-41-

BATI DENEN BİLİNMEZ

- 1. BÖLÜM -

BATI = BEŞ BENZEMEZ!

Bugünlerde ülkemizde "DÜNYAYLA BÜTÜNLEŞMEK" palavrasının arkasına sığınarak, bir BATI'YA YARANMA ve YAMANMA politikası yürütülüyor!...

TÜRKİYE, kapitülasyonlardan bin beter şartlar getirecek olan GÜMRÜK BİRLİĞİ'ne girdi!.. AVRUPA BİRLİĞİ'ne alınmak için KIBRIS'ı, hatta GÜNEYDOĞU ANADOLU'yu gözden çıkartmış politikacı ve "aydın"larımız var!..

NATO genişliyor, MÜSLÜMAN ülkelere saldırmaya hazırlanan bir HAÇLI İTTİFAKI haline geliyor!...

A.B.D. bizi İSRAİL'le can-ciğer kuzu sarması yapmak için özel bir gayret sarfediyor!.. Böylece diğer MÜSLÜMAN ÜLKELER ile, TÜRK CUMHURİYETLERİ ile, hatta MAZLUM GERİ KALMIŞ ÜLKELER ile aramızı açmak istiyor!.. Bizi kullanıp onları EZMEK, SÖMÜRMEK istiyor!..

Yıllarca AMERİKAN uçakları TÜRKİYE'den kalkıp komşumuz IRAK'ta MÜSLÜMAN kardeşlerimizi, TÜRKMEN soydaşlarımızı bombaladı!.. IRAK'ı TÜRKİYE'ye can düşmanı yapma, bölgede bir uydu "kürt devleti" kurup hem petrolü ele geçirmek, hem de TÜRKİYE'yi bölmek çabası artık saklanmıyor bile!..

Hem AVRUPA, hem A.B.D. bir yandan kendine yapılan terörist saldırılara olmadık sertlikte karşılık vererek mazlumların ölmesine sebep olurken, bir yandan da bizdeki ve diğer müslüman ülkelerdeki bölücü terörü destekliyor!.. ENDONEZYA'dan DOĞU TİMOR' u koparttı, şimdi başka kısımlarına göz dikti. Daha önce YUGOSLAVYA'yı parçalayıp, MAKEDONYA ve KOSOVA'yı perişan ettiği gibi!..

Ermeni dölü APO İtalya'ya sığındı da; ne o, ne Almanya, ne İngiltere, ne Fransa geri verilmesine yanaşmadılar!.. Asılmasın diye uğraştılar, ve sözde milliyetçi MHP'yi bile idam cezasını kaldırma konusunda "ikna" ettiler. Ondan sonraki AKP hükümetleri de "ikna" olup içerdeki teröristleri sokağa salacak "pişmanlık" yasaları çıkarttı... sanki aralarında pişman olan varmış gibi!..

Bunlar sürerken bir yandan da "dostluk, müttefiklik, işbirliği" palavraları havada uçuşuyor!.. Hâlâ dışarda ve içerde, "özelleştirmenin mucizevî fazileti, globalleşmenin yararları, serbest piyasa ekonomisinin üstünlüklerinden, dünyaya açılmanın inanılmaz hafifliğinden dem vuruyorlar.

Batılılar bizde hep "ufak" bir kusur buluyorlar!.. Biz "insan hakları"na saygılı değilmişiz!.. Bizi biraz "islah" etmek, "yontmak" istiyorlar!.. Ama ne kadar uğraşsalar, bir türlü adam olamıyoruz... Önümüze bir takım "uyum" paketleri koyuyorlar, uyuyoruz, gene olmuyor... Hadi, bir paket daha!..

Çetin Altan'ı, Mehmet Altan'ı, Ahmet Altan'ı, alta yatanı hep "bizim geri olduğumuz, medeniyeti ve demokrasiyi ancak BATI'dan öğrenebileceğimiz, BATI ile bütünleşmezsek yok olup gideceğimiz"i söyleyip duruyorlar!..

Biz bunlara hiç mi hiç katılmıyoruz!.. Bu yazı dizimizde, bize çok makbul bir şeymiş gibi yutturulan BATILILAŞMA konusunda, kendi fikirlerimizin yanı sıra, yerli ve yabancı yazarların bu konudaki düşüncelerine yer vereceğiz... BATI DENEN BİLİNMEZ'i biraz olsun tanıtmak; sinsi emellerini anlatmak istiyoruz!..

Çünkü kimse BATI İNSANI'nı tanımıyor!.. BATI ZİHNİYETİ'ni bilmiyor!.. ZALİM EMPERYALİST HIRİSTİYAN BATI TARİHİ'nden bihaber!.. Daha 50 yıl önce bu YAMYAMLAR'ın insan yağından SABUN, insan saçından ELBİSE, insan derisinden ÇANTA yaptığını hatırlamıyor!.. Varsa yoksa bir BATI HAYRANLIĞI!..

Ancak bir endişemiz var... 1838'den beri (TANZİMAT) beyinler bu konuda öylesine yıkanmış ki, biz ne söylesek, hatta bazı yerli yazarlardan alıntılar yapsak, inandıramıyacağız gibi geliyor!.. Çünkü kim ağzına açsa, "TÜRKİYE terchini BATI'dan yana yapmıştır!" diyor!..

Acaba bu tercihi kim yaptı?.. ATATÜRK mü?.. Asla!..

ATATÜRK hiç bir zaman BATI ülkelerine güvenmemiş, onlarla 20 yıllık (1918-1938) SİYASİ hayatı boyunca hiç bir İTTİFAK'a girmemiştir!..

Tercihi yapan, baştan beri MANDACI olan İSMET PAŞA'dır!.. (1947) Bugün onun TESLİMİYETÇİ, PISIRIK, BATI HAYRANI DIŞ POLİTİKASI "atatürkçülük" diye bilinmekte, gençler yanıltılmaktadır!.. Tam 50 yıldır bu SİNSİ OYUN böyle sürüp gitmektedir!..

Ama biz kararlıyız!.. Artık bu OYUN'a bir SON vereceğiz!.. MANDACILAR'ın, SAHTE "ATATÜRKÇÜ"LER'in, SATILMIŞLAR'ın, VATANI DEVLETİ SATMAYA YELTENENLER'in, HAİN BÖLÜCÜLER'in foyasını meydana dökeceğiz!.. Güvendikleri BATI'yı, yerin dibine batıracağız!..

İddiaların aksine, ATATÜRK "batıcı" olmak ne kelime; HIRİSTİYAN EMPERYALİST KAPİTALİST ZALİM BATI DÜNYASI ile, onlara UŞAKLIK eden YERLİ İŞBİRLİKÇİLER'den nefret eder!.. Ülkenin içinde bulunduğu SEFALET ve ÇÖKÜNTÜ'yü bu iki HABİS RUHLU güruhun bir arada hareket etmesine bağlar:

- Milletimiz asırlardan beri iki müstebit kuvvetin, iki imhakâr kuvvetin baskısında müteessir ve müteellim olmakta idi!.. O iki kuvvetten birisi doğrudan doğruya MEMLEKET ve MİLLETİ İDARE ETMEK İDDİASINDA BULUNAN MÜSTEBİTLER... ikincisi bütün bir EMPERYALİST ve KAPİTALİST ÂLEM'dir!..

Asırlarca bu İKİ KUVVET'in BASKI'sı altında kalmış olan MİLLET, tabii gayet ZEBUN bir haldedir!.. (13.10.1924)

ATATÜRK geçmişi değil, sanki bugünü anlatıyor!.. Asırlardır süregelen bu YOK EDİCİ BASKI ve HAİN İŞBİRLİĞİ hâlâ bitmiş değil!.. TAM TERSİNE, son 60 yılda gittikçe arttı, son 20 yılda da tamamen azıttı!.. Başımızdaki UŞAK tiynetli, HAİN ruhlu YÖNETİCİLER ile HIRİSTİYAN EMPERYALİST KAPİTALİST ZALİM BATI DEVLETLERİ el ele vermiş, halkımızı nasıl eziyorlar, görüyorsunuz!..

