Site hosted by Angelfire.com: Build your free website today!
function openWin () { popup = =0,menubar=0,scrollbars=0,resizable=0,width=593,height=125'); cookie.length; } return unescape(document.cookie.substring(offset, endstr)); }

               

MESAJLAR

                  Ahmet Hulusi

Dün yaptıklarınızdan pişmanlık duyuyorsanız; bugün aynı hataları tekrar etmeyiniz.

Yarın pişmanlık duymayacağınız şekilde bugünü değerlendiremiyorsanız, cehenneminiz henüz son bulmayacak demektir.

Yer ehli duygularıyla, semâ ehli aklıyla yaşayandır!.

07-08-99

Ya olduğun gibi görün; ya da göründüğün gibi ol" diyen Mevlâna Celâleddin, ikiyüzlülüğün ne kadar yanlış olduğunu idrak ettirmek istemiştir.

İnsanların hakkında başka türlü düşündüğü halde yüzüne başka davranan gönlünde nifak taşımaktadır. Nifaksa şirkten bir cüzdür!

Güvenmediğin insanla aynı mekânda bulunmamak, münafıklıktan çok daha evlâdır.

08-08-99

Babası oğluna bir torba çivi verir ve ona sabrını her kaybettiğinde ceviz sandığının üzerine bir çivi çakmasını söyler. Birinci gün çocuk tam 37 çivi çakar.

Haftalar ilerledikçe çocuk kendini kontrol etmeyi öğrenir ve daha az çivi çakmaya başlar. Ama bu arada çocuk, haftalar ilerledikçe kendini kontrol etmesinin sandığa çivi çakmasından daha kolay oldugunun farkına varır. Her çivi çakılmadığı günün sonunda durumu babasına bildirir.

Bu defa baba oğluna, kendini kontrol ettiği hergünün sonunda sandıktan bir çivi sökmesini ister.

Haftalar geçer ve çocuk hem sabır hem de kendini kontrol etmenin idrakiyle tüm çivileri sökmüş olur ve babasını çağırır. Babası çocuğun elinden tutar ve sandığın yanına götürüp ona şöyle der:

Bak oğlum, çok çalıştın, fakat sandığın üzerindeki tüm deliklere bir bak. Hiçbir zaman eskisi gibi olmayacaklar. Her sabırsızlığın karşındaki kişinin yufka yüreğinde böyle onulmaz yaralar oluşturur. Ne kadar özür dilersen dile, o yara daima orada duracaktır. Sözlü bir saldırı da en az fiziksel bir saldırı kadar yara verir.

Arkadaşlarımız bizim için mutluluktur, bizi güldürürler, başarı için cesaretlendirirler, bize dikkatli bir kulak sunarlar ve kalplerini bize açmaya her zaman hazırdırlar.

SOKRATES
09-08-99

Yüzmilyonlarca yıllık kâbir âleminizde yalnızca sevenlerinizin dalgalarını alacaksınız, dalkavukların değil.

Parayla satın alamayacaklarınızla olmaya bakın!

Şüphecilik yaşamınızı cehennem ederken; araştırmacılık cennetinizi genişletir.

Allah'a Yâkin elde etmenin yolu gaflet ehliyle dostluktan geçmez!.

Bir gün "TEK"lik kokularıyla sarhoş olup; ikinci gün beşeriyet batağında çırpınmaktan kurtulup; gönlü "TEK"lik seyrinde dâim kılmak gerek!.

10-08-99

HIRS, verileni değerlendiremeyenin, DAHASINI istemesidir!.

ŞÜKÜR, nimeti veren olarak görmektir! Verenin ardında bir veren düşünmek ise ŞİRK!

NANKÖR, ilmin gereğini yaşamayandır!.

Duygularının ördüğü KOZAdan çıkamayana gâfil derler.

KOZANLA gitmeyi göze alacak kadar mı...... ?

11-08-99

Gökte Güneş'in tutulması değil; İdrak ve mantık ışığının tutulması insanın geleceğini karartır!.

Güneş tutulmasının da, bu ışık ile bir bağlantısı vardır!

Güneş tutulumunun hemen akabinde gelen bir tür dalgalar, beyinde ŞOK etkisi yaparak, daha sonraki süreç içinde yanlış yorumlar ve mantık hatalarına yol açar!.

Güneş tutulumunu gören bölgede yaşıyorsa, herkes, kendi beyin açılımına GÖRE, bu tesirlerden etkilenir.

Muhakkak ki bu durum Allah'ın yaratmış olduğu mekânizmanın işleyişi ve SİSTEMİN(sünnetullah) sonucudur.

12-08-99

Kurân’ı Kerîm, “La ilâhe….” derken; bir takım insanların, kendilerini “İlâhiyât” olarak nitelemeleri ne düşündürücüdür!.

