TÜRKÇÜLÜK İLKESİ - AÇIKLAMALAR
(1)- Aslında Yüce ATATÜRK'ÜN buraya aldığımız bütün FİKİRLERİ, bütün İFADELERİ tartışma götürmeyecek kadar AÇIK'tır!..
Her biri derin tecrübeler, uzun araştırmalar, o konunun uzmanları ile bitmek tükenmek bilmeyen müzakereler sonucu ortaya çıkmış; ve bazen de son derece mahir metin yazarları tarafından kaleme alınmış, ATATÜRK'ün dilinden dökülmüştür.
Ne var ki, 1940'dan itibaren TÜRKİYE'yi idare eden ELİT TABAKA tarafından, SİSTEMLİ bir şekilde zihinlerde bambaşka bir ATATÜRK PUTU yaratılmış; beyinlerimiz, ruhumuz ve benliğimiz bu konuda dumura uğratılmıştır.
İşte bunun için biz, bazı hususları izah etmenin yararlı olacağına inanıyoruz.
Şunu kesinlikle bir kere daha ifade etmek isteriz ki, 1940'dan sonra GERÇEK ATATÜRK ÜLKÜSÜ, İLKE VE İNKILÂBLARI özünden soyutlanmış; DEVLET'İN ESAS TEŞKİLAT KANUNU'ndan çıkartılmış; DEVLET'i ve MİLLET'i idare etmeye, VATAN'ı korumaya hevesli görünen sözde "atatürkçü" partilerin programlarında yer almamıştır.
Sahte CHP'nin programında yer alın "ALTI OK"
içinse, Deniz Baykal'ın söyledikleri ibret vericidir!.. Beyimiz "onları çağa uydurduklarını"
öne sürüyor!.. MİLLİYETÇİLİK'ten, DEVLETÇİLİK'ten,
HALKÇILIK'tan, İNKİLÂBÇILIK'tan hiç söz etmeden sadece "lâiklik"ten, kendi anladıkları lâiklikten
bahsederek sözümona "atatürkçülük" yapıyorlar! Hıristiyan Batı'nın kendi dertlerine bile çare olmayan "demokrasi"sini, ATATÜRK'ün CUMHURİYETÇİLİK
ANLAYIŞI'na yamayarak, gelmiş geçmiş "demokratik"
iktidarların sebep oldukları sorunlara çözüm bulacaklarını vaad ediyorlar!
Hemen ve açıkça belirtelim ki, ATATÜRK "batıcı"
değildir!... ATATÜRK "batı hayranı" değildir!.
ATATÜRK "Amerikancı" değildir!.. ATATÜRK "Avrupa
Birlikçisi" de değildir!.. Avrupa Birliği Türk
Milleti için "Devlet Politikası" da değildir!..
Bunlar hep sonradan uydurma safsatalardır!..
ATATÜRK, İsmet Paşa dönemi ile birlikte "ebedî şef" ilân edilip rafa kaldırılmış; bir kaç husus, üç-beş kanun "atatürk devrimleri" diye yutturulmaya çalışılmış; ATATÜRKÇÜLÜK içi boş dev bir çınar ağacının dökülen yaprakları haline gelmiş; yeni nesiller de bu ölü yaprakları alıp defterlerinde saklamayı, "atatürkçülük" sanmaya
zorlanmışlardır. O kadar ki, TÜRK DEVLETİ'nin yeniden TEŞEKKÜL etmesini sağlayan TEŞKİLÂT-I ESASİYE KANUNU, DEVLET'İN ESAS
TEŞKİLÂT KANUNU şeklinde TÜRKÇE ifade edilebilecekken; ANAYASA tabiri icat edilmiştir!.. Böylece kanun adıyla birlikte ruhunu, gayesini, hedefini kaybetmiş; "anayasa-babayasa" diye alay
konusu olması bir yana, ikide birde oynanabilecek, kişilere kurumlara imtiyazlar tanıyan ve en acısı "bir kere ihlâl etmekle bir şey olmaz" denilerek tecavüz edilen zelil bir mevkiye düşürülmüştür. İş bu kadarla da kalmamıştır!.. "Avrupalı olmak, Batılı olmak, Amerika'ya benzemek" hayali peşinde
koşanlar, AVRUPA BİRLİĞİ'nden, AVRUPA KONSEYİ'nden, AGİT'ten, NATO'dan, BİRLEŞMİŞ MİLLETLER TEŞKİLATI'ndan, A.B.D. Başkanı'ndan, hatta DÜNYA BANKASI veya I.M.F.'nin 5. sınıf memurlarından gelen telkin ve baskılarla TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ'nin ESAS TEŞKİLÂT KANUNU'nu, ve diğer yasalarını gavurların istediği şekilde değiştirmeye kalkmışlar; bu sefer onların "anayasa"ya
tecavüz etmesine imkân tanımışlardır!
