Site hosted by Angelfire.com: Build your free website today!
 »ANASAYFA
  » NİMET ŞİİRLER
  » HİKAYELER
  » FIKRALAR
  » HAKKIMDA
  » Z.DEFTERİ
  » F.GALERİM
  » HAZIR KOD
  » İTİRAFLAR
  » GEZİ
  » TİYATRO
  » KADINLAR İÇİN
  » ANNELER GRUBU
  » GÜVENLİK
  »
GEBELİK

  »HEMEN BUL

  »3D RESİMLER
 
  »E-KART
  » YEMEK TARİFLERİ
  » PC TOPLAMA
  » ADSL LİMİTLİ KALAN KOTA
  » ANTOLOJİ ŞİİRLER
  » SANAL PSİKOLOG
 
»BEBEK SAĞLIGI



  » DESTEK HATTI
  »
HAZIR KODLAR

  » SABİT DİSKLER
  » 
PRO ÇEVİRİ 17FULL

»

»ALSSONUÇLARI

  » DGS SONUÇLARI
  » KPSS SONUÇLARI
  » KPDS SONUÇLARI
  » HAKKIMDA
  » Z.DEFTERİ
  » F.GALERİM
  » HAZIR KOD
  » İTİRAFLAR
  » GEZİ
  » TİYATRO
  » KADINLAR İÇİN
  » ANNELER GRUBU
  » GÜVENLİK
  » GEBELİK



 










 

 


 

 


 





 

SABİT DİSKLER

 

Sabit disk PC'nizin "veri merkezi"dir. Tüm programlarınız ve verileriniz burada saklanır. CD-ROM, teyp yedekleme birimi, disket gibi başka veri depolama ortamları da vardır ama sabit diskler, genelde hepsinden daha yüksek kapasiteli olabilmeleri, daha hızlı olmaları ve PC içinde sabit olmaları nedeniyle diğerlerinden ayrılırlar.

 

Yıllar boyunca sabit disklerin kapasiteleri, hızları ve fiyatlarında büyük değişiklikler oldu. 15 yıl önce 10 MB'lık bir disk 1000$'a alınabilirken, bugün 10 GB'lık (yani 1000 katı kapasiteye sahip) bir sabit disk 200 $ civarında bir fiyata alınabiliyor, üstelik yeni diskler çok daha yüksek hızlara sahipler. Sabit disk aşağıdaki açılardan PC'nizde önemli bir rol oynar:

 

• PERFORMANS. PC'nin açılma hızı, PC açıldıktan sonra programların ilk açılma (yüklenme) hızı, çeşitli dosyaların açılma hızı doğrudan sabit diskle ilgilidir. Bazen sistem belleği (RAM) yeterli gelmediğinde sabit diskin bir kısmı geçici bir bellek alanı olarak kullanılır. Aynı anda birden fazla program çalıştırıyorsanız, yine PC'nizin hızı büyük ölçüde sabit diskinizin hızı ile bağlantılıdır.

• DEPOLAMA KAPASİTESİ. Söylemeye gerek yok, daha büyük kapasiteli bir diske sahipseniz, PC'nize daha fazla program kurup, daha fazla veri saklayabilirsiniz

• YAZILIM desteği. Yeni yazılımlar diskte daha büyük alanlar kaplıyor ve daha hızlı sabit diskler istiyor.

• GÜVENİLİRLİK. Bozulan her donanımınızı bir şekilde onartabilir veya yeniletebilirsiniz ama sabit diskiniz bozulursa, içindeki geri konulamaz bilgileriniz de gider. Bu yüzden kaliteli bir diskin yerini hiçbir şey tutmaz.

Sabit disk içinde metalik bir maddeden yapılmış, ama üzerindeki manyetik kaplama sayesinde yazılıp okunabilen bir veya daha fazla üst üste dizilmiş disk plakası vardır. Bu plakalar sabit bir hızda dönerken, alttan ve üstten disk plakası üzerine oturan okuyucu kafalar disk plakası üzerine bilgi yazar veya yazılmış bilgileri okur. Yani sabit diskte, diğer çoğu donanım aygıtının aksine mekanik, hareketli parçalar vardır.

Disk üzerindeki veriler, şilindirler (cylinder), izler (track) ve sektörler (sector) halinde düzenlenir. Silindirler, diskin yüzeyindeki konsentrik izlerdir. Yani bir diskteki tüm disk plakalarının arka ve ön yüzeyinde birbirine denk gelerek sütun oluşturan her bir izin oluşturduğu bu sütuna silindir adı verilir. İz ise sektörlerden oluşur ve sektörler bir diskin 512 byte'lık en küçük birimidir.

Diskin çalışma mantığını anlatabilmek için bir örnek verelim. Diyelim ki bir Word dosyasını Word'de açıyoruz:

 

1. İlk aşama aranan bilginin nerede yer aldığını bulmaya yöneliktir. Bu iş için kullandığınız uygulama, işletim sistemi, BIOS ve muhtemelen işletim sisteminin disk için yüklediği sürücü diskin hangi bölümünün okunacağını belirlerler.

 

2. Aranan bilginin hangi silindirde, hangi kafa tarafında, hangi sektörde yer aldığının adresi çıkarılır; diske bu adres verilerek, o bölgeyi okuması istenir.

 

3. Bir güç koruma işlemi devreye girmemişse, disk zaten normal hızında döner durumdadır. Aksi halde diskin normal devir hızına ulaşması sağlanır.

 

4. Disk denetçisi aldığı adresi yorumlar ve istenen silindire bakar. Bu silindirde aranan bilginin yer aldığı iz bulunur ve kafa bu iz üzerine oturur.

 

5. Kafa izi okumaya başlar ve disk dönerken istenen bilginin yer aldığı sektörün altından geçmesini bekler. Sonra da bu sektörün içeriğini okur.

 

6. Disk denetçisi diskten okunan bilginin disk üzerinde geçici bir alana (tam-pon bellek) akışını kontrol eder. Daha sonra bu bilgiyi disk kablosu (arayüzü) üzerinden belleğe ileterek PC'nin o bilgi için verdiği emri yerine getirmiş olur.

 

Bir diskin hızını belirleyen çeşitli faktörler vardır. Bunları kabaca özetlersek:

 

1. Dönüş hızı (devir/sn): Her disk belli bir hızda döner. Günümüzde IDE arabirimini kullanan çoğu disk 5400 devir/sn hızında dönerken yakın zamanlarda 7200 devir/sn IDE diskler de yaygınlaşmaya başlamıştır. Hızlı SCSI disklerde ise 10 bin devir/sn'ye ulaşılabilir

 

2. İz başına sektör sayısı: Bir diske bilgi yazılırken dışarıdan başlanıp içeri doğru ilerlenir. Dış izler doğal olarak daha uzundur ve üzerlerinde daha fazla sayıda sektör vardır. Oysa diskin dairesel şekli nedeniyle her iz kafa altındaki tam bir turunu aynı sürede tamamlar. Bu da dış izlerdeki sektörlere bilgi yazmak veya okumak için daha hızlı erişildiğini gösterir.

 

3. Erişim süresi (access time): Aynı dosyanın veya çalıştırılmak istenen programın parçaları farklı izlerde olabilir. Erişim süresi kabaca, aranan bilgilere ulaşılması için bir izden diğerine, bir kafadan diğerine ve bir sektörden diğerine geçilerek aranan bilginin yer aldığı sektörün okunmasına kadar geçen ortalama süredir ve milisaniye cinsinden ölçülür.

 

4. Dahili Veri Transfer Hızı: Amaç diske veri göndermek ve diskteki verileri almak olduğuna göre, transfer hızı bir diskin performansını belirleyen en önemli faktörlerden biridir. Dahili transfer hızı, disk plakaları üzerinden okunan bilgilerin, disk üzerindeki tampon belleğe, disk dışına gönderilmeye hazır halde aktarılması işleminin hızıdır. MB/sn cinsinden ölçülür.

 

5. Kullanılan Arabirim: Diskten çıkan veriler, işlenmek üzere belleğe gider demiştik. işte bunun için bir arabirinn kullanılır. Artık IDE disklerde saniyede 33 MB veri aktarımı yapan UltraDMA/33 veri-yolu standardı kullanılıyor. Oysa okunan bilgi diskin tampon belleğine yeterince hızlı veri aktarımı yapılmazsa bu kapasitenin pek bir önemi yoktur; çünkü diskin tampon belleğine daha yavaş bir sürede bilgi aktarılırken bu veriyolu atıl kalır. Buyüzden 16,6MB/sn kapasiteye sahip ATA-2 disklerden UltraDMA/33 disklere geçildiğinde disklerin hızı iki kat artmamıştır. Çünkü diskin dahili transfer hızı daha önemlidir. Aynı şekilde bugünlerde UltraDMA/66 disklere geçilmiştir; bu da yine disklerin iki kat hızlanacağını göstermemektedir. Yine de yeni standartlar piyasaya hakim olmaktadır ve hızı belirleyen diğer faktörlerde de iyileşme olmaktadır.

 

IDE ve SCSI

 

IDE ve SCSI disklerde iki ayrı teknoloji ve arabirim standardıdır. IDE'nin açılımı 'lntegrated Drive Electronics'tir (Entegre Sürücü Elektroniği); ATA olarak da bilinir. IDE disklerde elektronik denetçi diskin üzerindedir. SCSI ise 'Small Computer System Interface'in (Küçük Bilgisayar Sistem Arabirimi) kısaltmasıdır. Transfer hızı yeni SCSI standartları kullanıldığında 160 MB/sn'yi bulabilir. SCSI diskler gerek teknoloji, gerek performans, gerek güvenilirlik, gerek arabirimin desteklediği aygıt sayısı açısından IDE'den çok daha üstündür.

 

Peki testlerde bazı IDE diskler neden bazı SCSI disklerden daha hızlı çıkıyor? Çünkü SCSI daha çok Windows NT sistemler için optimize edilmiştir ve Windows 9x'te gerçek performanslarını göstermeyebilirler. Bu yüzden sunucularda kullanılması önerilir; ayrıca çoklu veri okuma isteklerini daha hızlı yerine getirirler (çok sayıda bağlantı yapılabilen sunucular için bir gereklilik).

