KUZEY ANADOLU'NUN TÜRKLÜĞÜ


BÖLÜCÜLÜK

Elimizde "Kafkasya Yazıları" adındaki bir derginin dört sayısı var...

Bu dergi kapak arkasında "şiddeti ve savaşı kışkırtan, şoven bir terminolojiyle halkların kardeşliğine zarar veren yazılar yayınlanmaz" demesine rağmen,
1. sayısının 18. sayfasında Kıbrıs'ta zulüm görmüş TÜRK kadınların bir resmini basmış, altına "KIBRIS'ta yaşanan dram... savaş ve bölünmüşlük... Kim kurtaracak bizi, EN SON KURTARANDAN?" ifadesini koymuştur!..

Bu bile derginin TÜRK düşmanlığını, bölücülüğünün delilidir!.. "KIBRIS'ta bir dram var, SAVAŞ VAR, HEP türkler yüzünden!.. Bölünmüşlük, Rumlar'dan ayrılmışlık var, hep TÜRKLER yüzünden!.. Ah, kim gelecek te kurtaracak bizi bu işgalci TÜRKLER'den!" demek istiyor!..

Bunu yazanın; Rum kaatillerden, adada TÜRK topraklarını ilk işgâl etmiş olan Yunanistan'dan, KUZEY KIBRIS TÜRK CUMHURİYETİ'ni ortadan kaldırmak isteyen Avrupa Birliği, İsrail ve A.B.D.'den ne farkı var?.. Bonra da kalkmış, "halkların kardeşliği"nden bahsediyor!

Hemen her sayfasında, her makalesinde Bölücü ifadeler taşıyan "Kafkasya Yazıları" dergisi, KAFKASYA'yı "Avrupa sınırları içinde" sayıyor!.. (Sayı 1, sf. 19) Bunu Klas Göran Karlson adındaki kişi de yazsa, hiç bir Avrupalı, Asyalı, Amerikalı tarihçi, coğrafyacı kabul etmez!..

Peki, neden birisi çıkıp ta, neredeyse ASYA'nın göbeğinde olan KAFKASYA için "Avrupa'dadır" deme ihtiyacını hissetsin?..

Diyen bir Avrupalı ise, bütün o Şark medeniyeti ve kültürünü kendine mâletmek içindir, diye düşünürüm!.. Diyen bir Kafkasyalı ise, bunu ancak KAFKASYALILAR'ı ORTA ASYALILAR'dan, yani TÜRKLER'den koparmak, kendini "Hint-Avrupaî" göstermek için yapmıştır, diye düşünürüm!.. Haksız mıyım?

Her neyse!.. KAFKASYA, ASYA'dadır ve ANADOLU'nun yanıbaşındadır!. HAZAR'ın yanıbaşındadır!.. Ve bu bölgenin insanları ÂDEM'in soyundan, NUH'un oğlu YAFES'in torunlarındandır, ve GERÇEKTEN kardeştir!

Ama bakın, bölücü yayın yaptığını, ülkemizin en vatanperver insanları olan KAFKAS kökenli vatandaşlarımızı sürekli kışkırttığını daha önceki sayfalarda da belirttiğimiz, FRANSA destekli bu KAFKASYA YAZILARI dergisi, 2. sayısında neler diyor:

- "Lozan'da 'gayrımüslim' olarak adlandırılanların (Ermeni, Rum, Yahudi, vs.) azınlık statüsü içine alınması, müslüman kökenli olanların (Lazlar, Gürcüler, Çerkesler, vs.) bu statü dışında tutulması, bu sorunun çözülmediğini gösteriyor."

Yazara göre, çözülmeyen sorun "kimlik" sorunudur!.. LAZLAR'ın, GÜRCÜLER'in, ÇERKESLER'in kendi vatanlarında, TÜRKİYE'de AZINLIK sayılmalarını istiyor!.. Buna en başta LAZ, GÜRCÜ, ÇERKES kökenli vatandaşlarımız w karşı çıkar!..

Sonra bölücü fikirlerine devam ediyor:

- "1923'lerde kurulan ulus-devlet ise, alâmet-i fârikası 'Türkiye Türkler'indir', 'Ne Mutlu Türk'üm Diyene' olan, ve 'öteki'ni yok sayan, nev'i şahsına münhasır çok özgün/çarpık bir 'aynılaştırma' pratiği olarak gelişti ve günümüze kadar evrildi."

