Mehmet Emin Karamehmet Özer Çiller


Mehmet Emin Karamehmet & Özer Çiller

Gizemli Patron: Mehmet Emin Karamehmet
 

Türkiye'nin en zengini: Türkiye'nin kapalı ekonomi ile yönetildiği 1970'li yıllar artık çok gerilerde kaldı. Bu dönemde dev tesisler ve büyük fabrikalar modaydı. Hammadde ya da sanayi ürünü üreten tesisler prestij unsuru olarak kabul edilirdi. Değişim 1980'lerde başladı, 90'dan sonra hızlandı. İletişim ve internet ise yeni dönemin gözde hizmet sektörleri oldu. Bu sektörleri ilk keşfedenler ve geleceğe yatırım yapanlar da bu dönemin yeni prensleri. Microsoft'un patronu Bill Gates işte bu yeni dönemin en güzel örneği.

Şu anda "Türkiye'nin en zengini kimdir?" şeklinde bir anket yapılsa Türk halkının pek çoğu hâlâ Sabancı ya da Koç cevabını verecektir. Halbuki artık "Dünyanın En Zengin İşadamları" listesinde Türkiye'yi Çukurova Grubu'nun patronu Mehmet Emin Karamehmet temsil ediyor. Geçtiğimiz hafta Dinç Bilgin'in Sabah Gazetesi ve ATV Televizyonu'ndaki hisselerini de alan Karamehmet'i sizlere yakından tanıtabilmek için kendisi ve şirketleri üzerine Tarsus'tan New York'a uzanan geniş bir araştırma yaptık.

İşadamı Sakıp Sabancı tarafından takdir edilen ve "O trene erken binip bizi geçti." denilen bir işadamı Karamehmet. Çukurova Holding'i bu başarıya götüren Karamehmet'in en büyük özelliği ise yeni sektörlerde girişimcilik rolü. Önce Turkcell, ardından Superonline simdi de Digitürk

Tarsus'tan New York'a
Tarsus'ta sanayi sektörüne giren ilk Türk ailesinde 3. kuşaktan Karamehmet, aldığı mirası, akıllı ve yerinde yatırımlar ile geliştirdi ve hızla zirveye taşıdı.

Mehmet Emin Karamehmet, 1 Nisan 1944 tarihinde Mersin'in Tarsus ilçesinde doğdu. Aslında ilk nüfus kayıtlarında soyadı Karamehmetoğlu şeklinde geçerken kendisi bunu daha sonraları düzelterek Karamehmet olarak kullanmayı seçti.

M. Emin Karamehmet, İstanbul'da Robert College'de eğitim gördü. Kendisinin Robert College yıllarındaki sınıf arkadaşları ise yine oldukça ünlü isimler. Koç Holding üst düzey yöneticilerinden Hasan Subaşı, Londra Büyükelçisi Korkmaz Haktanır, Türkiye Eğitim Gönüllüleri Vakfı Genel Sekreteri ve eski bankacı İbrahim Betil ve işadamı Şerif Egeli.

Mehmet Emin Bey'in Deniz, Nil, Neslihan ve Ali Samsa adında dört kardeşi bulunuyor. Karamehmet'in iki kardeşi Ali Samsa Karamehmet ve Neslihan Yılmaz holding yönetiminde de bilfiil rol alıyorlar. Karamehmet, Robert College sonrası İngiltere'de bulunan Dover College'de ekonomi eğitimi aldı. İlk şahsi şirketini ise 1966 yılında 100 bin lira sermaye ile kuran Karamehmet, o yıl babasının uzun yıllar meclis başkanlığı yaptığı Tarsus Ticaret ve Sanayi Odası'na da resmi kaydını yaptırdı. Memleketi Tarsus'un bir ticaret merkezi olması ise Karamehmet'in ticari tecrübesini artırdı.

Ticaret merkezi Tarsus
Karamehmet'in doğduğu yer olan Tarsus, Çukurova'nın merkezinde Adana ile Mersin arasında kalan bölgede gelişmiş bir ilçemiz. 1879 yılında kurulan oldukça eski Ticaret Meclisi ile ticaretin beşiği olan ilçe aynı zamanda ülkemizde elektrik enerjisinin ilk üretildiği yer olması ile de ünlü.

