BATI DENEN BİLİNMEZ - AÇIKLAMALAR
(1)- Herkes Kemal Tahir'in romancı yönünü bilir.
Tatlısu sosyalistleri onu "davaya ihanet etmiş bir OSMANLI sempatizanı" olarak
görürler. Halbuki Kemal Tahir DEVLETÇİ'dir, MİLLİYETÇİ'dir, ŞARKÇI'dır, GERÇEK
AYDIN'dır. Ama körükörüne ne Marks'ı savunur, ne OSMANLI'yı ne de ATATÜRK'ü!.. O
sadece gerçeğin yanındadır. Yazdığı kitaplar boyunu geçmiştir. Bir kısmı NOTLAR
halindeki eserleri, ölümünden sonra neşredilmiştir. Bunlardan bilhassa TARİH,
DİL, SOSYALİZM NOTLARI'nı okumamış olanlara tavsiye ederiz.
Kemal Tahir'in bilinmeyen yönü bir TARİHÇİ ve SOSYOLOG olduğudur. Bu
konulardaki orjinal fikirleri onu pek çok profesörün üstüne çıkartır, ama
değerini kimse anlıyamamıştır.
(2)- BATI'dan alınanlar sadece yukarda sayılanlardan ibaret değildi.
Alfabemizi, kıyafetimizi, tatilimizi, saatimizi, nikah, cenaze, yemek
sistemimizi, hukuk sistemimizi, devlet idaremizi, hatta laiklikle dinimizi
inancımızı değiştirdik. Bunların içinde en komiği "şapka inkılabı(!)"dır.
ATATÜRK bu hatayı nasıl yaptı?.. Çünkü sözlerini inceleyince görüyoruz ki,
kendisi AMANSIZ bir BATI DÜŞMANI'dır!. Davranışlarını inceleyince görüyoruz ki,
ATATÜRK BATI İLE HİÇ BİR İTTİFAKA GİRMEMİŞTİR!.. Çünkü BATI'yı insafsız
SÖMÜRGECİ ve ZALİM görüyor; MAZLUM MİLLETLER'in BATI HEGOMONYASI'ndan
kurtulacağı günün hayalii kuruyordu. Peki, nasıl oldu da, böyle bir gaflete
düştü?..
ATATÜRK, "MUASIR MEDENİYET"i BATI'da gördüğü için, ve bir dönem KÜLTÜR,
MEDENİYET ve TEKNOLOJİ'yi AYNI telakki ettiği için; BATI özelliklerini almamız
gerektiğini düşünenlere uymuştur. Bizce hatası buradadır.
ATATÜRK bu konuda saf davranmıştır. Eğer yaşayıp 2. Dünya Harbi'ni görseydi,
BATICI uygulamalardan hemen vazgeçerdi. Almanlar'ın Polonya'da yaktığı
insanları, İtalyanlar'ın Habeşistan'da yaptıklarını, Ruslar'ın Almanlar'a
ettiğini ve atom bombasının japonya'da öldürdüğü masum insanları görseydi,
ATATÜRK BATI'nın MUASIR MEDENİYET'in değil, sadece TEKNOLOJİ'nin merkezi
olduğunu görür, KÜLTÜR ve MEDENİYET'imize el değmesine izin vermezdi. Zaten
1920'lerden beri hep ŞARK'ı savunmuştur.
Burada enteresan bir nokta vardır. Terakkiperver Fırka, Serbest Fırka ve
Demokrat Partı hareketi de hiç bir zaman ATATÜRK'e karşı değil, hep İSMET
PAŞA'ya karşı olmuştur!..TBMM de, halk ta 1921'den beri İSMET PAŞA'yı sevmez!
(Bakınız: ATATÜRK hayata gözlerini yumduğunda, TÜRKİYE ağlamayın
yoktur. Ama İSMET PAŞA
ilk hilesiz seçimde silinir gider!.. Kemal Tahir'in tabiri ile "milletin aydını
okumuşu hep egemen olmuştur halk üzerinde 1950'lere kadar...1950 yılı halkın
aydını sırtında taşımaktan kurtulduğu yeni bir sürecin başlangıcıdır!"