Hem de ne tecavüz!... Topraklarımızı yabancılara
satma kanunu; şeker, pamuk, tütün, buğday üretmeme
kanunu, Türk Hukuk sistemini yabancılar için ortadan kaldıran TAHKİM kanunu, Hıristiyan, emperyalist Batı'ya sözde uyum, özünde KÖLELİK paketleri, yabancılara imtiyaz kanunları, terörist ve suçlulara serbest hareket, askere-polise elini kolunu bağlama yasaları; ATATÜRK'ün hayatını adadığı TÜRK MİLLETİ'ni ezer tarzda, TÜRK VATANI'nı parsel parsel sataca, bölecek tarzda peşpeşe, hatta "15 tanesi 15 günde" jet hızıyla hep "atatürkçülük" adına çıkarılmıştır!. Kimler tarafından?.. Müslüman Turgut
Özal, solcu ve "atatürkçü" Bülent Ecevit, Murat Karayalçın, Deniz Baykal, "milliyetçi" ve "türkçü" Devlet Bahçeli, "dindar" ve "müslüman" Süleyman Demirel ve Recep Tayyip Erdoğan tarafından!.. Mesut
Yılmaz, Tansu Çiller de işin tuzu karabiberi olmuştur! Bu arada, bazı ordu komutanları da kendilerini bu akıma kaptırmışlar, yahudi dönmesi
Ongeneral Çevik Bir gibi İsrail kuruluşlarının emrine
girip ortalığı karıştıranlar, Orgeneral Hilmi Özkök gibi egemenliğin AB'ye devrine, Kıbrıs'ta Annan Planı'nın kabulüne boyun eğenler de çıkmıştır!
Bunları yapanlar bu tecavüzle DEVLET'in idarî sisteminin ırzına geçilmesine göz yumdukları
halde; en ağır cezalara lâyık oldukları halde; müsamaha görmüşler, üstelik kendilerinden sonra gelenlere de örnek teşkil etmişlerdir. ATATÜRK'ün GERÇEK ÜLKÜ ve İLKELER'i bu kargaşa içinde hep gözden uzak tutulmuştur. Biz, bu unutturulmak istenen, hatta çoğu unutulmuş olan ÜLKÜ, İLKE ve İNKILABLAR'ı itiraz götürmez bir şekilde açıklayacağız. Sonra onları sözde benimseyenlere, "atatürkçü" geçinenlere bir çağrımız
olacak. Öte yandan kendini "sağcı, islamcı" veya "solcu, liberal" olarak niteleyip te ATATÜRK'ü sevmeyen, onu
küçümseyen, "modası geçmiş" gören, hatta onu lânetleyenlere de son bir ikazımız olacak. TÜRKİYE maalesef tuhaf bir ülke oldu... TÜRKÇÜLER'den, MİLLİYETÇİLER'den, ve GERÇEK MÜSLÜMANLAR'dan başka herkes, her türlü fikrini rahatça söyleyebilmekte!.. Bunların arasında TÜRKLÜĞE, DEVLET'e, İSLAM'a, PEYGAMBERİMİZ'e, KUR'AN'a, ATATÜRK'e ve GEÇMİŞİMİZ'e
sövenler; sanki kendi TÜRK değilmiş gibi TÜRKLER'e "aptal" diyenler dahi vardır. Öyle gülünç bir hale gelinmiştir ki; bazılarının şöhreti, bu saydıklarımıza ne kadar çok küfür ederse
o kadar artmaktadır. Bu kişiler bu sayede gazete sayfalarında, televizyon ekranlarında sık sık boy göstermektedirler!..Meselâ, Çetin Altan'ın kendisi kadar hain oğlu Ahmet Altan, "Ben bu vatanı iki kadın memesine satarım," diyecek kadar sapıtmış,
ama hâlâ "sözüne itibar edilir aydın" statüsünü koruyabilmiştir!.. Biraz daha itidalliler (!) "Türkiye'nin AB'den başka kurtuluş yolu yok, aman treni kaçırmılayım" palavrasını sıkmaktan utanmamaktadırlar!.. Hele bir zamanlar çok doğru bir teşhisle AB'yi "Hıristiyan Klubü" olarak niteliyenlerin, şimdi son derece hızlı AB yanlısı olmaları ise, ibret verici bir fırdöndülüktür!
