Site hosted by Angelfire.com: Build your free website today!
Enkazda delil tespiti gerekli mi? | Bilirkişi müteahhiti suçlu buldu

Depremden zarar görenler "Yurttaşlar, müteahhit ve devlete dava açabilir"

(Kaynak: Cumhuriyet Gazetesi, Eylül 1999)

YALOVA (Cumhuriyet) - Yalova Cumhuriyet Başsavcısı Metin Fadıllıoğlu , depremin ardından, suç unsurlarının ortadan kaldırılmasına ilişkin olarak ''Suç delillerinin yok edilmesi söz konusu değil. Her yer delil dolu'' dedi.

Başsavcı Fadıllıoğlu, depremde binaların çökmesinde sorumlu olanlar için soruşturma açıldığını hatırlattı ve ''suç delilleri denize atılıp yok ediliyor'' şeklindeki açıklamaların, gerçeği yansıtmadığına işaret etti. Yalova'da, enkazı kaldırıldığı söylenen binaların çevresinde yığınla moloz, enkaz parçası bulunduğunu kaydeden Fadıllıoğlu, ''Enkazın denize dökülme olayı bizim dışımızda. Bu belediye ve idarenin işi. Cezai soruşturma açısından deliller ortadan kaldırılmış değil. Her yer betonla, demirle, suç delili ile dolu. Bunlar toplanıp rahatlıkla analizi yapılabilir. Suç delillerinin yok edilmesi söz konusu değil'' diye konuştu.

Bu arada, bazı hâkimler de depremzedelerin mağduriyetlerinin giderilmesi için bütün yasal yolların açık olduğunu belirttiler. Depremzedelerin, evlerinin yıkılmasında sorumluluğu olanların ortaya çıkarılması ve cezalandırılması talebiyle savcılıklara başvurduğunu kaydeden hâkimler, şöyle konuştu: ''Vatandaşlarımız devlete karşı da müteahhide karşı da tazminat davası açabilirler. Depremde bütün binalar sarsıldı, ama bütün binalar yıkılmadı. Demek ki yıkılan binalarla yıkılmayan binalar arasında bir kalite farkı vardı. Kimse 'evim kötü yapılsın' istemez. Ortada bir suiistimal muhakkak var.''

Depremzedelerin, çökmede idarenin de sorumlu olduğunu iddia etmeleri durumunda, davaların idare mahkemelerine açılabileceğine işaret eden hâkimler, gerek adli, gerek idari mahkemelerde davacıların, ''maddi- manevi tazminat'' talep edebileceklerini söyledi.


Enkazda Delil Tespiti Gerekli mi?

Depremzedeler enkazda delil tespiti yaptırmak zorunda değil!

Avukat Veysel Uçum, Avukat Mehmet Uçum, (Istanbul Barosu Avukatları)

(Cumhuriyet Gazetesi, 08.09.1999)

Türkiye'yi sarsan 17 Ağustos 1999 günlü depremden sonra kamuoyunda en fazla tartışılan konulardan biri de deprem mağdurlarının can ve mal kaybından kaynaklanan zararlarını tazmin için hukuken neler yapması gerektiği oldu. Hukukçuların önemle üzerinde durdukları konu, enkaz kaldırılmadan veya hasar giderilmeden yıkılmış veya zarar görmüş binalarda tespit yaptırmanın zorunlu olduğuydu.

Kamuoyunda öyle bir izlenim doğdu ki delil tespiti yaptırmayan depremzedelerin sorumlulardan zararlarınının tazminini istemesi olanaksız olacaktı. 'Herkes iddiasını ispatla mükelleftir' ilkesinden yola çıkılarak yapılan bu yönlendirme, hukukun bu tür durumlar için öngördüğü diğer bir dizi kuralın atlanmasına yol açtı.

Oysa Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 238.maddesi depremzedeler için başka bir olanak sağlıyor. Hem de öyle bir olanak ki depremzedeleri ikinci kez mağdur etmek anlamına gelen delil tespiti işlemlerinin külfetinden kurtarıyor. Bu hükmün ikinci fıkrasına göre 'maruf ve meşhur olan hususlar münazaalı sayılmaz' ; Türkçesi, bir olgu biliniyorsa çekişmeli sayılmaz ve kanıtlanmasına gerek yoktur.