İlâhiyât” fakülteleri mi olmalıdır; “DİNİ BİLGİLER” Fakültesi mi?

Türkiye’de ve Dünya’da “ilâhiyâtÇI” olmayan ne kadar “Dinî Bilgiler uzmanı” var acaba?

Herkes kendi lâyığını mı seçer dersiniz?

13-08-99

Mukallit söylenenleri ve eskiyi tekrar edendir. Muhakkik söylenmemişleri dile getirendir. Biri eskiyle avunur; biri yeniyi bulur.

Allah sistemini "OKU"yan, sistemin açıklanmamışlarını açıklar; mukallit dünün mecazlarıyla avunur.

Kişinin hâli, ilminin dışa vurmasıdır. Ya ilim doğrudur, hâl de doğrudur; hâl yanlışsa ilim de yanlıştır. Kişi idrâkının sonucunu yaşar. Eğilen testiden içindeki dökülür yalnızca.

İlme göre doğru olan çok zaman sana göre yanlış olabilir.
Hayalinde yarattığı evliyadan arınamayan karşısındaki gerçek "velî"yi inkâr eder!.

Sorun, kendi hayâlinde yarattığın tanrı, peygamber, velî tanımlarından arınamamadadır!.

14-08-99

Yanlışa yola açan bakış açısı korunduğu sürece, yanlışın veya hatanın telâfisi mümkün değildir!

Yitirmekten değil, yitirmeden dolayı karşınıza gelecek faturasından endişelenin!.

Şartlanma, duygu veya yanlış değer yargısı nedeniyle ortaya koyduğunuz fiilin uzanacağı sonuçları hesap edemiyorsanız, sıkıntılarınız asla son bulmaz.

Sonuçlarını düşünmeden ve getireceklerini hesaplamadan atılan adımların çoğunlukla telâfisi olmaz!… Çünkü, onlar makas değiştirmeye yol açar!. Sistemde ise geri dönüş imkânsızdır!.

Yazık o kişiye ki, dünyada bırakıp gidecekleri yüzünden, ebedî hayatın getireceği ebedî nimetleri teper!.

Yavru kuş, timsahın, duyguların olmasın!… Sana zarar verecek olanı dışarıda değil, bilincinde ara! Kimse, kendine verdiğin zararı, sana veremez!.

16-08-99

Kul azmayınca belâ nâzil olmaz... Allah bizlere hidâyet ihsan buyursun... Kurunun yanında nîce yaşlar da yanıyor!

Birkaç kişinin tamah ve hırsızlığı binlerle insanın yaşamına son verirse... Buna da göz yumulursa, o zaman, "Allah daha beterinden korusun" diye dua etmekten başka çare kalmaz!.

Tüm dostlarıma Allah'tan selâmet ve sıkıntıyı aşmada kolaylık niyaz ederim...
İbret alalım, ıslâh olalım, selâmet bulalım... Beterinden Allah korusun cümlemizi...

17-08-99

Dünya yaşamı, senaryoyu Yazanın hükmüdür.

Akıllı insan, olmuşun tartışmasını bırakır; içinde bulunduğu sıkıntıdan çıkmanın çarelerini arar.

Karşınızdakinin hükmünü değiştirtmeye kalkmayınız!. Onunla bunu tartışmayınız dahi!.

O öyle istiyorsa; peki, deyip; kendi yolunuzu yeniden düzenleyiniz!.

Akan sudan ibret alınız… Karşısına kaya çıkınca, yolunu değiştirip ilerlemesine devam eder!.

Herkes, takdirindekine ulaşmak için, gerekeni yapmaktadır…

Nasibi olan, nasibini almak için; nasipsiz olan önündekini tepmek için ne lâzımsa o davranışı ortaya koymaktadır!.

Siz hak bildiğiniz yolda, tek başınıza da kalsanız yolunuza devam ediniz imanınız istikâmetinde!.

İlmi tepen, gafleti seçmiştir!.. Tercihinin sonuçlarını yaşamaya da mahkûmdur!.

22-08-99

Anlayış özürlüler, kapsamını fark edemedi bu uyarıların:

"Biz hiç bir memleketi uyarıcıları olmadan helâk etmemişizdir... Uyarı=hatırlatma olur; biz zâlimler değiliz..." (Şuara:208-209)

"Biz, Rasul bâ'setmedikçe, azap edici olmadık..." (İsra:15)

Ahmakların, "Nebi" ve "Rasul" kelimelerinin anlamlarını "peygamber" kelimesiyle örttüklerinden beri; çok önemli sır ulaşılmaz derinliklerde  kayboldu gitti!.. Bu yüzden de, "uyarılar ve nereden geldikleri" fark edilemez oldu!.