Kürtçüler, Pontuscular, "Kıbrıs'ı ver kurtul"cular da cabası!... Orhan Pamuk adındaki yazar bozuntusu, "Bu ülkede bir milyon Ermeni, otuz bin Kürt öldürüldü," dediği için sadece Nobel Edebiyat ödülü almakla kalmamış, yurt dışında "satılmış türkler"in temsilcisi olarak fahrî doktoralara lâyık görülmüş, jurilere davet edilmiştir. Kesin olarak belirtelim ki, biz İSLAM dininde HZ. MUHAMMED'den, TÜRKÇÜLÜK'te de ATATÜRK'ten başkasına bağlı değiliz!.. Hiç bir PARTİ, DERNEK veya TARİKAT'la ilişkimiz yok!.. Onun içindir ki, kendini "TÜRKİYE'ye" veya "İSLAM'a" adamış gibi gösterip te, binbir entrikanın içinde
olan; çeşitli PARTİ, DERNEK ve TARİKAT'a mensup, hatta midesinden dışa bağlı bu kişileri şiddetle tenkitten kaçınmayacağız. Biz kararlıyız!.. Sesimizi en az bu sefil varlıklar kadar duyuracağız. Onlardan daha cesur, daha kesin
ifadelerle TÜRKİYE'nin ve TÜRKLER'İN GELECEĞİ hakkındaki düşüncelerimizi dile getireceğiz. Ve DEVLETİMİZİN, MİLLETİMİZİN, VATANIMIZIN, DİNİMİZİN DÜŞMANLARI'na duyduğumuz kini, onlardan daha gür bir sesle haykıracağız!.. Öyle haykıracağız ki, ödleri patlayacak, sinecek delik arayacaklar!.. Böyle düşünmemizin TEK bir SEBEBİ var: DEVLETİMİZİN DIŞ DÜŞMANLARI, onu yıkmak, MİLLETİMİZİ PARÇALAMAK ve
VATANIMIZA EL KOYMAK İÇİN açıktan değil de; İÇİMİZDEKİ HAİNLERİ KULLANARAK FAALİYET GÖSTERMEKTEDİRLER. Bu HAİNLER de DEVLET'in bekası için elzem olan MİLLİ BİRLİK, DİL, DİN, TARİH, BAYRAK, ORDU ve TAM
İSTİKLAL gibi TEMEL ve asla BİRBİRİNDEN AYRILMAZ ESASLAR'dan bazısını "sözde" savunup, diğerlerine açıktan saldırmaktadırlar. Bu şerefsiz kişiler bazen sadece hedef aldıkları esasa dil uzatsalar da, çoğu zaman hepsinin yılmaz
savunucusu ve TİMSAL'i olan ATATÜRK'e hücum etmektedirler. Hem bu HAİNLER, hem de onların EFENDİLERİ gayet iyi biliyorlar ki, ATATÜRK SEVGİSİ ortadan kalkarsa, bu
temel ve birbirinden ayrılmaz esasların MANEVÎ HAMİSİ kalmayacaktır!.. Esaslardan birisini yıkmaya muvaffak olurlarsa, TÜRKİYE CUMHURİYETİ
yıkılacaktır! TÜRKİYE CUMHURİYETİ'nin yıkılması demek, sadece bizlerin değil, bütün DÜNYA TÜRKLERİ'nin ve hatta tüm MÜSLÜMANLAR'ın sonunun gelmesi demektir!.. Çünkü ANADOLU TÜRKLERİ 1000 yıldır esaret ve işgâl görmemiş TEK TÜRK DEVLETİ'ne sahiptir!.. Çünkü TÜRKİYE 1096'dan beri HAÇLILAR'a karşı direnebilen TEK MÜSLÜMAN ÜLKE'dir!.. 1918'deki HAÇLI
SEFERİ'ni hezimete uğratan da TATÜRK'tür!.. ATATÜRK, sadece TÜRKİYE'nin değil, DÜNYA TÜRKLERİ'nin, DÜNYA MÜSLÜMANLARI'nın, ve bütün MAZLUM ÜLKELERİ'nin KURTULUŞ ümididir! Onun içindir ki, biz kimseyi ATATÜRK'e sövdürtmeyiz!.. O, beşerî yönden tenkit edilebilir... Fikirleri müzakere edilebilir...Hatta onun döneminde çıkartılmış olan bazı kanunlar değiştirilebilir...Ama ATATÜRK'e sövmek, ANA'mıza, ATA'mıza sövmek gibidir. Ucu mutlaka bize dokunur. Asla izin vermeyiz!.. Verene de müsamaha etmeyiz!.. Bu sitede ATATÜRK'ün sözlerini okudukça, gözlerinizin önünde şimdiye kadar tasavvur etmediğiniz bir
TÜRKİYE CUMHURİYETİ canlanacak. Şu anda boğuştuğumuz meselelerin nasıl çok önceden ve kesin olarak teşhis edildiğini, ne kadar basit ve tatbik kaabiliyeti olan çözüm yolları gösterildiğini, ileri ve refah içinde bir ülke temelinin nasıl atıldığını göreceksiniz. Ve bu gerçeklerin gözlerden saklanarak, söylenenlerin tam tersinin yapıldığını, neticede DEVLET'in ve
ÜLKE'nin nasıl uçurumun kenarına getirildiğini farkedeceksiniz!.. 2000'li yıllarda içine düştüğümüz çaresiz durumun sebebini çok daha iyi anlıyacaksınız! Bizim mevcut partilerden, politikacılardan, hatta bürokratlardan bir beklentimiz yok! Onlardan ümidimizi çoktan kestik!.. Ama SİZ, ve sizin YETİŞTİRECEĞİNİZ GENÇLER bu sitede belirtmeye çalıştığımız ATATÜRK'ÜN FELSEFESİ'ni benimserse, TÜRKİYE ve TÜRKLER'İN GELECEĞİ kurtulmuş olur! (2)- ATATÜRK tepeden tırnağa kadar TÜRKÇÜ'dür! Onun sadece "milliyetçilik" yönünü dile getirip, bunu TÜRKÇÜLÜK ile bağlamamak, ülkemizde bugünkü durumu