 

Ancak SCSI diskler çok daha pahalı olduğu, bir SCSI kartının maliyeti de buna eklendiği için standart masaüstü PC lerde IDE diskler kullanılır ve bu yüzden IDE diskler çok daha yaygındır. Eh biz de acemilere seslendiğimize göre SCSI diskleri daha çok sistem yöneticilerine bırakıp genelde IDE disklerden söz ediyoruz.

 

Master/Slave

 

Bir anakart üzerinde iki IDE portu vardır, her birine ikişer depolama aygıtı bağlanabilir demiştik. Bu portlardan biri birincil (primary) diğeri ikincil'dir (secondary). Bu portlardan birine iki aygıt bağlanacaksa birisi ana aygıt (master) diğeri ikincil (slave) aygıt olacaktır. Bu aygıtlar dört adede kadar sabit disk olabilir veya ana sabit disk dışında bunlardan biri veya birkaçı yerine CD-ROM sürücü, CD yazıcı, DVD sürücü bağlanabilir. Bir sistemde aynı IDE kablosu üzerinde iki disk varsa bunlardan bir master, diğeri slave olacaktır. Çünkü normalde işletim sistemi ana sabit diske yüklenir ve buradan açılır. Bu ayarlamayı diskin arkasındaki bir jumper sayesinde yaparız. Diskin üzerinde jumper hangi konumdayken diskin master, hangi konumdayken slave olduğu yazar. Aynı kural, aynı kablo üzerinde bir disk, bir CD sürücü veya CD yazıcı varken de geçerlidir. Ayrıca PC'de kullanılan ses kartı üzerinde bir üçüncü IDE kanalı olabilir.

 

Bu durumda genel pratik aşağıdaki tablodakı gibi olabilir (burada CD yazıcı, DVD yazıcı gibi cihazlar da CD-ROM kategorisine sokulmuştur)

 

Sabit Disk Püf Noktaları

 

• Sabit diskler darbelere karşı son derece duyarlıdır. Bir disk 10 cm'den düşse bile hasar görebilir. Bu durumda disk kafası disk plakası üzerinde zıplar ve küçük partiküller koparır. Bu partiküller disk içinde dağılarak kafanın daha fazla zıplayıp zamanla daha fazla zarar oluşmasına yol açar. Bu da disk üzerinde yazılan bilgilerin okunamamasına, hatta işletim sisteminin (yani PC'nin) açılmamasına yol açar. Bu yüzden PC'nizi darbelere karşı korumalı, disk söküp takarken dikkat etmelisiniz.

 

• Yeni bazı disklerde darbe koruma sistemi vardır. Bunlarda disk kafası süspansiyonludur. Bu tür diskler tercih edilebilir.

 

• Bazı diskler (özellikle de yüksek devirli olanlar) aşırı ısınabilir. Bu yüzden ve diğer aygıtlar titreşimli çalışabileceğinden, diski kasa üçünde başka bir aygıtla falan tabana yerleştirmemekte fayda vardır.

 

• Disk üzerinde dosyalar çok dağınık bir biçimde yer alabilirler. Çünkü bir dosya yazılırken ilk boş bulduğu sektöre yazılır. O yer dolarsa geri kalanı başka bir yerdeki sektöre yazılabilir. Çünkü arada yazılıp silinen dosya ve programlar bu boşlukları yaratır. Bu da diskten okuma hızını yavaşlatır. Disk birleştirme yazılımları ("defrag" yazılımlan) bu sorunu ortadan kaldırarak diskteki dosyaları yanaşık düzen dizerler. Örneğın Windows 9x ile birlikte Disk Defragmanter adlı böyle bir yazılım gelmektedir.

 

• Diskler formatlanarak veri yazılıp okunmaya hazır hale getirilirler. Her işletim sistemi bunun içın diskleri "cluster" adı verilen mantıksal bölmelere ayırır. Dosyalar da bu bölmelere yazılır. Örneğin Windows 98'de artık 32K'lık bölmeler kullanılmaktadır. Bu sisteme FAT32 adı verilir. FAT, Dosya Atama Tablosu (File Allocation Table) anlamına gelır. Yani bu sistem dosyaların disk üzerindeki adreslerini tutar. Ancak diskte bazen dosyalarda bir karışıklık olup dosya adresleri belirlenemez hale gelebilir. Windows ile gelen ScanDisk veya ayrıca satın alınan Norton Disk Doctor, Tiramisu gibi yazılımlar bu hataları bulup onarmaya çalışırlar. Bazen dosyalar çok karışır, düzeltilemez; diskin tekrar formatlanıp işletim sisteminın yüklenmesi gerekir. Bu yüzden işler çok karışmadan düzenli aralıklarla (örneğin haftada bir) ScanDisk ve Disk Defragmanter programlarını çalıştırıp diski düzenlemekte fayda vardır.

 

• Bir disk iki mantıksal bölüme ayrılabilir. Böylece bir disk iki ayrı sürücü halinde ayrı ayrı formatlanabilir. Bunu Windows/Command klasöründe gelen FDISK programı ile yapabiliriz. Ancak hem formatlama hem FDISK işlemi diskteki tüm bilgileri siler.

 

• Bir diskteki dosyaları sildiğinizde dosyalar değil, aslında adresleri silinir. Yani Norton Unerase gibi programlarla silinen dosyaları geri kurtarmanın yolu vardır. Ancak bu işlem dosyanın silinmesi üzerinden çok geçmeden yapılmalıdır. Çünkü diske yeni dosyalar yazıldıkça, adresleri silinen dosyaların üzerine yazılıp bunları kurtarılamaz hale getirilebilir. Neyse ki Windows 9x'te sildiğiniz dosyalar önce Geri Dönüşüm kutusu adı verilen özel bir klasöre aktarılır. Bu kutuyu boşaltmamışsanız, içindeki dosyaları geri alma şansınız her zaman vardır..

 

 

 

 

 

 

ANAKARTLAR

Bütün kartların anası diyoruz; çünkü PC'nin diğer bileşenleri bir şekilde anakarta bağlanıyor, birbirleri ile anlaşmak için anakartı bir platform olarak kullanıyor; yani PC'nin "sinir sistemi" anakart üzerinde yer alıyor. Üzerinde yongalar, transistörler, veriyolları, çeşitli donanımlar için yuvalar, slotlar, bağlantı kapıları, soketler bulunan irice bir baskılı devre. Bir PC'nin hangi özelliklere sahip olabileceğini belirleyen en önemli bileşen, çünkü anakart üzerindeki elektronik bileşenler bu PC'ye hangi tür işlemciler takılabileceğini, maksimum bellek kapasitesinin ne kadar olabileceğini, bazı bileşenlerin hangi hızlara çıkabileceğini, hangi yeni donanım teknolojilerini destekleyebileceğini belirliyor. Burada en belirleyici faktörlerden biri anakartın yonga seti. O halde anakart yonga setinin tanımını vererek işe başlayalım.

 

• YONGASETİ: Yongaseti (chip set) anakartın "beynini" oluşturan entegre devrelerdir. Bunlara bilgisayarın trafik polisleri diyebiliriz: işlemci, önbellek, sistem veri yolları, çevre birimleri, kısacası PC içindeki her şey arasındaki veri akışını denetlerler. Veri akışı, PC'nin pek çok parçasının işlemesi ve performansı açısından çok önemli olduğundan, yongaseti de PC'nizin kalitesi, özellikleri ve hızı üzerinde en önemli etkiye sahip birkaç bileşenden biridir. Eski sistemlerde PC'nin farklı bileşen ve işlevlerini, çok sayısal yonga denetlerdi. Yeni sistemlerde hem maliyeti düşürmek, hem tasarımı basitleştirmek hem de daha iyi uyumluluk sağlamak için bu yongalar tek bir yonga seti olarak düzenlendi. Günümüzde en yaygın yonga seti Intel tarafından üretilmektedir. Intel kendi yongasetlerini, bunların desteklediği veriyolu teknolo|ilerini de temsil edecek şekilde PCIset ve AGPset olarak da adlandırmaktadır. Silicon Integrated Systems (SiS), Acer Labs Inc. (ALi), VIA gibi üretici firmalann da geliştirdiği popüler yonga setleri vardır.

 

 

• VERİYOLU: PC'nizin içindeki bileşenler birbirleri ile çeşitli şekillerde "konuşurlar". Kasa içindeki bileşenlerin çoğu (işlemci, önbellek, bellek, genişleme kartları, depolama aygıtları vs.) birbirleri ile veriyolları aracılığı ile konuşurlar. Basitçe, bilgisayarın bir bileşeninden diğerine verileri iletmek için kullanılan devrelere veriyolu adı (bus) verilir. Bu veriyollarının ucunda da genişleme yuvaları bulunabilir. Sistem veriyolu denince, genelde anakart üzerindeki bileşenler arasındaki veriyolları anlaşılır. Ayrıca anakarta takılan kartların işlemci ve belleğe erişebilmelerini sağlayan genişleme yuvalarına da veriyolu adı verilir. Tüm veriyolları iki bölümden oluşur: adres veriyolu ve standart veriyolu. Standart veriyolu, PC'de yapılan işlemlerle ilgili verileri aktarırken, adres veriyolu, verilerin nerelere gideceğini belirler. Bir veriyolunun kapasitesi önemlidir; çünkü bir seferde ne kadar veri transfer edilebileceğini belirler. Örneğin 16 bit'lik veriyolu bir seferde 16 bit, 32 bit'lik veri yolu 32 bit veri transfer eder. Her veriyolunun MHz cinsinden bir saat hızı (frekans) değeri vardır. Hızlı bir veriyolu verileri daha hızlı transfer ederek uygulamaların daha hızlı çalışmasını sağlar. Kullandığımız bazı donanım aygıtları da bu veriyollarına uygun olarak üretilirler. Sadece iki donanım aygıtını birbirine bağlayan veriyoluna "port" adı verilir. (örneğin AGP = Advanced Graphics Port). Bugün PC'lerimizde ISA, PCI ve AGP veriyolları bulunmaktadır. Anakartın üzerindeki farklı boyut ve renklerde, yan yana dizilmiş kart takma yuvalarından bunları tanıyabilirsiniz.