Bereketli topraklara sahip olan Çukurova'da ziraatin yanı sıra sanayinin hammaddesi olan ürünlerin de bolluğu Tarsus sanayiinin gelişimine katkıda bulunmuş. Bölgede ilk çırçır fabrikası, 1863 yılında Gont isimli İngiliz tüccar tarafından Tarsus'ta açılmış. Tarihinde doğulu kervanların uğrak yeri ve ticaret merkezi olan Tarsus, bugün de ticari önemini muhafaza etmekte. 1999 yılında ilçeden yapılan ihracat 100 milyon doları aşarken, Tarsus Ticaret Borsası'ndaki yıllık işlem hacmi ise 36 trilyon civarında gerçekleşti.

Tarsus, tarım ve sanayiden elde ettiği kişi başına düşen gelirle ülkemizin önde gelen ilçelerinden birisi. İlçede bulunan 582 sanayi tesisinde son verilere göre 15 bini aşkın kişi istihdam ediliyor. 22 banka şubesi bulunan ilçede toplam mevduat miktarı ise 50 trilyona ulaşıyor.

Sanayici bir aile
Mehmet Emin Karamehmet, tarım ve sanayi kökenli Karamehmet ailesinin üçüncü kuşağı. Türk sanayiine Eliyeşil ailesi ile birlikte Çukurova Sanayi İşletmeleri'ni kurarak giren Karamehmet ailesi, bölgede gayrimüslimlerden sonra sanayie adım atan ilk Türk ailesi olarak biliniyor. Çukurova bölgesinde oldukça yakından tanınan Eliyeşil ailesi ile iş ortağı olan Karamehmet'ler, aynı zamanda evliliklerle de bu ortaklığı yıllar boyunca perçinlemişler.

Çukurova'nın bereketli topraklarında yıllar boyunca tarım üretimi ile geçimlerini sağlayan Karamehmet ailesi, geçmişi 1880'e kadar uzanan Çukurova Sanayi İşletmeleri fabrikasını Eliyeşil ailesi ile birlikte alarak sanayie adım atıyorlar. Türkiye'nin en eski ve en büyük tekstil komplekslerinden biri olan bu tesisler 1925'te sadece 50 çırçır ve 5 bin iğlik kapasiteye sahip. 1932'de büyük bir modernizasyona gidilen fabrika ülkemizdeki ilk modern fabrika hüviyetini kazanmış oluyor.

Şadi Bey'in fabrikası
Tarsus'ta Sadık Paşa lakabı ile tanınan Sadık Eliyeşil'in oğlu Şadi Eliyeşil, Çukurova Sanayi İşletmeleri'nin ilk kurucusu. Zaten Tarsus'ta herkes Çukurova Grubu'nun tekstil üretim tesislerini hâlâ Şadi Bey'in fabrikası olarak biliyor. Tarsus'ta yerleşik Ramazanoğulları da Çukurova Sanayi İşletmeleri'nin yine ilk ortakları arasında.

Çukurova Tekstil Sanayi'e ek olarak o dönemde bir de Karam yağ ve çırçır fabrikası kuruluyor. İş makineleri üretimi ise ilk başlarda distribütörlük olarak başlamış, zaman içinde John Deree biçerdöverlerinin üretimine geçilmiş. Zamanla biçerdöver üretiminden forklift üretimine kayılıyor. Mehmet Emin Karamehmet ise ilk şirketini 1966 yılında henüz 22 yaşında iken kuruyor. İthalat, ihracat ve imalat alanlarında faaliyet göstermek üzere kurulan Mehmet Emin Karamehmetoğlu Ticarethanesi, Mehmet Emin Karamehmet'in Ticaret Odası'na kayıtlı ilk şirketi.

Karamehmet ailesi Tarsus'un en eski sanayici ailelerinden olmalarına rağmen Tarsus Ticaret ve Sanayi Odası yönetiminde son yıllarda hiç görev almıyorlar. Baba Mehmet Kemal Karamehmet, 1967–77 döneminde 10 yıl oda meclis başkanı olarak görev yaptıysa da oğulları bu kurumlarda görev almamayı tercih etmişler. Amcaları Reşat Karamehmet de Tarsus Ticaret Borsası'nın uzun yıllar meclis başkanlığını yürütmüş.