- "Son yıllarda sadece Kürtler bakımından değil, diğeri azınlıklar, halklar ve kültürel topluluklar bakımından da, resmî tarihin dayattığı 'aynılığı' değil, eşitlik ve özgürlük ortaya çıkardığı 'farklılığı' öne çıkaran bir kimlik istemleri ortaya çıkmaya başladı. Bunu görmek için değişik dinlerden ve milliyetlerden azınlıkların çıkardıkları yayınların niceliğine ve niteliğine bakmak yeterli."

- "Kürtler'in kimlik talepleri bir yana; bugün Kafkas kökenliler (Lazlar, Gürcüler, Çerkesler, Çeçenler, vs.) ve müslüman olmayan azınlıklar (Ermeniler, Yahudiler, Rumlar, vs.) hem kendi kimliklerini/statülerini, hem de egemen olan çoğunluk ile ilişkilerini yeniden düzenlemenin, VERİLİ SİSTEMLE, ESKİSİNDEN FARKLI BİR TOPLUMSAL-SİYASAL SÖZLEŞME yapmanın hazırlıklarını yapıyorlar!"

- "Bu çabaları, BASİT BİR KÖK ARAYIŞI olarak görmek; sorunu basitleştirmek, ve hiç anlamamaktır."
(sf. 11-12)

Bu yazıyı yazan kişi, TÜRKİYE'de kimlik arayışında olanların sadece Kürtler olmadığını, pek çok azınlığın benzer talepte bulunduğunu iddia ediyor!..

Böyle bir talepte bulunmayan gayrımüslim azınlıkları, ve azınlık olmayan, milletle bütünleşmiş olan müslüman vatandaşlarımızı kışkırtıyor, ayırımcı olmaya teşvik ediyor!..

Peki, neymiş bu hem Kürtler'in, hem de diğer müslim-garyrımüslim 'azınlıklar'ın benzer 'talepler'i?..

Egemen olan 'çoğunluk', yani TÜRKLER ile şimdikinden farklı, yepyeni bir TOPLUMSAL / SİYASAL SÖZLEŞME yapmakmış!..

Yani??? TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ'ni oluşturan TEK MİLLET kavramını yıkıp her biri bir 'azınlık' grubundan oluşan BİR ÇOK DEVLETÇİKLER oluşturmak!..

Burada şunu çok kesin olarak belirtmek gerekir ki, TÜRKİYE'de gerçekten TEK bir MİLLET vardır.

Lozan'da gayrımüslimler için "özel statü" denilen kendi mahkemeleri, kendi dinî sistemleri, ve okullarına sahip olma hakları, kendilerine tanınmasına rağmen, bu gruplar kısa bir zaman sonra TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ'nin kendi haklarını yeterince savunduğu için 'ayrı' bir sisteme ihtiyaçları olmadığını belirtmişler, ve TÜRK MAHKEMELERİ'ne tâbi olmuşlardır!.. Okulları Millî Eğitim Bakanlığı'nın denetimine tâbidir!.. İbadetlerine zaten geçmişte de karışılmıyordu, şimdi de karışılmıyor!..

KİMLİK sorununu Kürt meselesini incelerken belirttik, burada da tekrarlıyalım.

KİMLİK, bir kişinin hüviyetidir, taşıdığı nüfus cüzdanı ile belirlenir. Dünyanın her tarafında da bu böyledir.

TÜRKİYE'de herkese AYNI nüfus cüzdanı veriliyor. Yani, herkes 1. SINIF TÜRK VATANDAŞ!.. O nüfus cüzdanı üzerinde vatandaşları birbirinden ayırt eden bir tek cümle dinidir. O da öldüğünde kendisine uygun cenaze töreni yapılabilsin, diyedir!..

Kimse okula giderken, işe girerken, askere alınırken, evlenirken, hatta hapse girerken "Sen Rum'muşsun, sen Yahudi'ymişsin, sen Kürt'müşsün, Laz'mışsın, Çerkes'mişsin" diye bir ayırıma uğramıyor!..

Kimsenin TÜRKİYE'nin içinde, istediği şehir veya köyde oturmasına, evlenmesine, iş kurmasına engel olunmuyor!..