Silkinip atılan İSMET PAŞA'dır!.. Ama İSMET PAŞA rahat durmaz. Kemal Tahir'e
göre "27 Mayıs Hareketi, aydın egemenliğinin yeni baştan kurulmak istenmesidir."
Bu sefer halk İSMET PAŞA'dan kurtulmak için SÜLEYMAN DEMİREL'i destekler!..Ta
ki, o da BATICILIK ÇARKI'na kapılıncaya kadar!..
Dikkat edilirse, SÜLEYMAN DEMİREL'in de, TURGUT ÖZAL'ın da, TANSU ÇİLLER'in
de yıldızının parlaması ve birden yükselmeleri hep MİLLİYETÇİ ve HALKÇI
görünmelerine bağlıdır. Halbuki, karşılarında daima HALKÇI okunu parti
bayrağında taşıyan bir CHP, bir SHP vardır!.. Ama onlar bizim halkımızı İSMET
PAŞA'yı hatırlattığı için iktidara gelemezler.
Halkımız bu partiden, sadece İSMET PAŞA'yı başkanlıktan deviren BÜLENT
ECEVİT'i isteyerek iktidara getirmiştir!.. Oğul İnönü, Karayalçın, Baykal gibiler
hep mecburiyetten seçilmiştir. Öteki liderler ise MİLLİYETÇİLİK'ten,
HALKÇILIK'tan kopup BATICILIK yaptığı zaman bütün popülaritelerini kaybetmişler,
kendi paçalarını kurtarmayı DEVLET'i idare eden BAŞBAKANLIK makamını bırakıp
halk'a rağmen CUMHURBAŞKANI olmakta görmüşlerdir!..
Kısacası, bütün aksi iddialara rağmen, TÜRK İNSANI ATATÜRK'ü BATICI görmez.
Onu VATAN'ı, MİLLET'i ve İSLAM'ı kurtaran bir EVLİYA gibi görür. CUMHURİYET
döneminin bütün hatalarının İSMET PAŞA'dan kaynaklandığına inanır ve onu günahı
kadar bile sevmez!.. Bunda da haksız değildir.
(3)- Kemal Tahir'in saydığı farklılıklar DEVLET SİSTEMİ, MÜLKİYET ANLAYIŞI,
SINIFLAR...DOĞU toplumlarında "sınıf ve feodalizm yok" der, ama biz iki toplumun
bunun dışında olduğuna inanıyoruz. Katı KAST sisteminden vazgeçmiyen Hindular ve
feodal Japonlar... Zaten Japonya'nın BATI benzeri sömürgeci zengin bir ülke
olmasının altında bu özellik yatar.
(4)- Bizce Özal'a seçim kaybettirip Cumhurbaşkanlığına kaçmasına sebep olan
hatası bu idi. "DEVLET'e baba demeyin, sonra alır
sopayı döver" demesi de, PTT, Elektrik İdaresi,
Petrol Ofis gibi kurumların vatandaşı kazıklamaya başlaması da ona karşı bir
antipati uyandırmıştır. TÜRK halkı DEVLET'i baba yapmıyanları hep dışlayacaktır!
Bu, OĞUZ GELENEĞİ'dir.
Kemal Tahir DEVLET'in İLERİCİ, muhaliflerinin de GERİCİ olduğu düşüncesini şu
örnekler ile destekler:
-"İttihat ve Terakki "özgürlük" bayrağı ile
gelmiştir. Ama özgürlüğü zincire vurdurmuştur. Karşısındaki Hürriyet ve İtilaf,
İttihatçıların düşürdüğü "özgürlük" bayrağını ele almayı düşünmediler. Tersine
geri ve muhafazakâr bir parti haline geldiler."
