28 ŞUBAT SÜRECİ - BÜLENT ECEVİT-MESUT YILMAZ-KEMÂL DERVİŞ SAFHASI / 2
Bir kere daha tekrarlıyalım: 28 Şubat 1997 Muhtırası ile
ile başlayan dönem, TÜRK MİLLETİ'ne, TÜRK DEVLETİ'ne, TÜRK ORDUSU'na, ATATÜRK'e ve
MÜSLÜMANLAR'a ihanet dönemidir!
Yine şunu kesinlikle ifade etmek isteriz ki, 28 Şubat darbesi asla TÜRK ORDUSU'nun
giriştiği bir hareket değildir. TÜRK ORDUSU içine sızmış, ta tepelere yükselmiş olan
mason, Yahudi dönmesi, Ermeni ve Rum kökenli hain kişilerin işidir. Başını mason-dönme
Orgeneral ÇEVİK BİR'in çektiği, bilhassa Deniz Kuvvetleri'nden monşer tipli mason-dönme
amirallerin desteklediği 28 ŞUBAT darbesi, SİLAHLI KUVVETLER içindeki gerçek ATATÜRKÇÜ
ve MİLLİYETÇİ TÜRK subayların kendini "BATI ÇALIŞMA GRUBU" diye adlandıran İSRAİL yanlısı
ekip tarafından ayıklanması, MİLLÎ SİYASET'e yönelmiş olan DEVLET'in tekrar A.B.D.,
İSRAİL ve A.B. güdümüne sokulması, TÜRK ORDUSU'nun PEYGAMBER OCAĞI niteliğinden
çıkarılması, TÜRK MİLLETİ'nin İSLÂM'dan uzaklaşması için yapılmıştır!
28 Şubat
"postmodern" darbesi sözümona irticaya karşı yapılmış, ancak Necmettin Erbakan'dan
daha çok dini istismar eden Recep Tayyip Erdoğan'ın iktidara gelmesini sağlamıştır.
Recep Tayyip Erdoğan da müslüman görüntüsü altında Hıristiyan Batı'ya, AB ve ABD'ye
uşaklık eden, Kıbrıs'tan ve Güneydoğu Anadolu'dan, Türklük'ten. hatta İslam'dan
vazgeçen, "darbecileri temizliyorum" derken TÜRK ORDUSU'nu zaafa uğratan bir
politikayla Türkiye'yi uçuruma sürüklemiştir... Hepsini bir bir, kronolojik olarak
anlatacağız.
Bir kere daha söyleyelim ki, 28 Şubat darbesini TÜRK ORDUSU'na ve TÜRK SUBAYLAR'a
mâletmek, son derece büyük bir hatadır ve bizi tam da 28 Şubatçılar'ın istediği
noktaya götürür, ORDUMUZ, ASKERİMİZ kötülenmiş olur!
Kaldığımız yerden, 28 Şubat sürecinde cereyan eden olaylar ve 2001 Ekonomik Krizi
ve 11 Eylül saldırısı ile kronolojimize devam ediyoruz.
11 Eylül 2001'de ABD'de New York Ticaret Merkezi olan ikiz kulelere iki uçak çarpması,
Pentegon'a bir uçak düşmesi şeklinde "terörist saldırılar" gerçekleşti. 4 bine yakın insan öldü.
Ancak sonradan
bunların ABD derin devleti tarafından içerden yapıldığı, hatta kulelere çarpan
uçakların yolcu uçağı olmadığı, binaların yangından değil, patlayıcılarla yıkıldığı,
Pentegon'a da bir kamyonun veya bir füzenin çarptığı, çünkü uçak enkazı bulunmadığı
öne sürüldü. Başkan Oğul Bush ile şaibeli Bakanları'nın sürekli yalan-dolan işler
çevirdiği, tarafsız araştırmacılarca dile getirildi. İçten yapılan bu saldırının,
çökmekte olan Amerikan ekonomisini bir kaç savaş ile kurtarmayı amaçladığı, bunun
bahanesini hazırladığı belirtildi.
Pek çok soru cevapsız kaldı:
1- Aschroff şirketi neden Temmuz 2001'de âniden "tanımlanmayan tehdit" bahanesiyle
ticarî uçuşlarını durdurdu?
11 Eylül Terörist Saldırı Aldatmacası
11 Eylül Terörist Saldırı Aldatmacası - 2
11 Eylül Terörist Saldırı Aldatmacası - 3
11 Eylül Terörist Saldırı Aldatmacası - 4
11 Eylül Terörist Saldırı Aldatmacası -5 İngilizce vidyo
11 Eylül Terörist Saldırı Aldatmacası - 6 İngilizce vidyo
11 Eylül Terörist Saldırı Aldatmacası - 7 İngilizce makaleler ve viidyolar listesi
12 Eylül'de Başbakan Ecevit, ''Devlet kuruluşları olarak sürekli teyakkuz halinde olayları
izleyeceğiz'' dedi. Aynı gün Fas, Türkiye'nin Ayşegül Tecimer'in iadesi için yaptığı başvuruyu
reddetti. İstanbul Organize Suçlar Müdürlüğü, Büyükşehir Belediyesi'nden Metro, ulaşım ve inşaat
konularında Albayraklar şirketler Grubuna verilen ihalelerle ilgili soruşturmayı sürdüren
İstanbul DGM Cumhuriyet Başsavcılığı'nın talimatıyla operasyon başlattı. Gözetim altına alınanların
sayısı 27'ye yükseldi.
Yine 12 Eylül'de NATO Daimi Konseyi, "bir ittifak ülkesinin saldırıya uğradığı anda, tüm üyelerin
saldırıya uğradığı" ilkesini içeren 5. maddenin uygulanmasına karar verdi. ABD hazırlandığı işgal
için NATO ülkelerini kendine ortak yaptı.
15 Eylül'de ABD Temsilciler Meclisi, Amerikan topraklarında saldırı düzenleyenlere karşı kuvvet
kullanımı için başkana izin veren yasa tasarısını kabul etti.
16 Eylül'de Taliban, bütün yabancılardan ülkeyi terk etmelerini istedi. Aynı gün
İsrail ordusu; hava, kara ve denizden saldırıya geçerek Gazze şeridinde Filistin hedeflerini vurdu.
17 Eylül'de ABD'nin Afganistan'a müdahale edeceği açıklandı. Saldırıların ardından
3 gün boyunca kapalı kalan New York Borsası'nda Dow-Jones endeksi yüzde 7.12 düştü.
Aynı gün Bakan Derviş, IMF'den 5 milyar dolarlık borç ödemesinde
erteleme istediklerini açıkladı. IMF kabul etti.
19 Eylül'de BM Güvenlik Konseyi, Taliban'dan Usame Bin Ladin'in derhal ve koşulsuz teslim
edilmesini istedi, Taliban bunu reddetti. Daha önce > "Haçlı Seferi" demiş olan Bush müslüman
ülkelerin tepkisinden korktuğu için tükürdüğünü yaladı!
20 Eylül'de Kabil'de toplanan "ulema", ABD'ye cihat ilan etti.
23 Eylül'de Koç Grubu; banka, leasing, finans, sigorta, factoring ve menkul kıymetler
şirketlerini tek çatı altında toplayacağını açıkladı.
Doğuş Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Ferit Şahenk, gıda alanından çekileceklerini
açıkladı. Herhalde babalar üretim ve tüketim piyasalarını paylaşıyordu
25 Eylül'de TEKEL'in Küba ile ortak olarak kurduğu TEKA Puro fabrikası açıldı. Enerji
ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, enerji tüketiminin 1970'den bu yana ilk kez gerilediğini
bildirdi. Sigorta şirketlerinin teminat tutarlarını aşağı çekmesiyle sıkıntıya giren
THY'nin teminatının, Hazine tarafından karşılanacağı duyuruldu.
Yine 25 Eylül'de Başkan Bush, 27 kişi ve örgütü, terörle mücadelenin ilk hedefleri arasında saydı.
Riyad, Taliban'la ilişkilerini kesti.
Aslında Bush "Ya teröre karşı bizimlesiniz, ya da bize karşısınız," diyerek, Türkiye'nin eline
terör ile mücadele için çok önemli bir koz vermişti. O zaman, "Tamam, biz varız!.. Terörle, PKK ile,
DHKP-C ile TİKKO ile sonuna kadar mücadele edeceğiz. Bizde sizin gibi 'Vatanseverlik Yasası'
(Patriot Act) çıkaracağız," deyip yurt içinde ve dışındaki silahlı teröristler imha etmeye,
onlara yardım ve yataklık eden işadamları, medya mensupları, memurları hapse tıkmaya başlayabilirdik.
Kimseye ağız açtırmazdık. Ama bunu kim yapacak?.. Pimpirik bir ihtiyar haline gelmiş Ecevit mi,
Amerikan hayranı ve pasif Devlet Bahçeli mi? Ne idüğü belirsiz, "AB'nin
yolu Diyarbakır'dan geçer," diyen şaibeli Mesut Yılmaz mı?
26 Eylül'de Devlet Bakanı Hasan Gemici, Dünya Bankası ile başlatılan "sosyal riski
azaltma" projesi çerçevesinde 400 bin aileye 40 trilyon tutarında yakacak, 1 milyon
50 bin öğrenciye de 50'şer milyon lira para yardımında bulunulacağını açıkladı... Böyle
"sosyal risk" falan gibi cafcaflı lâflar, gerçek maksadı gizlemek için kullanılır.
Burada "sosyal risk"ten kastedilen halkın ayaklanıp, dükkânları yağmalaması, zenginleri
ve politikacıları paralamasıdır.
28 Eylül'de Merkez Bankası verilerine göre, krizde Türkiye'den çıkan sermaye miktarı
10.4 milyar doları buldu. Ankara Ticaret Odası, "TL'ye itibar" kampanyasından vazgeçti.
ama kampanya tutmuştu bir kere. Zaman içinde dolara, dövize ilgi azaldı.
Yine 28 Eylül'de Suudi Arabistan, topraklarında konuşlandırılmış Amerikan kuvvetlerine Bin
Ladin'e karşı girişilecek operasyona katılma izni verdi. Dünya, koca Amerika'yı, Afganistan
dağlarında bedevî gibi yaşayan Bin Ladin'in tehdit ettiğine inandırılmıştı!
1 Ekim'de üç ayrı şirkete bölünen Türkiye Elektrik Üretim İletim Şirketi TEAŞ,
tarihe karıştı. Aynı gün ''Türk Ticaret Bankası'nın resmi ihalesine fesat karıştırmak'' ve ''çete
üyesi olmak'' suçlarından aranan Mustafa Kefeli, ABD dönüşü Atatürk Havalimanı'nda yakalandı.
2 Ekim'de 11 Eylül saldırısından sonra sıkıntıya düşen Swissair tüm uçuşlarını
durdurdu. Aynı gün Ankara DGM Başsavcılığı, Bağ-Kur'a yönelik operasyon başlattı. Operasyonda,
hayali prim yatırarak çok sayıda kişinin emekli olmasını sağlayan 3'ü memur 6 kişilik bir şebeke
ortaya çıkarıldı. Yolsuzluğun bini bir para!..
Yine 2 Ekim'de Pakistan'da düzenlenen intihar saldırısında 29 kişi öldü, 40 kişi yaralandı. Kim,
neden saldırdı, anlaşılamadı. Gene Taliban'ın üzerine yıkıldı. Böylece Pakistan ABD'nin müttefiki
olmaya zorlandı. Aslında Bush; Müşerref'i arayarak, "Eğer bizimle birlikte hareket etmezsen,
Pakistan'ı taş devrine döndürürüm," diye atom bombası ile tehdit etmişti!
3 Ekim'de ''Sonsuz Özgürlük'' operasyonu çerçevesinde, 30 bin Amerikan askeri Asya'nın
güneybatısına konuşlandırıldı. Patavatsız Bush bir ara ağzından "Bu bir Haçlı Seferi'dir,"
ifadesini kaçırmış, sonra müslümanların tepkisini çekeceğini anlayınca,
tevile çalışmıştı! 11 Eylül ile başlayan harekât gerçekten bir Haçlı Seferi idi ve o tarihten
sonra nice müslüman ülke saldırıya uğradı.
4 Ekim'de Sabancı, Toyotasa'daki hisselerini 49.2 milyon dolara Toyota Motor Corp'a
sattı.Aynı gün çiftçilere Ziraat Bankası borçlarını ödeme kolaylığı getirildi. Man,
Neoplan'ı satın aldı.
5 Ekim'de Belçika Havayolları Sabena konkordato ilan etti. 11 Eylül komplosunun
dünya ekonomisini fena etkilediği görülmeye başladı. Aynı gün İsrail'den kalkan Rus uçağı, Karadeniz
üzerinde Ukrayna füzesiyle vurularak sulara gömüldü. 78 kişi öldü. Uçak niye vuruldu, anlaşılamadı.
7 Ekim'de saldırgan, zalim, kapitalist, emperyalist ABD'nin hiç bir şeyden haberi
olmayan Afganistan'a yönelik harekatı başladı. Amerika Ortaasya petrol ve doğalgaz
yataklarının kontrolünü ele geçirme operasyonunu başlatmış oldu.
Bin Ladin, El Cezire TV'since yayınlanan mesajında, ABD'ye ''rahat yüzü göstermeyeceği'' tehdidini
savurdu... Bu "El Cezire" televizyonu aslında bir aldatmacadır, Arap telvizyonu gibi görünür ama,
CNN gibi Amerikan malıdır. Haberleri de çarpıtmadır. Daha sonra CNN'e rakip Ruslar'ın "Russia Today"
ve İranlılar'ın "Press TV"si çıktı, ve Amerikan yalanlarını birer birer ortaya dökmeye başladı.
9 Ekim'de FBI, nereden geldiği belli olmayan, ancak amacı Amerikalıları korkutup Bush'u
desteklemeleri için kullanılan "şarbonlu mektup" vakalarını soruşturmaya başladı.
10 Ekim'de TBMM Genel Kurulu, yurtdışına asker gönderme ve yurtdışından asker kabul etme konusunda
hükümete yetki verilmesini öngören tezkereyi, kabul etti. Aynı gün Diyarbakır Emniyet Müdürü Gaffar
Okkan ile 5 polis memurunun şehit edilmesi eylemine katıldığı belirtilen 3 tetikçinin aralarında
bulunduğu 13 Hizbullah terör örgütü üyesi yakalandı.
12 Ekim'de Nobel Edebiyat ödülü Hint kökenli İngiliz Vidiadhar Surajprasad Naipaul'e, barış
ödülü BM ve genel sekreter Annan'a verildi...Bu ödüller hep siyasîdir. Hep Soljenitsin gibi
ülkesine ihanet edenlere, veya reklamı yapılmak istenenlere verilir. Bir kaç yıl sonra da bizim
"1,5 milyon Ermeni öldürüldü" diyen Orhan Pamuk'a verilecektir.
14 Ekim'de Küçükçekmece İlçe Emniyet Müdürlüğü Asayiş Bürosu'na bağlı sivil polis ekibine
Sefaköy'de yapılan silahlı saldırıda 2 polis memuru öldü, 1 polis memuru yaralandı.
16 Ekim'de Tokat'ın Almus ilçesi Kadıvakfı Köyü kırsalında DHKP-C'li teröristlerle çıkan
çatışmada biri astsubay 2 asker öldü.
17 Ekim'de Nobel ekonomi ödülü, George Akerlot, Michael Spence ve Joseph Stiglitz 'e verildi. Türkiye'yi de ziyaret etmiş olan
Stiglitz, "Dünya Bankası ve IMF'nin geri kalmış ülkelerin daha da batmasına yol
açtığını" dile getiren iktisatçı idi.
Yine 17 Ekim'de İsrail Turizm Bakanı Rehavam Zeevi Kudüs'te öldürüldü.
18 Ekim'de Garanti ile Osmanlı Bankası'nın birleşeceği açıklandı. Aynı gün işsizlik
sigorta primlerinde 2002'den itibaren 1'er puanlık indirime gidildi.
19 Ekim'de BDDK, Bankekspres ünvanının Tekfenbank olarak değiştirilmesini onayladı.
Aynı gün İstanbul Emniyet Müdürlüğü, İstanbul Gaz Dağıtım Şirketi'nde (İGDAŞ) başlattığı
operasyonda, aralarında şirket yöneticilerinin de bulunduğu 6 kişiyi gözaltına aldı.
20 Ekim'de 17. İSEDAK toplantısı İstanbul'da gerçekleştirildi.
21 Ekim'de Amerikan komandoları Afganistan'ın güneyine inerek işgali başlattı.
23 Ekim'de TMSF'ye ait Türk Nippon Sigorta, Kanadalı işadamı Hussein Nuaman Soutraki'ye satıldı.
Aynı gün İsrail ordusu, Zeevi'nin öldürülmesine misilleme olarak 6 Filistin kentini vurdu.