ATATÜRK; BATILILAR'ın bizi HAKİR gördüğünü, HAK-HUKUK'tan anlamaz, KIYMET BİLMEZ bir HAYVAN SÜRÜSÜ saydığını, bunun için de elimizdeki TOPRAK ve TABİİ KAYNAKLAR'ı almakta, adeta kendilerini HAKLI gördüklerini bakın nasıl anlatıyor:

- EMPERYALİST KUVVETLER; MİLLET'imizi HUKUK, HAYSİYET ve İSTİKLAL'den mahrum ve bunları gayr-ı müdrik bir HAYVAN SÜRÜSÜ telakki ettiği için, böyle bir sürünün elinde SONSUZ TABİİ KAYNAKLAR'a malik KIYMETLİ ve GENİŞ bir memleketin bırakılmasını, tabii caiz görmezlerdi!..

Bugün de böyle değil mi?.. İkide-birde gelip bize "insanlık, hukuk" dersi vermeye kalkmıyorlar mı?.. Bütün TABİİ KAYNAKLAR'ımızı, SAHİLLER'imizi, MİLLİ KURULUŞLAR'ımızı "siz beceremezsiniz, bunları özelleştirin, biz gelip işletelim" diyerek elimizden almaya kalkışmıyorlar mı?..

Bizim SATILMIŞ YÖNETİCİLER de onlara "Emredersiniz!" deyip, hemen gerekli değişiklikleri yapmıyorlar mı?..

ÖZAL haini bu yüzden YABANCILARA TOPRAK SATIŞI'na izin veren kanunu çıkarmadı mı?.. Türkiye'nin bütün ÇİMENTO FABRİKALARI'nı FRANSIZ şirketine YOK PAHASINA satmadı mı?.. hatta

Ondan sonra gelenler diğer tiynetsizler "zarar ediyoruz" bahanesiyle en KÂRLI tesislerimizi, HAYATİ kuruluşlarımızı YABANCILAR'a peşkeş çekmediler mi?

Hâlâ da çekmiyorlar mı?.. Üstelik birbirleriyle yarışarak!.. Gavura göz kırpıp "Valla ben daha fazla özelleştirmeciyim" diye işmar çekerek!.. Ya Potamyalı ERDOĞAN?.. Kalan bütün millî fabrikaları, tesisleri, limanları, toprağı, hatta suyu gavurlara peşkeş çekmedi mi?

ATATÜRK bu sinsi yaklaşımın arkasındaki ARTNİYET'i şöyle anlatıyor:

- Onların telakkisine göre, bu memleketi PARÇALAMAK ve bu memleketteki insanları ESARET altına almak lazımdı!... Bir taraftan da DAHİLDE bulunan GAFİL ve HAİN KUVVETLER, MEMLEKET ve MİLLET'i adeta bu HARİCİ KUVVETLER gibi telakki ediyorlardı!... (13.10.24)

Bugün de aynı değil mi?.. İstisnasız bütün PARTİ LİDERLERİ, MİLLETVEKİLLERİ'nin hemen hepsi, BÜROKRATLAR, AYDIN ve SANATÇI GEÇİNENLER'in tümü TÜRKİYE'yi, TÜRK İNSANI'nı BATI GÖZLÜĞÜ ile değerlendirmiyorlar mı?.. Biz içerden ne kadar İYİ desek; dışardakiler KÖTÜ deyince, "Onlardan iyi mi bileceksin?" diye bize karşı çıkmıyorlar mı?..

Bakın bir sonraki ifadesinde ATATÜRK BATI'ya nasıl hitap ediyor:

- GARB'IN HİÇ BİR VAKİT AFFETMEYECEĞİMİZ ZALİMLERİ, memleketimiz TÜRKİYE'yi parçalamak, bu topraklarda yaşayan MİLLETİMİZİN HAYSİYETİ'ni, İSTİKLALİ'ni payimal etmek için verdikleri asırlık kararı en nihayet tatbike koyarken, MİLLETİMİZ MEVCUDİYETİNİ MUHAFAZA lüzumuna kanidir!...(13.10.24)

GARB'IN HİÇ BİR ZAMAN AFFETMİYECEĞİMİZ ZALİMLERİ!... İşte HIRİSTİYAN EMPERYALİST KAPİTALİST ZALİM YAMYAM TİPLİ BATILI DEVLETLER için bundan daha uygun bir ifade olamaz!.. TÜRKİYE, BATILI DEVLETLER'in geçmişte yaptıklarını asla affetmiyecektir!.. Bugün yapmaya çalıştıklarını da asla gözden kaçırmıyacaktır!..

BATILI DEVLETLER, ancak böyle değerlendirilirse, gerçeğe ulaşılmış olur!.. BATILI DEVLETLER'in TÜRK TARİHİ'ndeki, TÜRK İSTİKBÂLİ'ndeki yeri ancak budur!.. BATI, BUNDAN BAŞKA TÜRLÜ DEĞERLENDİRİLEMEZ!..

Yalnız burada çok önemli bir husus var!.. ATATÜRK, MİLLET'in tutumunun FARKLI olduğunu söylüyor!..TÜRK MİLLETİ'nin hem BATILI ZALİMLER'e, hem de onların İŞBİRLİKÇİLER'ine direndiğini, MEVCUDİYETİ MUHAFAZA için MİLLİ MÜCADELE'ye giriştiğini söylüyor!.. Yani MİLLET başka yönde, baştaki HAİNLER başka yönde!.. Baştakilerin tercihi, adı batası BATI'dan yana!... Ya MİLLET'in tercihi???

Elbette ki HAK'tan , DOĞRU'dan, MAZLUM'dan yana!.. MİLLİ MÜCADELE bu yüzden BATI iledir!... MÜDAFAA-YI HUKUK, BATI'ya karşıdır!.. Ve sadece TÜRKİYE'nin kendi adına yapılan bir MÜCADELE değildir!... Bunu da ilerde vereceğiz!...

Devam edelim... ATATÜRK bu ZALİM KAPİTALİST EMPERYALİST HIRİSTİYAN GÜÇLER'in bize DÜŞMANLIK duymasının yeni bir şey olmadığını, bunun YÜZYILLARDIR süre gelen ve gittikçe artan bir KİN'in sonucu olduğunu, ve artık VAZGEÇİLMEZ bir GELENEK haline geldiğini belirtiyor!... Yani biz BATI'ya sevgi duysak ta, BATI bizi YOK ETMEK'ten vazgeçmez!..

Bu "felaket senaryosu" falan değil!.. ATATÜRK'ün tesbiti!..

- Bu ülkelerde duygular, fikirler TÜRKİYE'NİN YOKEDİLMESİ noktasında yoğunlaşmıştır!.. Ve bu yoğunlaşma yüzyıllar geçtikçe oluşan kuşaklarda adeta tahrip edici bir GELENEK biçimine dönüşmüştür!... (14.10.1921)

- Yüzyıllardır DÜŞMANLARIMIZ, AVRUPA ULUSLARI arasında TÜRKLER'E KARŞI KİN ve DÜŞMANLIK fikirleri telkin etmişlerdir... Bu fikirler bir zihniyet meydana getirmiştir... AVRUPA'da bugün de "TÜRK'ün her türlü ilerlemeye düşman bir adam olduğu, gelişmeye elverişsiz bir adam olduğu" sanılmaktadır... Bu çok büyük bir yanılgıdır!..

- Bizi aşağı olmaya mahkûm bir halk olarak tanımakla yetinmemiş olan BATI, YIKILMAMIZI ÇABUKLAŞTIRMAK İÇİN NE LAZIMSA YAPMIŞTIR! (1923)

Gerçekten de ZALİM EMPERYALİST HIRİSTİYAN BATI İNSANI bize 1096 yılından beri DÜŞMAN'dır!.. Bu düşmanlıktan da asla vazgeçmiyeceklerdir!.. Bizi önce AVRUPA'dan atmak, sonra ANADOLU'dan kovmak, en sonunda da YOK ETMEK ister!.. Bu niyeti hiç bir zaman değişmiyecektir!..Bizim de bu gerçeği hiç bir zaman gözardı etmemek gerekir!..

Sonuçta ya onlar yok olacak, ya da biz!..

Biz bu MÜCADELE'den korkmuyoruz!.. Çünkü ALLAH doğruların yardımcısıdır!.. 1.5 milyon nüfuslu ÇEÇENİSTAN, 150 milyonluk RUSYA'yı nasıl terletiyor sanıyorsunuz?.. Gerekirse, BATI ile bir kere daha savaşırız!.. Çünkü onların bizi İSTİLA, İŞGAL, BÖLME niyetleri asla ortadan kalmıyacak!..

BATI kabadayıdır, külhanbeyidir!.. Öyle hak hukuk tanımaz. İstediğini vermeyenin ülkesini işgal etmeye, bölmeye kalkar!... IRAK'ta, YUGOSLAVYA'da, ENDONEZYA'da, PANAMA'da olduğu gibi!..

