-41-

-BATI DENİLEN BİLİNMEZ-

-2. Bölüm-

BATI'NIN AKILLILARI

Yazımızın 1. Bölüm'ünde BATI denilen ZALİM EMPERYALİST KAPİTALİST HIRİSTİYAN DEVLETLER'in bize ne kadar DÜŞMAN olduklarını, ve bu tavırlarını ASLA değiştirmiyeceklerini ATATÜRK'ün sözleri ile anlattık...Sonra BATI'nın bize ne kadar BENZEMEZ olduğunu göstermeye çalıştık...KEMAL TAHİR'in BATI'yı nasıl İNSAN ETİ YİYEN CANAVAR ve bir BELA olarak gördüğünü naklettik.

Ama, BATI'nın BELA olduğunu söyliyen bir tek o değildir!... BATI'nın AKILLI ADAMLARI da bunun farkındadır...

Yalnız, onların neler söylediklerine geçmeden önce, bir açıklama yapmamız gerekli... Bizim devamlı ZALİM KAPİTALİST BATI tabirini kullanmamıza bakarak, KOMÜNİST sistem propogandası yaptığımızı sananlar olabilir... Çok yanılırlar!..

Çünkü biz KAPİTALİZM'i de, KOMÜNİZM'i de, FAŞİZM'i de BATI ZİHNİYETİ'nin birer PROBLEMLİ ürünü olarak değerlendiririz... Bunlar birbirlerinin sorunlarını çözmek için yine BATILILAR tarafından ortaya atılmış, ancak kendileri birer SORUN teşkil etmiş sistemlerdir.

Biz bunların hiç birini TÜRK'e LAYIK görmeyiz!.. İTHAL ve TAKLİT sistemler ile derdimize çare bulunmaz!

Şimdi gelelim BATI'nın AKILLI ADAMLAR'ının dediklerine... Yine belirtelim, onların her dediğini DOĞRU bulduğumuz sanılmasın!.. Biz sadece onların BATI'yı nasıl SORUN yaratan bir topluluk olarak gördükleri, gidişi çok tehlikeli buldukları hususu üzerinde duruyoruz.

Bakın, meşhur Yahudi yazar ERICH FROMM, BATI tipi ENDÜSTRİ TOPLUMU'nu ve onunla birlikte ortaya çıkan BATI ZİHNİYETİ'ni nasıl tahlil ediyor:

ENDÜSTRİ ÇAĞI başladığından beri insanları ayakta tutan umut, sınırsız bir gelişmenin insanı her istediğine ulaştırabilme vaadiydi!..

Böylece insanlar tekniğin aracılığı ile güçlü, bilimin aracılığı ile herşeyi bilen olacaklarını sanmaya başladılar!.

FEODAL DÖNEM yıkılmış, ZİNCİRLER'inden sıyrılan herkes, her istediğini yapma hakkını elde etmişti... En azından o sıralar öyle sanıyorlardı!. (18)

ENDÜSTRİLEŞME ilerledikçe, ÖZGÜRLÜĞÜN toplumun tüm bireylerine YAYILACAĞI düşünülüyordu... Ulaşılmak istenen, KADIN-ERKEK EŞİTLİĞİ ve EVRENSEL bir BURJUVAZİ ile herkese eşit ve ortalama bir yaşamın sağlanmasıydı.

SINIRSIZ ÜRETİM, MUTLAK ÖZGÜRLÜK ve KISITLANMAMIŞ MUTLULUK üçlemesi bu gelişmenin temeli idi!..

Hemen bir girdi yapalım... 250 yıl önceki KAPİTALİSTLER, yani ENDÜSTRİ'yi ve TİCARET'i elinde tutanlar hiç te öyle düşünmüyorlardı!.. Onlar sadece ceplerini düşünüyor ve diğer insanları KÖLELİK'ten beter şartlarda KADIN-ÇOLUK-ÇOCUK demeden günde 18 saat çalıştırıyor, ve boğaz tokluğuna bile yetmiyecek ücretler veriyorlardı!.. DAVID COPPERFIELD, VADİM O KADAR YEŞİLDİ Kİ, SEFİLLER hep o dönemi anlatan romanlardır.