24 Ekim'de Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Zeki Çakan ve Dönme Bakan Derviş,
yaptıkları ortak açıklamada, 29 Yap-İşlet-Devret projesine (YİD) 2002 yılı
sonuna kadar faaliyete geçmesi koşuluyla garanti verme şartlarını açıkladılar. Merkez
Bankası süper döviz hesapları ve kredi mektuplu döviz tevdiat hesaplarında değişikliğe
gitti. Devlet tahvili ve Hazine bonosu faiz gelirlerinden 50 milyar lirası vergiden
istisna edildi. Böylece faizcilere gün doğdu... O tarihte Türkiye'de acaba kaç kişi
faizden 50 milyar lira kazanıyordu acaba?
Yine 24 Ekim'de Meclis'te bir konuşma yapan Başbakan Yardımcısı Mesut Yılmaz, Türkiye'yi dışlayan bir Avrupa, ortaçağa dönüşü simgeleyen yolda bir Hıristiyan kulübü olarak
emin adımlarla ilerleyecektir." '"dedi. Bu kişi ve Hükûmet sürekli AB'nin iflâh olmaz
bir HIRISTİYAN KLUBÜ olduğu intibaını ediniyorlar, ama bir türlü de Avrupa kapısından
ayrılamıyorlardı. Ne zavallılık!.. 50 yıllık bir hükûmetten diğerine bulaşan bir zavallılık!..
Aynı gün Yargıtay, Susurluk Davası'nda eski Özel Harekat Dairesi Başkan Vekili İbrahim Şahin ile
eski MİT görevlisi Korkut Eken'in 6'şar yıl, diğer 12 sanığın da 4 yıl ağır hapis cezasına
çarptırılmasına ilişkin hükmü "eksik soruşturma" gerekçesiyle bozdu.
26 Ekim'de Romanya'nın Başkenti Bükreş'te ''Meriç Operasyonu'' kapsamında yakalanan Hüseyin Saral, yargılanmak
üzere Türkiye'ye getirildi. Aynı gün Eximbank kredilerini usulsüz kullandıkları gerekçesiyle Emniyet
Genel Müdürlüğü Organize Suçlarla Mücadele Dairesi Başkanlığı ile Maliye müfettişleri ''Örümcek
Ağı Operasyonu'' başlattı. Operasyon kapsamında İstanbul, Gaziantep ve İçel'de yakalanan 25 kişi,
Ankara Emniyet Müdürlüğü'nce gözaltına alındı.
Yine 26 Ekim'de ABD'de 11 Eylül saldırılarından sonra terör faaliyetlerine karıştıklarından
şüphelenilen 952 kişi tutuklandı.
Artık herkesin "burası özgür ülke" dediği Amerika'da ağzını açan kendini hapishanede bulur oldu.
30 Ekim'de Demirbank, HSCB'ye devredildi. Dışbank, KKTC'de bulunan Kıbrıs Dış Ticaret
Bankası Offshore unvanlı iştirakinin tasfiyesine karar verdi.
31 Ekim'de Türk Telekom'un özelleştirilmesi için, Arthur Andersen danışman olarak
seçildi... O tarihten bu yana bütün "danışmanlık" hizmetlerimizi gavurlar yapıyor.
Onlara yüz milyonlarca dolar ücret ödeniyor. TÜRK uzmanlar işsiz geziyor.
1 Kasım'da Çin'in Ukrayna'dan satın aldığı, ve Boğazlar'dan geçişine izin verilmediği için
yaklaşık 19 ay Karadeniz'de bekleyen yüzerkütle Varyag, 5 saat 55 dakikada İstanbul Boğazı'ndan geçti.
3 Kasım'da yıllık enfilasyon toptan eşyada yüzde 81,4, tüketici fiyatlarında da yüzde
66,5 olarak açıklandı.
4 Kasım'da İngiltere ve ABD, terörist ilan ettikleri 25 örgütün malvarlıklarını dondurdu.
5 Kasım'da 20 milyon liralık banknot tedavüle girdi. Aynı gün Merkez Bankası, kamu
bankaları ile fon bünyesindeki bankaların gecelik borçlanma ihtiyaçlarının azaltılması
çerçevesinde, 15.8 katrilyon lira tutarındaki iç borçlanma senedini 18.8 katrilyon
liralık uzun vadeli senetle değiştirdi. Maliye Bakanlığı bazı ürünlerde yıl sonuna
kadar KDV oranlarını yüzde 26'dan yüzde 18'e çekti. Merkez Bankası yasa gereği,
bugünden itibaren, Hazine'ye kredi açmama ve avans vermeme uygulamasına geçti. Yani
TÜRK Merkez Bankası, TÜRK Devleti'ne ve TÜRK Milleti'ne "yardım etmeme" kararı aldı!..
Özerklik, yani başına buyruk oluş hali işte böyle bir şeydir. Evlâdı babaya düşman
eder! Haa, o yasayı kimler çıkarttı? Meclis çıkarttı ama o Meclis artık Millet'in
değil, Dönme Derviş'in ve onun arkasında AB ve ABD'nin Meclisi idi.
Yine aynı gün F tipi cezaevlerini protesto için sürdürülen ölüm oruçlarına dışarıdan
destekleyenlerin kaldığı Sarıyer Küçükarmutlu'daki iki eve emniyet güçleri müdahale etti.
Operasyonda 4 kişi öldü, 10 kişi de yaralandı. Zorla aç bırakılanlar kurtarıldı.
7 Kasım'da Barmek Holding, Bakü elektrik dağıtımını 25 yıllığına aldı. Özelleştirme
Asya'daki TÜRK Cumhuriyetleri'ne de bulaşmıştı. "Biz aldık," diye sevinmeyin, çoğu
işletmeyi Hıristiyan Batılılar alıyordu.
Aynı gün Ankara 11. Asliye Ceza Mahkemesi, eski TBMM Başkanı Mustafa Kalemli'nin de aralarında
bulunduğu 23 kişi hakkında, ''Genel Kurul Salonu'nun yenilenmesi sırasında görevlerini kötüye
kullandıkları'' iddiasıyla açılan davayı, Rahşah Affı uyarınca erteledi. Gördünüz mü "dürüst"
Ecevit'in çıkardığı gayrıdürüst kanunlar ne işe yarıyormuş???
Yine 7 Kasım'da Belçika havayolları şirketi Sabena iflâsını açıkladı.
9 Kasım'da ABD'li Textron ile Hema Endüstri arasında 50 milyon dolarlık ortaklık
anlaşması imzalandı.Aynı gün TAI, tamamıyla yerli üretim olan 15 adet uzaktan kumandalı
hedef uçağı Türk Silahlı Kuvvetleri'ne teslim etti.
10 Kasım'da Afganistan'da ABD'nin desteklediği, Mesut Şah'sız Kuzey İttifakı, Taliban
hâkimiyetindeki Mezar-ı Şerif kentini ele geçirdi. Aynı gün Dünya Ticaret Örgütü, Çin'i üye almayı
kabul etti... Bu örgüt aslında kapitalist Hıristiyan Batı ülkelerinin bir
hegemonyasıdır. Üye olmak isteyen her ülke, ilk kurucular ile karşılıklı anlaşmalar yapmak, daha
doğrusu onların dikte ettiği hususları kabul etmek zorundadır. Şöyle düşünün: Beşiktaş Klubü'ne
müracaat ediyorsunuz. Size diyorlar ki, "Hiç bir Beşiktaş maçını kaçırmayacksın. (Tamam) Bize şu
kadar aidat vereceksin. (Tamam) Maçlara Beşiktaş forması giyerek geleceksin. (Tamam)
Dükkânında Beşiktaşlılara indirim yapacaksın. (Tamam) Hiç bir Fenerbahçeli, Galatasaraylı arkadaşın
olmayacak! (???) Karın Trabzonlu. O mutlak Trabzon Spor'u tutuyordur, onu boşayacaksın! (Eee, yeter
be!) ... dersin de, iş Dünya Ticaret Örgütü'ne (WTO) gelince diyemiyorsun, adamın iflâhını ve de
ticaretini kesiyorlar!
11 Kasım'da kürtçü Sosyalist İktidar Partisi'nin (SİP) 6. Olağanüstü Kongresi'nde, SİP ile kürtçü
Komünist Partisi birleşerek, kürtçü Türkiye Komünist Partisi'ni (TKP) kurdular. TKP Genel
Başkanlığı'na Aydemir Güler getirildi.
12 Kasım'da Aselsan Stinger füzesi üretimi için Savunma Sanayii Müsteşarlığı ile
265 milyon dolarlık sözleşme imzaladı.
13 Kasım'da yaklaşık 7 katrilyon lira tutarındaki tasarruf için, Türkiye ile IMF
arasında tedbirler paketi konusunda anlaşmaya varıldı. Kimbilir ne tavizler verildi.
Yine 13 Kasım'da Afganistan'ın başkenti Kabil ve Herat, Amerikan operasyonunun 38. gününde düştü.
16 Kasım'da IMF, Türkiye'ye 2002 yılında 10 milyar dolarlık ek kaynak vereceğini
duyurdu. Aynı gün kamuda alınacak tasarruf önlemleri açıklandı.
17 Kasım'da Dünya Bankası uzmanı Chibber, Ecevit'in 1970'lerden beri gevelediği Köy-kent
projelerine mâlî destek vereceklerini bildirdi. Ancak bir tek Köy-Kent projesinin temeli atılabildi.
Hayata geçti mi, geçmedi mi, ALLAH bilir.
19 Kasım'da darda olan Philips Petroleum ve Conoco şirketleri birleşti.
21 Kasım'da Anayasa'nın milletvekillerinin özlük haklarını düzenleyen 86. maddesinde değişiklik
öngören yasa teklifi, TBMM Genel Kurulu'nda kabul edildi. Böylece milletin vekili olması gerekenler,
kendilerinin vekili olarak kıyak maaş, kıyak
özlük hakları ve kıyak emeklilik kazanmış oldular.
Aynı gün ABD, Bin Ladin'in kellesine 25 milyon dolar mükâfat koydu.
22 Kasım'da Vatikan, Avustralya ve Okyanusya yerlilerinden geçmişteki hatalar için (yani yaptığı
zulüm ve katliam için) özür diledi... Daha çok özür dileyeceği husus var. Hem Vatikan'ın, hem Batı
Avrupa'nın, hem Amerika'nın!.. Dilemekle bitmez!
25 Kasım'da Afganistan'da Kunduz düştü. Düşen şehirlerde halk aç ve perişan kaldı.
26 Kasım'da TÜSİAD, Kıbrıs konusunda Türkiye'nin Denktaş'ın ''uzlaşmaz'' tavrını
desteklemesini doğru bulmadığını açıkladı.. Bu "türk" işadamları, TÜRK'ten çok yabancıya
arka çıkarlar. Uzlaşmaz olanın Rumlar ve Yunanistan olduğunu unutup, rahmetli Denktaş'a
çatarlar! Erdoğan da Başbakan olunca öyle yapmış, Denktaş'ı düşürmüş, Annan Planı ile
Türkiye'yi neredeyse Kıbrıs'ı kaybetme noktasına getirmişti. Ne diyelim???..
"Rumlar seninle gurur duyuyor!.. Yunanistan seninle gurur duyuyor!"
Aynı gün Konya'nın Karapınar ilçesi yakınlarında 4 yıl önce meydana gelen ve 49 kişinin ölmesiyle
sonuçlanan trafik kazasının ardından Mercedes Benz Türk hakkında açılan dava sonuçlandı. Mahkeme,
yakıt tankı tasarımının hatalı olduğu ve yangına sebebiyet verdiği gerekçesiyle 1995, 1996, 1997
ve 1998 model O 403 Mercedes otobüslerinin toplatılmasına karar verdi. Kazazede yakınları hiç bir
tazminat alamadı. Mercedes'in yabancı uyruklu yöneticileri hakkındaki dava ise Rahşan Affı
gereği ertelendi. Gördünüz mü "dürüst" Ecevit bilerek veya bilmeyerek kimlere hizmet etmiş, kimlerin
hakkını yemiş???
27 Kasım'da Yağma Hasan'ın Böreği Hazine arazilerinin satışında, 92.2 trilyon
lira bedelle satışa çıkarılan 12 gayrimenkulün sadece 1'i satılabildi.
Aynı gün TBMM İdare Amiri, MHP İstanbul Milletvekili Ahmet Çakar, Devlet Bakanı Yılmaz
Karakoyunlu'nun aynı adlı eserinden sinemaya uyarlanan Türk Devleti'nin Yahudiler'e zulmettiği
"Salkım Hanım'ın Taneleri" filminin TRT'de yayımlanmasını eleştirerek, ''Filmin TRT'de yayınlanması
tam bir skandaldır'' dedi. Ama TRT yöneticileri hakkında hiç bir işlem yapılmadı.
Yine 27 Kasım'da Afgan aşiretlerini temsil eden delegeler, Bonn'da toplanarak Afganistan'ın
siyasal geleceğini görüşmeye başladı. Delegeler, Amerikan baskı ile yeni yönetim konusunda "anlaştı".
28 Kasım'da IMF, 3.1 milyar dolarlık kredi dilimi onayladı. Aynı gün Mason Demirel'in
has yeğeni Yahya Murat Demirel, şirketlerine Halk Bankası'ndan usulsüz kredi verilmesiyle ilgili
7 sanıkla birlikte yargılandığı İstanbul 4. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki davada beraat etti.
Yeğen "sütten çıkmış ak kaşık" kadar temiz ve beyazdı.
Yine 28 Kasım'da Vietnam parlamentosu, ABD'yle ticaret anlaşmasını kabul etti.
29 Kasım'da IMF, kamu sektöründe çalışanların sayısının azaltılması ve maaşlarda
kısıntıya gidilmesi uyarısında bulundu. "Bırakın açlıktan ölsünler, sizde adam çok," dedi.
30 Kasım'da Hükümet ile TOBB, reel sektöre destek paketi konusunda anlaştı ve paket
açıklandı. Reel Sektör"ün ne olduğunu belirtmiştik. Bu şu demekti: "Şimdiye kadar hep
hayalî sektör desteklendi. Biraz da gerçekten çalışıp üretenlere destek verelim."
Aynı gün Toprakbank TMSF'ye devredildi.
Yine 30 Kasım'da İsrail'de kanlı gün: İki intihar saldırısında yedi kişi öldü. İsrail,
misillemeye başladı.
1 Aralık'ta gayrımenkullerin yeniden değerleme oranı yüzde 53,2 olarak belirlendi.
Yani bir ev bir önceki yıla göre yüzde 53 daha pahalı hale geldi. Aynı gün işçi ve memur
sendikaları ile sivil toplum örgütlerinin oluşturduğu ''Emek Platformu'' tarafından,
''uygulanan ekonomik politikayı protesto'' için Türkiye genelinde mitingler düzenlendi.
Yine 1 Aralık'ta İsrail'de 1 ve 2 Aralık'ta 26 kişinin ölümüne yol açan intihar saldırıları
düzenlendi. Filistin polisi, radikal İslamî militanlara karşı geniş çapta tutuklama başlattı.
2 Aralık'ta TMSF, EGS Bank ve İktisat Bankası'nın mevduatını diğer bankalara devretti.
3 Aralık'ta Başbakan Bülent Ecevit imzasıyla yayınlanan genelgede, emeklilik hakkını elde etmiş
ve 50 yaşın üzerinde bulunan işçilerin her türlü yasal hakları ödenerek iş akitlerinin fesh edileceği
belirtildi.
Yine 3 Aralık'ta İsrail Başbakanı Ariel Şaron, terörizme karşı savaş açtığını açıkladı ve İsrail'e
düzenlenen saldırılardan Filistin lideri Arafat'ı sorumlu tuttu. Yani bizim yapamadığımızı yaptı,
Bush'un "terör" politikasından yararlandı. Aynı gün Filistin polisi, radikal İslami militanlara
karşı geniş çapta tutuklama başlattı.
4 Aralık'ta ABD, İsrail'deki 1-2 Aralık saldırılarının sorumluluğunu üstlenen Hamas'la bağlantılı
örgütlerin malvarlığını dondurdu.
İsrail, saldırılara misillemede bulundu. 3 füze, Arafat'ın bürosunun yakınına düştü.
5 Aralık'ta Almanya'da yapılan Afganistan görüşmelerinde bir başbakan ve bakanlar kurulunu
içeren geçici yönetim onaylandı. Afganistan yönetimi, Afganistan dışında işbaşına getirildi!..
Aynı gün Filistin polisi, Hamas'ın kurucusu Şeyh Ahmed Yasin'i ev hapsine aldı.
6 Aralık'ta emekli olacakların sayısının hedeflenen rakamın üzerinde olmasından dolayı, resen
emeklilik uygulamasına gerek kalmayacağı görüşüne varıldı.