Kimsenin siyasete atılmasına, kendi bölgesinden veya başka bir ilden seçime girmesine, hatta başbakan, cumhurbaşkanı olmasına mâni olunmuyor!..

Eğer yazıda istendiği gibi bir "aynılık" değil, "ayrılık" gözetilseydi; ne Mesut Yılmaz başbakan olabilirdi, ne de Kürt olduğunu iddia eden Turgut Özal cumhurbaşkanı!..

Ortada bir "egemen çoğunluk" yok!.. "ezilen azınlık" yok!..

Kim kalkıp diyebilir ki, Laz kökenliler sırf Laz oldukları için fakir?.. Kürtler sırf Kürt oldukları için yoksul?.. Yok böyle bir şey!..

Bölgesel farklılıklar var, bir bölge fakir ise, o bölgede yaşıyan Türk'ü, Kürd'ü, Arab'ı hepsi fakir!..

Üstelik bu AYNILIK prensibi çoğu zaman TÜRKLER aleyhine işliyor!..

Çünkü Laz, Çerkes, Gürcü, Kürt gibi boylardan gelenler, bir mevki, bir makam edindiler mi, birbirlerini kolluyor ve koruyor!..

Ehliyete, kaabiliyete bakmadan işe alıyor, torpil yapıyor, hatasına göz yumuyor!..

Böylece kanunda bütün vatandaşlar eşit iken, bir Kürt kökenlinin Genel Müdür olduğu teşkilatta, bir bakıyorsunuz, hep Kürtler yükselmiş, hep Kürtler işe alınmış!.. Genel Müdürlüğün bulunduğu şehir Doğu'da veya Güneydoğu'da olmasa da bu böyle oluyor!..

Bunu gören Laz kökenli bir başka Genel Müdür de aynını yapıyor!.. Bu sefer o başında olduğu teşkilâta Lazlar'ı dolduruyor!.. Kimse ehliyete, liyakata, bilgiye, dürüstlüğe bakmıyor!..

Neticede Lazlar, Kürtler, Çerkesler imtiyazlı hale geliyor, ezilen TÜRKLER oluyor!..

Bu duruma rağmen, "daha fazla hak" talebi, hattâ "toprak" talebi, yazarın "çoğunluk" dediği TÜRKLER'in de tepkisine yol açacaktır.

Bilindiği gibi bizim ülkemizde yaşıyan gayrımüslim azınlıkların, ve müslüman göçmenlerin hepsinin bir esas yurdu var... Rumlar'ın Yunanistan, Ermeniler'in Ermenistan, Yahudiler'in İsrail, Çeçenler'in Çeçenistan, Gürcüler'in Gürcistan gibi!..

Bu vatandaşlarımız, kendi esas vatanlarından DAHA rahat oldukları için, DAHA büyük bir refah içinde yaşadıkları için, ve belki de DAHA özgür oldukları için TÜRKİYE'de yaşamayı tercih etmektedirler! Hiç biri asla VATANSIZ değildir.

Kürtler'in bile 1970'lerden beri ÖZERK bir bölgeleri vardır, IRAK'ta!.. Hem de MİSÂK-I MİLLÎ'ye dahil olan, TÜRK YURDU, TÜRKMEN DİYARI olan MUSUL-KERKÜK bölgesinde!..

Ve Kürtler'in büyük çoğunluğu gibi, diğer müslim vegayrımüslim grupların büyük çoğunluğunun da yukarda dile getirilen, ESKİSİNDEN FARKLI BİR TOPLUMSAL-SİYASAL SÖZLEŞME yapma, daha doğrusu kendilerine TÜRKİYE İÇİNDE bir yurt edinme amaçları yoktur!..

Müslim-gayrımüslim bütün TÜRKLER tam bir kardeşlik içinde yaşamaktadırlar.

Aslında yaratılmak istenen etnik farklılıklar ve bunların doğurduğu sürtüşmeler, FENERBAHÇELİ-GALATASARAYLI veya TOPRAKSPOR-KONYASPOR taraftarları arasındaki kavga ve sürtüşmeler kadar bile keskin değildir!..

Bütün kışkırtmalara rağmen, bütün yurtdışı desteğe, bir-iki dergi ve gazete tarafından yapılan bölücü yayınlara rağmen, bu kardeşlik ve beraberlik bozulmamıştır!..

