ANADOLU'da ROMA-BİZANS döneminde bir "kürt sorunu" olmamıştır.
SELÇUKLULAR zamanında pek çok TÜRKMEN isyanı olmasına rağmen bir "kürt
sorunu" yoktur! OSMANLILAR döneminde de Kürtler'den kaynaklanan bir "kürt
sorunu" olmamıştır!.. Ta Tanzimat'a kadar!..
Tanzimat'la birlikte OSMANLI topraklarında yaşayan
herkes eşit sayılıp, o tarihe kadar askere alınmayan Kürtler askere çağrılınca, isyanlar
başlamıştır. O dönemde TÜRKİYE'de uzman olarak
görev yapan Mareşal Moltke, "Mektuplar"ında bu hususu çok açık bir şekilde belirtir.
Kürt meselesi 19. asrın ortalarından itibaren DOĞU ve GÜNEY ANADOLU, ARABİSTAN
üzerinde gözü olan milletlerin ortaya bir ŞARK MESELESİ atmasıyla yoğunlaşmıştır.
ŞARK MESELESİ, Avrupalı ülkelerin ve Rusya'nın gittikçe zayıflamakta
olan OSMANLI DEVLETİ'ni yıkmak ve mirasını paylaşma sorunudur. Bu amaçla
Sırp, Yunan, Arap, Ermeni ve Kürt milliyetçiliği, bölücülüğü kışkırtılmış,
neticede pek çok TÜRK nüfusla birlikte Balkanlar, Kafkaslar, Arabistan ve Afrika'da
geniş TÜRK toprakları elden çıkmıştır... Şimdi de sadece TÜRKİYE'yi değil; eski OSMANLI
toprakları ile, İRAN ve PAKİSTAN gibi müslüman ülkeleri de
mezhep ve etnik köken bahanesiyle bölüp parçalamak istiyorlar!
Bu tarz bir milliyetçilik güden İngiliz, Fransız Alman, Rus, hatta
Amerikalı bilim adamlarının(!), kendi idareleri altında sömürge hayatı
yaşıyan TÜRKLER, Afrikalılar, Hintliler, Çinliler, Kızılderililer üzerinde
neden benzer çalışmalar yapmadıkları anlaşılır gibi değildir.
Kürtler ve Kürt meselesi üzerine olan tezlerin kökeni, 1850-1920'ler
arasında oluşan Alman, İngiliz, Fransız ve Rus ekolüne dayanmaktadır.
Bunların da amacı belli idi.
Osmanlı İmparatorluğu'nun parçalanması!...
Batı'nın da beslediği Minorsky, Marr ve Nikitine adlı üçlü, bu
teorileri geliştiren ekiptir.
1960'lardan sonra Kürt ve Ermeni literatüründe izlenen yeniden doğuş
hareketinde görev alan araştırmacılar, bu ekolün yapıtlarını kaynak olarak
almaktadır... En önemlisi Besile Nikitine'nin "Les Kurdes Etude Sociologue
et Historique" adlı eseridir.
Nikitine kitabının dokümantasyonunu 1915-1918 yılları arasında
Urmiyah'da Çarlık Rusyası'nın konsolosu olarak bulunduğu sürede
yapmıştır... Eseri 1956'da yayınlanmıştır. 1973'de Associaton Kurdistan
tarafından 2. baskısı yapılmıştır.
Bunların eserlerinde pek çok tutarsız iddia vardır.
Tarihi açıdan bakınca, Herodot'a göre, M.Ö. 5. asırda Ahemenit
İmparatorluğu'nun 13. eyaleti PATTUKUİ adını taşır.... Bu kelime bugünkü
BOHTAN ifadesini hatırlatabilir... Bu eyaletin doğusunda KARDUKOY
bulunmaktaydı. Paktukui Dicle'nin sol kıyısında idi.
Ksenophon "Onbinlerin Ricatı" adlı askerî raporunda M.Ö.400 tarihinde
PAKTUKUİ geçidinde baskına uğradıklarını, MED ve Persler'den oluşan
askerlerin kendilerini gerilemeye zorladığını yazar.
