|
|
|
HAFTANIN KONUSU |
Panik Bozukluğu
Hazırlayan:
Doç. Dr. Nesrin Dilbaz
Ankara Numune
Eğitim ve Araştırma Hastanesi, 2. Psikiyatri Kliniği
Panik bozukluğu; sosyal ve mesleksel
işlevsellikte ciddi sorunlara yol açan, panik atakları, beklenti gerginliği,
fobik kaçınma, yeti yitimi ve sağlık konusunda endişe gibi bileşenleri
olan gerileme ve yinelemelerle giden bir hastalıktır.
Bu bozukluğun temel özelliği ani korku
dönemleri şeklinde ortaya çıkan, bedensel belirtilerle karakterize, yineleyici
ve beklenmeyen panik ataklarıdır. Panik bozukluğu tanısı konulabilmesi
için hastanın en az iki “beklenmedik panik atağı” bulunması gerekir.
Kendiliğinden panik atağı, tanı için olmazsa olmaz ön koşuldur. Panik atağında
sempatik ve parasempatik uyarılmaya ait bedensel belirtiler birkaç dakika
içinde hızla ortaya çıkarak kişiye şiddetli bir korku, genellikle de ölüm
korkusu yaşatmaktadır. Diğer özellikleri agorafobi (kapalı alan korkusu)
ve beklenti anksiyetesidir.
Agorafobi:
Panik atağının ya da panik benzeri belirtilerin çıkması halinde kişinin
yardım alamayacağı ya da kaçıp kurtulmanın zor olacağı yer ve durumlarda
bulunmaktan anksiyete duyma şeklinde tanımlanır. Agorafobi çoğu kez panik
bozukluğuna ikincil olarak gelişir. Ancak panik bozukluk öyküsü olmadan
da agorafobi görülebilir. Kişi bu durum ve yerlerden mümkün olduğunca
kaçınmaktadır. Agorafobik kaçınma çok sayıda yer ve durumu içerir. Bunlar
içinde toplu taşım araçları (otobüs, metro, uçak, tren, gemi vb), kalabalık
ortamlar (süpermarket, sinema, pazar yeri, stadyum vb), kuyrukta beklemek,
kapalı yerler (asansör vb), sokakta yürümek, evden uzağa gitmek, evde tek
başına kalmak, alanlar (tarla, geniş cadde), yüksek yerler, köprüler yer
alır. Agorafobi işe gitmede, ev işlerini yapmada, sosyal ilişkilerini sürdürmede
zorluklar yaratarak toplumsal ve mesleki işlevsellikte bozulmaya yol açar.
Ağır agorafobikler tek başına evden çıkamadığı için giderek başkasına bağımlı
hale gelirler.
Beklenti
Anksiyetesi: Panik atağı geçiren kişiler o ürkütücü anı yeniden
yaşamak istemezler. Birkaç atak sonrası ile beklenti anksiyetesi yani yeni
bir atak geçirme beklentisi ve korkusu gelişir. Beklenti anksiyetesinin
üç öğesi vardır: 1. Bir panik atağı geçirmekle ilgili olan huzursuz edici
ve endişeli, yoğun düşünce uğraşları, 2. Yine atak olacak ve bu tehlike
yaratacak inancı ve beklentisi, 3. Korkuyla oluşan bedensel duyumlardan
korkmak. Hastalar bir süre sonra ataklara ve ataklar sırasında gerçekleşeceğine
inandıkları felaketlere karşı önlemler almaya ve kimi davranışları değiştirmeye
başlarlar.