Bu İNSAFSIZ, ALLAHSIZ, ZALİM KAPİTALİSTLER kendi ülkelerinde böyle olursa bir de SÖMÜRGE İNSANI'na, vatanlarından koparıp KÖLE yaptığı insanlara nasıl davranır, bir düşünün!..

ERIC FROMM'ın dediği "tüm insanlara yayılacak özgürlük ve mutluluk" ancak komünist hareketler başlayınca, hele RUSYA'da İHTİLAL olunca ortaya atılmıştır. Bu zalimler artık kendilerine hizmet eden insanların hiç değilse karınlarını doyurmayı, aksi takdirde her şey kaybedeceklerini düşünmeye başlamışlardır. İşte İNSAN HAKLARI, SOSYAL DEMOKRASİ gibi palavralar bu dönemlerde AZGIN KAPİTALİZM ve İNSAFSIZ EMPERYALİM'i bir ölçüde frenlemek için ve BATI DÜZENİ'ni sürdürmek için uydurulmuştur. Yoksa BATI İNSANI kendinden başkasını düşünmez!

Netice de İNSAFSIZ KAPİTALİSTLER ve ZALİM EMPERYALİSTLER sadece kendilerini korumaya yetecek, hizmetlerin devamı sağlıyacak sayıda insana bu refahtan bir bölümünü aktarmışlar, diğerlerini gene sefalet içinde bırakmışlardır. Bu duruma göre kendi ülkelerinde dahi insanların durumu iyi gözükse de, dünya nüfusunun %1'i ÇOK ZENGİN, %5'i İYİ HALLİ, %15 ORTA HALLİ, %20 FAKİR, %60 SEFİL bir halde yaşar hale gelmiştir.

ERIC FROMM saydığı 3 hususun da yetmediğinin görüldüğünü, ayrıca "MADDİYAT ile HER ŞEY olur" diye düşünenlerin yanıldıklarını şöyle açıklıyor:

Artık bir çok insan ENDÜSTRİ ÇAĞI'nın verdiği vaadleri yerine getiremiyeceğini anlamış durumda!.. Biliyor ki, mutluluk "tüm arzuların yerine getirmesi"nden ibaret değil!..

Yaşamımın efendisi olma düşleri, hepimizin BÜROKRASİ MAKİNASININ birer ÇARKI olmamızla sonuçlanmıştır... DUYGU, DÜŞÜNCE ve TUTKULARIMIZ kitle iletişim araçlarına egemen olan ENDÜSTRİ GÜÇLERİ tarafından yönetilmektedir!..

ERIC FROMM burada çok önemli biri noktaya işaret ediyor... "Evet, halkı biraz rahatlattılar ama, BASIN-YAYIN organlarını ellerinde tutarak ZİHİN ve RUH melekelerimizin ESARET'ini sürdürdüler! KAPİTALİSTLER'in istediğinden başkasını düşünemez, başkasını hissedemez, hatta isteyemez olduk," diyor!..

Gördünüz mü?.. Bizde de niye bütün GAZETE, DERGİ, TELEVİZYON ve RADYO kanallarının ZENGİNLER'in kontrolünde olduğu anlaşılıyor, değil mi?

EKONOMİK GELİŞME'nin artarak büyümesi, yalnız ZENGİN ULUSLAR'ın bir imtiyazı olarak kalmış, ZENGİNLER İLE FAKİRLER ARASINDAKİ UÇURUM dev boyutlara ulaşmıştır.

Teknik gelişmeler ÇEVRE ve DOĞA KİRLENMESİ konusunu gündeme getirirken, tüm insanlığın sonu olabilecek ATOM SAVAŞI tehlikesinin doğmasına da yol açmıştır.

Demek ki bu AZGIN KAPİTALİZM sadece İNSANLAR'ı ezmekle kalmıyor, HAYVANLAR'ı BİTKİLER'i yok ediyor; TABİAT'ı mahvediyor!.. Ne uğruna?.... İşte o %1'in İHTİRAS'ı uğruna!..

Aslında işin esas kaymağını yiyenler daha da azdır... Birleşmiş Milletler'in bir raporuna göre, dünyada en ZENGİN 450 AİLE, DÜNYA GELİRİ'nin %40'ını almaktadır!... Kalan 6 MİLYAR insan da %60'ı bölüşeceğim diye uğraşıp durmaktadır!. Bu 450 AİLE'nin her biri 10 fertten meydana gelse, 4500 kişi eder!..