Buna göre maruf (herkesçe bilinen) ve me?hur (herkesçe tanınan) bir vakıaya (olguya) dayanan taraf, bunu kanıtlamak için delil göstermekle yükümlü değildir. Bu tip olgular genel olarak herkesin bildiği veya öğrenmesinin olanaklı olduğu olayları içerir. Diğer deyişle kamunun bilgisinde olan olgular ile mahkemenin bilgisinde olan olgular bu hükmün kapsamına girer. Türkiye'nin bir deprem kuşağında olduğu, ülkeyi kat eden 1500 km.lik bir fay hattının varlığı, sık sık depremlerin yaşandığı, coğrafi alan ve nüfus yoğunluğu açısından yüzde 90'ı aşan oranda yerleşimin deprem etki alanı içinde bulunduğu herkes tarafından bilinmektedir. En azından bunlar herkes tarafından öğrenilmesi olanaklı olan bilgilerdir.

Buna göre; deprem sahasında zayıf zeminde bina yapma izni verenler, bununla da yetinmeyip çok katlı bina yapma izni verenler, bu binaların projelerini çizenler ve teknik uygulama sorumluluğunu yapanlar, binaları imal edenler her şeyden önce bu binaların depreme dayanaklı yapılmasından sorumludurlar. Yapılan binalar depremden yıkılmışsa anılan şahıslar öncelikle, depreme dayanıklı bina yapmamaktan dolayı sorumlu tutulmak gerekir. Bu şahıslar bunun aksini iddia ederlerse bunu kanıtlamakla yükümlü olurlar. Dolayısıyla yaşadığımız deprem felaketinde hukuken ispat külfeti depremzedelerde değil, sorumlu olmadıklarını iddia eden kamu görevlileri, mühendis ve müteahitlerde olmak gerekir.

Depremzedelerin zarara uğradığı ve bu zararın deprem vesilesiyle olduğu bellidir. Peşinen çıkarılması gereken sonuç, yıkılan binaların depreme dayanıklı olmadıklarıdır. Bu başlı başına bir ihmal ve kusur sayılmalıdır. Ve bu durum herkesçe bilinen bir olgu olduğu için depremzedeler tarafından kanıtlanmak zorunda değildir. Sorumlu kişiler kusurlu olmadıklarını iddia ederlerse bunu kanıtlamak da onların yükümlülüğüdür. Yargılamanın birinci aşaması olan sorumluluğun saptanmasından sonra, ikinci aşama zarar hesabının yapılmasıdır.

Zarar hesabı, mal kayıpları yönünden, tanık beyanları, eğer varsa emlak vergisi kayıtları, su ve elektrik kayıtları, Bayındırlık Bakanlığı'nın inşaat maliyeti birim fiyatları sonucu elde edilecek verilere göre uzman bilirkişiler tarafından yapılacaktır. Destekten yoksunluk ve cismani zararlar yönünden de kişiye ilişkin özel bilgiler ve çeşitli tablolar kullanılarak uzman bilirkişilerce hesap yapılacaktır. Bu işlemler yargılamanın ileri aşamasında söz konusu olacaktır. Bunlar için de enkaz tespitine ihtiyaç yoktur. Bunların yanı sıra Usul Hukuku'nun diğer önemli bir ilkesi de bir karineye dayanan kişinin bunu kanıtlamakla yükümlü olmamasıdır. Depreme dayanıksız binaların yıkılması veya hasar görmesi nedeniyle zarara uğramış olmak fiili bir karinedir. Depremzede, mahkeme huzurunda bu karineye dayanabilir.

Bunun aksi ileri sürülüyorsa bunu ileri süren kanıtlamalıdır. Sonuç olarak; hem Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 238. maddesinin 2.fıkrasına göre hem de 'fiili karine' ilkesine göre, depremzedeler uğradıkları zararlardan, depreme dayanıksız binalar yapılmasına izin verenlerin, projelendirenlerin ve imal edenlerin sorumlu olduğunu kanıtlamak zorunda değildir. Bunların sorumlu olduğu bir 'maruf vakıa' ve 'fiili karine' dir. Sorumlu olmadığını kim ileri sürüyorsa kanıt yükü onun, yani kamu görevlisinin, mühendisin, müteahhidin üzerinde olmalıdır.