Panik bozukluğunda
ataklara karşı alınan önlemler:
1- İşe gitmemek, evden çıkmamak
2- Ev işi, spor, gezi, yürüyüş, cinsel
ilişki gibi efor gerektiren etkinliklerden vazgeçmek
3- Atak sırasında bayılma, ölme ve
fenalaşma halinde olacakları için önlem almak: etek yerine pantolon giyme
(bacakları görünmesin diye), yanında fazla para bulundurmama, takı takmama
(çalınmasın diye)
4- Ataklara neden olduğuna inandıkları
şeyleri yiyip içmemek (çay, kahve, kola, sigara, bazı yemekler)
5- Atakları önlemek için gereğinden
fazla yemek yemek
6- Evden çıkarken alkol, madde, ilaç
kullanmak
7- Atakları önleyeceğini düşündükleri
şeyleri yanında taşımak (su, alkol, ilaç, bisküvi, şeker, kolonya)
8- Atak sırasında gerekli olabileceğini
düşündükleri şeyleri yanında taşımak (kendi evinin, eşinin adres ve telefonları,
doktorunun adres ve telefonu)
9- Atak sırasında yardım alabilmek
için; bütün günü hastane bahçesinde geçirmek, güzergahını hekim, acil servis,
eczane bulunan yerlerden seçmek
10- Kontrol kaybı ve çıldırmaya
karşı; evdeki bıçakları kilit altında tutmak, çocuklarından uzak durmak,
balkon kapısını, dış kapıyı kilitli tutmak, olası intihar kaynağı olabilecek
ilaç, çamaşır suyu vb malzemeyi kilit altında tutmak
Görülme Sıklığı: Ülkemizde panik
bozukluk sıklığı çeşitli çalışmalarda %1.2 - 5.1 arasında bulunmuştur.
Panik bozukluk her yaşta başlayabilmekle beraber en fazla 20’li yaşların
başlarında ve daha geç olmak üzere 30’lu yaşlarda başlamaktadır. Tüm yapılan
çalışmalarda kadınlarda erkeklere göre iki-üç kat daha fazla görüldüğü
bildirilmektedir. Yaş ilerledikçe panik bozukluğunun görülme sıklığı azalır,
65 yaş üzeri görülmesi çok enderdir. Panik bozukluğunda ailesel bir yatkınlık
olduğu eskiden beri bilinmektedir. Agorafobili hastaların akrabalarında
panik bozukluğu sıklıkla bulunmaktadır. Panik bozukluğu olanların yakınlarında
panik bozukluğunun yaşam boyu görülme sıklığı normallere oranla 7-20 kat
fazladır. İkiz çalışmalarında panik bozukluğu için eş hastalanma oranının
tek yumurta ikizlerinde %31 olduğu bulunmuştur.
Kimler
Risk Altındadır?
¨ 50 yaş altında olanlar,
¨ Kadınlar,
¨ Ayrılmış, boşanmış ya da dullar,
¨ Eğitim düzeyi düşük olanlar,
¨ Yakın geçmişte ayrılık anksiyetesi,
yakın yitimi yaşayanlar
¨ Çocuklukta cinsel tacize uğrayanlar,
¨ Ailede yükümlülüğü fazla olanlar,
¨ Kentte yaşayanlar panik atak yönünden
daha fazla risk taşırlar.
Hazırlayıcı
Etkenler
1. Stres
verici yaşam olayları: Hastalar
genellikle ilk panik atağını stres verici yaşam olaylarının ertesinde yaşarlar.
Hastaların yaşam biçimlerini değiştiren bazı olaylar (bir yerden taşınmak,
yakın ölümü, eş ya da sevgiliden ayrılmak) tetikleyici olabilmektedir.
2. Erken
dönem yitimleri: Erken çoçukluk dönemlerindeki kayıpların (ebeveynlerin
ayrılması, boşanması ya da ölümü vb) panik bozukluğu olan hastalarda daha
fazla görüldüğü bildirilmiştir.
3. Ayrılma
anksiyetesi ve okul fobisi: Erken dönemde yaşanan ayrılık anksiyetesinin
panik ve agorafobi gelişiminde rolü olduğu ileri sürülmektedir.
4. Ebeveyn
özellikleri: Yapılan çalışmalarda panik bozukluğunda bulgular
ailesel olma özeliğini kısmen genetik geçişle olduğunu göstermekle
birlikte sosyal çevrenin de önemli etkisi olduğunu anlaşılmıştır.
5. Kişilik
özellikleri: Panik hastalarında sıklıkla bağımlılık, kendini
öne sürememe, güvensizlik ve obsesyonel olma gibi kişilik özelliklerine
rastlanmaktadır.
