Site hosted by Angelfire.com: Build your free website today!

ALİ HAYDAR BAŞVEREN'İN ARAŞTIRMA YAZISI


ALEVİ-SÜNNİ SÜRTÜŞMESİNİN İÇYÜZÜ

BEŞİNCİ KISIM

ONBİRİNCİ BÖLÜM: ÇELEBİ MEHMED'DEN FATİH SULTAN MEHMED'E

Yıldırım Bayezid zamanında 1.000.000 klm. kareye ulaşmış olan Osmanlı ülkesi, Timur'un Anadolu Beyliklerini tekrar canlandırması ile 300.000 klm. kareye düşmüştü. Bu beylikler Çandaroğulları, Saruhan, Aydın, Menteşe, Hamideli, Tekeli, Germiyan ve Karamanoğulları Beyliği idi.

Kardeş kavgası şeklinde süren karışıklıklar sırasında Karamanoğulları işi azıtıp Bursa'ya kadar gelmişler, Sultan Bayezid'ın mezarını açıp kemiklerini yakmışlardı. Karakoyunlu Hanı Kara Yusuf da, onun yüzünden Timur saldırısına uğradığımızı unutup, Anadolu'ya el atmıştı.

Ankara Savaşı'ndan hemen sonra Türkmenler de yer yer başkaldırmışlar, ve Çelebi Mehmed daha saltanat mücadelesine başlamadan Samsun, Niksar, Tokat, Sivas taraflarında Kara Devletşah, Kubadoğlu, İnaloğlu, Gözleroğlu, Köpekoğlu, Savcıoğlu, Kadı Burhaneddin'in damadı Mezit Bey gibi Türkmen beyleri ile çarpışmak zorunda kalmıştı.

Çelebi Mehmed bunlardan bir kısmını katletmiş, bir kısmını da itaate mecbur etmişti. Ancak o yörede asayişi sağladıktan sonra, başının çaresine bakabilmiş ve giriştiği taht mücadelesinde başarılı olabilmişti.

Her şey bitince, yeni sorunlar istemediği için önce Rumeli'yi güvenceye aldı. Musa Çelebi'nin anlaşmalara rağmen Bizans'tan Sırplar'dan aldığı toprakları iade etti. Aslında Balkan ülkelerinin başı, Macar Kralı Layoş ile dertte idi. Layoş hepsini Katolik yapmaya çalıştığından hepsi Türklerin hoşgörüsüne bağlanmışlardı. Bu sebeple Timur'dan sonra Anadolu baştan sona ayaklanıp bölünmüşken, Rumeli'de hemen hiç bir isyan, ayrılık çıkmamıştı.

Çelebi Mehmed zamanında Samsun iki parçaydı. Müslüman bölgesine Çandaroğlu Hamza Bey hakimdi. Gavur Samsun denen liman kısmı ise Ceneviz Kolonisi idi. Çelebi Mehmed genişliyen topraklarının limandan mahrum kaldıkça gelişemiyeceğini biliyordu. Kuşatma başlayınca Türklere dayanamıyacaklarını anlıyan Hıristiyanlar şehri ateşe verip kaçtılar.

Çelebi Mehmed kısa süren saltanatı sırasında Aydınoğulları Beyliği'ni kısmen, Saruhan Beyliği'ni tamamen aldı, Menteşe Oğulları'nı da hakimiyeti altına soktu. Karamanoğlu, Çandaroğlu Beylikleriyle de uğraştı. Aydınoğlu Cüneyd Bey'den İzmir'i aldığında, Rodos Şövalyeleri tarafından yaptırılmış olan korsan kalesini yıktırdı. İzmir'e gelen Rodos Şövalyeleri Üstad-ı Azam'ı Çelebi Mehmed'e şiddetli bir protestoda bulundu. (Bakınız: NOTLAR-5A, 25) Zaten kuşatma sırasında Rodos, Midilli, Sakız donanmaları Cüneyd Bey'e yardım etmişlerdi. Çelebi Mehmed Üstad-ı Azam'ın Haçlı seferi tehditlerini sükunetle dinledikten sonra, kendilerine Bodrum kalesini vererek anlaşma sağladı.