7 Aralık'ta BDDK, İktisat Bankası'nın kapatılması kararına vardı. Aynı gün Cumhurbaşkanı
Sezer, aile hayatında köklü değişiklikler içeren 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu ile 4722 sayılı
Türk Medeni Kanunu'nun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun'u onayladı. Geçen yıl ''Çevik
Kuvvet Yürüyüşü''ne katılan 30 polise verilen ''Meslekten ihraç'' cezası, daha önce suç işlemedikleri
için, ''24 ay kıdem durdurma'' cezasına çevrildi
Yine 7 Aralık'ta Afganistan'daki Taliban güçleri, direndikleri son yer olan Kahdahar'ı
kaybetti. Artık ülke zalim Amerikalıların insafına kalmıştı.
10 Aralık'ta Sanayi üretiminin Ekim ayında yüzde 13.5 oranında gerilediği açıklandı.
11 Aralık'ta FIAT, 5 yıllık CEO'su Roberto Testore'yi başarısız sayarak görevden
aldı. Dünyadaki 18 fabrikasını kapatacağını açıkladı. Aynı gün Hazine ihalesinde faiz
yüzde 74'ün altına indi. Doğuş Grubu, Tansaş ve Makro Market'i birleştirme kararı aldı.
Aynı gün Yargıtay Ceza Genel Kurulu, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu'nun, Susurluk
Davası'nda 8. Ceza Dairesi'nin, ''eksik soruşturma'' gerekçesiyle verdiği bozma kararına yaptığı
itirazı kabul etti. Böylece İbrahim Şahin ile Korkut Eken'in 6'şar yıl, diğer 12 sanığın da 4 yıl
ağır hapis cezası kesinleşti.
12 Aralık'ta Almanya, ''kara ses'' olarak bilinen Cemalettin Kaplan'ın cezaevinde bulunan oğlu
Metin Kaplan tarafından yönetilen İslami Cemaat ve Cemiyetleri Birliği (İCCB) ile derneğin
19 yan kuruluşunun faaliyetlerini yasakladı. Türkiye'de de kısa bir süre sonra kokoreç, işkembe, kelle paça gibi yiyecekler satılamayacağı açıklandı. Çünkü Avrupa Birliği
ülkelerinde sakatatın insan sağlığına zararlı olduğu gerekçesiyle satılması ve yenilmesi
yasak. TÜRKİYE'yi de her ne olursa olsun, AB'ye sokmaya çalıştıklarına göre, bu kuralı
uygulaması gerekiyor...
Bu gavurlar sakatat yemezler de, onca sakatatı, öldürdükleri hayvanın iç organlarını
ve kanını ne yaparlar, biliyor musunuz?.. Hayvan yemine katarlar!.. Tavuklara kan yedirirler!
İneğin sakatatını yine ineğe yedirirlerdi!.. İşte bu yüzden yamyamlaşan ineklerde "deli dana"
hastalığı görüldü ve bu uygulamadan vazgeçildi. Şimdi onca sakatatı ne yaptıkları bilinmiyor!
13 Aralık'ta Hazine Akdeniz Sigorta'nın sözleşme yetkisini kaldırdı. Akbank,
Akhayat'ın yüzde 70,52'sine ortak oldu. Aynı gün BDDK, Demirbank'ın HSCB ile, Osmanlı
Bankası'nın da Garanti Bankası ile birleşmesini onayladı. TMSF, McKinsey ile
danışmanlık hizmeti sözleşmesi imzaladı.
13 Aralık'ta İsrail, Filistin lideri Arafat'la tüm ilişkileri kestiğini açıkladı.
ABD, 11 Eylül saldırılarıyla ilgili olarak kanıt olduğunu açıkladığı Usame Bin Ladin'in konuşmalarının
yer aldığı video kaseti kamuoyuna açıkladı.Böylece Afganistan işgaline sözümona meşruiyet
kazandırmış oldu. Aynı gün ABD Başkanı Bush, Anti Balistik Füze Anlaşması'ndan (ABM) çekildiğini
açıkladı. Yani istediği gibi nükleer füze ve bomba üretebilecek.
Yine aynı gün Hindistan parlamentosuna saldırı düzenlendi, 5'i saldırgan 12 kişi öldü. Kim saldırdı,
niye saldırdı, anlaşılamadı. Amaç Hindistan'ı da Bush'un terör harekatına katmak idi.
14 Aralık'ta Yeni ekonomik program ve ek kaynak konusunda IMF ile uzlaşmaya varıldı. Aynı gün
Amerikan deniz piyadeleri, Kandahar havaalanının kontrolünü ele geçirdi.
15 Aralık'ta Çimentaş, 227 milyon dolara İtalyanlara satıldı.
16 Aralık'ta Amerikan baskısı altındaki Afgan aşiret liderleri, 9 haftalık kuşatmanın ardından
El Kaide militanlarına karşı zaferlerini ilan ettiler, ancak Usame Bin Ladin'in nerede olduğu
belirlenemedi. Aynı gün Filistin lideri Arafat, yelkenleri suya indirdi.
İsrail'e yönelik intihar saldırılarının ve diğer eylemlerin durdurulması çağrısında bulundu,
saldırıyı gerçekleştiren militanların tutuklanacağını açıkladı.
17 Aralık'ta yoksul Haiti'de darbe girişimi oldu. Silahlı kişilerin başarısız eyleminde 8 kişi öldü.
19 Aralık'ta Kabil'e en az 3 bin kişiden oluşacak uluslararası güç konuşlandırılması için BM
Güvenlik Konseyi onay verdi. "Domuzlar Diktatoryası" diye bilinen Birleşmiş Milletler Teşkilatı
ve Güvenlik Konseyi hep ABD hegemonyası altındadır. Bilhassa Sosyalist Blok'un yıkılmasından
sonra (1991) artık ona karşı çıkacak güç kalmamıştır. Bu bakımdan isteyen de, onaylayan da
ABD'nin kendisidir.
Aynı gün Arjantin'de isyan çıktı: Başta başkent olmak üzere birçok kentte ekonomik bunalım
yüzünden patlayan olaylarda 20 kişi öldü.
20 Aralık'ta Savcı Kadri Söğütlüoğlu, DYP Şanlıurfa Milletvekili Fevzi Şıhanlıoğlu'nun ölümüyle
ilgili olarak ''kastın aşılması suretiyle adam öldürme'' suçlamasıyla yargılanan MHP milletvekilleri
Mehmet Kundakçı ve Cahit Tekelioğlu'nun beraatlerini istedi. Şıhanoğlu TBMM'de itiş-kakış sınasında
ölmüştü. Söğütlüoğlu, esas hakkındaki mütalaasında, ''Şıhanlıoğlu'nun kalp rahatsızlığı nedeniyle
öldüğünün anlaşıldığını'' belirtti.
Aynı gün Arjantin Devlet Başkanı Fernando de la Rua istifa etti.
22 Aralık'ta Genelkurmay Başkanı Orgeneral Kıvrıkoğlu, Kubilay'ın şehit edilişinin 71. yılı
dolayısıyla yayınladığı mesajda, geçmişte olduğu gibi bugün de din istismarcılarının varlıklarını
ve bozgunculuklarını devam ettirdiklerini belirterek,
''Hiç kimsenin şüphesi olmasın ki; Türk Silahlı Kuvvetleri laik ve demokratik Türkiye Cumhuriyeti'nin
anayasal düzenini irticai, bölücü ve yıkıcı her türlü tehdide karşı korumaya kararlıdır'' dedi.
28 Şubat süreci sürüyordu. Bu süreç başa din
istirmarcısı Tayyip Erdoğan ile ipartisi AKP'yi iktidara taşıyacaktı!
28 Aralık'ta BDDK, Kentbank ve Etibank'ı kapattı. Bankaların
maceralarını yukarıda anlatmıştık.
28 ŞUBAT SONRASI TÜRKİYEDE NELER OLDU ? - 2 - vidyo
Ülke içi ülke dışı olaylarla olaylarla devam ediyoruz.
1 Ocak 2002'de Türk aile hukukunda önemli değişiklikler öngören, Türk Medeni Kanunu ile Türk
Medeni Kanunun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkındaki Kanun yürürlüğe girdi. Koca, "evin reisi"
olma hakkını kaybetti, evlilik birliğinin yönetiminde kadın ve erkeğe eşit söz hakkı tanındı.
Halbuki hiçbir yerde iki baş olmaz. Kadının söz hakkı olur da, erkeğin evin idaresi, geçimi ve
korunmasına dayanan otoritesi ortadan kalkarsa, kaos olur, boşanmalar artar. TÜRK ve İslam aile
yapısı bozulmuş olur. Bilirsiniz ki, KUR'AN-I KERİM'de :
- "ERKEKLERİN, BİLİNDİĞİ ÜZRE, KADINLAR ÜZERİNDE HAKLARI OLDUĞU GİBİ,
âyeti vardır. Bu üstünlüğün sebebi de yine KUR'AN-I KERİM'de şöyle açıklanmıştır:
- "ERKEKLER, KADINLAR ÜZERİNE HÂKİMDİRLER!
Yüce ALLAH, "BÂZI ERKEKLERİ, BÂZI KADINLARDAN ÜSTÜN KILDIM," diyor!..
Dikkatle okuyup düşünün!.. "Bütün erkekler, bütün kadınlara üstündür," demiyor!.. Tersten okursak,
"Bazı kadınlar bazı erkeklerden üstündür," olur. Bir örnek vermek gerekirse, eski İSRAİL
Başbakanı GOLDA MAYER militan, terörist, hatta kaatil bir Yahudi'ydi, ama İsrail'in önde gelen
başbakanları arasındadır. Kendinden sonra gelenlerden çok daha başarılı olmuştur!.. Bizde de bir
çok hatasına rağmen, TANSU ÇİLLER, gelmiş geçmiş en "erkek" başbakan idi. Neden mi?.. Çünkü
bölücülere yardım eden Kürt işadamları ve Mafya liderleri (ŞAVAŞ BULDAN, ÖMER LÜTFÜ TOPAL, İNCİ BABA
gibileri) onun zamanında temizlenmiş, dağdaki teröristlere göz açtırılmamıştır. Konuya
dönersek, erkek geçim ve koruma sağlama açısından aile reisidir. Haa, bunu sağlayamayan erkekler
varsa, onların ailesinde kadın bu görevi üstlenmişse, elbette kadın o ailenin reisidir. Ama hiç bir
zaman ikisi de baş olamaz!..
Yüce peygamberimiz Hazret-i Muhammed Veda Hutbesi'nde kadınları şöyle korur:
- "Ey insanlar! Kadınların haklarını gözetmenizi ve bu hususta Allah'tan korkmanızı tavsiye ederim.
Hal böyle iken, aynı "medenî" kanunla "cinsiyet değiştirmeye" , yani transseksuelliğe
izin verildi... Allah erkek erkeğe, kadın kadına nikâhtan korusun!
Yine 1 Ocak'ta 12 Avrupa Birliği üyesi ülke ortak para birimi euro'ya geçtiler.
2 Ocak'ta Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu, HADEP`in kapatılması ve AK Parti`ye
ihtar verilmesi istemiyle Anayasa Mahkemesi`ne başvurdu.
3 Ocak'ta Ankara`nın ünlü mimarlarından Ahmet Merih Karaaslan (52), Cinnah caddesindeki
bürosunda bıçaklanarak öldürüldü. Acaba neden??? Katil zanlıları Hacı Ahmet Yılmaz, Celil Köylü
ve İnna Köylü yakalandı.
7 Ocak'ta Ankara 2 No`lu DGM, Gazeteci Uğur Mumcu başta olmak üzere 22 faili meçhul olayı kapsayan
"Umut Operasyonu"na ilişkin davada, Ferhan Özmen, Necdet Yüksel ve Rüştü Aytufan`ı idam cezasına
mahkûm etti, 16 sanığa çeşitli hapis cezaları verdi. Davada, 5 sanık beraat etti, 1 sanık da aftan
yararlandı.
9 Ocak'ta Genelkurmay Başkanlığı, Afganistan`daki Uluslararası Güvenlik Yardım Kuvveti`ne (ISAF)
Türkiye`nin mevcudu 261 olan bir bölük kadar kuvvetle katılacağını, karargâhta 6 Türk subayının
görev yapacağını bildirdi.
26 Ocak'ta Honduras Devlet Başkanı Carlos Flores Facusse, 40 yıllık aradan sonra Küba ile yeniden diplomatik
ilişki kurduklarını açıkladı. Honduras Amerikan etkisi ile Küba'yla ilişkiye giremiyordu.
31 Ocak'ta Cumhurbaşkanı Sezer, 4743 sayılı "Mali Sektöre Olan Borçların Yeniden Yapılandırılması
ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun"u onayladı.
4 Şubat'ta Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) Müsteşar Yardımcılığı Özel Kalem Müdürü Mehmet Halit
Erbay, aynı odada çalıştığı sekreter arkadaşı Derya Yumak`ı vurduktan sonra intihar etti. MİT, olayın
Erbay`ın "geçirdiği bunalım" nedeniyle gerçekleştiğini açıkladı. Herhalde Halit Erbay, Derya'ya
sırnaşmış, karşılık görmemişti. Bir erkek bir kadını başka ne sebeple vurur ki?
6 Şubat'ta Hükümet ortakları ANAP ve MHP arasında tartışmalara neden olan Türk Ceza Kanunu (TCK)
ve diğer bazı kanunlarda değişiklik öngören AB Uyum Tasarısı, yasalaştı. Tasarının, Türk Ceza
Kanunu`nun (TCK) 159 ve 312. maddelerini yeniden düzenleyen hükümleri MHP`nin ret oyuna karşın
kabul edildi. ANAP ve bakanı Mesut Yılmaz Batcı, MHP ve başkanı Bahçeli millîci davranıyordu.
Neticede Hıristiyan Batı Avrupa ne dediyse o oldu. Aynı gün Millet Partisi başkanı Osman Bölükbaşı
vefat etti. Etibank`ı çeşitli yöntemlerle 480 trilyon 12 milyar lira zarara uğrattıkları iddiasıyla
tutuklu olarak yargılanan bankanın eski sahibi Dinç Bilgin ile işadamı Cavit Çağlar ve Mehmet
Nail Keçili, tutuksuz yargılanmak üzere tahliye edildi. Gördünüz mü hukuk nasıl işliyor?
7 Şubat'ta eski Başbakan Yıldırım Akbulut yolsuzlukları, soysuzlukları görüp ANAP'tan istifa etti,
sonra DYP'ye girdi.
8 Şubat'ta Yargıtay 6. Ceza Dairesi, ``Yüksekova Çetesi`` davasında 5 sanık hakkında verilen
çeşitli hapis cezalarına
ilişkin mahkumiyet kararlarını "eksik inceleme ve soruşturma" gerekçesiyle bozdu. Bu tarz "bozma"lar
suçluları kurtarmaya yöneliktir.
9 Şubat'ta İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, Avrupa Birliği Komisyonu Ankara Temsilcisi Karen Fogg'un, internetten gizli yazışmalar yaparak, ulusal devleti hedef alan
faaliyetler yürüttüğünü bildirdi. Perinçek, e-maillerde yer alan bazı ibareleri açıkladı. Mehmet
Ali Birand, Cengiz Çandar, Mehmet Altan (dolayısiyle bütün Altan ailesi), Şahin Alpay, Oral
Çalışlar gibilerinin âdeta casus gibi çalıştığı ortaya çıktı. Ayrıca Dışişleri Bakanı dönme
İsmail Cem ile bakanlığın bazı bürokratlarının Fogg ile "sıkı" ilişkiler içinde olduğu anlaşıldı.
13 Şubat'ta İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi ``Susurluk Davası`` sanıklarından Ali Fevzi Bir
ile hakemler ve teknik direktörler arasında "şike çetesi oluşturulduğu" iddiasına ilişkin soruşturma
başlattı. Ama bundan da bir sonuç çıkmadı.
14 Şubat'ta Milli Savunma Bakanlığı`nda Kalite Bölge Başkanı olan Albay Feridun Cengiz Seçkin,
"rüşvet aldığı ve görevini kötüye kullandığı" gerekçesiyle tutuklandı.
Yine 14 Şubat'ta Afganistan Sivil Havacılık ve Turizm Bakanı Abdülrahman, Hacca giden bir uçağın
gecikmesi üzerine kızan hacılar tarafından Kabil havaalanında öldürüldü.
18 Şubat'ta Başbakanlık önünde geçen yıl yapılan yazar kasa ve tankerli iki eylemin ardından,
bu kez de taksi şoförü İbrahim Haluk Erenler, kredi kartı borcu olduğu gerekçesiyle aracını
yakarak protesto eylemi yaptı.
Yine 18 Şubat'ta Avrupa Birliği, gözlemcilerinin genel seçimleri serbestçe izlemesine izin
vermeyen Zimbabve'ye ekonomik ve diplomatik ambargo koydu... Asıl sebep tabii ki bu değildi.
