2 Kasım 1815 yılında Lincoln'da doğan George Boole, basit bir dükkancının
oğluydu. O çağın İngiltere'sinde dükkancılık oldukça aşağılanan bir
meslekti. Kendi kendini yetiştiren bu dahinin yüksek zekası en aşağı
halk tabakasına verilmişti. Bu zeka, kendi yağıyla kavrularak bulunduğu
çevrede kalacaktı. Bu deha, yüksek tabakaların okullarında da okuyamazdı.
Boole'un girmek istediği okulda Latince gibi lüks dersler de okutulmuyordu.
Servet ve para yönünden daha aşağı düzeyde doğmuş olanların okulunda
okumalıydı. Kendisinin fakirlikten hiçbir zaman kurtulamayacağını bilen ve
oğluna kapalı kapıları açmak için elinden geleni yapmış olan babasının
sevgiyle dolu ve cesaret verici sözleriyle Boole Latince'yi tek başına
öğrendi. Bunun için babasının bir arkadaşı olan küçük bir kitapçıya başvurmuş,
fakat bu adamcağız da çocuğa Latince'nin ilk gramer kurallarını açıklayabilmişti.
Boole on iki yaşına geldiği zaman Horace'ın bir şiirini İngilizce'ye çeviri
yapabilecek kadar Latince'yi öğrenmişti. Çeviri tekniğini bilmeyen baba,
oğluyla gurur duyduğu için, bu çeviriyi bulundukları yerin yöre gazetesinde
yayınlatır. Okulda büyük bir gürültü kopar. Bu gürültünün bir kısmı iyi ve
bir kısmı da kötü yöndeydi.
Klasikler öğretmeni, on iki yaşındaki bir çocuğun böyle bir çeviriyi yapabileceğini bir
türlü kabul etmiyordu. Bu çevirideki bazı yanlışlıklardan mahcup olan Boole, dilbilgisi
eksikliklerini tek başına doldurmaya karar verdi. Bu sırada Yunanca'ya da başlamıştı.
Boole'un babası, oğluna okulunun üstünde matematik dersleri vermiş ve optik aletlerin
yapımıyla ilgisini arttırmıştı. Fakat Boole, hala klasik çalışmalarının yüksek mevkilerin
anahtarı olduğunu düşünüyordu. Okulu bitirdikten sonra ticaret derslerini izledi. Fakat,
bu derslerin umduğu gibi bir faydası olmadı. On altı yaşına gelince fakir ailesine yardım
etmek gerektiğini anladı. Bu nedenle de bir ilkokulda ders vermeye başladı. Bu öğretmenliği
tam dört yıl sürdü. Fakat, rahat bir yaşama kavuşamamıştı. Serbest meslekte çalışmayı
düşünüyordu. Asker ve hukukçu da olamazdı. İçinde bulunduğu öğretmenlikte pek iç açıcı
değildi. Geriye papaz olmak kalıyordu. Dört yıllık öğretmenliği süresince Fransızca,
Almanca ve İtalyanca dillerini de tam olarak öğrenmişti.
Sonunda Boole, tutacağı yolu buldu. Babasının ona vermiş olduğu ilk matematik
dersleri artık meyvesini vermeye başlamıştı. Boole, yirmi yaşına gelince bir
özel okul açtı. Burada matematik öğretmesi gerekiyordu. Babasından aldığı
derslerin faydasını gördü. O zamanın el kitaplarını gözden geçirdi. Önce
hayretle incelediyse de, sonra onlardan tiksindi. Acaba büyük matematikçiler
neler yapmışlardı? Abel ve Galois gibi, büyüklerin kitaplarını okudu. Fazla
bir matematik bilgisi olmayanların okuyup anlayamayacağı kesin olarak bilinen
Laplace'ın "Gök Mekaniği" ni hiç kimsenin yardımı olmadan okuyup anladı.