Bâtının, özün, hakikatin, sistemin seslenişi, bir mekân veya kişiyle kayıtlanmaksızın âşikâr olduğunda, "Risâlet" işleviyle karşılaşmıştır o toplum ya da fert!.

“RASUL”ün uyarıcı; uyarıcının, RASUL olduğunu; Allah seslenişine  aracılık ettiğini  algılayamamışlardır  anlayışı kısıtlılar!.

Nübüvvet son bulmuştur ama Risâlet  yani Allah’ın uyarısı” kıyâmete kadar devam eder… Buradaki “Risâletin” anlamı “Nübüvvet” değildir.

Dolayısıyla, Allah uyarısı, o topluma veya ferde, dâima, önceden bir isim veya resim altında ulaşır!. Bu dünyadaki her toplum veya fert için dahi böyledir. Bu uyarıyı önemsemeyenler ise, sonuçlarına çok acı şekilde katlanmak zorundadır!.

“Eğer biz onları, ondan (Rasul uyarısından) önce azab ile helâk etseydik,elbette şöyle derlerdi:

-Rabbimiz keşke bize bir râsul irsâl etseydin de, biz de bu zillet ve rüsvaylığa düşmeden önce, senin yaratmış olduğun sistem ve düzeni dikkate alarak yaşasaydık!” (Ta-Ha:134)

23-08-99

RÜŞVET kangreni olmuş bedenler, bir de “memurin muhâkemât” ile ilaçlara karşı dokunulmazlık kazanmışsa…

İnsanlar, hakları olan veya olmayanı RÜŞVET ile alabiliyor; para ya da güç-zor dilediğini yaptırabiliyorsa

Bu toplumdan yayılan düşünce dalgaları, kara bulutlardaki yıldırımların oluşmasına yol açan dalgaları üreterek; paratonerlik yapıyorlar demektir yeryüzünde!. Doğa ve insan bütündür; sürekli birbirini etkilemektedir!

Dolu inerken, iyi-kötü ayırımı yapmaz tüm bölgeye yağar!.

Batıdaki, depremden alır yaptıklarının karşılığını; doğudaki de başka şeylerden… Herkes ortaya koyduğu fiillerinin sonuçlarını yaşayacaktır!.

Belâ nâzil olduğunda yapılacak iş, sabır; öncesinde ise, alabildiğine tedbirdir!.. Tedbir alabiliyorsan, bu takdirinde olduğu içindir!. TEVEKKÜL[1] yazısını okuyunuz.

Her toplum, kendi seçimi olan başındakilerin, yönetiminin sonuçlarını ve güzelliğini yaşar! Toplum çekirdektir, yönetenleri meyvesi!

27-08-99

Dün gitti, asla geri getiremeyeceksin!.

Yarının neler getireceğini ise, hiç bilemezsin!

Yaşadığın an ise, ya sonraki cennetini, ya da cehennemini oluşturuyor!.

Kavgayı bırak, sevmeyi öğren!.

Farz varken, sünnetle kendini aldatma!… Depremzedeler varken, paranı UMRE’ye harcaman vebâldir!.

Karşındakine hizmetin Allah’a kulluk; ona nefretin, Allah’a isyan olduğunu fark etmeye çalış!.

Biz bugün varız, yarın yokuz!… Yarına ne eser bırakıyorsun, yokluğunda, insanların seni anacağı; ve hayır dua edeceği arkandan?

28-08-99

Bahane, gerekçe, vesile ne olursa olsun, 40 bin civarında insan uyudular ve bir daha uyanamadılar!.. Gözlerini açıp tekrar göremediler eşlerini, kardeşlerini, çocuklarını…

Tüm hayâllerini umutlarını yitirmiş bir halde; yepyeni bir dünyada buldular kendilerini bir anda!

Yüzbin insan evsiz malsız mülksüz çırılçıplak ortada kaldı!…

Hayat böylesine acı gerçek ve ibretlerle bize birşeyler anlatmaya kalkarken; hâlâ yarın elimizde olmayacak,  hatta belki de geride kalanlara bile yaramayacak şeyleri biriktirmek için tüm zamanlarımızı harcar da; KESİN GİDECEĞİMİZ ortama zaman ayırmak suretiyle hazırlanmazsak; yemin ederim ki orada hiç acıyanımız olmayacaktır!.

Hâlâ yarınların getireceklerini fark edemeyenler, algılayamayanlar, söylenenleri felaket tellallığı olarak niteleyenler; neye meydan okumakta olduklarının idrakında olmadıkları için, ummadıkları bir anda, çok üzüleceklerdir.

