DOĞU ANADOLU'NUN TÜRKLÜĞÜ


KÜRT AYIRIMCININ DİLİNİN ALTINDAKİ BAKLALARA DEVAM!..

Geçmişte ve günümüzde görev başına gelen Kürt asıllı bazı yöneticiler TÜRKİYE'ye, dolayısiyle kendi halkına hizmet edeceğine; Kürtçülük güderek yakınlarını, eğitimsiz kişileri işbaşına getirdiği için, hizmetler daha da aksamakta; Güneydoğu daha çok ihmale uğramaktadır. Yani Kürt kardeşlerimiz, ne çekiyorlarsa, ayırımcılık yapan kendi hemşehrilerinden çekmektedirler!.. (27)

Diğer taraftan ayırımcılar bu eşitlik-özgürlük kavramı içine "Kürtçe konuşma, Kürtçe gazete" gibi talepleri de sokarlar.

Bir defa Kürtçe diye bir dil yok!.. Ağızlar var, ve bu ülkede Kürt ağızlarının yetersizliğine rağmen, bunları konuşanlar daima vardı!.... Hem de sadece Güneydoğu'da değil, Anadolu'nun göbeğinde!.. Hatta başkent Ankara'da, İstanbul'da vardı!.... Yine de olacaktır.

12 Eylül 1980'den sonra Kürtçülük akımını önlemek için bir yasak getirildi, ama bu konuşmak yerine yazmak için uygulandı. Kimse "Kürtçe konuştu" diye hüküm giymedi!..

Ancak unutulmamalıdır ki, TÜRKÇE resmi DEVLET DİLİ'dir, öyle kalacaktır!..

Amerika'da pek çok kökenden insan olmasına rağmen, hiç bir resmi belgeyi Ugandaca, hatta Almanca yazıp veremezsiniz!.. Almanya'da, Fransa'da da başka dilde resmî yazı olmaz, veremezsiniz. TÜRKİYE'de de veremiyeceksiniz!..

Bu uygulama "Kürtçe konuşma yasağı" değildir, RESMİ DİL TÜRKÇE şartıdır!... Çünkü burası TÜRKİYE!.. Burada resmî dil sadece TÜRKÇE'dir!.. Kasımpaşalı Tayyip, ona destek veren Exeter mezunu Gül, emperyalist hıristiyan Batı'nın her dediğini yapan bu ikilinin partisi AKP, ne kadar yırtınsa, "Kürt Açılımı, Demokratik Açılım, Millî Birlik Projesi" diye çifte dil uygulamaya çalışsa da yapamayacak!.. Onlar uygulasa, biz gelip kaldıracağız!

Kürtçe gazeteye gelince; geçmişte de, şimdi de çarşaf çarşaf piyasadadır!..

Onların dile getirmedikleri şikayet, aslında Kürtçe yasağı değil; isteseler de Kürtçe yayın yapamamalarıdır!..

Çünkü ANLIYAN, OKUYAN, DİNLEYEN yoktur!...

Bırakın okullarda eğitim dili olarak Kürtçe'yi kullanmak, PKK kamplarında bile eğitim TÜRKÇE yapılır!..

Newroz, Deng, Welat, Yeni Ülke, Tewlo gibi gazete ve dergiler Kürtçe sayfalar taşıdığı halde, okuyanı az olduğu için, "Dersen Zmane Kurdi" başlığı altında Kürtçe ders verme ihtiyacını hissederler!.. (Bak Newroz sayıları, 1993-94) Kürtçe dergi ve gazetelerinin satışı 9-10.000 civarındadır. Hani nerede o 20 milyon (!) Kürt???

Üstelik AB'nin azat kabul etmez kölesi olan Kasımpaşalı Tayyip gibi politikacılar, AKP gibi partiler radyo ve televizyonlarda "azınlık dilleri" ile yayın başlattılar. "kürtçe" denileni, Kürtler'in bir kısmı anlamadı. "Zazaca" yayına Mahsun Kırmızıgül, "Bu ne biçim Zazaca? Benim annem Zaza, anlamıyor" diye itiraz etti!. Zavallı, Zazaca'nın pek çok farklı ağzı olduğunu bilmiyordu. Batman'da, Diyarbakır'da "kürtçe" kurslar açıldı, ilgisizlikten kapandı!.. Yalçın Küçük, kitaplarında "Paris'teki Kürdoloji Enstitüsü'nün 4 öğrencisininden biri olduğunu, aralarında hiç kürt bulunmadığı"nı anlatır. Niye?.. İlgilenen yok!.. Haklılar da!.. "Kürtçe" eğitim görse, "kürtçe" üniversite bitirse, nerede işine yarayacak ki?.. Bu ülkede herkes TÜRKÇE ile anlaşır!.. TÜRKÇE bilmeyenler, kürtçülüğe taviz partiler ve politikacılar yüzünden eğitimsiz kalmışlardır!. Ve çok küçük, yaşlılardan, kadınlardan oluşan bir grup TÜRKÇE bilmez. Onlar da kendi "kürtçe"lerini dilediği gibi kullanır günlük hayatlarında.