Düşünebiliyor musunuz?.. Sadece 4500 kişi, neredeyse 6 milyar insanın bölüştüğünü yiyor!...Yemesi mümkün değil de, İSRAF ediyor, SEFAHAT içinde yaşarken harcıyor!.. Harcıyamadığı büyük kısmı da kendinde birikiyor!...

ALBERT SCHWEITZER 1952'de şöyle demişti:

İNSAN, İNSAN ÜSTÜNDE YÜKSELMİŞTİR!.. ÜSTÜN İNSAN, ASLINDA ZAVALLI BİR İNSAN HALİNE GELMİŞTİR!.. Bu gerçeği artık kabul edelim. ÜSTÜN İNSAN olmakla, aslında İNSAN DIŞI bir VARLIK olduk biz!.. (19)

ERIC FROMM şöyle devam ediyor:

Vaadlerin gerçekleşmemesinin sebepleri şunlardır:

Hayatın tek amacının MAKSİMUM HAZ'za ulaşmak olarak görülmesi... (Bütün isteklerin tatmine ulaşmasına, RADİKAL HEDONİZM denir.)

Sistemin kendi varlığını sürdürebilmesi için BENCİLLİK, AÇGÖZLÜLÜK ve MÜLKİYET İHTİRASI'nı körüklemesi.

Bunların BARIŞ'ı, HUZUR'u ve TOPLUMA UYUM'u sağlıyacağı inancı.

Sokrat'ın öğrencisi Atistippus (M.Ö.4. asır) RADİKAL HEDONİZM'i savunan TEK feylezoftur... Epikür saf hazzı hayatın en yüce amacı olarak açıklar ama, İHTİRASLAR'ın tatminini hayatın amacı olarak almaz.

Halbuki, İNCİL'de ve Spinoza'da yer alan RUHUN KAZANCI, FEODALİTE'nin yıkılmasından sonra yalnızca MADDİ KAZANÇ olarak kullanılır olmuştur!..

Bu ifade çok mühim.. Dünyadan gelip geçmiş bunca FEYLEZOF arasında sadece bir tek kişi çıkıp "mutluluğun SADECE KENDİNİ DÜŞÜNMEK'le elde edilebileceğini" savunmuş!:.. Başkası yok!.. Materyalistler arasında da yok!.. Marks, Engel, Russell bile öyle dememiş!.. DİNLER deseniz, zaten istisnasız hepsi NEFSANİYET'e, EGOİZM'e karşıdır!..

Ancak ERIC FROMM, bu heriflerin FELSEFE'de ve DİN'de yer alan RUHUN KAZANCI, yani SEVAP KAZANMAK deyimini dahi PARA KAZANMA ile bağdaştırdıklarını, insanlara öyle yutturduklarını söylüyor!.. Böyle yüzsüzlük, böyle sahtekârlık olur mu?

O dönemde bütün bağlarından hatta SEVGİ ve DAYANIŞMA'dan bile sıyrılan insanlar, her şeyi kendi çıkarları açısından değerlendirmeye başladılar... Bunun kendilerinden çok şey alıp götürdüğünün farketmeden, varlıklarının arttığına inandılar!..

l8. yüzyıldan sonra gelişen bir AHLAK teorisi vardır: UTİLİTARİZM... HEDONİZM'in yumuşatılmış şeklidir!.. Marks'ın, Thoreau ve Scheitze'in düşünceleri Hedonizm'e karşı özellikler taşır.

Tarihte ilk kez haz ihtiyacını giderebilme olanağı bir AZINLIK İMTİYAZI olmaktan çıkıp, endüstrileşmiş ÜLKE nufuslarının en az yarısında kullanılabilir duruma gelmiştir!... Ama bu deney olumsuz sonuçlanmıştır. TÜM İSTEKLERİN TATMİNİ, insanı MUTLU etmeye yetmemektedir!..

ENDÜSTRİ ÇAĞI'nın 2. yanılgısı, BİREYSEL BENCİLLİĞİN yaşanmasının TOPLUMSAL UYUM'a, BARIŞ'a ve HUZUR'A YOL AÇACAĞI İNANCI idi. (20)

Büyük iktisatçılardan yalnızca David Ricardo'nun reddettiği bu teorinin, doğru olması için bir sebep yoktur.

