Yapıları, yaşayışları, meşgaleleri, mutfakları ve çadır döşeyişleri
bakımından TÜRKMEN aşîretleri ile Kürt aşîretleri arasında ayırt edici bir
fark görülmemektedir.
Bu bakımdan "Kürt kimliğini tanıyoruz" diyenlerin bu
"kimlik" ile ne gibi farklılıkları kastettiklerini açıkça belirtmeleri
gerekir. (BU LÂFI İLK DEFA 1991 SEÇİMLERİNDEN ÖNCE
SÜLEYMAN DEMİREL ETMİŞTİ!.. )
Böyle bir liste çıkarabilmelerinin imkânı yoktur. Çünkü TÜRKMEN ve Kürt
aşiretleri aynı kökten gelmektedir. Bizim beyanımız kuru bir iddia
değildir. Aşağıdaki açıklamalar, tesbit edebildiğimiz Kürt ve TÜRKMEN
aşîretlerine aittir ve aradaki soy birliğini yeterince ispatlar
niteliktedir.
OSMANLILAR şehir dışında yaşıyan, bilhassa göçebe olan aşiret ve
oymaklara TÜRK-TÜRKMEN demiş, bunların düzlük, ovalık yerlerde
yaşıyanlarına YÜRÜK, dağda yaşıyanlarına da KÜRT tabirini kullanmıştır.
Tahrir Defterleri'ndeki ifadeleri bu anlayışla değerlendirmek gerekir.
Burada hemen ekliyelim ki, "OSMANLI'nın TÜRK ve TÜRKMEN'i küçük
görürdü, aşağılardı" iddiası doğru değildir. Kendi de TÜRKMEN olan
OSMANLILAR'ın böyle bir şey yapması saçma olurdu.
Ne var ki, ta 900'lü yıllardan itibaren gelen bir değişim vardır. O
tarihlerde MÜSLÜMAN olan OĞUZLAR'ı diğerlerinden ayırmak için kendilerine
TÜRKMEN tabir edilmeye başlanmıştır. TÜRK-MEN, "TÜRK'ün iyisi, hası"
anlamına gelir. Güçlendirme takısıdır.
Bu MÜSLÜMAN (OĞUZ) TÜRKMENLER daha sonra MÜSLÜMAN olmayan OĞUZLAR ile
savaşmışlar, dönemin İSLAM DEVLETİ ve yeni kurulan TÜRK devletlerinde
makbul addedilmişlerdir.
Sonra SELÇUKLU DEVLETİ kurulmuş, bir kısım TÜRKMEN yerleşik şehir
hayatına geçmiş ve SELÇUK adını almış, bu sefer göçebe TÜRKMEN boyları ile
yerleşik SELÇUKLULAR arasında bazı sürtüşmeler olmuştur.
Arkadan gelen TÜRKMEN boyları bu sefer OSMANLI DEVLETİ'ni kurmuş,
yerleşik hayata geçenler OSMANLI adını almış, göçebeler ise
TÜRK-TÜRKMEN-YÜRÜK-KÜRT diye anılmaya başlamıştır... KÜRT adı SELÇUKLU'da
geçmez.
Bu şehirli-göçebe sürtüşmesi, zamanımızdaki şehirli-gecekondulu farkının
ve sürtüşmenin tamamen aynıdır. İkincilerin uyumsuzluğu, kurallara
uymaması düzenin sağlanmasında elbetteki problem yaratmıştır.
Nasıl ki, bugün gecekonduluyu makbul görmeyen bir zihniyet var ise, ama
bunu bir IRK MESELESİ - IRKI HAKİR GÖRME olarak yorumlamak mümkün değilse;
geçmişteki SELÇUKLU-TÜRKMEN, OSMANLI-TÜRK, hatta şimdiki TÜRK-KÜRT
sürtüşmesi de aynı uyumsuzluktan kaynaklanmaktadır. Şehirleşen insanın
"kürtlüğü" ortadan kalkınca, sürtüşme de kaybolmaktadır.
Aşağıdaki aşiretleri bu anlayışla incelemek gerekir.