Çelebi Mehmed, Cengizoğulları zamanında Anadolu'ya yerleşmiş Kara Tatarların Timur'a yardımını gördüğü için, İskilip taraflarındaki Samogar Tatarlarını "Bu memlekete hayrı olmayan insanları RUMELİ paklar..." diyerek Rumeli'ye göndermiş, Filipe ve Arnavutluk'a yerleştirmiştir. Bu kişiler geleceğin Arnavutluk ile Balkan müslümanlarını meydana getirmişlerdir.

Bu arada Timur'un ölmesi üzerine serbest bırakılarak Rumeli'ye gelen Şehzade Mustafa başkaldırdı, ancak yenilerek Selanik kalesine sığındı. Bizans İmparatoru Manuel de Çelebi Mehmed ile yıllık 300.000 akçe karşılığı Şehzade Mustafa'yı Limni adasında tutmak üzere anlaştı.

Dönemindeki en önemli olaylardan biri Şeyh Bedreddin'in müridlerinden Börklüce Mustafa ile Torlak Kemal'in ayaklanması olmuştur. Bu ikisinin üzerine Şehzade Murad ve Bayezid Paşa gönderilmiş ve ikisi de yakalanarak idam edilmişti. Daha sonra da Rumeli'de Şeyh Bedreddin yakalanarak Serez'de asıldı. (1420) Bu olay üzerinde ilerde duracağız.

Çelebi Mehmed bu olaydan kısa bir süre sonra attan düşerek öldü. (1421) Veliaht Murad Edirne'ye gelene kadar cesedi 40 gün saklandı. Padişahı görmek isteyen askerlere, cesedi pencere önüne çıkartılarak eli kolu sallandı. Sonra Bursa'da Yeşil Türbe'ye defnedildi.

Çelebi Mehmed tahta geçebilmek için Karamanoğulları, Bizanslılar ve Sırplar ile anlaşmalar yapmıştır. Eğer muvaffak olamasaydı, hain addedilebilirdi. Başarılı olmasıyla Devlet'i dağınıklıktan kurtarmıştır. Hayatı boyunca 24 muharebe yapmış, 40 kadar yara almıştı.

Oğlu 2. Murad tahta çıktığında sadece 18 yaşında idi. Bizans İmparatoru anlaşmasının sona erdiğini belirterek Şehzade Mustafa'yı serbest bıraktığı için onunla, ve öldürüleceğinden korkarak Karamanoğlu'na kaçan 13 yaşındaki kardeşi Mustafa ile uğraşmak zorunda kaldı.

2. Murad'ın etrafında Bayezid, Çandarlızade İbrahim, Hacı İvaz Paşalar ile Kara Timurtaş Paşa'nın oğulları ve Mihaloğlu Mehmed Bey vardı. Rumeli'de olan amcası Mustafa'nın yanında ise Evrenos Bey oğulları, Yiğit oğlu Turahan Bey, Gümlüoğlu Yiğit Bey ve bazı akıncı beyleri vardı.

Bayezid Paşa Çelebi Mehmed'in hem vezir-i azamı hem de beylerbeyi olarak devlet idaresinde tek merci idi. Büyük hizmet ve fedakârlıkları görülmüştü. Ancak diğer vezirlere tahakküm eder, karşısında söz söyletmezdi. Mustafa Çelebi ile mücadeleye o gitti ve orada öldürüldü. Yerine Çandarlı İbrahim Paşa vezir-i azam oldu. Ancak vezirler arasındaki sürtüşme bitmedi. Fatih dönemine kadar sürdü.