Avukat Veysel Uçum, Avukat Mehmet Uçum ,(Istanbul Barosu Avukatları)


17 Ağustos depreminde 374 kişinin yaşamını yitirdiği sitenin inşaatını yapan Yüksel İnşaat sekizde yedi kusurlu bulundu 

Müteahhit depremden beter 


Bilirkişi heyeti Yüksel İnşaatı suçlu buldu. Yapılan incelemeler sonucu, şirketin ucuz malzeme kullandığı,
donatıların arasında yeterli etriye bağlantısına yer verilmediği, kolonların boylarının kısa tutulduğu ortaya
çıktı. 

17 Ağustos 1999 tarihinde meydana gelen depremde, 3 blokun tamamen yıkılması sonucu 374 kişinin
yaşamını yitirdiği Yüksel Sitesi'nin inşaatını gerçekleştiren Yüksel İnşaat, bilirkişi tarafından kusurlu bulundu. Şirket;
proje müellifi, yetkililer ve görevlendirilen şantiye teknik sorumluları açısından toplam 8'de 7 oranında kusurlu
bulunurken, gerekli denetimi yapmayan belediye yetkililerinin de 8'de 1 oranında kusurlu oldukları görüşüne varıldı. 

Yetkililerinin halen Sarıyer 1. Asliye Ceza Mahkemesi'nce ''tedbirsizlik, dikkatsizlik ve meslekte acemilik sonucu birden çok kişinin ölümüne sebebiyet vermek'' suçlamasıyla yargılandığı Yüksel İnşaat, 28 Haziran 2001 tarihinde hazırlanan Bilirkişi Raporu'nda kusurlu bulundu. İTÜ İnşaat Fakültesi öğretim üyeleri Prof. Dr. Melike Altan , Prof. Dr. Metin Aydoğan ve Doç. Dr. Hüseyin Yıldırım tarafından hazırlanan bilirkişi raporunda şu saptamalara yer verildi: 

- Asmolen döşeme sistemi seçildiği halde yatak rijitlik için 1968 deprem şartnamesinin öngördüğü deprem perdeleri
teşkil edilmemiştir. 

- Kolon boyuna donatı pursantajları oldukça yüksektir. Yani kolon boyları küçük seçilmiştir. Bu durumlarda normal
gerilmelerin artması ile kolonlar gevrek davranış göstermekte ve ani göçmelere neden olabilmektedir. 

- Deprem etkileri nedeniyle statik hesaplarda bulunan kiriş mesnet donatıları betonarme çizimlerde yoktur. Bu durumda depremde kiriş mesnetleri yetersiz olacaktır. 

- Temel ile zemin kat tabanı arasında teşkil edilen temel-taş, duvar-taş, duvar üstü hatılı (veya kiriş) bağlantıları uygun olmayıp, taş duvar üstüne konulan hatıl kolonların temeli gibi davranmış, yani betonarme binanın temeli yığma bina temeli gibi çalışmaya zorlanmıştır. 

- 1968 deprem yönetmeliği öngördüğü halde, kolon kiriş birleşim bölgelerinde etriye sıklaştırması yapılmamıştır. 

- Her 3 blokta da genellikle kolon boyutları, projesinden daha küçük inşa edilmiştir. Kolonlarda boyut azaltılması yatay yer değiştirmeleri arttırmıştır. 

- Kolon boyutları azaltılarak veya donatı arttırılarak pursantajlar aşırı arttırılmış ve kolonların betonarme olarak
çalışması engellenmiştir.  

- Düşük kalitede donatı kullanılmıştır. 

- Büyük çapta boyuna donatı seçilmiş olduğu halde, bunlar küçük çaplı etriyelerle bağlanmış ve aralıkları uygun
belirlenmemiştir. 

Kaynak: Cumhuriyet, 24.09.2001

Deprem mağdurlarının dava açması

Deprem Anasayfası