Site hosted by Angelfire.com: Build your free website today!

ALİ HAYDAR BAŞVEREN'İN ARAŞTIRMA YAZISI


ALEVİ-SÜNNİ SÜRTÜŞMESİNİN İÇYÜZÜ

DÖRDÜNCÜ KISIM

NOTLAR - 4B

45 - Daha önce anlatmıştık. M.S.437 yılında ortaya çıkan MEZDEKİLİK dini İYİ-KÖTÜ gibi zıtlıkların vurgulandığı, İKİLİK kavramının hakim olduğu bir inançtır. Ayrıca insanların eşit bir şekilde yaşamalarını, kadınlar dahil her şeyin ortak kullanılmasını öngörürdü. MEZDEKİLER bir süre sonra İRAN Hükümdarı KUBAD'ı dahi kontrollerine alacak kadar güçlenmişler, fakat daha sonra onun katliamına maruz kalmışlardır. MEZDEKİLİK yanında ZERDÜŞT inançları da İRANLILAR'a sempatik gelirdi. KARMATİLİK bunların ikisinden de etkilenmiştir.

46 - Burada özellikle belirtmek istiyoruz ki, bizim Türk kelimesinden anladığımız çoğu kimseninkinden farklıdır... Ruslar, Avrupalılar hatta bizim solcular bu kelimeyi sadece "Türkiye'de yaşayan bir kısım halk" için kullanmaya özen gösterirler. Geri kalanları da Kürt, Ermeni, Çerkez, Laz diye bizden ayırmaya çalışırlar... Bazı kimseler de Nasrettin Hoca'nın karpuzları gibi, "Buna değmiş, buna değmemiş" diyerek, kafatası ve diğer bazı fiziki özellikleriyle ayıklaya ayıklaya bir avuç Türk bırakırlar...

Biz binlerce yıl içerisinde, dünyanın dört bir yanına yayılmış, hatta Bering Boğazı'ndan Amerika kıtasına geçmiş kardeşlerimizin tek ve bariz bir özellik göstermesinin imkansızlığına inanıyoruz... Ve Türk'le ilişkiye girmiş, karışmış, bir şeyler almış ; bunu adı ile, dili ile, yurdu ile muhafaza etmiş herkesi Türk sayıyoruz. Mesketler de, Azeriler de, Kırgızlar da, Kürtler de; eski Pelasglar, Hunlar, Göktürkler kadar Türk'tür...

Bulgar 1000 yıl önce Türk iken şimdi Slavlaşmış olabilir. Milyonlarca Türk Mısır'da Araplaşmış, Hindistan'da erimiş, Avrupa'da yok edilmiş olabilir. Ama Cengiz de Attila gibi Türk'tür. Eğer Cengiz Türk olmasaydı, onun sülbünden gelen Çağatay, Asya'da en yaygın durumda olan Çağatay Türkçesini nasıl oluşturabilirdi ki ?.. Türk'e hizmet eden herkes, günahıyla, sevabıyla Türk'tür. Çinliler istedikleri kadar Cengiz'i milli kahramanları saysınlar (çünkü 1990'larda onu "milli kahraman" ilan ettiler), önemli olan bu kişilerin Türk olmadıklarını, kendilerindeni olduğunu ispat etmeleridir ki, bunu hiç birzaman yapamazlar!..

47 - Burada çok açık ifade etmek isteriz ki, "Türklerin İslam Anlayışı" asla "Türk-İslam Sentezi" değildir. Son zamanlarda bazı çevreler tarafından, bir yenilikmiş gibi, devlet politikası haline getirilmek istenen Türk-İslam Sentezi, "Türklere Arap İslam anlayışının" kabul ettirilmesinden başka bir şey değildir.

Araplar hiçbir zaman Peygamberimizin İslam anlayışını taşıyamamışlar, 9. Asırdan itibaren de İslam, Arabistan'da gelişmemiştir ve gelecekte de orada gelişmeyecektir. Aynı şey, İran için de söz konusudur. Humeyni'yi bir İslam mücahidi olarak görmek, onun anlayışını Türkiye'ye yerleştirmek Peygamber soyuna, Horasan erlerine ihanet olur. Birinci görüşün altında Rabıta, ikinci görüşün arkasında Emel ve Hizbullah vardır.

Humeyni'yi Ali aşığı sayan Türk Alevileri ile, onu İslam'ın kurtarıcısı gören Sünniler, 913-1059 dönemini iyi incelemeli ve ders almalıdırlar.

