BİRİNCİ KISIM
HALİFE EBUBEKİR'in ilk işi bu isyanları bastırmak
oldu.
Bu esnada cereyan eden bir olay hem ALİ'nin büyüklüğünü, hem
de HALİFE ile arasında bir düşmanlık olmadığını açıkça
göstermektedir...
HALİFE EBUBEKİR askerle birlikte asilerle çarpışmaya gitmek istiyordu. Hatta hazırlanıp devesine binmişti. ALİ devenin yularını tuttu:
- "Nereye ya HALİFE?..VALLAHİ sana bir hal olursa, İSLAM bundan sonra intizam bulmaz,"
dedi. ASHAB da onu tasdik edince, HALİFE MEDİNE'de
kaldı.
EBUBEKİR'in 2 yıl süren halifeliği sırasında ilerde çok
sözü edilecek olan FEDEK olayı cereyan etti... HAYBER'in fethi sırasında
FEDEKLİLER sulh için Hz. MUHAMMED'e başvurmuşlar ve kendisine bir hurmalık
hediye etmişlerdi. Bu hurmalık PEYGAMBER'in hayatı kendinde kaldığı gibi,
vefatında da kızı FATMA işletiyordu.
EBUBEKİR HALİFELİK görevini
üstlendikten bir süre sonra FATMA'nın adamlarını çıkardı, hurmalığı da
BEYT-ÜL MÂL'e aldı, yani DEVLET MALI saydı. Bunu yaparken "Biz MİRAS
bırakmayız. Ne terkedersek SADAKA'dır," HADİS'inin gereğini yerine
getirdiğine inanmıştı.
FATMA bunun üzerine HALİFE'nin huzuruna
çıkarak,
- "Babam bunu bana sağlığında verdi, MİRAS değil, HİBE'dir,"
dedi. Kocası ALİ ile bir kadını şahit gösterdi. HALİFE de,
- "Ey RESULULLAH'ın kızı! Sen de bilirsin ki, ya iki erkek, ya da
bir erkek iki kadın şahit gerekir," dedi.
Tartışma sürdü gitti.
İki taraf ta AYET ve HADİSLER'e dayanıyor, ancak bir sonuç elde
edilemiyordu.
Aslında iki tarafın da İYİNİYET'inden şüphe
edilemez!.. FATMA elbette ki yalan söylemiyordu. Hurmalık ona verilmişti.
Ancak EBUBEKİR de HALİFELİK sorumluluğu ile iltimas yapıyor
görünmekten kaçınıyor, İSLAMİ KURALLAR'a uygun bir karar vermek istiyordu.
Bu olay ilerde hep EBUBEKİR'in "EHl-İ BEYT düşmanı"
gösterilmesine yol açmıştır. FEDEK HURMALIĞI tartışması sonraki
halifeler zamanında da sürmüş, kimi PEYGAMBER SOYU'na vermiş, kimi geri
almıştır... Bu da artniyetlilere fırsat vermiş, konu günümüze kadar uzayıp
gelmiştir.
Bizce ilk kararın (doğru veya yanlış) değiştirilmemesi daha
uygun olur, mesele kapanır giderdi.
Bu konuda değerlendirilmesi
gereken iki husus daha vardır.... Birincisi, ALİ'nin, eşinin HİBE
tartışmasının dışnda kalması, şahitlik ile yetinmesidir. ALİ bu yüzden
HALİFE EBUBEKİR ile olan münasebetini değiştirmemiştir...
İkincisi ise bir asılsız iddiadır... Güya
FEDEK yüzünden ve^"EBUBEKİR'in kışkırtması sonucu ÖMER'in bir grup insanla
birlikte FATMA'nın evini yakmaya gittiği, FATMA'yı tekmeleyip çocuğunu
düşürttüğü ve kısa bir süre sonra da ölümüne sebep olduğu"
öne sürülür!