Yani TÜRK olduğu halde kendini Kürt sayanlar için DİL konusunda istenilen eşitlik, zaten vardır. Olmadığı bir bahaneden ve "kürtçe" dedikleri dilin yetersizliğinden ibarettir!..

Ülkede "demokrasi-özgürlük-insan hakları olmadığı" şikâyeti de, bu iddiaların hemen peşinden gelir. Kasıtları tamamen başkadır!

Bu kişilere göre özgürlük, "eline her türlü silahı alıp banka soymak, adam öldürmek; ama sonra elini kolunu sallıya sallıya gitmek"tir!...

Bu sonuncuyu yapamayınca, kıyamet kopar!.. Suçluyu, zalimi hapse atınca "insan hakları" feryadı başlar!.. O yüzden KANDİL'den gelenleri davul-zurna ile karşıladılar, ama halk yemeyince, tepki gösterince pıstılar! (2009)

Bu insaniyetten nasibini almamış yaygaracıların, bir tek kere bile arkasından vurulmuş TÜRK askeri için, PKK tarafından evi yakılmış muhtar için; karısı, çocukları öldürülmüş gariban köylüler için sesini çıkarttığı görülmemiştir!..

Hep eli kanlı caniler için gözyaşı dökerler!..

İş bu kadarla da kalmaz... Bu ayırımcılar TÜRK DEVLETİ'ne saldırdıkları için VATAN HAİNİ sayılması gereken gazeteci kılıklı fraksiyon militanları iç çatışmalar, veya anarşik gösteriler sonucunda öldürüldüklerinde, kıyameti koparırlar!.. Metin Göktepe, Musa Anter olduğu gibi!..

Ama kendileri yıllardır KÜRTLER'İN DE TÜRK OLDUĞUNU dile getiren dürüst araştırmacıları vurmaktan çekinmezler!...

Varto'lu büyük araştırmacı merhum MEHMET ŞERİF FIRAT, sırf DOĞU İLLERİ VE VARTO TARİHİ adlı kitabı yazdı, ve o bölgenin TÜRK olduğunu ortaya koydu diye, 1949 yılında şehit edilmiştir!..

Hiç bir Kürt ayırımcı bunu dile getirmez!..

Bizim yarı-cahil aydınlarımız ise okumak zahmetine bile katlanmazlar!... İçlerinden bir tanesinin bile ne MEHMET ŞERİF FIRAT'tan, ne onun şehadetinden, kaatillerinin bulunmasından, ne de muazzam eseri DOĞU İLLERİ VE VARTO TARİHİ'nden söz ettiğini duymadık!

Yine PKK ve Kürtler'in İsrail ile bağlantılarını yazdığı için Mossad ajanları tarafından vurulan Uğur Mumcu'nun arkasından sözde ağlarlar, ama suçu İran'ın üzerine atarlar!.

Kendilerini daima "antiemperyalist-solcu-sosyalist-komünist" gösteren Kürt ayırımcılar, en ufak bir olayda TÜRKİYE'yi emperyalist Batı kurumlarına şikayet etmekten utanmazlar!..

Yeni Ülke, Özgür Gündem, Evrensel gibi Kürt gazetelerinin sayfaları AB'ye, Avrupa Konseyi'ne, Sovyet imparatorluğunun çökmesinden sonra tamamen Hıristiyan Batı emperyalizminin güdümüne giren Uluslararası Af Örgütü, Birleşmiş Milletler, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi gibi kurumlara yapılan başvurular ile doludur.

Yine bu kişiler Güneydoğu Anadolu'yu Avrupa himayesine almaktan başka amacı olmayan sosyalist maskeli ancak koyu milliyetçi Alman, Belçikalı, Fransız milletvekillerinin kuyruğundan ayrılmazlar... Çeşitli ülkelerden sözde gazeteci kisvesi altında Batılı casusları getirir, onları omuzlarda taşırlar!..

Kısacası bunlar ne sosyalist, ne de antiemperyalisttir!..

Bunlar vatanını ve kendi insanını açık artırmaya çıkarmış bezirgânlardan başkası değildir!.. Bunlar hayatta görebileceğiniz en aşağılık, uşak ve câni ruhlu yaratıklardır!