- ABDALLI / ABDALÂN AŞİRETİ: Afganistan'dan gelerek Anadolu'da muhtelif
yerlere yerleşen ABDALLAR, HAPTAL / EFTALİT Türkmenleri'ndendirler.
Adapazarı, Orta Anadolu, Toroslar, Silifke (İçel) ve Antalya
bölgelerinde yaşayanları Türkçe konuşurlar... Tunceli, Erzincan ve Tercan
taraflarına yerleşerek Abdallı adını yaşatanlar ise Kürtçe
konuşmaktadırlar...
Anadolu'da Abdallı (Ankara, Sivas) ve Abdalân (Bingöl) gibi köy
adlarına rastlanması onların Türklüğünün delilidir. Ayrıca Grek
tarihçilerin TÜRKLER'e HEFTALİT dedikleri de unutulmamalıdır.
- AKKEÇİLİ OYMAĞI: MİLLİ Aşîreti'ne mensûp olan Akkeçililer, Osmanlı
Tahrîr Defterleri'nde "YÖRÜKAN TÂİFESİ'nden" gösterilmişlerdir... Herkesin
bildiği gibi YÖRÜK-YÜRÜKLER ANADOLU'da göçebe TÜRK oymaklarına verilen
addır. YÜRÜMEK'ten gelir.
- ALANLI AŞİRETİ: Hazar Denizi'nin kuzeyinde, Dağıstan'da ve Kırım'da
yaşayan İran menşeli, Türk!eşmiş ALANLAR'ın bir koludur... Özelliklerinden
dolayı ALANLAR'ı TÜRK sayan tarihçiler de az değildir.
Çok geniş bir sahaya yayılan kadim ALANLAR'ın Anadolu'da bıraktıkları
izler bilinmektedir... Bu cümleden olarak, Anadolu'da birçok Alan isimli
köyler yanında Alanbaşı (Artvin), Alancık (Diyarbakır), Alanyazı
(Tunceli), Alanlı (Mardin) gibi sayısız köy isimleri de mevcûttur.
Anadolu'da TÜRKÇE konuşan ALANLAR'dan başka, bugün Kürtler arasında
Kurmançça konuşan bir Alanlı aşîretinin Tunceli'de yaşadığı
bilinmektedir... Aradaki tek fark bu "ağız" farkıdır.
- ANTARLI / ANTERLİ AŞİRETİ: Urfa ve Mardin bölgesinde yaşayanları
Kurmanç olup AKKOYUNLU oymaklarındandırlar.
ANTARLILAR, Osmanlı Tahrîr Defterlerinde "Konar-Göçer TÜRKMÂN
TAİFESİ'nden" gösterilmişlerdir.
- ARTUŞİ / ERTUŞİ / HERTUŞİ AŞİRETİ: OĞUZLAR'ın bütün husûsiyetlerini
yaşatan ve bir bölümü Suriye ile Irak'ta yaşayan bu boy, Anadolu'da
Hakkâri, Van ve Cizre (Mardin) bölgelerine dağılmıştır.
Kalabalık olan Artuşîler 12 oymaklı bir Kurmanç topluluğudur.
- ATMA / ATMALI AŞİRETİ: TÜRKMEN ve 12 oymaklı Kürt boyuna ayrılan
Atmalar, Sünnî ve Alevî'dirler... İlk kez 1560 yılına ait Malatya
tahrir defterinde rastlanmaktadır. Buna göre, birkaç neferden oluşan
“Atmalu” cemaati, bir başka cemaatle birlikte, 1560 yılında Malatya’nın
‘Keder Beyt’ nahiyesinde meskundu. En eski ikinci kayıt ise, 1563
yılında Maraş topraklarında Alma Kuşağı Mezraı’nda başkalarıyla
birlikte tarımla uğraştıklarını göstermektedir. Üçüncü olarak, Arapgir
sancağına ait 1643 tarihli avârız-hâne defterinde Atma adlı köyün,
Arapgir sancağının en büyük ya da kalabalık köyü olduğu görülmektedir.
