Bu fikrin etkisinde kalan Kürt ayırımcılar da, kendilerinin Aryan
(Hint-Avrupaî) olduğunu
ispat için olmadık yollara başvururlar... Turanî olduklarını
reddederlerse, "Avrupalıların onları medeni (Aryan) sayacağına
ve bu suretle aralarına
alacaklarına" inanırlar... Ayrıca İngiliz-Fransız-Rus ve Amerikalıların
Türkiye'den parça koparıp "kendilerine bir yurt verecekler"ini zannederler!..
Bizce insanın şu veya bu ırktan olması aslında hiç önemli değildir. Biz
inanıyoruz ki, ister ÂDEM ALEYHİSSELAM'ın soyundan, ister ise maymundan gelsin;
BÜTÜN İNSANLAR KARDEŞTİR!.. Farklılık ancak, birbirine bakıp daha ileri gitmek
için vardır. (1)
Ancak Batılılar daima iyi olan her şeyi kendilerine alıp, kötüleri bize
bırakma çabası içindedir. (2) Bu yüzden Yunan'a, Roma'ya sahip çıkar. O
medeniyetlerin devamı olduğunu ileri sürerler... HUNLAR'ı, MOĞOLLAR'ı ise yerden
yere vururlar!..
Arkasından bütün DÜNYA TARİHİ'ni güdük Avrupa tarihçesi üzerine bina eder,
İLK ÇAĞ, ORTA ÇAĞ, YENİ ÇAĞ, YAKIN ÇAĞ diye sun'i bölümlere ayırırlar...
Buna göre Hz. MUHAMMED, Farabi, Mevlâna, Yunus Emre ve Fatih Sultan
Mehmet "karanlık Orta Çağ insanı" olurken, 1800'lere kadar süren
engizisyon ve kölelik,
kızılderililerin etini yiyen beyazların yamyamlığı, Romalılar'ın bile
yapmadığı "insanları derilerine kadar soyan" sömürgecilik, masumları
fırınlıyan Hitler ve Stalin diktatörlüğü, nihayet iki şehrin bütün
insanlarını yokeden atom bombası da, REFORM(!), RÖNESANS(!) ve
AYDINLANMA (!) ÇAĞI diye yutturulan 1492-2002 döneminde yer alır.
Buna daha dün, tek dişi kalmış Batı canavarının petrol için yarım milyon
Iraklı'yı öldürmesi (1991), Bosna'da 200.000 TÜRK'ü yok etmesi (1993),
Afganistan'ın (2002) ve Irak'ın işgali (2003) ve yine 650.000 insanı
katletmesi de dahildir. Melânetlerini hâlâ dünyanın dört bir yanında
sürdürüyorlar!
Bizim tarihçiler de, her nedense, papağan gibi Batılıların yazdıklarını
tekrarlar... Bazen de bu yanlış yönlendirmeyi cazip hale getirmek için,
"Yeni Çağ'ın İstanbul'un fethi ile başladığı" gibi yalanlar uydurmaktan
geri kalmazlar!.. Halbuki hiç bir Avrupalı tarihçi bunu kabul etmez!..
Onlara göre Yeni Çağ Endülüs'ün (İspanya) müslümanlardan temizlendiği (!)
1492'de başlar.
Bu tip "aydın"ların amacı Batılılara yaranmaktır!.. Batı'nın uşaklığına bile
razı olan bu rezil kişilerin, TÜRKİYE'yi "Batılı" saydırmak için yapmıyacakları
yoktur... Halbuki Batılı emperyalistler kendi sınırlarını Viyana kapılarında
bitirirler. (3) Ondan ötesi "Doğu"dur!..
Bu gaafiller, aslında biraz araştırsalar, Batılı bilim adamları arasında
bile, hakikati gören ve dile getirenler olduğunu farkedeceklerdir.
Artık herkes tarafından kabul edilmesi gereken gerçek şudur ki, MEDENİYET
DAİMA DOĞU'DA GELİŞMİŞ, SONRA BATI'YA İNTİKAL ETMİŞTİR!.. Felsefe yine Doğu'dan
kaynaklanmış, sonra Batı'ya atlamıştır. Batı'nın "Felsefe" diye ortaya attığı
her şey, 50 yıla varmadan çöp tenekesini boylamıştır.
Hiç bir peygamber Batı'da dünyaya gelmemiş, Batı'da hiç bir din ortaya
çıkmamıştır!.. Goethe, Nietche, Hugo gibi düşünürler ise fikirlerini hep DOĞU
felsefesi üzerine bina etmişlerdir... Batı'da "medeniyet" diye gösterilmeye
çalışılan şey sadece PARA ve TEKNOLOJİ'dir!.. BATI ASLA MEDENÎ DEĞİLDİR!..