 

• ISA. (Industry Standard Architecture) Anakartınızın kenarına yakın yerde bulunan uzun siyah kart yuvaları ISA yuvasıdır. 17 yıldan beri kullanılan eski bir veriyolu mimarisidir. 1984'te 8 bit'ten 16 bit'e çıkarılmıştır. Ama bugün bile 8 bitlik kartlar olabilir. Orneğin bir ISA kartın, yuvaya giren iki bölmeli çıkıntısının sadece bir kenarında bağlantı bacakları varsa, bu 8 bitlik bir karttır. 90'lardan itibaren çoğu aygıt'ın daha hızlı PCI modeli çıktığından yavaş yavaş terkedilmeye başlanmıştır; hatta bugün ISA veriyolu olmayan anakartlar bile çıkmıştır. 1993'te Intel ve Microsoft, Tak Çalıştır ISA standardını geliştirmiştir. Böylece işletim sistemi ISA kartların konfigürasyonunu, sizin jumper'larla, dip svvitch'lerle boğuşmanıza gerek kalmadan otomatik yapmaktadır.

 

• PCI. (Peripheral Component Interconnect) 1993'te Intel tarafından geliştirilen bu veriyolu 64 bit'liktir ama uyumluluk problemlen nedeniyle uygulamada genelde 32 bit'lik bir veri yolu olarak kullanılır. 33 veya 66 MHz saat hızlarında çalışır. 32 bit ve 33 MHz PCI veriyolunun kapasitesi 133 MB/sn'dir. Anakartınızda PCI yuvaları ISA yuvalarının hemen yanında bulunur; beyaz renkte ve ISA'dan biraz daha kısadır. PCI veriyolu Tak Çalışır desteklidir.

 

• AGP. (Advanced Graphics Port) Sadece ekran kartları için çıkarılmış bir veriyoludur. Grafik ağırlıklı uygulamalar geliştikçe (örneğin 3 boyutlu grafikler, tam ekran video) işlemci ile PC'nin grafik bileşenleri arasında daha geniş bir bant genişliğine ihtiyaç doğmuştur. Bunun sonucunda grafik kartlarında ISA'dan bir ara veriyolu standardı olan VESA'ya, oradan da PCI'a geçilmiştir; ama bu da yeterli görülmeyince, grafik kartının işlemciye doğrudan ulaşmasını sağlayacak, ona özel bir veriyolu olan AGP 1997 sonunda geliştirilmiştir. AGP kanalı 32 bit genişliğindedir ve 66 MHz hızında çalışır. Yani toplam bant genişliği 266 MB/sn'dir. Ayrıca özel bir sinyalleşme metoduyla aynı saat hızında iki katı veya 4 katı daha hızlı veri akışının sağlanabildiği 2xAGP ve 4xAGP modları vardır. 2xAGP'de veri akış hızı 533 MB/sn olmaktadır. Ancak sistem veriyolu hızı 66 MHz ise, 2xAGP tüm bant genişliğini kaplayıp diğer aygıtlara yer bırakmayacağı için 66 MHz'lik anakartlarda 1 xAGP kullanılır. 100 MHz anakartlarda bant genişliği 763 MB/sn'ye çıktığından 2xAGP ile uyumludur. 1 GB/sn isteyen 4xAGP'nin ise gelecekte çıkacak 133 MHz'lik sistem veriyoluna sahip anakartlarla uyumlu olup olmayacağını hep birlikte göreceğiz. Peki bu kadar hıza ihtiyacımız var mı diye sorarsanız, günümüzün en ağır 3D oyunları bile ihtiyaç duymuyor. Bu yüzden aynı kartın PCI ve AGP versiyonları arasında pek performans farkı olmuyor. Yine de grafik için daha gelişmiş bir veriyolu olduğu ve bize fazladan bir PCI yuvası boş bıraktığı için AGP kartları tercih ediyoruz.

 

• PORTLAR, KONNEKTÖRLER: PC ile çalışırken kasa kapalı olduğundan anakartı görmeyiz ama çeşitli aygıtları bağlamak için kasanın arkasında yer alan girişler (portlar) doğrudan anakarta bağlıdır. Eski anakartlarda AT form faktörü kullanılırken bu portlar birer kablo aracılığı ile anakart üzerindeki konnektörlere bağlanırdı; ama ATX form faktörü ile artık anakart ile bütünleşik. Yani anakartın bir kenarında bulunan bu portlar, tam kasanın arka kısmındaki boşluklara denk geliyor. Bu yüzden kasalar da anakart form faktörlerine uygun olarak üretiliyor.

 

Anakartınız ve kasanız ATX formundaysa (artık tüm yeni PC'lerde öyle) kasanın arkasında tipik olarak bir klavye, bir fare portu, iki USB portu, iki seri pc (COM portu), bir paralel port (LPT Portu) göreceksiniz. Günümüzde klavye ve fare için artık PS/2 portu adı verilen küçük yuvarlak, 6 pinli portlar kullanılıyor. Aslında fare seri portu da bir adaptör yardımıyla kullanabilir (veya zaten seri kablolu fareler vardır), ama kendine ait bir port olması daha iyidir. Seri portlara genelde harici modemler bağlanır ama seri port kullanan başka aygıtlar da vardır (yedekleme cihazları, dijital kameralar gibi). Paralel porta ise yazıcı veya tarayıcı bağlanır. USB portlara neredeyse her tür hariç cihaz bağlanabilir. Ancak USB cihazla yeni yeni yaygınlaşmaktadır. USB'nin özelliği, seri ve paralel portlara göre çok daha hızlı olması ve USB aygıtlar üzerindeki yeni USB portları aracılığı ile ucuca çok sayıda cihazın zincirleme bağlanabilmesidir.

 

Bunların dışında, anakart üzerine takılan (veya bütünleşik olan) grafik kartı, ses kartı, TV kartı, SCSI kartı gibi aygıtların portları da kasa arkasında yer alır.

 

Anakart üzerinde, kasa içinden ulaşılabilen portlar da bulunur. Bunlar genel olarak iki adet IDE portu, bir disket sürücü portu, anakart ile bütünleşikse SCSI portudur. Bu portlara takılan yassı kablolar aracılığı ile anakartımıza sabit disk, CD sürücü, CD yazıcı, disket sürücü gibi dahili cihazları bağlarız. Bir IDE portuna bağlı kabloya, üzerindeki iki konnektör aracılığıyla iki cihaz bağlanabilir.

 

Bunların dışında anakart üzerinde işlemciyi takmak için bir soket veya slot bulunur. Soket, yassı dikdörtgen şeklindeki işlemciler üzerinde iki düzlem üzerinde (enine ve boyuna) uzanan iğnelerin oturduğu yuvaya verilen addır. Günümüz anakartlarında PGA370 tipinde 370 iğneli Celeron işlemciler için PGA soketleri, AMD K6-2 ve K6-3 işlemciler için AGP ve 100 MHz sistem veriyolu desteği bulunan Super 7 soketleri, Cyrix (K6-2 ve eski Pen-tium MMX işlemciler için) 66 MHz destekleyen Socket 7 tipi soketler bulunabilmektedir.

 

Slot ise, genişleme yuvalarına benzer, uzun ince dikdörtgen şeklindeki işlemci yuvalarına verilen isimdir. Pentium II, slot tipi Celeron ve Pentium III işlemciler için Slot 1, Xeon işlemciler için Slot 2 adı verilen modelleri bulunur.

 

• ÖNBELLEK: Bugün PC'lerde kullanılan tüm donanımlar 15 yıl öncesine göre çok daha hızlı. Ama her bir donanım bileşeninin hızı eşit ölçüde artmadı. Örneğin işlemcilerdeki performans gelişimi, sabit disktekilerden kat kat daha fazladır. Hani bir PC'nin gücü en zayıf halkası kadardır derler ya, işlemci ve bellek çok hızlı olsa da yavaş kalan bir sabit disk ile bu performans artışını tam anlamı ile yaşamanız mümkün değildir. İşlemci boş boş oturup kendisine bilgi gelmesini bekler. Tabii bunu önlemek için bazı ara çözümler geliştirildi. Örneğin yakın zamanda kullanılan bilgileri sabit diskten önbellek (cache) adı verilen bir birime aktarılması, işlemcinin ihtiyaç duyduğunda sık kullanılan bilgileri bu önbellek alanından alması.İşte önbelleklemenin esası budur. Bir PC'de çeşitli bellek kademeleri vardır: birincil önbellek (L1 cache); ikincil önbellek (L2 cache); sistem belleği (RAM) ve sabit disk veya CD-ROM. Diyelim ki işlemci bir bilgiye ihtiyaç duyuyor. Önce gider, en hızlı bellek türü olan L1 önbelleğe bakar. Bilgi orada varsa gecikme olmaksızın bu bilgileri alır ve işler. L1 önbellekte yoksa L2'ye bakar ve buradaysa nispeten küçük bir gecikme ile bilgileri alır. Orada da yoksa önbelleğe göre daha yavaş kalan sistem belleğine, yine yoksa en yavaşları olan sabit diske veya CD-ROM vb. bilginin geldiği cihazlara bakar.