2. Murad kardeşi Mustafa ve amcası Mustafa Çelebi işini hallettikten sonra devamlı gaile açan Eflak Voyvodası Vlad Drakol üzerine Firuz Bey gönderildi, Drakol haraca bağlandı iki oğlundan birisi rehin olarak saraya alındı.(1424) Zalimliği ve kaypaklığı ile meşhur Drakol, 20. asırda vampirli "Kont Drakula" filmlerinin kahramanı haline geldi. (Bakınız: NOTLAR-5A, 26)

Bizans pabucun pahalı olduğunu görünce, kendisine verilmiş olan arazinin bir kısmını iade etti, 300.000 akçe (30.000 düka altını) haraç vermeyi kabul etti. Alman İmparatorluğu'na seçilmiş olan Macar Kralı Sigismund ile de anlaşma yapıldı. Venediklilerin eline geçmiş olan Selanik (1423) meselesini ise sonraya bıraktı.

Böylece Rumeli'yi güvence altına alan 2. Murad, Anadolu beyliklerine yöneldi. Menteşe Beyliği'ni (1425), Aydınoğlu Beyliği'ni (1426) ortadan kaldırdı. Germiyanoğlu mülkünü Osmanlı'ya vasiyet ettiği için 1428'de orası da ülkeye katıldı. Böylece kısa zamanda Anadolu'da Karamanoğlu ve İsfendiyar Beyliği hariç, birliği sağladı.

2. Murad bu dönemde sadece Anadolu Beylikleri ile değil, Amasya, Tokat, Canik havalilerindeki başıbozuk Türkmen aşıretleri ve beyleri ile de uğraşmak zorunda kaldı. Alparslanoğlu Hasan Bey, Kızıl Koca Oğulları diye bilinen dört kardeş, Haydar Bey gibi aşiret reisleri bölgeyi hakimiyetleri altına almışlardı. Bilhassa Kızıl Koca Türkmenleri, hamamdan kadın çekip alacak kadar şekavet ve soygunları ile yöre halkını bezdirmişlerdi. 2. Murad bunları zapt-ü rapt altına almak için bölgeye Yörgüç Paşa'yı yolladı.

Yörgüç Paşa çok akıllı biri idi. Bu beyleri birbirine düşürmek için Kızıl Koca Oğullarına padişah ağzından bir mektup gönderdi. Buna göre "bölgenin Alparslanoğlu'ndan alınıp kendilerine tımar olarak verilmesi" düşünülüyor ve bunun için yardım isteniyordu. Paşa ayrıca bir adamını hediyelerle bu dört şaki kardeşe gönderdi. Kızıl Koca kardeşler hem teklifi kabul ettiler, hem de Yörgüç Paşa'yı öldürmeye karar verdiler. Ancak Paşa, bir adamı vasıtasıyla bu plandan haberdar oldu.

Paşa hepsini Amasya'ya davet etti. Ayrı ayrı evlerde ağırladı. Böylece birbirinden kopuk halde yer içerken, 4 kardeş ve aşiret ileri gelenleri bir baskınla öldürüldüler. Kalanlar bir mağaraya doldurulup dumanla boğuldu. Çorum tarafındaki aşiretin bakıyesi de, gönderilen askerle katledildi. Eşkiyanın saldırısından bıkmış olan halk, Türkmen avına çıkıp yakaladıklarını bahşiş karşılığı teslim etti. Kurtulabilenler Akkoyunlular'ın yanına kaçtı. Bu Türkmenler o yöredeki Kürt boyları ile karışarak şimdinin Güran aşiretlerini oluşturdular.

Yine Çorum'da Koca Kayası denilen muhkem kalede oturmakta olan Türkmen Beyi Haydar, kimseye boyun eğmiyordu. Yiyecek stoku da çok olduğu için bir muhasaraya uzun müddet dayanabilirdi. Yörgüç Paşa kaleyi zaptedemiyeceğini anlayınca, Tayfur Çelebi adındaki adamını kaleye sokarak zahireyi yaktırdı. Sonra kaleyi kuşattı. Dayanamıyacağını anlıyan Haydar Bey teslim oldu. 2. Murad kendisine tımar verdi, böylece Devlet'e bağladı.

