NİSANDIR
Nisandır, gözlerinizi kapatırsınız. Ilık bir rüzgar, mis kokulu.
Mor salkımlar yakalar köşe başlarında. Fulya kokuları, nergisler peşinizi
bırakmaz. Mavi mine çiçekleri işlemek istersiniz her yere. Aşk
mevsimi gelmiştir.
Sabahları daha erken kalkılır. Bu, kahvaltı yapabilmek demektir. Ne
demiştir Cemal Süreya , "Yemek yemek üstüne ne düşünürsünüz
bilmem, ama kahvaltının mutlulukla bir ilgisi olmalı"... Üşenmeyip
gidip, simit alınır, meyve suyu sıkılır, yumurta haşlanır.
Bazen küçük yürüyüşlere bile zaman kalır. Şu köşede bir fırın
açılmıştır, az ilerde bir çiçekçi. Mahalleye beyaz bir köpek
gelmiştir. Eski dost, dişi kedi Sultan, ağaç tepelerinde çapkınlığa
başlamıştır. Dönüşte asansörü kullanmaz, merdivenleri ikişer
üçer çıkarsınız.
Tüm vitrinleri eflatunlar, pembeler, maviler kaplamıştır. Ucuzluğu
bekleyecek haliniz yoktur. İçinizdeki renk dışavursun istersiniz. Kazıklandığınızı
bile bile birkaç parça şey almadan çıkmazsınız mağazadan. Kutular
açılır, yazlık takılar bulunur. Hava daha çok ısınmamıştır.
Zemheri zürafası gibi olsanız da fark etmez. Bir kere içiniz ısınmıştır.
"Ben her bahar aşık olurum" şarkısı aslında herkes için
yapılmıştır. Evli bekar, genç yaşlı hiç fark etmez. Etrafta aşık
olunacak birileri hep vardır. Yavaş yavaş flört etmeye başlarsınız.
Çift anlamlı sözcükler, küçük kahkahalar, çapkın bakışlar.
"Bir şey var aramızda" şiiri dilden dile dolaşır. Sokakta yürürken,
çalışırken, ya da alakasız yerlerde kendi kendinizi gülümserken
yakalarsınız. Fark edip soranlara "Beni bu havalar mahvetti.",
ya da "Yok bir şey, aklıma bir şey geldi de..." yollu yanıtlar
verirsiniz. Aslında bir şey vardır, tam yüreğinizin ortasında kanat
çırpmaktadır. Bir heyecan dalgası yalayıp geçer ara sıra. Hep böyle
olsam dersiniz. Bu işle doğrudan ilgisi olmayanları da etkileyen bir
olumluluk sinmiştir üstünüze. Başka zaman olsa, bar bar bağıracağınız
durumlarda olgunca gülümsersiniz. "Bırak ben yapayım"
dersiniz, "Önemli değil" dersiniz. Bir sevecenlik akar gider
üzerinizden tüm canlılara.
Durmadan bir şeyleri unutursunuz. Anahtarı kapının üzerinde, çantanızı
iş yerinde. Yolunuzu kaybedersiniz. "Aman sarsağın biriyim
zaten" diye geçiştirirsiniz. Kışın böyle şeyler olmamıştı.
Neyse ki enerji dolusunuzdur. Oraya koşturur, buraya koşturur, yüklersiniz
akılsız başınızın cezasını ayaklarınıza.
Şiirler karalarsınız oraya buraya. Ne çok Nisan şiiri yazılmış şaşarsınız.
Şarkılar mırıldanırsınız. Islık çalarsınız biteviye. Her
sevgilinin bir şarkısı vardır. Şarkılardan fal tutarsınız.
Filmlerin en vurucu bölümleri gözlerinizin önüne gelmeye başlar.
"Singing in the Rain"de Gene Kelly ile danseder, "The Way
We Were"de Barbra Streisand'ın ayakkabısını bağlarsınız.
"Love Story"de "Aşk hiçbir zaman pişmanlık duymamaktır"
sözleriyle bağlarsınız işin sonunu.
Nisan yağmurları vardır sonra. Yağmurda ıslanmak için şemsiye
almazsınız. Nisan yağmurları kısa sürer bilirsiniz, hayatınız
gibi. Bir damlasını bile ziyan etmemek için çabalarsınız. Hele
leylaklar da görünmeye başladı mı sağda solda kaçış yoktur.
Dayanamaz, tüm çiçeklerinizi açarsınız.