Ayrıca KARDULAR'ın Kral Artaxerces'in hakimiyetini kabul etmedikleri
gibi, diğer derebeylerin buyruğuna da girmediklerini belirtir....
Bu yöreye Yunan yazarları "Gordiyen", Amariler "Bel-Kardu" derlerdi...
Ayırımcılar bu KARDULAR'ı Kürtler'in atası sayarken, Lehman Haupt onları
Gürcülerin atası kabul eder.
İsim benzerliği her zaman bağlantı kurmak için yeterli olmaz... Mesela
Fransız kelimesi Frank adını taşıyan Germen asıllı kavimden gelmiştir.
Halbuki Fransızlar dil itibarile Latin grubuna bağlıdırlar... Çünkü
Fransa'nın kuzeyi Franklar ve Rumlar, Ermeniler, Yahudiler'in bulunduğu
levantenlerden oluşurken; Güney halkı Jül Sezar'ın Latin kökenli
lejyonlarından gelir.
Öne sürülen bir diğer bir tez ise bu KARDU halkının Medler'den geldiğidir...
Bunun için Revanduz civarında Şanedar mağarasında Paleoletik çağdan kalma
bir insan iskeleti bulunduğu ve tipinin "Aryen" olduğu iddia edilir...
Akad Kralı Naram-Sin, Paris Louvres Müzesi'ndeki zafer abidesinde
LULULAR'ın kralı Satunu'yi nasıl yendiğini anlatır...
Zagros dağlarının ilk sakini bu LULULAR (veya LULLUBİLER) ile, Diyala
Irmağı civarında oturan GUTİLER'in Kürtlerin atası olduğu öne sürülür.
M.Ö.17. asırda KASSİTLER önce emekçi olarak, sonra toplu halde
savaşmadan LURİSTAN denilen bölgeye yerleşmişlerdi. Babil'de 600 yıl hüküm
sürdüler... Atı bölgeye onlar getirdiler... KASSİTLER de Kürtler'in ataları
sayılmaktadır. Çünkü KASSİTLER, MED asıllı idiler. Kürt bölücüler de
MEDLER'e sahip çıkarlar.
Ermeni araştırıcı Arşak Sarfasyan, "MED diye bir toplumun yaşamadığını,
Bu adın Herodot Tarihi'nin yanlış yorumlanmasından ortaya çıktığını,
Ermenilerin Kürtler'in atası olduğunu, ve her ikisinin de Hint-Avrupaî
kökenli olduğunu" öne sürmüştür....
Aslında Ermeniler ile Kürt ayırımcılar aynı bölgede aynı toprakları talep
ederler!.. 1915 yılındaki tehcir sırasında Ermeni konvoylarına saldıranlar
da Kürt çeteleri idi... Sarfasyan, bu toprakları elde edinceye kadar
Kürtler'i kendi safına çekmeyi amaçlamıştır.
Dil açısından da Batılı kürdologlara göre Kürtler Pers asıllı bir
toplumdur... Minorsky de böyle söyler. Ârî ırktandırlar. M.Ö. 3. asırda
Urmiyah dolaylarından Bohtan çevresine göç etmişlerdir.
Halbuki Louvres Müzesinde bulunan kabartmalarda İran krallarının ve
tanrıların etrafında TURANÎ tipli bu askerlere rastlanmaktadır. Bunlar
çekik gözlü, elmacık kemikleri çıkık, iradeli bakışlı kişilerdir.
Zaten Minorsky, bu iddiası ile M.Ö. 3. asırdan evvelki
devlet ve milletleri kürt ilan etmekten vazgeçmiş olur.
Marr'a göre ise Kürtler, Ermeniler ve Gürcüler ASYATİK ve
YAFETİK'tirler, yani TURANÎ'dirler. Biz de bu inançtayız. Bunlar bulundukları yöreye özgü
otoktan kavimlerdir.