48 - Bu göçün sebebi tam olarak bilinmemektedir. Her ne kadar Horasan, Şii İsmaili ve Buveyhi etkisinden kurtulmuş tek bölge gibi görünüyorsa da, tek sebep bu olmasa gerekir. Kimine göre Azer'in oğlu İbrahim'in Hazar Türklerinden olması sebebiyle, onun oğlu İsmail'in soyundan gelen peygamber torunlarını kan çekmiş, ana vatanlarına dönmüşlerdir... Bilinmez!...

49 - Bu konudaki bir başka hadis de şudur :

"Sizler (Araplar) deri çarık giyen bir kavimle çarpışmadıkça, kıyamet kopmayacaktır."

Buradaki kıyamet, ahiretteki kıyamet değildir. Her şeyin kökünden değişmesidir... Bu açıdan bakınca, yukarıdaki kıyamet hadisi de aynı değişikliğe işaret etmektedir.

50 - Genelde hepsine "Seyyit" denmesine rağmen, aslında Hz. Ali'nin büyük oğlu Hasan'ın soyuna Seyyit, Hüseyin'in soyuna "Şerif", diğer oğlu Muhammed'in soyuna "Hace" denirdi. Seyyit kelimesinin daha yaygın olmasından anlıyoruz ki; Hasan soyu Horasan'a, 12 imamın devam ettiği Hüseyin soyundan daha önce göçmüştür. Her halükarda açıktır ki gerçek peygamber torunları kendi aralarında bir ayırım yapmamışlardır. Hz. Ali'nin soyu, bir de Ömer adlı oğlundan sürmüş ise de, onlara ne ad verildiğini bulamadık.

51 - Burada Alevilik kavramına yeni bir tanım getirmek şart oldu. Alevi kelimesi, "Alivi"den bozmadır. "Ali'ye bağlı" anlamındadır, tıpkı Mevlevi, Bektaşi, Kaadiri gibi... Şu halde Alevi, "Ali'ye bağlı oan, onu kendine örnek alan, ona benzemeye çalışan, onun öğrettikleriyle hareket eden, bunun için de onu iyi tanıyan, hayatını, yazdıklarını çok iyi bilen, bildiğini uygulayan kişi" anlamındadır. Yani, "Ali'yi sevmek" Alevi olmaya yetmez. Bu tanıma uyan kişi, Kuran'a da, sünnete de saygılıdır. Ali öyleydi. Öyle olunca da Sünni ile Alevi arasında fark güdülmez. Seyyitler de gütmezdi, saydığımız Türk devletleri de. O dönemin insanı Alevi-Sünni ayırımı bilmezdi. Bilseydi, Seyyitler Samanilere, Gaznelilere, Karahanlılara kız verip, kız alırlar mıydı?

52 - Hz. ALİ'nin şöyle dediği rivayet edilir:

"Kainatta ne varsa, hepsi Kuran'da da vardır. Kuran'da ne varsa, Hepsi Fatiha'da; Fatiha'da ne varsa, hepsi Besmele'de; Besmele'de ne varsa hepsi başındaki "BA" harfinde; BA'nın özü de altındaki noktadadır. O nokta da benim."

"Ey müminler!.. Sorun bana!.. Andolsun ki Allah'a, hiçbir ayet yoktur ki, ben o ayet gece mi indi, gündüz mü?; Düzlükte mi indi, dağda mı?... Hükmü nedir?, bilmiyeyim (mümkün değil)"

53 - Zeyd, Zeynelabidin'in imam olmayan oğlu, Cafer-Üs Sadık'ın da kardeşidir (699-740). Zeydiler imamlığın ona ve soyuna geçtiğine inanırlar. Gerçekten çok bilgili ve muhterem bir zat idi. Ne yazık ki kardeşi Cafer'in ikazlarını dinlemeyip ayaklandı. Etrafına toplanan Şiiler, onun "Ben gerçekten Ebubekir ve Ömer hakkında kötü düşünmem. Babam da düşünmezdi" demesi üzerine terkettiler. Bunlara "Rafızi" (ayrılanlar) dendi ve ayrı bir mezhebi oluşturdular. Zeydiler, ilk üç halifeyi kabul ederler, imamların masumluğunu reddederler. (Zaten Türkçe'de kullanılan anlamıyla "masum" kelimesi yanlıştır, imamların "ismet"i, yani günahtan arınmışlığı olması gerekir ki, bu da ancak ALLAH'I ilgilendiren bir husustur) Bütün bu mutedil görüşlerine rağmen Zeydi Alevileri zaman zaman ayaklanırlardı.