Her şey İNSAN TEKAMÜLÜ ve TOPLUM HUZURU içindir... Yazar ENDÜSTRİ DEVRİMİ'nin felsefesi olan UTİLİTARİZM, yani BANA NE FAYDA SAĞLAR zihniyetinin BENCİLLİK yarattığını, ancak bunun insanların TÜM İSTEKLERİNİ KARŞILAMAYA YOL AÇARAK hem MUTLULUK, hem de BARIŞ, HUZUR getireceği gibi bir İNANÇ doğurduğunu belirtiyor... Bütün İKTİSATÇILAR'ın bunu savunduğunu söylüyor.. RICARDO hariç!..

Tam tersi olmuştur!.. Bir avuç azınlığın BENCİLLİK VE AÇGÖZLÜLÜK etmesi sonucu bütün DÜNYA inim inim inlemiştir!.. AFRİKA, GÜNEY AMERİKA, AVUSTRALYA tamamen, ASYA büyük kısmıyla sömürgeleştiği gibi; AVRUPALILAR da kendi aralarında NAPOLYON SAVAŞLARI, 1. ve 2. DÜNYA HARBİ gibi büyük felaketler yaşamışlardır!.

Acaba neden bunca İKTİSATÇI yanıldı?..

Çünkü BENCİLLİK üzerine kurulmuş MUTLULUK, yani HEDONİZM; bütün DİNLER ve Atistippus hariç bütün FEYLEZOFLAR tarafından lanetlenmiş olan görüştü. Bu görüşe dayanarak İNSANLAR'a MUTLULUK, DÜNYA'ya BARIŞ getirmek hiç mümkün olabilir mi?.. Asla!..

BENCİLLİK, insan karakteri olarak ortaya çıkar... BÖLÜŞMEK yerine SAHİP OLMAK kişiye haz verir. SAHİP OLMAK tek hedef olunca insan giderek daha AÇGÖZLÜ ve İHTİRAS sahibi olur!.. Çünkü ne kadar ÇOK şeyi olursa, o kadar MUTLU olacağını sanır!.. Böylelikle herkese karşı bir DÜŞMANLIK beslemeye başlar. Kandırmak istediği müşterileri, iflasa sürüklemeye çalıştığı rakip firmalar, ve sömürmek istediği işçileri hep onun düşmanıdır!.. Bu tip bir insanın hiç bir zaman rahat ve huzur bulamıyacağı aşikardır!..

Komünistlerin sınıfları kaldıracağını öne süren tezleri, hayalden öte bir şey değildir!.. Çünkü onların sisteminin temeli de SINIRSIZ TÜKETİM ilkesine göre kurulmuştur... HERKES BİRAZ DAHA FAZLA şey İSTEDİĞİ SÜRECE SINIFLAR OLACAK, ve SAVAŞLAR SON BULMIYACAKTIR! (21)

İşte bu gerçeği biz yukarda dile getirmiştik... KOMÜNİZM de bu derdin ilacı değildir. Çünkü onun da temelinde BATI ZİHNİYETİ yatar...Zaten o yüzden bir DOĞU toplumu olan SOVYETLER BİRLİĞİ'nde 70 yıl ancak dayanmıştır...

ORTA ÇAĞ toplumlarında, hatta bir çok İLKEL toplumda bile EKONOMİK DAVRANIŞLAR, AHLAKİ KURALLAR tarafından belirlenmektedir... Skolastik teologlar için FİYAT ve ÖZEL MÜLKİYET AHLAKİ TEOLOJİ'nin birer parçası idi... Aquino'lu Thomas'ın ADİL ÜCRET kavramı gibi!..

18. yüzyıl KAPİTALİZM'inde ise artık EKONOMİK DAVRANIŞ, AHLAK'TAN ve GENEL DEĞERLER'den ayrılıyordu. BENCİLLİĞİN, AÇGÖZLÜLÜĞÜN ve SAHİP OLMA İHTİRASININ BULUNMADIĞI TOPLUMLAR "ilkel", insanları da "çocuksu" olarak aşağılanmaya çalışılıyordu!..

Bizim bu BATI DENEN BİLİNMEZ yazımız, "ATATÜRKÇÜLÜK nedir?" adlı çalışmamızın bir parçasıdır... Zaman zaman konudan uzaklaşmış gibi görünüyorsak ta, temel de hep ATATÜRK'ün TÜRKİYE için çizdiği ROTA'yı DOĞRU tesbit amacı vardır.