Bazıları da Kürtler'in kökünü Kırtoylar'da (Cirtien) arar. Bunlar
Azerbeycan'da yaşıyan göçebelerdi. İlk defa Polybe (M.Ö.200) onlardan "MED
ordusunda karışıklık çıkaran askerler" diye söz etmiştir. Selekos Kralı 3.
Antiochus Kirtoylar'ı yenmiş, egemenliği altına almıştır. Sonra Ermeni
kralı Dikran (M.Ö. 89-36) bunlardan 35.000 kişiyi esir etmiş, inşaat işlerinde
çalıştırmıştır.
Minorsky ve Marr, MED toplumunun Kürt tarihinde önemli yeri olduğunu
belirtirler. Bunlara göre Kırmanç kelimesinin Med-Matai-Mada-Manniensler
ile ilgisi vardır. "Manda" veya "Umman Manda", Med ordusundaki paralı
askerlere verilen ad idi. Asurlular da SÜMERLER ve İSKİTLER'e bu adı
verirlerdi.
O takdirde Kırmançlar SÜMER ve İSKİTLER'e bağlanmış olur ki, bu da
onları TÜRK yapar.
Herodot, Strabon ve Ptoleme, "Mantien, Martien veya Margien" diye bir
toplumdan bahsederler... Strabon'a göre onbinler Bohtan'ı geçtikten sonra
Persler ve Mandlar'dan oluşan birliklerin hücumuna uğramışlardır... Mandlar
Kirtoyların komşusu idi.
Buna dayanarak Minorsky, "Kürtler'in Mardoi ve Kirtoyi adındaki iki
soydan geldiği"ni savunur... Ona göre bunlar batıya göç ederken aralarına
yabancı unsurlar da karışmıştır.
Aries-Kappers 1931'de "Kürtler'in ayrı bir ırk oluşturduğunu, fakat
yöredeki diğer toplumlarla (Semit, Asyanik ve TÜRKMENLER'le) karışmış
olduğu"nu öne sürmüştür!..
1897'de TÜRKİYE'de Kürtler'i incelemiş olan Chantre ise,
"Kuzey Kürdü uzun boylu zayıftır, burnu ince, hafif kemerlidir. Ağzı
küçük, yüzü oval ve uzundur. Erkeklerin uzun bıyıkları olup
sakalsızdırlar. Bakışları sert ve kararlıdır. Bir çoğu sarışın ve mavi
gözlüdür. Beyaz tenlidir. Bu tipte bir Kürt çocuğu bir İngiliz'den
farksızdır. Doğuda ise çehre geniş yayvan, vücut daha dolgundur,"
der.
l912'de İngiliz ordusunda binbaşı olan Saona, "Belirli bir Kürt tipi
olmadığını, dağlı, ovalı, göçer, yerleşik olmalarına göre Kürt tiplerinin
değişik olduğu"nu söyler.
1952'de antropolojik incelemeler yapan Henry Field'e göre "Kürt adı ile
tanımlanan kişi orta boylu (1.68m), uzun gövdeli, kısa bacaklı, geniş
alınlı, brekisefaldir."
İncelenen tiplerden dörtte biri Oriprozop, diğerleri eşit miktarda
Mezoprozop ve Leptoprozoptur. Burun kemerlidir. Araplar'a oranla Kürt daha
kıllı, saçları hafif kıvırcık, gözleri kahverengi ve siyahtır... TÜRKİYE
kürtlerinden sarı saçlı ve mavi gözlülere rastlanır. Cildi Arab'ınkinden
daha açıktır...
Hemen hatırlatalım ki, bütün bu araştırma, incelemeler ŞARK
MESELESİ muvacehesinde, ve "Kürtler'i nasıl ayrı gösterir de TÜRKİYE'yi
böleriz?" zihniyetiyle yürütülmüştür. Ancak görüldüğü gibi bu
tiplemeler pek çok TÜRKMEN aşiretinde görülen özelliklerdir, ve
Kürtler'i TÜRKLER'den ayırmaktan ziyade, yakınlaştırır.