DEVLET, MİLLETİN MUTABAKATI DEMEKTİR!..

Yani fertlerin ortak yanlarının, ortak fikirlerinin, ortak değerlerinin, ortak bir gelecek beklentisinin, ortak bir kültürün, tarihin, mazinin, sevinç ve üzüntülerin toplamı güçlü bir DEVLET meydana getirir!.. Ortak yanları olanlar da MİLLET'i oluşturur!.. MİLLET fertlerinin yaşadığı yer de VATAN'dır!..

Dünyadaki bütün topluluklar kendi vatanlarında aralarındaki ortak yanları arttırmaya, farklılıkları kaldırmaya çalışırlar. Çünkü o ortak VATAN üzerinde ayrılıkların artması huzurluk demektir!.. Ve huzursuzluk bütün fertleri, yani MİLLET'i etkiler!.. MİLLET'i huzursuz bir DEVLET te hiç bir zaman güçlü olamaz!..

TÜRK insanı içine Kürtlük, Lazlık, Çerkeslik gibi boy, ve oymak adlarını bölücü anlayışla sokmaya çalışan, farklılıkları görükleyen, yabancılarla işbirliği halindeki bu KAFKASYA YAZILARI dergisi mensupları gibi bir kaç yüz gaafilin de yapabileceği İKİ şey vardır:

-- Ya bu ülkenin HAS VATANDAŞI kimliğini gururla taşımak, kendini diğer vatandaşlardan ayırmamak,

--Ya da TÜRKİYE'yi terkedip esas yurduna, Yunanistan'a, Ermenistan'a, Gürcistan'a, Karaçay-Çerkes bölgesine gitmek!..

Bu bir kaç yüz bölücü düşünmemektedirler ki, yabancıların emperyalist amaçlarla destek verdikleri bölücülük amaçları, aslında başka etnik gruiplarınki ile çelişmektedir.

Üstelik bu bölücü bir kaç yüz kişinin etrafında toplandığı dergiler, yayınladıkları kitaplar, bütün küçük boy ve oymakları TÜRKLER'den farklı gösterip koparmaya çalışırken; onları bir başka ad etrafında toplamaya da gayret göstermekteler!..

Meselâ Hayri Ersoy-Aysun Kamacı tarafından yazılmış olan ÇERKES TARİHİ adlı kitapta, ABAZALAR, ADİGELER, UBIHLAR, ÇEÇENLER, DAĞISTANLILAR, OSETİNLER, KARAÇAYLAR, BALKARLAR hep ÇERKES gibi gösteriliyor!.. Hattâ aynı kitapta GÜRCÜLER ve LAZLAR da ele alınarak bağlantı kurmaya çalışılıyor!..

Bunlar ayrıysa, ayrıdır; birse bir!..

Eğer birse, neden bir ÜST grup olan TÜRKLER altında toplanmasınlar ki???

Aynı şekilde Ali İhsan Aksamaz'ın KAFKASYA'DAN KARADENİZ'E LAZLARIN TARİHSEL YOLCULUĞU adlı kitap ile, M. Recai Özgün'ün LAZLAR adlı kitabı hep bu anlayışla değerlendiriliyor.

Hattâ işi DİN boyutuna götürenler de var!.. Yine KAFKASYA YAZILARI dergisinin 1. Sayısında Yaşar Bağ adındaki kişi, "1996 yılında Dünya Çerkes Birliği'nin 3. kongresi'ne katılmak Çerkesk'e gittiği"ni anlatıp şöyle diyor:

- "Câmi yapımı için ayrılmış bir arsa gösterdiler... Ben, eski Çerkes dinine dönüşün daha uygun olacağını söyledim ama, yandaş bulamadım!.. Çünkü şimdiye kadar böyle bir şey duymamış ve düşünmemişlerdi."

- "Oysa eski Çerkesler'in THA dedikleri tek tanrılı inanç, ihtiyaca cevap verecek, gelişmiş bir inançtı. Bu bakımdan SEMİTİK TANRI anlayışından (yani bizim İSLAM dini ve ALLAH inancımızdan) daha da ileriydi!" (sf. 55)

E, o zaman sen dininden dön kardeşim!.. Başkalarına ne karışıyorsun!.. Önce sen inan THA'ya, neyse uygulaması, sen yap!.. Sonra kalkıp başkalarına tavsiye et!..