Türkiye'de "demokrasi olmadığı, fikir özgürlüğü, ifade özgürlüğü olmadığı" iddiasına gelince; insaf edin!...

Türkiye'den başka hangi ülkede devletine, milletine, dinine, vatanına, liderine söğen; asker-polis vurmayı öven; ülkeyi bölmek için yabancı parası yiyen bu kadar çok gazete ve dergiye, hatta radyoya, televizyona yayın izni vermiştir?..

Hangi ülkenin vatan hainleri ortalıkta bu kadar serbest dolaşırlar?.. Hangi ülkede bizimkinde olduğu kadar ihanet dolu dernek, vakıf, sendika vardır?.

Hangi ülkede Kamran İnan'ın, Atilla İlhan'ın söylediği gibi %10'luk bir "hain kontenjanı" vardır?.. Han gi ülkede 7.000 kodaman vatan haini ülkenin bütün kaynaklarını, yayın organlarını, kurumlarını, su başlarını işgal etmiştir?

Adı "İnsan Hakları Derneği" olup ta, sadece "suçlu"ların hakkını savunan; adı Mazlum-Der olup ta mazlumları değil, zalimlere kucak açan; adı "Çağdaş Hukukçular", veya "Yurtsever Avukatlar" olup ta taş devrinde bile eşi görülmemiş vahşeti yapanlara, hatta kandırarak kendi aralarına aldıkları zavallı kızlara tecavüz edenlere arka çıkan kuruluşları, bizden başka yerde görmek mümkün mü?..

Elinin altındaki hastaları tedavi edeceği yerde, zar-zor yakalanmış canilerin "burnu kanadı" diye kıyametleri koparan Tabib Odaları, ilim-irfan öğretecekleri yerde öğrencilerin beyinlerine bu ülkeye ihaneti yerleştirmeye çalışan öğretmen sendikaları; üç kuruş maaş aldığı için geçim derdinde olan memurları sokağa döküp "Kürdistan" diye bağırtmayı amaç edinen KESK gibi memur sendikaları, Türkiye'den başka hangi ülkede görülebilir?..

VE NİHAYET HANGİ ÜLKEDE ASILMASI GEREKEN HAİNLER, PARLAMENTOYA SOKULUP MİLYARLIK AYLIKLA MÜKAFATLANDIRILIRLAR?.. HANGİ ÜLKEDE, ÜLKEYİ BÖLMEK İSTİYEN BİR MİLLETVEKİLİ, YURT DIŞINDA LEYLA ZANA GİBİ TEDAVİ OLUP, MASRAFINI, YIKMAK İSTEDİĞİ DEVLETE ÖDETEBİLİR?.. HANGİ ÜLKEDE MİLLETVEKİLLERİ LOJMANLARINDA BÖLÜCÜ CANİLERİ SAKLIYABİLİR?

Bunların "demokrasi" derken istedikleri, aslında "hırsızlık-soygun-cinayet gibi durumlarda suçüstü yakalandıklarında da serbest kalabilmeleri"dir!.

Sık sık dile getirdikleri "Yeni bir cumhuriyet"ten kastedilen ise, "Kürtlerin bir devlet kurup, ondan sonra TÜRKİYE CUMHURİYETİ ile bir FEDERASYON kurmaları, sonra da 20 vilayeti koparıp götürmeleri"dir!..

Aynı şeyi "Silah değil, Kürt sorununa siyasi çözüm, demokratik çözüm" sloganıyla da dile getirirler!...

Buradaki "siyası çözüm", Kürtler adına savaştığını iddia eden Ermeni dönmesi Abdullah Öcalan'ın uyduruk partisi PKK'yı siyasi muhatap kabul edip, onun kuracağı devleti tanımaktan ibarettir!..

Bu talep, biraz mürekkep yalamış oldukları için Kürtler'in başına geçeceğini hayal eden 3-5 gafile aittir!... Mehmet Altan gibi bazı "Türk" yazarlar da, oyunu farketmedikleri için yeni bir cumhuriyeti, siyasi çözümü savunur duruma gelmişlerdir.