 

L1 ön bellek en hızlısıdır ve günümüz PC'lerinde doğrudan işlemci üzerinde yer alır. Bu önbellek genelde küçüktür (genelde 64K'ya kadar; Pentium III, Pentium II ve Celeron işlemcilerde 32K; AMD K6-2 ve K6-3 işlemcilerde 64K). L2 önbellek biraz daha yavaş ama biraz daha büyük olabilir. Pentium II ve III'lerde boyutu 512K'dır ve işlemci ile işlemci hızının yarı hızında haberleşir. İlk Celeron'larda yoktur; günümüz Celeron'larında boyutu 128K'dır ve işlemciyle aynı hızda haberleşir. AMD K6-2'lerde işlemci üzerinde değil, anakart üzerindeki bir yuvada 2GB'a kadar L2 önbellek bulunabilir ve veriyolu hızında (66 veya 100 MHz) haberleşir. AMD K6-3'de 256K önbellek bulunur ve işlemci ile aynı hızda haberleşir. AMD K6-3 L1 ve L2 önbelleği üzerinde bulundurduğu, aynı zamanda kullanıldıkları anakartlarda da sistem veriyolu hızında çalışan bir önbellek daha bulunduğu için 3. seviye (L3) önbelleği literatüre sokmuştur.

 

• IRQ (KESME) : (Inrerrupt Request) Bir süre PC kullanan herkes şu ünlü "IRQ çakışması" tabirini duyar. Peki nedir bu IRQ? Türkçesi "kesme"; yani işlemci bir işle meşgulken, bilgisayarın bir yerinden başka bir donanımdan işlemciye şöyle bir emir geliyor: "Benimle de ilgilen!" Yani işlemcinin işini böler. Tabii işlemci aynı anda çok sayıda işi birden yapabilir: Klavye ve fare kullanırken bir yandan ekrana gönderilen verileri işler, sabit diskten okuma yapar, modemin indirdiği dosyalara bakar vs. Ama işlemciye işini görmesi için ihtiyaç duyan bir aygıtın ona sinyal gönderebilmesi için özel bir hatta ihtiyacı vardır. İşte buna IRQ hattı adı verilir. PC'mizde 0'dan 15'e kadar numaralanan 16 IRQ hattı vardır. Bunlar şu aygıtlar için kullanılabilir ("default", yani pik aygıtın yanı sıra bu IRQ'yu kullanabilecek diğer aygıtlar parantez içinde verilmiştir)

 

• IRQ 0: Sistem saati.

 

• IRQ 1: Klavye

 

• IRQ 2: Programlanabilir IRQ denetçiısi. (Modemler, COM3 ve COM 4 portları)

 

• IRQ 3: COM 2 portu (modemler, COM 4, ses ve ağ kartlan, teyp yedekleme birimlerini hızlandıran kartlar)

 

• IRO 4: COM 1 portu (modemler, COM 4, ses ve ağ kartlan, teyp yedekleme birirnlerini hızlandıran kartlar)

 

• IRQ 5: Ses kartı (LPT2, LPT3 - yani ikinci ve üçüncü paralel portlar - COM 3, COM 4, modemler, ağ karflan, MPEG kartları, teyp yedekleme binmlerini hızlandıran karflar)

 

• IRQ 6: Disket sürücü denetleyicisi (teyp yedekleme birimlerini hızlandıran kartlar)

 

• IRQ 7: LPT1, yani ilk paralel porf (LPT2, COM 3, COM 4, modemler, ağ kartları, ses karflan, teyp yedekleme birimlerini hızlandıran karfları

 

• IRQ 8: Gerçek zamanlı saat.

 

• IRQ 9: (Ağ kartları, ses kartları,SCSI kartları, PCI aygıtlar, yeniden yönlendirilen IRQ2 aygıfları)

 

• IRQ 10: (Ağ kartları, ses kartları, SCSI karfları, PCI aygıtlar, ikinci ve dördüncü IDE kanalları)

 

• IRQ 11: (Görüntü kartları, ağ kartları, ses kartları, SCSI kartları, PCI aygıtlar, üçüncü ve dördüncü IDE kanalları)

 

• IRQ 12: PS/2 fare (Görüntü kartları, ağ kartları, ses kartları, SCSI kartları, PCI aygıtlar, üçüncü IDE kanalı)

 

• IRQ 13: FPU, yani matematik işlemci.

 

• IRQ 14: Birinci IDE kanalı (SCSI kartlar)

 

• IRQ 15: İkinci IDE kanalı (Ağ ve SCSI kartlar)

 

Normalde bir IRQ'yu bir aygıtın kullanması gerekir; aksi halde işlemci şaşırır, yanlış aygıta yanlış zamanda cevap verebilir. işte buna IRQ çakışması denir. Bazen Windows Aygıt Yöneticisi bölümünden donanım aygıtlarının kaynak değerlerini değiştirerek, bazen kartın yerini değiştirerek bu sorun çözülebilir (tüm genişleme yuvaları doluysa bazen de çözülemeyebilir). Aslında PCI Steering adı verilen bir yolla bir IRQ'nun iki PCI aygıt tarafından kullanılması mümkündür. Ama bunun için aygıtın ve sürücülerinin bu işlemi desteklemesi gerekir. Bu konunun detaylarına da Windows ile ilgili bölümümüzde değineceğiz.

 

• DMA KANALLARI: Doğrudan bellek erişim (Direct Memory Access) kanalları sistem içinde çoğu aygıtın doğrudan bellek ile veri alış verişi için kullandığı yollardır. IRQ'lar kadar "ünlü" değillerdir, çünkü sayıları daha azdır ve daha az sayıda donanımda kullanılırlar. Bu yüzden de daha az soruna yol açarlar. Bildiğiniz gibi işlemci PC'nin beynidir. Eski PC'lerde işlemci neredeyse her şeyi üstlenirdi; tabii, tüm donanım aygıtlarına veri göndermek ve onlardan veri almak işini de. Ancak bu pek verimli olmazdı; işlemci veri transferi ile ilgilenmekten başka işlemleri doğru dürüst yerine getiremezdi. DMA sayesinde bazı aygıtlar kendi aralarında veri transferi yapıp bu yükü işlemcinin üzerinden aldılar. DMA kanalları normalde yonga setinin bir bölümünü oluşturur. Bir PC'de 8 DMA kanalı bulunur ve 0'dan 7'ye kadar numaralandırılır. DMA'lar genelde ses kartları, disket sürücüler, teyp yedekleme birimleri, yazıcı portu (LPT1), ağ ve SCSI kartları, ses özelliği olan modemler tarafından kullanılırlar.

 

• BIOS: BIOS'un açılımı Temel Giriş Çıkış Sistemi'dir (Basic Input/Output System). PC'deki en temel seviye yazılımdır; donanım ile (özellikle de işlemci ve yongasetiyle) işletim sistemi arasında bir arayüz görevi görür. BIOS sistem donanıma erişimi ve üzerinde uygulamalarınızı çalıştırdığınız ileri düzey işletim sistemlerinin (Windows, Linux vs.) yaratılmasını sağlar. BIOS aynı zamanda PC'nin donanım ayarlarını kontrol eder; PC'nin düğmesine bastığınızda boot etmesinden ve diğer sistem işlevlerinden sorumludur. BlOS da bir yazılımdır dedik; bu yazılım anakart üzerindeki BIOS yongası üzerinde tutulur. Eskiden BIOS bir ROM (Read Only Memory) idi. Yani sadece okunabiliyordu, üzerine yazılamıyordu. Daha sonra eklenen yeni donanımlara göre BlOS'ta güncelleme yapılmasının gerekmesi üzerine Flash BIOS adı verilen yazılabilir/güncellenebilir BIOS yongaları kullanılmaya başladı. Böylece kullanıcılar daha güncel bir BIOS sürümünü anakart üreticisinin Web sitesinden indirerek yükleyebilirler. (Tabii yakın zamanlarda gündeme gelen Çernobil (WinCIH) virüsünü duymuşsunuzdur. Işte bu virüs de yazılabilir BIOS'lardaki bilgileri silerek PC'nin açılmasını engelliyor.)

 

İŞLEMCİLER

 

İşlemci için PC'nin beyni deyip durduk. Mikroişlemci veya CPU (Central Processing Unit) olarak da adlandırılan işlemciler, PC'nin beyni sayılır. Bilgisayarınızda yapılan işlemler doğrudan veya dolaylı olarak işlemci tarafından gerçekleştirilir. Eskiden işlemci PC'nin en önemli parçasıyken bir PC'nin değerini belirleyen şeyin performans ve sunduğu imkanlar olduğunu düşünürsek artık en önemli parçalarından biri diyebiliyoruz. Çünkü bir PC'nin performansını grafik kartı, sabit disk, bellek gibi bileşenler de belirlediği gibi, özellikleri de kullanılan anakarta, multimedya donanımlarına ve çevre birimlerine bağlı. Bu yüzden hızlı bir işlemci ile yavaş bir sabit disk veya grafik kartı kullanmak veya yavaş bir işlemciyle hızlı bir grafik kartı veya sabit disk kullanmak pek anlamlı olmuyor. Donanımların birbirine ayak uydurduğu, başka bir donanımın işini görmesi için nispeten daha az süre beklediği sistemler dengeli sistemlerdir. İşlemciler bir PC'de şu açılardan önemli görevler üstlenirler:

 

• PERFORMANS: Her ne kadar diğer bileşenlerin de performans üzerinde büy yük etkisi olsa da, hala işlemci perfor mansı belirleyen en önemli bileşen. Bir işlemcinin becerileri, o sistemin ulaşabileceği maksimum performansı belirler. Diğer bileşenlerin hızlı olması sadece işlemcinin gerçek potansiyelinde çalışmasını sağlar.

 

• YAZILIM DESTEĞİ: Daha güçlü işlemciler, yeni yazılımların ve donanımın kullanılmasını sağlar. Çoğu yazılım veya donanımın kutusunda kullanılabileceği minimum işlemci yazar. Ayrıca, işlemcilere eklenen MMX, 3DNow, SSE gibi teknolojiler, bu teknolojilere uygun şekilde geliştirilen yazılımların daha hızlı çalışmasını sağlar.

 

• STABİLİTE VE ENERJİ TÜKETİMİ: Eski işlemciler diğer aygıtlara göre az enerji harcarlardı; artık daha çok harcıyorlar. Bunun sonucunda PC'lerde soğutma sisteminin güçlü olması gündeme geldi. Günümüz işlemcileri oldukça ısındıkları için genelde üzerlerine soğutucular takılıyor çok ısınan (veya soğutma sistemi yetersiz olan) işlemciler de bir PC'nin stabilitesini, yani güvenilirliğini etkiliyor.