Bir de Taceddinoğulları sulalesinden gelen Alparslanoğlu Hasan Bey vardı. Bu da Ordu-Çarşamba taraflarında hüküm sürüyordu. Yörgüç Paşa onu da bir ziyafete davet etti. Ancak artık şöhreti her yerde duyulduğu için, Hasan Bey:

- "Bu davetten murad, elimizdeki harabe ormanlığı almak ise, emir padişahındır. Bize de İnşallah bir yer ihsan eder,"

dedi. Ancak Bursa'da hapse atıldı. 2 yıl sonra kaçtı ise de, affa mazhar olup, Rumeli'de Gümülcine sancağına tayin edildi.

Bütün bunlardan başka, o tarihte Osmanlı Devleti'nin güney ve doğusunda iki büyük Türkmen Devleti bulunuyordu. Doğu'da Karakoyunlular vardı ve bu devletin kurucusu Kara Yusuf Bey, Bağdad hükümdarı Ahmed Celayiri Bey'le Yıldırım'a sığınarak Devlet'in başına Timur gailesini açmış, sonra da Çelebi Mehmed'i epey uğraştırmıştı. Oğlu İskender Mirza da Timur'un oğlu Şahruh'un önünden kaçarak Tokat'a sığınmıştı. Tokat zaten Türkmen diyarı olduğu için hiç te yabancılık çekmemişti. (1424)

1433-1567 tarihleri arasında, Mirza'dan sonra Karakoyunlu hükümdarı olan Cihanşah, 2. Murad'ın dostu idi. Devletini çok büyütmüş, Azerbeycan, Irak ve İran bu zata tabi olmuştu.

Öte yandan Akkoyunlular, daha Yıldırım zamanında, aşiret beyi Kara Yölük Osman Bey'in Timur'a rehberlik yapması ile, hasmane bir tavır almışlardı. Bu Kara Yölük Bey, Börklüce Mustafa'nın babası Kadı Burhaneddin'i öldüren kişidir.

Kara Yölük Osman Bey, kendisi gibi Türkmen Karakoyunlular ile devamlı sürtüşerek ve Timur'un desteği ile Diyarbakır-Erzurum taraflarında tutunabilmiştir. Ölümünden sonra aşiret, torunu Uzun Hasan Bey tarafından toparlanmış ve Fatih zamanında, Karakoyunlular'ı da yenerek Osmanlıların başına dert olacak büyük bir devlet haline gelmiştir. (1467)

Görüldüğü gibi Anadolu o dönemde değişik zamanlarda gelerek üstüste yığılmış Türkmen aşiretleri ile doluydu. Selçuklular şehirli olunca arkadan gelen Türkmenler (Osmanlılar dahil) köylü sayılmış, Osmanlılar şehirli olunca arkadan gelenler ile mücadeleye girmişlerdi. Çünkü sonradan gelenin yerleşik hayata intibakı zor oluyordu.

Bu aşiretler sadece devletle değil, sürekli birbirleriyle de sürtüşüyorlardı. Bu açıdan şimdiki Kürt aşiretlerinin durumu ile kıyaslanabilirler. Özellikle doğudan gelenler İstanbul, İzmir gibi şehirlerde nasıl zorluk çekiyorlarsa, nasıl şehir halkı onları kolay benimseyemiyorsa, ve nasıl onlar arasında suç oranı daha yüksekse, bu geçmişte de böyle olmuştur. Bunun bir alevi-sünni meselesi gibi görmenin ne kadar yanlış olduğunu ilerde ortaya koyacağız.

2. Murad Türkmen gailesini böylece hallettikten sonra, sebebi tarih kitaplarında yer almıyan bir olay yüzünden, Rumeli Beyleri'nin tenkili ile uğraştı.(1427) Bu konuda Kemal Tahir'in değerlendirmesini ilerde vereceğiz.

Sonra Selanik'i aldı (1430), Sırbistan üzerine yürüdü. Sırp despotu kızını Sultan'a nişanlıyarak kurtuldu.