Boylar topluluğundan mürekkep bir
konfederasyon olduğu anlaşılan Rişvav kabîlesine bağlı olan
Atmalar Kurmançca konuşurlar. OKURLARLA SOHBET - ATMALI AŞİRETİ sayfasında daha geniş bilgi vardır.
Konfederasyon içerisinde yer alan ve TÜRKÇE adlar taşıyan 12 boyu
şunlardır:
- AVCILAR AŞİRETİ: Osmanlı Tahrîr Defterlerinde "TÜRKMÂN YÖRÜKÂNI
TÂİFESİ'nden" gösterilmişlerdir... Bu ifade "TÜRKMENLER'in düzlükte yaşayıp
yaylalara göç edeni" anlamına gelir.
- AVŞAR / AFŞAR AŞİRETİ: 24 OĞUZ boyundandırlar... Tarihte ehemmiyetli
rol oynayan Avşarlar geniş bir alana yayılmışlar ve 16. yüzyıldan itibaren
Anadolu'ya gelmişlerdir.
Bunlardan büyük bir küme, 19. yüzyılın ikinci yarısına kadar göçebe
hayatını sürdürdükten sonra Kayseri'nin Pınarbaşı, Sarız ve Tomarza
kazaları ile Kars'ın Ardahan ve Hoçuvan kazalarında yerleştiler.
- AYDINLI AŞİRETİ: Osmanlı Tahrîr Defterlerinde "TÜRKMÂN YÖRÜKÂNI
TAİFESİ'nden" gösterilmişlerdir. Büyük bir ihtimalle Yavuz Sultan Selim'in
Aydın yöresinden bu tarafa göçerttiği öz-be-öz bir TÜRK aşiretidir.
- BADILLI / BADİLİ / BEDİLİ AŞİRETİ: 24 OĞUZ boyundan biri olan
BEĞ-DİLİ'ne mensûpturlar, Osmanlı Tahrîr Defterlerinde "Konar-Göçer Türk
Türkmân Ekrâdı Tâifesinden" gösterilmişlerdir... Bu ifade öz-be-öz OĞUZ
TÜRKÜ ve BEĞDİLİ boyundan olan bu aşireti, "TÜRK soylu göçebelerin dağda
gezeni" diye tanımlamaktadır.
Anadolu'ya geldikleri zaman Digor (Kars), Pasinler (Erzurum), Urfa ve
Siverek (Urfa) bölgelerinde yerleşmişlerdir.
- BALABANLI / BALABANLU / BALABANLAR AŞİRETİ: Horasan (İran) ve
Dimetoka'dan (Rumeli) geldikleri yolunda kayıtlar vardır... Osmanlı arşiv
vesîkaları da bunları "İran Ekrâdı Tâifesinden ve Yörükân Tâifesinden"
göstermektedir. Bu ifade "İran'dan gelerin dağda gezeni ve Türkler'in
ovada gezeni" anlamına gelir. Balaban TÜRKÇE bir kelime olduğu için "İran
dolaylarından gelen TÜRKLER" olarak anlaşılması gerekir.
Konar-Göçer'dirler. Anadolu'da ve Rumeli'de yerleşmişlerdir...
Rumeli'de "kürt" olmaması bu aşiretin Türklüğünün bir başka delilidir.
- BANUKLU / BANUKİ AŞİRETİ: Kurmançlar'ın Milân koluna bağlıdırlar.
Kars'ın Aralık kazasında yerleşiktirler... MİLANLAR hakkında ilerde bilgi
vereceğiz.
- BELBAS / BİLBASLI / MİLBASİ AŞİRETİ: Osmanlı Tahrîr
Defterlerinde "Konar-Göçer tâifesinden" gösterilmişlerdir.
- BEHRAMKİ / BEHRANKİ AŞİRETİ: BEHRAMKİLER Akkeçililer'dendirler...
AKKEÇİLİ-KARAKEÇİLİ, tıpkı AKKOYUNLU-KARAKOYUNLU gibi iki TÜRKMEN
boyudur. AKKOYUNLULAR, KARAKOYUNLULAR 14. asırda devlet kurdukları gibi,
KARAKEÇİLİLER de OSMANLI devletinin kuruluşunda önemli rol oynamışlardır.