 

• ANAKART DESTEĞİ: Alacağınız işlemci hangi yongasetine sahip hangi anakartı kullanacağınızı da belirler. Anakart ise yukarıda belirttiğimiz gibi sistem özelliklerini ve performansı belirleyen bileşenlerden biridir.

 

İşlemciler mekanik parçası bulunmayan entegre devrelerdir. İçlerinde milyonlarca transistör bulunur ve ne kadar çok transistör içerirlerse o kadar hızlı olurlar. Isı problemleri nedeniyle bir işlemci, kullanılan transistör sayısını artırmak için her istenildiği boyutta yapılamaz. Ancak teknolojik gelişmeler sayesinde çok daha küçük transistörleri, birbirleri arasındaki devrelerin aralığını da küçülterek uygun bir işlemci kalıp boyutuna sığdırmak mümkün olmuştur. İşte buna "mikron teknolojisi" denir. Bir zamanlar, işlemci içindeki devrelerin aralığnın 1 mikronun altına inmesinin imkansız olduğu sanılıyordu. Ama bugün çoğu işlemci 0.25 mikron teknolojisi ile üretiliyor; 1999 yılı içinde de bu 0.18 mikrona inecek. Böylece çok daha hızlı işlemciler üretilebilecek. Bilim adamları, mevcut teknoloji ile 0.08 mikrona kadar inilebileceğini düşünüyorlar.

 

İşlemcinin Hızı

 

Bir işlemcinin hızını, kullanılan mikron teknolojisi, üretim teknikleri, kalıp boyutu ve proses kalitesi belirler. Ayrıca üretim sırasındaki koşullar, aynı banttan çıksa bile bir işlemcinin diğerinden hızlı olmasına yol açabilir. Ama sonuçta işlemci fabrikada son testlerden geçirilirken üzerine güvenli olarak çalışabileceği hız ba-sılır. Işlemcinin hızı MHz cinsindendir. Bunu biraz temelden anlatmak gerekirse;

 

Her PC içinde, talimatların yerine getirilme hızını belirleyen ve çeşitli donanım aygıtları arasında senkronizasyonu sağlayan dahili bir saat vardır (bu saatin hızını normal saat ile karıştırmayın).

 

İşlemci, her bir talimatı belirli bir saat tıklamasında (saat döngüsünde) yerine getirir. Saat hızlıysa, işlemci saniyede daha fazla talimatı yerine getirir. 1 MHz, saniyede 1 milyon saat tıklamasına (döngüye) karşılık gelir. Yani, 400 MHz'lik bir işlemci, saniyede 400 milyon döngü yapar.

 

Bir işlemcinin MHz cinsinden hızı, anakartta kullanılan sistem veriyolu hızının belirli bir çarpanla çarpılması sonucu elde edilir. Örneğin 100 MHZ'lik anakartlarda 400 MHz'lik bir işlemci 4 çarpanını kullanarak 4x100=400 MHz'e erişir. Farklı işlemci serileri, aynı hıza sahip olsa da farklı mimarilere sahip olmaları nedeniyle aynı hızda olmazlar; yani saniyede yerine getirdikleri komut sayı farklıdır. Ayrıca "superscalar" mimariye sahip yeni işlemciler aynı anda birde fazla komutu yerine getirebilmektedir.

 

 

Piyasadaki belli başlı Intel ve AMD işlemci modelleri hakkında genel bilgi verelim:

 

• INTEL PENTIUM III. 99'un ilk çeyreğinde çıkan bu işlemci, şu an 450, 500 ve 550 MHz hızlarında modellere sahiptir. 0.25 mikron teknolojisiyle üretilmişti (yakın zamanda 0.18 mikrona geçilecek). İçinde 9.5 milyonun üzerinde transistör bulunur. Yazılım desteği olarak üzerinde MMX ve SIMD komutları bulunur Bu komutlar sayesinde uygun yazılım ve donanımlarla bazı multimedya uygulamalarının (video, grafik işleme gibi) dahi hızlı ve sorunsuz olmasını sağlar.

 

• INTEL PENTIUM II. Bu seri 233 MHz'den başlayıp bugün 450 MHz'e ka dar uzanır. Piyasada artık 350 MHz'ler aşağısını bulmak pek mümkün değildir ( bu modellerde 0.35 mikrondan artık 0.25 mikrona geçilmiştir. MMX komutlarını içerir. 7.5 milyonu aşkın transistör bulunur.

 

• INTEL CELERON. Günümüz piyasasında 333 MHz'den başlayıp 466 MHz'e kadar uzanan modelleri bulunur Pentium II ve Pentium III'ün aksine Slot 1 'e takılan modellerinin yanısıra Soket 370'e takılan modelleri de bulunur. 128K L2 ön belleğe sahiptir ama bu önbellek 512K önbelleğe sahip Pentium II'dekinin aksine, işlemci ile işlemci hızının yarı hızında değil tam hızında haberleşir. Bu yüzden performansı Pentium ll'lere çok yaklaşır.

 

• AMD K6-2. 9.3 milyon transistörü vardır ve 0.25 mikron teknolojisi ile üretilmiştir. Bugün 300 MHz'den 475 MHz'e kadar modelleri bulunmaktadır. Yazılım desteği olarak MMX komutlarının yanısıra 3DNow! adı verilen komutları da içerir. Soket tipidir; 321 pinli Soket 7 ve Super7 soketlere takılır. ABD'de AMD işlemcili PC satışları Intel işlemcili PC'lerin önüne geçmekle birlikte nedense Türkiye'de AMD işlemciler piyasada çok bulunmamaktadır.

 

•AMD K6-3. 21.3 milyon transistör içerir; 0.25 mikron teknolojisiyle üretilmiştir. 400 ve 450 MHz'lik modelleri bulunur. Super 7 sokete takılır. AMD, bu işlemciyle performans açısından rakibi Intel'e epey yetişmiştir ve fiyat avantajıyla başa baş bir rekabet sürdürmektedir.

 

İşlemcilerin Yazılım Destekleri

 

• MMX: Intel'in geliştirdiği MMX'in açılımı Multimedya Uzantılarıdır (Multimedia Extensions) ve işlemcilere eklenen 57 multimedya komutuna verilen addır. AMD'de bu komut setinin lisansını Intel'den almıştır. MMX işlemciler bazı genel multimedya operasyonlarını üstlenirler (örneğin, normalde ses kartı veya modemler tarafından yapılan dijital sinyal işleme). Ancak bu komut setinin kullanılabilmesi için MMX uyumlu yazılımların kullanılması gereklidir. MMX işlemcilere ekleneli uzun bir süre olmasına karşın, MMX destekli yazılımların beklendiği kadar çabuk artmadığı gözlenmiştir.

 

• 3DNow!: 3 Boyutlu grafikler ile ilgili hesapların hızlandırılması için AMD işlemcilerde kullanılan komut setinin adıdır. Özellikle 3DNow! destekli oyunların sayısı hızla artmıştır. Ekran kartlarının da 3DNow! destekli sürücüleri olabilir.

 

• SSE: Intel tarafından geliştirilip Pentium III işlemcilere uygulanan 70 adetlik yeni komut setidir. Yakında Celeron ve Pentium II işlemcilere de uygulanması beklenmektedir. SSE'nin açılımı "Strea-ming SIMD Extensions'dır (SIMD = Single Instruction Multiple Data). Mutlaka Türkçeleştirmek gerekirse "akıcı, tek komutla çoklu veri işleme uzantıları" diyebiliriz. Yani işlemciye bir komut verirsiniz bir çok veriyi bir amaca yönelik olarak işler. Grafik, resim, video, animasyon, 3 boyut işlemleri, ses tanıma öğelerine sahip, SSE destekli uygulamalarda ciddi bir performans artışı sağlar. Henüz çok yeni olduğundan piyasada SSE destekli yazılım çok sayıda değildir ama hızla yaygınlaşması beklenmektedir.

 

Overclock Nedir?

 

Standart işlemcinizin orijinal hızından daha yukarı hızlarda çalıştırılmasına overclock adı verilir. Olayın özüne inecek olursak işlemci üreticisi firma, üretimini gerçekleştirirken konuya aman bu 300 ya da 350 MHz olsun şeklinde yaklaşmaz. Aslında ortada bir tek çekirdek işlemci modeli vardır, ki bunları Intel örneğinde Klamath ya da Deschutes gibi garip adlarla nitelendiriyoruz, bir de bu çekirdeklere yakıştırılan hızlar söz konusudur. Tüm işlemciler mesela 300 ile 450 MHz arasında gruplandırılır, test uygulanır. Speed rating adı verilen bu testte hangisinin ne kadar hıza çıkabildiği ölçülür, sonuçlara göre sen 300'de koş, sen 333'de şeklinde üzerleri etiketlenir, kullanıcı bu etiketlere bakarak, tamamdır bu 300'dür ya da vesairedir der. Oysa temelde, hele bir de hepsi aynı dönem aynı fabrikadan çıkmış ise aralarında hiçbir fark olmayabilir. Yani öyle ya, testte 375 MHz'e çıkan işlemcinin arzulanan standart 300, 333'te ve 350'de çalışması kesindir. Bu aşamada 375 MHz'lik bir sınıfımız yoksa, bu işlemciyi 350 olarak etiketleyebiliriz, hatta o dönem stratejisinde 300 MHz'lerin ağırlığı bulunuyorsa 300 etiketi de koyabiliriz. işte overclock bu yüksek ihtimalin değerlendirilmesidir, dileyenler değerlendirilmesi yerine araştırılması da diyebilirler. Overclock'da iki faktör söz konusu. Birincisinin adı 'çarpan', diğerinin adı ise sistem veriyolu hızı. Bir örnekle açıklayacak olursak 300 MHz'lik bir işlemcinin standart hıza ulaşabilmesi için 4.5x çarpanına ve 66 MHz'lik bus hızına ihtiyacı vardır. iki rakamı çarptığımızda 300 MHz'e ulaştığımızı görürüz. Öte yandan anakartına göre anakart üzerindeki çarpanlar 3x, 3.5x, 4x, 4.5x, 5x, 5.5x ve 6x şeklinde, veriyolu hızları ise 66, 75, 83, 100, 103, 112, 124, 133 MHz şeklinde ayarlanabilir. Yeni işlemcilerde çarpan hızı sınırlandırılmıştır; bu durumda sistem veriyolu hızı ile oynanarak daha yük sek hız elde edlebilir. Örneğin normalde 4.5x66MHz=300 MHz'de 300 MHz'lik bir işlemci, 100 MHz'lik sistem veriyolu kullanılarak 4.5x100 450 MHz'de çalıştırılabilir. Ancak bu hiç de göründüğü kadar kolay değildir. Öncelikle bazı anakartlar ve bazı bellekler, sistemin bu şekilde zorlanmasını kaldırmazlar ve işlemcinin belirli bir seviyenin üzerinde hızlanmasına izin vermezler. Kaliteli bir anakartve bellek kullansanız bile, işlemci bunu kaldırmayabilir; aşırı ısınır, soğutması da yeterli değilse PC'de çökmelere neden olması veya işlemcinin tamamen yanması mümkündür. Overclock deneyim gerektiren ve çok risk içeren bir işlem olduğundan PC'nin garantisini yakar ve kullanıcılara önerilmez.