yaratmıştır. TÜRKİYE, Kürt bölücüler ile dolmuş, bunlar Laz ve Çerkez milliyetçiliğini destekler hale gelmiş, DEVLET'in en üst kadrolarını asıl benliklerini gizleyen YAHUDİ, RUM ve ERMENİ DÖNMELER ele geçirmiş, TÜRKLER kendi öz yurtlarında ikinci plana itilmiştir! Kaldı ki ATATÜRK sadece "Türkiye Türkçüsü" değil; dünyanın dört bir yanına yayılmış olan TÜRKLER'i
bağrına basan bir TÜRKÇÜ'dür!.. Sözlerimizin doğruluğu, bu başlık altındaki ifadeleri okununca görülecektir. Adına ister TÜRKİYE, ister TÜRKİSTAN, ister TURAN, ister TÜRK YURDU, ister TÜRK DÜNYASI, isterseniz onun
tabiri ile TÜRK ELİ deyin; o bütün TÜRKLER'in yaşadığı toprakların BİR olmasını tasarlamış, bu ÜLKÜ'yü bizlere miras olarak bırakmıştır. Bu ÜLKÜ'yü "pantürkizm, turancılık" gibi ifadelerle kınamaya yeltenmek; en azından günümüzde AB gibi
"Panavrupaizm", NAFTA gibi "Panamerikanizm" tarzındaki 2000 yıllarının dünyasını belirleyecek akımlardan bihaber olmak demektir!.. Daha dün Afrika kıtasındaki 53 devlet AFRİKA BİRLİĞİ'ni
kurdu.. Bunu da mı görmezler! Başkalarının birleşmesini tabii görüp, kendi insanının bir araya gelmesine karşı çıkanlara, bu birleşmeyi ön plana almayanlara da "şaşkın!" denir, "ahmak!" denir. Bir mesele daha var... 1970'lerde hızlı solcuların "Vietnam'ın Amerikan sömürüsünden kurtulması" için, hem de TÜRKİYE'de, bildiriler dağıtıp mitingler, forumlar düzenlediğini gördükçe;
kendilerine "Yahu, bırakın Vietnam'ı da, Rusya'nın sömürgesi durumundaki TÜRKLER için çalışın" derdik... Yüzümüze tuhaf tuhaf bakar, bizi "ilkel milliyetçi,
şövenist, kafatasçı" olmakla suçlarlardı!.. Çünkü o dönem komünistlerinin hedefi, Vietnam'ın Amerikan baskısından kurtulması falan değil; Rus veya Çin
sultasına girmesi idi!.. Şimdi de HIRISTİYAN BATI ve AMERİKAN uşağı sözde "demokrat" ve "liberaller" aynı tavrı sergiliyorlar! Onlara "Bırakın şu Amerika ve Avrupa hayranlığını da, dikkatinizi ASYA ve AVRUPA
TÜRKLERİ'ne verin" dedikçe, "Olur mu? Biz BATI'dan koparsak, mahvoluruz" diye cevap verip, bizi modası geçmiş İSTİKLAL ve TÜRKÇÜLÜK peşinde koşmakla
suçluyorlar!.. Onların 1990'lı yıllarda Orta Asya'ya gösterdikleri sahte ilginin altında, Rus
sultasından kurtulmuş bu kardeş toplulukları BATI hegemonyasına peşkeş çekme hevesi yatıyordu!.. Bunu da "Orta Asya'ya Batı'yla birlikte girmek" formülü ile dile getirmekten utanmıyorlardı!.. Amerikalılar Azeriler'in petrolünü, Kazaklar'ın uranyumunu, gazını, Özbekler'in pamuğunu alıyor, Kanadalılar Kırgızlar'ın altınını çalıyor, ses çıkarmadıkları gibi yardım ediyorlardı!.. O yüzdendir ki, bağımsızlıklarının üzerinden on yıl geçmeden bu ülkelerden dışlandık. Çoğu bize vize koydu. Bu tavırların ATATÜRK'ÜN TÜRKÇÜLÜK İLKESİ ile uzaktan yakından ilgisi yoktur. Konu ile doğrudan alâkası yok ama, burada "SÜTÇÜ süt satar, SİMİTÇİ simit satar, TÜRKÇÜ acaba ne satar?"
diye TÜRKÇÜLER'e çamur atan bir zibidiye cevap vermek istiyoruz... Sözümona "dilcilik" taslayarak kelime oyunu yapmaya çalışan bu adama hemen soralım:
KAPICI kapı mı satar?..ÇİFTÇİ çift mi satar?..YOLCU yol mu satar?.. ATATÜRK, "Biz MİLLİYETÇİ'yiz," derken milliyet mi satıyordu?.. Peki, ya ALICI ne yapar?... Bu "ek", o konuyla ilgili, o konunun içinde olan kişi veya âlete işaret eder. (3)- ATATÜRK'ün şu bir kaç satır içinde naklettiğimiz sözleri, aslında bütün ilkelerinin ve hedefinin
temelini teşkil eder. Birincisi, ATATÜRK bu milleti TÜRK olarak tanımlar ve her türlü "mozaik, değişik kültür ve inançlar"
tartışmasını baştan engeller!.. Bunlar kullanılarak MİLLET'in parçalanması, DEVLET'in zayıflatılması ve VATAN'ın bölünmesine imkân tanımaz.