M.S.387 tarihinde Doğu ve Güneydoğu Anadolu, Persler ve Bizanslılar
arasında paylaşılıp sınır tesbiti yapılmıştır. Bizans sınırı Erzurum ve
Muş'a kadar dayanıyordu. 591'de Bizans ile Persler arasında yeniden bir
sınır ayarlaması yapılmış ve hudut Tiflis ve Dara arasında bir
Duin-Muki-Urmiya-Mokh'a kadar ilerlemiştir. Pers İmparatorluğu
yıkıldığında Bizanslılar 687'de Hazar Denizi'ne dahi ulaşmışlardı.
Öte yandan İmparator Constantin Parphyrogenete PEÇENEK akınlarının
kendisinin tahta çıkmasından 50 yıl önce başladığı yazar. Bu 9. asrın sonu
demektir... Peçenekler Oğuz boyundandır. Bizanslılar onlara PATZİNAKİTAY derler.
10. asırda da SELÇUKLU OĞUZLAR'ının akını başlar. Zaman zaman TÜRK
boyları kendi aralarında da savaşırlar. Bizanslılar HAZAR, PEÇENEK, KUMAN
ve UZ TÜRKLER'ini doğu ve batı sınırlarına yerleştirerek düşmanlarına
karşı kullanmışlardır. (M. Aktok Kaşgarlı, Doğu ve Güneydoğu Anadolu
Uygarlığına Giriş, Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü, 1984)
İşte bugünkü Kürtler, o tarihlerde Doğu ve Güneydoğu Anadolu'ya
yerleştirilen UZ, KUMAN ve PEÇENEK TÜRKLERİ'nin
bölge halkıyla karışmasından oluşmuştur... Bölge halkları ise başlıca Ermeniler,
Araplar ve Persler'dir.
İşte bu yüzden ortaya Ermeni Kürdü, Arap Kürdü, Fars Kürdü ve TÜRKMEN Kürdü
gibi farklılıklar çıkmıştır. Apo (Artin Agopyan) ve meşhur kaçakçı Behçet
Cantürk Ermeni asıllı Kürtler'e örnek olduğu gibi, İbrahim Tatlıses te "Ben
Arap asıllı Kürd'üm" diyerek bu gerçeğe işaret etmiştir. Mesut Barzani ailesi
de Yahudi Kürdü'dür. KUMAN ile KURMANÇ benzerliği dikkat çekicidir.
KURMANÇLAR, TÜRKMEN asıllı Kürtler'dir. Yani bir özgün bir Kürt milleti
yoktur. Özgün bir Kürt dili, özgün bir Kürt tipi yoktur. Öte yandan
dünyanın hiç bir yerinde, tarihin hiç bir döneminde "Kürtçe" bir abideye, bir dikilitaşa
rastlanmamıştır. Yani bir Kürt medeniyeti de yoktur! Bölge tamamen TÜRK YURDU, Mustafa
Kemal ATATÜRK'ün deyimiyle TÜRKELİ'dir!.
Peki, o zaman bazı haritalarda ve eski tarihlerde geçen ERMENİSTAN
ne oluyor?.. Ermeniler de Yafetik bir halktır. Aslında TÜRKLER ile
akrabadır. Ancak bizim İslâm'ı kabul etmemizden çok önce Hıristiyan
olmuşlardır. Yine de Selçuklu ve Osmanlı döneminde 1000 yıl bizimle
kardeşçe yaşamışlardır. Ne var ki, Kürtler'in şimdi kapıldıkları
emperyalist Batı rüzgârlarına onlar 1880'lerde kapılmış ve TÜRK ve
müslüman düşmanı kesilmişlerdir.
Ermeniler'in geniş bir araziye yayılmasının sebebi de şudur:
İmparator Maurice "Ermeniler Doğu yörelerinde bırakılırsa, bizim için
rahat yoktur," diyerek Ermeni derebeylerini aileleri ile birlikte batıya
nakleder!..
Ermeniler'e bir kaç kere yer değiştirten Bizanslılar bu davranışları ile
Anadolu'nnun çeşitli yerlerine "Ermenistan" denmesine yol açmışlardır.