Eskinin sömürge ülkesi Rodezya, Cecil Rhodes adlı petrol zengini koca ülkeyi satın almış,
İngiltere'den gelen göçmenlere tahsis etmiş, yerli zenci halkı da köle gibi kullanmıştı. 1965
yılında beyaz azınlık bağımsızlık ilan ederek İngiltere'den koptu. 1980'de bağımsız olan Zimbabve'de bir süre sonra Robert Mugabe başkan olmuş, beyazların topraklarına
zencilerin elkoymasına ses çıkarmamış, ülkeyi hızla kalkındırmıştır. Zalim, sömürgeci beyaz
Avrupalı'nın hazmedemediği budur. Uyguladığı ambargolarla Zimbabve ekonomisi zor duruma sokmuş,
enfilasyon yüzde bir milyona kadar çıkmıştır.
19 Şubat'ta "idamın kaldırılması" tartışmaları sürerken, Ana muhalefet Partisi DYP`nin Genel
Başkanı Tansu Çiller, önce Abdullah Öcalan ile ilgili dosyanın gereğinin yapılmasını (herifin
asılmasını) , ardından idam cezasının kaldırılmasını önerdi.
MHP de Anayasa değişikliği olmadan idamın kaldırılamıyacağını öne sürdü.
Yine 19 Şubat'ta Afganistan`da Taliban güçlerine katılan, ABD uçaklarının bombardımanını
Taliban`ın Bağram Kampı`nda yaşayan Aytaç Polat adlı Türk, Ankara`da yakalandı. Polat, ifadesinde
Türkiye`de faaliyet gösteren Selefî örgütüne mensup olduğunu söyledi.
20 Şubat'ta Mısır'da Kahire-Luksor yolcu treninde çıkan yangında 360 kişi öldü.
23 Şubat'ta MHP Genel Başkanı, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Devlet Bahçeli, "PKK`nın
hızla siyasallaşma sürecine girdiğini, bu devam ederken idam cezasının kaldırılmasının gündeme
gelmesini doğru bulmadıklarını" yineledi.
Yani o günlerde de PKK bugünlerdeki (2013) politikasını yürütüyordu.
25 Şubat 2002'de evine gelen elektrik faturasını gören Kemal Derviş "Bu faturalar herkese
böyle mi geliyor? Bu millet buna rağmen isyan etmiyor ha?... Türkiye de isyan çıkmayacağına
inandım" dedi... Demek ki, başka ülkelerde böyle bir ekonomik kriz olsa, hükûmet halka bu kadar
yüklense ayaklanma oluyormuş!..
27 Şubat'ta "Şike çetesi" soruşturması kapsamında Kadıköy Cumhuriyet Savcılığı`nca sorgulanan
hakem Sadık İlhan, sevkedildiği mahkeme tarafından tutuklandı.
Yine 27 Şubat'ta Hindistan'da Müslümanların Hindu milliyetçileri taşıyan bir treni ateşe vermesi
sonucu 60 kişi öldü... Bu tarz terör müslüman işi değildir. Biz Cami, Kilise, Havra bombalayan,
diğer mezhepten müslümanlara saldıran "müslüman terörist" sanılan kişilerin aslında İngiliz,
İsrail ve Amerikan ajanı olduklarına, onlar tarafından kandırılmış cahil müslümanlar olduğuna
inanıyoruz. İngiltere ve İsrail müslümanları ve yerli halkı birbirine düşürmek için böyle eylemleri
çok sık yaparlar.
3 Mart'ta Hindistan'ın Gucarat eyaletinde Hindularla Müslümanlar arasında çıkan çatışmalarda
çoğunluğu Müslüman 485 kişi öldü.
4 Mart'ta ılımlı Arnavut lider İbrahim Rugova, Kosova'nın ilk devlet başkanı seçildi. O başkan
seçildi de, Kosova Hıristiyan Batılılar'dan yakasını kurtaramadı. Hâlâ onların denetiminde.
6 Mart'ta İstanbul`da 4 banka, Levent ve Kadıköy semtlerinde 2 saat arayla 2 banka soygunu meydana
geldi. İş Bankası 4. Levent Şubesi`ndeki soygun, silahlı 4 kişi tarafından gerçekleştirildi ve
soyguncular veznede bulunan 40 milyar lira ile 10 bin doları alarak kaçtılar. Kazasker Finansbank
Şubesi`ni soymak isteyen 2 kişi ise güvenlik görevlisi Engin Bozkurt tarafından engellendi.
Bozkurt`un müdahalesi sonucunda soygunculardan Mustafa Muratoğlu olay yerinde, Suat Durmuş da tedavi
için kaldırıldığı SSK Göztepe Hastanesi`nde hayatını kaybetti. Güvenlik görevlisi daha sonra
"adam öldürmek"ten tutuklandı! 8 yıl hapsi istendi!.. Bizim kanunlarımız bir tuhaftır. Evinize
hırsız girse, silahı olsa, sizi vurusa 3-5 yıl sonra çıkar!.. Siz onu vursanız, "kaatil" diye
yargılarlar, imanınızı gevretirler!.. Güvenlikçiler, polisler, askerler de aynı ithamla karşılaşırlar.
Halbuki dünyanın hiç bir ülkesinde silahlıya karşı kendini savunma, hele kendi evinde savunma böyle
bir suçlamaya yol açmaz!
Yine 6 Mart'ta Adana`da terör örgütü Hizbullah`a ait hücre evine operasyon düzenlendi. Operasyonda
evde bulunan
ve birinin örgütün üst düzey yöneticisi, diğerinin "askeri kanat" sorumlusu olduğu belirtilen
2 terörist ölü ele geçirildi, 9 polis memuru yaralandı. Aynı gün Ankara 9. Ağır Ceza Mahkemesi,
kamuoyunda "Kayıp Trilyon" davası diye bilinen davada, kapatılan RP`nin Genel Başkanı Necmettin
Erbakan`ı "evrakta sahtekarlık" suçundan 2 yıl 4 ay hapis cezasına mahkûm etti.
7 Mart'ta MGK Genel Sekreteri Orgeneral Tuncer Kılınç, Harp Akademileri Komutanlığı`nca düzenlenen
"Türkiye`nin Etrafında Barış Kuşağı Nasıl Oluşturulur" konulu sempozyumun "Dünya ve Türkiye" başlıklı
oturumunda söz alarak "Türkiye`nin, Rusya Federasyonu ve İran`ı da içine
alacak şekilde bir arayışın
içinde olmasında fayda buluyorum"
görüşünü dile getirdi. Orgeneral Kılınç`ın sözleri, tartışmalara
yol açtı. Halbuki Kılınç haklıydı. Burnumuzun dibinde, ve düşman olduğu takdirde çok zarar
göreceğimiz Rusya ve İran ile dost olmaktan daha mantıklı ne olabilir?.. Kaldı ki, Rusya'da 20 milyona
yakın Türk, İran'da 27 milyon Azeri Türkü yaşıyor. Onları gözardı edemeyiz. Uzaktaki emperyalist
ABD ile yine emperyalist Avrupa Birliği ile işbirliği bizi ancak müslüman ülkelere, mazlum ülkelere
hasım yapar. Öyle olmadı mı?.. Afganistan'ın, Irak'ın
işgaline destek vermedik mi?.Libya'yı bombalamadık mı?.. Suriye'ye terörist ve silah sokmuyor muyuz?
Yazık, yazık!..
Bunların hiç biri Atatürk'ün "Yurtta Sulh, Cihanda Sulh" siyaseti değil!.. Millî siyaset te değil!
10 Mart'ta İsrail helikopterleri Filistin Devlet Başkanı Yaser Arafat'ın Gazze kentindeki bürosunu
tahrip etti. Ertesi gün İsrail Gazze'ye tanklarla girdi ve 17 Filistinli'yi öldürdü.
12 Mart'ta Eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral Doğan Güreş, aynı yıllarda Jandarma Bölge
Asayiş Komutanlığı görevini yürüten emekli Orgeneral Necati Özgen, emekli Korgeneral Hasan Kundakçı
ile Emekli Tümgeneral Cumhur Evcil, "Susurluk Davası" kapsamında 6 yıl ağır hapis cezasına
çarptırılan MİT eski görevlisi, emekli yarbay ve eski Emniyet Genel
Müdürü Danışmanı Korkut Eken`e destek mesajı verdiler. Emekli komutanlar, yaptıkları açıklamada,
"Eken`in ülkeye unutulmaz hizmetler verdiğini" ifade ederek "Herşeyi bizim bilgimiz dahilinde yaptı,"
dediler. Yani "Cesaretiniz varsa, bizi hapse atın," demek istediler. Gerçeken de Korkun Eken ve
ekibinin terörün bastırılmasında büyük hizmetleri geçmişti. Ne yazık ki, mason ve dönme
generallerin dönemi, yani 28 Şubat süreci Türkler'den ve müslümanlardan intikam alınma dönemi idi.
Bu adı geçen generaller ve Osman Pamukoğlu gibi daha niceleri Güneydoğu'da teröre karşı büyük
başarılar elde itmişlerdi, ama onlar emekliye sevkedildiler. Tümgenerallikten daha yükseğine
çıkamadılar. O yüzden Hilmi Özkök, Yaşar Büyükanıt gibi sünepe generaller ile İlker Başbuğ,
Işık Koşaner gibi dönme generaller Kuvvet Komutanı ve Genelkurmay Başkanı oldu!.. Yazık bu millete!..
Yazık bunca şehide!..
13 Mart'ta bazı sütübozuk siyasîler, açıklamada "suç unsuru" bulunduğunu belirtirken, eski
Jandarma Komutanı emekli Orgeneral Adnan Doğu, emekli Korgeneral Atilla Kurtaran ile eski MİT
Müsteşarı emekli Orgeneral Teoman Koman da Eken`in "yanında olduklarını" bildirdiler. Onlar da
büyük hizmetler vermişlerdi.
Yine 13 Mart'ta İstanbul Akbank Gayrettepe Şubesi, silahlı 3 kişi tarafından soyuldu. Soyguncular,
güvenlik görevlisi Selamet Taş`a ait tabancayı gasbettikten sonra 60 milyar lira ve 20 bin dolar
alarak kaçtılar.
14 Mart'ta Akbank Gayrettepe Şubesi`nde silahlı soygunu gerçekleştirdiği belirtilen Hikmet
Doğramacı ile Murat Bayram, yurtdışına gitmek isterlerken, Kırklareli`nin Babaeski İlçesi`ne bağlı
Alpullu Beldesi`nde yakalandılar.
Yine 14 Mart'ta Sırbistan ve Karadağ, iki tarafa daha fazla özerklik veren ve federasyonun
adından Yugoslavya kelimesini çıkaran anlaşmayı imzaladı. Bir adım sonrası Karadağ'ın ayrılması...
Böylece Yugoslavya'nın son parçası da Yugoslavya'dan kopacak,
Tükiye kadar büyük ülkeden geriye sadece Sırbistan kalacak.
21 Mart'ta Nevruz kutlamaları, toplantı için izin verilmeyen Mersin`de olaylı geçti. Bir grup
ile emniyet güçleri arasında arbede yaşandı. Grubun, polisin "dağılın" uyarısına taş ve sopalarla
karşılık vermesi üzerine çıkan olaylarda, 2 gösterici yaşamını yitirdi.
Nevruz 'da devriye görevi yapan polis panzerinin üstgeçitten yuvarlanması sonucu
ise 2 polis memuru şehit oldu, bir polis memuru ağır yaralandı.
25 Mart'ta Pakistan'ın kuzeybatısı ve Afganistan'da meydana gelen depremde 1800 kişi öldü,
2000 kişi yaralandı.
26 Mart'ta "AB`ye Uyum Yasaları" çerçevesinde hazırlanan ve 8 yasada değişiklik yapan 9 maddelik
yasa kabul edildi. Siyasi partilere, kapatmanın yanı sıra hazine yardımı kesilme cezası verilmesi,
işkence veya kötü muamele sonucu AİHM`in kararlaştırdığı tazminat cezalarının sorumlu personele
ödettirilmesi gibi uygulamalar getirildi. Bütün bunlar "15 günde 15 yasa", çıkarma teşebbüsünün bir parçası idi. Yasalar yurt dışında
Hıristiyan Batılılar tarafından hazırlanıp "komprime" halde gelmiş, bizim meclis'in buna parmak
kaldırması istenmişti. Hükûmet'te Enis Öksüz, Osman Durmuş ve Yaşar Okuyan karşı çıkmış, bu
yüzden ancak 8'i çıkabilmişti.
Çıkarılması için baskı yapılan yasalar şu hususlarda idi:
- Batılılar'ın isteklerine göre revize edilen Bütçe Kanunu,
Bankalar ile ilgili yasa daha sonraki krizleri önledi.
27 Mart'ta İsrail'de Netanya'da düzenlenen bir intihar saldırısında 29 İsrailli öldü.
29 Mart'ta Pendik`deki Akbank Kaynarca Şubesi, 30-35 yaşlarında bir kişi tarafından "oyuncak
tabanca" ile soyuldu. Soyguncu, içinde 90 milyar lira bulunan kasadan sadece 24 milyar lira alarak
kaçtı.
Yine 29 Mart'ta gazeteci Uğur Mumcu , Prof. Dr. Ahmet Taner Kışlalı, Prof. Dr. Muammer Aksoy
ve Doç. Dr. Bahriye Üçok`un öldürülmesi gibi 22 olayı kapsayan "Umut Operasyonu"na ilişkin 24 sanıklı
davanın gerekçeli kararı açıklandı.
Kararda, olayların arkasında İran`ın olduğuna yönelik ciddi deliller bulunduğu belirtilerek
"İran`ın dış politikasında bir araç olan terörizm, mevcut potansiyelden yarlanılarak, bölgede
kendine karşı en büyük rakip olarak gördüğü Türkiye`ye karşı sık sık kullanılmıştır" ifadesine
yer verildi. Ne kadar "Amerikanvârî" bir değerlendirme değil mi?.. Ne var ki o "ciddi deliller"
hiçbir zaman açıklamaya eklenmedi!
Ve yine 29 Mart'ta İsrail, Filistin Devlet Başkanı Yaser Arafat'ı ''düşman'' ilan etti, tank
ve zırhlı personel taşıyıcılarla ablukaya aldığı Ramallah'taki karargâhına hapsetti. Karargâh
zaten tahrip olmuştu.
31 Mart'ta İş Bankası 4. Levent Şubesi soygununa ilişkin, 4`ü bizzat olaya karıştığı belirtilen
9 kişi yakalandı. Tıp doktoru Hakan İnce`nin elebaşılığını yaptığı grubun, bu soygundan 4 ay önce,
aynı bankanın Afyon`un Bolvadin ilçesindeki şubesini de soydukları bildirildi. Aynı gün Urfa da
2 çete, 13 yaşındaki usta kapkaççı M.Y. yi transfer etmek için
otomobil önerdi. Çeteler arasında M.Y. için kavga çıktı, 11 kişi tutuklandı
2 Nisan'da, SP Genel Başkanı Recai Kutan, Türkiye`nin, saldırganlığa ve işgale son verene kadar
İsrail ile ilişkilerini dondurması gerektiğini söyledi. Ancak Başbakan Bülent Ecevit, M-60
tanklarının modernizasyonu için İsrail ile yapılan anlaşmanın iptal edilmesinin söz konusu olmadığını
bildirdi. Yani o da 28 Şubat sürecine uydu!
Aynı gün Remzi Kuş adlı soyguncu, Burdur`da Türk Ticaret Bankası`nı soymaya çalışırken, bir banka
görevlisinin banka dışına çıkıp bağırmaya başlaması üzerine, banka önünden tesadüfen geçen Jandarma
Uzman Çavuş Mustafa Çoban tarafından yakalandı.
İyi ki, çavuşa "Niye soyguncuyu yakaladın?" diye ceza kesmemişler!
Yine 2 Nisan'da PKK, birçok Avrupa ülkesinde, yasaklanmasının ardından adını KADEK (Kürdistan Demokrasi ve
Özgürlük Kongresi) olarak değiştirdi. Çul değişti ama, eşeklik bâki kaldı.
3 Nisan'da Turgut Özal işe yaramaz oğlu, Malatya bağımsız milletvekili Ahmet Özal, ANAP`a katıldı.
Aynı gün İsrail tankları müslüman bölgesi Batı Şeria'nın en büyük kenti Nablus'a girdi.
4 Nisan'da Angola hükümeti ve muhalefet örgütü UNITA, 30 yıldan fazla süren içsavaşı sona erdirme
yönünde ilk adım olarak ateşkes anlaşması imzaladı.
8 Nisan'da Lübnan'ın güneyinde Hizbullah gerillaları İsrail mevzilerine yönelik saldırılarına
yeniden başladı. İsrail topçu ve roket atışıyla karşılık verdi.
