Ayırımcıların iddialarının aksine; Kürt ve Karduk kelimesi arasında bir ilişki olmadığı Nöldeke, Hartmann, Weissbach gibi şarkiyatçılar tarafından ortaya konmuştur.
Olsa da farketmez... Biz KARDULAR'ın TÜRK olduğunu daha önce gösterdik... Ama bilim adamları da ayırımcılara destek vermiyor. Yani KARDULAR TÜRK, ve şimdiki "kürt" diye bizden koparılmak istenenler ile ilişkisi yok!..
Rödiger ve Pott Kürtler'in İran kökenli olduğunu; Minorsky ise Med-İskit kökenli olduklarını belirtir... İskitlerin bir TÜRK boyu olduğu ise bilinmektedir.
İran'la olan bağlantıya gelince Pers, Sasanî dillerinde, diğer Hint-Avrupaî dillerde de Kürt kelimesi yoktur. Med dilinde de yoktur... Arapça'ya ise sonradan girmiş olup, Etrak(TÜRKLER) gibi çoğul haliyle Ekrad olarak alınmıştır. En eski devirlerden beri "göçebe-konargöçer" anlamında kullanılmıştır.
Yani Kürtler İranlılar'dan etkilenmişlerdir ama, köken olarak onlara bağlı değillerdir.
451 yılında Kafkasya üzerinden Mugan'ın güneyinde yerleşmiş olan Akhun TÜRK topluluklarından, 12. yüzyılda Harzemşahlar döneminde MUGAN TÜRKMENLERİ olarak bahsedilmektedir.. Bu TÜRKMENLER Arap kaynaklarında Ekrad-ı bi-iskân, yani "yerleşik olmayan Kürtler" olarak geçer.
Açıkça görülmektedir ki, Arap kaynakları henüz yerleşik hayata geçmemiş ve belki de müslüman olmamış TÜRK boylarını ayırt etmek için Ekrad ifadesini kullanmaktadırlar... Çünkü göçebe de olsa müslüman Türkler'e TÜRKMEN adı verilmesi de bu dönemdedir.
Böylece ilk olarak Kürt adına GÖKTÜRK kitabelerinde rastlıyoruz. Bu oymağın GÖKTÜRKLER arasında yaşadığı ve liderinin adının ALP URUNGU olduğu tartışma götürmez.
Herat'tan üç fersah yukarıda Ulenknişin yaylasının batısında Kürtnişin adında bir köy vardır... Anadolu Kürtleri o diyara bir sefer yapmadıklarına göre (!), bu adın yöre Türkleri tarafından verildiği ortadadır.
Anadolu'nun doğu bölgesinde 11. asırdan itibaren devlet kuran Artukoğulları, Dulkadiroğulları, Akkoyunlular, Karakoyunlular, Saltukoğuları, Mengücükoğulları hep OĞUZ boyundandır. Aralarında hiç Kürt devleti yoktur!... Olsaydı, o da Kürt sayılmazdı. Çünkü devlet kuran yerleşik hayata geçer, yerleşik olanın da Kürtlüğü sona erer!.. Çünkü KÜRTLÜK, DAĞ GÖÇEBELİĞİ DEMEKTİR!
Dil farklılığın sebebi, yörenin sarp dağlık olması ve Arap-Acem etkisinin hissedilmesidir...
Kürt ayırımcılar hep bağımsızlık için mücadele ettiklerinden dem vururlar... Doğu ve Güneydoğu'da çıkan olaylar asla bir milliyetçi Kürt isyanı olarak başgöstermemiştir. Feld Mareşal Moltke, hatıralarında Osmanlı dönemindeki isyanların "Kürtler'in de askere alınmak istenmesi"nden çıktığını yazar... (Bakınız: Moltke'nin Türkiye Mektupları) 2. Mahmud dönemine kadar Kürtler de, Araplar, gayrımüslim azınlıklar gibi askere alınmıyordu... Birden 15 yıllık askerlik yükümlülüğü gelince erkekler dağa çıkmış, direnmiştir...
Cumhuriyet dönemindekiler de dahil, bazı diğer isyan olayları da şu sebeplere dayanır:-- Eruhlu Yakup Ağa Olayı ... serpuş yerine şapka giyilmesinden,
-- Dersim Olayı ... 4. Genel Müfettişlik kurulmasından,
-- Hazza Olayı ... Hükümetin iskân uygulamasından,
-- 1934 Şerif Ahmet Han Olayı ... vergi meselesinden,
-- Bedirhan Olayı ... Hükümete asker verilmesinden,
-- Şemdinan, Hoca, Reşkotan, Raman, Jilyanlı Resul Ağa olayları ise jandarmanın kaçakçı takibinden
kaynaklanmıştır.
Şeyh Said'le İskilip olaylarında ise, dini yön ağır basmıştır... Tabii hasım devletlerin ajanları bu fırsatları değerlendirmekten kaçınmamışlardır.