"Bu her zaman bizde böyle olmuştur. Her şey DEVLET'ten beklendiği için,
DEVLET bir yerde hep ileri gitmeye mecbur kalmıştır. Muhalifler, hep halkla
beraber olmak zorunda kaldılar. Halk ta asırlardır geri kalmış olduğu için, onu
temsil eden partiler de bazen çağın gerisine düştüler. Bu yüzden Hürriyet ve
İtilaf Devlet'i hiç temsil edemedi."
" Halk Partisi de DEVLET'i temsil için kurulmuş bir parti idi. Yıpratıldığı
için MUSTAFA KEMAL Serbest Fırka'yı kurdurttu. Ne gariptir ki, Serbest Fırka
muhalefet ettiği halde geri kaldı. Çünkü Halk Partisi DEVLET'i temsil ediyordu.
Serbest Fırka halkı temsil etmek durumunda kaldı, geri fikirlere tutunarak
halkın karşısına çıktı. Tıpkı İttihatçıların karşısındaki İtilafçılar gibi..."
"Kâzım Karabekir Paşa'nın partisi de aynı kaderi paylaşmıştır. Bayar'ın
Demokrat Parti'si de bu çizginin dışına çıkamamıştır."
"Bunun sebebi TÜRK toplumunun DEVLET'siz yapamamasıdır. Başka ülkelerde ve
milletlerde devlet olmayabilir belki. Toplum bir süre için bunun ihtiyacını
duymaz. Ama bizde DEVLET şarttır. Çünkü DEVLET bizde HER ŞEY
demektir!" (5)- Özal neredeyse böyle canavar nitelikli bir
nesil yetiştirmeye muvaffak oluyordu!.. İşte onun için biz kendisini lanetle
anarız. İnsanları "sırdaş hesap", banker, faiz, "hayali ihracat", "köşe dönmece"
ile sarhoş edip, açlıktan şikayet edenlere "benim memurum işini bilir" diye
rüşveti care gösterdiği; işadamlarını, devlet dairelerini lüks tüketime
alıştırıp toplumun ahlakını bozduğu için onu asla affetmeyiz. Ahirette iki
elimiz yakasındadır.
Aslında ATATÜRK, İZMİR İKTİSAT KONGRESİ'nde ve 1924 Anayasası'nda LİBERAL
sistemi benimsemiş, yabancı zenginler yerine yerli zenginler yaratarak ülkeyi
refaha kavuşturabileceğini düşünmüştü. Bu yaklaşımında Özal gibi cin fikirli
değil, samimi idi.
Ancak sonraları çevresindekilerin suistimalleri onu bu düşünceden
uzaklaştırmış, hele 1929 EKONOMİK BUHRANI'ndan sonra DEVLETÇİLİK yaklaşımının
hem KAPİTALİZM'in, hem de KOMÜNİZM'in tek alternatifi olduğu sonucuna varmıştı.
Bizce DEVLETÇİLİK, OĞUZ TÖRESİ'dir... Vazgeçilmez!..
Ama DEVLETÇİLİK gayrımilli şef İsmet Paşa zamanında yozlaşmış, atıllaşmış,
halkı ezer hale gelmiş; böylece MENDERES'in LİBERAL görüşü tekrar ısıtıp ortaya
çıkarmasına sebep olmuştur.
LİBERAL sistemin yarattığı problemler arttıkça, "daha fazla liberalizm"in
çözüm olacağı düşünülmüş, DEMİREL, ÖZAL ve ÇİLLER hep bu iddialarla iktidara
gelmişlerdir.
Sonuç ortadadır. Kanser, "daha fazla kanser"le tedavi olmaz! Çare kanserli
hücreyi kesip atmaktır. BATI tarzı KAPİTALİZM ve onun alternatifi SOSYALİZM,
bize uymaz. Çünkü ne burjuva, ne işçi sınıfı vardır. İşçinin temsilcisi
sendikacı bile bugün ufak çapta bir işadamı kadar zengindir!.. Çare (6)- Bu uyarı da solcularadır. Kemal Tahir Bu sözleri 1966 yılında
söylemiş... Yani fenersiz yakalanan Rusya'nın çökmesinden 25 yıl önce!..Kendi
milletinin özelliklerini tanımadan ister BATI'dan, ister DOĞU'dan hiç bir
"ithal" çözüm gerçek çare olamaz!