9 Nisan'da HADEP`in 4. Olağan Kongresi`ndeki konuşmaları nedeniyle eski HADEP Genel Başkanı
Ahmet Turan Demir, "ülke bütünlüğü aleyhine propaganda yaptığı" genekçesiyle, TKP Genel Başkanı
Aydemir Güler ve TSİP Genel Başkanı Turgut Koçak ise Türk Ceza Kanunu`nun (TCK) 312. maddesine
muhalefet ettikleri gerekçesiyle 10`ar ay hapis cezasına mahkum edildiler...
Yani "açılım-saçılım-çözüm-bölüm" sürecinde (2013) "bölücülükten vazgeçtik" lâfları palavra!..
Huylu huyundan vazgeçmez!.. Her huyunu icra ettiğinde de aynı cezaya çarptırılması gerek!
Yine 9 Nisan'da ABD'nin ağır baskısı üzerine İsrail 2 Filistin kasabasından çekildi, ama Batı
Şeria'da başka yerleri işgal etti. Cenin'deki şiddetli çatışmalarda 13 İsrail askeri öldü.
11 Nisan'da Tunus'taEl Gruba Sinagogu 'na tankerle saldırı düzenlendi 21 kişi öldü. 30 kişi yaralandı.
İslâm'da mabetlere saldırmak büyük günahtır. Çok açık Kur'an âyetidir.
- "EĞER ALLAH İNSANLARIN BİR KISMININ ZARARINI
Gerçek müslüman mabedlere saldırmaz!..
12 Nisan'da Kadıköy`deki Finansbank şubesini soymaya kalkışan petrol mühendisi Mustafa Muratoğlu
ve marangoz Suat Durmuş`u soygun sırasında vuran bankanın güvenlik görevlisi Engin Bozkurt, tahliye
edildi. Nihayet!..
15 Nisan'da bürokratlara ve müteahhitlere tekerlekli sandalye resmi gönderip "haracımı ver yoksa
bunlarda sürünürsün" diye tehdit eden 6 kişilik bir çete yakalandı. Çete üyelerinin kendilerine
haraç vermeyen Ankara Büyükşehir Belediyesi Satınalma Daire Başkanı Orhan Ekinci`yi ayaklarından
vurdurduğu belirlendi... Bu gibilerinin malına mülküne "kaynağı belirsiz"
diye el konmadıkça, bunlar hapishaneden işleri idare eder, çıkınca da kaldıkları yerden devam
ederler!.. Hırlıdan , belâlıdan kurtulmanın tek yolu onu dımdızlak bırakmaktır. Parası olmayınca
adam tutamaz. Adamı olmayınca kafa tutamaz!..
Yine 12 Nisan'da ABD'nin uşağı generallerin emrindeki ordu darbe yaptı. Venezüella Devlet Başkanı
Hugo Chavez ordunun baskısı ile istifa etti. Bilinmeyen bir yere götürülürken halk ayaklandı, sarayı
kuşattı. Darbeci hain generaller tükürdüklerini yalayıp iki gün sonra Chaves'i serbest bıraktılar.
Bu olay sarayda bulunan gazeteciler tarafından bir belgesel halinde kaydedildi.
14 Nisan'da Xanana Gusmao, Doğu Timor'da yapılan ilk devlet başkanlığı seçimini kazandı. Doğu Timor, Batı Timor'la birlikte Endonezya'nın bir parçası iken karasularındaki
petrol yatakları yüzünden Hıristiyan nüfusu kışkırtılmış ve Endonezya'dan koparılmıştır. Ayrılmanın
hemen ardından Avustralya petrol şirketleri ülkenin üzerine
çökmüş, 1,5 milyon nüfuslu halkını sömürmeye başlamıştır.
15 Nisan'da 166 yolcu bulunan bir Çin yolcu uçağı Güney Kore'de dağa çarptı, 126 kişi öldü.
16 Nisan'da AK Parti Merkez Disiplin Kurulu, Genel Başkan Tayyip Erdoğan ve partiye yönelik
eleştirilerde bulunan kurucu üye Mehmet Gazioğlu`nun 1 yıl süreyle geçici ihracına karar verdi...
Adam o tarihten itibaren partiyi avucuna almış!
17 Nisan'da Erdoğan`ın 1992 yılında Rize`de yaptığı ve bir özel kanal tarafından yayınlanan
kasetiyle ilgili Ankara ve Erzurum DGM Başsavcılıkları ve Rize Cumhuriyet Savcılığı soruşturma
başlattı. Erdoğan, kasetle ilgili olarak, "O günkü konuşmalarımızda belki kelime itibarıyla dozu
yüksek ifadeler olabilir. Bugün biz çok farklı bir yelpaze açmış durumdayız" dedi. Zaten "Millî
Görüş gömleğini çıkarttık," demişti de, "Amerikan kovboy şapkası ile Avrupa Katolik
cübbesi giydik," dememişti. Ama İtalya'da "Katolik nikâhı kıyalım," dedi.... Erdoğan daha
sonra nice sözünün aksini dedi, bir bilseniz!..
18 Nisan'da Yargıtay, Egebank`ın eski sahibi ve işadamı Yahya Murat Demirel`in, şirketlerine
Halk Bankası`ndan usulsüz kredi verildiği gerekçesiyle yargılandığı davada verilen beraat kararını
bozdu. Herif paçayı kurtarcakken ensesine TÜRK Adaleti bindi. Aynı gün Yargıtay , "Salih
Mirzabeyoğlu" olarak tanınan yasadışı İBDA/C örgütü elebaşı Salih İzzet Erdiş`e, "Anayasal düzeni
silah zoruyla değiştirmeye kalkışmak" suçundan verilen idam cezasını tasdik etti.
Yine 18 Nisan'da bir Amerikan F-16 pilotu Afganistan'da yanlışlıkla Kanada askerlerini bombaladı,
4 asker öldü, 8 asker yaralandı. Eski Afganistan Kralı Zahir Şah, 29 yıllık sürgünden sonra ülkesine
geri döndü. Amerikalılar'ın bir amacı da ülkede krallık ilan etmek, böylece tek kişiyi avuçlarına
alarak ülkeyi istedikleri gibi idare etmekti... Aynı gün Çeçenistan'ın başkenti
Grozni'de polis merkezinden birkaç metre uzakta polis konvoyuna ateş açıldı, 21 polis öldürüldü.
21 Nisan'da Filipinlerde radikal İslamcıların düzenlediği sanılan bir dizi bombalı saldırıda,
15 kişi öldü, 71 kişi yaralandı.
29 Nisan'da Bakanlar Kurulu, Afganistan`daki Uluslararası Güvenlik Destek Gücü`nün komutanlığının
6 aylık süre için Türkiye tarafından üstlenilmesini kararlaştırdı. Amerika'nın işgal ettiği
ülkede bizim komutanlığımızın sözü ne kadar geçer, o belli olmadı!
30 Nisan'da Yargıtay , Karapınar Asliye Ceza Mahkemesi`nin, yakıt tankı tasarımları hatalı olduğu
gerekçesiyle 1995, 1996, 1997 ve 1998 model O 403 marka Mercedes otobüslerin toplatılmasına ilişkin
kararını bozdu. Bozuk arabalar tekrar servise kondu.
1 Mayıs'ta Galatasaray ile Leeds United takımları arasındaki futbol maçı öncesinde 2 İngiliz
taraftarın ölümüyle sonuçlanan olaylara ilişkin davada, sanık Ali Ümit Demir 15 yıl ağır hapis,
6 sanık da 3 ay 20`şer gün hapis cezasına çarptırıldı. Olay çıkaran İngilizler'e dokunan olmadı!
Yine 1 Mayıs'ta İsrail askerleri Yaser Arafat'ın Ramallah'taki karargâhının çevresindeki kuşatmayı
kaldırdı.
4 Mayıs'ta Başbakan Ecevit, Başkent Üniversitesi Hastanesi`ne kaldırıldı. Aynı gün Mustafa
Yıldırım adlı kişi Kaleşnikof marka uzun namlulu silahıyla The Marmara Oteli`nde yabancıların da
aralarında bulunduğu 13 kişiyi rehin aldı. Yıldırım,
"Çeçen halkının sesini dünyaya duyurmak amacıyla" eylemi gerçekleştirdiğini söyledi.
5 Mayıs'ta Başbakan Ecevit, taburcu edildi. Prof. Dr. Turgut Zileli, Başbakan`ın rahatsızlığının,
"basit bir bağırsak enfeksiyonu" olduğunu açıkladı. Ancak yaptığı konuşmalar Ecevit'in bunadığını
gösterir nitelikte idi.
6 Mayıs'ta kendini "mesih" ilan eden Hasan Mezarcı ile, uluslararası uyuşturucu kaçakçısı "Sarı
Avni" lâkaplı Yaşar Avni Musullulu tahliye oldu. Mezarcı'yı anladık ta, Allah'ın garibanı, yeri
hapishane değil, tımarhane... Zehirci Avni niye çıktı anlamadık!.. Servetine el konmadığı için
gene etrafına adam toplacak, gene gençleri zehirleyecek!
7 Mayıs'ta Myanmar muhalefet lideri bayan Aung San Suu Kyi, 19 aylık ev hapsinden serbest
bırakıldı. Myanmar ABD sultasını kabul etmeyen ülkelerdendir. Eski adıyla Burma sömürgesidir.
Muhalefet liderleri de hernedense hep Batı'nın seçtiği kişilerdir. Myanmar'ın bizi ilgilendiren yönü barışçı bilinen Budistler'in ve polislerin
müslümanlara saldırıp öldürmeleri, evlerini tahrip etmeleridir.
7 Mayıs'ta Çin yolcu uçağı Çin'in kuzeydoğu kıyıları açıklarında denize çakıldı, uçaktaki
112 kişiden kurtulan olmadı. Bir ay içinde bu ikinci... Kaza mı, sabotaj mı?
8 Mayıs'ta muhalefetteki DYP ve SP, hükümetin yoluna devam etme kabiliyeti kalmadığını ifade
ederek, Ecevit`in Başbakanlık`ı bırakması, vakit geçirilmeden bir seçim hükümeti kurulması
gerektiğini savundular. Aadama açıkça "bunadın" diyemediler!
9 Mayıs'ta sinema sanatçısı Kadir İnanır, manken Buket Saygı`ya telefon mesajıyla tacizde
bulunduğu gerekçesiyle 5 ay hapis cezasına çarptırıldı. Hapis cezası 400 milyon para cezasına çevrildi.
10 Mayıs'ta Devlet Bakanı Dönme Kemal Derviş, ekonomik program açısından siyasal belirsizliğin
devam etmesinin kötü olduğunu belirterek, seçim tarihinin ilan edilmesi gerektiğini söyledi. O da
"Ecevit bunadı" diye düşünenlerdendi.
Yine 10 Mayıs'ta İsrail'de Beytüllahim'deki Milad kilisesine sığınmış olan silahlı Filistinliler
ve kiliseyi saran İsrail askerleri arasındaki gerginlik, 39 gün sonra 13 militanın Avrupa'ya sürgüne
gönderilmesi, 26'sının ise serbest bırakılarak Gazze Şeridi'ne gönderilmesi ile son buldu. Aynı gün
Küba'da 11 bin 20 kişinin imzaladığı, ve rejimde köklü değişiklikler yapılması amacıyla referandum
düzenlenmesini isteyen dilekçe Meclise verildi. Dilekçe eylemi, 43 yıllık Fidel Castro yönetiminin
tarihinde benzeri olmayan bir "meydan okuma" olarak nitelendi.
15 Mayıs'ta Başbakan Ecevit, evde "sırtını duvara çarptığını" ifade ederek, bu nedenle
rahatsızlığının devam ettiğini belirtti. Artık doğru dürüst yürüyemiyordu bile! DYP Genel Başkanı
Çiller, Türkiye`yi hemen seçime götürmek üzere bir azınlık hükümetine talip olduklarını söyledi.
16 Mayıs'ta ABD`nin Ankara Büyükelçiliği Basın Müsteşarı Jess Baily, Büyükelçi Robert Pearson`ın,
Devlet Bakanı Dönme Kemal Derviş ile görüşmesinde "Başbakan Ecevit`in gelecek hafta Cumartesi günü
istifa edeceğini" söylediği yolundaki iddiaları yalanladı. Acaba bu iddialar "istifa etsin" diye
mi çıkarıldı?
17 Mayıs'ta taburcu edildikten sonra evinde 12 gün kalan Başbakan Ecevit, doktorların önerisi
üzerine tekrar Başkent Üniversitesi Hastanesi'nde tedavi altına alındı. Başkent Üniversitesi
Rektörü Prof. Dr. Mehmet Haberal, "Ecevit`in sol dokuzuncu kaburgasında travmatik kırık ve yumuşak
doku zedelenmesinin yanı sıra sol bacağında başlangıç safhasında tromboflebit (kirli damar iltihabı)
saptandığını" belirtti. Beyninde hasar var mı, yok mu, söylemedi.
Ecevit`in, 23-25 Mayıs 2002 tarihlerini kapsayan Pakistan ve Afganistan seyahatleri ile Mayıs
ayı sonunda Türkiye`ye gelmesi planlanan Suriye ve Hindistan başbakanlarının ziyaretleri ertelendi.
18 Mayıs'ta hayatında abdest almamış, namaz kılmamış bazı kadınların cenazelerde ön safa
geçip namaz kılma taklidi yapması üzerine, Diyanet İşleri Başkanlığ bir bildirge ile, "kadınların
cenaze namazında saf tutmasına, cuma ve bayram namazına katılmasına" cevaz verdi. Zaten "kılamazlar"
diye bir hüküm poktu ki!.. Ancak öyle öne geçmek, araya girmek elbette olmaz!
20 Mayıs'ta Başkent Üniversitesi Hastanesi`nin açıklamasında, Başbakan Ecevit`in çalışmalarını
koltuğa oturarak sürdürdüğü belirtilerek, `"Sayın Başbakanımız yarı mobilize edilmiştir" denildi.
Yani "daha yürüyemiyor, tekerlikli sandalyede" dendi. DYP Lideri Çiller, Ecevit`in tam teşekküllü
bir hastanede muayene olarak "iş yapabilir veya yapamaz" raporu alması gerektiğini
savundu. Sağlık Bakanı Osman Durmuş, Ecevit`in hastalığının kamufle edildiğini ileri sürdü.
Yine 20 Mayıs'ta Doğu Timor bağımsızlığını kazanarak, dünyanın en yeni devleti oldu. Bağımsız
olmadan devlet başkanı seçmiş ilk ülke herhalde Doğu Timor idi.
21 Mayıs'ta Koalisyonu Liderler Zirvesi, Başbakan Ecevit`in tedavi gördüğü Başkent Üniversitesi
Hastanesi`nde yapıldı. Toplantıdan sonra yapılan açıklamada, "57. Cumhuriyet Hükümeti, uyum
içerisinde çalışmalarını sürdürmektedir. Hükümeti oluşturan siyasi partiler olarak, erken seçim
düşünülmemektedir," denildi. Normal seçim tarihi 2004 yılı idi. Başkent Üniversitesi Hastanesi`nin
açıklamasında, Ecevit`in hastane içinde "tam mobilizasyonun" uygun görüldüğü bildirildi.
22 Mayıs'ta muhlefetteki SP, DYP ve AKP, Ecevit`in başbakanlık görevini yerine getiremediğini
savunarak, bu görevi bırakması ve bir seçim hükümeti kurulması gerektiğini dile getirirken, Başbakan
Yardımcısı Bahçeli, "Başbakan`ın sağlık durumunun hükümet etmeyi ksatacak boyutlarda olmadığı
anlaşılmaktadır," dedi. Yani bir gün sonra Hükûmet içinde çatlak belirdi.
Aynı gün Cumhurbaşkanı Sezer, daha önce iade ettiği, ancak TBMM`de aynen kabul edilen 4758
sayılı Şartla Salıverilme Yasası`nı onayladı. Böylece Ecevit giderayak Rahşah Affı'nı çıkarmış oldu!
Sezer Anayasa Mahkemesi'ne başvurduysa da işe yaramadı.
24 Mayıs'ta "Susurluk Davası" kapsamında kesinleşmiş 4 yıllık hapis cezası bulunan, "Şike çetesi
davası" kapsamında da 6.5 ile 21 yıl arasında hapsi istenen Ali Fevzi Bir, tutuklu bulunduğu
Almanya`dan iade edildi.
Aynı gün Ankara'nın eski şaibeli Belediye Başkanı, şaibeli Başbakan Yardımcı ve Kıbrıs'tan
vazgeçen Dışişleri Bakanı Murat Karayalçın ve kendisi gibi şaibeli arkadaşları, Sosyal Demokrat
Halk Partisi adıyla parti kurdular.