Lagrange'ın "Analitik Mekanik" adlı eserini tam anladı. Artık, kendisinin
yolunu çizmişti. İlk ilmi çalışması olan değişim hesabı yayınlandı. Yine tek
başına çalışmasının ürünü olan invaryantları keşfetti. Zaten bu invaryantlar
olmasaydı, rölativite (bağlılık) kuramı olmazdı. Cebirsel denklemlerdeki
boşlukları doldurdu.
Boole'un yaşadığı dönemde, bir dergide adamın olmadığı sürece bir çalışmanın
yayınlatılması olanaksızdı. Boole, bu bakımdan şanslıydı. Çünkü, 1837 yılında,
İskoçya'lı D.F.Gregory adında bir matematikçi , "Cambridge Mathematical Journal"
adında bir dergi çıkarıyordu. Boole, derginin müdürüne çalışmalarının birkaçını
verdi. Gregory bu çalışmaların orijinalliğini ve yazış biçimini çok beğendi.
Yazıları yayınladı. Böylece, iki matematikçi arasında dostça bir arkadaşlık
ve mektuplaşmalar başladı ve hayatları boyunca sürdü.
Modern cebir kavramı, Peacock, Herschel, De Morgan, Dabbage, Gregory ve Boole
sayesinde yerini aldı. Boole, sembol ve işlemleri kullandı. Başlangıçta oldukça
çok gürültü kopardı ama, sonunda yerine oturdu. Boole, de Morgan'ın hem hayranı
ve hem de büyük bir dostuydu. İngiltere'deki büyük matematikçilerle ya kendisi
doğrudan ya da mektupla haberleşiyordu. 1848 yılında "Mantığın Matematik Analizi"
adlı bir çalışmasını yayınladı. Bu eser, matematikte yeni bir çığır açmış ve Boole
da kesin bir üne kavuşmuştu. Bu broşür, de Morgan'ın da takdirlerini topladı.
Bu eser, bundan altı yıl sonra ortaya çıkacak olan bir çalışmanın müjdecisi olacaktı.
Boole'a, Cambridge'e gidip eski temellere dayanan matematik derslerini okuması
önerildi. O bunları dinlemedi. İki büklüm bir vaziyette ailesini geçindirmek için
öğretmenliğe devam etti. Tüm bunlara karşın, araştırmaları ve konferanslarıyla
ünü günden güne yayılıyordu. İrlanda'da Cork kentinde Queen's College yeni
açılmıştı. Bu ün ona bu College'e 1849 yılında matematik profesörü olarak
atanmasını sağladı. Fakirlikten gelen Boole, kendine açılan bu olanakların
değerini bildi. Bu arada kayda değer eserler yayınladı. 1834 yılında, mantık
ve olasılıklar üzerine büyük bir eser yayınladı. Bu sırada tam otuz dokuz
yaşındaydı. Bu kadar derin orijinallikte bir eser meydana getirmesi için
oldukça gençti. Sürekli çalışıyor ve yeni yeni buluşları gerçekleştiriyordu.
Fakat, Boole'un bu matematiği uzun bir süre ilerletilmedi. 1910 ile 1913
Yılları arasında Whitehead ile Russel, Boole'un bu çalışmasını yeniden işlediler.
Sembolik mantığın amansız düşmanı Cantor'dur. Bu kuramı çok eleştirmiştir.
Halbuki, bu kuram onun kuramına da yardım ediyordu.
Eserlerinin yayınlanmasından sonra çok yaşamadı. Marie Everest ile evlendi.
Gitmeye söz verdiği bir konferansa yetişmek için yağmurlu bir günde sırılsıklam
olup yakalandığı bir zatürreden 8 Aralık 1864 günü elli yaşında öldü. Daha sonra
karısı Marie Boole, onun fikirlerini içeren "Boole Psikolojisi" adı altında
yayınlanan broşürde onu anlatır. O, çok büyük bir eser verdiğinin farkında olarak öldü.
|