(7)- Bizi haremlere kadın kapatmakla suçlayana BATILILAR'ın 1500 yıl
yaşadıkları bu FEODALİTE kuralları öyle berbattı ki, Kemal Tahir bile hepsini
alamamış. Mesela KÖLE statüsündeki köylünün evlenmesi boşanması KANUNEN FEODAL
LORD'un müsaadesine bağlıydı. Gelinin ilk gece hakkı onundu!... Hiç kimse FEODAL
LORD'un izni olmadan oturduğu yeri, yaptığı işi değiştiremezdi. Hele başka bir
FEODAL'e kaçıp sığınamazdı... Özellikle Ortaçağ BATI'da ve JAPONYA'da bu düzen
içinde geçmiştir.
(8)- Kemal Tahir burada KİLİSE mensubu RUHBAN sınıfının da serbest hareket
edebilen sınıf olduğunu belirtmeyi unutmuş. Aslında Sanat erbabı kesim KÖLELER
arasından çıkmış ve zaman içinde biraz daha rahat davranma hakkını elde
etmiştir. Bunlara "serbest hareket eden meslek erbabı" denirdi, Farmasonluk (Free
Masonry) bu uygulamadan doğmuş, serbest davranmak isteyen aydınların esnaf
localarına kapılanmaları ve onları ele geçirmeleri sonucu gelişmiştir.
(9)- Bizim şaşkın DEMİREL, sık sık "mülkiyet hakkı kutsaldır" derdi. BATI'dan
kopya ettiği bu ifade ile, HIRİSTİYANLIK propogandası yaptığını düşünmezdi!..
ALLAH bilir, hâlâ da farkında değildir...
Kemal Tahir BATI'da mallarını halka kaptırmak istemeyen papazların böyle bir
kavram uydurduğunu söyler ki, doğrudur.
Peki, İSLAM'da durum nedir?..Her kim olursan ol,sahip olduğun HERŞEY ancak ALLAH'a
aittir, sana ise EMANET'tir. Ne demiş YUNUS?..
Biz insanları KÖLE yapan, KÖLE tutan bir toplum değiliz ki!.. Biz KÖLELER'i
hükümdar karısı, sadrazam yapan bir kültürden geliyoruz! Onlara sadece HÜRRİYET
değil, MAKAM, MEVKİ, İTİBAR vermişiz. Şimdi kalkacağız da, "insan hakları"nı
insanları sabun yapan bir toplumdan öğreneceğiz!.. Hiç olur mu?..
(11)- Kemal Tahir'in naklettiği prensip "YERDE
GÖKTE NE VARSA ALLAH'INDIR!" ayetine
dayanmaktadır. Bu kuralın bütün dinlerde olduğu da doğrudur. Kemal Tahir'in
belki bilmediği husus, şimdiki Hıristiyanlığın HZ. İSA'ya değil; dini dejenere
eden PAUL'un uyduruk kurallarına dayanmasıdır. Thomas A'quin'in (1225-1274)
bunları bir ölçüde değiştirmiş olması, esas noktalardaki çarpıklığı
giderememiştir.
(12)- Dikkat edilirse Kemal Tahir bu gelişmeye MEDENİYET demiyor! BATI
tanımına, Avrupa'dan gidenlerin oluşturduğu Amerika da dahildir. Başarılarının
temelinde "kendinden başkasına ACIMASIZ" olmak yatar. Biz bunu hiç bir zaman
yapamadık!.. O yüzden kalkınamayışımızın sebeplerini TÜRKLER'in "aptal iptidai,
beceriksiz" olmalarına bağlıyanlar, bizim hiç bir zaman BAŞKALARININ SIRTINA
BASARAK yükselmediğimizi bilmiyenlerdir!