Kaldı ki, uluslararası kurallara göre, bir ülkede azınlıklar %35'den az ise o ülkede MOZAİK'ten söz
edilemez!.. TÜRKİYE'de Lozan'a göre azınlıklar sadece
gayrımüslimlerdir ve oranları %1 bile değildir. Kürt, Laz, Çerkez asıllı vatandaşlarımız azınlık değildir,
onlar sayılsa bile oran %10 civarındadır. (Ali Tayyar Önder, TÜRKİYE'nin Etnik Yapısı, Fark Yayınları, 2007) Dolayısiyle "Türkiye bir mozaiktir" diyenler, son derece ARTNİYETLİ'dirler! İkincisi, ATATÜRK, İYİ MÜSLÜMAN olmayı en önemli vasfımız sayar!.. Çünkü İSLAM hem BİRLEŞTİRİCİ, hem de DOĞRUYA YÖNLENDİRİCİ'dir... Ayrıca hem EMPERYALİST HIRİSTİYAN BATI'yla, hem de dini politikaya âlet ederek İSLAM'ın temel prensiplerini unutanlarla ancak böyle mücadele edilebilir... Lâiklik, dinsizlik, misyonerlik, tarikatçılık, mezhepçilik veya yobazlıgın kullanılarak MİLLET'in parçalanmasına izin
vermez. Üçüncüsü, bu toprakların 1071'den beri değil, binlerce yıldır bizim vatanımız olduğunu belirtir!.. TÜRK TARİHİ'nın ilk şehir devletini kuran SÜMERLER ile bağlantısını kurar... Bize düşen, bu husustaki çalışmaları arttırıp, TÜRKLER'i ANADOLU'da "işgâlci"
gösteren tarih anlayışından kurtulmaktır. - Dördüncüsü TAM İSTİKLAL prensibidir!.. ATATÜRK, kan ve can bahasına elde edilmiş bağımsızlığı, üç-beş
dolarlık krediler için gözden çıkarmaya, bu prensip ile set çeker!.. Dünyada cereyan eden bütün hadiselere TÜRKLÜK cephesinden bakar ve her olayın TAM İSTİKLAL statümüzü pekiştirecek şekilde gelişmesi için faaliyet gösterir. Ve nihayet beşincisi, TÜRK'ün başka hiç bir millette bulunmayan eşsiz bir MEDENÎ VASF'a ve sonsuz bir
yenilenme KAABİLİYET'ine sahip olduğuna inanır!.. MİLLÎ HAKİMİYET anlayışı ile bu gücü harekete geçirir. Zaten TÜRK kelimesi, "kuvvetli, güzel, olgunluk çağı" gibi mânâlar taşır. Ayrıca eski kaynaklarda
hükümdar sıfatı olarak ta geçer. Öyleyse ATATÜRK, "HER MÂNÂSIYLA TÜRK'ÜZ!.." derken, sadece adının ve soyunun TÜRK olmasının
yetmediğini, her bir TÜRK ferdinin her bakımdan GÜÇLÜ, her bakımdan GÜZEL ve her bakımdan OLGUN ve TECRÜBELİ bir insanın niteliklerine sahip olmasını, ve başka milletlerdeki emsallerini geçerek "HÜKÜMDAR" mevkiine gelmesini kastetmiştir!.. PEYGAMBERİMİZ'in de "Emsallerini aşmayan ümmetime şefaat etmem!" mealinde çok önemli bir hadisi
vardır!.. Açıkça görülmektedir ki, başkalarından geri kalan fertler ve böyle fertlerden meydana gelen milletler,
eninde sonunda başka milletlerin hâkimiyetine girmekte; kaderleri gelişmiş ulusların iki dudağı arasında kalmaktadır!.. Boyunduruktan kurtulmanın TEK yolu, önce FERT olarak, sonra MİLLET olarak onları aşmaktır!.. ATATÜRK'ün "muasır medeniyet seviyesine ulaşmak" ve "medeni milletleri de geçmek" ifadeleri de bu anlamı taşır!.. Tabii anlayana!.. Eğer TÜRK geri kalmışsa, bu ÜSTÜN VASIFLAR'ını unuttuğundandır!.. Kurtuluşu da, yabancıların tavsiyeleri ve ianeleri ile değil; ancak ve sadece KENDİ GAYRETİ ile olacaktır!.. TÜRK, medeniyeti başkalarından öğrenecek değil; başkalarına medeniyet öğretecek üstün nitelikte
bir MİLLET'tir!.. Çok yakında yeni TÜRK MEDENİYETİ dünya üzerine bir GÜNEŞ gibi doğacak, ve NUR'u, başta geri kalmış ülkeler olmak üzere, bütün dünyayı
kaplayacaktır!.. İşte ATATÜRKÇÜLÜK dediğimiz zihniyetin temel esasları bundan ibarettir!... Bundan sonra onun söyledikleri,
bizim yazdıklarımız sadece bu esasların açıklaması, teferruatıdır. Kısaca belirtelim ki, bu BEŞ ESAS'a inanmayan, birinden dahi kuşku duyan, ATATÜRKÇÜ değildir!,.. (4)- ATATÜRK, TÜRK OLMA'yı TANRI'nın bir LÜTFU sayar!.. Bu inancı KUR'AN-I KERİM'de Maide Suresi 54.