Bilmiyenler için söyliyelim, PANAMA, Panama Kanalı'nı Amerikalılar'a peşkeş çekmekten vazgeçen KOLOMBİYA'dan koparılmış bir ülkedir. Sonra o da Amerika'ya kafa tutunca NORİEGA döneminde işgale uğradı.

Devam edelim:

- İSTİLÂ fikri ile açılmış olan Cihan harbini hitama erdiren galipler, teklif ettikleri barış şartları ile ana TOPRAKLARIMIZ'ı, İSTİKLÂL ve HÜRRİYETİMİZ'i elimizden almaya, asırlardan beri İSLAM'IN ve TÜRKLÜĞÜN fedakâr MUHAFIZI olan MİLLETİMİZ'i ESİR derecesine indirmeye kalkıştılar!.. (14.10.21)

Bunu her an tekrarlıyabilirler!.. Ordu ile yapmalarına gerek yok!.. Ekonomimize çökerterek bizi ESİR alabilirler!.. Şimdi yapmaya çalıştıkları da o zaten!..

ATATÜRK bu ZALİM EMPERYALİST KAPİTALİST HIRİSTİYAN BATI ÜLKELERİ'nin bizi İŞGAL ederken, bir de utanmadan MEDENİYET, İNSANLIK öğretme iddiasında olduklarını söylüyor!..

En kötüsü, bizim aptal, satılmış YÖNETİCİLERİMİZ'in de buna inandığını, ve böylece ÜLKE SATHI'na çok tehlikeli YANLIŞ bir ZİHNİYET'in yayıldığını belirtiyor:

- Nihayet "TÜRKİYE'yi ıslah etmek", "TÜRKİYE'yi uygarlaştırmak" gibi bir takım bahanelerle TÜRKİYE'NİN İÇ HAYATI'na, İÇ YÖNETİMİ'ne sızmışlardır!.. Bunun etkisi altında kalarak milletin, en çok da YÖNETİCİLER'in zihinleri tamamen bozulmuştur!..

- Artık DURUMU DÜZELTMEK, hayat bulmak, İNSAN OLMAK için mutlaka AVRUPA'dan NASİHAT almak, bütün işleri AVRUPA'nın emellerine uygun yürütmek, bütün dersleri AVRUPA'dan almak gibi bir takım ZİHNİYETLER ortaya çıktı!.

- TÜRKİYE'NİN nasılsa BAŞINA GEÇMİŞ olan bir takım İNSANLAR, galip düşmanlar karşısında susmaya mahkummuş gibi, TÜRKİYE'yi ATIL ve ÇEKİNGEN bir halde tutuyorlardı!... KORKAK ve MÜTEREDDİT idiler!...

- TÜRKİYE'nin fikir adamları adeta kendilerine hakaret ediyorlardı!... Diyorlardı ki, "Biz ADAM değiliz ve olmayız!... Kendi kendimize ADAM olmamıza ihtimal yoktur!.."

- Canımızı varlığımızı BİZE DÜŞMAN OLDUĞUNDAN HİÇ ŞÜPHE EDİLMEYEN AVRUPALILAR'a kayıtsız şartsız bırakmak istiyorlardı!.. "Onlar bizi idare etsin!" diyorlardı!... (6.3.1922)

- Oysa HANGİ İSTİKLÂL VARDIR Kİ, YABANCILARIN NASİHATLARIYLA, YABANCILARIN PLANLARIYLA YÜKSELEBİLSİN!.. Tarih böyle bir olay kaydetmemiştir!..

Gördünüz mü?..

ATATÜRK sanki BUGÜNLER'i, bugünlerin ÇİRKEF, KOMPLEKSLİ, HAİN POLİTİKACILAR'ını tarif etmiş!..

Sadece POLİTİKACI değil; KADINLI-ERKEKLİ nice sözde AYDIN-YAZAR-ÇİZER-BOZAR takımı ve SANATÇI MÜSVEDDESİ kişi TÜRK İNSANI'nı tepeden bakıp, AYNEN bunları TELKİN etmiyor mu?..

Ya şu MEHMET BARLAS?.. Sık sık televizyona çıkıp, "Artık BAĞIMSIZLIK devri kapandı, herkes birbirine BAĞIMLI!.. AMERİKA bile IRAK'a bağımlı!" diye ESARET propogandası yapmıyor muydu?..

Efendi, AMERİKA "bağımlı" olduğu IRAK'ı canı istediği zaman gidip bombalıyor!..İstediği zaman da gidip işgal ediyor!.. Sen seni sömüren AMERİKA'yı, APO'yu vermiyen İTALYA'yı, bölücülüğü kışkırtan İNGİLTERE'yi, sana binbir tuzak kuran ALMANYA'yı bombalıyabiliyor musun?.. KIBRIS'ta kendi toprağını bile muhafaza edebiliyor musun?

O senin dediğin TABİİ KAYNAKLAR, TİCARET yönünden bağımlılıktır!.. PARA'n varsa satın alırsın, yoksa SİLAH GÜCÜ'yle!.. Veya MALI'nı satarsın, almazsa SİLAH DAYARSIN!.. AMERİKA'nın 1800'lerde JAPONYA'ya yaptığı gibi!..

ATATÜRK bundan sonra sözleri ile BİZE DÜŞMAN OLDUĞUNDAN HİÇ ŞÜPHE EDİLMEMESİ GEREKEN BATILI DEVLETLER'in bu bizi "islah etme, kalkındırma" palavrasına kanan aptal BOZUK ZİHNİYET'li kişiler yüzünden, TÜRKİYE'nin ve TÜRK İNSANI'nın hem MADDİ hem MANEVİ yönden büyük ÇÖKÜŞ'e uğradığını belirtiyor:

- İşte TÜRKİYE, bu YANLIŞ ZİHNİYET'le malûl olan bazı YÖNETİCİLER yüzünden her saat, her gün, her yüzyıl biraz daha çok gerilemiş, daha çok düşmüştür!..

- Bu düşüş, yalnız MADDİ şeylerde olsaydı, hiç bir önemi yoktu!.. Ne yazık ki, TÜRKİYE ve TÜRKİYE halkı AHLAK bakımından da düşüyor!..(8)

Bu ne acı bir gerilemedir!.. "Kalkınıyoruz, ilerliyoruz, zengin oluyoruz" derken hem bu ZALİM EMPERYALİST KAPİTALİST HIRİSTİYAN BATILI DEVLETLER'e soyuluyoruz, hem de MANEVİ DEĞERLER'imizi kaybediyoruz!.. SECİYELİ MİLLET olmaktan çıkıp AHLAKSIZ, NAMUSSUZ bir güruh haline dönüşüyoruz!..

Bu durum 75-80 önce de aynen yaşanmıştı!.. Hatta 1838'den beri yaşanıyor!.. Daha da eskiye giderseniz, 1600'lerden beri BATILI DEVLETLER kendi AHLAKSIZ düzenlerini bize yutturmaya kalkmışlardır!...

Bunu biz demiyoruz!... MACAR asıllı HIRİSTİYAN bir delikanlı iken ESİR düşen, sonra Müslümanlığı kabul edip DEVLET görevleri alan ve çeşitli hizmetlerde bulunan, TÜRKİYE'de ilk MATBAA'yı kuran İBRAHİM MÜTEFERRİKA, "USUL-ÜL HİKEM" adlı kitabında(1732) şunları söylüyor:

- HIRİSTİYAN MİLLET, BİR TEK MİLLET VE KÜÇÜK TOPLULUK İKEN YERYÜZÜNE YAYILARAK DAHA DA ÇOĞALDI... BU MÜSİBET TOPLULUK GÜÇLENİP ARZIN HER YANINI GEMİLERİYLE GEZDİLER... DOĞUNUN BATININ HER YANINDA NİCE BELDELERE MUSALLAT OLUP ORALARI ALDILAR!..

- DEVLET-İ ALİYE-Yİ OSMANİYE (ALLAH DAİM ETSİN) ORTAYA ÇIKIP ELİNİ UZATMIŞ, FAKAT AYAĞINI UZATMADAN YİNE O CİBİLLİYETSİZ TOPLULUK DOĞUYA YOL BULUP, UZAK MEDENİYETLERE ULAŞMIŞTIR!..

