırmaları işten değildi! Nitekim daha sonra Yemen'de bir grup militan bir Amerikan uçak gemisini böyle tahrip etti.

TÜRKİYE, AVRUPA TOPLULUĞU'na girmek için resmen bu yıl başvurdu.(10) Özal bunu sağlamak için gavurların hazırladığı İnsan Hakları Beyannamesi'ni tanıdı, gavur mahkemelerine ferdi başvuru kuralını kabul etti.

Böylece sütü bozuklara "kendi DEVLET'ini yabancılara şikayet etme" hakkı tanınmış oldu!..Adımız kötüye çıkmasın diye her yıl milyarlarca lira tazminat ödemek durumunda kaldık! (11)

6 Eylül'de POLİTİKACI AFFI için REFERANDUM yapıldı. İktidardaki ÖZAL, hem halkın gözünde "affeden kişi" olarak görünmek istiyor, hem de kendisine rakip olacak DEMİREL, ECEVİT, ERBAKAN gibi politikacıların sahneye çıkmasını istemiyordu. Bunun için son ana kadar açıkça "HAYIR deyin" diye bir mesaj vermedi ama, akla hayale gelmedik cinlikler uyguladı.

Mesela normalde EVET oyları BEYAZ, HAYIR oyları KIRMIZI'dır ya; bizim Özal, "Bunlar TÜRK BAYRAĞI renkleridir, halk şaşırır" diyerek EVET'I MAVİ, HAYIR oyunu KAVUNİÇİ yaptı!..

Arkasından elinde bulunan BELEDİYELER'de temizlik isçilerinin üniformalarını değiştirdi, KAVUNİÇİ yaptı!..Son konuşmasında da "istikrar bozulmasın" gibi sözlerle üstü kapalı olarak HAYIR oyu verilmesini istedi. REFERANDUM sonunda çok az bir farkla eski çirkef politikacılar affedildi, yenilerine katıldı. Tekrar ortaya çıkıp partilerinin başına geçtiler. (12)

Özal'ın bu dönemdeki en büyük hatalarından biri film ve müzik için TELİF kanunu çıkarmasıdır. Böylece bütün yabancı eserlere astronomik bedeller ödemeye başladık. O tarihe kadar "serbest piyasa ekonomisi" kurallarına göre faaliyet gösteren pek çok vidyo kaset şirketi iflas etti. Kasetlere bandrol yapıştırılmaya başladı. Fiyatlar aşırı derece yükseldi. İki parça yapan "pop"çu zengin olurken, kaset firmaları milyonları vurdu. (13)

19 Ekim 1987 günü, Dünya Ekonomi Tarihi'ne KARA PAZARTESİ olarak geçti. KAPİTALİST BATI EKONOMİLERİ için 1929 EKONOMİK BUNALIMI'ndan bu yana yaşanan en kötü gün oldu. Bütün önemli borsalarda bir panik yaşandı. Hisse senetleri çılgınca satışa arzedildi. Tabii fiyatları düştü! New York borsasındaki 30 hisse senedinin ortalamasıdan oluşan DOW-JONES endeksi bir günde 508 puan gerileyerek 1739'a düştü. %22.5'luk bu oran, 1929 yılındaki günlük %12.9 puanlık düşüşten çok yüksek olduğu için, BATI'yı çok korkuttu!

Aynı tarz bir panik Tokyo borsasında da yaşandı. Nikkei endeksi açılışından bir saat sonra 700 puan kaybetti. Hong Kong borsasının bütün hafta kapalı olacağı açıklandı. Londra borsasında Financial Times endeksi de %10 düşüş gösterdi. (14)

Kasım 1987'de erken seçim yapıldı. ÖZAL milletvekillerinin desteğini kaybetmemek için MECLİS'teki sandalya sayısını 450'ye çıkarmıştı. Sanki 300 tane beceriksize maaş ödemek yetmezmiş gibi!.. Bu seçime yasakları kalkmış politikacılar da girdiler. Ancak ECEVİT, ERBAKAN ve TÜRKEŞ barajı aşamadı. ANAP %36 oyla 292, SHP %25 oyla 99, DYP %19 oyla 59 milletvekili çıkardı.

1988 yılı önemli gelişmelerle başladı. BULGARİSTAN'dan sonra YUNANİSTAN da TÜRK ve MÜSLÜMAN azınlığa eziyete başladı. Çıkarılan bir kanunla bütün TÜRK dernekleri kapatıldı... İsimler sür'atle değiştirildi. Karşı koyanlar dövüldü, hatta öldürüldü. Türkler akın akın Türkiye'ye göç etmeye başladılar.

