KUZEY ANADOLU'NUN TÜRKLÜĞÜ


ÇERKESLER - 2

Çerkesler'in İslâmiyet'ten önce şu tanrılara taparlardı:

SOZERİS : Ekinlerin koruyucusu

AHİN : Hayvanların koruyucusu

ZEİGUT: insanları kazaya, belâya ve savaşta koruyan tanrı

MEZİT: Av tanrısı (altın tüylü bir domuz üzerinde gezdiğine inanılırdı)

YEMİŞ : Koyun sürülerinin koruyucusu

TLEPŞ : Demirciler tanrısı

HEPEGUAŞ: Deniz tanrıçası

PSEGUAŞA: Su perisi (yağmur duası ona yapılırdı)

HATEGUAŞ: Bahçelerin koruyucusu

TLOHUMİŞ

ŞEBERİS

HAKUSTAŞ (NATUHAY ve ŞABSUĞLAR'ın kabile tanrısı)

KODEŞ : Deniz tanrısı (balık şeklinde tasvir edilirdi)

THAHALEK (ev tanrısı)

THAKAFESU (yine ev tanrısı)

ŞİBLE (fırtına ve gök gürültüsü tanrısı)

THA (en büyük TANRI)

MERYEM (arıların tanrısı, büyük tanrıTHA'nın anası)

Böyle bir "tanrılar listesi", ÇERKESLER'in balıkçılıkla, tarımla, demircilikle, hayvancılık ve arıcılıkla uğraştığı göz önünde tutulursa, kolay anlaşılabilir.

Bu kültüre MERYEM motifinin hıristiyanlığın etkisi ile girdiği açıktır. Bir okurumuzun gönderdiği ÇERKES TARİHİ KRONOLOJİSİ'nde de görüldüğü gibi ÇERKESLER, Hristiyanlar ile yakın münasebette idiler. Romalılar'ın hükmü altına da girmişlerdi. Bu yüzden İSLAMİYET öncesi dinlerinde Hıristiyan motifler görmemiz bizi şaşırtmıyor.

. Roma İmparatorluğu'nun M.S.450'de bölünmesiyle ortaya çıkan DOĞU ROMA (BİZANS) devleti ve SIRBİSTAN topraklarından ta RUSYA içlerine kadar olan bölgeler hep ORTODOKS hıristiyan idi. Zaten bölünmeye de KATOLİK-ORTODOKS farklılığı sebep olmuştu. ADİGELER'in 500'lerde Hıristiyan olmaya başlaması, onların BİZANS etkisinde ORTODOKS olduğunu gösterir. Ancak mektubu gönderen okurumuz "ÇERKESLER'in 13. Asırdan itibaren KATOLİK mezhebinin KAFKASYA'da, dolayısiyle ÇERKESLER arasında yayıldığını" söylüyor... Halbuki dönem MOĞOL İSTİLÂSI dönemidir. ÇERKESLER, geniş yaylaklardan dağ eteklerine sıkıştırılmışlardır. Bu durumda ÇERKESLER nasıl "katolik" olmuştur, bu husus pek açık değil! Onu da biz aşağıda açıklıyacağız.

Ayrıca, ÇERKESLER'in önemli bir kısmının eski dinlerini İSLAMİYET'e kadar koruduğu anlaşılıyor.

İkincisi, gene bu okurumuz, ÇERKESLER'in " ortodoks olması, katolik mezhebine dönmesi" hususunda hiç bir "zorlama"dan bahsetmezken, "16. Yüzyılda İSLAMİYET'in onlara ZORLA kabul ettirildiğini" öne sürüyor!..

16. Yüzyıl bölgede hâkim olan OSMANLI Devleti'nin en güçlü dönemidir. Zaptettiği toprakların hiçbirinde yerli halkı hiç bir zaman zorla MÜSLÜMAN yapmaya kalkışmamış olan OSMANLI, neden ÇERKESLER'i zorla Müslüman yapsın ki?..

Neden Bulgarlar, Sırplar, Romenler, Hırvatlar, Lehler, Macarlar, Yunanlar dururken ÇEÇENLER hedef alınsın? Böyle bir zorlamayı hangi dönem yazarı dile getirmiştir?

Kaldı ki, zorlama olsa dahi; bu, bütün ÇERKES halkının toptan MÜSLÜMAN olmasını izah eder mi? Ruslar 70 yıl herkesi ATEİST yapmaya zorladılar, muvaffak olabildiler mi?

Gerek şudur ki, bölgedeki hemen bütün TÜRK boyları gibi, ÇERKESLER de istiyerek MÜSLÜMAN olmuşlardır.

GÜRCÜLER'in bir kısmı Müslüman olmuş, ACAR adını almıştır.

Yine OSETLER'in bir kımı Müslüman olmuş, bir kısmı Hıristiyan kalmıştır.

BULGARLAR'ın bir kısmı Müslüman olmuş, POMAK adını almıştır (POMAK diye bilinenlerin dışında Müslüman olan BULGARLAR da vardır).