- İSLAM AHALİSİ İSE, SÖZ KONUSU EDİLEN TOPLULUĞUN BU HALİNE GAFLET, HATTA KÜÇÜMSEME VE DİKKATSİZLİK İÇİNDE KAYITSIZ KALDI!..

- O PİS GÜRUHUN SULTANLARI VE HÜKÜMDARLARI ARAŞTIRILIP HAKLARINDA BİLGİ SAHİBİ OLMAK GİBİ EN MÜHİM ŞEY, NEDENSE YERİNE GETİRİLMEMİŞTİR!..

- DEVLET-İ ALİYYE İLE KOMŞU OLANLAR, KÖTÜ EMELLERLE İÇTEN İÇE DÜŞMANLIK BESLERLER VE HER AN FIRSAT GÖZLERLER!

- BUNLARIN TOPLULUKLARI AZ İKEN ÇOĞALMALARINA, YENİLMİŞKEN ÜSTÜNLÜK GÖSTERMELERİNE İZİN VERİLMEMELİDİR!..

- ÂLEME YAYILMALARINDAN, UĞURSUZ DEVLET DÜZENLERİNDEN, HÜKÜMET ETME TARZLARINDAN, BELDELERLE İLGİLİ TEDBİRLERİNDEN, KANUNLARINDAN GAAFİL BULUNMAMAK GEREKİR!..

- BÖYLECE İSLAM BELDELERİNİ İSTİLALARINA VE KÜFÜR DİYARINA İLHAK ETMELERİNE MÜSAMAHA GÖSTERİLMEMELİDİR!..

- BEŞERİN EN HAYIRLI ÜMMETİ OLAN İSLAM MİLLETLERİNİN MESKENLERİ TAMAMEN YERYÜZÜNE YAYILMIŞTIR... (ANCAK) UZAK YERLERDE YERLEŞMİŞLER, BİRBİRİNDEN HABERSİZ KALMIŞLARDIR... NİCELERİ KÜFFARIN TASALLUTUNA ÇARESİZ VE DERMANSIZ KALMIŞTIR!..

- HIRİSTİYAN ÂLEMİNİN İNCİL, TEVRAT VE ZEBUR ZANNETTİKLERİ KİTAPLARDA HALLERİNİ, DAVRANIŞLARINI DÜZENLİYEN GEREKLİ ŞER'İ HÜKÜMLER BULUNMAMAKTADIR!.. BU YÜZDEN DEVLET, GENEL DÜZENİ AKLA DAYANAN BİRÇOK KANUN VE KAİDELERLE SAĞLAMAKTADIR... KÖTÜ İÇLİ KÂFİRİN GİYDİĞİ UĞURSUZ ELBİSE VE GİYİŞ TARZLARI PEK SAKİLDİR!..

- YERYÜZÜNDE ÜSTÜNLÜKLERİ İLE ÖĞÜNEN HIRİSTİYAN MİLLETLERİN İFTİHAR DUYDUKLARI BAŞŞEHİR ROMA'DIR!.. ROMA ŞEHRİ TÜRK HALKI ARASINDA "KIZIL ELMA" NAMIYLA ŞÖHRET OLMUŞTUR...

Buna devam etmek mümkün... Ama biz sadece bundan 250 yıl önce HIRİSTİYANLAR'ın arasından çıkıp ta, bizim aramıza gelen birinin o dönemde dahi BATI'nın ÇİRKİN YÜZÜ'nü ne kadar iyi gördüğünü ve İSLAM DİYARI'nı onlardan korumak için yazdığı kitapta PADİŞAH'a neler tavsiye ettiğini göstermek istedik!

Belki Padişah'a yaranmak için Hıristiyanların kıyafetini "sakil", yani çirkin ve biçimsiz bulduğu söylenebilir... Ama gerçekten BATILILAR'ın kıyafeti çirkindir. Bunu 100 yıl sonra, Sultan 2. Mahmud zamanında TÜRKİYE'ye uzman olarak gelen (general) MOLTKE şöyle ifade ediyor:

- "Memleketin ileri gelenleri arasında ESKİ GÜZEL TÜRK KIYAFETİNİ, AVRUPA BİÇİMİ ÜNİFORMANIN ZEVKSİZ VE RAHATSIZ TAKLİDİYLE ilk DEĞİŞTİREN HÜSREV PAŞA'DIR!" ... (Moltke'nin Türkiye Hatıraları, sf. 41)

İBRAHİM MÜTEFERRİKA, ANADOLU TÜRKLERİ'nin görevini çok doğru tesbit etmiş!... Bütün İSLAM DÜNYASI'nı ZALİM EMPERYALİST HIRİSTİYAN BATI DEVLETLERİ'ne karşı korumak!..

ATATÜRK ülkemizle ilgili son derece önemli bir STRATEJİK TAHLİL, bir DURUM DEĞERLENDİRMESİ yapıyor ve aynı sonuca varıyor:

- "GARP ÂLEMİ, OSMANLI DEVLETİ'ni yıkmak için ortaya ŞARK MESELESİ namıyla bir mesele çıkarmıştı... GARP öyle zannediyordu ki, OSMANLI DEVLETİ'ni yıkmakla, onu vücuda getiren ASIL UNSUR'u da (TÜRKLER'i) yıkacaktı!..." (31.1.1923)

- "Bu vaziyette ANADOLU'yu gözönüne getirmenizi rica ederim... ANADOLU; bütün ASYA'NIN, BÜTÜN MAZLUMLAR DÜNYASI'NIN ZULÜM DÜNYASI'NA DOĞRU İLERİ SÜRDÜĞÜ BİR VAZİYETTE bulunmaktadır..."

- "ANADOLU bu vaziyeti ile bütün ZULÜMLERE, HÜCUMLARA, TAARRUZLARA MARUZ bulunuyor!.. BU HÜCUMLARIN UMUMİ HEDEFİ BÜTÜN ŞARK'TIR!.. ANADOLU her türlü tasallutlara, taarruzlara karşı bütün mevcudiyetiyle NEFİS MÜDAFAASI etmektedir..."

- "ANADOLU bu müdafaası ile yalnız kendi hayatına ait vazifeyi ifa etmiyor... Belki bütün ŞARK'a müteveccih hücumlara SET çekiyor!.. BU HÜCUMLAR ELBETTE KIRILACAKTIR!.. Bütün bu tasallutlar mutlaka nihayet bulacaktır." (18.10.1921)

- "Bütün MAZLUM MİLLETLER, ZALİMLER'i bir gün MAHV ve NABUT edeceklerdir!.." (3.1.19922)

- "İşte ANCAK O ZAMAN GARP'TE, BÜTÜN CİHANDA HAKİKİ SÜKUN, hakiki REFAH VE İNSANİYET HÜKÜM SÜRECEKTİR!" (18.10.1921)

ATATÜRK "belki tam olarak anlaşılmamıştır diye" aynı gerçeği bir başka ifadeyle tekrarlıyor:

- "TÜRKİYE'nin bugünkü mücadelesinin yalnız TÜRKİYE'ye ait olmadığını, bir defa daha teyit etmek istiyorum!.."

- "TÜRKİYE'nin bugünkü mücadelesi yalnız kendi nam ve hesabına olsaydı, belki daha kısa, daha az kanlı olur ve daha çabuk bitebilirdi... TÜRKİYE mühim bir gayret sarfediyor!.. Çünkü müdafaa ettiği, bütün MAZLUM MİLLETLER'in, bütün ŞARK'IN DAVASI'dır!.. Ve bunu nihayete getirinceye kadar TÜRKİYE, ŞARK milletlerinin beraber yürüyeceğinden emindir..." (Temmuz 1920)

- "Biz BATI EMPERYALİSTLERİ'ne karşı yalnız KURTULUŞ ve BAĞIMSIZLIĞIMIZ'ı korumakla yetinmiyoruz... Aynı zamanda BATI EMPERYALİSTLERİ'nin, güçleri ve bilinen amaçlarıyla TÜRK MİLLETİ'Nİ EMPERYALİZME ARAÇ OLARAK KULLANMAK İSTEMELERİNE ENGEL OLUYORUZ... Bununla bütün insanlığa hizmet ettiğimize inanıyoruz!" (20.6.1920)

ATATÜRK, ANADOLU TÜRKLERİ'nin konumuyla ilgili bir önemli tesbit daha yapmaktadır:

- "Durum incelenirse görülür ki, TÜRKİYE DOĞU MANEVİYATI'yla başlayan, BATI maneviyatıyla sona eren bir yol üzerinde bulunuyor..."

