Dönmelerin camisi                                         

Selanik'i en iyi seyredebileceğim yer neresi olabilirdi? Haritaya göre şehrin kendini bana açacağı manzara noktası hâlâ ayakta kalan surlarla çevrili yüksek kısımları olmalıydı. Ama bu insanlar neden denizden bu kadar uzak yaşıyor? Bir tek sandal, kiralık motor bile göremedim. Denizle iç içe ama denizden uzak Anadolu insanına benziyorlar belki de. Gerçekten İzmir'in kordon boyunu hatırlatan sahile akşam serinliği esmeye başladığında bile insanların publara kafelere yığılmalarına anlam veremiyorum. Yürüyüşe çıkan tek tük insanlar ise İstanbul'da alışık olduğumuz

kalabalığın olağan dışılığını hatırlatıyor. Beyaz kulenin yanından kalkan kütüphane gemisi hoş bir buluş. Kitap dolusu gemi körfezde tur atarken guruba karşı şiir kitaplarıyla hemhal olabilirdiniz mesela.

Selanik yakınlarında bir köy tavernasında balık yediğimiz İaonnis'in mimar arkadaşı gece 12.00'den sonra arabasıyla buraları göstermeseydi muhtemelen manzaranın bu denli çarpıcı olabileceğini keşfetmeyecektim. Beton yapıları gizleyen gecenin karanlığında Selanik, ışıklandırılmış surların heybeti altında ışıl ışıldı. İskender'den beri hiçbir fatihe ram olmayan bu şehir kime ram olacak?

Kastra eskiden Türkler'in oturduğu semt. Müslüman mahallesi. Hâlâ ayakta kalan yapılar biraz deforme olmuş, otantik özelliklerini yitirmiş restorasyona rağmen hâlâ Osmanlı havasını yansıtıyor. Cumbalı evlerin heyecan veren sokak görünümleri.

Surlardan şehre bakınca sol tarafa yani doğuya doğru uzayıp giden yeni şehir kendini belli ediyor. Surların dışına ilk taşan semtler bu yönde gelişmiş. Yeni oluşmaya başlayan Osmanlı Selaniki'nin zenginleri Batılı anlamda konaklarını buralarda yaptırmışlar. 19. yüzyılın sonlarına kadar eski şehirde cemaatlerin geleneksel konumlanışına göre yerleşen insanlar artık alışılmışını dışında, kültürel farklılığın değil ekonomik statülerin belirlediği bir yerleşim şekli geliştirmişler. Artık Yahudi zenginlerin, Rum tüccarların, hali vakti yerinde dönme zenginlerin yanısıra Müslüman kalburüstü kesimin yerleştiği semt haline gelmiş.

Vas Olgas Caddesi'nin en doğusunda bulunan Alattini Köşkü'nden batıya doğru yürüşe geçtiğimde kendimi yakın tarih müzesinde hissettim. Abdülhamid'in sürgün yıllarını geçirdiği köşkün sahipleri Yahudi Alattini ailesiydi. Buradan itibaren cadde boyu tarihin sıraya dizildiği bir gösteri alanı gibi. Daha çok sosyo-politik tarih dersi. Modernleşme, Batılılaşma, Yahudiler, Dönmeler'in etkisi, savaşlar, yenilgiler hepsi bu cadde üstünde bir iz bırakmış sanki.

Saatlerinizi geriye devrediniz

Vas Olgas Caddesi'ndeki en ilginç yapı şüphesiz bir zamanlar Arkeoloji Müzesi olarak kullanılan Yeni Cami. Şimdilerde sergi salonu olarak kullanılıyor. Bu cami hem ilk hem son olmak gibi bir özelliğe sahip. Selanik'te yapılan son cami ve Dönmeler tarafında yaptırılan ilk cami.

Minaresi yıkılmış haliyle ilk bakışta camiden çok İtalyan havrasını hatırlatıyor. Zaten caminin mimarı da Vitelyano Poselli isimli bir İtalyan.

1902 yılında tamamlanan caminin karşısında bir zamanlar Müşir Mehmet Hayri Paşa'nın konağı varmış. Zaten cami de paşanın yardım ve himayeleriyle yapılmış.

Semt, zengin Dönmeler'in yaşadığı Hamidiye Mahallesi'nde olduğu için olacak Hamidiye Camii Şerifi olarak adlandırılmış. Ama yaygın olarak Dönme Camisi olarak biliniyor. Bugün Yunanlılar bile Dönme Camisi diyor buraya.

Caminin ön cephesi ve giriş kapısının üstündeki üçgen süslemeler tümüyle dönemin Batı mimari tarzını yansıtıyor. Kapının alınlığındaki süslemeler arasına ustaca gizlenmiş altı köşe Davud yıldızını dikkatlice bakmayan birisinin fark etmesi mümkün değil.

İçine girdiğimizde yoğun bir faaliyet göze çarpıyordu. Açılacak yeni bir heykel sergisinin hazırlıkları var. Serginin yöneticisi hanım ilgiyle karşılıyor. Mihrap olduğu gibi duruyor. Hatta "fevelli vecheke..." ile başlayan ayetin yazılı olduğu Arapça hat bile duruyor. Ama minberden eser yok. Siyah beyaz kareli zemin süslemelerinden buranın, halı serilen bir cami olarak tasarlanmış olduğunu düşünmeniz zor.

Kadınlar kısmına ait üst kata çıkarken kendimi bir tiyatro salonunun locasına çıkıyormuş gibi hissettim. Vitraylarla süslenmiş bölümde altı köşeli yıldız hiç de gizlenmemiş. Acaba dönmelerin Yahudi kökenlerine gönderme olması için bilinçli olarak konmuş bir sembolü müydü? Üst kattan aslı korunan kubbe tezyinatı daha iyi görülüyor. Çiçekli süslemelerin arasında ay yıldızlı figürler rahatlıkla görülebiliyor.

Yıkılan minarenin az ilerisinde, kıbleye doğru sağ köşesinde mermerden bir güneş saati var. Çizgileri ve üzerindeki yazılar net olarak okunabiliyor. "Saatinizi on dakika geri olarak devrediniz."
Evet saatimizi biraz geriye alıp geçmişi hatırlamak için caminin bekçisi ile oturup bir kahve içmem gerekiyor.

Arif Emre Yeni Şafak-23 Temmuz 2000                                                                              
<<< GERİYE
<<>><<>><>><<>><<>><<>><<>><<>><<>><<>><<>><<>><<>><<>><<>><<>><<><<>><<>><<>><<>><<