İşte şimdi yeri geldi, bağlantıyı kurmanın tam zamanı!... Biz daha önce 1923 İZMİR İKTİSAT KONGRESİ KARARLARI'nı vermedik mi?.. Bu EKONOMİK KARARLAR'ın hemen hepsinin AHLAKİ DEĞERLER'e dayandığını söylemedik mi?.. Bunlar unutulduğu için ne gerçek EKONOMİK KALKINMA, ne insanımıza HUZUR gelmediğini belirtmedik mi?

Şimdi nasıl olur da birileri çıkıp ATATÜRK'ün "batıcı" olduğunu iddia edebilir ki?.. ATATÜRK'ün İKTİSADİ FELSEFESİ bile BATI'nınkiyle taban tabana zıt!.. Biri tamamen AHLAK, DÜRÜSTLÜK üzerine kurulmuş, diğeri AHLAKSIZLIK, AÇGÖZLÜLÜK, SOYGUN, SÖMÜRÜ, KİN, KISKANÇLIK!.. Bir firmanın başarısı rakiplerini İFLAS ettirme ile ölçülürse; o ülkede nasıl KALKINMA olabilir ki?..

ATATÜRK'ün FELSEFESİ, sınıfları birbirine RAKİP, DÜŞMAN olarak almaz!.. Birbirini tamamladıklarını söyler!.. Hele aynı sınıf içindekilerin birbirine DÜŞMAN olması, birbirinin GÖZÜNÜ OYMA'sı düşünülebilir mi?.. Böyle DÜŞMANLIK ve HAİNLİK üzerine kurulmuş olan BATI İKTİSAT ANLAYIŞI TÜRK'e uygun gelir mi?..

Bakın ATATÜRK bu gerçeği nasıl dile getirmiş:

Kişiler, şirketler, DEVLET teşkilatına nisbetle zayıftırlar. SERBEST REKABET'in içtimai mahzurları vardır. ZAYIFLAR'la GÜÇLÜLER yarışta karşı karşıya bırakmak gibi!.. Nihayet fertler bazı büyük ortak MİLLİ MENFAATLER'i tatmine muktedir olamazlar. (Medeni Bilgiler)

Diğer bazı devletlerin İKİNCİ derecede görebileceği ve fertlerin teşebbüslerine bırakılmasında beis olmayan işlerden bir çoğu, bizim için HAYATİ'dir ve BİRİNCİ derecede mühim DEVLET VAZİFESİ arasında sayılmalıdır.

Memlekette her çeşit üretimin artması için, FERDİ TEŞEBBÜS'ün DEVLET'çe elzem olduğunu önemle kaydettikten sonra, beyan etmeliyiz ki DEVLET VE FERT BİRBİRİNE KARŞI DEĞİL; BİRBİRİNİN TAMAMLAYICISIDIR.

Bizim takibini uygun gördüğümüz DEVLETÇİLİK prensibi, bütün üretim ve dağıtım araçlarını fertlerden alarak MİLLET'i büsbütün başka esaslar dahilinde tanzim etmek gayesini takip eden ve hususi ve ferdi iktisadi teşebbüs ve faaliyete meydan bırakmayan SOSYALİZM prensibine dayalı KOLLEKTİVİZM, KOMÜNİZM gibi bir sistem DEĞİLDİR!...

Bizim takip ettiğimiz DEVLETÇİLİK, FERDİ ÇALIŞMA ve faaliyeti ESAS tutmakla beraber, mümkün olduğu kadar az zaman içinde MİLLET'i refaha ve MEMLEKET'i bayındırlığa eriştirmek için MİLLETİN genel ve yüksek MENFAATLERİ'nin gerektirdiği işlerde özellikle İKTİSADİ SAHADA DEVLET'İ FİİLEN İLGİLİ KILMAKTIR!..

Maksat MİLLET evlatlarından bir kısmının, halk sınıflarından bazılarının diğer evlat ve sınıfların zararına olarak menfaatlerini sağlamak değildir. Belki birbirinden ayrı ve hariç olmayıp HALK adı altında bulunan BÜTÜN MİLLET'i, ortak ve birleşmiş şekilde, ortak ve genel olan GERÇEK REFAH'a ulaştırmak için faaliyete geçirmektir. (16.1.1923)

Biz, MEMLEKET HALKI fertlerinin çeşitli sınıf mensuplarının birbirlerine yardımlarını AYNI kıymet ve mahiyette görürüz. Hepsinin menfaatlerinin aynı derecede ve aynı eşitlikçilik duygusuyla teminine çalışmak isteriz.