Yine 24 Mayıs'ta ABD Başkanı George Bush ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin nükleer silahlarda
indirim yapılmasını öngörün anlaşma imzaladı. İndirdiler mi, bindirdiler mi bilinmez!
25 Mayıs'ta şaibeli Başbakan Yardımcısı Yılmaz, MHP ile idam ve Kürtçe yayın konularındaki
anlaşmazlığın aşılacağı inancında olduğunu söyledi. Yani AB'ye "uyum" için RTT'de başlatılmak istenen,
Kürtçe, Lazca, Boşnakça, Zazaca gibi bölücü yayınların temeli de 28 Şubat Süreci içinde atılmakta
idi. Amaç İsrail'e AB'ye ve ABD'ye yakın olmak, TÜRK'e ve MÜSLÜMAN'a ırak olmak idi! Aynı gün
1980 askeri müdahalesi sonrası kapatılan Uluslararası Af Örgütü`nün Türkiye Şubesi
tekrar açıldı ki, polis ve asker suçlanabilsin!
27 Mayıs'ta Başbakan Ecevit, 11 günden bu yana tedavi gördüğü hastaneden taburcu oldu. Aynı gün
Egebank`ın eski sahibi Mason Demirel'in has yeğeni Yahya Murat Demirel, eski İstanbul Korumalar
Şubesi Müdürü Dursun Yiğit`e "rüşvet verdiği" gerekçesiyle yargılandığı davada beraat etti. Gördünüz
mü, rüşvet vermemiş!.. Zaten rüşvetin belgesi mi olur?
28 Mayıs'ta Ecevit, Ecevit, Başbakanlık Resmi Konutu`nda düzenlediği basın toplantısında
"Bu hükümet, normal seçim süresine kadar da işbaşında kalacaktır," dedi. Aynı gün Anayasa Mahkemesi,
4758 sayılı Şartla Salıverilme Yasası`nın, "sanıkların çekmeleri gereken cezadan 10 yıllık indirim
yapılacağı" hükmünü iptal etti.
Yine 28 Mayıs'ta Vanlılar, köy-kent projesi için gelen Dünya Bankası yetkililerine "Biz kent
falan istemiyoruz, inek
verin yeter" dediler... Kendi halkını tanımayan aydınları olan bir millet hüsrana mahkûmdur!..
Bundan 10 yıl kadar önce Diyarbakır'a Nevruz törenleri için giden gazeteci Leyla Umar,
halka "Kadın
Hakları .konusunda ne düşünüyorsunuz?" deyi sormuştu da, feylezofları kıskandıracak bir cevap
almıştı: "Valla, bizi Karın Hakları ilgilendiriyor!" ... "Karın Hakları" düşünülseydi, Güneydoğu'da
bugünkü sıkıntılar yaşanmazdı!
28 Mayıs'ta ayrıca NATO, Rusya'yı ''sınırlı ortak'' ilan etti. Ne demekse??? Ya ortaksındır, ya
değilsin!
30 Mayıs'ta Ecevit'in katılmadığı MGK, Olağanüstü Hal`in, Hakkâri ve Tunceli`de 30 Temmuz 2002`den
geçerli olmak üzere sona erdirilmesini, Diyarbakır ve Şırnak`ta ise son kez olmak üzere 4 ay
uzatılmasını Bakanlar Kurulu`na tavsiye edilmesini kararlaştırdı. Aynı gün Van`ın Çaldıran İlçesi
yakınlarında, İran sınırından kaçak yollarla Türkiye`ye girmeye
çalıştıkları sırada donarak ölen 9`u çocuk, 19 kişinin cesedi bulundu.
Yine 30 Mayıs'ta bir demeç veren Baybakan Yardımcısı Mesut Yılmaz Türkiye kadar AB üyeliğine
destek veren hiçbir kamuoyu bulunmadığını belirterek,''AB üyeliği Türkiye için milli davadır'' dedi. Halbuki o kamuoyu yoklamaları
Mehmet Altan gibi dönek Batıcılar'ın, gazete ve televizyon patronlarının, Ankara Kızılay'a konulan
saatle, anketlara konulan yanlı sorularla halkı kandırmaları sonucunda % 70 gibi çıkmıştı. Hiç bir
parti bugün (2013) AB iç in bir "kamuoyu yoklaması"na yanaşmıyor! Hele referandum hiç
istemiyor! Çünkü hepsi biliyorlar ki, "hayır" diyenler yarıdan fazla!.. Belki % 70'lerde! Yani
Avrupa Birliği hiç te millî bir dava değil!.. Bazılarının, hele hayatında bir kere bile TÜRK
kelimesini kullanmamış olan Mesut Yılmaz'ın "millî" sözcüğünün ne anlama geldiğini bilmesi
mümkün değil!
4 Haziran 2002'de 1,1 milyar dolar tutarındaki AWACS havadan erken uyarı uçağı projesine ilişkin
sözleşme imzalandı. Aynı gün Japonya, küresel ısınmaya yol açan sera etkisi yaratan gazların
atmosfere salınımının azaltılmasını öngören Kyoto protokolünü onayladı. Bilindiği gibi, ABD ve
Japonya dünyanın havasını da, suyunu da, toprağını da
en çok kirleten iki ülkedir ve bunlar Kyoto kirliliği önleme anlaşmasını imzalamıyordu.
5 Haziran'da İsrail'de bir otobüse düzenlenen intihar saldırısında 17 İsrailli öldü.
6 Haziran'da Erdoğan`ın, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı görevinden ayrıldığı 1998
yılının sonunda verdiği mal beyanı ile AK Parti Genel Başkanı seçildikten sonraki mal bildirimi
arasında 256 milyar 138 milyon 421 bin lira artış olduğu belirtildi.
Erdoğan bir süre sonra gelirindeki artışı "oğluna sünnette takılan altınlardan geldiğini" öne
sürecekti. Aynı gün Beyoğlu Cumhuriyet Başsavcılığı, Ülker Gıda`nın sahibi Sabri Ülker ile oğlu
Murat`ın da aralarında bulunduğu Family Finans Kurumu`nun yönetim kurulu üyeleri hakkında soruşturma
başlattı.
6 Haziran'da İsrail askerleri, intihar saldırısına misilleme olarak, Yaser Arafat'ın Ramallah'taki
karargâhına saldırı düzenleyerek, karargâhtaki üç binayı havaya uçurdu. Arafat'ın yaşam alanı
içine kurşunlar yağdırıldı.
10 Haziran'da Bakanlar Kurulu, rahatsızlığı nedeniyle doktorlarının 2-3 hafta kesin istirahat
önerdikleri Başbakan Ecevit`in talebi üzerine, Başbakan Yardımcısı Devlet Bahçeli`nin başkanlığında
toplandı.
13 Haziran'da Emniyet Genel Müdürlüğü Asayiş Daire Başkanlığı Başkan Yardımcısı, Emniyet Müdürü
Altay Sarıyıldız hakkında, boşanma davasında ortaya atılan "trilyonluk mal varlığı" olduğu
iddiasıyla ilgili olarak soruşturma başlatıldı. Sarıyıldız, açığa alındı.
Yine 13 Haziran'da Afganistan'da geleneksel meclis (Loya Jirga) Taliban sonrası geçici hükümetin
başkanı olarak Hamid Karzai'yi seçti. Tabii Amerikan baskısıyla!..
14 Haziran'da Pakistan'ın Karaçi kentindeki ABD konsolosluğuna bomba yüklü araçla düzenlenen
intihar saldırısında 11 kişi öldü, 45 kişi yaralandı.
16 Haziran'da Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, SSK Ankara Göz Hastalıkları Hastanesi ve Göz
Bankası`nın "telefonla randevu" sistemini, haksız kazanç sağlamak için tıkadıkları gerekçesiyle,
hastane civarındaki 18 gözlükçüde çalışan 31 kişi hakkında 6`şar yıla kadar hapis istemiyle dava açtı.
Adamlar haksız kazanç için ne yollar buluyorlar, Yarabbi!
18 Haziran'da Kudüs'te otobüse düzenlenen intihar saldırısında 19 İsrailli öldü.
19 Haziran'da Kudüs'te yine bir otobüse intihar saldırısı düzenlendi, 7 kişi öldü...Bunlara hep
"terörist saldırı" deniyor, "siviller öldü" deniyor da, Amerikan ve İsrail askerleri Irak'ta,
Afganistan'da, Filistin'de saldırıp öldürünce "rerör" olmuyor!.. Ölenler sanki "sivil" değil!
20 Haziran'da İsrail birlikleri, intihar saldırılarına misilleme gerekçesiyle, Batı Şeria'daki
5 Filistin kentini yeniden işgal etti.
24 Haziran'da İzmir`in Buca İlçesi`nde, İmar Bankası`nın Şirinyer Şubesi, maskeli ve silahlı
bir kişi tarafından soyuldu. Soyguncu, 15 dakika içinde yakalandı. Aynı gün Tanzanya'nın orta
kesimlerinde meydana gelen tren kazasında 228 kişi öldü.
25 Haziran'da DSP'de isyan başladı. Kamuoyunda 2dokuzlar" olarak adlandırılan DSP`li 9 milletvekili,
yaptıkları açıklamada, "DSP hem örgüt hem de yerel yönetimler ve TBMM zeminlerinde Ecevitler`in
öncülüğünde Ecevit`siz yaşama geçebilmelidir" dediler. Ecevit'ten önce DSP'liler kurtulmak istedi!
3 Temmuz'da koltuğu bırakmayan Ecevit, düzenlediği basın toplantısında, "Çekilmemi isteyenler,
beni düşürebilirler," dedi.
4 Temmuz'da Eski Şili diktatörü Pinochet, ömür boyu senatörlük görevinden istifa ederek, siyasi
hayatını resmen sona erdirdi. Aynı gün Yunanistan polisi ilk kez, 27 yıldır faaliyette bulunan terör
örgütü 17 Kasım'ın bir üyesinin tutuklandığını açıkladı.
5 Temmuz'da Almanya'da Nazilerin işlediği suçlarla ilgili görülen son davalardan birinde, 93
yaşındaki eski bir SS subayı, 1944'te İtalyan direnişçilerinin katledilmesiyle ilgili olarak 59 kez
cinayetten mahkûm oldu.
6 Temmuz'da Afganistan Devlet Başkan Yardımcısı Abdülkadir, başkent Kabil'de düzenlenen suikastta
öldürüldü.
7 Temmuz'da Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Devlet Bahçeli, "11. Kocayayla Türkmen
Kurultayı"nda, 3 Kasım`da erken seçim yapılmasını önerdi.
8 Temmuz'da Başbakan Ecevit, "aralarında soğukluk olduğu" belirtilen Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Hüsamettin Özkan ile görüştü. Başbakanlık Merkez Binası`na geçen Özkan, hükümetteki
görevinden ve DSP`den istifa ettiğini açıkladı. Özkan`ı, Kültür Bakanı İstemihan Talay, Devlet
Bakanı Mustafa Yılmaz, Devlet Bakanı Recep Önal ve Devlet Bakanı Hasan Gemici istifaları izledi.
Ardından da milletvekili istifaları başladı. Devlet Bahçeli, DSP`de yaşanan istifaların koalisyonu
bozmayacağını söyledi. Bahçeli, "Kabineye yeni bakanlar atanır, koalisyon sürer," dedi.
10 Temmuz'da Devlet Bakanı Dönme Kemal Derviş ile eski Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı
Hüsamettin Özkan, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Celal Göle`nin
evinde bir araya geldiler. Ne konuştular, Allah bilir. Aynı gün Dışişleri Bakanı İsmail Cem ve
Milli Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu, görevlerinden ve DSP`den istifa ettiler.
11 Temmuz'da Devlet Bakanı Dönme Kemal Derviş, Başbakan Ecevit`in isteği üzerine istifa
ettiğini belirtti, sonra gene onun isteği üzerine istifasını işleme koydurtmadı.
12 Temmuz'da Ecevit, DSP`den istifaların artması ve koalisyonun güvenoyu sınırının altına düşmesi
halinde, `"Hükûmet'ten ayrılmak zorunda kalacağını." söyledi.
Yine 12 Temmuz'da Faslı askerlerin, Akdeniz'de yerleşimin olmadığı İspanya'ya ait küçük bir
adacığa çıkarak Fas bayrağı dikmesi, İspanya ve AB tarafından protesto edildi. Böyle adacıklar
üstünde insan yaşamasa da, önemlidir. Çünkü karasuları vardır. Avlanma ve petrol arama için gereklidir.
Bizde ki Kardak Kayalıkları olayı da bu yüzden çıkmıştır. Ege adasında Lozan Antlaşması ile
ismini belirterek devretmediğimiz bütün adacıklar, kayalıklar bize aittir. Kaldı ki, 12 Ada ve Kıbrıs
ta aslında bizimdir. Eskiden hiç "Yunan Adaları" denmezdi, "Ege Adaları" denirdi, ilk fırsatta
onları almayı planladığımız için! Doğrusu da odur. Hepsi Anadolu
kara kütlesinin uzantısıdır.
15 Temmuz'da DSP`den ayrılan milletvekili sayısı 53`e ulaştı. Aynı gün Pakistan'da Wall Street
Journal muhabiri Daniel Pearl'ün kaçırılarak öldürülmesi davasında 4 dinci militan mahkum oldu.
İngiliz asıllı bir sanık ölüm, diğerleri 25'er yıl hapis cezasına çarptırıldı. Batılı ülke
vatandaşları korksun da mazlumlara yardım etmesin diye diye İngiliz'e
daha ağır ceza verildi.
16 Temmuz'da DSP`den 6 milletvekili daha istifa etti. Koalisyon hükümeti, Meclis`teki güvenoyu
desteğini yitirdi. Aynı gün İrlanda Cumhuriyet Ordusu ilk kez, 30 yıldır yürüttüğü mücadelede
yüzlerce sivilin ölümü için özür diledi. Devlet politikası olduğu için özür diledi. Bizde de suçu
Devlet'e yıkmaya çalışanlar var. Ancak Türkiye'de istenmeyen olaylar ya artniyetli kişilerin
davranışından, ya da sadist ruhlu polis, asker, jandarmanın tutumundan kaynaklanır. Devlet'le
alâkası yoktur.
17 Temmus'da İspanyol birlikleri, Akdeniz'de yerleşimin bulunmadığı adacığa 5 gün önce çıkan
Fas askerlerini adacıktan çıkardı.
21 Temmuz'da Başbakan Ecevit, seçimlerde AKP`nin birinci olması ve HADEP`in barajı aşması durumunda
ülkede "rejim sorunu" yaşanabileceğini söyledi. Uzun süredir ilk defa doğru lâf etti ama, onun
kastettiği lâikliğin elden gideceği" idi. Halbuki, ülkenin mal varlığının, tesislerinin, toprağının
elden gideceği, eyâlet tartışmaları, Türklüğün Anayasa'dan çıkarılması gibi
"rejim sorunları" geleceğinden haberi yoktu!
22 Temmuz'da Yeni Türkiye Partisi, İsmail Cem`in genel başkanlığında 63 milletvekilinin
katılımıyla kuruldu. Ama ne adını, ne amblemini bir türlü doğru-dürüst seçemediler.
23 Temmuz'da bir İsrail savaş uçağı, arananlar listesindeki bir Hamas liderinin evinin bulunduğu
apartmana füze attı. Hamas militanıyla birlikte 9'u çocuk 13 kişi öldü. Tabii bu "terörist saldırı"
sayılmadı, ölenler de "sivil" falan değildi!
27 Temmuz'da Ukrayna'da hava gösterisi sırasında bir savaş uçağının düşmesi sonucu izleyicilerden
77 kişi öldü. Biz bu "gösteri"lerin ve otomobil yarışlarının kazaları tetiklediğine inananlardanız.
Mümkün mertebe az yapılması gerektiğini düşünürüz.
28 Temmuz'da TÜPRAŞ yakınındaki Akçagaz Dolum Tesisleri'nde yangın çıktı. 2.5 saatte kontrol altına alınabilen yangın,
3 trilyon lira zarara yol açtı. Daha önce de bu tarz yangınlarda hep "sabotaj" ihtimalinden şüphelendiğimizi belirtmiştik.
30 Temmuz'da Kongo ve Ruanda arasında, Orta Afrika'da istikrarsızlığa ve milyonlarca kişinin
ölümüne yol açan savaşı sona erdirme çabasıyla barış anlaşması imzalandı.
31 Temmuz'da TBMM, erken genel seçimin 3 Kasım 2002 tarihinde yapılmasını kararlaştırdı. Sadece
DSP`nin karşı çıktığı erken genel seçim kararı 62 ret oyuna karşılık, 449 kabul oyuyla alındı.
1 Ağustos'ta ABD, Güneydoğu Asya'dan bir grup ülkeyle, kapsamlı terörle mücadele anlaşması
imzaladı. Yani bu ülkeleri yapacağı zulme sessiz kalmaya mecbur etti.