BEHRAMKİLER Osmanlı arşiv vesîkalarında "Ekrâd tâifesinden"
gösterilmişlerdir... AKKEÇİLİLER boyundan olan bu aşiret için kullanılmış
olan bu ifade "TÜRKLER'in dağda gezeni" anlamına gelir.
- BAZİKÎ / BAZUKİ / BAZUKLU / BAZİKLİ AŞİRETİ: Osmanlı Tahrîr
Defterlerinde "Ekrâd tâifesinden" gösterilmişlerdir.
- BAYAT / BAYADÎ /
BAYATLI AŞİRETİ: 24 Oğuz boyundan biri olan Bayatlar, tarihimizde ünlü
kişiler yetiştirmişlerdir. Oğuzların devlet ve din adamı DEDE KORKUT ile
Şâir FUZULİ bu boya mensûpturlar 16. yüzyıldaki Osmanlı Tahrîr
Defterlerinde, Bayatlar'a ait orta ve batı Anadolu'da 42 yer adı geçmekte,
"Türkmen Ekrâdı Tâifesinden" gösterilmişlerdir. Bu "Türkmenlerin dağda
yaşıyanları" anlamına gelir.
Kerkük. Musul, Kuzey Suriye ve Anadolu Bayatlar'ı Türkçe konuşurlar.
Türk musikîsindeki BAYÂTÎ makamı, onlardan alınmıştır.
- BERİTANLI / BERDAN AŞİRETİ: İslâmlıktan önce TÜRKİSTAN'da bulunan
Beritanlılar Türkçe konuşurlardı. İçel'de Berdan (Tarsus) çayına adlarını
vermişlerdir.
Yer adlarının "yabancı" addedilerek değiştirilmesi, bizim Ortaasya ile
ve kadim Türk toplulukları ile bağımızın kopmasına sebep olmuştur. Berdan
Çayı buna en iyi örneklerden biridir.
Bingöl'deki Beritanlılar Kurmançça, Elâzığ'dakiler Zazaca konuşurlar…
Göçebedirler.
- BİRİMLÜ / BİRİMAN AŞİRETİ: Akkoyunlu boylarındandırlar. Öz-be-öz
Türk'türler.
- BOKHTİ / BOKHTAN / BOTÎ / BOTAN BOYU: Dicle Kürtleri (Kurmançlar)'nin
iki ana kolundan biridir.
Son 300-350 yıldan beri Bokhtular "ZİLAN" (OVALILAR) adı ile
anılmaktadırlar. Bunlar, Dede Korkut Oğuznâmeleri'nde 24 Oğuzlar'ın
Üç-Ok'lar kolundan Boğdüz soyundan gösterilirler. Yani öz-be-öz
Türk'türler. Kurmançça konuşurlar. Ağrı, Doğubeyazıt, Eleşkirt'te
yerleşiktirler. ZİLAN kelimesini ilerde açıklıyacağız.
Botiler (Boğdiler) 12 oymağa ayrılmışlardır:
- BECENEVÎ / BEÇENELİ / BEŞENEVİYYE / PEÇENE / PEÇENEK BOYU: Dicle
Kürtleri'nin (Kurmançlar) iki ana kolundan diğeridir. Bunların adları da,
diğer kol olan Bokhti gibi değişmiş, "MİLAN" (Bel / Dağbelliler /
DAĞLILAR) demek âdet olmuştur. Yani OĞUZLAR'ın BOĞDÜZ (BOTAN) BOYU,
Kürtler'in ZİLAN diye bilinen grubunu; yine OĞUZLAR'ın BEÇENE
PEÇENEK) BOYU da Kürtler'in MİLAN diye bilinen grubunu
meydana getirmiştir. Bu gerçeği her TÜRK ve her KÜRT bilmelidir!