Koordinatör Özer Çiller
12 Eylül 1980 öncesi Çukurova Holding'in genel koordinatörlüğünü ise yakından tanıdığımız bir isim, eski başbakanlardan Tansu Çiller'in eşi Özer Çiller yürütüyor. Kendisi de bir Robert College mezunu olan Özer Çiller, 1977–79 döneminde Çukurova Holding'in genel koordinatörlüğünü başarıyla icra etmiş.

1980'li yıllarda üç bankanın ve çok sayıda şirketin sahibi konumuna gelen Karamehmet ailesinin mali gücü bir hayli artıyor. Mehmet Emin Karamehmet'in yönetiminde aktif rol üstlendiği bu dönemde grup, çelik üretiminden deterjana kadar her alanda üretim yapmaya başlıyor. 1980'li yıllarla birlikte dış ticarete ağırlık veren Çukurova Grubu, bu tarihlerde New York ve Cenevre'de de ilk şirketlerini kuruyorlar. Ayrıca Bülent Ulusu hükümeti döneminde Çukurova Sanayi İşletmeleri'nin Mersin yolu üzerindeki yeni fabrikaları alınan kredilerle inşa ediliyor.

Ancak, o dönemde henüz ülkemizde tam bir serbest ticaret ortamı oluşmamış durumda. Döviz alım satımı, elektronik eşya ithali hatta Marlboro vb. yabancı sigaralar bile yasak. Bu dönemde yurt dışından önemli ölçüde mal ithal eden Mehmet Emin Karamehmet, evraklardaki uyuşmazlıktan dolayı suçlanıyor ve iddialara göre bir dönem hakkında arama emri çıkarılıyor. Ve Karamehmet çareyi yurt dışına gitmekte buluyor. Karamehmet'in davası Turgut Özal'ın özel çabaları ile düşürülerek kendisi yeniden ülkemize geri dönüyor.

Akrabaları ile kavgalı
1989 yılında Karamehmet ailesi içinde Pamukbank hisseleri yüzünden yaşanan bir anlaşmazlık sonrası Mehmet Emin Karamehmet, Hasan Karamehmet ve Mehmet Reşat Karamehmet'in elindeki hisseleri satın alarak grupta çoğunluk hisselerine sahip oluyor. O günlerde bu olaya çok üzülen ve morali bozulan Mehmet Reşat Karamehmet ise Tarsus'ta geçirdiği bir trafik kazasında hayatını kaybediyor.

Şu anda Hasan Karamehmet, oğullarıyla birlikte kurduğu Karamehmet Holding'in başında bulunuyor. Finans alanında 1992 yılında Park Yatırım Bankası–Parkbank'ı kuran Hasan Karamehmet, borsada ise Park Menkul Değerler ile aracılık hizmetleri yürütüyor. Şu anda 15 personel ile çalışan ve merkezi İstanbul Levent'te bulunan Parkbank, 1999 yılında 563 milyar lira kâr elde etti. Ancak son dönemde gerek Karam Yağları'nda gerekse de finans alanında Karamehmet Holding'in maddi açıdan sıkıntı içine girdiği dile getiriliyor.
Aydın HASKEBAPÇI  
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~ 

Tansu Çiller

SABATAYİST CÜNEYT ARCAYÜREK TECÂÜLİ ÂRİFÂNE BİR ŞEKİLDE SORUYOR: “YANİ TANSU HANIM DÖNME Mİ?” MASON DEMİREL SÂBIK BAŞBAKANININ KÖKENİNİ DAHA YENİ BİLİYORMUŞCASINA İFŞA EDİYOR: “O BİR  SELÂNİKLİDİR.” ÇİLLER DİLİ SÜRÇMEKSİZİN CEVAP VERİYOR: “HALİS MUHLİS TÜRK’ÜM!”  ALEVİ ALİ RIZA ZELYUT AVUKATLIĞA SOYUNUP ARAYA GİRİYOR: “BU İŞLERİ FAZLA KURCALAMAYIN.”.. BİZE KALIRSA SİZ ÖNCE RESME TIKLAYIP  DAHA FAZLA BİLGİ İÇİN AŞAĞIDAKİ YAZIYI OKUYUN.