(13)- Nitekim burada Kemal Tahir OSMANLI'nın neden geri kaldığını, neden
"çağa ayak uyduramadığını" çok güzel bir şekilde açıklamış. Hemen sonraki
paragrafta da yıkılmasının sebebini; geri kaldığını görünce, "BATI'ya benzeyerek kurtulmaya çalışması" olarak göstermiş.
Doğru mu, değil mi?.. Biz deriz ki, tesbit kolay!.. OSMANLI 1683-1838 arası
mı daha fazla toprak kaybetti, ekonomisi bozuldu?.. Yoksa 1938-1856, 1856-1878,
1908-1918 dönemlerinde mi?..
1683-1838 arası 155 yıldır, kayıp azdır, tek tük BATILILAŞMA girişimi vardır,
ama bunlar dahi önemli kayıplara yol açmıştır. Mesela 2. Mahmud'un yeniçeriliği
kaldırıp BATI tarzı ordu kurması Mısır ordusunun Kütahya'ya dayanmasına, Rus
Donanması'nın gelip asker çıkartmasına ve OSMANLI'yı himayesine almasına sebep
olmuştur.
1838-1856 Tanzimat, 1856-1878 İslahat ve 1. Meşrutiyet, 1908-1918 de 2.
Meşrutiyet dönemleridir. Her biri bir öncekinden "daha fazla BATILI OLMA"
teşebbüsüdür. Ve her birinde bir öncekinden daha büyük harpler, ekonomik
felaketler, borçlar, muazzam insan ve toprak kaybı vardır.
Atladığımız 1978-1908 yılları ise 2. ABDÜLHAMİD'in BATI ve RUSYA ile
sürdürdüğü "birbiriyle tokuşturma" politikası sayesinde sakin ve kayıpsız
geçmiş, ekonomik durum düzelmiş, borçlar azalmış, eğitim faaliyetleri artmıştır.
Bu dönemde BATICILIK değil, OSMANLILIK ve İSLAM hakimdi.
Bu politika öyle etkili idi ki, Japon İmparatoru halkına yön verebilmek için
İSLAM dinini benimsemeyi düşünmüş ve ABDÜLHAMİD'den din adamları istemişti!..
Delilimiz kesindir!... Kimse karşı çıkamaz, aksini ispat edemez!... Ancak
şimdiye kadar hiç vurgulanmadığı için, bir kere daha okunması ve incelenmesi
yerinde olur. Yüce TANRI gerçekten OSMANLI'yı gaddar BATI'ya benzemeye çalıştığı
için cezalandırmıştır. Çünkü KAŞGARLI MAHMUD'un dediği gibi "TANRI TÜRK'Ü, İNSANLIĞI ŞERİRLERDEN KURTARSIN DİYE" yaratmıştır!.. Bu görevi yerine getirmeyen TÜRK DEVLETİ yaşayamaz!..
TÜRK'ün görevi BATI'yı taklit değil; BATI'yı adam etmek, olmadığı takdirde YOK
etmektir!.. Bu TÜRK'ÜN 1000 YILLIK GÖREVİ'dir!..Ta ilk HAÇLI SEFERİ'nden beri!..
(14)- Nur olasın Kemal Tahir!.. Bunları sen 1966'da söylemişsin, biz hâlâ
"demokratikleşme"ye uğraşıyor, üstelik bunu şimdiye kadar yapmamış olmamızı,
"toplumumuzun ayıbı" olarak görüyoruz!..
Bre, ne ayıbı!.. Bu toplum 200 yıdır bATICI hainlerin bütün çabalarına,
BATILILAR'ın bütün bastırmalarına rağmen boyun eğmemiş!.. Bu, ŞEREFTİR, ŞEREF!..
Her şeyde olduğu gibi TÜRK MİLLETİ'nin bunda da eşi benzeri yok!..