Âyet'te yer alan şu ifadeye dayanır: - " Ey iman edenler!.. İçinizden kendi dininden dönen olursa, ALLAH ona bedel bir KAVİM getirecek ki, onları sever!.. Onlar da O'nu severler!.. Onlar müminlere karşı alçak gönüllü, kafirlere karşı zorlu olurlar!.. ALLAH yolunda karşılık beklemeden CİHAD ederler!.. (Kendilerini) ayıplayan kimselerin hiç birinin ayıplamasından yılmazlar... Bu ALLAH'ın bir inayetidir ki, dilediğine verir!.." Savaşmakta ve dinin icaplarını yerine getirmekte gevşek davranan Araplar'a hitaben inmiş olan bu
ayet, TÜRK MİLLETİ'nin İSLAM'a önderlik edeceğinin müjdesidir... Kaşgarlı Mahmud bu ayeti şöyle yorumlamıştır: -" ALLAH, TÜRK MİLLETİ'ni insanlığı serirlerden, kötülerden kurtarsın diye yarattı!.." Gerçekten TÜRK olmak, yüzlerce TÜRK boylarından birine mensup olmak İLAHÎ bir LÜTUF'tur!.. TÜRKLER,
bütün tarihleri boyunca bu anlayışla hareket etmişler, birlikte yaşadıkları insanları kendilerin ayırmamışlardır... ATATÜRK te bu mutluluğu, kaderini bu yüce millet ile birleştiren herkesle, yani soyu TÜRK olmasa da, "TÜRK'ÜM!" diyenlerle de paylaşmaya hazırdır!.."NE MUTLU TÜRK'ÜM, DİYENE!" sözü bunu ifade eder. Kısacası, ATATÜRK'ün idealindeki DEVLET'te imkânlardan yararlanma hakkı, sadece KANI TÜRK olanlara değil, KENDİNİ TÜRK SAYANLAR'a da tanınmıştır!.. Ancaak, SAYMAYANLAR, kendini ayıranlar
ise, asla YARARLANAMAZ!.. Ne hikmetse, TÜRKİYE CUMHURİYETİ'nde bu İLKE dahi uygulanmaz!.. "TÜRK'üm" demeyen, hatta ülkeyi
bölmek isteyen pek çok vatan haini tıynetsiz, DEVLET'in üst kademelerine gelmiş çöreklenmiştir!.. Bunlardan bazıları TBMM'e bile girmiş, parti başkanı olmuş, koalisyon hükümetlerinde görev almış, BAŞBAKAN olmuş, hatta şaşkın bir cumhurbaşkanı "galiba ben
biraz Kürt'üm" diyebilmiştir!.. Bizi yöneten parti liderlerin çoğu ne soy olarak, ne de mizaç olarak
TÜRK değildir!.. Ecevit Kürt asıllı, Yılmaz ve Tayyip Pontus Rum kökenli, Karayalçın Laz asıllı, H. Çetin Kürt kökenli, Çiller Amerikan pasaportludur... Bunlar böyle olmakla kalmazlar... âdeta TÜRKLER'e, TÜRKLÜK bilincine savaş ilân etmişlerdir. Tavırları, davranışları, hedefleri, çıkardıkları kanunlar, imzaladıkları anlaşmalar hep ama hep TÜRKLÜK ve TÜRKİYE aleyhinedir!.. Ağızları açıp bir kere "TÜRK'ÜM" dememişlerdir! Hep bölücülük yapmışlardır... ATATÜRK'ün kemikleri sızlıyor!.. Burada eski Ankara Belediye Başkanı Ali Dinçer'in bir hatırasına değinmeden geçemeyeceğiz: Ali Dinçer, 12
Eylül 1980 sonrasında çalışmak için gittiği Suudi Arabistan'da bir Abaza ve bir Boşnak ile karşılaşır... İkisi de orada yaşamaktadır ve TEK kelime TÜRKÇE bilmezler!.. Ama söyledikleri göz yaşartıcıdır: "BİZ TÜRK'ÜZ!.." Aynı ifadeyi her yıl DÜNYANIN DÖRT BİR YANI'ndan kalkıp gelerek TÜRK KURULTAYI'na katılan TUVALAR,
SAMOYETLER, YAKUTLAR, AFGANLAR kullanıyor!.. Hatta AMERİKA'daki TÜRK YÜRÜYÜŞÜ'ne katılan KIZILDERİLİLER diyor: "Biz TÜRKÇE bilmiyoruz, ama TÜRK'ÜZ" diye
öğünüyor!.. Onlar öyle derken, bu ülkenin ekmeğini yiyen, en üst mevkilere gelenler, her davranışlarıyla âdeta TÜRK olmadıklarını ispata
çalışmaktadırlar! Ne mutlu TÜRKÇE bilmeden, TÜRKİYE'yi görmeden kendini TÜRK sayanlara!.. Lânet olsun, TÜRKİYE'de yaşayıp,
