DOĞU ANADOLU'NUN TÜRKLÜĞÜ


KÜRT AYIRIMCILIĞINDAN DİN AYIRIMCILIĞINA

Cemşit Bender, diğer çoğu ayırımcılar gibi, Kürtlerin zorla müslüman yapıldığını öne sürenlerdendir.

Bu sebeple Zerdüştlük ve Yezidiliğe medhiyeler düzer!... Zaman zaman da ehven-i şer saydığı Alevilikten bahseder.

Bir defa, TÜRKLER geniş tarihleri boyunca Şamanizm'den Budizm'e kadar 8 büyük dine bağlanmışlardır... İSLAMİYET'ten önceki kendi öz dinleri ise tek tanrılı GÖK DİNİ idi.

PARTLAR ve bazı TÜRK boyları gibi, Kürt aşiretlerinden de bir kısmı, bir dönem Zerdüşt dinine bağlanmışlardır.

Ama MED kökenli olan bu dini, Kürt özelliği gibi göstermek; devrini tamamlamış, İran'da bile taraftarı tükenmiş Zerdüştlüğün reklâmını yapmak, çaresizlikten başka bir şey değildir!

Öte yandan Cemşid Bender gibileri Yezidiliği çok eski bir din zannederler, veya halkı buna inandırmaya çalışırlar.

Hatta Musa Anter adlı Yahudi Kürdü ayırımcı, bir yazısında "Yezidiliğin Yezdanilikten geldiğini" öne sürerek olmayan bir din yaratır!.. (Özgür Gündem Gazetesi, Temmuz 1992)

Yezdan kelimesi, Farsça ALLAH demektir, Mehter Marşı'na bile girmiş bir ifadedir. (KUR'AN'da zafer vaad ediyor HAZRET-İ YEZDAN!)... Ancak bu adda bir mezhep yok!..

Türkiye'de 5.000-10.000 kişi, bölgedeki diğer ülkelerde 200.000 kadar olduğu tahmin edilen Yezidiler'in hemen tümünün cahil kişiler olduğu, ve kendi dinleri hakkında bile fazla bir şey bilmedikleri, çeşitli gazetelerde yayınlanan ropörtajlarda açıkça görülmektedir...

Mezhepler ve Din Ansiklopedileri ise YEZİDİLİK hakkında şu bilgileri vermektedir:

Yezidiliğin kurucusu ŞEYH ADİY BİN MUSAFİR'dir. 1160 yılında vefat etmiştir, yani Alparslan'ın Malazgirt zaferinden 90 yıl sonra!..

Şeyh Adiy, Mervan'ın soyundandır, yani Emevidir!..

Bu gerçeği Cemşid Bender de kabul eder, ama arkasını getirmez.

Şeyh Adiy koyu bir SÜNNİ idi!.. Şiilere çatar, "Muaviye ve Yezid'in öyle kötü insanlar olmadıkları"nı savunurdu. Bu fikirlerini yaymak için Hakkâri civarında bir dergâh açmıştı.

Yani Yezidî adı aslında Hz. Hüseyin'i şehit ettiren Yezid'den gelir!..

Peki, bu kadar koyu sünni bir mezhep nasıl oldu da, Yezid'e sempati duymaktan Melek-i Tavus dedikleri şeytana tapma noktasına geldi?..

Bunu hiç bir Kürt ayırımcı, hatta hiç bir Yezidî bilmez!...

Şeyh Adiy'in ölümünden sonra oğlu Hasan'a bağlananlar, SÜNNİ anlayıştan iyice uzaklaşıp aşırıya gittiler.

Öyle ki, Yezid'i savunmak bir yana; ona insanüstü özellikler isnat ettiler! Bu yüzden de toplum tarafından gittikçe dışlandılar.

Öte yandan aynı tarihlerde Hasan Sabbah'ın Haşhaşîler'i, yani afyon çekip sahte cennet vaatleri ile kandırılmış aşırı Şii fedailer, ortalığı kasıp kavuruyordu.