DYP: Çiller’le ilgili ‘Dönmelik’ iddiası ispatlansın

Gazeteci Cüneyt Arcayürek’in “Çankaya Muhalefeti” isimli son kitabında ortaya attığı iddialar yeni bir tartışmayı da beraberinde getirdi. Arcayürek, kitapta 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in, DYP lideri Tansu Çiller için “Selanik kökenli” dediğini ve “dönme” olabileceğini ima ettiğini ileri sürüyor. Kitapta, Çiller’in İran’a savaş açmayı planladığı, ancak Demirel’in bunu son anda önlediği de iddia ediliyor. Gazeteci Cüneyt Arcayürek’in “Büyüklere Masallar, Küçüklere Gerçekler” dizisinin “Çankaya Muhalefeti” isimli sekizinci kitabında yakın tarihle ilgili yine ilginç anekdotlara yer veriliyor. Kitapta, dönemin başbakanı Tansu Çiller’in seçim kazanma hırsıyla İran’a savaş açmaya hazırlandığı, ancak Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in buna engel olduğu savunuluyor. Demirel’in, bu konuda “Bu Çiller bir çılgın, devleti büyük bir beladan kurtardım.” dediği kaydediliyor. Kitapta ortaya atılan ve tartışmalara neden olabilecek bir diğer önemli iddia ise Tansu Çiller’in “dönme” olabileceği iddiası. Arcayürek’in bu konuya ilişkin olarak aktardığı diyalog şöyle: Cüneyt Arcayürek: Çiller gelip size Ortadoğu’yu anlatmadı mı?  Demirel: ‘Çok önemli şeyler oldu’ dedi. Önemli ne olmuşsa! Cüneyt Arcayürek: Çiller’in çevresindekiler ‘vaat edilmiş topraklar’ sözünü yazıp eline verdiler. (İsimler saydım, hepsini doğruladı.) Demirel: (Yumuşak bir sesle) Kadın da Selanikli. Kökende! Bunlar birbirini tutarlar.  Cüneyt Arcayürek: Aman efendim. İlk kez duyuyorum. Çiller dönme mi? Demirel: Dönme mi bilmem. Ama babası Selanik’ten gelme. Mübadele sırasında Milas ve civarına yerleştirilenlerden.” DYP lideri Tansu Çiller, iddialar karşısında suskun kalırken, cevap partinin resmi internet sitesinden geldi. ‘DYP Portalı’ imzasıyla dün internet sitesinde yer alan yazıda, Cüneyt Arcayürek’in tarih yazmaya kalktığı belirtildi ve kitapta Demirel’e atfen yayınlanan sözler hakkında Demirel’den cevap beklendiği dile getirildi. Açıklamada, şöyle denildi: “Sayın Demirel gibi bir devlet adamı; “ Selanikli olmak”ı yanlış bir şeymiş gibi telâffuz ederek, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu büyük önder Atatürk için de yanlış söylemlere sebep olabilecek şekilde kullanır mı?.. Buna imkân var mı? Bu konuda Sayın Demirel’in bir cevap vereceğini düşünüyoruz. Bu cevabı beklemede haklı olduğumuza inanıyoruz.”                  

“Halis muhlis Türk’üm”
DYP lideri Tansu Çiller, gazeteci Cüneyt Arcayürek’in ‘Çankaya Muhalefeti’ isimli kitabında yer alan ‘Selanikli olduğu ve dolayısıyla Sabetayist (dönme) olabileceği’ iddialarını Zaman’a değerlendirdi.  “Halis muhlis Türk olan bir aileden geliyorum.” diyen Çiller, Selanikli değil,
Muğlalı olduğunun altını çizdi. Çiller şöyle konuştu: “Babam da Muğlalıydı. Kim söylüyorsa yanlış söylüyor. Annem tarafını kastediyorlarsa, annemin dedesi Salih Paşa Osmanlı’nın ünlü bir paşasıdır. Selanik’te bir sokağa onun adını vermişler. Yunan savaşında yer almış bir Osmanlı paşasıdır.” Çiller kitapta yer alan, İran’a savaş açacağıyla ilgili iddiaları ise ‘abartma’ olarak nitelendirdi. Operasyona karşı çıktığı savunulan Erdal İnönü’nün o zaman başbakan yardımcısı olmadığını vurgulayan Çiller, şunları kaydetti: “Abartma var. Güreş Paşa ile konuştum. Güreş Paşa, Çörekçi Paşa ile o doğrultuda konuştu. Hatta Sayın Arcayürek’e de Güreş Paşa bilgi verdi. Ama bugün bunların hiçbirisi yok. Anlatılanlar hayal ürünü.” Dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in ‘ben durdurdum’ dediği İran’a yönelik sınır ötesi harekatla ilgili ifadeleri de reddeden Çiller, şu görüşleri dile getirdi: “PKK kartını kullanıyorlardı o günlerde. Masum insanlarımız ölüyordu. Oralarda (Ne yapabiliriz? İnsanlarımızı nasıl koruruz?) diye görüşmeler oldu. İran’a savaş açılması falan, böyle bir şey yok. Bu söylediklerimi Güreş Paşa da doğrular.” Ahmet Bıyık / Ankara