Buna göre:
l. Ermenistan : Sivas, Malatya, Kayseri
2. Ermenistan : Kayseri, Sivas, Erzincan
3. Ermenistan : Malatya, Muş, Van
4. Ermenistan : Mukri bölgesi
Ancak bu yörelerden hiç biri Ermenilerin yurdu değildir.
Aslında Doğu Anadolu'daki bölgenin kadim adı Armenistan DAĞLIK BÖLGE
anlamına gelir. Ermeni adı o bölgede oturanlara sonradan verilmiştir.
Ermeniler kendilerine Haçik der.
Görüldüğü gibi bu listeye dayanan Ermeni fanatikler ile Kürt
ayırımcılar, aynı bölgelerin kendilerine ait olduğunu iddia ediyorlar.
Son zamanlarda ortaya atılan bir iddia ise, Kürtler ile Ermenilerin
aynı yörede yaşıyan, aynı ırktan gelen Hint-Avrupai toplumlar olduğudur.
Kürtler ile Ermeniler’in aynı ırktan geldiğini kabul edebiliriz. Ancak o
zaman her ikisi
de ARYAN (HİNT-AVRUPAİ) değil; YAFETİK (TURANÎ) gruba ait Kafkasyalı bir
topluluk olur... Yani TÜRKLER ile akrabadır.
Bunu Levon Dabağyan adlı bir Ermeni vatandaşımız
T.B.M.M. komisyonunda dile getirmiş, "Biz TÜRK
asıllıyız," demiştir. (Mayıs 2005)
Ermeniler Hıristiyanlığı 302 tarihinde kabul etmişlerdir. Konuştukları
dil Hint-Avrupa özellikler göstermez... Özellikle Batı Ermenice denilen
ağzı TÜRKÇE kelimelerle dolu olup, soyadları TÜRKÇE kökler taşır.
Papazyan, Pastırmacıyan gibilerinin yanısıra, Dökmeciyan adında bir Ermeni
ABD'de eyalet valisi dahi olmuştur.
Sadece Batılı tarihçiler değil, dil uzmanları da politikayı bilime âlet
etmekten kaçınmazlar. Dillerin kökeni tablolarında Ermenice Hint-Avrupai
grubun ayrı ve önemli bir dalı olarak yer alır.
Baskça'nın da dahil edildiği bir "Kafkas Dil Grubu" oluşturulur.
Böylece hem Kafkas dillerinin, hem de Baskça'nın URAL-ALTAY TÜRKÇE dil
grubuyla bağlantısı kesilmek istenir... Bununla ilgili şemaları ilerde
vereceğiz.
M.S. 640 tarihini taşıyan bir haritada bölgede ne Kürt, ne de
Ermenilerin adı geçer. Persler ve Bizanslılar vardır. Bizans; HAZAR,
HARZEM TÜRKLERİ ve diğer TÜRK imparatorlukları ile çevrilidir... Haritayı
ilerde vereceğiz.
Nemeth "Bu dönemde Anadolu'ya yerleşen ilk TÜRKLER'in SELÇUKLULAR
olmadığını, Abbasi halifeleri döneminde bölgeye pek çok TÜRK'ün
yerleştirildiğini" söyler. (M.A Kaşgarlı, aynı eser sf. 21)
Batı literatürü, 990 tarihinde Güney Anadolu'da kurulan Mervani Beyliği'ni,
Kürt devleti olarak gösterir... Ancak 1903'de British Museum'da
bulunup yayınlanan İbn-al Azrak al Fariki'nin Mayarfariki kenti üzerine
yazdığı metin, bu beyliğin İslam halifesine bağlı diğer beyliklerden
farklı olmadığını gösterir.
Ayrıca beyliği kuran Abu Ali bin Mercan bin DUSTAK'ın adı uzerinde
durmak gerekir... ORTAASYA TÜRKLERİ'nde hâlâ Dustak-Durak-Tutak gibi
isimler hâlâ yaşamaktadır. Doğu Anadolu'da bir TUTAK köyü vardır.
Nikitine bunu farketmiş olacak ki, eserinin 182. sayfasında "Mervan
Beyliği'nde Kürt niteliği aramak beyhudedir," der!..
