|
|||
HAFTANIN KONUSU |
Beslenme ve Sağlığımızda Çayın Önemi
Hazırlayan: Prof. Dr.Ayşe Baysal
Çayın Besin Değeri Çayın Sağlık Üzerine Etkisi Çay İçimi ve Kanser Gebelikte Çay İçiminin Etkisi Çay yapraklarından çay olmak üzere genel fabrikalarda siyah çay ve yeşil de iki tip çay elde edilmektedir. En çok tüketilen tip siyah çaydır. Siyah çay polifenollerin enzimatik oksidasyonu ile elde edilir. Yeşil çay eldesin de, çaydaki enzimler etkisizleştirilerek polifenollerin oksidasyonu önlenir. Dünyada tüketilen çayın % 75'i siyah çaydır. Çay üretimi açısından ülkemiz, Hindistan, Sri Lanka, Kenya, Çin ve Endonezya'dan sonra gelir. Oksidasyon sırasında birçok aroma
arttırıcı öğeler oluşur. Bazıları çok az miktarlarda olsa da, 300'den fazla
aroma öğesi belirlenmiştir.
Teobromin ve teofilin az miktarlarda bulunur. Azotlu gübre kullanımı Fayın kafein içeriğini %40 civarında arttırır. Kafein içeriğine etki eden diğer faktörler mevsim farklılığı, yaprağın toplanma zamanı ve biçimidir. Çay yaprağının önemli bir bölümünü polifenoller oluşturur. Bunların başında katesin, flanols, gallik asit ve depsides gelir. Çayın rengini veren pigmentler, klorofil ve karotenoidlerdir. Çaydaki minerallerin yaklaşık yarısı potasyumdur. Siyah
Çayın Hazırlanması
Siyah çay ülkemizde genellikle sıcak olarak, isteğe göre şekerli, az şekerli ya da şekersiz olarak içilir. Çayın yanında dilimlenmiş limon bulundurmak da yaygındır. Bazı toplumlarda sıcak çay sütle birlikte içilir. Bazı ülkelerde "buzlu çay" içme alışkanlığı
yaygındır. Buzlu çay hazırlanırken. demlenmiş çayın içine bol buz konarak
soğutulur ve dilimlenmiş limonla birlikte içilir.
Çayın
Besin Değeri
Siyah ve yeşil çayda önemli miktarda
E ve K vitamini bulunmasına karşın, suda çözünmediklerinden içilen çayda
çok az olduğu düşünülür.
1-
Polifenollerin Etkisi
Siyah çaydaki okside olmuş fenolik öğeler besinlerdeki hem olmayan demirin biyo yararlılığını önemli ölçüde azaltırlar. Bu etki özellikle diyetleri bitkisel besinlere bağımlı olan bireylerde demir yetersizliği anemisinin oluşmasında önemli rol oynar. Çay, yemekle birlikte içildiğinde bu tür olumsuz etkisi söz konusudur. Yemekten bir saat sonra içilen çayın demirin biyo yararlılığına etkisi gözlenmemiştir. Bu nedenle kansızlığa eğilimli, doğurganlık dönemindeki kadınların ve çocukların yemekle birlikte çay içmemeleri. çok arzu edilirse açık ve limonla birlikte içmeleri gerekmektedir. Limon, C vitamini içerdiğinden, fenollerin demir bağlayıcı etkilerini azaltmaktadır. Bunun yanında demir birikimi olan talasemili hastalara yemekle çay içirilmesi yararlı kabul edilebilir. 2-
Kafeinin Etkisi
Çay, kafein içeriğinden dolayı insanlar tarafından "uyuklamayı önleyici", "kişiyi daha uyanık ve dikkatli duruma getirici" olarak bilinir. Bileşimindeki kafein dolayısıyla çay, merkezi sinir sistemini uyarıcı etkinlik gösterir. Merkezi sinir sisteminde, kafeinin, lokomotor aktiviteyi artırarak kişiyi daha uyanık ve dikkatli duruma getirdiği gözlenmiştir. Bunun yanında kafeinin yapay türevlerinin lokomotor aktivite üzerine yatıştırıcı etki yaptığı da bilinmektedir. Çayla alınan kafein beyinde dopamin düzeyini arttırır ve katekolamin alıcılarını duyarlılaştırır. Bu nedenle sinir sistemi uyarıcısı olarak kabul edilir. Kafeinin sinir sistemi üzerine olan uyarıcı etkisi bireyden bireye değişir. Araştırmalarda bazı kişiler, 150-200 mg kafein aldıklarında rahat uyuyamadıklarını belirtmişlerdir. Bunun yanında, sürekli kafeinli içecek alanlarda uyku bozukluğu gözlenmemiştir. Buna göre, bireyler kafeine alışkanlık geliştirmektedirler. Bu nedenle bazı kişiler alışkın oldukları biçimde çay ya da kahve alamadıklarında huzursuzluk ve baş ağrısı gibi belirtilerden yakınmışlardırlar. Kafeinli içecek verildiğinde bu belirtiler ortadan kalkmaktadır. Ancak bu alışkanlık uyuşturucu ilaçlara bağımlılık niteliğinde kabul edilmemektedir. Kafein kalp ve damar kaslarının kontraksiyonunu
ve sinir uyarı ileticilerini etkileyerek kardiyovasküler sistemi etkiler.