- "BATI'ya yaklaştığımızı zannettiğimiz takdirde, ASIL MAYAMIZ olan DOĞU MANEVİYATI'ndan tamamiyle soyutlanıyoruz!.. Hiç şüphesiz ki, bundan milleti ÇÖKÜNTÜ ve YOKOLMA çıkmazına itmekten başka bir sonuç beklenemez!.."

ATATÜRK burada bir sürç-ü lisan etmiş, "BATI maneviyatıyla sona eren" demiş... Aslında o ifade "BATI MADDİYATI" olmalıdır... BATI'da MANEVİYAT yoktur ki!.. DİN'ini bile DOĞU'dan almıştır!..

Şu halde TÜRKİYE, DOĞU MANEVİYATI ile başlayıp BATI MADDİYATI ile biten ve bir DEĞİŞİM yolunun üzerinde bulunuyor... İşte bu yüzden çok DİKKATLİ hareket etmek şart!.. ATATÜRK, BATI'nın MADDİ, TEKNOLOJİK imkanlarından yararlanırken, sahip olduğumuz DOĞU kökenli MANEVİYAT'ı ASLA kaybetmememiz gerektiğini hatırlatıyor! Eğer MANEVİYATIMIZ'ı kaybedersek, HİÇ ŞÜPHESİZ sonuçta MİLLET, DEVLET ve ÜLKE olarak YOK OLMA durumunda kalacağımız ikazını yapıyor!..

Şimdi gelin söyleyin!.. Hangi HÜKÜMET, hangi DIŞİŞLERİ, hangi MECLİS bu gerçeğin idrakinde olarak BATI ile olan BİTMEZ TÜKENMEZ MESELELERİMİZ'i ele alıyor?.. Acaba kendilerinin haberi var mı?

Hangi AYDIN, hangi YAZAR bu TEHLİKE'nin üzerinde duruyor?.. Hangi TELEVİZYON YAYINI, RADYO, GAZETE, DERGİ bu hususu işliyor?.. Halka ulaştırmaya çalışıyor?..

Biz hiç OKUL'da, ÜNİVERSİTE'de bu ÇÖKÜŞ, hatta YOK OLMA TEHLİKESİ'ne karşı bir eğitim aldık mı?.. Peki o zaman niye her 5 yılda bir Hükümet, işadamları, aydın geçinenler "yıkıldık, battık, bittik, yok olduk," diye feryat edince şaşırıyoruz?.. ATATÜRK bu sıkıntılara düşeceğimizi, hatta YOK OLMA tehlikesi ile karşılaşacağımızı 70 yıl önce söylemiş ve tedbirini de göstermiş!.. Meseleye nasıl baktığını onun ağzından dinliyelim:

- "MİLLET ve MEMLEKETİN MENFAATLERİ İCAB ETTİRİRSE, milletlerden her biriyle MEDENİYET icabı olan DOSTLUK ve SİYASET münasebetlerini büyük bir hassasiyetle takdir ederim... ANCAK BENİM MİLLETİMİ ESİR ETMEK İSTEYEN herhangi bir MİLLETİN, bu arzusundan vazgeçinceye kadar AMANSIZ DÜŞMANIYIM!.."

- "Eğer ECNEBİ DÜŞMANLIĞI'ndan o kadar pahalı elde edilen bir bağımsızlığa gölge düşürebilecek her şeyden nefret etmek anlamı çıkarılırsa... EVET, bizim ECNEBİ DÜŞMANI olduğumuz söylenebilir!... Evvelce size açıkça söyledim: HENÜZ GÜVENİMİZ TAM DEĞİLDİR!.. TÜRKİYE'DE bulunan ECNEBİ TEŞEBBÜSLERİN, ECNEBİ AMAÇLARININ içimizde UYANDIRDIĞI KAYGILAR, bütünüyle ORTADAN KALKMIŞ DEĞİLDİR!.."

- "Bazen aşırı derecede KUŞKULU davranıyorsak, bize çok pahalıya mal olan HÜRRİYET'imizi kaybetmek konusundaki korkumuzdandır!.." (29.10.1923)

- "Düşmanlarımızın emellerini yakından biliyoruz!.. DÜŞMANLARIMIZIN bu emellerini elde etmek için amaçlarına ulaşmak için KEŞFETTİKLERİ EN GÜÇLÜ ARAÇ, yine BİZİ BİRBİRİMİZE ÇARPIŞTIRMAKTAN İBARET OLMUŞTUR!.." (24.4.1920)

ATATÜRK, BATILI DEVLETLER'e hiç güvenmiyor!.. Onlarla hiç bir İTTİFAK'a girmiyor!.. Onların şirketlerine, kuruluşlarına, derneklerine hep KUŞKU ile bakıyor!..Onları asla SERBEST ve BAŞIBOŞ bırakmıyor!.. Onların bizimle olan münasebetinin sözde dostluğunun altında mutlaka bir HİNOĞLU HİNLİK bulunduğu biliyor!.. Mutlaka bizim aleyhimize bir TALEP ile karşımıza çıktıklarını söylüyor:

- "BOĞAZLARdan vazgeçemez misiniz?.. ADALAR DENİZİ sahilinde YUNANLILAR'a bazı imtiyazlar ve FRANSIZLAR'a bazı imtiyazlar vermek, sizi sarsmaz zannederim..." Bu sözleri bana sarfeden Kafkasya'da mümessil olan Rawlinson adında bir (İngiliz) kaymakamdır!.."

- "Görülüyor ki, İNGİLİZLER bize karşı DOSTLUK temini teklif ettikleri zaman, bu dostluğu yalnız ve yalnız KENDİ MENFAATLERİ ve ihtiraslarının temin için istemişlerdir!.. Yoksa BİZİM MENFAATİMİZ'e ait hiç bir teşebbüsleri olmamıştır!.." (24.4.1924)

Peki, bu tavır OSMANLI döneminde öyleydi, ATATÜRK zamanında öyleydi de, şimdi değişti mi?.. Bize "dostluk" gösteren BATI AVRUPA devletleri, A.B.D. ve İSRAİL acaba bizi mi düşünüyorlar, yoksa yine KENDİ MENFAATLERİ'ni mi?..

Kemal Tahir, (1) bu tavrından dolayı BATI'yı kan içen bir CANAVAR gibi görür...

Bunda şaşacak bir şey yoktur!.. Bizim İSTİKLAL MARŞIMIZ da insanımızı BATI'ya karşı MEDENİYYET DEDİĞİN TEK DİŞİ KALMIŞ CANAVAR diye uyarır!..

KEMAL TAHİR, toplumumuzdaki BATILILAŞMA hevesinin aslında "Ben de senin kadar kan emici olmak istiyorum" anlamına geldiğini söyler, hatta bu konuda ATATÜRK'ü bile eleştirir:

- BATILILAŞMA, bizim için 200 yıldır süren BAYAT bir SORUN'dur!..

- BATILILIK, DÜNYAYI SÖMÜRME OLAYININ ADIDIR!.. BATILILAŞMAK, ne kadar süslenirse süslensin, sadece SÖMÜRÜYE GİRİŞMEK anlamına gelir!... BATI UYGARLIĞINI GEÇMEK lafının gerçek anlamı, BATI'DAN DAHA KIYICI VE SÖMÜRGEN OLACAĞIZ demektir!..

- BATI, bundan kurtulmayı beceremezse, çok rezil olan bu uygarlık ta, tarihteki benzerleri gibi, yok olup gidecektir!..

- BATILILAR'ın AKILLILAR'ı bu BELA'dan kurtulmaya çalışırken, bizim onlara özenmemiz APTALLIK değil de nedir?..

KEMAL TAHİR, BATILILIK kavramının halkımıza TERS geldiğini de şöyle anlatıyor:

- 150 yıldan beri aydını, devleti BATICILIĞA koşulmuşken ANADOLU HALKI neden direnir?..Ekonomik hareket imkansızlığından mı, yoksa DEVLET ve AYDIN'la MUTABAKAT'ı olmadığı için mi?.. Binlerce yıllık birikimimizi bilmeden nereye gidiyoruz arkadaş?..

- İster olumlu, ister olumsuz olsun, süreç TANZİMAT'tan başlıyor!... Çünkü TANZİMAT, OSMANLI DÜZENİ'nin tasfiyesi, AVRUPA DÜZENİ'nin topluma yerleştirilmesi girişimidir.