Vaktiyle MÜSLÜMAN olan OĞUZLAR'a da TÜRKMEN denilerek diğerlerinden ayrılmıştı... Ama ÇERKESLER, ÇEÇENLER, ADİGELER hemen hemen toptan MÜSLÜMAN oldukları için ad değişikliği olmamıştır. İSLAMİYET, ÇERKESLER'e KIRIM üzerinden ulaşmış ve FERAH ALİ PAŞA'nın gayretleri ile sağlanmıştır. Ancak bu, asla zorla olmamıştır!

Eski ÇERKES dinine dönersek, ne mabetleri, ne de daha sonra kiliseleri yoktu!.. Kurban törenleri, dualar kutsal sayılan ağaçların altında yapılırdı. Bir ruhban sınıf ta yoktu. Kurbanlar, kayd-ı hayat şartıyla seçilen bir "ihtiyar"a teslim edilirdi... Bu da, diğer TÜRK boylarındaki ŞAMAN anlamına gelir. Yani ÇERKESLER, büyük ölçüde ŞAMANİST idiler.

ÇERKESLER'in GREKLER ile teması, M.Ö. 700'lerde kurulan ve M.Ö.500'lere kadar varlığını sürdüren KİMMER (BOSFOR) krallığı döneminde olmuştur. Bu devletin başşehri PANTİKAPEA ve DİOSKURİA, TANAİS gibi şehirler ticaret kolonileri olarak bu ilişkiyi sağlamıştır. Bu devirde yaşamış olan yazar SEYLAX, onlardan KERKETES diye söz eder. Daha sonraki yazarlar STRABON ve PLİNUS bu havalide yaşayan tüm halkı SRAKES ve KE-KETE diye tanımlar.

Araplar M.S. 700'lerde KAFKASYA'ya yöneldiklerinde ÇERKESLER'in yaşadığı bölgeye KAFİRİSTAN derlerdi. O tarihlerde bölge HAZAR TÜRKLERİ'nin hâkimiyeti altında idi. HAZAR Devleti'nin varlığı bölgeyi ORTA ASYA'dan gelen akınlardan bir süre için korudu. Zaten dağlık bölge göç için geçit vermiyordu. Böylece ÇERKESLER, kendi ŞAMANİST kültürlerini, ve daha sonraki Hıristiyan özelliklerini 1500'lere kadar korudular… ÇERKES ayırımcıların "kültürel farklılık" dediği hususlar buradan kaynaklanır. ÇERKESLER en geç MÜSLÜMAN olmuş TÜRK boylarındandır.

HAZAR imparatorluğu'nun dağılması, ardından 1000'li yıllarda ARAP İSLAM İMPARATORLUĞU'nun parçalanması sonucu, ÇERKESLER Venedik ve Ceneviz tacirlerinin akınına uğradı... Hemen bütün KARADENİZ sahil kentleri tircaret kolonileri haline dönüştü.

İşte 1200'lerden itibaren bir kısım ÇERKES'in KATOLİK olması, bu tacirlerle birlikte gelen misyonerler sayesinde gerçekleşti.

CENGİZ HAN ve oğulları, ÇERKESLER' in mukavetimini kırarak bölgeyi ele geçirdiklerinde, Cenevizliler'in kolonilerini tahrip ettiler. Ama kendilerine kılavuzluk ve işbirliği teklif eden Venedikliler'e dokunmadılar.

Böylece Venedikliler kanalıyla katolik propogandası sürdü... CENGİZ HAN soyu din üzerinde değil, ticaret ve siyaset üzerinde dururdu.

Ancak bu dönemde dile getirilmesi gereken çok önemli bir durum ortaya çıktı.

Venedik ve Cenevizli tacirler bölgede esir ticaretine başladılar. KIPÇAK (DOĞU TÜRKLERİ) ve ÇERKES (BATI TÜRKLERİ'nden) köleleri BİZANS'a, MISIR'a, ENDÜLÜS'e (İSPANYA) götürüp sattılar!.. Bu köleler genellikle CENGİZ HAN ordularının ORTA ASYA ve KAFKASYA savaşlarında esir ettikleri askerler ve sivil halk idi.

MOĞOLLAR onları Venedikli, Cenevizli tacirlere satıyor, onlar da götürüp başka ülkelerde pazarlıyordu.

MISIR'da aynı tarihlerde kurulan KÖLEMEN DEVLETİ, SELÇUKLU zamanında zekâsıyla, bileğinin gücüyle sivrilen kölelerin devlet kademelerinde yükselmesi, ordu kumandanı olması, sonra da kendi adlarına devlet kurmasıyla oluşmuştur. Daha sonraki MISIR ÇERKES KÖLEMEN DEVLETİ işte bu kölelerin torunlarının aynı şekilde yükselip Devlet'i ele geçirmeleriyle meydana gelmiştir.