Bu tarzın MİLLET'in genel refahına, DEVLET bünyesinin kuvvetlenmesi için daha uygun olduğu kanaatindeyiz. Bizim görüşümüz: Çoban, çiftçi, işçi, sanatkar, doktor, kısacası herhangi bir sosyal müessesede çalışan bir vatandaşın hak, menfaat ve hürriyeti eşittir.

HÜKÜMET'in varlık sebebi memleketin ASAYİŞ'ini, milletin HUZUR ve RAHAT'ını temin eylemektir. Bütün memlekette GERÇEK bir ASAYİŞ hakim olmalıdır. Millet büyük bir HUZUR ve EMNİYET içinde MÜSTERİH bulunmalıdır. Memleketimizin herhangi bir köşesindeki halkın EMNİYET'ini, DEVLET'in BÜTÜNLÜK ve ASAYİŞ'ini bozmaya kalkışanlar, devletin bütün kuvvetlerini karşılarında bulmalıdırlar.

Başka memleketlerde müteşekkil fırkaların programlarını gözden geçirmiş isem de, bunların tamamiyle MEMLEKET ve MİLLET'imizi hakiki İHTİYAÇLARI'nı tatmine kafi bulmadım!... (6.12.1922)

Bence bizim MİLLETİMİZ, birbirinden çok FARKLI MENFAATLERİ TAKİP EDEN, bu itibarla BİRBİRİ İLE MÜCADELE HALİNDE bulunagelen çeşitli SINIFLARA SAHİP DEĞİLDİR!.. MEVCUT SINIFLAR BİRBİRİNE İHTİYAÇ DUYAN ve kendilerin ihtiyaç duyulan MAHİYETTEDİR!

Diğer memleketlerde PARTİLER mutlaka EKONOMİK HEDEFLER üzerine kurulmuş ve kurulmaktadır. Çünkü o memleketlerde ÇEŞİTLİ SINIFLAR vardır... BİR SINIFIN MENFAATİNİ KORUMAK İÇİN KURULAN SİYASİ bir PARTİYE KARŞILIK DİĞER BİR SINIFIN MENFATİNİ KORUMA AMACIYLA PARTİ teşkil eder. Bu (onlar için) pek tabiidir.

GÜYA BİZİM MEMLEKETİMİZDE DE AYRI AYRI SINIFLAR VARMIŞ GİBİ, KURULAN SİYASİ PARTİLER YÜZÜNDEN ŞAHİT OLDUĞUMUZ NETİCELER MALUMDUR!.. (7.2.1923)

Ne diyordu KEMAL TAHİR?.. (Bakınız: BATI = BEŞ BENZEMEZ!)

"BATI TOPLUMU, SINIFLI'dır!.. DOĞU TOPLUMU'nda SINIF yoktur!... BATI DEVLETİ KAHYA'dır!.. Hep alır!.. Bizim DEVLETİMİZ'i halk BABA diye bilir!.."

Kemal Tahir bunları 1975 yılında söylemiş...Ancak burada görüyoruz ki, ATATÜRK bu gerçeği ondan 50 yıl önce farkedip dile getirmiş te, üzerinde duran olmamış!.. Hala da gören yok!..

Ve yine bakın ATATÜRK İNSANLAR'a MUTLULUK, DÜNYA'ya BARIŞ için nelerin kaldırılmasını, yerine nelerin konmasını istemiş:

Bütün dünya milletleri aşağı yukarı AKRABA olmuşlardır. Bu itibarla İNSAN MENSUP OLDUĞU MİLLETİN VARLIĞINI VE MUTLULUĞUNU DÜŞÜNDÜĞÜ KADAR, BÜTÜN DÜNYA MİLLETLERİNİN HUZUR VE REFAHINI DÜŞÜNMELİ; KENDİ MİLLETİNİN SAADETİNE NE KADAR DEĞER VERİRSE, BÜTÜN DÜNYA MİLLETLERİNİN MUTLULUĞUNA HİZMET ETMEYE DE ELİNDEN GELDİĞİ KADAR ÇALIŞMALIDIR. (17.3.1937)

İnsanlığın tümünü bir VÜCUT ve bir milleti bunun bir parçası saymak gerekir. Bir vücudun parmağının ucundaki acıdan diğer bütün organlar etkilenir.