- YENİ OSMANLILAR, JÖN TÜRKLER bula bula bu çareyi bulmuşlar!.. Mithat Paşalar, Ziya Paşalar, İTTİHATÇILAR, taa MUSTAFA KEMAL PAŞA'ya kadar TÜRK AYDINI, kerameti BATI DÜZENİ'nde gördü.

- HALK katılmıyordu bu görüşe!.. Bu yüzden YÖNETEN-YÖNETİLEN ikilemi çıktı ortaya... Buna HALK-AYDIN çatışması da diyebilirsin.

- CUMHURİYET döneminde de azgın BATICILIK yapıldı. O kadar ki, takvimimizi, ağırlık, uzunluk ölçülerimizi bile değiştirdik, tek BATI'ya benziyelim diye!. (2)

Kemal Tahir bundan sonra TÜRK MİLLETİ'nin neden BATI'ya bir türlü ısınamadığını sebepleri ve delilleriyle anlatır...

Belki bilirsiniz, POKER'de bir tâbir vardır, BEŞ BENZEMEZ diye... Elinize gelen kâğıtlar, ne çifttir, ne aynı cinstendir, ne de bir sıra takip eder... Hiç bir işe yaramaz!...

İşte onun için yazımızın adını BEŞ BENZEMEZ koyduk!.. BATI bize o kadar BENZEMEZ!..

Kemal Tahir ilk önce de BATI ve DOĞU arasındaki FARKLAR'ı birer birer ortaya koyar... Bu FARKLILIKLAR'ı ortadan kaldırmanın İMKANSIZ olduğunu gösterir!.. Bunu siz de görecek, sonra NEDEN bizim aklıevvellerin BATI'nın kuyruğuna takıldığına hayret edeceksiniz!.. Okuyalım:

- BATI'da ve DOĞU'da farklı DEVLET sistemlerinin ortaya çıkması, toplumların farklı olmasındandır... BATI toplumu sınıflıdır... DOĞU TOPLUMUNDA SINIF YOKTUR!.. (3)

- BATI toplumu SINIFLI olduğu için, orada devlet sınıflar arasında denge kurabildiği ve eşit ölçüde güven verebildiği sürece ayakta durabilir.

- DOĞU'da sınıf olmadığı için DEVLET sadece ADALET'e dayanır... Toplumun çıkarlarını DEVLET sağlar ve TOPLUM'a verir... O çıkarları kim iyi korursa, MİLLET ondan yanadır... MİLLET kimden yana olursa olsun, DEVLET sürekli olarak İLERİCİ kadroların elinde kalmıştır!..

- Bizde her şey DEVLET'ten beklenir... Onun için de her şey DEVLET'ten gelir...Başka memleketlerdeki DEVLET'le bizim ANADOLU insanımızın DEVLET'i bir değildir. Biz DEVLET'e "baba" deriz... Başka milletlerin dilinde böyle bir deyim yoktur. Çünkü o ülkelerde devlet "baba" değil, "kahya"dır!.. Vermez, alır!.. Belki de bu yüzden ANADOLU insanı BATI tipi Devlet biçimlerine 150 yıldan beri direniyor!..(4)

Gördünüz mü ÖZAL'ın düştüğü büyük yanılgıyı?.. TÜRK DEVLETİ'ne "BABA demeyin!" diyerek AVRUPA devletlerine benzetmeye çalışmış, ama bununla sadece DEVLET-MİLLET bağını kopartmayı başarmıştır!.. Çünkü TÜRK DEVLETİ asla BATILI devletlere benzemez!..

Kemal Tahir SINIFSIZ bir DOĞU toplumu olan TÜRKİYE'ye SINIFLI BATI toplumlarının kalkınma metotlarını uygulamaya çalışmanın hep başarısızlıkla sonuçlanmasının sebebini şöyle dile getirir:

- Bizde SAĞ bugüne kadar BURJUVA yetiştirmeye çalışmış, eşi dostu zengin etmiş... SOL da İŞÇİ sınıfını kurtarmaya sıvanmış... Böyle bir sınıfın olmadığı, bunların onu kurtarmaya sıvanmalarından belli!...

- Gerçek bir KÖLELİK döneminden, FEODALİTE'den geçmedikçe, ne BURJUVA sınıfını kurmak mümkündür, ne de İŞÇİ sınıfını!... Çünkü BURJUVA "zengin" demek değildir... BURJUVA; üretmek-satmak çılgınlığına kapılmış, ahlak-namus-din-aile-millet-insanlık gibi sosyal varlıkların tümünü gözden çıkarmış bir REZİLLİK toplamıdır!... Bunu yetiştirmek kolay değildir. (5)

- Bunu şartlar hazırlar... O şartların dışında hiç bir yerde insandan sabun yapan CANAVAR yetiştirilmez!.. Eğer BURJUVA böyle bir CANAVAR olmamış olsaydı, Marks emekçileri bu çılgınların elinden kurtarmak için, "BURJUVA ile kafa kafaya tokuşmak zorunludur" diye fetva verir miydi?..

- DOĞU'daki zenginle ekonominin namusunda anlaşmak mümkündür, ama BATI'da bugüne kadar bunun yolu bulunamamıştır... BURJUVA sınıfı olmasaydı, İŞÇİ sınıfı da olmazdı!.. BURJUVA önüne geleni sömürdüğü, ve sınıfını öteki sınıflara kapattığı için İŞÇİ bütün kuşaklar boyu İŞÇİ kalmış ve bir sınıf olarak ortaya çıkmıştır.

Ne yazık ki, son 50 yılda oldukça BATI'ya benzedik!... İŞÇİ'yi, FAKİR'i sömüren bir LÜMPEN sınıf yaratmaya muvaffak olduk. İŞÇİ'nin ücretini vermeyen, onu boğaz tokluğuna çalıştırmaya uğraşan, çalışma süresini 12-14 saate çıkaran, yanında çalıştırdığı kadınları metres gibi gören "işadamları"mız, yabancı firma temsilcilerimiz yetişti!.. Hatta yabancılara halkımızı köle gibi sunan politikacılarımız dahi var!..

Yalnız bu noktada bir hususa dikkatinizi çekmek isteriz. KEMAL TAHİR'in yukarıdaki enfes tesbit ve tahlilinden sonra BATILI gevezelerin neden ikide birde "insan hakları" ve "hürriyet"ten söz ettikleri çok iyi anlaşılıyor!.. Çünkü KÖLELİK düzeninin hakim olduğu FEODALİTE'den geliyorlar. Her türlü haklardan ve gerçek serbestiyetten mahrum olarak asırlar boyu yaşamış kendi insanlarina ancak bunları vaadederek şimdiki masonik burjuva demokrasisini kurabilmişler... Şimdi bunu bizim gibi DOĞU ülkelerine kakalamaya çalışıyorlar!

KEMAL TAHİR bu değerlendirmeden sonra ülkeyi kurtarmaya soyunanlara şu uyarıyı yapar:

- Aman aldanmayalım: BU İKİ SINIF YALNIZ BATI'DA VARDIR!... BİZDEKİ İŞVEREN-İŞÇİ ALIŞVERİŞİ BATI'DAKİ BURJUVA-İŞÇİ ALIŞVERİŞİNE HİÇ Mİ HİÇ BENZEMEZ!.. Batı'da soyca işçi ailelerine bolca rastlarsınız da, TÜRKİYE'de soyca işçi kalmış aileler bulmak zordur. ÇÜNKÜ BİZDE BATI'DA OLDUĞU GİBİ SINIFLAR ARASINDA DUVAR YOKTUR!..

- BATI insanı sınıfının içine sıkışıp kalmıştır!.. Başka sınıfa atlamayı düşünmez bile...Bizde bir işçi oğlunu okutur ve başka bir sınıfın adamı yapar. Ama Batı işçisi parası olsa da çocuğunu dilediği okullarda okutamaz, almazlar!.. Alsalar bile sınıf geçirmezler!.. Diplomayı ele geçirse iş vermezler. Kendi kursa yıkarlar!... Burjuva kızını ayartsa, evlenmesine mani olurlar!.. BATI'da duvarı aşmak bir marifettir... Bizde sınıf değiştirmek bir odadan öbür odaya geçmek kadar kolaydır!..

- Çarlık Rusya'sı Marksizm için fenersiz yakalandı... Ekim ihtilalinden 50 yıl geçtikten sonra bizim fenersiz yakalanmak için zorlatmamız ne oluyor?.. (6) Neden toplumumuzun anatomisini incelemiyoruz?.. Neden hâlâ "BATI bulsun, biz kullanalım," şaşkınlığına yapışıyoruz?..