Yoksa ÇERKESLER, MISIR'a sefer düzenleyip zaptetmiş falan değillerdir!..

Tabii bu olay, TÜRK ve İSLAM toplumlarında "kölelik" anlayışının EMPERYALİST ve KÖLECİ BATI DÜNYASI'ndan ne kadar farklı olduğunu ortaya koymaktadır.

Evet, savaşta esir düşen asker "köle"dir ama, kaabiliyetine göre insan olarak değerlendirilir. Hatta bir devlet başkanı olabilir, kimse buna hayret etmez!..

OSMANLI padişahlarının önemli bir kısmı da köle olarak satın alınan cariyelerden olma çocuklardır... Padişah anası da SULTAN sayılırdı.

Ne cariyelerin ırkı, ne de köle statüsü, kadın-erkek onların yükselmesine, itibar görmesine engel teşkil etmemiştir.

Ancak "köle" uygulaması, ÇERKESLER'de eskiden de vardı... Hatta bölgenin tamamen OSMANLILAR'ın eline geçmesinden sonra da, yani savaş ve koloni ticareti ortadan kalktıktan sonra da bu uygulama sürmüş, bir kısım ÇERKESLER gönüllü olarak OSMANLI sarayına kızlarını "cariye" vermeye devam etmişlerdir.

OSMANLI DEVLETİ'nin zayıfladığı 18-19. asırlarda dışardan fazla köle gelmediği için, ÇERKES köle ve cariyeler Saray'da ve Devlet kademelerinde önemli mevkilere gelmişlerdir.

Burada en dikkat çekici olay, MASON olan tek OSMANLI PADİŞAHI 5. MURAD'ı tahta geçirebilmek için yine onun gibi mason olan MİTHAT PAŞA, HÜSEYİN AVNİ PAŞA ve KAYSERİLİ AHMET PAŞA'nın SULTAN ABDÜLAZİZ'i tahttan indirmeleri ve daha sonra öldürmeleri üzerine, ÇERKES HASAN adlı bir yüzbaşının BAKANLAR KURULU'nu basıp SADRAZAM HÜSEYİN AVNİ PAŞA'yı öldürmesi, bazı bakanları da yaralamasıdır!..

Sebep, ABDÜLAZİZ'in gözdelerinden birinin, ÇERKES HASAN'ın akrabası olması idi!.. Yani eniştesi öldürülmüş, böylece Hasan'ın Saray'daki beklentileri son bulmuştu.

ÇERKESLER'in bu "köle-cariye" uygulamasını anlamak zordur. Bundan 70 yıl kadar önce MİLLİ MÜCADELE ve LOZAN hatıralarını yazan RIZA NUR, Çerkesler'in o dönemdeki ve Osmanlı sarayındaki davranışlarından çok rahatsız olarak şöyle yazmışıtır:

- "Zulümden kaçıp TÜRKİYE'ye gelen Çeçen, Çerkes, Asetin, İnguş, Abaza hepsi Çerkes sayılır... Hepsi de Çerkes propogandası yapar."

- "Halbuki, esas yurtları ÇEÇENİSTAN, ÇERKEZİSTAN, OSETYA, DAĞISTAN'dakiler de 'TÜRKLER gelip bizi kurtarsın' diyerek TÜRKLÜĞE SARILIRLAR!.."

- "Vaktiyle çarlar KAFKAS dağları soylularının, bilhassa Çerkes beylerinin çoğunu saraya subay, er olarak hizmete alırlardı. Bunların çocuklarını toplar, Ruslaştırır, hıristiyan yaparak büyütürlerdi. Bunlar Çar'ın hassa ordusunda yer alırdı. Kızları da saraya hizmetçi olarak alır, hıristiyanlaştırırlardı."

- "Yani Çerkesler OSMANLI sarayında olduğu gibi, Rus sarayında da el üstünde tutulurlardı. Bu tarz iş yapma onların kanında olan bir şeydir... Kendilerini soylu ve yüce bir millet olarak görürler ama, küçümsedikleri milletlere uşaklık ve paralı askerlik yapmaktan da kaçınmazlar. Bu uğurda hayatlarını dahi verirler." (Rıza Nur, Millî Kıyam)

Biz ise Çerkes kökenli vatandaşlarımızı bu yönleri ile değil, DÜZCE isyanı ile değil; TÜRKİYE CUMHURİYETİ'nin kurulmasından hemen önceki diğer isyanların bastırılmasındaki katkılarıyla, kahramanlıklarıyla, hatırlamak isteriz.

***
  • DİĞER BÖLÜMLER : ÇERKESLER - 2 , ÇERKES TARİHİ KRONOLOJİSİ ,DOĞU ANADOLU'NUN TÜRKLÜĞÜ , DÜNYA MEDENİYETİNDE TÜRKLERİN PAYI , BÜYÜK ARAŞTIRMACI KÂZIM MİRŞAN'IN TESBİTLERİ