Aynı kişi, bir başka yerde şöyle diyor:

- "ADİGE Cumhuriyeti'ne varmadan Krasnador Eyaleti'nde iki Çerkes köyü varmış... 2000 nüfuslu Şhaşefıj köyüne uğradık... Caminin yanından geçerken, 'Siz bu camide Adige namazı mı kılacaksınız, yoksa Arap namazı mı?' dedim. Adam biraz duraksadıktan sonra, 'Adige namazı' dedi."

Aranızda Adige namazını bilen varsa, beri gelsin?.. Çerkes namazı, Çeçen namazı da var mı?..

Görüldüğü gibi, bölücülük sadece TÜRKLÜK'te değil; aynı zamanda İSLAM'da!..

Ve sadece TÜRKİYE içindeki ÇERKESLER arasında değil; ÇERKESLER'in anayurdu KARAÇAY-ÇERKES CUMHURİYETİ'nin başkenti ÇERKESK'te hem de bir "çerkes" tarafından yapılmakta!..

Adamlar sadece TÜRKLER'le TÜRKİYE'deki ÇERKES kökenlileri irbirinden kopartmaya çalışmıyor, ÇERKES vatanındaki ÇERKESLER'i de kendi aralarında MÜSLÜMAN-HIRİSTİYAN-THA DİNİNDEN olanlar, ADİGE NAMAZI - ARAP NAMAZI kılanlar diye bölmeye çalışıyor!..

Zaten Ruslar TÜRKLER'i TÜRK BOYLARI'nı böleceği ikadar bölmüş, karışıklık çıksın diye sun'i cumhuriyetler oluşturmuş.

Meselâ KARAÇAY-ÇERKES Cumhuriyeti TÜRK olduğundan kimsenin şüphe duymadığı KARAÇAY boyu ile Hint-Avrupaî gösterilmek istenen ÇERKES boyunu bir araya getirmiş. KABARTAY-BALKAR Cumhuriyeti ise Hint-avrupaî gösterilmek istenen KABARTAY boyu ile, yine TÜRK olduğundan şüphe duyulmayan BALKAR boyunu birleştirmiş!.. ÇERKESLER kendi adlarındaki cumhuriyette bile azınlıkta!..

ABHAZLAR da öyle!.. Rakamlarla verdik!

Bu durumda yapılacak olan nedir?.. Tekrar tekrar bölünmek değil, BİRLİK olmak!.. Ama ÇERKEZİSTAN'da bile çoğunluk sağlanmamışken, bir bölücü çıkıp TÜRKİYE'deki ÇERKES asıllıların aklını karıştırıyor!

Bakın, Lozan delegelerimizden RIZA NUR, ta 1920'lerde bu konuda ne değerlendirme yapmış:

- "Zulümden kaçıp TÜRKİYE'ye gelen ÇEÇEN, ÇERKES, ASETİN, İNGUŞ, ABAZA, hepsi ÇERKES sayılır!.. Hepsi de ÇERKES propogandası yapar!"

- "Halbuki, esas yurtları ÇEÇENİSTAN, ÇERKEZİSTAN, OSETYA, DAĞISTAN'dakiler de 'TÜRKLER gelip bizi kurtarsın' diyerek TÜRKLÜĞE SARILIRLAR!.."

- "Vaktiyle çarlar KAFKAS dağları soylularının, bilhassa Çerkes beylerinin çoğunu saraya subay, er olarak hizmete alırlardı. Bunların çocuklarını toplar, Ruslaştırır, hıristiyan yaparak büyütürlerdi. Bunlar Çar'ın hassa ordusunda yer alırdı. Kızları da saraya hizmetçi olarak alır, hıristiyanlaştırırlardı."

- "Yani Çerkesler OSMANLI sarayında olduğu gibi, Rus sarayında da el üstünde tutulurlardı. Bu tarz iş yapma onların kanında olan bir şeydir."