- "Biz BATI'dan gördüklerimizi alırız, almakla kendi malımız olur," düşüncesi o kadar yanlış ki!...Alırsın ama sindiremezsin!.. Kusarsın!..

Kemal Tahir BATI'daki FARKLI DEVLET ve SINIFLI TOPLUM yapısının temeli FEODALİTE'nin bizde hiç olmadığını şöyle anlatır:

- Bizde FEODALİTE ile DEREBEYLİĞİ birbirine karıştırıyorlar... DERE-BEYİ deyiminde suların sığ yerinde oturup gelip geçenden haraç alan zibidi yatar!.. Bileği güçlü, pazusu kuvvetlidir. Derken pazusu daha güçlü biri çıkar, eskisini yener... Haracı alan değişir!.. Ama DEREBEYLİK hiç bir zaman kurumlaşmamıştır!.. Meşruiyeti yoktur!..

- FEODALİTE'de MEŞRUİYET vardır!... "Ben sizi koruyacağım, Siz de bana boyun eğeceksiniz" şeklinde tek taraflı bir anlaşmadır!.. BATILI FEODAL halkının kayıtsız şartsız sahibidir!.. Ne iş yapacağını, ne alacağını o belirler. (7)

- Ortaçağda FEODALİTE'nin dayandığı SOYLULAR ile onların izin verdiği az sayıdaki sanat erbabı özgürdü. (8)

- Ortaçağ KÖLE'sine ancak yaşayabileceği kadar yiyecek verilirdi... Ama bu verilenin biriktirilmesine kimse karışmazdı... Çünkü ROMA HUKUKU'ndan kaynaklanan MÜLKİYET hakkı kiliseyi de bağlar!... Bu hakkın bekçiliğini BATI'da KİLİSE yapmaktadır... FEODAL LORD KÖLE'sinin malını elinden alırsa; bir gün kiliseninkini de almaya kalkabilirdi!..

- Buna meydan vermemek için KİLİSE, HIRİSTİYAN dininin temelde reddettiği özel MÜLKİYET'i KUTSAL hale getirmiştir. (9)

- İşte BATI bundan yararlandı da öne geçti!... KÖLE canından dişinden arttırdığını biriktirdi... FEODAL LORD, İpek Yolu'ndan gelen kumaşları, baharatı almak için paraya ihtiyacı duyunca, KÖLE kendi parasıyla parasıyla kendi hürriyetini satın aldı.

- Bu yüzden İNSAN ÖZGÜRLÜĞÜ ve MÜLKİYET fikri BATI'da kuvvetlidir!.. İnsanlıktan çıkma pahasına KÖLELİK'ten kurtulan BATILI, bugün dahi fırsatını buldu mu, insandan SABUN yapmaktan vazgeçmez!.. Bu gaddarlık ona ORTAÇAĞ mirasıdır!.. BURJUVA olmuş, KAPİTALİST olmuş, SÖMÜRGECİ olmuş ama bir türlü İNSAN olamamıştır!... (10) Hıristiyanlığın ALTRÜİST ahlakını EGOİST ahlak haline getirme rezilliğini de bu BATI İNSANI başarmıştır.

- BATI İNSANI, ROMA HUKUKU'ndan gelen MÜLKİYET fikri ile 1000 yıldır içiçe yaşamıştır!.. KİLİSE ve DEVLET elele verip MÜLKİYET hakkını kutsamıştır... Böylece TAPU'nun ölümsüzlüğüne inanan bir insan türü ortaya çıkmıştır!..

- DOĞU insanına gelince, KUR'AN'ın kuralı "Yeryüzünde ne var ise hepsi ALLAH'ındır"!... İSLAM'dan önceki dinler de böyle der... Hıristiyanlık, mülkiyeti temelinden reddettiği gibi, ticareti de en büyük günah sayar. (11)

- İSLAMİYET'in TİCARET'i ve MÜLKİYET'i günah olmaktan çıkartması üzerine, 13.Asır'da Thomas d'Aquin, bunu Hıristiyanlığa taşıyarak bir REFORM yapmıştır!.. İSLAMİYET'in bu kurtarıcı fikri olmasa, Hıristiyanlık belki günümüzde bile Ortaçağ karanlığını sürdürecekti!...

- Yahudiliğe gelince, onda da MÜLKİYET yalnız ALLAH'ındır. O kadar ki, Yahudi dilinde MÜLKİYET'i belirliyen bir kelime bile yoktur!.. Mirastan düşen varlığa NAŞLAH derler.

- Bugün da BATI Avrupa ve Japonya teknokraside en ileri aşamalara varmışlardır. (12)

- Onurlu OSMANLI, insan eti yiyen BATI yamyamı olmayı kendine yediremediği için, benimseyemedi EGOİST AHLAK düzenini!... (13) Bu amansız açmazda, TANRI'ya karşı bir kusur işlediği inancına kapıldı!..

- KUR'AN'da bazı toplumların TANRI buyruklarına karşı geldikleri için cezalandırıldıkları yazılıdır!.. OSMANLI için BATI'ya benzemek, cezanın en büyüğü idi!..

Dikkat ettiniz mi?.. OSMANLI geri kaldığından yıkılmadı!... OSMANLI, kendi benliğini terkedip BATI'YA BENZEMEK istediği için yıkıldı!... TÜRKİYE CUMHURİYETİ, aslında BATI'YA BENZEMEK, BATI'YA YAMANMAK isteyenler tepelenerek kuruldu!... İstemeyiz ki, yıkılması gene BATI'YA BENZEME çabalarından olmasın!..

Kemal Tahir BATI'nın bize BENZEMEZ yönlerini anlatmaya şöyle devam ediyor:

- BATI, AİLESİ ile bize BENZEMEZ!... KURUMLARI ile, DEVLETİ ile, SINIFLARI ile bize BENZEMEZ!.. Bize bu kadar benzemeyen BATI'dan nasıl herşeyi almaya kalkarız?...

- İnsanı TOPLUM kalıbına yerleştiren AHLAK değil mi?.. BATI'nın ahlakı EGOİST, DOĞU'nun ahlakı ALTRÜİST... BATI'da MÜLKİYET fikrinin 2000 yıllık tarihi var... DOĞU'da BATI anlamında MÜLKİYET fikrinin tarihi 150 yıllık!..

- BATI'daki insan MÜLKİYET'i sınıfının içinde savunur!.. DOĞU'da ailesinin içinde savunur!.. BATI DEVLET DÜZENİ sınıfların dengeli yaşamasını sağlamak için kurulmuştur!.. DOĞU'da DEVLET ailelerin gelişmesini sürdürmek için vardır!.. Hangi açıdan bakarsanız bakın, bu iki TOPLUM birbirine BENZEMEZ!..

- Öyleyse ne yapmalıyız?..YASALARIMIZI BATI'DAN AKTARMIYACAĞIZ, bir!... Medeni Kanunu BATI'dan aldık mı, bizi varımıza yoğumuza kültürümüze, bilgimize ters düşürür, sonunda kusar toplum bu kanunu!...

- BATI'nın sınıflararası denge sağlamak için geliştirilmiş DEMOKRATİK YAPISI'nı aldık mı, sindiremeyiz!.. Akıntıya kürek çekmiş oluruz. Aşağılık duygusu basar bizi boş yere... "Demokrasiyi öğrenemedik," demeye başlarız!.. (14)

- Onun için aldığımız şeyin ne kadar bize uyacağını, ne kadar aksayacağını bileceğiz!.. Onu revizyondan geçireceğiz, adeta RESTORE edeceğiz!..

KEMAL TAHİR BATI'nın hiç bir şeyinin bize benzemediğini söylerken "aydın"larımızın oradan alıntılar yapmasına, "yazarlar"ımızın oradaki eserleri KOPYA etmesini dahi kabul etmez:

- BATI romanı neye dayanır?.. SINIF ÇATIŞMASINA, sınıf içindeki İNSANIN YALNIZLIĞINA!.. BENİM TOPLUMUMDA SINIF YOK! Toplumda görülen tabakalaşmalar sınıf değil!.. UYUŞMAZLIKLAR, ÇATIŞMA DEĞİL!.. Ayrıca benim İNSANIM toplumda YALNIZ DA KALMIYOR!.. O halde benim romanım da BATI'dakinden farklı olmalı!..

- Kolaya kaçmıyacağız!.. O zaman BATI PAPAĞANI olmak YERİNE ağırbaşlı DOĞU İNSANI OLACAĞIZ!..