Bu gerçekler gözü ve gönlü açık olanların
dikkatinden kaçmaz.
Daha önce de belirttiğimiz gibi, TEVRAT ve KUR'AN'da dile getirilen ilk
şehirleşme ANADOLU ve MEZOPOTAMYA'da görülmüştür. İnsanları ve ırkları Hz. NUH'a
bağlar isek, NUH'un gemisi CUDİ Dağına oturmuş ve insanlar dünyaya buradan
yayılmıştır.
Buna göre Ârî de, Samî de, Hamî de, Turanî de NUH'un çocuklarıdır. Hepsinin
ilk ortaya çıktığı yer ANADOLU'dur... Bu durum sadece KUR'AN'da ve TEVRAT'ta
değil, SÜMER efsanelerinın yazılı olduğu kil tabletlerde yer alır. TUFAN bütün
insanların tarihini, kültürünü, folklorünü etkilemiştir.
Öyleyse TÜRKLER'in TURANÎ veya ÂRÎ olması farketmez!.. Önemli olan ilk
insandan beri ANADOLU ile olan bağlarıdır... TÜRKLER, SÜMERLER'den, hatta çok
daha öncesinden bu yana medeniyetin gerçek mirasçılarıdır!.. Bu yüzdendir ki,
tarihçi Yılmaz Öztuna "Artık TÜRKLER'in ÂRÎ olduğuna inanıyorum," deme noktasına
gelmiştir... Çünkü Batılıların Ârîlere ait saydığı her güzel şeyi TÜRKLER'de
bulmuştur!..
Mesela Yunan ve Roma medeniyetinin devamı olduğunu ileri süren Batılılar
yıkanmasını bilmezken, Roma hamamı TÜRK HAMAMI olarak varlığını sürdürmüş, bugün
bütün dünyada bu adla üne kavuşmuştur... Ya Doğu Roma'nın sembolü Ayasofya tipi
kubbeli binalar?.. Bunlar İtalya'da mı, Yunanistan'da mı, yoksa Ortaasya ve Türkiye'de mi
daha çoktur?.. Romalıların mirascısı bugünün Avrupalıları mıdır?.. Yoksa
Bizans-Selçuklu-Osmanlı zincirinin son halkası bugünün Türkleri midir?.. Bunu
tesbit etmek için İtalyanların, onların ataları Latinlerin, Romalıların, ve
Yunanların kökünü, kökenini, nasıl medeni olduklarını araştırmak gerekir.
İşte notlarımızın 2. Bölüm'ünün amacı budur.
______________________
(2) - Aslında bu işi sadece Batılılar yapmaz... 1986 yılında Çinliler,
ülkelerini işgâl etmiş, sülâlesi asırlarca Çin'e hâkim olmuş CENGİZ HAN'ı MİLLİ
KAHRAMAN ilân ettiler!..
Neden?.. Büyük insanlar başkalarına bırakılmıyacak kadar değerlidir de
ondan!.. Halbuki biz, en büyük TÜRK lehçelerinden biri oğlu ÇAĞATAY'ın adını
taşımasına rağmen, Cengiz İmparatorluğu'nu TÜRK saymaya nazlanıyoruz.
Aynı şekilde İranlılar SELÇUKLU İmparatorluğu'na sahip çıkarlar. SELÇUK,
TUĞRUL, ALPARSLAN, gibi TÜRKÇE adlara rağmen!.. Dayanakları ise,
"Selçukluların resmî dilinin Farsça olması" ve "Selçukluların başkentinin İran'da
bulunması"dır!..
(3) - 1987 tarihinde TRT'de yayınlanan MEDENİYET adlı yabancı kaynaklı
belgeselde, Batı Medeniyeti'nin nereden başlayıp nereye gittiği anlatılıyor, ve
endişe içinde şu soru soruluyordu: Her medeniyet bir gün gelmiş yıkılmışsa, Batı
Medeniyeti ne zaman ve nasıl yıkılacaktır?..
Belgeselde ayrıca Batı Medeniyeti'nin her grubu hegemonyasına alabildiğini,
ancak İSLAM'ı alamadığı hayıflanarak belirtiyor, bunun için de Batı'nın gerçek
sınırının TÜRKLER'in kapısından döndükleri VİYANA olduğu söyleniyordu!..
(Maide Suresi, 48.
Ayet)