"Demokratik çözüm" ise daha kömiktir. Bu bölücü HAİNLER, Ermeni tohumu, dinsiz-imansız ARTİN APO'yu, PKK'yı ve kurdukları DTP gibi Kürtçü partileri Kürt halkının temsilcisi" sayarlar. Halbuki, kendi ifadeleri ile dağlarda 6.000 Kürt terörist varken, onlarla mücadele eden 60.000 Kürt kökenli korucu vardır!.. Hani halk PKK'yı tutuyordu!.. Yine onların iddialarına göre TÜRKİYE'de 20 milyon Kürt varken, Kürtçü parti DTP adaylarının son seçimde aldığı oy 2 milyonu bile bulmadı!.. Yani kürtçü parti Kürt saydıklarının onda birini bile temsil etmiyor!.. Aynı şekilde Artin Apo bu 2 milyonun temsilcisi ise, geri kalan sözde kürtler'in %90'ı onu istemiyor, demektir!.. Hangi "demokratik çözüm"den söz ediyorlar?..

Bir de sık sık yaptıkları kanunsuz yürüyüş ve gösterilerde "barış, barış" diye bağırıp dururlar!.. Yahu, yola mayın döşeyen sizsiniz! Otomobilleri, karakolları tarayan sizsiniz! Silahı alıp dağa çıkan sizsiniz! Eğer çatışmadan, öldürülmekten şikâyetiniz varsa, vazgeçin olsun bitsin!..

Velhasıl Kürt ayırımcı, sözde aydın, Batı uşağı tipler bu baklaları geveler dururlar!..

İyisi mi, biz işimize bakalım... Terör ve bölücülük için düşündüğümüz tedbirleri sıralıyalım!

________________________

(27)- Sadece iki örnek verelim:

İlki Ecevit'in 1977 yılındaki Bayındırlık Bakanı Şerafettin Elçi'dir... Kendine bağlı kurumlarda, başta Karayolları Genel Müdürlüğü'nde "Kürtçe" imtihanı yaparak eleman almıştı!... Bu yüzden kapıcı kılıklı adamlar şefliklere, müdürlüklere getirilmişti!... Bu bilgisiz, beceriksiz, görgüsüz, Kürtçe konuşabilmekten başka hiç bir meziyeti olmayan insanlar; son derece önemli bu genel müdürlüğün Güneydoğu'daki faaliyetlerini sekteye uğratmıştı!..

Sonunda yine kendini Kürt sayanlar zarar görmüştü!...

İkincisi 1992 Demirel-İnönü koalisyonunun SHP'li Çalışma Bakanı Mehmet Moğoltay'dır... Adı bile Moğol (Türk) olan bu kişi, sırf oy hırsı ile ayırımcılık yapmış; kendisine bağlı Devlet kuruluşlarına, en başta Sosyal Sigortalar Genel Müdürlüğü'nde daire başkanından odacısına kadar bütün elemanları "Kürt ve Alevi" olanlar ile değiştirme çabasına girmiştir!...

Ama dedik; Alevilik Türklük özelliğidir!.. Kürt Alevi pek bulunmaz, Tunceli (Dersim) halkı da kendini Kürt saymaz.

Daha sonra bu herif CHP tarafından Adalet Bakanı yapıldı!.. O da hapishaneleri, mahkemeleri PKK yanlıları ile doldurdu!..

Mahkûm PKK'lı, gardiyan PKK'lı!.. Sonuç ne olur?.. Hapishaneler otele döndü!.. Silahlar, cep telefonları, kadın getirmeler, gizli dışarı çıkarmalar!...

Ve tabii isyanlar, firarlar!... Sonunda Ecevit hnükümeti sırasında "Hayata Dönüş" operasyonu ile hapishaneler bir ölçüde kontrole alınabildi. Ama on yıl sonra!..

Kısacası Şerafettin Elçi de, Mehmet Moğoltay'da asılacak hainlerdendir!

Şimdiki (2007) hainler Diyarbakır Belediye Başkanı Osman Baydemir ile hempalarıdır, yani diğer 95 belediye başkanı... Onlar da aynı tutum içindeler!..

Halbuki Kürtlük göçebelik anlamına geldiği için, eğitilmişi kolay bulunmaz!... Ordan burdan bulunanı da kendi bölgesine, kendi halkına hizmet etmekten acizdir. Ziya Gökalp, Kâmuran İnan gibi eğitimlileri de Türk-Kürt farkı olmadığını bildikleri için; vatana ve millete hizmette en ön safta yer alırlar!..

Hatta Ziya Gökalp Kürt asıllıların tek kurtuluşunu Türklüğün yükselmesinde görmüştür... Daha önce verdik.

İşte ayırımcılar ile, hakikati görenlerin farkı!.. İşte Kürtlerin gerçek dostları!..

***
  • DİĞER SAYFALAR : TÜRKİYE'DE KÜRTLERİN GERÇEK KONUMU , TEDBİRLER , SONUÇ , BATI ANADOLU'NUN TÜRKLÜĞÜ , DÜNYA MEDENİYETİNDE TÜRKLERİN PAYI , GİRİŞ