- "Kendilerini soylu ve yüce bir millet olarak görürler ama, küçümsedikleri milletlere uşaklık ve paralı askerlik yapmaktan da kaçınmazlar!.. Bu uğurda hayatlarını dahi verirler."
(Rıza Nur, Millî Kıyam)

Biz MÜSLÜMAN TÜRKLER ile HIRİSTİYAN GAGAUZ TÜRKLERİ'ni, ŞAMANİST YAKUT TÜRKLERİ'ni, TUVA TÜRKLERİ'ni, BUDİST MOĞOLLARI bir araya getirmeye çalışırken, adam hem yukarda anlatıldığı gibi kendini TÜRKLER'den üstün görüyor, hem de kendi halkı ÇERKESLER'i bile bölmeye uğraşıyor!..

Zaten Ruslar TÜRKLER'i, TÜRK BOYLARI'nı yeteri ikadar bölmüş, ve karıştırmış!.. Yetmez mi?

Eskazâ TÜRKİYE bölünse, GÜNEYDOĞU'da bir KÜRDİSTAN, KUZEY ANADOLU'da bir LAZİSTAN, GÜRCİSTAN, ACARİSTAN, BOLU civarında bir ÇERKEZİSTAN kurulacak olsa... TÜRKİYE buna razı da olsa, aAcaba böyle bir şey gerçekleşebilir mi?..

Olamaz!.. Çünkü Laz bölücülerin talep ettiği bölgede Batılılar, RUM PONTUS devleti kurmayı düşünüyor!..

Kürtler'in talep ettiği bölgeyi Batılılar BÜYÜK ERMENİSTAN'a katmayı düşünüyor!.. Hiç size bırakırlar mı?.. Hiç yedirirler mi o toprakların kaynaklarını, küçülmüş, her türlü savunma ve Devlet olma imkânını kaybetmiş o küçük ve başsız topluluklara?..

Hiç KARTAL'dan kopmuş TÜY, rüzgârın etkisiyle şuraya buraya savrulmaktan kurtulabilir mi?.. TÜY'ün gücü KARTAL'ın gövdesine yapışık olduğu sürecedir!..

Nitekim EMPERYALİZM'in sözde kalkmasından sonra, 1960'lardan beri sözde bağımsızlığına kavuşan bir sürü ülke, kurulan bir sürü sözde devlet, eskisinden bin beter sıkıntıya düşmüşlerdir!.

Kuzey Irak'ta Barzanî ve Talabânî grupları bile birleşip tek bir devlet kuramadı, Amerika'nın, Avrupa'nın bütün desteğine rağmen!.. Orada iki ayrı idare var!.. Ve Amerikalılar çekildikten sonra kinleri bileylenmiş olan Araplar onların canına okuyacak!..

TÜRKİYE'de ZAZALAR kendi haklarından vazgeçer de, bulundukları toprakları KIRMANÇLAR'ın kontrolüne terkeder mi?..

KARADENİZ bölgesinde ACARLAR, GÜRCÜLER,

ABAZALAR , LAZLAR ve RUMLAR aynı yörelerde yaşamıyor mu?... Bunların birbirine girmesi ve hepsinin zarar görmesi işten bile değil!..

Zaten bu tip olaylar 1991'de SOVYETLER BİRLİĞİ'nin dağılmasından sonra ortaya çıkan cumhuriyetlerde yaşanmadı mı?.. Hiç mi ders almayacağız?..

ÖZBEKİSTAN'da ÖZBEKLER ile KIRGIZLAR, gene ÖZBEKLER ile MESKETLER birbirini öldürdü!.. Ne için bir hiç için!... Çünkü hepsi ayrı ad taşıyor ama, aynı soydan!.. Sadece ayrılıklar Ruslar tarafından keskinleştirilmiş!..

En kanlı eylemler de GÜRCİSTAN'da oldu. GÜNEY OSETYA, ABHAZYA ve ACARİSTAN bağımsızlık için GÜRCİSTAN ile mücadeleye girdi!.

TÜRKİYE kadar büyük olan YUGOSLAVYA 6-7 parçaya bölündü. Yüzbinlerce insan öldü!.. Ne oldu?.. Her parça ya Amerika'nın, ya da Avrupa Birliği'nin hegomonyasına girdi!.. İnsanlar bütün varlıklarını kaybettiler, sürünüyorlar!..

Mikro milliyetçiliğin sonu felâkettir!.. Son 15 yıl bunu çok açık bir şekilde gösterdi!.