 

BELLEK

 

Sistem belleği veya RAM (Random Access Memory - Rasgele Erişimli Bellek) olarak anılır. O an kullandığınız verileri geçici olarak saklamak için kullanıldığını açıklamıştık. Bellek şu açılardan bir PC için önemli bir rol oynar.

 

•PERFORMANS. Kullandığınız belleğin türü ve kapasitesi toplam PC performansını doğrudan etkiler. Bazen işlemciden bile önemli olabilir; çunkü yetersiz bellek işlemcinin de potansiyel hızının %50 altında çalışmasına yol açabilir.

 

• YAZILIM desteği. Yeni programlar eskilerinden çok daha fazla bellek ister. Bazı programları ve dosyalan yeterli bellek olmadan açamazsınız bile.

 

• GÜVENİLİRLİK VE STABİLİTE. Bir sistemde çıkan sorunların (özellikle de çökme sorunlarının) %75'i köfü bellekten kaynaklanır. Kaliteli ve sisteminizin standartlarına uygun bellek kullanmaya dikkat edin.

 

•TERFİ EDİLEBİLİRLİK. Eski tip bir bellek alırsanız, işlemcinizi veya anakartınızı terfi ettiğinizde belleği de değiştirmek zorunda kalabilirsiniz. Sizlere biraz geçmişten başlayarak bu güne kadarki RAM bellek türlerini sıralayalım.

 

Boyutuna Göre RAM Bellekler

 

1. 30 pinli SIMM Bellek: Eski PC'lerde kullanılırdı. 486'lardan sonra tarih oldu. RAM belleğin anakarta bağlandığı yerdeki pin sayısı oldukça ufaktı ve küçük boyutlu bir bellekti.

 

2. 72 pin SIMM Bellek: Pentium II'lerle birlikte tarih oldu. Anakarta bağlandığı yerdeki diş sayısı 72'iydi.

 

3. 168 pin DIMM Bellek: Günümüz anakartlarında bu 168 dişli bellekler kullanılıyor. EDO ve SDRAM bellek modellerinde bu boyut kullanıldı.

 

Üzerindeki Yongalara Göre RAM Bellekler

 

1. Standart RAM Bellek: Artık tarih oldu.

 

2. EDO RAM Bellek: DIMM boyutunda olanları da vardı. 50-60 nanosaniye (ns) hızındaydı. SDRAM belleklerle birlikte tarih oldu.

 

3. SDRAM Bellek: 10-12 ns hızında olanlarla piyasaya girdi. Daha sonra 100 MHz veriyolunu kullanan işlemcilerle birlikte PC/100 standardında, 6-8 ns hızında olanları çıktı. Bugün yaygın şekilde kullanılıyor.

 

Özellikler'ıne Göre RAM Bellekler

 

1. StandartRAMBellek

 

2. Pariteli RAM Bellek: Bilgi 0 ve 1'ler halinde belleğe ulaştığında fazladan bir yonga ikili sayı düzeninde hesap yapıp toplam rakam yanlış gelirse veriyi geri gönderip tekrar hesap yapılmasını sağlıyor.

 

3. Hata Düzeltmeli (ECC RAM) Bellek: Yanlış bilgiyi anladı-ğında hatanın hangi 0 ve Tde oldu-ğunu çözüp düzeltiyor.

 

4. SPD'li RAM Bellek: Özellikle 100 MHz veriyolunu kullanan sistemlerde bellekteki yongaya uğrayıp hal hatır soruyor; yonganın hız ve özelliklerini öğreniyor. Anakart bunu destekliyorsa gerekli bilgileri kullanarak komşu RAM'ler ile arabuluculuk yapıyor.

 

Yakın gelecekte, anakartlarda 133 MHz'lik veriyolu kullanılmaya başlandığında ayrıca RAMBUS DRAM (RDRAM) bellekler de kullanıma geçecek. SDRAM'ın üzerine konduğu plakaya DIMM deniyordu. Yeni plakalara RIMM denecek. Öncelikle 72 dişli SIMM'den 168 dişli DIMM'e geçerken olduğu gibi.

 

 

Bellek Püf Noktaları

 

• Bazı bellekler PC100 olarak etiketlenmesine karşın bu standarda uygun değiller. Sistem veriyolunuz 100 MHz ise (örneğin Pentium II 350 ve üzeri işlemci kullanıyorsanız) 6-8 nanosaniye hızında, kaliteli SDRAM bellek almaya özen gösterin. Aksi halde sistem çökmeleri, Windows kurulurken hata mesajları ve uyumsuzluklar başgösterebilir.

 

• Farklı tipte bellekleri karma olarak kullanmanızı önermeyiz. Çünkü sistem düşük hızda olanın hızına ayak uydurur. Bunun ötesinde, uzun vadede bu belleklerin dehidrasyona uğrayacağı, yani içlerindeki mikro devrelerin aşınıp belleğe zarar vereceği söyleniyor.

 

• İki SDRAM bellek modülü kullanırken PC açılmıyorsa aralarında bir boş yuva bırakın.

 

• Günümüzde ortalama bir PC'de yeterli bellek kapasitesi 128 MB'ta ulaştı. Bellek kapasitesini yükseltmek PC'nizi hızlandırır.

 

 

EKRAN KARTLARI VE MONİTÖRLER

Ekran kartları, önceleri görüntüleri metin tabanlı monitörlere aktarmaya yarayan basit kartlardı. Örneğin yazı yazdıkça bunları ifade eden 0 ve 1'lerden oluşan sinyalleri monitöre görüntü halinde gönderen, işlemcinin işlediği verileri doğrudan ekrana karakterler halinde yansıtan kartlardan ibaretti. Daha sonra uygulamalar geliştikçe kartlar da gelişti, ekranda grafik çızdirme özellikleri arttı. Bir gün video görüntülerinin tam ekran oynatılmasını sağlayan, bol sıkıştırmalı olduğu için az yer kaplayan MPEG-1 standardı çıktı. Bu standart, sıkıştırılmış görüntünün çözülerek kare atlamasız ve tam ekran oynatılabilmesi için özel MPEG-1 kartlar gerektiriyordu. Ancak kısa sürede güçlü ekran kartları da MPEG-1 oynatmaya başladı. 0 zamanlar üç boyutlu modelleme ve tasarım çalışmaları yapan (örneğin bu uygulamalarda oluşturduklan nesneleri PC'de bir doku ile kaplatmak için güçlü ekran kartlarına ihtiyaç duyan) profesyoneller dışında herkes, bir ekran kartında MPEG-1 oynatma özelliği bulunup bulunmadığından başka bir şeye bakmıyordu denebilir. Tabii bir de bir ekran kartının daha fazla rengi, daha yüksek çözünürlükte gösterebilmesi bellek kapasitesine bağlı olduğundan, ekran kartı üzerinde yeterli bellek bulunmasına özen gösterilirdi. Günümüzde ekran kartlarında bunların yanı sıra aranacak başka kriterler de var. Ancak şunu baştan belirtmek gerekir: Bugün ekran kartlarındaki gelişmeler işlemcilerdeki gelişmeleri geçti; teknolojisi en hızlı gelişen donanım diyebiliriz. Artık 5-6 ayda bir yeni bir ekran kartı teknolojisi çıkıyor.

 

Bugün bir ekran kartı bir PC'de şu açılardan önemli görevler üstlenir,

 

• PERFORMANS. Ekran kartı bir PC' nin performansında önemli rolü olan bileşenlerden biridir. Bazı kullanıcılar (ve bazı uygulamalar) için ekran kartının performans üzerindeki etkisi o kadar önemli olmayabilir; bazıları içinse PC içindeki diğer tüm bileşenlerden daha etkilidir. Örneğin çoğu oyunda animasyonların atlamasız, kesintisiz görüntülenebilmesi için yüksek kare/sn hızına (ekranın yeni görüntü bilgileriyle tazelenme hızı) sahip olması gerekir. Bu hız da seçtiğiniz ekran kartına ve işlemciye bağlıdır.

 

 

• YAZILIM DESTEĞİ. Bazı programlar ekran kartının desteğine ihtiyaç duyar. Bunlar genelde oyunlar, grafik, tasarım ve modelleme programları ve hareketli görüntü sunan programlardır. Bazı programlar (örneğin 3D oyunlar) ekran kartı desteklemiyorsa çalışmaz bile.

 

• GÜVENLİK VE STABİLİTE. Sistem güvenilirliğine katkıda bulunan en önemli parçalardan biri olmasa da, yanlış bir ekran kartı sorunlara yol açabilir. Örneğin bazı kartlar kötü sürücüleri nedeniyle ünlüdür; çok sorun çıkarırlar.