bütün imkânlarından yararlanıp ta hâlâ "ben her şeyden önce TÜRK'ÜM!" demeyenlere!.. (5)- Nitekim Almanya sonradan tekrar güçlenmiş, bir kere daha yıkılmış,ama yine belini doğrultmuştur. Gerçekten hiç bir şey sür-git değildir!.. Sınırlar sürekli değişir. Devletler kurulur, yıkılır... Ibn
Haldun'un çok yerinde tesbitine göre, devletlerin ortalama ömrü üç nesil, yani 100-150 yıldır... "Dünya
küfürle yakılmaz, zulümle yıkılır " deyiminden hareket eden Kâtip Çelebi'ye göre de, devletlerinin ömrünü uzatmanın tek yolu ADALET'tir!.. O yüzdendir ki, HAKK'a riayet etmesini bilmeyen bugünün TEK süper gücü ABD'nin ufuklarında kara bulutlar görünmüştür... 2000'li yıllar bu devletin çöküşünü, Avrupa'nın gerileyişini, Çin'in ve Hindistan'ın süper güç haline gelişini
görecektir. Gönül ister ki, yükselen ülkeler arasında ATATÜRK'ün TÜRK ELİ dediği TÜRK diyarları da olsun!.. - Burada önemli olan, sınırları "değişmez", devletleri "yıkılmaz" sayan düşünceden vazgeçmek; dünya coğrafyasındaki bu dinamik faaliyeti daima gözönünde bulundurup TÜRKİYE'nin geleceği için STRATEJİK planlar yapmak, kaderini AVRUPA BİRLİGİ gibi boş hayallere bağlamamaktır... Arniyetli AB için ilerde özel bir sayfa hazırlamaya çalışacağız. Örnek vermek gerekirse, İttihatçılar OSMANLI'nın geleceğini Almanlar'a, Küba da geleceğini Sovyetler'e
bağlamıştı... İkisinin de sonu hüsran olmuştur... Castro ATATÜRK'ün sözlerini okusaydı, Sovyetler'in çöküşünü hissedip tedbir alabilirdi. (6)- O tarihte TÜRKİYE nüfusu 15 milyon kadardı... Yani ATATÜRK yurt dışındaki 85 milyon TÜRK'e ilgi duyuyordu!.. Bugün bu nüfus 250 milyondur!.. DÜNYA TÜRKLERİ; Çinliler, Hintliler ve Amerikalılar'dan sonraki 4.
büyük topluluğu teşkil etmektedir. 1991 UNESCO raporuna göre TÜRKÇE; Çince, Hintçe, İngilizce ve İspanyolca'dan sonra 5. büyük dildir. ATATÜRK daha o günden DÜNYA TÜRKLERİ'nin POTANSİYEL GÜCÜ'nü sezmiş ve siyasetini bu gücün bir merkezde
toplanması şeklinde belirlemişti. ATATÜRK'ÜN TÜRKÇÜLÜĞÜ GERÇEKÇİ, ŞAHSİYETLİ olduğu gibi, MENFAAT'e dayanmaz!.. Hiç bir zaman başka
milletlerin aleyhine değildir... HİTLER NASYONALİZMİ gibi kendi milletini efendi, başka milletleri köle görmez... Sadece, TÜRKİYE başta olmak üzere, başka
milletlerin baskısı altında ezilen ve mağdur durumda olan TÜRKLER'in refahına matuftur. Kaldı ki, ATATÜRK'ün bu ÜLKÜ'sü hiç bir zaman zorlayıcı değildir... TÜRKLER'i SİLAH zoruyla veya FETİH yoluyla birleştirmek gibi bir amacı yoktur!.. Sadece "birlikte olmak" isteyen TÜRK devletlerini, TÜRK topluluklarını bu gayeye ulaştırmayı
hedefler. ATATÜRK bu konuda son derece AÇIK FİKİRLİ'dir... Hiç bir zaman "bizimki en doğru" demez!.. "BATI TÜRKÇESİ mi en doğru, DOĞU TÜRKÇESİ mi?" diye sorarak işe başlar... Bütün DÜNYA TÜRKLERİ'nin kültürünün araştırılmasını, hepsinin en doğrularının seçilerek benimsenmesini ister. ATATÜRK TÜRK BİRLİĞİ konusunda son derece RASYONEL'dir... SOYU, KANI, TOPRAĞI, DİLİ, İNANCI, ÖRFÜ, ÂDETİ BİR insanları bir araya getirmeyi amaçlar. Bu açıdan AB'den de, NAFTA'dan da; bizim AB'ye girmemizden de daha GERÇEKÇİ bir tavır sergiler!..