Bunlar Selçuklu Sultanı Melikşah'ın değerli veziri Nizam-ül Mülk'ü bile şehit edecek siyasî suikastlere katılmışlardı. (1092)

Aynı Şiî-İsmailî Haşhaşîler bir süre sonra Haçlılar ile anlaşarak Kudüs'ü geri alan Selahaddin-i Eyyübi'nin çadırına kadar sokuldular ve ona da suikast yaptılar ama öldürmeyi başaramadılar. (1202)

Ömer Rıza Doğrul'un "Cennet Fedaileri" adlı kitabında anlattığına göre, bu saldırıyı planlamış olan Haşhaşîler'in reisi Şeyh-ül Cebel Sinan, Masyaf kalesinde Selahaddin Eyyübi'nin kumandanlarından Haldun tarafından kıstırıldı.

Durumun kötüye gittiğini gören Sinan'ın baş daisi Melek Tavus, Sinan'ı öldürerek Şeyh-ül Cebel oldu.

Ama muhasaradan kurtulmak için yapacak bir şey kalmamıştı...

Bunun üzerine Melek Tavus kaledeki kadınları, çocukları, fedailerini topladı. Hepsine, cennette buluşacakları vaadiyle, kalenin burçlarından atlamalarını emretti!...

Afyon çekmekten başı dönmüş müritleri tereddütsüz atladılar. En son da kendi atladı...veya atlamış göründü. Belki de kalenin gizli bir yerine saklanıp sonra melânetine başka yerde devam etti.

Selahaddin'in ordusu hiç bir mukavemetle karşılaşmadan kaleye girdi...(1204)

Ne var ki, Haşhaşîler'in kökünü kazımak, son barınakları Alamut kalesini fetheden Cengiz'in torunu Hülâgû'ya nasip oldu. (1256)

İşte bu süre zarfında, sağa sola dağılıp yeraltında saklanmak zorunda olan Haşhaşiler, Melek Tavus'u ilahlaştırdılar. Bu kişiler nasıl olduğunu tam bilemediğimiz bir şekilde, kendileri gibi dışlanmış ve saklanmak durumunda olan Yezidîler ile irtibata girdiler ve iki sapık inanç, bir bütün haline geldi.

Yezidîler'in tapındıkları, kudretinden korktukları, ve bir Mehdi gibi dirilip ortaya çıkmasını bekledikleri, Şeytan'ı temsil eden Melek-i Tavus; işte bu Haşhaşîler'in son Şeyh-ül Cebel'i Melek Tavus'tur!..

Kendisi gerçekten şeytana pabucu ters giydirecek tiynette bir adamdı!..

Yezidîler'in yegâne dinî kitapları olan KİTÂB-ÜL CİLVE ve MÜSHAF-I REŞ'in Şeyh Adiy ile alâkası yoktur!..

Bunlar çok sonradan kaleme alınmış tamamen uydurma, tutarsız yazılardan müteşekkil kitaplardır.

Şeyh Adiy'in elde bulunan tek eseri İTİKAD-Ü EHL-İ SÜNNE VEL CEMHA'dır. Üslûbu diğerlerinden tamamen farklı, değerli bir kitaptır.

Görüldüğü gibi Yezidîlik, müslümanlıktan kopma bir sünni, bir de şii iki mezhebin karışması ile meydana gelmiş, 700 yıllık, taraftarı az bir dindir. Bölgedeki diğer inançlardan da etkilenmiştir. Kürtler'e has bir din olmadığı gibi; savunulacak bir inanç sistemi de değildir!..

Ama Dr.(!) Bender, Türkler ile Kürtler'i birbirinden kopartmak için Yezidîliği bile çok makbul bir şeymiş gibi göstermekten kaçınmaz!.
(Teori, sayı 9)

Ancak daha sonra Kürt bölücüler, kelimenin iticiliğinden halkın rahatsız olduğunu farkederek, YEZİDÎ yerine EZİDÎ kelimesini kullanmaya başladılar. Hiç bir anlamı, kökü-kökeni, dayanağı yoktur!..

***
  • SONRAKİ SAYFALAR : ALEVİLİĞİN ŞİİLİKTEN FARKI , CELALEDDİN HARZEMŞAH VE ZAZALAR , YAVUZ SULTAN SELİM VE İDRİS BİTLİSİ , YAVUZ SULTAN SELİM VE ŞAH İSMAİL , OLAYLAR NEDEN BU BOYUTA ULAŞTI? , GİRİŞ