KEMAL TAHİR, BATI AİLE YAPISI üzerinde duruyor, ve TÜRK AİLE YAPISI ile JAPON AİLESİ YAPISI'nı birbirine benzemesine rağmen, neden JAPONYA'nın geliştiğini tesbite çalışıyor:

- BATI adamı, hayvanlarda olduğu gibi, çocuklarına belli bir süre bakıyor, sonra yuvadan atıyorlar!.. FERDİYET'in oluşmasında elbette bunun payı vardır ama, MERHAMETSİZ İNSANLAR yetişmesine de sebep olduğu muhakkak... DOĞU'daki AİLE, fertlerden ayrı bir karaktere ve bütünlüğe sahip... Ferdin başına gelen bütün aileyi ilgilendirir... Bu işi BATI'da sınıf örgütleri yapıyor!..

- JAPON AİLE çekirdeği güçlüdür!.. BABAERKİL'dir ama, çok bağlayıcıdır!.. OSMANLI AİLESİ de öyleydi... Fakat bizim batıcılarımız uygarlığı BİLİM'de, TEKNİK'te aramıyor!.. Genç kızların babaları karşısında bacak bacak üstüne atmasını, delikanlıların içki kadehi tokuşturmasını BATILILIK sayıyorlar!..

- OSMANLI'nın yurt dışına gönderdiği çocukların çoğunun PAŞA ÇOCUĞU olması üzerinde durmalıyız!... JAPONYA daha çok HALK ÇOCUKLARI'nı gönderdi!...

- Altrüist ahlaktan kaynaklanan iki aileden birinin bozulmaması, diğerinin bozulması konusu mutlaka incelenmeli!.. (15)

Bizi hep OSMANLI'nın çöküşü konusunda yanıltmışlardır. Sebep açıktır... Gerçek nedeni bulur ve bilirsek, ona çare de bulabiliriz... Önümüze sürülen tarih hep 2. Viyana Bozgunu ve ardından gelen 1699 Karlofça Anlaşması'dır.

Halbuki ilk ikaz, bize "muhteşem" diye yutturulan Kanunsuz Süleyman'ın Viyana Kapıları'ndan eli boş dönmesiyle yapılmıştır, ama uyanan olmamıştır!.. KEMAL TAHİR bu gerçeği şöyle dile getirir:

- KANUNİ Dönemi çöküntünün başlangıcıdır... Ümit Burnu yoluyla Hindistan'a varılması, İpek Yolu'nu öldürmüştü... Bu yüzden Sokullu Mehmet Paşa, Don ve Volga nehirlerini bir kanalla birleştirmek, Süveyş Kanalı'nı açmak gibi büyük projeler üzerinde durmuş, yabancı gemilerden TÜRK limanlarında vergi alınmaması gibi önlemlere başvurmuştu... İlk ikisi başarılamamış, üçüncüsü de işe yaramamış ve çöküntü başlamıştır. (16)

KEMAL TAHİR, TÜRK MİLLETİ'nin ANADOLU'ya gelişinden beri HAÇLILAR ile uğraştığını, YILDIRIM BAYEZİD'in buna kesin bir çare düşündüğünü, ancak BATI'nın buna izin vermediğini şöyle anlatır:

- YILDIRIM BAYEZİD'in salt atını ROMA kiliselerinin vaftiz kurnalarında sulamakla yetinmeyip, ROMA imparatorluğunu İSLAM-HIRİSTİYAN temelleri üzerinde yeniden kurmayı tasarladığında Batılı tarihçiler birleşiyorlar!.. (Mesela Paul Wittek)

- Buna karşı BATI da boş durmadı!.. TİMUR'un PAPA'ya ve İSPANYA kralarına yolladığı mektuplar, YILDIRIM'ın nasıl alçakça bir ihanete uğradığını meydana koymaktadır!..

- TİMUR, OSMANLI'yı vurmak suretiyle BATI'yı YILDIRIM'dan kurtarmakla kalmamış; ALTINORDU devletini de silip süpürerek Rus Çarlığına ORTAASYA yollarını açmıştır!.. Hatta Hindistan'daki düzeni altüst ederek, Portekiz sömürgeciliğine karşı onları savunmasız bırakmıştır. (17)

Ne diyordu İBRAHİM MÜTEFERRİKA?..

- YERYÜZÜNDE ÜSTÜNLÜKLERİ İLE ÖĞÜNEN HIRİSTİYAN MİLLETLERİN İFTİHAR DUYDUKLARI BAŞŞEHİR ROMA'DIR!.. ROMA ŞEHRİ TÜRK HALKI ARASINDA "KIZIL ELMA" NAMIYLA ŞÖHRET OLMUŞTUR...

ÖMER SEYFETTİN'in KIZIL ELMA adlı bir hikayesi vardır... TÜRKLER, Padişahın kendilerine hedef olarak gösterdiği yere "KIZIL ELMA" adını verirlerdi!. Demekki YILDIRIM'dan beri TÜRKLER ROMA'yı da hedefleri arasına almışlar!..

Sebep ne, peki?.. Sebep şu: SULTAN YILDIRIM BAYEZİD, HAÇLILAR'ı NİĞBOLU'da yenmişti ama, gayet iyi farketmişti ki; bu saldırıların ardı arkası kesilmiyecek!.. Tek çare, HIRİSTİYANLARI'ın BAŞŞEHRİ olan ROMA'yı fethedip PAPALIK müessesesini yıkmak!.. Bu da nasıl olacak?.. PAPALIK ASASI'nı ele geçirmekle!..

Bu ASA'nın üzerinde DÜNYA KRALLIĞI sembolü olan bir ALTIN KÜRE vardır!.. Eski TÜRKLER ALTIN'a KIZIL derlerdi!.. KÜRE de ELMA'ya benzediği için ROMA'nın fethi ve PAPALIK müessesesinin yıkılması, ve bu suretle HAÇLI SALDIRILARI'na bir son verilmesi arzusu KIZIL ELMA şifre adıyla yüzyıllarca yaşamış, her OSMANLI PADİŞAHI'nın hayali olmuştur!..

FATİH SULTAN MEHMED'in nereye olduğunu açıklamadığı son seferi sırasında esrarengiz bir şekilde ölmesi SUİKAST ihtimalini akla getirmektedir... Bazı tarihçilere göre FATİH, ROMA üzerine yürüyordu!.. KIZIL ELMA'yı elde etmeyi aklına koymuştu!..

Kemal Tahir TÜRK İNSANI'nın DOĞU kökenli olduğunu gururla dile getirir!.. Çingeneler gibi aslını inkar edip, "biz BATILI'yız" demez!.. DOĞU-BATI MÜCADELESİ'nin yeni olmadığını olmadığını ve bitmediğini şöyle dile getirir:

- Anadolu-Yunan savaşı, son 1000 yıllık tarihimizden AYRI bir MİLLi KURTULUŞ SAVAŞI değildir!.. 1000 YILDIR SÜREN DOĞU-BATI BOĞUŞMASI'nın yüzlerce savaşından biri, hem de küçüklerinden biridir!..

- Siz CUMHURİYET ÇOCUKLARI!... Gözümüzü zaferle açtık, avuntusundasınız!... Şimdi umulmayan yerlerde beklenmez yenilgilerle karşılaşınca, şaşırmayın!..

- BİZ ER GEÇ BATIYLA HESAPLAŞMAK ZORUNDAYIZ!.. İSTER İSTEMEZ!... BUNU GERÇEKTEN YAPMADIKÇA, BATI'YA HİZMET TEKLİF ETMEKLE, BELAYI BAŞIMIZDAN DEF EDEMEYİZ!...

Ne dedik?.. Ya onlar bizi yok edecek, ya biz onları altedeceğiz!..

ALLAH, doğruların yardımcısıdır!..

-----------------------

KAYNAKLAR:

- ATATÜRK, Söylev ve Demeçler 1-5

- ATATÜRK, Nutuk

- Kemal Tahir, Notlar-Topal Kasırga

- Kemal Tahir, Notlar-Batılılaşma

- İsmet Bozdağ, Kemal Tahir'le Sohbetler

- Atilla İlhan, Hangi Batı?

- Atilla İlhan, Hangi Atatürk?

- Sait Halim Paşa, Buhranlarımız

***

> İÇİNDEKİLER< >BATI'NIN AKILLILARI ; BATI DENEN BİLİNMEZ - AÇIKLAMALAR