2 Ağustos'ta Yeniden Doğuş Partisi Büyük Kongresi toplandı. Kongrede, işadamı Cem Cengiz Uzan`ın
genel başkan adaylığı, divan tarafından kabul edilmedi. YDP`nin eski Genel Başkanı Hasan Celal
Güzel`in de aday olduğu kongrede, genel başkanlığa, eski Genel Sekreter ve Genel Başkan Vekili
Mehmet Ali Akgül seçildi. Ama parti bir türlü doğamadı!
3 Ağustos'ta iyice çaptan düşmüş olan koalisyon son ihanetlerini yapmaya devam etti. AB`ye Uyum
Yasaları" çerçevesinde "savaş ve yakın savaş tehdidi" dışında idam cezası kaldırıldı, Kürtçe de dahil,
farklı ana dil ve lehçede yayına izin verildi, ana dilde öğrenim serbest bırakıldı, azınlık
vakıflarına gayrimenkul edinme, kendi taşınmazları üzerinde tasarrufta bulunma
hakkı tanındı. Bir tek toprak satışı ile TÜRk kelimesinin kanunlardan çıkarılması kaldı ki, onu da
Recep Tayyip Erdoğan üstlenecekti! Aynı gün Yüksek Askerî Şura kararlarıyla Genelkurmay Başkanı
Orgeneral Hüseyin Kıvrıkoğlu emekli oldu, yerine Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Hilmi Özkök
atandı. Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Aytaç Yalman Kara Kuvvetleri Komutanlığı`na, Kara Kuvvetleri
Kurmay Başkanı Orgeneral Şener Eruygurda Jandarma Genel Komutanlığı`na getirildi.
6 Ağustos'ta Türkiye Şişe ve Cam Fabrikaları A.Ş`ye bağlı Paşabahçe Beykoz Fabrikası kapatıldı.
7 Ağustos'ta "Susurluk Davası" kapsamında 6 yıl hüküm giyen Özel Harekat Dairesi eski Başkan
Vekili İbrahim Şahin, cezasının infazı ertelenerek tahliye edildi.
9 Ağustos'ta hiç bir işe yaramayan İş Güvencesi Yasa Tasarısı TBMM Genel Kurulu`nda kabul edildi.
Bugün dahi kimsenin iş güvencesi olmadığı gibi, "taşaron" uygulamasıyla işçiler açlık sınırı altında
çalışmaya zorlanmaktadır.
10 Ağustos'ta Amerika'dan zembille Türkiye'ye getirilmiş olan, oradan aldığı talimatı tümüyle
yerine getirmiş olan Dönme Kemal Derviş, Devlet Bakanlığı görevinden istifa etti. Derviş`in yerine
İstanbul Milletvekili Masum Türker getirildi... Masum Türker
DSP içinde, ve belki de bütün partiler içinde ipe-sapa gelir nâdir siyaseti adamlarındandır.
13 Ağustos'ta Yaşar Okuyan, dönen dümenlerden rahatsız olup ANAP Genel Başkan Yardımcılığı
görevinden de istifa etti. Bakanlık'tan daha önce ayrılmıştı. Bir süre sonra ANAP'tan da istifa
etti. Aynı gün tutuklu bulunan Erol Evcil ve Burhanettin Türkeş, işadamı Nesim Malki`nin 7 yıl
önce Bursa`da öldürülmesi olayının azmettiricisi olduğu iddiasıyla yargılandığı davada tahliye edildi.
15 Ağustos'ta ABD'de 11 Eylül'de düzenlenen saldırıların kurbanlarının yakınları, El Kaide
örgütüne ve diğer terör saldırılarına yardım etmekle suçladıkları Sudan hükümeti, Suudi yetkilileri,
bankaları ile vakıfları aleyhine 100 trilyon dolarlık dava açtılar. ABD ve AB Sudan topraklarındaki
petrole göz dikmişlerdi. Zaten yıllardır Güney Sudan hıristiyanlarını kışkırtıyorlardı.
Hiç alâkası olmamasına rağmen Sudan'ı 11 Eylül saldırısıyla suçladılar.
19 Ağustos'ta eski Türk-İş Genel Başkanı ve Senatör Halil Tunç, tedavi gördüğü Ankara Bayındır
Hastanesi`nde 74 yaşında vefat etti. Halil Tunç, sendikacılık döneminde işçilerin paralarıyla
Büyüada kluplerinde poker, bezik oynamasıyla ünlüydü.
Yine 19 Ağustos'ta Bir Rus askeri uçağının Çeçenistan'da düşmesi sonucu 118 kişi öldü.
20 Ağustos'ta Iraklı bir muhalif grup, Saddam Hüseyin rejiminin devrilmesi talebiyle Berlin'deki
Irak büyükelçiliğini işgal etti. Alman polisinin büyükelçiliğe düzenlediği operasyonla iki rehine
kurtarıldı. Bak sen şu "demokrat" Iraklılar'a!... Kimbilir Amerikalılar'dan
ne kadar almışlardır, Irak'ı işgal için gündeme getirme konusunda!
21 Ağustos'ta arkasındaki ABD desteğinden dolayı "bulunmaz Hint kumaşı"na dönüşen eski Devlet
Bakanı Yahudi Dönmesi Kemal Derviş, CHP`ye katılacağını açıkladı. Bu arada partilerden birer ikişer
istifalar ve transferler devam ediyordu.
Yine 21 Ağustos'ta Pakistan'da kansız askeri darbeyle göreve gelen Devlet Başkanı Pervez Müşerref,
anayasada, orduya ülkeyi yönetiminde ilk kez resmî rol verilmesini öngören, ve kendisinin ikinci
5 yıllık dönem için görevine devam etmesine olanak tanıyan değişiklik yaptı. Aynı gün Irak istihbarat
servisi, aranan El Fetih Devrim Konseyi lideri Ebu Nidal'ın, Irak güvenlik güçlerinin kendisini
tutuklamak üzere Bağdat'ta bulunduğu daireye gittiği sırada, intihar ettiğini açıkladı.
22 Ağustos'ta Orhan Pamuk`un "Benim Adım Kırmızı" adlı romanına Fransa`nın "En İyi Yabancı Kitap
Ödülü" verildi.Kitap aslında Osmanlı döneminde kırmızı elbise giymeleri mecburî olan yahudileri
anlatır. Aslında edebî bir değeri yoktur. Bu ödül, arkadan gelecek olan Nobel Ödülü'ne zemin
hazırlamak için verilmiştir.
YDP`nin adı Genç Parti olarak değiştirildi ve partinin genel başkanlığına işadamı Cem Uzan seçildi.
24 Ağustos'ta Kemal Derviş ile ilişkileri tartışılan, ve Başbakan Bülent Ecevit`in azledeceği
belirtilen Devlet Bakanı Fikret Ünlü, bakanlık görevinden ve DSP`den istifa etti.
25 Ağustos'ta eski İçişleri Bakanı Sadettin Tantan Yurt Partisi`ne katılarak, yapılan olağanüstü
genel kongrede, genel başkanlığa seçildi.
27 Ağustos'ta sivri açıklamalarıyla dikkatleri çeken ANAP Isparta Milletvekili ve eski Turizm
Bakanı Erkan Mumcu, partisinden istifa etti. Hırslı bir adamdı, gözü daha yükseklerdeydi.
Erkan Mumcu hemen AKP`ye katıldı.
Yine 27 Ağustos'ta Tokyo'da bir mahkeme ilk kez, Japonya'nın İkinci Dünya Savaşı sırasında ve
öncesinde biyolojik silah kullandığını kabul etti. Ancak 180 Çinlinin, biyolojik silah programının
kurbanı oldukları gerekçesiyle bulunduğu tazminat talebini reddetti. Halbuki biyolojik silahtan
yüzbinlerce Çinli etkilenmişti... Japonya'nın yenilmesinden sonra o biyolojik silahlara
ne oldu, biliyor musunuz? Zalim Amerikalılar 1950'li yıllarda onları Kuzey Kore üzerinde kullandılar.
Yüzbinlerce Kuzey Koreli etkilendi.
28 Ağustos'ta Japonya'nın 7 Aralık 1941'de düzenlediği Pearl Harbor baskınında kullandığı küçük
denizaltı, limanın girişi yakınında 366 metre derinlikte bulundu... ABD ile Japonya arasında savaşı
başlatan baskından iki saat önce limana sokulan Japon denizaltısının, ilk önce ABD muhribi tarafından
vurulduğu doğrulandı... Yani??? Yani, savaşı Japon uçaklarının Pearl Harbor'u bombalaması başlatmadı,
Amerikalılar'ın bu dezialtıyı vurup batırması başlattı!.. Bu da yıllardır tekrarlanan bir yalanın
sonunu getirdi!
2 Eylül'de Gaziosmanpaşa Belediye Başkanı Mustafa Yeşil uğradığı silahlı saldırıda ağır yaralandı.
Saldırının faili olduğu gerekçesiyle Nevzat Bayrak adlı kişi yakalandı. Mustafa Yeeşil hastanede öldü.
3 Eylül'de İsrail Yüksek Mahkemesi, Filistinli terör zanlılarının yakınlarının, güvenlik için
tehdit olduklarına karar verilmesi durumunda, Batı Şeria ve Gazze Şeridi'nden sürülebileceğine karar
verdi. Yani suçlular bir yana, suçluların akrabalarını da sürüyor!..
Biz ise, daha suçlulara sürgün uygulaması bile yapamıyoruz!.. Halbuki hırlılar, hırsızlar, kapkaççılar,
mafya bozuntuları sürgün olarak memleketlerinde ikamete mecbur edilseler, hergün karakola gidip
imza atsalar, böylece büyük şehirler rahat etse, fena mı olur?
4 Eylül'de Genelkurmay Başkanlığı, Türk Silahlı Kuvvetleri mensuplarının, Avrupa Kolordusu`nda
görev yapmasını kabul etti. Al sana AB'ye girmeden bir taviz daha!..
5 Eylül'de bölücü ve kürtçü partiler HADEP, EMEP ve SDP, 3 Kasım milletvekili genel seçimine
DEHAP çatısı altında girme kararı aldılar. Yoktur birbirlerinden farkı!..
Yine 5 Eylül'de Afganistan Devlet Başkanı Hamid Karzai'ye suikast girişiminde bulunuldu.
6 Eylül'de Diyarbakır 4 No`lu DGM, TCK`nın 312. maddesinden ceza alan Tayyip Erdoğan`ın adlî
sicil kaydının kaldırılmasına karar verdi. Ancak daha sonra karara itiraz edildi, ve itiraz kabul
olundu.
8 Eylül'de Açıköğretim bütünleme sınavları, soruların çalınması nedeniyle iptal edildi.
10 Eylül'de İsviçre, BM'nin 190'ıncı üyesi oldu. Niye oldu, anlaşılamadı. Çünkü bütün kirli
işlerin kazancının dönüp dolaşıp geldiği, bankalarına yattığı İsviçre, ne Birleşmiş Milletler
Teşkilâtı'na, ne Avrupa Birliği'ne üye değildir. Hani eski iromanlarda, filimlerde
"Hırsız Yatağı" yerler vardır ya, öyle bir ülkedir. Bütün suçlular sığınağı İsviçre'de bulur.
Para babaları, dünyayı idare edenler oradadır.
O yüzden Hitler bile Avcrupa'nın tümünü işgal etmiş, İsviçre'ye girmemişti!
11 Eylül'de Başbakan Ecevit, "Sayın Yılmaz bana geldi, görevden ayrılmamı istedi. Ondan sonra iki
öneride bulundu. Birisi `MHP hükümetten çekilsin`, ikincisi ise `bu olmazsa AB`ye inanan ve AB`yi
benimseyen ne kadar parti varsa onlar bir araya gelsin, onlar bir ortaklık kursun` dedi. Bu
ikisinden herhangi birini benimsemek veya telkin etmek, aslında erken seçimden vazgeçmek anlamına
gelir," dedi. Şaibeli Yılmaz iflâh olmaz bir AB hayranı idi.
13 Eylül'de Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu, AK Parti Genel Başkanı Erdoğan ve
kapatılan RP`nin Genel Başkanı Erbakan`ın milletvekili adayı olamayacaklarını öne sürerek YSK`ya
ihbar yazısı gönderdi. Aynı gün Egebank Davası kapsamında tutuklu bulunan Mason Demirel'in has
yeğeni Yahya Murat Demirel hakkında tahliye kararı verildi. Demirel, Kartal Özel Tip Kapalı
Cezaevi`nden tahliye oldu. İyi mi?...
15 Eylül'de Manisa Etnografya ve Arkeoloji Müzesi kimliği belirsiz kişiler tarafından soyuldu.
Soygunda, tarihi değeri çok yüksek Helenistik döneme ait ``Marsyas`` ve Roma dönemine ait "Eros"
heykelleri çalındı.
19 Eylül'de Tel Aviv'de bir otobüste düzenlenen intihar saldırısında 5 kişi öldü. Saldırının
ardından İsrail tankları yeniden Filistin Devlet Başkanı Yaser Arafat'ın Ramallah'taki karargâhına
girdi. Aynı gün - Fildişi Kıyısı'nda patlak veren ayaklanmada
ilk ağızda 270 kişi öldü.
20 Eylül'de YSK, AKP Genel Başkanı Erdoğan, kapatılan RP`nin Genel Başkanı Erbakan, eski HADEP
Genel Başkanı Murat Bozlak ve eski SDP Genel Başkanı Akın Birdal`ın milletvekilliği adaylığını
reddetti. Aynı gün İsrail askerleri, Yaser Arafat'ın karargâhındaki üç binayı havaya uçurdu.
21 Eylül'de YSK, yurtdışında bulunan işadamı Fadıl Akgündüz`ün avukatı aracılığıyla yaptığı
Siirt`ten bağımsız milletvekili adaylığı başvurusunu kabul etti.
24 Eylül'de vergi kaçakçılığı yaptığı iddiasıyla yargılanan sanatçı Sibel Can, 15 ay hapis
cezasına çarptırıldı.
25 Eylül'de ABD özel güçleri, beyaz Batılıların kurtarılmasına yardım amacıyla ayaklanmanın
olduğu Fildişi Kıyısı'na gitti. Tabii amaç halkın değil; beyazların menfaatlerinin korunması idi.
26 Eylül'de Fildişi Kıyısı'nda, Fransız birliklerinin geniş çaplı tahliye operasyonuyla Batılılar
bu ülkeden çıkarıldı.
-Aynı gün Senegal'e ait bir feribotun Atlas Okyanusu'nda batması sonucu yaklaşık 1000 kişi öldü.
1 Ekim'de TBMM; seçime gitmek istemeyen SP, ANAP ve YTP ile, listelerde yer almayan, alt sıralara
düşen ve "küskünler" olarak adlandırılan milletvekillerinin 170 karşı oyuna rağmen, 191 oyla
yeniden tatile girdi. Böylece, seçimleri erteleme girişimi başarısız oldu.
4 Ekim'de ABD'de yargılanan ve "Amerikalı Taliban" olarak bilinen John Walker Lindh, 20 yıl
hapis cezasına çaptırıldı.
7 Ekim'de AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan, Bozüyük`te şaibeli ve yolsuzluktan yargılanan
işadamları Halis Toprak, Mehmet Emin Karamehmet ve Mustafa Süzer ile bir araya geldi. Erdoğan`ın
bankalarına el konulan işadamları ile görüşmesi tartışmalara neden oldu. Kimbilir onlardan ne
destek aldı!..
Yine 7 Ekim'de İsrail birliklerinin Gazze'de Han Yunus'a düzenlediği saldırıda 14 Filistinli öldü,
110'u yaralandı.
9 Ekim'de Diyarbakır eski Emniyet Müdürü Gaffar Okkan suikastına katıldığı belirtilen Hizbullah
mensubu Abdülkadir Aktaş yakalandı. Susurluk`ta 1,5 yıl önce 11 yaşındaki Avşar Sıla Çaldıran`ı
boğarak öldüren Recep İpek, ömür boyu hapis cezasına çarptırıldı. Aynı gün Diyanet İşleri eski
Başkanı ve eski Devlet Bakanı Dr. Lütfi Doğan,kadınların ne hissettiğini anlamak için evinde
türbanla dolaştığını açıkladı.
11 Ekim'de Eski ABD başkanlarından Jimmy Carter 2002 Nobel Barış Ödülü'nü aldı. Ne halt etti de
barışa hizmet etti, anlaşılamadı.
12 Ekim'de Endonezya'nın turistik adası Bali'de kalabalık bir gece kulübüne düzenlenen bombalı
saldırıda, çoğunluğu yabancı yaklaşık 200 kişi öldü. Böylece "terörist ülke" imajına alınan
Endonezya'nın da "parçalanma" listesinde olduğu, bahane arandığı ortaya çıktı.