Ne demişti MEHMET AKİF merhum, biraz değiştirip tekrarlıyalım:
Yalnız bir hususu itiraf etmek gerek. OSMANLI üst tabakasının BATI
HAYRANLIĞI, İSTANBUL HALKI'nın aile yapısını bozmuş, CUMHURİYET DÖNEMİ'nde bu
bozulma diğer büyük şehirlere de yansımıştır. ANADOLU İNSANI'nın aile yapısı
hâlâ sağlamdır. ORTA ASYA TÜRKÜ'nün aile yapısı hala güçlüdür. Ancak EKONOMİ'ye
de, MEDYA'ya, DEVLET'e de dejenere şehir kültürlü kişiler hakim olduğu için;
onları BATI'ya göndersek te, bize sadece "blucin", Amerikan traşı, jikletli
yavşak bir ağızla geri dönüyorlar.
(16)- Ayrıca Kanunsuz Süleyman Timar sistemini bozmuş, yakınlarına TOPRAK
MÜLKİYETİ vermiştir. Yeniçeri (paralı asker) sayısı onun döneminde artmaya
başlamış, SİPAHİ OCAĞI ihmal edilmişti. Bu iki olay Anadolu'nun kısa sürede
ihmale uğramasına, isyanlara, sefalet ve felakete yol açmıştı.
Bu adam yediği haltlar yetmiyormuş gibi, Roksena adlı bir Rus dilbere kapılıp
arsan gibi oğlu MUSTAFA'yı boğdurtmuş, saltanatın sarhoş Selim'e kalmasına sebep
olmuştur.
Biz, giyim kuşama düşkünlüğü yüzünden rahmetli babası YAVUZ SULTAN SELİM
tarafından, "Oğlum, anana bir şey bırakmamışsın!" diye azarlanmış olan bu herifi
hiç affetmeyiz... Ahırette, bulursak, iki elimiz yakasındadır.
(17)- YILDIRIM BAYEZİD, önce İSTANBUL'u almak, sonra ROMA üzerine yürümek
istiyordu. Eğer İSTANBUL KUŞATMASI sırasında (1402) Timur ANADOLU'ya gelmeseydi,
biz belki İSTANBUL'a 50 yıl önce girmiş olacak, belki de ROMA'ya uzanıp
HIRİSTİYAN BATI'nın fesadını o tarihte kurutacaktık. Olmadı. (Bu yüzden Kemal
Tahir Timur'u "BATI'ya hizmetle" suçlar. Bu açıdan türünün ilk örneğidir.)
Aynı ÜLKÜ, İSTANBUL'u alan FATİH SULTAN MEHMED'in de hiç aklından çıkmamış,
İtalya sahillerindeki OTRANTO'yu fethettirmiş, ama son seferinde esrarengiz bir
şekilde ölmüştür. (1481)
Ne var ki, onun ROMA'YI FETHETME ÜLKÜ'sü, KIZILELMA şifre adıyla yüzlerce yıl
TÜRKLER arasında yaşamıştır.
Bizim hedefimiz AB değil; KIZILELMA'dır!.. Biz AVRUPA BİRLİĞİ'ne değil;
girersek ROMA'ya gireriz. Orada TÜRKLER, MÜSLÜMANLAR, MAZLUM MİLLETLER aleyhine
tezgahlanan oyunlara son vermek, DÜNYAYA, İNSANLIĞA HUZUR VE REFAH GETİRMEK
İÇİN!..
(18)-"AKLIN YOLU BİRDİR" sözünü hatırlatıyor Erich Fromm. Kemal Tahir'le aynı şeyleri
söylemişler, FEODALİTE, HÜRRİYET, ENDÜSTRİ hakkında.
(19)- Albert Schweitzer, mutluluğu BATI ZİHNİYETİ'nin dışında bulmuş bir
KÂMİL İNSAN'dır. 45 yaşından sonra, karısının ölümü üzerine TIP tahsili yapmış,
DOKTOR olmuş, sonra AFRİKA'ya gidip BATILILAR'ın kanlarını emip BİR DERİ BİR
KEMİK bıraktıkları insanları tedavi ile uğraşmıştır, yıllarca!.. Kendisini
rahmetle anarız.
