Site hosted by Angelfire.com: Build your free website today!
 

   insan sevdiğini düşündüğü birini neden aldatır. olayın başına dönüp birlikte 
  herşeyi yeniden yaşayalım. ve görelim bakalım hangi aşamada ipler kopuyor 
  köprüler atılıyor. 


erkek penceresi; 
erkek kadını görür ve beyninden vurulmuşa döner. evet hayallerinin kadını, 
bir içim su dilber karşısındadır. erkek ona kendini farkettirmek için ne 
diller döker. her buluşmada ona kırmızı güller alır. arabaya binerken ve 
inerken kapılar açılır. tüm efsaneler ahuyu etkilemek için kulağına 
fısıldanır. kadın yavaş yavaş etklilenmektedir. bir gün gelir aşkına cevap 
alır. ve evlenirler. ilk bir kaç gün bulutların üstünde uçarlar. sabahları 
kahvaltı birlikte hazırlanılır, herşey beraber yapılır günler böyle akıp 
giderken artık yavaş yavaş ayaklar yere basmaya başlar. erkek bir gün sabah 
uyandığında eşinin gözlerinin şiş olduğunu ve bu durumun ona yakışmadığını 
farkeder.sürekli makyajlı gördüğü birtanesi makyajsız alalalede oluverir 
birden.erkek akşam eve geldiğinde afroditin kendini karşılamasını 
beklemektedir. oysa karşısında saç baş dağılmış pejmürde biri vardır. 
yemekler annesinin yemekleri gibi değildir. su istediğinde eşi mırın kırın 
eder ve cevap vermeye başlar. futbol rahatça izleyemez, sürekli kadın 
kendisi ile ilgilenmesini ister. işte zaten canı çıkmaktadır. bari evde 
huzuru bulsa. ama nerdeeeeee. bir şu geceler yokmu. ahhh ahhh eskiden 
öylemidir ya. yok yorgunmuş, yok başı ağırıyormuş. 

kadın penceresi; 
kendisini sürekli güldüren, prenses gibi davranan hoş bir erkek ile tanışır. 
erkek mis gibi kokmakta ona çiçekler taşımakta, aşk nağmeleri 
fısıldamaktadır kulağına. ayakları yerden kesilir. evlenirler. erkek aniden 
ekonomik nedenlerden ötürü gül almayı bırakır. malum düğün masrafları çok 
tutmuştur ve biraz kemer sıkılacaktır. işten yorgun gelen eş artık sadece 
kafasını dinlemek istemektedir eşini değil. eşi maç zamanları başka hiçbir 
şey görmez olur. ne olurki sani 90 dak. çenesini kapasa. artık 
duyarsız,bencil bir erkek vardır karşısında. bırakın sohbet etmeyi 
gömleği,pantolonu ütülü değil diye, yemeklerin tuzu fazla diye erkek avazı 
çıktığı kadar bağırmaktadır kendisine. eskiden misler gibi kokan eş artık 
haftada bir duş alır,eve gelir gelmez kanepeye pijamaları ile uzanır. eşinin 
onu mutlu etmek için harcadığı onca emeği görmez. mutsuzluk dolu günler 
başlar. 


bu mutsuzluklar yaşanırken kadın ve erkek başka bir yerlerde kendine çok 
müşfik davranan birileri ile tanışır. evde sırça köşkünde arayıpta 
bulamadığı ilgi ve sevgiyi işte bu kollarda bulur yada bulduğunu zanneder. 
ve eşini seçmekle yanlış tercih yaptığını düşünür. sonra bu yeni kişi ile 
birlikte olur. her şey yolunda gider, bir gün sıradanlık artık onu sıkana 
kadar. 

ÇARE: neden kusuru önce kendimizde aramıyoruz. her iki cinste ilk günkü gibi 
itinalı davransa sorun kökten çözülmez mi acaba. eğer değer diyorsanız 
sevgilinize, nişanlınıza,eşinize daha bir sıkı sarılın. kırılan kalpleri 
tamir etmeye çalışmaktansa, kalp kırmamak daha anlamlı olmazmı ne dersiniz