 

• GÖRÜNTÜ KALİTESİ. Ekran kartı, monitörle birlikte görüntü kalitesini belirler. Kötü kartlar ekranı yeterince hızlı tazeleyemezler, bazı çözünürlüklerde titreşime neden olur, gözlerimizin rahatsız olmasına yol açarlar.

 

Günümüzdeki ekran kartları PCI ve AGP veriyolunu kullanıyorlar. Veriyollan konusuna "Anakart" bölümümüzde değinmiştik. Ekran kartlarının kendi işlemcileri ve bellekleri olur. Bugün son kullanıcıya yönelik olarak yeni çıkan ekran kartlarındaki işlemcilerin, tek başına, Pentium'lardan hemen önce kullandığımız 486 işlemciler kadar güçlü olduğu söyleniyor.

 

Çözünürlük, Renk, Hız

 

Ekran üzerindeki görüntü binlerce (veya milyonlarca) noktadan oluşur. Bunlara pixel adı verilir. Her bir pixel farklı renk ve parlaklığa sahip olabilir. Bir ekranda görüntülenebilen pixel sayısına çözünürlük adı verilir. Ekranımız iki boyutlu olduğundan çözünürlük 1024x768 gibi iki rakamla ifade edilir. Bunların ilki yatay düzlemdeki, ikincisi dikey düzlemdeki pixel adedini ifade eder. Çözünürlük arttıkça ekranda daha fazla pixel görüntülenir. Ancak yüksek çözünürlükte küçülen piksellerin detay seviyesi yükselir ve monitörler boyutlarına bağlı olarak belirli bir çözünürlükten sonrasını gösteremezler. Çözünürlükler işletim sisteminde önceden belirlenmiş setler halinde tanımlanırlar (640x480; 800x600; 1024x768 gibi) ve bir PC'de genelde bunların 2 veya 3'ü kullanılır. Standart monitörlerde en/boy oranı 4:3'tür. Bu çözünürlükler de buna uygundur (sadece 1280x1024 5:4'e karşılık gelir; ama bu da 4:3'e çok yakındır). Böylece görüntüler ekranda buna göre çizilir, bir daire elips şeklinde görünmez.

 

Ekran üzerindeki her piksel üç renk sinyalinin (kırmızı, yeşil ve mavi) bir bileşimi olarak görünür. Her pixel'in görünümü bu üç ışının yoğunluğu (parlaklığı) tarafından belirlenir. Her üçü de en yüksek parlaklıktaysa pixel beyaz görünür, en düşükteyse siyah görünür vs. Bir pixel'de görüntülenebilen renk adedi, renk derinliğini belirler. Buna bit derinliği de denir; çünkü renk derinliği bit cinsinden ölçülür. Piksel başına daha fazla bit kullanılırsa, görüntünün renk detayı daha hassas, daha gerçeğe yakın olur. Tabii, renk derinliği arttıkça bellekte saklanması gereken bilgi sayısı da bit cinsinden artar; bunun yanında ekran kartının işlemesi gereken veri sayısı artar, maksimum tazelenme hızı düşer. Aşağıdaki tabloda günümüz PC'lerinde kullanılan renk derinliklerini görüyorsunuz:

 

Renk Derinliği Görüntülenen

Renk Adedi Pixel Başına Bellekte Kaplanan Alan (Byte) Renk derinliğinin Genel İsmi

4 Bit (24) 16 0,5 Standart VGA

8 Bit (28) 256 1 256 Renk

16 Bit (216) 65,536 2 Yüksek renk

(High Color)

24 Bit (224) 16,777,216 3 Gerçek Renk

(True Color)

 

24 bite neden "Gerçek Renk" adı verilmiştir? Çünkü bellekte her bir renk sinyali (kırmızı, yeşil ve mavi) için 1 byte düşer; bir byte 8 bitten oluşur, her bir bit 0; ve 1 değerleri alabildiğinden ortaya 2561 (28) değişik renk değeri çıkabilir. Yani her bir renk 256 farklı yoğunluğa sahip \ olabilir. Bu da ortaya yaklaşık 16 milyon (2563) farklı renk olasılığının çıkmasını ve görüntülerin çok gerçekçi renklere sahip olmasını sağlar.

*(Bazı kartlar 32 gerçek rengi 32 bitte de gösterir, ama bu 32 bit o karttaki belleğin kullanımı ile ilgilidir. Bkz. Aşağıda "Ekran Kartı Belleği)

 

Yüksek renk derinliğinde (High Color) üç renk sinyalindeki renk yoğunluklarını saklamak için 2 byte'lık (16 bitlik) bir alan vardır. 5 bit mavi, 5 bit kırmızı, 6 bit yeşil için ayrılır. Yani mavi ve kırmızı için 32 farklı yoğunluk, yeşil için 64 farklı yoğunluk değeri atanabilir. Bu renk hassaslığını azalttığından görüntü kalitesini biraz düşürür ama çoğu insan bu farkı ayırdedemez. Bu yüzden bazı kullanıcılar gerçek renk yerine yüksek renk derinliğini kullanırlar. Bu durumda görüntü kartı belleği %30 ila 50 oranında daha az oranda kullanılır ve bu yüzden ekran kartı bu renk derinliğinde daha hızlı çalışır. (Bazı video modlarında her bir renk sinyaline 5 bit ayrılır; ama aradaki fark pek anlaşılmaz.) Ekran kartları bit boyutlan ile de anılmaya başladı. 32 bitlik ekran kartlarından sonra 64, hatta 128 bit olduğu ileri sürülen ekran kartları çıktı. Oysa PCI ve AGP veriyolları işlemdye sadece 32 bit'lik bir bant genişliği ile ulaşırlar. O halde nedir bu 64 ve 128 bitlik değerler? Bu, ekran kartı üzerindeki işlemci ile yine ekran kartı üzerindeki bellek arasındaki veriyolunun hızıdır ve ekran kartının performansı üzerinde rolü olsa da, 128 bitlik bir kart 64 bitlikten iki kat da ha hızlı çalışır anlamına gelmemektedir.

 

Tazelenme Hızları ve Interlace

Bir ekran kartında, ekran kartı belleğinin (video belleği) içeriğini okumaktan sorumlu aygıt RAMDAC'tır. Bellekteki dijital (1 ve 0'lardan oluşan) verileri okuyup monitörün görüntüleyebileceği analog video sinyallerine dönüştürür. RAMDAC'ın dönüştürme ve aktarma becerisi, tazelenme hızını belirler. Bir ekran kartının tazelenme hızı, RAMDAC'ının video sinyallerini saniyede kaç kere monitöre gönderebileceğine bağlıdır. Aynı şekilde monitörün de tazelenme hızı olur; çünkü o da bu gönderilen sinyallerle ekranı tekrar tekrar boyar. Bu işlemler belirli bir hızda yapılmazsa titreşim olur; gözü rahatsız eder. Tazelenme hızı bir frekans birimi olan Hz (hertz) cinsinden ölçülür. Belirli bir tazelenme hızının desteklenmesi için:

 

1) Ekran kartı saniyede o kadar sayıda görüntüyü gönderebilmelidir; 2) Monitör saniyede o kadar sayıda video sinyalini görüntüleyebilmelidir. Tazelenme hızları genelde 56, 60, 65, 70, 72, 75, 80, 85, 90, 95, 100, 110 ve 120 Hz gibi standart değerlere sahip olur ki, monitör ile ekran kartı daha kolay uyuşabilsin. Çoğu insan 72 Hz'in altında titreşimi farketmez. İdeal rakam 85 Hz'dir. Daha yüksek tazelenme hızlarında monitördeki elektron tabancaları bitişik pikseller arasında çok hızlı renk geçişleri yapmak durumunda kalır; bu da teorik olarak görüntünün kontrastını bir miktar düşürür.

 

Tazelenme hızı çözünürlükle doğrudan bağlantılıdır, genelde yüksek çözünürlüklerde tazelenme hızı düşer. Yüksek tazelenme hızlarında RAMDAC'ın saniyede çok daha hızlı video görüntüleri göndermesi gerektiğini söylemiştik. RAM-DAC'ın bunu yapabilmesi için ekran kartı şu özelliklere sahip olmalıdır:

 

• Ekran kartının devre kalitesi ve genel kalitesi yüksek olmalıdır. Bazı kartlar sırf bu yüzden belirli tazelenme hızlarının ötesine geçemezler.

 

• Ekran kartı yüksek çözünürlükleri tam anlamıyla destekleyebilmelidir. Yüksek çözünürlük, RAMDAC'ın belirli bir ta-zelenme hızını koruyabilmek için çok daha fazla sayıda pixel'i işlemesi anlamına gelir.

 

• Video belleğinin bant genişliği yeterli olmalıdır. RAMDAC bilgileri bellekten alıp monitöre gönderir. Bilgileri ne kadar hızlı okursa, o kadar hızlı görüntüler. Yüksek tazelenme hızları daha fazla bant genişliği isterler.

 

"Interlacing" daha yüksek çözünürlüğü "ucuza" sunmak için geliştirilmiş bir tekniktir. Ekranın satırlardan oluştuğunu ve bu satırlara bir numara konduğunu düşünün. Interlacing tekniğinde, monitörün elektron tabancası her tazelenme sırasın-da ekranın sadece yarısındaki satırları (tek veya çift numaralı satırları) yeniler. Intelacing normalde 871 lz'de yapılır (aslında ekranın yarısı tarandığından 43.5 Hz). Bu işlem hızlı yapıldığı için gözümüz tek ve çift satırlardaki renk değerlerini ayrı ayrı çiziliyormuş gibi görmez ama toplam etkisi olumsuz olabilir. Örneğin yüksek tazelenme hızı isteyen animasyon, video gibi uygulamalarda titreşim yaşanır; çoğu insan da bunu farkeder, gözü rahatsız olur. Bu yüzden non-interlaced monitörler kullanmayı tercih ederiz.