Karamanoğlu İbrahim Bey rahat durmayıp Macar kralı ve Sırp despotu ile bir ittifaka girmiş ve bazı yerleri işgal etmişti. Ancak geri vermeye razı olunca affolundu. (1434) Padişah bu komplo içinde yer alan Macaristan üzerine akınlar yapılmasını emretti. Bir süre sonra Osmanlı ordusu Sırbistan ve Macaristan üzerine yürüdü, Belgrad kuşatıldı ancak alınamadı. (1439)

1442'de bir akıncı grubu Transilvanya'ya girdi ise de, Macar komutan Hunyadi Yanoş'un gelmesiyle yenildiler, 20.000 akıncı öldü. Kumandan Mezit Bey ve oğlu şehit düştü. Esir düşenler korkunç işkencelerden geçirilirken, Jan Hunyad ve adamları yemek yediler. Jan Hunyad üzerine gönderilen ikinci orduyu da bozunca, Avrupa sevince garkoldu ve bir Haçlı seferi tasarlandı.

Macar, Leh (Polonyalı), Ulah (Eflaklı), Sırp, Alman, Fransız, Belçikalı, Bulgar, Arnavut ve Bosnalılardan oluşan bu ittifakı Papa 4. Öjen ve Bizans İmparatoru Yuannis destekliyordu. Karamanoğlu İbrahim Bey de arka çıkmıştı.

İlk saldırıda gene Osmanlılar yenildi. Ancak 2. Murad Anadolu'ya geçip fırsattan yararlanarak saldırılarını arttıran Karamanoğlu'nu yendi, sonra affedip kendisi ile anlaştı.(1443) Arkasından Edirne'ye, oradan Sofya'ya geçti. Sonra Balkanların güneyine çekildi. Peşinden gelen Haçlıları İzladi derbendine çekti. Burada kumandanlarının mütalaalarını sordu. Kasım Paşa taarruz edilmesini, Turahan Bey geri çekilmeyi, Evrenosoğlu İsa Bey de müdafaada kalınmasını söyliyerek padişahın aklını karıştırdılar. Neticede müdafaada kalındı, ancak Osmanlı ordusu gene mağlup oldu.

Haçlılar kıştan dolayı geri çekildiler. Ancak Türkler bu sahte ricate kanıp takibe kalktılar. Bir kere daha yenildiler. Esir düşenler arasında padişahın eniştesinin kardeşi Çandarlızade Mahmud Bey de vardı.

Bu arada Karamanoğlu sözünde durmamış, Anadolu'da müthiş .ir talan ve tahribat yapmıştı. Ancak Haçlılar da kış geldiği için zor durumda idiler. Edirne'ye heyet göndererek barış istediler. Ağır barış şartlarını kabul eden 2. Murad tahtını oğlu Mehmed'e bıraktı. O tarihte 41 yaşında idi. Mehmed ise 13 yaşındaydı... Kemal Tahir bu olayı pek tuhaf bulur. (Bakınız: NOTLAR-5A, 27)

Yapılan barışa göre Sırbistan yeniden kuruldu, alınan yerler iade edildi. Eflak Macar nüfuzuna girdi. Ancak Türk ve Macarlar dost yaşamayı kitaba el basarak taahhüt ettiler. (1444)

2. Murad, gönlü rahat olarak, üç kere affettiği ama üç kere ihanetine uğradığı Karamanoğlu'na dersini vermeye gitti. Elinde 4 mezhepten fetva vardı. Karaman ülkesinin altını üstüne getirdi. Âşıkpaşazade'ye göre, o yıl doğan çocukların babası belli olmadı!..

Ne var ki, Karamanoğlu'nun karısı padişahın kızkardeşi idi. Kocası için şefaatte bulundu ve yine affolunmasını sağladı. Bundan sonra Murad tahtı oğlu küçük Şehzade Mehmed'e bırakarak Manisa'ya çekildi.

Papa bu durumu fırsat bilerek, kendi muvafakatı hilafına yapılan ve "müşriklerle" imzalanan anlaşmanın geçersiz olduğunu söyliyerek Macar Kralı Ladislas'ı kışkırttı.