Biz bu iddiayı hem çok İNSAFSIZ, hem de MANTIKSIZ
buluyoruz... Bir defa ÖMER'in adam toplayıp yakmaya yürüdüğü ev aynı
zamanda ALİ'nin evidir!... Kim böyle bir şeye cesaret edebilirdi ki?.. ALİ
GİBİ YİĞİT, ZÜLFİKÂR GİBİ KILIÇ olacak ta, evini basan, karısını
tekmeleyen, çocuğunu öldüren kişinin yanına bunları bırakacak???
Hiç bu mümkün
mü?.. Buna inanmak, Hz. ALİ'ye "korkak" demek anlamına gelir, hakarettir!..
Hiç bu mümkün mü?
Böyle bir adama, yani ÖMER'e, EBUBEKİR'in
ölümünden sonra ALİ hiç BİAT eder miydi?.. Alevi kardeşlerimizin bundan uzak durması gerekir.
PEYGAMBERİMİZ'in çok sevdiği bu üç insan (ALİ, EBUBEKİR, ÖMER)
arasında beşeri hatalardan kaynaklanan tatsız olaylar cereyan etmiş
olabilir... Ama insanlığa yakışmayan, ZULÜM, EZİYET, DÜŞMANLIK asla söz
konusu olamaz!.. Kaldı ki, böyle bir olay ne ALİ'nin, ne de ondan sonra gelen 11 İMAM'ın
yazdıklarında yer almamaktadır.
Tarihî açıdan bakarsak, EBUBEKİR'in 2 yıllık halifeliği
sırasında daha ziyade isyanlar ile uğraşılmış, PEYGAMBERİMİZ'in vefatının
yarattığı kargaşanın yatıştırılmasına çalışılmış, bir de IRAK'ın fethine
girişilmişti. Bu arada çok hayırlı bir olay da KUR'AN sahifelerinin bir
araya getirilmesi olmuştur.
Sahte KADIN peygamber SİCAH'ın isyanı
sırasında YEMAME'de pek çok KURAA, yani KUR'AN'ın tümümü ezbere bilen
kişi, ŞEHİT olmuştu. O tarihe kadar dağınık bir halde, deriler, tahta
parçaları üzerine yazılı bulunan ayetler derlenmesi, hafızlar tarafından
kontrol edilerek bir BÜTÜN haline getirilmesi şart olmuştu. ÖMER'in bu
konudaki uyarısı üzerine EBUBEKİR sayfaları toplattı. Hepsine birden
MUSHAF dendi. Bu esnada ALİ, HALİFE'nin KÂTİB'i idi!.. Bu sebeple
"kendisi ile ilgili ayetlerin KUR'AN'dan çıkarıldiği" iddiası son derece
mesnetsizdir.
Ne EBUBEKİR'in HALİFE seçilmesi sırasında, ne de
KUR'AN'ın toplatılması sırasında böyle bir olay cereyan etmemiştir.
Şimdi akla şu soru gelebilir:
Peki, EBUBEKİR bir
karışıklık sonucu doğan ihtiyaca cevap olarak HALİFELİK makamına
getirildi... Ya ondan sonra ne oldu? Yani EBUBEKİR'den sonra ne oldu? Niye
ALİ başa geçmedi?
EBUBEKİR vefatına yakın bu konu üzerinde durmuş,
İSLAMİ ESASLAR'a uygun İSTİŞARE'de bulunmuş, etrafındakilere ÖMER hakkında
ne düşündüklerini sormuştu... Ki, büyük bir ihtimal ile, bunların arasında
ALİ de vardı... Neticede kendisine HALEF olarak ÖMER'i göstermiştir.
EBUBEKİR'in halifeliği kendi sülalesine bırakmak gibi bir
düşüncesi asla olmamış, tek endişesi kendisinden sonra ortalığın yeniden
HALİFE seçimi konusuyla karışması olmuştur. Bu yüzden de meseleye hayatta
iken bir çözüm getirmek istemiştir. Onun tercihi HERKESİN TERCİHİ olmuş,
vefatından sonra ALİ derhal ÖMER'e BİAT etmiştir! (634)