İSRAİL'de ayaklanan FİLİSTİNLİLER'in öldürülmesinin yarattığı tepki üzerine Rabin, "öldürmeyin, dayak atın" talimatı verdi. Bunun üzerine İSRAİL askerleri Araplar'ın kollarını, kemiklerini kırmaya başladılar.

GARBOÇOV, DOĞU AVRUPA ülkeleri üzerindeki kontrolünü azaltmaya başladı... Aynı yıl SOVYETLER içinde etnik karışıklıklar başladı.Önce ERMENİSTAN'daki AZERİLER saldırıya uğradı, öldürüldü, kovuldu. Sonra AZERBEYCAN'da benzer olaylar meydana geldi, ERMENİLER saldırıya uğradı. Bunun üzerine ERMENİLER ayaklanarak KARABAĞ'ın kendilerine verilmesini istediler. (15)

Aralık ayında ERMENİSTAN'da müthiş bir deprem oldu, 100.000 kişi öldü. 500.000 kişi evsiz kaldı. Gerçek bir felaket oldu. Dünyanın dört bir yanından ERMENİLER'e yardım gelmeye başladı... Bir süre sonra bu yardımların önemli bir kısmının, ERMENİLER'i AZERİLER'e karşı silahlandırmak amacına yönelik olduğu görüldü. ERMENİLER bu silah ve mühimmatla saldırıp KARABAĞ'ı ve ERMENİSTAN'la KARABAĞ arasında kalan toprakları işgal ettiler!

Bu arada SOVYETLER AFGANİSTAN'dan çekilmeye başladı. 10 yıllık macera böylece bitmiş oldu... PAKİSTAN Devlet Başkanı Ziya-ül Hak şüpheli bir uçak kazasında öldü. ŞİLİ'de diktatör PİNOŞET halk oylamasında %40 oy aldığı için iktidarı bırakıp Genel Kurmay Başkanlığı'na çekildi... Aslında PİNOŞET'in 15 yıl sonra giderken aldığı oy, devirdiği SALVADOR ALLENDE'nin iktidara gelirken aldığı %36 oydan bile fazlaydı!

AMERİKA'da seçimleri REAGAN'ın yardımcısı GEORGE BUSH kazandı... Fare suratlı, sinsi tabiatlı YASER ARAFAT kendi kendine gelin-güvey olup topladığı "Filistin Parlamentosu"nda FİLİSTİN DEVLETİ'ni ilan etti!.. Böylece dünyada VATAN'ı ve MİLLET'i olmayan ilk DEVLET kurulmuş oldu! (Bilindiği gibi eskiden o bölgede yaşayıp da sağa sola dağılmış olan Araplar, MİLLET değildir, FİLİSTİN HALKI olarak adlandırılır.)

Pakistan'da seçimleri ZİYA-ÜL HAKK'ın idam ettiği BUTTO'nun kızı BENAZİR BUTTO kazandı.

17 Kasım 1988'de SOVYETLER'deki ilk çözülme görüldü. ESTONYA bir "hükümranlık bildirisi" yayınladı! Böylece SLAV olmıyan Sovyet Cumhuriyetleri'nin RUSYA'dan kopacağı anlaşıldı.

ABD, devam etmekte olan İRAN-IRAK savaşında Körfez'e mayın döşeyen İRAN'a misilleme olarak petrol platformlarına saldırdı, bir İRAN yolcu uçağını düşürdü, 286 kişi öldü...

Nihayet 8 Ağustos 1988 günü İRAN ile IRAK arasında ateşkes anlaşması imzalandı ve 1 milyon insanın canına mal olan 8 yıllık savaş sona erdi. SADDAM, savaşın son döneminde VATAN'ına ihanet edip İRAN'la işbirliğine giren KÜRTLER'in üzerine yürüdü. Kısa zamanda KUZEY IRAK'I gene kontrolüne aldı. Bu arada HALEPÇE'de kimyasal silah kullandı, kadın ve çocuklar da öldü... BATILILAR, terörist PKK'nın öldürdüğü kat kat fazla kadın ve çocuğu unutup, HALEPÇE katliamını dillerine doladılar.

SADDAM'dan kaçan KÜRTLER TÜRKİYE'ye sığındı. MEDYA, yanlış olarak bunlara PEŞMERGE adının taktı. Halbuki peşmerge milis anlamına gelir. Bunların çoğu ailesiyle gelmişti. Bunlar en az BULGARİSTAN TÜRKLERİ kadar ilgi ve yakınlık görmelerine rağmen, bize de hainlik etmekten çekinmediler.