16 Ekim'de Irak Devlet Başkanı Saddam Hüseyin, 7 yıllık yeni görev süresi için düzenlenen halk
oylamasında oyların tamamını aldı. Aynı gün ABD Bakanı George Bush, Kongre'nin onayladığı, Irak'a
savaş açma yetkisi veren kararı imzaladı. Irak işgali ufukta görünmüştü!. Washington ayrıca Kuzey
Kore'nin 1994 anlaşmasını ihlal ederek birkaç yıldır gizli nükleer program
yürüttüğünü açıkladı... Sen yürüteceksin, başkası yürütemiyecek, öyle mi?
18 Ekim'de Fildişi Kıyısı'nda bir ay süren çatışmaların ardından isyancılarla hükümet birlikleri
arasında ateşkes yürürlüğe girdi.
20 Ekim'de Eskişehir de, Taraftarlar Derneği Başkanı Deniz Yılmaz gözaltına alındı. Polis,
Yılmaz ın kendini duvara vurup akciğerlerini patlattığını, kaburgalarını kırdığını açıkladı.
ALLAH futbol fanatiklerine akıl-fikir versin! Onları kışkırtan yöneticelere ve medyaya da
insaf versin! Aynı gün İbrahim Tatlıses ile Sedat Peker, buluştukları Akmerkez`de 2.5 saat süreyle
polis tarafından gözetim altında tutuldu. Peker ve beraberindeki 4 kişi gözlem altına alındı,
Tatlıses serbest bırakıldı.
Yine 20 Ekim'de Türkiye eski güzellerinden Ahu Paşakay, Kuruçeşme`deki evinde kendini asarak
intihar etti.
Ve yine 20 Ekim'de Sırbistan ile birlikte Yugoslavya'yı oluşturan Karadağ'da yapılan genel
seçimlerde, Devlet Başkanı Milo Cukanoviç'in bağımsızlık yanlısı partisi meclis çoğunluğunu elde
etti. Böylece Karadağ'ın yakında ayrılacağı ortaya çıktı.
23 Ekim'de Moskova'da yaklaşık 40 Çeçen, kalabalık bir tiyatroyu basarak, Rus birliklerinin
Çeçenistan'dan çekilmemesi durumunda yüzlerce rehineyi öldürecekleri tehdidinde bulundu.
26 Ekim'de Moskova tiyatrosundaki rehin alma eylemi, Rus özel güçlerinin düzenlediği, yaklaşık
800 rehineden 118'inin öldüğü operasyonla sona erdi.
3 Kasım 2002'de erken genel seçim yapıldı. Seçime 19 parti katıldı. 41 milyon 407 bin 27
seçmenden, 32 milyon 768 bin 161`i sandık başına gitti. Kasım 2002 Genel Seçim sonuçları ibretle incelenmesi gereken rakamlar taşımaktadır.
Şöyle ki,
Yurtiçi seçmen ... 41.291.568
Yurt içi Kullanılan Oy ... 32.652.702
Yurt içi Geçerli Oy ... 31.414.748
Katılım Oranı % 79,13 ... oy vermeyenler 8.523.407 (% 20,87) ...
iptal edilen oy 1.239.378... onu da hesaba katınca, tasnif dışı seçmen sayısı 9.762.785 olur.
Neden katılım düşük?.. 2001 yılındaki yıkıcı ekonomik krizin yarattığı ümitsizlikten...
Halk bildiği hiç bir partiye oy vermek istemedi. Tayyip'in yeni partisine "Bir de
bunu deneyelim" diye oy verdi.
Seçimde, 57. Hükümet`i oluşturan koalisyon partileri DSP, MHP ve ANAP'ın toplam oy oranı yüzde
14,71 oldu.
1999'da % 22,19 oy alan ve 136 milletvekili çıkararak 1. parti haline gelen DSP,
2002 seçiminde % 1,21 ile baraj altı ve Meclis dışı kaldı. Oy kaybı Yalnız şunu belirtelim: Bu yüzdeler hep "geçerli oy" üzerinden yapılır. Bizce yanlıştır.
Doğru hesaplama, ancak "seçmen sayısı" üzerinden yapılabilir. Biz işi fazla uzatmamak
için, mecbûren bu resmî rakamları kullanacak, sadece AKP için bir de o gerçek oranı vereceğiz.
MHP 1999'da % 17,98 oyla 129 milletvekili çıkarmış idi. 2002'de oy oranı % 8,35'e düştü,
baraj altı ve Meclis dışı kaldı. ANAP, 1999 seçiminde Hükûmet ortağı bu üç partının kaybı böyle iken, Meclis'teki 4. büyük parti DYP'nin 1999'da
% 12,01 olan oyu % 2,47'e düştü ve 85 milletvekilinin tümünü kaybederek baraj altı ve Meclis
dışı kaldı.
1999 seçiminde, başında Necmetttin Erbakan olmamasına rağmen % 15,40 oy oranı ile 111
milletvekili çıkarmış olan Fazilet Partisi kapanmış, yerine yine Recai Kutan başkanlığında
Saadet Partisi gelmişti. Ancak 2002'de partinin oy oranı % 2,49'a düştü, baraj altı ve Meclis
dışı kaldı. Fazilet'in, Saadet'in, Erbakan'ın hemen bütün oyları Erdoğan ve AKP'ye gitti!
Cem Uzan'ın Genç Parti'si, DSP, ANAP, DYP ve kürtçü-bölücü DHP'den fazla oy alarak
% 7,24 oy oranını tutturmuş, ancak baraj altı ve Meclis dışı kalmıştır.
CHP çok kötü performansından dolayı bir önceki seçimde % 8,7 oyla baraj altı kalmış,
Meclis'e dahi girememiş, oyları PKK'nın terörist lideri Abdullah Öcalan'ı yurda
getirttiğine inanılan DSP'ye ve Ecevit'e gitmişti. 2002 seçiminde % 19,38 oy ile
178 milletvekili çıkardı. Hem kendi oyunu, hem de DSP'nin oylarını aldı...
Bundan şu anlaşılıyor: Halk Partisi'nin potansiyel oy oranı 1999'da % 30,26 iken,
2002'de % 20,59'a düşmüştü.
Bu arada kürtçü-bölücü HDP 1999'da 1.482.196 oy ile % 4,75 oranını tutturmuş, 2002
seçimlerinde hemen bütün kürtçü-bölücülerin birleştiği DEHAP, 1.960.660 oy ile % 6,21
oranına ulaşmıştır. 1999'da diğer kürtçü-bölücü partilerin toplam oyu % 1,07 idi.
2002 seçimlerine gelince bu oran 1999'da 3 bağımsız Meclis'e girerken, 2002'de 9 bağımsız milletvekili seçimi
kazanmıştır.
Geldik en önemli kısma: Henüz bir kaç aylık bir parti iken, kendisi aday bile
olamayan Erdoğan'ın AKP'si 2002 seçiminde 10.808.229 oy ile 363 milletvekili
çıkarmıştır. "Geçerli oy" sayısına göre yepılan resmî hesaplamada % 34,28 oranında oy
almıştır. Ancak oy vermeyen ve iptal edilen oylar da hesaba katıldığında, gerçek oy
oranı % 26,1 olur!.. Yani akıl bâliğ halktan % 73,9'u 2002 senesinde Recep Tayyip
Erdoğan'a ve AKP'ye oy vermemiştir!
2002 seçiminin enteresan bir yönü de, 1946'dan bu yana ikinci kez TBMM'de yalnızca
iki partinin temsil edilmesidir. Meclis'e çoğu AKP listesinden 48 kadın girdi.
Bir önceki dönemden yalnızca 60 milletvekili tekrar Meclis'i görebildi.
Seçim sonrasında "Nasıl edelim de, Potamyalı Tayyip'i Meclis'e sokup Başbakan yapalım?"
telâşı ortalığı sardı. A.B.D.'nin baskısı, CHP Genel Başkanı Deniz Baykal'ın bu baskıya
boyun eyip Anayasa değişikliğine boğun eğmesi sonucu terörden sabıkalı Erdoğan aklandı,
Siirt'te seçim alavare dalavere ile iptal edilip yenilendi. 9 Mart 2003'te
yalnızca 4 partinin katıldığı seçimler sonucunda,AKP 3 milletvekilliğini
de kazandı. Potamyalı Tayyip böylece Meclis'e girdi. Ama girinceye kadar kendini deli
danalar gibi Avrupa'dan Amerika'ya, bir oraya, bir buraya attı, durdu!
Seçim sonuçları, AB için yırtınan partilerin halk tarafından desteklenmediğini
göstermesine rağmen, seçimden başarılı çıkan AKP ve Potamyalı Erdoğan yellim yepelek
AB peşinde koşmaya başladı.
Yine 3 Kasım'da zalim Amerikan güçleri, El Kaide'ye karşı Afganistan dışındaki ilk açık
operasyonda, savaş ilan etmemiş oldukları halde Yemen'e yaptıkları füze saldırısında Usame Bin
Ladin'in üst düzey bir yardımcısını öldürdüler. Tabii bu onların iddiası!..
Adam sıradan biri olabilir!
4 Kasım 2002'de 57. Hükûmet istifa etti. Yerine 16 Kasım 2002'de
Abdullah Gül Hükûmeti geldi. Recep Tayyip Erdoğan'ın ara seçimlerde
milletvekili olmasıyla 14 Mart'ta onun başkanlığında
59. Hükûmet kuruldu.
1997 yılında Yahudi Dönmesi Çevik Bir'in başını çektiği, A.B.D.-İsrail güdümlü 28 Şubat
darbesi ile yıkılamıyan TÜRK SİLAHLI KUVVETLERİ, Potamyalı Tayyip Erdoğan başkanlığındaki
AKP iktidarı döneminde, 2007 yılından itibaren başlayan yine A.B.D.-İsrail güdümlü
ERGENEKON , BALYOZ gibi düzmece davalarla yıkılmaya çalışılacaktı!..
DEVAM EDECEK!.. YAZILAR SÜREKLİ YENİLENİYOR!.. TEKRAR TEKRAR KONTROL EDİN!
> İÇİNDEKİLER < > ERDOĞAN DÖNEMİ
< > ABDULLAH GÜL'ÜN GELMİŞ-GEÇMİŞ SÖZLERİ
< > 28 ŞUBAT - Bir Dönmenin Yorumu - Vidyo
< > 28 Şubat Sürecinde Yaşananlar
<
> HİLÂFET MESELESİ
<
> İSLAMİ
ESASLARA BAĞLILIK İLKESİ
<
2- Pentagon'a çarpan uçağın neden hiçbir görüntüsü yok? Acaba kamyon mu çarptı, füze mi?
3- 11 Eylül'de yapılması gereken güvenlik toplantısı, 10 Eylül'de neden ertelendi?
4- Suçlular nasıl bu kadar çabuk bulundu?
5- FBI niçin 1999'da Laden'in Washington'daki akrabalarını incelediği dosyayı kapattı?
6- 2001'de Bush niçin Laden ailesinin terörist bağlantısıyla ilgili inlemeyi durdurdu?
7- 19 korsanın adı neden hiçbirisi yolcu listesinde yok?
8- Bu kadar dinci olan korsanlar 10 Eylül gecesi niçin barlarda içki içip, İncil
okuyup, porno film seyretti?
9- Uçakta yolcu olması gereken Muhammed Atta'nın cebinde olması icabeden pasaportu,
cesedinin tozu bile yokken enkazın altında
nasıl olup ta hiç zarar görmemiş halde
bulundu?
10- Muhammed Atta'nın vizesi dolmasına rağmen, askerî üstte çalışmasına nasıl izin
verildi?
11- Kâğıt pasaportun bulunduğu enkazda, demir karakutular neden hiçbir zaman
bulunamadı?
12- İlk uçağın çarpma görüntülerini videoya kim kaydetti, ve bu görüntüler niçin
sonra kayboldu?
13- 19 korsanın da hepsinin birden fotoğrafları nasıl hemen bulundu?
14- Yolcu listesinde olmayan korsanların listesi, nasıl CNN'e aynı günde ulaşabildi?
15- Korsanlar nasıl oldu da savunma sistemlerini devre dışı bırakabildi?
16- Korsan olduğu iddia edilen kişilerin saldırıda ölmesi gerekirken, nasıl
hâlâ yaşadıkları tesbit edilebildi? Hiç birinin de o uçaklarda olmadığı anlaşıldı.
17- Bayer'in şarbon olaylarının arkasında olduğunu iddia eden mektuba ne oldu?
18- Bush "yeni hedefimiz Malezya olabilir" dedikten hemen sonra, neden Malezya'dan
şarbonlu bir mektup geliverdi?
29- Aynı ay içerisinde ölen 3 mikrobiyoloğun ölümü nasıl açıklanabilir?
20- Mikrobiyologların ölümünün önce intihar, daha sonra da kaza olduğunu açıklayan
FBI'ın amacı neydi?
21- Hükümet niçin 1998 yılında antişarbon aşısının üretilmesi yönünde çalışmalara
başladı?
KADINLARIN DA ZEVCLERİ ÜZERİNDE HAKLARI VARDIR!
ANCAK ERKEKLER, KADINLARIN ÜSTÜNDE BİR DERECEYE SÂHİPTİRLER!.."
(BAKARA SÛRESİ , 228. ÂYET)
ALLAH BÂZI ERKEKLERİ BÂZI KADINLARA ÜSTÜN KILMIŞTIR! ŞU SEBEPLEDİR Kİ,
(ERKEKLER GÜÇLÜDÜRLER, ONLARI KORURLAR)
BİR DE MALLARINDAN ONLARA İNFAK EDERLER. (YEDİRİR, GİYDİRİRLER)
İYİ KADINLAR İTAAT EDENLERDİR!
ALLAH ONLARIN HAKLARINI NASIL KORUDUYSA,
ONLAR DA ÖYLECE GAYBI (NÂMUSLARINI, ÂİLE SIRLARINI) KORURLAR!"
(NİSÂ SÛRESİ , 34. ÂYET)
Siz kadınları, Allah'ın emaneti olarak aldınız ve onların namusunu kendinize Allah'ın emriyle
helâl kıldınız.
Sizin kadınlar üzerinde hakkınız, kadınların da sizin üzerinizde hakkı vardır.
Sizin kadınlar üzerindeki hakkınız; yatağınızı hiç kimseye çiğnetmemeleri,
hoşlanmadığınız kimseleri izniniz olmadıkça evlerinize almamalarıdır.
Kadınların da sizin üzerinizdeki hakları, meşru örf ve âdete göre
yiyecek ve giyeceklerini temin etmenizdir."
- Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Üst Kurulu’na bankaları kapatma, iflas ettirme yetkisi verilmesi.
Bu ise, İcra ve İflas Yasası’nda yapılacak düzenlemeler ile sağlanacaktı. Alacakların tahsiline ilişkin düzenlemenin de
bu tasarıya eklenebilecekti.
- Bankalar Kanunu,... grup içi krediler ve karşılıklar konusunda yapılacak yeni düzenlemeler
- Merkez Bankası’na özerklik sağlayacak yeni yasa
- Telekom’un yüzde 51’inin satışına izin
- İç ve dış borçlanmaya ilişkin yasal yeni yasa
- Sivil Havacılık Kanunu’nda değişiklik yapılarak bilet fiyatlarının Türk Hava Yolları tarafından belirlenmesi
Fonların kapatılmasına ilişkin yasa
DİĞER BİR KISMI İLE SAVMASAYDI,
MANASTIRLAR, KİLİSELER, HAVRALAR,
VE ALLAH'IN ADININ ÇOKÇA ANILDIĞI MESCİTLER
YIKILIR GİDERDİ!" (HAC SÛRESİ , 40. ÂYET)
8 milyon 638 bin 866 seçmen, sandık başına
gitmezken, yüzde 79,13 ile son 7 seçim içinde katılım oranı en düşük seçim oldu. 1999 seçimlerinde
katılım oranı yüzde 87,9 olarak gerçekleşmişti.
Yurt dışı seçmen ... 115.459 (sadece oy kullananlar alınmış)
Toplam Seçmen ... 41.407.027
Gümrük Kapıları Kullanılan Oy ... 115.459
Toplam Kullanılan Oy ... 32.768.161
Gümrük Kapıları Geçerli Oy ... 114.035
Toplam Geçerli Oy ... 31.528.783
% 20,98 oldu. Bunun
bir kısmı CHP'ye gitti.
% 13,24 ile 86 milletvekili çıkarmış
idi. 2002'de % 5,13 ile baraj altı ve Meclis dışı kaldı.
% 0,51'e düştü... 1999'da seçime katılmayanlar ve iptal
edileni oylar da hesaba katılırsa, HDP'nin gerçek oy oranı % 3,94 olur. 2002 seçiminde
ise, DEHAP için % 4,74 bulunur... Öyle yüzde 6'lık, 7'lik oranlar hep şişirmedir.