Çiller'e komplo ~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~

Bazı gazetelere dikkat edin: DYP Genel Başkanı Tansu Çiller'i kötülemek için olmadık hikayeler yazıyorlar. Amaç, Çiller üzerinden DYP'yi vurmak ve bu partiye yönelen oyları paylaşmak.
Bu konuda açıkça gözlenen iki eğilim var: Birincisini Süleyman Demirel'in yönlendirdiği söylenebilir. Bu merkez, Çiller'i devredışı bırakıp onun yerine Demirel kontrollü başka bir lider yaratmak istiyor. Buranın son senaryosu ile gündeme Sayın Çiller'in 'köken'i getirildi.
Ne demek bu? Tansu Çiller Selanikli imiş... Bu yüzden de dönme olabilirmiş. Çamur at, izi kalsın.
Sanki diğer parti liderlerinin kökeni araştırılmış, tümü ak pak çıkmış da bir Çiller 'sorunlu' olabilirmiş.
Daha da açalım: Buradan varmak istedikleri nokta, Tansu Çiller'in Türk olmadığını söyleyip milleti ondan soğutmak...
Bunlara göre, kendileri Türk'tür... Türk oldukları için de bütün oylar onlara verilmelidir.
Milleti aptal sananların bu tiyatrosuna göre, halk kötü kedi Çiller'i dışlayacak kendi adayları da gelip partinin başına geçecek, milleti kurtaracaktır. AYIPTIR AYIP
Kimin Türk, kimin olmadığını kan grubundan mı tespit ediyor bu 'dönmez'ler? Türk Türk diyenlerin Türklere neler yaptığını tarih ortaya koymuyor mu?
Bir de Osmanlı tarihine bakın. Bu büyük devleti yönetenlerin içinde Rum, Ermeni, Yahudi devlet adamları yok muydu? O zamanlar bile insanların kökenine değil işine, ehliyetine bakılırken şimdi atlardan söz eder gibi insanları gruplamaya kalkışmak ne kadar geriye gittiğimizi göstermiyor mu?
Atatürk, milleti tanımlarken, kan grubundan yola çıkmadı. O, 'Aynı idealler çevresinde birleşmiş insan topluluğu millettir.' demiştir. Kendisini Türk sayan herkes, Türktür. Tansu Çiller kendisini Türk saydığına göre, onun dedelerinden yola çıkarak milletin kafasını bulandırmaya çalışmak siyasi ahlakla uyuşur mu?
Yakın zamanlarda ve günümüzde başbakanlık hatta cumhurbaşkanlığı yapmış bazı yöneticilerimizin Türk kökenli olmadığı bir gerçektir. Sayın Özal gibi Sayın Mesut Yılmaz da Türk kökenli değildir. Fakat, kimse onların Türk olmadığını söyleyemez. Yeter ki onlar kendilerini Türk kabul etmiş olsunlar.
Bir yandan DTP, bir yandan ANAP, Tansu Çiller'i yıpratmak için dizi senoryo yazarları oluşturmuşlar, yazdırıp yazdırıp yandaş gazetelere veriyorlar. Onlara hatırlatalım ki, bu millet, politikacıların kökeniyle değil, yurt dışına milyonlarca dolar kaçırıp kaçırmadığıyla ilgileniyor. ***
Ali Rıza ZELYUT  