Burada biraz durup ZİLAN ve MİLAN tabirlerini ele almak
istiyoruz…
Biz baştan beri bu yörede yaşıyan insanların OVALI ve
DAĞLI diye iki kısma
ayrıldığını, ovalılara YÜRÜK, dağlılara ise KÜRT dendiğini anlatmaya
çalıştık. Bunların hemen hepsinin TÜRKMEN olduğu dile getirdik... Bu gerçekte de
böyle , OSMANLI kayıtlarında da!..
Ancak şimdi görüyoruz ki, bu aşiretler kendileri de böyle bir ayırım
yapıyorlar. Kendi aralarında ovalılara ZİLAN, dağlılara MİLAN diyorlar.
Yani OĞUZLAR'ın BOĞDÜZ BOYU daha çok OVALAR'da, BEÇENE BOYU ise daha
çok DAĞLAR'da göçebe olarak dolaşmış!
Beçeneviler Kurmançça konuşurlar. Osmanlı arşiv vesîkalarında "Göçer
Ekrâd-Ulus Tâifesinden" ve"Türkmân Ekrâdı-Ulus Tâifesinden" şeklinde
gösterilmişlerdir. Bu ifadeler dağda göçebe Türkmen ulusu anlamına gelir.
Burada da bu ULUS kelimesi üzerinde durmak gerekir. OSMANLILAR
Beçenevilerden başkası için bu ifadeyi kullanmamıştır… Acaba niye?
Çünkü 9. Asırdan itibaren Bizanslılar, Arapların karşısına Balkanlar'dan
getirdikleri KUMAN, UZ ve PEÇENEK TÜRKLERİ'ni yerleştirdiler.
Bizanslılar 1071'de Alparslan'ın karşısına da UZ ve PEÇENEK askerleri
ile çıkmış, ancak bunlar karşıda TÜRK bayrak ve tuğlarını görünce
Alparslan'ın safına geçmişlerdir.
Selçukluların Anadolu'da karşılaştığı hıristiyan halk işte bu
ULUS (MİLLET) denecek kalabalıkta ve insicamda PEÇENEK TÜRKLERİ ile UZ ve
KUMAN TÜRKLERİ'nden oluşuyordu.
O dönemde hıristiyan olan bu Türkler, sonradan müslümanlığı kabul ettiler
ve zamanla bugünün kürtlerini meydana getirdiler.
Yine daha önce belirttik ki, asıl Kürtler OĞUZ boyunun BOĞDÜZ ve BEÇENE
kolundan gelir.
UZ, GUZ kelimeleri OĞUZ anlamına geldiği gibi, UZ da OĞUZ'un ve BOĞDÜZ'ün kısaltılmış
halidir.
Ayrıca ZİLAN kelimesinin UZ-AN ile bağlantısı da dikkatten
kaçmamalıdır. UZ-AN, TUR-AN, GUR-AN gibi çoğul ifade eder.
BEÇENE de PEÇENEK TÜRKLERİ'nin bağlı olduğu OĞUZ koludur.
Bütün bunlar Bokhtan / Boti / Boğdiler gibi Peçene / Beçenevilerin de
TÜRK olduğunu gösterir.
Dediğimiz gibi, UZ-BOĞDÜZ TÜRKLERİ ile PEÇENEK TÜRKLERİ farklı karakter
gösterdiklerinden, biri ovalarda yerleşmeyi tercih etmiş ZİLAN olmuş,
diğeri dağlarda yaşamayı tercih etmiş, MİLAN olmuştur.
Benzer tarzda farklılık KIRGIZLAR ile KAZAKLAR arasında bugün dahi
sürer. KIRGIZLAR dağ göçebesi, KAZAKLAR ova göçebesidir. ÖZBEKLER ile
KIRGIZLAR arasında da YERLEŞİK ŞEHİRLİ ve GÖÇEBE olma şeklinde bir
farklılık görülür. AZERİLER ile TÜRKMENLER de bu şekilde
değerlendirilebilir.
Bir de KURMANÇÇA meselesi var... Bölgedeki bazı aşiretlerin KURMANÇÇA
konuşması, onların TÜRK olmadığını göstermez. KURMANÇLAR bahsinde konu
üzerinde duracağız. Ayrıca bu dilde "kürtçe" diye belirtilen kelimelerin
çoğunun TÜRKÇE'den bozma veya çok eski TÜRKÇE olduğunu ilerde
göstereceğiz.