Dünyanın filan yerinde bir rahatsızlık varsa, "bana ne?" dememeliyiz!.. Böyle bir rahatsızlık varsa, tıpkı kendimizde olduğu gibi onunla alakadar olmalıyız.

Dünya milletlerinin mutluluğuna çalışmak, bir başka yoldan kendi huzur ve mutluluğunu sağlamaya çalışmak demektir.

Dünyada ve DÜNYA MİLLETLERİ ARASINDA SÜKUN, HUZUR VE İYİ GEÇİM OLMAZSA; BİR MİLLET KENDİSİ İÇİN NE YAPARSA YAPSIN, HUZURDAN MAHRUMDUR!

Beynelmilel siyasi emniyetin inkişafı için ilk ve en önemli şart milletlerin hiç olmazsa, BARIŞI KORUMA fikrinde SAMİMİ olarak birleşmeleridir.

Eğer DEVAMLI BARIŞ isteniyorsa, kitlelerin vaziyetlerini iyileştirecek MİLLETLERARASI TEDBİRLER alınmalıdır. İNSANLIĞIN BÜTÜNÜNÜN REFAHI, AÇLIK VE BASKININ YERİNE GEÇMELİDİR! Dünya vatandaşları KISKANÇLIK, AÇ GÖZLÜLÜK ve KİNDEN UZAKLAŞACAK şekilde eğitilmelidir.

Bütün MAZLUM MİLLETLER BİR GÜN ZALİMLERİ YOK EDECEKLERDİR!.. TÜRK MİLLETİ o zaman önde gidişi ile cidden öğünebilir. (3.1.1922)

Bunları duyduktan sonra hiç bir ATATÜRKÇÜ, "TÜRKİYE tercihini BATI'dan yana yapmıştır," diyebilir mi?

Şimdi dönelim ERIC FROMM'a ve devam edelim:

Doğayı fethetmek ve DOĞA DÜŞMANLIĞI gözümüzü öylesine köreltmiş ki, kaynakların da bir sonu olduğunu ve bir gün tükenebileceğini bir türlü göremiyoruz!..

ENDÜSTRİ TOPLUMLARI makinalar tarafından üretilmeyen her şeye, ve KANTİTE üretmiyen her İNSANA olduğu gibi, DOĞAYA karşı da SAYGISIZ ve UMURSAMAZ'dır!.

Masaroviç ve Pestel göre, dünyanın tümden YOK olmasını önleyebilmek, ancak dünya çapında bir PLAN'la gerçekleşebilir!.. Bu ise, yeni bir AHLAK'ın doğmasına ve doğaya karşı YENİ bir TAVIR alınmasına bağlıdır.

Varlığı tehlikeye düşmüş bireyin tepki göstermemesi, deliliğin işareti sayılır!..

İnsanlığın TEHLİKE'ye düşmesine rağmen, toplumun refahını sağlamakla görevli SORUMLULAR'ın buna karşı harekete geçmemelerine, ve TOPLUMUN diğer BİREYLERİ'nin de buna ses çıkartmamaları, şaşırtıcıdır!..

ERIC FROMM, TOPLUMUN REFAHI'nı sağlıyoruz diye ortaya çıkanların tabiatı kirletmelerinin altındaki sebebi SAYGISIZLIK olarak vasıflandırıyor!.. Kime karşı?.. İNSAN'a, ÇEVRE'ye, TABİAT'a, ve hatta TANRI'ya karşı büyük bir SAYGISIZLIK!.. Bu saygısızlık ta ENDÜSTRİ DEVRİMİ'nden sonra oluşan, temelinde BENCİLLİK olan AHLAKSIZLIK'tan kaynaklanıyor!.. FROMM, ENDÜSTRİYEL BATI İNSANI'nın sadece makinelere ve çok miktarda üretim yapanlara SAYGI duyduğunu, bunun dışında hiç bir şeye SAYGI'sı olmadığını, UMURSAMAZ davrandığını belirtiyor.