2. Boğaz Köprüsü bu yıl açıldı... MASONLAR ile uğraşan ADNAN HOCA "deli" diye tımarhaneye tıkılmak istendi, olmadı. İki yıl hapse mahkum edildi. Halbuki pek çok tarikat şeyhi, üfürükçü, muskacı serbestçe dini propoganda yapıyor, hatta icra-yı sanat ile dinden para kazanıyordu. Ama onlara dokunan yoktu, çünkü onlar MASONLAR'la uğraşmıyorlardı.

8 yıldır FAİZ'i, KUMAR'ı tırmandırmış olan Özal, gelen şikayetler üzerine oyun salonlarına TÜRK vatandaşlarının alınmasını yasakladı, ama bu kuralın uygulanması, RÜŞVET'i mubah gören Özal zihniyetiyle pek te mümkün olmadı!

Özal, NOBEL Barış Ödülü'ne özenerek, DAVOS'da YUNANİSTAN'la anlaşmaya çalıştı, ama nafile!..AZERBEYCAN'a yardım söz konusu olunca, bizim Özal "AZERİLER Şİİ'dir, bizden çok İRAN'a yakındır," diyerek onları yalnız bıraktı.

1989 yılı başında ABD durup dururken iki LİBYA jetini düşürdü, kendini savunduğunu iddia etti. (16)

İngiltere'de yaşıyan HİNT asıllı sözde müslüman SELMAN RÜŞDİ adlı namussuz, ŞEYTAN AYETLERİ adlı bir kitap yazdı. Bu kitapta PEYGAMBERİMİZ'in eşlerinin adını taşıyan kadınlar genelevde gösteriliyor, daha nice hakaretler ile hem PEYGAMBER, hem KUR'AN karalanıyordu!..

Kitap DÜNYA MÜSLÜMANLARI arasında öyle büyük bir tepki gördü ki, İNGİLTERE bile kitabın satışını durdurduğunu açıklamak zorunda kaldı. İRAN lideri HÜMEYNİ, SELMAN RÜŞDİ için ÖLÜM fermanı verdi. (17)

Bütün bu gelişmelere rağmen, BATI'dan fazla BATICI olan AZİZ NESİN, herhalde MİZAH ilhamı kesildiği için, işi gücü bırakıp bu kitabın TÜRKÇE'ye tercümesi işine kalkıştı!..Pek çok olaylara ve SİVAS'ta 35 kişinin ölmesine sebep oldu. (1995)

18 Haziran 1988 günü Özal, ANAP kongresinde silahlı saldırıya uğradı. Halk arasındaki eğitimli terörist KARTAL DEMİRAĞ kendisini kurtarırken, Özal'ın sözde koruma polisleri silahlarını çekerek rastgele ateşe başladılar. Halk içinden 13 kişiyi vurdular. (18) Özal, başparmağının ucundan son derece hafif olarak yaralandı... ALLAH, bu adamın kurtulmasını istemişti!

Ne var ki, Özal yaklaşan belediye seçimlerde büyük propoganda olacağı düşüncesiyle, bütün kolunu omuzuna kadar sardırttı, askıya aldırttı!... Ama sağ kolu olduğu için, 2 gün sonra sıkılıp hepsini attı.

Aynı yıl, MECLİS içinde dahi kovboy gibi silahlı dolaşan milletvekillerinden İdris Arıkan, Zeki Çelikel ile kavga ederken tabancasını çekti ve araya giren Abdürrezzak Ceylan'ı vurdu, öldürdü... Sanırız bu olay, TOPAL OSMAN'ın Ahmet Şükrü'yü vurmasından sonra ilk olaydı. Ama arkası geldi. Daha sonra 1996 yılında MECLİS'e alınan hanım sekreterleri metres gözüyle görüp kullanan iki milletvekili, kandırılmış bir sekreter tarafından kurşunlandı.

Mart 1989'da yapılan mahalli seçimlerde hindi gibi kabarıp kasılan Özal'ın hezimeti büyük oldu. Oy oranı %22'ye düştü. DYP %26'ya yükselirken, SHP %28 gibi yüksek bir oranı tutturdu... Bu değişikliğin sebebi halkın artık Özal'ın 1985'den beri aynı zırvaları tekrarlamasından bıkması, enflasyonun ve yolsuzlukların gene sür'atle artması, terörün önlenememesi idi!

***

> İÇİNDEKİLER< > ÖZAL DÖNEMİ - 2 <ÖZAL DÖNEMİ - AÇIKLAMALAR <