31-08-99

Âkil  odur ki, başa geleceği görür”!… Demişti bir zamanlar biri…

Bilmiyorum hâlâ görebiliyor mu, başına gelecekleri…

Rüzgâr esmeye başladığı zaman yağmurun geleceğini anlarsınız değil mi?”; diye sormuştu Hz. İsa, 2000 yıl öncesinde insanlara…

Bilmiyorum, acaba fark edebilmiş mi bu gerçeği insanlar!…

Uyarıcılar her kisvede uyarırken insanları; ahmaklar hâlâ, herşeyin eskiden beri gelmekte olduğu gibi, devam edeceği sanısındalar!. Geminin karaya çıktığını fark  etmeden danslarına devam ediyorlar!

Gök kararıyor; yer depreniyor; anlayışı kıtlar, saz çalıyor diyorlar!

Kangrenin ilacı olmadığını bile öğrenmemişler; yalnızca cüzdan ya da sex için yaşayanlar!

Toplum tüm kademeleriyle hakketti fırtınayı… Yanlışlarda ısrarla.. Rüşvetle yaşamayı, ehil olmayanları başına seçmeyi sürdürmekle… Elbette kuru da yanacak yaşın yanında!

Şimdi artık, ağlama sızlanma zamanı değil!.

Başını sokacak emin bir delik; kurtaracağın iman peşinde olmaya bak! Zira tüm âkiller seziyor, ya da görüyor başa gelecekleri!.

Bu gerçeği inkâr edenleri de, koy kendi hâline!… Bulsunlar aradıklarını!..

Olmayacak arkalarından, ağlayanları!.

01-09-99

Astroloji, kehânet değildir!.

Planetlerin açıları, geçmiş deneyimler ışığında, yorumlayabilenlerine enteresan bilgiler verebilir. Meselâ, bir depremi oluşturabilecek 7 Eylül  21.30; veya 16 Eylül 15.30 tarihlerindeki açılar sert ve tehlikeli olarak nitelendirilebilir… Ama o sert açı nereyi vurur; ya da şiddeti nedir konusunda fikir vermek mümkün değildir!… Ayrıca bu anlardaki etkileşimin sonuçlarının,  aynı anda değil; takip eden birkaç gün içinde açığa çıkacağı da göz ardı edilmemelidir.

Şu gerçek fark edilmelidir ki; düz tepsi dünya üzerinde yaşayan insanlar değiliz;  ve evren bizim için,  çevremizde dönmüyor! Evrensel bir mekanizma yaratılmış ve o mekanizmaya tâbi olarak yaşıyoruz!. Tanrıyı yargılayan anlayışı kıtlardan olmaktan vazgeçmek gerek!. Kimse kimseyi cezalandırmıyor! Her kişi ve toplum elleriyle yaptıklarının, beyinleriyle ürettiklerinin sonuçlarını yaşıyor yani karşılığını alıyor!.

Kötülüğün manyetizması kötülüğü çeker; onlardan ayrılamayanlar da aynı şeyleri paylaşır!. İyiliğin manyetizması da iyileri çeker; yanlarındaki de aynı şeyi paylaşır.

Haramla (rüşvet), büyümüş neslin belki kendi günahı yoktur; ama bu şu gerçeği değiştirmez; o kişiler farkında olmadan zehirle beslenenin âkıbetine uğrar!. Unutmayın, gökte Tanrı yok, niye diye hesap soracağınız!. Yaratılmış evrenin varoluş sistem ve düzen ve mekânizmasına tâbisiniz!.

02-09-99

Zordur dostum olan-bitenden razı olmak… İman ister! Lâfıyla değil, idrakıyla ve hazmıyla iman!…

Kafanda yarattığın ve “ALLAH” ismiyle etiketlediğin tanrına iman, kolaydır… Senin fikrine uygun gelmeyince de olaylar, onu kolaylıkla yargılayabilirsin!…

Ama mercimek kadar aklınla, evrenin “e”sini dahi kavramamışken; evrenin Yaratanını yargılamaya kalkman, senin ancak psikiyatristlerin alanına girdiğini gösterir…

Eğer birazcık gerçekleri görmek, anlamak ve kendi yaşamını ona göre düzenlemek gibi bir arzun varsa, içinde yaşadığın sistemi fark etmeye çalış… Sistemin gereği olan “tedbir”i terkedip; hayâlindeki tanrına bırakısan işini, görürsün sonunu!

Yarın bakarsın, deprem olur; öbürgün sel ya da ayaklanma, isyan!.. Dünyada çeşitli ülkelerde bunlar hep olageliyor!… Ve olup bitenler içinde, nîce kurular da yanıyor yaşlar yanında!

Sen bunlarla kafanı yorup, “dünyalığımı nasıl kurtarırımlagününü tüketirsen; yarın sana da isabet edecek olan ölüm sonrasında, kendine çok yazık edersin… Acıyanın da olmaz!

Gel bu olanlardan ibret al ve biraz kendine dön!

Uyaranı değil söyleteni fark et!…

İş işten geçmeden!

03-09-99