 

Aşağıdaki tabloda ekran çözünür lüğü, tazelenme hızı, ve RAMDAC'ın işlemesi gereken veri miktarını açıklayan tabloyu bulacaksınız. Tablodaki rakamlar MHz cinsindendir; ve RAMDAC'ın verilen çözünürlük ve tazeleme hızında, saniyede kaç milyon piksel veriyi aktarması gerektiğini belirler.

 

Ancak yüksek çözünürlük ve renk derinliklerinde ekran kartı belleğinin bant genişliğinin büyük önemi vardır. Bellek veriyi yeterince hızlı sunamazsa RAM-DAC hızının bir önemi kalmaz.

 

Ekran Kartı Belleği

 

Belirli bir renk derinliği ve çözünürlükte ne kadar ekran kartı belleği gerekti ği şu basit formülle hesaplanabilir:

 

(Yatay pixel sayısı * Dikey pixel sayısı* pixel başına bit)/(8*1,048,576).

 

Tabii bu kadar basit değil. Bu kapasite sadece o çözünürlük ve renk derinliğindeki görüntüyü saklamak için yeterli olsa da, günümüz kartlarında özellikle 3 boyut işlemleri yapılırken bellek kullanıldığından daha fazla bellek gerekebilir. Ayrıca, bazı kartlar bellek adreslemesini tek seferde 8, 16 veya 32 bitlik kapasitelerle yapabilirler. Bilgisayar ikilik sistem kullandığı ve her yerde 2'nin katları geçerli olduğu için 24 bitte belleğe erişemezler. Bu kartların gerçek renk verebilmeleri için 32 bit gerekir.

 

Yukarıdaki tabloda, çeşitli ekran çözünürlükleri ve renk derinlikleri için gereken ekran kartı belleği kapasitelerini bulacaksınız.

 

Günümüzdeki Ekran Kartları

 

Günümüzün ekran kartları daha çok 3D grafikleri hızlandırıcı özellikleri ile ön plana çıktılar. Bu yüzden bunlara "3D grafik kartları" veya "3D hızlandırıcı" adı da verilir. Piyasaya hakim olan bu grafik kartlar iki boyutlu işlemlerde de (örneğin Windows altında çalışan ofis uygulamalarında, veya doğrudan Windows'ta) yüksek performans sunduklarından, bugünlerde 3D hızlandırma özelliği olmayan ekran kartı almak pek akıllıca değil. Üstelik oyunların dışındaki 3D uygulamalar da bu kartlardan artık yeterince yararlanabiliyor. Yine de sadece ofisinizde sadece Word, Excel gibi uygulamaları çalıştırmak, Internet'e bağlanmak için bir ekran kartı istiyorsanız, 3D özelliklerinin gelişmiş olup olmaması veya 3D uygulamalarda hızlı olup olmaması pek farketmez; ucuz kartlar da işinizi görür.

 

Günümüz ekran kartlarının becerileri, büyük ölçüde üzerlerindeki işlemcilere bağlıdır. Nvidia, 3dfx, ATI, Matrox, Intel, SiS, S3 gibi firmalar grafik işlemcileri üretiyorlar. Örneğin Nvidia firması Riva 128, Riva 128ZX, Riva TNT gibi işlemci modellerinin ardından Riva TNT2'yi çıkardı ve bu işlemcilere sahip kartlar yeni piyasaya giriyor. Nvidia'nın oldukça başarılı bir işlemci serisi çıkardığını kabul etmek gerek.

 

Nvidia'nın en büyük rakibi 3dfx firması başlarda sadece oyuncular için, mevcut ekran kartına bağlanarak 3D oyunlarda çalıştırılabilen Voodoo ve onu takiben Voodoo2 kartlar üretti. Arada firmanın aynı amaçla 2D ve 3D uygulamalarda çalışan (yani ayrıca bir ekran kartı gerektirmeyen) modeli Voodoo Rush pek başarılı olamamıştı. Ardından 2D ve 3D'nin başarı ile uygulandığı ama sınırlı özelliklere sahip Voodoo Banshe geldi;şimdi de firma Voodoo3 ile kullanıcıların karşısına çıkıyor.

 

Matrox firması ise G100 ve G200 işlemcilerinden sonra şimdi de G400 işlemcili modellerini piyasaya sürüyor. Bir zamanlar piyasanın lideri olmasına karşın 3D grafiklerde pek başarılı olamayarak geri plana düşen S3 firması ise tekrar toparlanmak için bu alanda ürettiği Savage işlemcisinin ardından Savage4 işlemcisini çıkardı.

 

ATI ise yarışa Rage serisinin son üyesi Rage 128 işlemcilerle katılıyor. Işlemcileri ile bildiğimiz Intel firması, i740 işlemcisi ile gruba dahil oldu ama bu ucuz işlemci oyun severler tarafından eksik özellikleri ile pek rağbet görmedi. Firma bunun ardından henüz yeni bir grafik işlemcisi çıkarmasa da üzerinde çalıştığı biliniyor.

 

Bu grafik işlemcilerin detaylarını takip etmek bu işe tam bir tutku ile bağlı olmayı gerektiriyor. 0 kadar çok teknik detaya sahipler ki, bazen bu işlemcilerin "fanatiği" olan kullanıcılar bile yanlış şeyler üzerinde tartışabiliyorlar. Hele hele oyunlarda modellenen 3 boyutlu nesneleri çeşitli dokularla kaplamak, üzerlerine ışık ve yansıma efektler uygulamak, çeşitli mekanlarda sis, duman, patlama efektleri oluşturmak için kullanılan karmaşık tekniklerin isimlerinin Türkçe karşılıklarının olmaması işi daha çetrefilli hale getiriyor.

 

EKRAN KARTI PUF NOKTALARI

 

• İyi bir ekran kartı kullanıcısı olmanın püf noktası yeni sürücülerini takip etmekten geçer. Sağolsunlar, çoğu firma neredeyse ayda bir yeni sürücü çıkarır. Üretici veya distribütör firmanın Web sitesini sık sık ziyaret etmeyi unutmayın.

 

• Ekran kartınız için asıl sürücüyü üreten firma, kartın üreticisidir. Ancak kart için işlemci üreten firma da zaman zaman "generic", yani o işlemcinin bulunduğu tüm kartlarda kullanılabilecek sürücüler geliştirirler. Bu sürücüler bazen kartın daha hızlı çalışmasını, bazen o ana kadar desteklenmeyen oyunları desteklemesini sağlar. Öte yandan kartın üreticisi de kendi sürücülerine kartına özgü eklentiler yapar (ayarlar, TV çıkış özellikleri vb. için). Yani "generic" sürücülerle bu özellikleri kullanamama olasılığı da var. En iyisi her iki tarafı da takip edip sizin için en uygununu kullanmaktır.

 

• Ekran kartınızı kurmayı iyi öğrenin. Çünkü bazı kartlar basit bir setup programının çalıştırılması ile kurulurken, bazıları epey zorlayıcı oluyor.

 

• Ekran kartı işlemcileri de overclock edilir. Hatta yeni kartların çoğunda bu işlem için gerekli yazılım kartın sürücüleri ile birlikte geliyor. Ama kartın güvenilir çalışması açısından bunu acemi kullanıcılara önermeyiz.

 

• Çoğu yeni grafik kartı gerçek performansını güçlü bir CPU ile gösterir, haberiniz olsun.

 

• Günümüzde iyi bir grafik kartı OpenGL API'sini tam anlamı ile desteklemesinden anlaşılıyor. Bazen bir iki oyunda OpenGLAPI'sinin kullanılmasını sağlayan miniGL sürücüler (genelde kartın işlemcisini üreten firma tarafından) çıkıyor ama daha kapsamlı bir destek OpenG ICD olarak adlandırılan sürücülerle geliyor. Bu yüzden OpenGL ICD sürücüsü olmayan kartlar biraz küçümsenir.

 

• Oyunların bazıları 16 bit renk derinliğinde çalışır, Windows'tan renk çözünürlüğünü 16 bite getirmeniz gerekebilir.

 

• Normal Windows kullanımında Windows'un Denetim Masası*Görüntü Özellikleri*Ayarlar bölmesinden çözünürlük, tazelenme hızı ve renk derinliği ayarları ile oynayarak sizin için en uygun ayar kombinasyonunu bulabilirsiniz.

 

MONİTÖR PÜF NOKTALARI

 

• İyi bir monitör, yüksek çözünürlüklerde titreşimsiz çalışır. 14 inç bir monitör için 800x600, 15 ve 17 inç için 1024*768; daha üzeri için 1280x1024 ve üzeri çözünürlükler önerilir. Bu çözünürlüklerde tazelenme hızı 70 Hz'in altına düşmemeli, ideal olarak 85 Hz olmalıdır.

 

• Bir monitörün kalitesi aynı zamanda ekranın her tarafında çizgileri düz gösterebilme, renkleri dağıtmama, metin ve grafikleri net gösterebilme, renkleri canlı gösterebilme becerilerine bağlıdır. Tabii üzerindeki düğmelerle en uygun ayarları yaptıktan sonra.

 

• Bazen ekran kartınız ile monitörünüz uyuşmayabilir. Bu durumda monitör açılmayabilir veya desteklediği çözünürlükleri göstermeyebilir. Monitörlerin de sürücüleri olabilir (özellikle de iyi marka ismine sahip olanların). Bunları denemenizi; işe yaramıyorlarsa monitör ve ekran kartı üreticisinin Web sitelerinden bilgi almanızı öneririz. Bazen Windows Registry bölümünde yapılacak bir ayar bu sorunları giderebilir.

 

• Düz kare monitörler daha iyi görüntü verirler. Ayrıca yansıma önleyici kaplama, TCO 95, MPRII gibi enerji've ergonomi standartları bir monitörün kalitesi hakkında fikir verir.

 

              

                       

 

                

 

»



This template is designed by FreeWebTemplates.com and supplied by WebDesignHelper.co.uk
HostingHelper.co.uk - Web Hosting from only $5.00p/m (£2.99)