========================== O DA İNKÂR EDİYOR  =========================

Bakan Gürel: Sabetaycı çevreler beni tehdit olarak görüyor

Başbakan Ecevit’in rahatsızlığının ardından ismi DSP liderliği için geçen Devlet Bakanı Şükrü Sina Gürel, hakkında ortaya atılan ‘Sabetaycı’ iddialarını yalanladı. Gürel, “Falancı filancı diyebilmek için çok yaratıcı olmak gerekiyor. Bu kadar yaratıcılık için efor sarf ettiklerine göre, demek ki bu Sabetaycı, vesaireci olan çevreler beni de bir tehdit olarak görüyorlar.” dedi.  Haftalık haber dergisi Aksiyon’a konuşan Gürel, ilk eşinden ayrılışı ve ikinci evliliği hakkında çıkan spekülasyonlara içerlediğini söyledi. ‘Her insanın hayatında olabilecek, saklanmadan yaşanılan’ konuların karşı bir kampanyaya dönüştürülmesinden yakınan Gürel, ‘Sabetaycı’ söylentilerini çıkaranları da şaşkınlıkla izlediğini ifade etti. Gürel şunları kaydetti: “Benim babam rahmetli Milaslıydı, anne tarafım da İzmir’de Söke’de, soy ağaçlarını 17. hatta 16. yüzyıla kadar götürebileceğimiz bir aile kökenine sahiptir. Ben bu iki aile kökenimle de hep övünmüşümdür. Bir dedemin Galiçya Cephesi’nden başlayıp Çanakkale’den geçen ve ondan sonra da Kurtuluş Savaşı’yla son bulan yaklaşık 10 yıl vatan için savaştığını da en büyük övünç kaynağı olarak kabul ederim.”  Son günlerde özellikle bazı siyasetçiler için öne sürülen Sabetaycılık’ın geçmişi 17’nci yüzyıl Osmanlı’sında gerçekleşen bir olaya dayanıyor. 1626-1676 yılları arasında yaşayan İzmirli Sabetay Sevi adlı bir haham önce 1648 ve son olarak da 1666 yılında Mesihlik iddiasıyla ortaya çıktı. Ortodoks hahamların şikayetiyle büyüyen olay sonunda Sevi, Padişah 4. Mehmed’in huzurunda Yahudilikten döndüğünü açıkladı ve hayatını kurtardı. Sevi, Aziz Mehmet Efendi adını aldı, ancak o ve takipçileri inançlarını gizli gizli yaşamaya devam etti. Sabetaycılık akımı, önceleri İzmir’de, sonraları Selanik’te yayıldı. Tarikatın sırları dönmelerin çocuklarına ancak evlendikleri zaman açılıyor. Sabetay Sevi’nin Tanrı’nın yeryüzünde görünmüş şekli olduğuna inanan Sabetaycılara, Dönme ve Avdeti de deniyor. Sabetay’ın kıyamet öncesi yeniden dünyaya gelip tüm Yahudileri birleştireceğine inanılıyor.

Zaman Gazetesi Politika Servisi  17.06.2002
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~ 

Orhan Pamuk: “Valla ben Yahudi değilim”
(...)
– Yalçın Küçük de kitaplarında sizden bahsediyor...
“Okumadım bile. Bu konuya girmek istemiyorum. Konu dışı söylüyorum. Bu adamcağız tutturmuş, benim Yahudi olduğumu söylüyor, kitabına da almış. Kitapları okumadım. Pek çok insan da bunu bana söylüyor. Bu, bana çok ayıp geliyor. Ben Yahudi değilim, ben Selanikli değilim. Olsam söylerim, geçmişime ait aile ağacımı anlattım size. Böyle birşeyin ilgi gördüğü toplumda yaşamaktan utanıyorum. Ama böyle ben Yahudi değilim demekten de utanıyorum. Çok kötü bir durum. Çünkü o zaman ‘Yahudilerden baskı var, kendini sevdirmek için, valla ben Yahudi değilim... O da buralardan bir malzeme buldu, cevap vermek istemiyorum. Bazı düzeyler var bence... En sonunda açar birgün bakarım, ama inanın okuyamam.”

 

<<< GERİYE