Önce her TÜRK topluluğunun kendi benliğini bulmasını, tepesine dikilen millete direnmesini bekler... Sonra bu topluluk ile MANEVÎ KÖPRÜLER'i kurar... Arkasından siyasi yapısına müdahale etmeden, EKONOMİ ve DIŞ MÜNASEBETLER'de ORTAK TAVIR bekler... En son ideali de idarî ve mahallî özellikleri saklı kalmak
kaydıyla oluşturulacak TÜRKELİ BİRLİĞİ'dir!.. Yani ATATÜRK, kendinden sonra gelenlerin hayal bile etmekten aciz oldukları TÜRK ve MÜSLÜMAN bir SÜPER
DEVLET'in temelini ta o tarihlerde atmıştır... Bunun yolu da "enternasyonalizm, globalcilik, batıcılık, hümanistlik, liberalizm, ümmetçilik"ten falan değil;
düpedüz TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ'nden geçer!.. Ne yazık ki, bugün bile meseleye böyle bakan bir tek DEVLET ADAMI'mız, bir tek İLİM ERBABI insanımız
yoktur!.. TÜRK illerine gidip gelen "uzman"larımız, öğretmenlerimiz, müteşebbislerimiz TARİH, DİL, KÜLTÜR konusunda özel bir kurstan geçmedikleri gibi; DEVLET dairelerindeki ilgili birimlerde çalışanlar, hatta günde 18 saat yayın yapan TRT-AVRASYA elemanları dahi bu konularda zırcahildirler... Bu da tabii TÜRKLER'in yakınlaşmasını geciktirmekte, hatta araya engeller
koymaktadır. Halbuki ATATÜRK en güzelde, en ileri olanda birleşmeyi ister. Onun ne kadar haklı olduğunu bizzat bu ülkelere gittiğimizde gördük... Bizden çok daha kısıtlı imkânlar içinde yaşayan bu insanların MUSİKÎ'de, RAKS'da, ŞİİR'de, EDEBİYAT'ta, TİYATRO'da, SİNEMA'da, RESİM'de, HEYKEL'de, SPOR'da bizden çok ileride
olduklarını müşahede ettik... Halkın SANAT zevkinin, EĞİTİM ve KÜLTÜR seviyesinin bizden çok üstün olduğunu; konserlerde dinlemesini, düğünlerde
söyleyip oynamasını çok iyi bildiklerini fark ettik... Bizde kaybolmuş, yozlaşmış pek çok eski TÜRK geleneğinin orada hem şehirlerde hem köylerde bütün
canlılığı ile sürdürüldüğünü gördük... Nice adı bile duyulmamış, ama "Oscar"lık film seyrettik. Üzüntüyle belirtelim ki, bu son derece açık hakikate gözlerini yuman TÜRK yetkililer, bu ülkelere son derece kötü ekipler, sanatçılar ile sözde "kültür heyetleri" göndermekte, TRT-AVRASYA'da çok kötü filmler yayınlamaktadırlar. Bu davranışın altında SİNSİ bir KÜÇÜMSEME yatmaktadır... Oradakilerin basit giyimlerine, mütevazı dış görünüşüne bakarak, "bu insanlar sanat ve kültürden anlamaz, ne göndersek yutarlar" zihniyetiyle hareket edilmektedir. Halbuki ATATÜRK 60 yıl önce doğru yolu göstermiştir!.. Önce meseleye "onlarınki mi iyi, bizimki mi?.. Onlarınki mi ileri, bizimki mi?.. Onlarınki mi doğru, bizimki mi?" diye bakmak,
ve iyiyi, güzeli, ileri olanı benimsemek gerekir. Bir misal verelim: ÖZBEKİSTAN'da RAKS bir SANAT, RAKKASE de DEVLET SANATÇISI kabul
edilmektedir. RAKKASELER konservatuarda balerinlerden daha zor bir eğitim görerek yetişmekte, GİYİMLİ olarak ve her
musiki parçasını özelliğine göre yorumlayarak (neşeli, hüzünlü, ağır, hareketli)
raksetmektedirler. Sadece ritm ve vücut hareketleri değil, eller, gözler ve yüz bu raksın bir parçasıdır. Böylece ortaya seyrine doyum olmaz bir gösteri çıkmaktadır... Bu SANAT bizdeki DANSÖZLER ile hiç
kıyaslanamayacağı gibi, DEVLET BALESİ'nin ÇİFTETELLİ'si bile onların yanında ilkokul müsameresinden basit kalmaktadır!.. Ayrıca mimiklere hiç önem vermediğinden, BALE bile bu RAKS'ın SANAT seviyesine ulaşamamaktadır. RAKS, TÜRK İNSANI'na BALE'den daha uygun bir SANAT'tır... Şu halde TÜRKİYE, nasıl RUSYA'dan BALE
hocası getirip konservatuarda ders verdiriyorsa; ÖZBEKİSTAN'dan da RAKS hocaları getirip bu SANAT'ı bizim insanımızın da öğrenmesini sağlamalıdır!.. Burada ders alınması gereken bir husus daha var: ATATÜRK TÜRKLER'i bir araya getirmeye çalıştığında bile böyle müsamahakâr davranırken, farklı özelliklerin korunmasına özen gösterirken; bir de şu AVRUPA BİRLİĞİ'nin yaptığına bakınız... Daha Birliğe girmediğimiz halde bize nasıl aynı kanun, aynı kural, aynı prensipleri uygulamak için baskı yapıyor!.. Hem de DİL, DİN, KÜLTÜR, HAYAT STANDARDI farklarını kaale
almadan!.. Sadece o mu?.. 500 milyonluk HIRİSTİYAN BATI; 50 yıldır BİRLEŞMİŞ MİLLETLER, WTO, AGİT, DENİZ HUKUKU, MAİ, TAHKİM gibi kurum ve sözleşmeler aracılığı ile kendi kurallarını; dili, dini, kültürü, coğrafyası, ekonomisi farklı yüzlerce ülkeye ve 5.5 milyar insana
dayatmıyor mu?.. Bunun adına da "globalleşme" demiyor mu?.. Sonunda da "dünya barışı" bekliyor... Hiç dünyadaki açlığı, sefaleti kaldırmadan "barış" ve "globalleşme" mümkün olur mu?.. - Kaldı ki, biz "globalleşme" diye yırtınırken, ABD de, Avrupa da sadece kendi üyelerine imtiyaz tanıyan,
diğerlerine aşılmaz yüksek duvarlar ören bloklar oluşturuyorlar!.. Dünyada
globalleşen tek şey, açlık, susuzluk, kuraklık,
cahillik, ve sefalettir!.. Ve buna sebep olan
Amerika ve Batı Avrupa'nın köleci zihniyetidir!..