Beçeneviler de 12 oymağa ayrılmışlardır:
Burada da BARZAN, .BARSHAN, KARABAŞ kelimeleri göze çarpıyor. ..
BARSHAN'ın PARS-HAN olduğu çok açık... Ortaasya'da parsa BARS denir, hâlâ
isim olarak kullanılır.
BARZAN oymağı ise Irak Kürtleri'nin lideri Mesut Barzani'nin
aşiretidir. Bu aşiret aslında Güneydoğu Anadolu'da ve TÜRK
kökenli olmasına rağmen, sonradan nasıl olmuşsa aralarına göçebe
yahudiler katılmış ve Sabatayistler gibi bir nevi "dönme" aşireti
halini almıştır. Hikâyesini başka bir sayfada anlatacağımız şekilde
Nakşibendilik taslamasına rağmen, bölge halkı tarafından dışlanmış ve
Irak'a sürülmüştür. 1970'li yıllarda aşiretin reisi Mustafa Barzani
Amerikan kuklası olarak Irak'ta Kürt isyanı çıkartmış, sonra da
Amerika'ya kaçmak zorunda kalmıştı. Halen oğlu Mesut Barzani Yahudiler'le
ve İsrail'le sıkı işbirliği
içindedir ve Talabani ile birlikte Amerikan uşaklığını sürdürmektedir.
Aslında Irak, tarihi boyunca Türk olmuştur. Türklerin Irak'a
yerleşmesi
Anadolu'dan öncedir. Ülkenin adı bile Türkçe'dir. (IRAK-UZAK)
Ancak biz BARZAN kelimesinin de PARS-HAN'dan bozma olduğuna inanıyoruz.
Yani Beçenevilerin bu iki oymağının PARS-HAN liderliğindeki tek bir
oymaktan ayrılma ile meydana geldiğini düşünüyoruz. Farklılık telaffuzdan
ibarettir.
- BORLU / BORAN AŞİRETİ: Yörükân Tâifesinden'dirler. İç Anadolu
Bölgesinde "Ulu-Borlu" ve "Kîçi-Borlu" (Keçiborlu) adlarını taşıyanlar Türkçe
konuşurlardı. Öz-be-öz Türk'türler.
- BUCAK / BUCAKLU AŞİRETİ: Osmanlı arşiv vesîkalarında "Yörükân
Tâifesinden" gösterilmişlerdir. Yani Türk'türler. Bu yüzdendir ki, PKK ile
mücadelede DEVLET'in yanında yer almışlardır. Yarı göçebedirler. Siverek
(Urfa) ve köylerinde yerleşmişlerdir. Zazaca konuşurlar.
1- TİLKİLER, 2- KIZIRLI, 3- HAYDARLI, 4- KETİLER, 5- SADAKALAR,
6- KIZKAPANLI, 7- KARAHASANLAR,
8- KARALAR, 9- AĞCALAR, 10- TURUÇLU, 11-
KABALAR, 12- MAHKÂNLI
1- Zili (Zilân), 2- Bıriki, 3- Deliki / Deluki,
4- Pirekhali, 5- Sevidi, 6- Ritki / Radikân, 7- Gelturi,
8- Kurdiki / Kurdikân, 9- Cemaldini, 10- Dilhiri / DiIiri /
Diliki / Dilikân, 11- Mamzidi, 12- Celâli.
1- Berezav / Barzan / Berazi /
Barzi / Barzini / Barzikâni / Baririsan / Barshan (Pars-Han)/ Barsan, 2-
Cibranlı,
3- Karakeçili, 4- Hasenanlı, 5- Zirkan, 6- Sipkan / Sipki /
Sibiki / Sibikan, 7- Karabaş, 8- Şeyhan / Şıhan / Şeyhlu,
9- Sidanlı /
Şidanlı / Seydanlı, 10- Huytu, 11- Biriti, 12- Şigo / Şekki / Şilcak .