54 - Salçuk bir tür geyik, aynı zamanda bir Moğol boyunun adıdır. Oğullarının adları Yonar, Musa, İsrail ve Mişel idi. Salçuk'un Musevi Türklerinden olduğunu tahmin ediyoruz. Rıza Nur kendisinin Hıristiyan olduğunu söyler, fakat öyle olsaydı oğullarının Peter, Nikolas gibi Hıristiyan azizlerinin adlarına sahip olması gerekirdi diye düşünüyoruz. Hazar Türklerinin o tarihlerde Musevi olduğu düşünülürse, bu tahmin daha akla yatkın gelir.

55 - Salçuk'un kaderi ne kadar da Osman Bey'e benzer!.. Hemen hemen aynı şeyler geçmiştir başlarından. Bir farkla ki, Hammer'in iddiasına rağmen Osman Bey işe başladığında Müslüman bir aileden geliyordu. Salçuk ise Müslüman olduktan sonra efsaneleşti.

56 - Gazneli Devletini Samanilerin Horasan valisi Alptekin kurmuştur. Samani hükümdarı Mansur ile arası bozulunca Gazne'ye gelmişti (963 yılı). Sonra bu soyun yerine Sevüktekinler geçti. En güçlü hükümdarları olan Gazneli Mahmut Afganistan'ı aldı, Hindistan'a seferler yaptı (1010'lar). Guristan ve Keşmir'e kadar olan yerleri fethetti. Sebüktekinlerin yerine daha sonra Gurlular geçti (1183).

57 - Oğuzlar Müslüman olunca yöredeki Araplar onlara "Türkmen" demeye başladılar.

58 - Türkmenlerin savaşçı ve göçebe Oğuz kavmi olduğu düşünülürse, Horasan, İran ve Irak halkının yerleşik düzenine uymakta ne kadar büyük zorluk çektikleri anlaşılır. Ayrıca hor görüldüklerini ve kolayca kabul edilmediklerini de unutmamak gerekir. Aynı sorun günümüzde bile, yurdumuza göç eden Afganistan ve Bulgaristan Türkleri için de vardır. Sayıları çok büyük olsaydı başka sorunlar da çıkardı.

59 - Eski Türk geleneklerine göre,türk hükümdarlar ülkelerini oğulları arasında pay ederlerdi. Bu yüzden pek çok Türk Devleti, kısa zamanda parçalanmış, birbirlerine düşmüştür. Ama Selçuklular bu konuda adeta devrim yapmışlar ve ailenin müştereken saltanat sürmesini ve devletin bütün olarak kalmasını sağlamışlardır. Zaman zaman çıkan isyanlara, tam bağımsızlık taleplerine rağmen, bu sistem uzun süre başarılı olmuştur. Selçuklular bunu yaparken bir açıdan Osmanlılardan bile daha başarılı olmuştur. Masum kardeş kanı dökmek Selçuklu'da yoktu. Hanedana ek olarak başarılı kişiler de aynı imkandan yararlanmışlardır.

Sabit kurallarla merkeze bağlı ama kendi iç işlerinde tamamen serbest ve esnek olan bu idare sistemi, şimdiki ABD eyalet sisteminden bile başarılıydı. şimdiki ABD eyalet sisteminden bile başarılıydı.

60 - Aynı sorun, Anadolu Selçuklularında hatta Osmanlılarda bile vardır. Hele Osmanlılarda "Türkmen Ekradı" diye geçen grup dağlık bölgelerde, tenha kısımlarda göçebe hayatını sürdüren gruplar için kullanılır ki, Türkmenlerin Kürt boyu demektir. Bu da Türk ile Kürt'ün ayrı olmadığını gösterir.

61 - Bu Türklerin bir kısmı sonradan Hıristiyan olmuş ve Hıristiyan adları almıştır. Maalesef onların Türk oldukları gözardı edildiğinden Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde hıristiyan mahallelerinde oturmak durumunda kalmışlar, Türklerden gitgide uzaklaşmışlardır. Yani Anadolu'da Ermeni diye bilinen Hıristiyan topluluğun büyük bir kısmı ile Balkanlar'da Rum, Bulgar diye bilinen Hıristiyanların bir bölümü ilgisizliğimizden benliğini kaybetmiş Türk kardeşlerimizdir. Balkan Türklerinden "Şarki Rumeli Tarihi" kitabının yazarı tarihçi Kemal Balkanlı'nın bu konuda yayınlama fırsatı bulamadığı enteresan değerlendirmeleri vardır.