Kafeinin etkisi alınan doza ve alım zamanına göre değişir. Kafeinin bu
etkisi adrenal hormonlarının salınımıyla ilgilidir. Kafeinli içecek alındığında
kalp kaslarının kontraksiyonunun arttığı gözlenmiştir. Metilksantinlerden
çayda bulunan teofilinin kalp atım hızını arttırdığı gözlenmiştir. Kafein
ve teofilinin kalp hızı üzerine etkisinde süreklilik görülmemiştir ve bunun
daha çok kan basıncını yükseltici etkisinden dolayı olduğu sonucuna varılmıştır.
Kafeinli içecek alındığında önce kan basıncı yükselmekte, daha sonra nabız
artmakta, 2 saatlik süre geçtikten sonra her ikisi de normal düzeye inmektedir.
Kafeinin kan basıncı üzerine etkisi doza bağımlıdır. Kafeinli içeceklerin
idrar söktürücü etkileri de vardır.
Kafein, metaholik hız üzerinde etkilidir.
Kafein vücutta yağ yıkımını hızlandırır ve kanda serbest yağ asitleri ve
gliserol yükselir. Deney hayvanlarında yapılan araştırmalarda beden ağırlığının
kilosu başına verilen 5 mg kafeinin ağırlık kaybına neden olduğu gösterilmiştir.
Kafein. yağ hücresini küçültmekte, trigliserit miktarını azaltmaktadır.
İnsanda kafeinli çay ve kahve alımının kanda trigliserit düzeyini biraz
düşürdüğü, kolesterol düzeyini ise yükselttiği bildirilmiştir. Bunun yanında
çay ya da kahve tüketimi ile serum lipoproteinlerinin düzeyleri arasında
düzenli ilişki bulunamamıştır.
Enerji harcamasındaki artış, şeker ve yağın daha çok yıkımı nedeniyle olmaktadır. Başka bir çalışmada 12 saatlik dönemde iki saat ara ile alınan 100 mg kafein, enerji harcamasında °% 7-11'lik artışa neden olmuştur. Bunun enerji karşılığı 80-150 kalori civarındadır. Bu durum zayıflama diyetlerinde şekersiz çay içiminin yararlı olabileceğini göstermektedir. Kafeinli içecekler bazı spor dallarında fiziksel performansı arttırıcı olarak bilinmektedir. Bunun nedeni, kafeinin merkezi sinir sistemi üzerindeki uyarıcı etkisi ve yağ yıkımı sonucu glikojen deposunun boşalmasının önlenmesi olarak açıklanmaktadır. Kafeinin etkisi, özellikle yüksek rakamlarda belirginleşmektedir. Bu etkilerinden dolayı kafein tabletleri "doping" olarak kabul edilmekte ve kullanılmaması önerilmektedir. Bunun yanında, özellikle uzun süre fiziksel hareket gerektiren ve yüksek rakımlı yerlerde yapılanı kayak, uzun mesafe koşular ve: dağcılık gibi spor dallarında egzersiz öncesi ve sırasında bir-iki fincan çay ya da kahve içilmesi yarar sağlayabilir. Kafein içeren içeceklere alışkın olmayan sporcularda ise bu tür içeceklerin alımı, yarış sırasında heyecan ve sinirliliği, idrar çıkışını arttırarak performansı olumsuz etkileyebilir. Duna görüş sporcuların kafein içeren içecekleri tüketimleri. alışkanlıklarına, yaptıkları spor türlerine ve spor yapılan ortama bağlıdır. Yaşlılıkta kemik kaybı önemli sağlık sorunlarından birini oluşturur. Aşırı kafein alımı vücudun kalsiyum dengesini olumsuz etkiler. Bu nedenle yaşlı kişilerin fazla çay içmeleri kemik sağlıkları için sakıncalıdır. Bunun yanında aralarda içilen bir-iki bardak çayın fazla etkisi olmaz. 3-
Çayın Mineral İçeriğinin Etkisi
Çay
İçimi ve Kanser
Çay, nitrat biriktiren bitkilerdendir. Nitrat karsinojen olan nitrozaminin ön öğesi olması açısından önemlidir. İçilen çaya geçen nitrat miktarının sağlık yönünden sakınca yaratacak düzeyde olmadığı bildirilmiştir. Gebelikte
Çay İçiminin Etkisi
Çayla alınan kafein anneden fetüse
geçebilmektedir. Amerikan Besin ve İlaç Birliği (FDA) 1980'de kafeinin
uyarıcı nitelikte bir ilaç olduğunu, kafeinle anne karnındaki fetüsün sağlığı
arasındaki ilişkilerin kesinlik kazanmasına kadar gebe kadınların kafeinli
içeceklerden sakınmalarını bildirmiştir. Bunu izleyen yıllarda yapılan
çeşitli araştırmalarda kafeinli içecek tüketimi ile yeni doğan bebeklerdeki
sağlık bozuklukları arasındaki ilişkiler konusunda araştırıcılar arasında
görüş birliği sağlanamamıştır. Buna karşın, gerek gebelikte en önemli sorun
olan kansızlığın, gerekse doğacak bebekte kafeinin neden olabileceği bozuklukların
önlenmesi için gebe kadınların kafein içeren çay, kahve, kola, çikolata,
kakao gibi maddeleri fazla tüketmemeleri kendilerinin ve bebeklerinin sağlığı
açısından önem taşır.
|
||
|
|||