İşte günümüzün bir kaç yüz bölücüsünün düşünemediği bu gerçeği, 70 yıl önce ATATÜRK, bu TEK milletli, kaynaşmış DEVLET'in temellerini atarken şöyle dile getirmiş:

- "Bugünkü TÜRK MİLLETİ SİYÂSî VE İÇTİMÂî CÂMİÂSI İÇİNDE kendilerine KÜRTLÜK fikri, ÇERKESLİK fikri, ve hattâ LAZLIK fikri veya BOŞNAKLIK fikri propoganda istenmiş vatandaş ve milletdaşlarımız vardır."

- "Bu yanlış adlandırmalar, bir kaç DÜŞMAN ÂLETİ GERİCİ BEYİNSİZ'den başka, hiç bir millet ferdi üzerinde KEDERLENDİRMEKTEN başka hiç bir tesir doğurmamıştır!.."

- "Çünkü bu millet fertleri de tüm TÜRK TOPLUMU gibi, aynı ORTAK GEÇMİŞ'e, TARİH'e, AHLÂK'a, HUKUK'a sahip bulunuyorlar!!"

ATATÜRK'ün "yanlış adlandırma" dediği husus, "Sen Çerkes'sin, TÜRK değilsin" ifadesidir... Kişi TÜRK SOYU'ndan, ÇERKES BOYU'ndan olabilir. Onun çerkes olması, tâ baştan beri anlattığımız gibi, onu TÜRKLÜK'ten çıkarmaz!.. Ama kendini sırf "Çerkes" kabul ederse; 6.000 yıllık, hatta 15.000 yıllık bir geçmişten kendini kopartmış olur. Çünkü bu 15.000 yıl içinde Çerkesler'in ataları da, TÜRKİYE'deki TÜRKLER'in ataları da aynıdır. Sonradan GÖK-TÜRK diye bilinen TEVRAT'ta ve KUR'AN'da yer alan KUTSAL İNSAN'dır!.

Biz en az 6.000 yıldır, yani HZ. NUH'un oğlu YAFES'ten beri aynı soydanız!. Aynı özellikleri taşıyoruz!.. Aynı tarihi, aynı ortak geçmişi yaşadık!.. Aynı dini, örf ve âdetleri, aynı ahlâkı benimsedik!.. Ufak tefek yöresel farklılıklar bizim kültürümüzü zenginleştirir, bizi ayrı yapmaz!..

Bir Çerkes'in (ister TÜRK vatandaşı olsun, isterse Kabartay-Çerkes bölgesinde yaşasın) görünüşü, dinî, dili, huyu, ahlâkı, örf ve âdeti bir Avrupalı'dan, bir Arap'tan, bir Rus'tan daha çok, bize benzer.

Bu yazdıklarımız, şimdi yazımızı okuyan KAFKAS kökenli vatandaşlarımıza, belki ilk başta ters gelebilir... Ama salim kafayla düşündüklerinde bize hak vereceklerdir.

Ayrıca ATATÜRK;

- "GÖÇMENLER, kaybedilmiş topraklarımızın hâtıralarıdır!"

diyerek, sadece TÜRKİYE'ye göç etme durumunda kalmış kardeşlerimizi değil; onların terkettiği toprakları ve geride bıraktıkları akrabaları, yakınları ile de alâkalı olduğunu ortaya koymuştur. Aslında bu, TÜRKİYE'nin DIŞ SİYASET'inin en önemli kuralıdır. Maalesef son 60 yıldır büyük ihmale uğramıştır.

Göçmenlerin terketmek zorunda kaldığı topraklar, büyük TÜRK YURDU'dur!..

ATATÜRK milliyetçiliği, hem TÜRKİYE TÜRKLERİ, hem de sınırlarımız dışında kalan bütün TÜRK BOYLARI ile ilgilidir!.. Bu bizim abartmalı yorumumuz değil, tamamen kendi ifadesidir:

- "TÜRK MİLLETİ, ASYA'nın garbında, AVRUPA'nın şarkında, kara ve deniz sınırları ile ayırt edilmiş, dünyaca tanınmış büyük bir yurtta yaşar. Onun adına TÜRK ELİ derler!"