Panik
Atak Sırasında Görülebilen Belirtiler
Birdenbire, nedensiz ve yoğun bir
korku ile huzursuzluk duygusu ortaya çıkar. 10 dakika içinde en yüksek
düzeyine ulaşan bu yoğun gerginlik haline;
¨ Çarpıntı,
¨ Kalp atımlarını duyumsama ya da
kalp hızında artma olması,
¨ Terleme, titreme ya da sarsılma,
¨ Nefes darlığı ya da boğuluyor gibi
olma,
¨ Soluğun kesilmesi, göğüs ağrısı
ya da sıkıntı hissi,
¨ Bulantı ya da karın ağrısı,
¨ Baş dönmesi, sersemlik hissi, düşecekmiş
ya da bayılacakmış gibi olma,
¨ Gerçekdışılık duyguları ya da benliğinden
ayrılmış olma,
¨ Kontrolünü yitireceği ya da çıldıracağı
korkusu,
¨ Ölüm korkusu,
¨ Uyuşma yada karıncalanma duyumları,
üşüme, ürperme ya da ateş basması
gibi bedensel belirtilerin en az dördünün
eşlik etmesi gerekir. Bedensel belirtilerin bir kısmı sık nefes alıp vermeye
bağlıdır.
Ek olarak; plan yapma, düşünme gibi
yetiler geçici olarak yitirilebilir.
Panik atağı genellikle 10-30 dakika
sürer, ender olarak bir saate uzar.
Panik atakları gece uykuda da gelebilir.
Kişi büyük bir korkuyla uykudan uyanır. Bu olayı sık olarak yaşayanlar
uykuya dalamazlar hatta uyumamaya çabalarlar.
Panik
Bozukluğu Olan Hastaların Düşünce ve Davranışları
Hastalar yaşadıkları bu durumu “çok
korkutucu dehşet verici ve yaşamlarının en kötü deneyimi" olarak tanımlarlar.
Pek çok hasta bu belirtileri; "felç olacağı, bayılacağı, kontrolünü kaybedeceği
yada delireceği, kalp krizi geçireceği, öleceği" biçiminde yorumlar. O
sırada yapmakta olduğu işi sürdürmekte güçlük çeker, hatta sürdüremezler.
Kendilerini yaşamsal bir tehlike içinde hissederek o ortamdan uzaklaşmaya
çabalarlar. Panik atağı hızla tıbbi yardım arayışına neden olur. Bu hastalar
önce acil servislere, daha sonra da sıklıkla pratisyen hekimlere, kardiyolog
ve nörologlara başvururlar. Temel başvuru yakınması o kişi için en rahatsız
edici olan bedensel belirtidir; göğüs ağrısı, uyuşukluk, vb gibi. Panik
bozuklukla birlikte başka bir psikiyatrik hastalık olduğunda acil servise
başvurular daha da artmaktadır.
Tedavisi
Bu bozukluğun tedavisinde uzmanlar
hastanın içinde bulunduğu koşulları, hastalık şiddeti, süresi, yeti yitimi
gibi etkenleri değerlendirilerek her hastayı bireysel olarak ele alırlar.
Ayrıca hastaya panik bozukluğu konusunda ayrıntılı bilgi vermek ve eğitmek
çok önemlidir. Hastalığın nedenleri, belirtileri, belirtilerin ortaya çıkış
düzenekleri, seyri tedavi edilebilirliği ve tedavi yöntemleri onun anlayacağı
biçimde anlatılır. Gerekli görüldüğü durumlarda ilaç tedavisi uygulanır.
Ayrıca panik bozukluğunda psikoterapinin de etkinliği gösterilmiştir. Bu
yöntemde; ayrıntılı bilgilendirme ve eğitim yapılarak, panik belirtileri
ve beden duyumlarını azaltacak teknikler (kas gevşemesi ve solunum denetim
egzersizleri) öğretilir. Seanslarda beden duyumlarının katastrofik
yorumlarına yönelik yanlış inançlar ele alınarak (olumsuz otomatik düşünceler),
hastanın düşünüş biçimi yeniden yapılandırılmaya çalışılır. Hastanın kaçındığı
durumları yüzleştiren ev ödevleri verilir. Ödevler daha az korku yaratan
durumlardan panik atağı yaratabilen şiddetli durumlara kadar derecelendirilir.
Hasta bunlarla yavaş yavaş yüzleştirilip, duyarsızlaşması hedeflenir.
YAZININ BAŞINA DÖN
|
|
|
|