Bu ne demektir, biliyor musunuz? Siz yeni bir MONA LİSA tablosu yapsanız, seri baskı yapan bir KODAK marka fotoğraf tab makinesi kadar değeriniz olmuyor!.. Dünyanın en leziz böreğini yapsanız, seri imalat eden yavan büskiviyi daha makbul görüyorlar!.. KALİTE değil, KANTİTE!.. Bundan kurtuluş ise yeni bir AHLAK sisteminde!..

Devam edelim:

İnsanların MONO-KAPİTALİZM, SOSYAL DEMOKRASİ, veya SOSYALİZM ya da TEKNOKRATİK FAŞİZM'den başka bir seçenekleri olmadığına inanmaları enteresandır. (22)

Günümüzün en değerli beyinlerinin gözü, TEKNİK ve BİLİM ile kamaşmış olmaya devam ettiği sürece; İNSAN BİLİMİ, diğer bilimlerin önüne geçmediği sürece; diğer seçenekleri görme gücümüz hep yetersiz kalacaktır.

ERIC FROMM, kendini "felsefe yaratan bir toplum" olarak lanse eden BATI'nın neden idare şekli olarak sadece KAPİTALİZM, SOSYALİZM, FAŞİZM gibi sadece kendi icabı olan sistemlere takılıp kaldığını, neden bunlardan başka bir sistem olabileceğini düşünmediğini soruyor!.. Yok mu başka sistem?..

Elbette var!.. İşte DEVLETÇİLİK bizim bağrımızdan çıkmış bir sistem!.. OSMANLI'nınki ayrı bir sistem!.. ASYA TİPİ ÜRETİM başka bir sistem!.. Hatta AMERİKA YERLİLERİ'nin vaktiyle uyguladığı ve SOSYALİST yazarlara ilham kaynağı olan ORTAK MÜLKİYET başka bir sistem!..

Biz aslında BATI EMPERYALİST akınları başlamadan önce, yani 1500'lerde dünyanın dört bir yanında AFRİKA'da, AVUSTRALYA'da, ÇİN'de, HİNDİSTAN'da, GÜNEY AMERİKA'da coğrafyaya, iklime ve topluma uygun ayrı DEVLET tipleri ve YÖNETİM sistemleri olduğunu biliyoruz...

Bunların hepsi yok edilmiş, sömürgeleştirilen bölgelerde toplum düzeni tamamen ortadan kaldırılmıştır... BATILILAR buralardan çekilirken de kendi çarpık ZİHNİYET ve SİSTEMLER'ini empoze etmişler, "bakın, bunu uygulamazsanız geri kalırsınız," demişlerdir!..

ERIC FROMM, günümüzde beyinlerin TEKNOLOJİ ve ÜRETİM ARTIŞI'na yorulduğunu, İNSAN, CEMİYET, DEVLET İDARESİ konularla fazla uğraşılmadığını, ve bu yüzden yeni ALTERNATİFLER bulma imkanının olmadığından şikayet ediyor...

Burada hemen akla A.B.D. eski başkanı BUSH'un 1990'da ortaya attığı YENİ DÜNYA DÜZENİ palavrası geliyor... Ama isterseniz bunu bir sonraki sayfada anlatalım..

--------------------

KAYNAKLAR:

- Kemal Tahir, Notlar - Topal Kasırga

- Kemal Tahir, Notlar - Batılılaşma

- İsmet Bozdağ, Kemal Tahir'le Sohbetler

- Atilla İlhan, Hangi Batı?

- Atilla İlhan, Hangi Atatürk?

- Sait Halim Paşa, Buhranlarımız

- M. Nicoll, Psychological Commentaries, London, 1952

- E. Gilson, The Unity of Philosophical Experience, London,1938

- E.Gilson, The Christian Philosophy of St. Augustine, 1961,London

- Erich Fromm, Sahip Olmak ya da OLMAK, Arıtan Yayınevi, İstanbul, 1991

- Rene Guenon, Modern Dünyanın Bunalımı, Ağaç Yayıncılık, İst. 1991

- E.F. Schumacher, Akli karışıklıklar İçin Klavuz, İz Yayıncılık, İstanbul, 1990

***

> İÇİNDEKİLER< > BATI'NIN AKILLILARI - DEVAM < > BATI DENEN BİLİNMEZ - AÇIKLAMALAR<