- "TÜRK YURDU çok daha büyüktür. Yakın ve uzak zamanlar düşünülürse, TÜRK'E YURTLUK ETMEMİŞ BİR KIT'A YOKTUR!.. Bütün dünyada, ASYA, AVRUPA, AFRİKA , TÜRK atalarına yurt olmuştur!"

- "Bugün dünya-yı beşeriyette asgarî 100 milyonu mütecâviz nüfustan mürekkep bir TÜRK millet-i azimesi vardır!"

Bu ifadenin dile getirildiği tarih 1933... O zaman TÜRKİYE'nin nüfusu 17 milyondu!.. Şimdi dünyada en az 250 milyon TÜRK var ki, ATATÜRK bunu YÜCE MİLLET diye anıyor!..

- "Ve bu MİLLET'in saha-yı arzdaki vüs'ati nisbetinde, saha-yı tarihte de bir derinliği vardır!.."

- "Bugün biz bu kitlelerden DİL bakımından, GELENEK, GÖRENEK, TARİH bakımından kopmuş, ayrılmış, çok uzaklara düşmüşüz!.. TÜRKÇE'miz bile BATI TÜRKÇESİ!.. Demek ki bir de DOĞU TÜRKÇESİ var!.. Bizim kulandığımız mı doğru, onların kullandığı mı?.."

- "Bunun hesabını yapmakta fayda yoktur!.."

- "Onların bize yakınlaşmasını bekliyemeyiz!.. BİZİM ONLARA YAKLAŞMAMIZ GEREKLİ!.. TARİH bağı kurmamız lâzım!.. FOLKLOR bağı kurmamız lâzım!.. TÜRKOLOJİ alanında merhaleler katetmemiz lâzım!.. Kim yapacak bunları?.. ELBETTE BİZ! " (29.10.1933)

Görüldüğü gibi ATATÜRK, OSMANLI DEVLETİ'nin bilhassa son 300 yıl içine düştüğü sıkıntılar dolayısiyle, ASYA'da, AVRUPA'da, AFRİKA'da, hattâ AMERİKA kıtalarında işgal ve zulme uğrayan TÜRK BOYLARI ile ilgilenilemediğinden, bu kardeş boylar ile aramızda bir kopukluk meydana geldiğinden şikâyet ediyor, ve yol gösteriyor. Onların bize yakınlaşmasını bekliyemeyiz!.. Biz mutlaka harekete geçip, unutulmuş TARİH ve KÜLTÜR bağlarını mutlaka kurmak zorundayız!..

Öyleyse TÜRKLER'i, bütün bu akraba soy ve boyları, aşiret ve oymakları bölmek değil; bilâkis BİRLEŞTİRMEK gereklidir!..

Aradaki farklı örf ve âdetlerden kötülerini ortadan kaldırmak, iyilerini benimseyip yaygınlaştırmak gereklidir!.

Dildeki LEHÇE ve AĞIZ farklılıklarını çok iyi değerlendirerek, kelimeleri ORTAK TÜRKÇE'ye almak gereklidir!.. Böylece TÜRKÇE, dünyanın en zengin dili olacaktır!..

Biz bir TÜRK'ün bir LAZ kadar çalışkan, bir AZERÎ kadar müziksever, bir ÇEÇEN kadar cesur, bir ÖZBEK kadar şâir, bir ÇERKES kadar güzel, bir TATAR kadar ticarette becerikli, bir KIRIM TATARI kadar dirençli, bir OSMANLI kadar teşkilatçı olmasını isteriz!.

Her bir BOY'da, hattâ her bir OYMAK'ta diğerinde bulunmayan çok üstün vasıflar vardır. Ama bunun yanısıra bazı kötü huylar, kötü alışkanlıklar da vardır.

Biz, İYİLER'i yaygınlaştırıp, KÖTÜLER'den sıyrılmak ve bütün dünyaya örnek olacak bir İNSAN haline gelmek isteriz!... Ancak böyle bir insana TÜRK deriz!..

Bu da bölerek, ayırarak değil, BİRLEŞTİREREK olur!

***
  • DİĞER BÖLÜMLER : YİNE BÖLÜCÜLÜK , DOĞU ANADOLU'NUN TÜRKLÜĞÜ , DÜNYA MEDENİYETİNDE TÜRKLERİN PAYI , BÜYÜK ARAŞTIRMACI KÂZIM MİRŞAN'IN TESBİTLERİ