SELÇUKLULAR'ın Kürt beyliklerini ortadan kaldırdıkları iddiası, tamamen
asılsızdır!.. Daha önce de belirttiğimiz gibi o dönemde bölgede bir Kürt
beyliği olmadığı gibi, çok önceden gelip yerleşmiş olan UZ ve PEÇENEK
TÜRKLERİ vardı. Son tesbitlere göre, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Kürtleri,
Araplar'ın TÜRKÇE kelime ile "Kürdistan", yani "karlı dağlar bölgesi"
dedikleri, İran-Irak arasındaki dağlık yöreden Selçuklu Sultanı Alparslan'ın
peşine takılarak Anadolu'ya giren aşiretlerdir. Bunların da tümünü "kürt" saymak
yanlış olur. Anti-TÜRK Rus yazar Nikitine dahi "savaşçı Kürt beylerinin Arap
uygarlığında yerlerinin büyük olduğu"nu öne sürmesine rağmen, "Halk
tabakası Kürt değil TÜRK'tür. Çünkü Kürtler'e en yakın etnik toplum
TÜRKLER'di," der!.. (sf.163)
Marr ise "Kürtler ile TÜRKLER çok karışmışlardır," demekten kendini
alamaz...
1987 yılında yayınlanmış olan Etnoloji ve Sosyolojik Etütler dergisinde
"Karadeniz Etrafında 50 Yıllık Etnik Gelişim" başlıklı makaleyi yazan Dr.
Alexandre Basmakof, "antropolojik bakımdan Kürtler'in TÜRKLER'den fark
edilemedikleri"ni yazar!..
Basmakof "Ermeniler'de de YAFETİK (TURANÎ) özelliklerin Aryan niteliklerden
çok daha fazla olduğunu, Yezidiler'in de Kürtçe konuşmakla beraber yöre
halkından (TÜRKLER'den) ayrı bir dünyanın insanları olmadığı"nı belirtir!..
Robert Olson, "Kürt Milliyetçiliğinin Kaynakları
ve Şeyh Sait İsyanı" (Öz-Ge Yayınları, 1992) adlı kitabında
1. Dünya Savaşı dönemine ait bazı rakamlar verir. Ermeni piskoposluğu
kayıtlarında altı "kürt" ilinde
ile bölge nüfusunun %16.3'ünü "kürtler"in oluşturduğunu,
söyler. Ayrıca
olduğunu, bunların hesaba dahil edilmediğini belirtir.
Kızılbaşlar'la Zazalar'ı Kürtler'e dahil ederek
666.000 TÜRK'e karşı 681.000 Kürd'e ulaşır.
Ne var ki, Kızılbaş, yani Aleviler'in çoğu Kürt değil,
TÜRK'tür. Ayrıca Zazalar bölgeye Celaleddin Harzemşah ile
birlikte gelmiş Horasanlı GUR TÜRKLERİ'dir!. Bunu söylemez!..
Yine de, Ermeniler'i çok (ama çoğunluk değil!.. sadece %39)
göstermesine rağmen, TÜRK ve Kürtler'in aynı sayılarda olduğunu
belirtmiş olur!..
David Mc Dowall, "A Modern History of The Kurds"
adlı kitabında Kürtler'i ayrı bir kavim göstermeye
çalışırken gerçeği de fazla gizleyemez. "Kürdistan"
tâbirinin ilk defa 12. asırda Selçuklular tarafından "coğrafî"
bir ifade olarak kullanıldığını
belirtir. (sf. 6) Biz de buna katılıyoruz. Kürdistan,
tıpkı DAĞISTAN (dağlık bölge) gibi, kalın kar
tabakaları ile kaplı bölge anlamına gelen bir ifadedir.
Aynı yazar, bu bölgede yaşayan Arap ve TÜRKMEN
aşiretlerinin zamanla kültür açısından "kürt"leştiğinde şüphe yoktur,
der. (sf. 9) "Kürt ve TÜRKMEN aşiretleri bir arada
yaşadılar ve aynı konfederasyonlar (beylikler) içinde kaynaştılar,"
diye ekler. Ve "Kürdistan bölgesine göçen Arap kabilesi Ravadî,
200 yıl sonra Arap kökeni bilinmesine rağmen Kürt addedildi," der.