Öte yandan ÇOK KESİN olarak belirtelim ki, ister SEMAVİ olsun, ister İPTİDAİ,
HİÇ BİR DİN BENCİLLİK, ŞAHSİ MENFAAT, FERDİYETÇİLİK gibi kavramlarla TEKÂMÜL
olacağını söylemez. Aksine bunlardan kurtulmadıkça GERÇEK İLERLEME ve MUTLULUK
olmayacağını belirtir. Guenon'un dediği gibi, Atistippus'dan başka bütün
FEYLEZOFLAR da böyle düşünür.
Şu halde BATI ZİHNİYETİ, ne bir DİN'in ne de sağlam bir FELSEFE'nin İNSANİ
ESASLARI'na dayanmaktadır. BATI ZİHNİYETİ tepelenmesi gereken SAPIK bir DÜŞÜNCE
ve HAYAT TARZI'dır. Ona kapılanlar, tıpkı UYUŞTURUCU MÜPTELÂLARI gibi kendi
felaketlerini hazırlamış olurlar.
AHLAKLI, BİLGİLİ, ÇALIŞKAN, FEDAKÂR fertlerden oluşan bir TOPLUM yaratmayı
amaçlar. Bunun bilinen adı KAMİL İNSAN'dır. Ancak KAMİL İNSANLAR bir topluma yön
verebilirler. Ancak onlar başta olursa, bir ülke ileri gidebilir. MEDENİYET
ancak onlarla sağlanabilir.
(20)- Şimdi gördünüz mü bizim politikacı ve "aydın"larımızın ne kadar GERİCİ
olduğunu?.. FERDİYETÇİLİK anlayışının mutlululuk getirmediği ortaya çıkmış ama,
onlar hala 19 asrın bu inancına sıkı sıkı sarılıyorlar!.. Hem de MÜSLÜMAN
mahallesinde salyangoz satarak!
Neden mi?.. Çünkü bizde "sadece KENDİNE MÜSLÜMAN" diye bir tabir vardır. Bir
insanın İSLAM'ın bütün şartlarını yerine getirse de, BAŞKALARINA HAYRI
DOKUNMADIKÇA, MAKBUL OLMAYACAĞINI kasteder.
FERDİYETÇİLİK, BİREYCİLİK, BENCİLLİK, HEDONİZM, EGOİZM, HÜMANİZM, İNSAN HAKLARI,
KİŞİ ÖZGÜRLÜKLERİ, GLOBALİZM, KÜRESELLEŞME neticede hep aynı
kapıya çıkar. FERD'i TOPLUM'un ve DEVLET'in üzerine çıkardınız mı, üçünden de
hayır gelmez. İnsanlar kendi menfaatleri için birbirlerinin gırtlağına sarılır,
bütün mukaddes değerlerini satılığa çıkarırlar.
(21)- Burada 60 yıl önce ATATÜRK'ün YURTTA SULH, CİHANDA SULH üzerine
söylediklerini hatırlamamak mümkün değil:
İNSANLIĞIN BÜTÜNÜNÜN REFAHI, AÇLIK VE BASKININ
YERİNE GEÇMELİDİR!.. Dünya vatandaşları KISKANÇLIK, AÇGÖZLÜLÜK VE KİNDEN
UZAKLAŞACAK şekilde eğitilmelidir!
İNSAN, mensup olduğu milletin varlığını ve mutluluğunu düşündüğü kadar, BÜTÜN
DÜNYA MİLLETLERİNİN HUZUR VE REFAHINI DÜŞÜNMELİ!.. Kendi milletinin saadetine ne
kadar değer verirse, BÜTÜN DÜNYA MİLLETLERİNİN MUTLULUĞUNA HİZMET ETMEYE DE
ELİNDEN GELDİĞİ KADAR ÇALIŞMALIDIR!..