Haçlı güçler tekrar bir araya geldiler. Bu sefer Venedikliler de katıldı. Bizans da elinde rehin olan Çelebi Mehmed'in oğlu Orhan'ı serbest bırakarak işi büsbütün karıştırdı. Bunun üzerine Çandarlı Halil Paşa'nın ısrarlarıyla Sultan Murad idareyi geri aldı. 40.000 kişilik ordu ile İstanbul boğazına geldi ve Ceneviz gemilerine her nefer için bir duka altını ödeyerek karşıya geçti.

Varna'da iki ordu karşılaştılar. İlk başta Osmanlı ordusu sıkıştıysa da, merkeze saldıran Macar kralının öldürülmesi sonucu, yanındakiler dağıldılar. Jan Hunyad'ın gayreti de savaşı kurtaramadı. Kardinal Sezarini de öldürüldü. Varna muharebesi sabahtan ikindiye kadar 9 saat sürdü. Neticede Türkler galip geldi ve Rumeli'nde yerleşmeleri kesinleşti. (1444)

Sultan Murad 1445'de etrafın sakin olduğunu görünce, yerini gene Şehzade Mehmed'e bırakıp Manisa'ya çekildi. Ancak Mehmed birinci seferde olduğu gibi bu defa da pek rahat edemedi. Çünkü Sadrazam Halil Paşa ile Zağanos Paşa arasındaki sürtüşme devam etti. Hatta yeniçeriler ayaklandılar. Daha çok yerli-devşirme paşalar sürtüşmesi olan bu durum üzerine Murad gene gelip tahta oturdu, Mehmed de Halil Paşa'ya kinlenerek Manisa'ya döndü.

Bundan sonra Mora alındı(1448). Ancak Hunyadi Yanoş, Macarlardan müteşekkil bir ordu ile Kosova'ya kadar geldi. Murad da karşı çıkınca savaş başladı. Üç gün sürdü. Üçüncü gün Halil Paşa, Eflak kuvvetlerini vaatlerle savaştan çekince, Macarlar bozuldu. (1448) Bu zafer Türkleri çok rahatlatmıştır.

2. Murad bir ara, çok taraftarı olduğunu duyduğu Hacı Bayram'ın, Şeyh Bedreddin olayı gibi bir gaile açmasından endişe etmişti. Ancak yanına gelen Akşemseddin'in anlattıkları ile ikna olmuş, ayrıca Hacı Bayram-ı Veli'yi Edirne'ye davet ederek görüşmüştür. Bu görüşmede Hacı Bayram-ı Veli Hazretleri'nin, İstanbul'un fethini çok arzu eden padişaha:

- "Hünkârım, Konstantaniyye elbette ki alınacaktır. Lâkin bunu ne sen, ne ben görebileceğiz. Orayı almak şu beşikte yatan çocuk ile bizim Köse'ye nasipi olacaktır,"

dediği rivayet olunur. Beşikteki çocuk 2. Mehmed, Köse de Akşemseddin Hazretleri idi. 2. Murad belki de bu müjde üzerine Hacı Bayram'ı ve müridlerini her türlü devlet mükellefiyeti ve vergiden muaf tutmuştu.

2. Murad hayatının son yıllarında imar ve kültür faaliyetlerinde bulundu. Telif ve tercüme eserleri teşvik etti. 1451'de vefat etti. İnce ruhlu, sözüne güvenilir, çok adil ve merhametli, dindar ve dünya malına ehemmiyet vermiyen çok değerli bir insandı. (Bakınız: NOTLAR-5A, 28)

Babasının vefatını haber alan Şehzade Mehmed, "Beni seven arkamdan gelsin!" diyerek sür'atle 3. defa tahta oturmak üzere yola çıktı. Aslında böyle telaş etmesine sebep yoktu. Çünkü büyük kardeşi Alaaddin daha evvel ölmüştü, bir tek kundaktaki kardeşi vardı. Ama herhalde Çandarlı Halil Paşa'ya pek güvenmemişti. 2. Mehmed, babası öldüğünde 21 yaşında idi.