Bu kabileden olan Selâhaddin Eyyubî'nin neden "Kürt" diye yutturulmak
istendiğini açıklarken, bu muhterem zatın TÜRK isimli kardeşlerini,
akrabalarını açıklamaz!.
Yazar sf. 25'de Yavuz Sultan Selim dönemini anlatırken, "Turkomans
including qizilbash tribes" diyerek kızılbaş-alevi aşiretlerin TÜRKMEN
olduğunu belirtir. Böylece yukarıda Olson'un Kürt nüfusa
Kızılbaşlar'ı eklemesinin yanlışlığını ortaya koyar.
Velhasıl, binlerce yıllık TÜRK YURDU olan Doğu ve Güneydoğu
Anadolu'yu, Musul-kerkük, Halep, Urumiye, Azerbeycan, İran
Azerbeycanı bölgelerini
TÜRKLER'den koparıp kukla Ermeni ve Kürt devletleri kurmak için
olmadık işler yapılmıştır. Arkeoloji, Paleontoloji, Tarih,
Dil Bilimi, hatta din ve sosyoloji çarpıtılmış, ancak işin
özüne, derinine inince görülmüştür ki, bütün çalışmalar Kürtler'in
TÜRKLER'den farklı bir ırk, farklı bir soy olduğunu
değil; tam tersine Kürtler'in TÜRKLER'den
ayrılamayacağını ortaya koymuştur.
Ne yapsalar boş!.. Bu topraklar bizim!..
Kürtler bu bölgede
bir çok değişik TÜRK boyuna bağlı oymaklarla, obalarla, hatta
Araplar'la, Farslar'la, Ermeniler'le, ve dahi Yahudiler'le karışmışlar,
bugünkü hali almışlardır.
Kürtler başkaları ile öyle karışmışlardır ki, kendi aralarında
dahi kaynaşamaz, anlaşamaz duruma gelmişlerdir. O yüzdendir ki, bugün
Kuzey Irak'ta Talabani ile Barzani'nin iki ayrı bölgesi, iki ayrı
sözde parlamentosu bulunmaktadır. Ayrıca her an onlara baş kaldırmaya
hazır pek çok Kürt aşireti vardır.
Kürtler'in kurtuluşu; sun'i özelliklerle yaratılan ayırımcılıktan
vazgeçmeleri, en az bin yıldır birlikte yaşadığı, tarihin en eski
ve en şanlı milleti TÜRKLER'le tamamen kaynaşmalarındadır!.. TÜRKLER
onları her zaman bağırlarına basmış, kardeş bilmiştir. KÜRTLER'in de
çoğu TÜRKLER'i kardeş bilir.
Yapılacak şey, ayırımcıları aralarından ayıklayıp, emperyalist
Hıristiyan Batı'nın kandırmacalarına gelmemek, bütünlüğü devam
ettirmektir!
Hiç bir Kürt, bağımsızlık hayallerinin aslında, Amerika-İsrail-İngiltere-Fransa
uşağı kukla bir devlette aşağılık bir varlık olarak yaşamak olduğunu
unutmamalıdır! MESELE, KÜRT SORUNU DEĞİL, ŞARK MESELESİDİR!.. YAŞADIĞIMIZ
TOPRAKLARIN, YERALTI-YERÜSTÜ ZENGİNLİKLERİNİN VE İNSANLARININ
ZALİM, EMPERYALİST HIRİSTİYAN BATIILARCA SÖMÜRÜLMESİ MESELESİDİR!.
Van'da 72.000,
Bitlis'te 77.000,
Elazığ'da 95.000,
Sivas'ta 50.000,
toplam 464.000 kişi
buna karşılık nüfusun %25.4'ünü TÜRKLER'in,
%38.9'unu Ermeniler'in teşkil ettiğini,
77.000 Zaza ve
37.000 Yezidi