DÜNYA MİLLETLERİ ARASINDA SÜKUN, HUZUR VE İYİ GEÇİM OLMAZSA, BİR MİLLET
KENDİSİ İÇİN NE YAPARSA YAPSIN; HUZURDAN MAHRUMDUR! Gördünüz mü?.. Açları
doyurma, susuzları suya kavuşturma, evsizleri barındırma, hustaları tedavi ettirme,
cahilleri okutma, mazlumu zalimlerden ve canilerden korumadan daha önemli İNSAN
HAKLARI olabilir mi?.. Bakın bakalım, İNSAN HAKLARI, KİŞİ ÖZGÜRLÜKLERİ diye
ortalığı toza dumana boğan BATILILAR, ve onların DOĞU
ülkelerindeki borazanları hiç bunlardan bahsediyorlar mı?.. Onlar SUÇLULAR'ı korurlar!..
Bakın bakalım, KÜRESELLEŞME'den söz edenler, ATATÜRK gibi fakir ülkelerin gerçek
sıkıntılarını gidermeyi mi düşünüyor, yoksa onlara tapon mal satmayı, baskı altına
alıp kaynaklarına el koymayı mı?
Biz deriz ki, ENDÜSTRİ DEVRİMİ'nden beri dünyada
SAVAŞ, AÇLIK, SÖMÜRÜ ve SEFALET'in artmasının sebebi işte bu AÇGÖZLÜLÜK ve
SONSUZ MÜLKİYET hırsıdır. Kaynağı BATI'dır. 19. Asrın başından beri bu sebepten
ölen insanların sayısı, dünya yaratıldığından beri ölen insan sayısından
fazladır. Aynı şekilde açlık çekenlerin, fuhşa düşenlerin, köle düzeyinde
yaşıyanların sayısı da dünya yaratıldığından beri bu şartlarda yaşıyanlardan
daha fazladır!..
Bu durumu düzeltmek için şu anda BATI'nın elinde bulunan BİLİM ve
TEKNOLOJİ'yi çekip almak, ve onları ızdırap içinde kıvranan insanlar için
kullanmak gerekir. Bunu da ancak TÜRKLER yapabilir. TÜRKLER dünyada kendileri
ile birlikte başkalarının mutluluğunu isteyen, bundan haz alan tek millettir!
(22)- Şimdi sadece PAZAR EKONOMİSİ makyajlı KAPİTALİZM'e inanıyorlar!..
Halbuki İSMET BOZDAĞ, daha 1975 yılında ÜÇÜNCÜ ÇÖZÜM adında bir kitap yazmıştı.
Bu kitap başka dillere de çevrilmişti. Kitap SOSYALİZM ve KAPİTALİZM'den başka
çare, çıkar yol yokmuş gibi uyutulan insanımıza ve dünyaya, bizim
alternatifimizi teklif ediyordu. OĞUZ TÖRESİ'nden gelen geleneklerimiz, İSLAM
inancından kaynaklanan prensiplerimiz geçmişte olduğu gibi bugün de ŞARTLARA
UYGUN bir SİSTEM oluşturabilirdi. Bu teklif hâlâ da tek ÇIKAR YOL'dur.
Biz ATATÜRKÇÜLÜK yazımızın çeşitli bölüm ve eklerinde işte bu SİSTEM'i
işledik. Bunu kendimize mal etmiyoruz. Ta OĞUZ HAN'dan gelen HZ. MUHAMMED'den
ilham alan ve ATATÜRK'ün yakın tarih tecrübeleriyle mükemmele yaklaşan bu
sisteme, pek çok insanın katkısı olmuştur. Bu sistem
> İÇİNDEKİLER< > BATI DENEN BİLİNMEZ - AÇIKLAMALAR 2 HİL"AFET MESELESİ <T><
HANİ BUNUN İLK SAHİBİ?..
HANGİ ÇILGIN BENİ "DEMOKRATİK"LEŞTİRECEKMİŞ, ŞAŞARIM!..