62 - Bu olayda şunu gösteriyor ki, Türk olmak, Müslüman olmak, hatta "Aleviyim veya Sünniyim" demek yetmemektedir. İnsana ve İslam'a hizmet eden kişi olmak gerekir. Sadece 'kendine Müslüman' olanla işimiz yoktur. Bu kitabın amacı da zaten, Alevi-Sünni ayırmadan hizmet ehlini göstermektir.

63 - Eski Türkler kadına büyük saygı gösterirlerdi. Kadın hükümdarlar sık görüldüğü gibi, HATUN da HAKAN'ın en büyük yardımcısı ve destekçisi idi... Ancak kocasının ve oğlunun işine karışan, onu yanlışa yönlendiren kadın türü, bizim hiç hazzetmediğimiz bir varlıktır. TERKEN HATUN'un, KÖSEM SULTAN'ın tavırlarını SEMRA ÖZAL'da, RAHŞAN ECEVİT'te görüp yaşadık... Hele sırf RAHŞAN Hanım istiyor diye 2001 yılında çıkarılan AF, hapishanelerden dışarıya salınan binlerce caniyi unutmak mümkün değildir!

Bunların hepsi TÜRK milletinin başına belâ olmuş kadınlardır!.

64 - Eski Türkler kadına büyük saygı gösterirlerdi. Zina olayında cezaları ağırdı, ancak tecavüz olayında erkeği suçlu bulur, ayaklarından yay gibi eğdikleri iki ağaca bağlar, sonra bu ağaçları bırakarak parçalanmasına yol açarlardı. Ancak mantıklı bir yaklaşımla kadını suçlu görmezler, yaşadığı olayı yüzüne vurmazlar ve doğan çocuğun da suçu olmadığı için kendi çocukları gibi büyütürlerdi. Türklerin bu müsamahası Araplarla irtibata geçince büyük ölçüde kaybolmuş, hatta tecavüze uğramış zavallı kadının ancak kendini asarak namusunu temizleyeceği gibi saçma bir töre de yayılıp gitmiştir. Böyle bir şey ne dinimizde, ne de Türk töresinde vardır.

65 - İşte bu sebepten Batılılar Cengiz'e barbar derler. Aslında o dönemin harpleri bundan farklı değildi. Ancak Cengiz bu davranışı ile daha fazla kan dökmeyi önlemek istemişti. Eğer sonraki şehirlerin halkı canlarından korkar, hemen teslim olurlarsa ne onların ne de Cengiz'in can kaybı olurdu. Aslında bunu insancıl bir davranış olarak saymak bile mümkündür. Kaldı ki, ABD Başkanı Truman bu bahane ile Hiroşima ve Nagazaki'ye atom bombası atıp masum halkı öldürmemiş miydi? Üstelik o saldırının etkisi, savaş sonrasında bile insanları sakat bırakmaya devam etmiştir. Ama hiç kimsenin aklına Truman'a "barbar" demek gelmez. Aynı şekilde pek çok Alman şehri yangın bombalarıyla yok edilmiş, sözümona Alman ordusunun lojistik desteği kesilmeye çalışılmıştır.

66 - Moğol İstilası deyişimizin sebebi, Cengiz'in Moğol asıllı olmasıdır. Yoksa o tarihte ordusunun, komutanlarının, devlet erkanının büyük çoğunluğu Moğol olmayan Türk boylarındandı. Ama Moğollar gibi davranıyorlardı. Yoksa sadece moğol asıllı bir ordunun Çin'i, Asya'yı ve Avrupa'yı istila ettiği düşünülemez.

67 - Don Kıpçakları şimdiki Don Kazaklarının atalarıdır. Sonradan Hıristiyan olmuşlar ve dillerini unutmuşlardır. Aslen Türk'türler!..

68 - "İl' hem halk, hem ülke demektir. Ülke Hanı veya "Bizim Halkımızın Hanı" anlamına gelen İLHAN kelimesini Hülagu soyu kullanmıştır.

  • Önemli Sayfalar: NOTLAR , NOTLAR - 2 NOTLAR - 3 , NOTLAR - 4A, ORTAASYA TURKLERİNİN MÜSLÜMAN OLUŞU , TABLOLAR , KAYNAKLAR , SİTEMİZDEKİ SAYFALAR