DOĞU ANADOLU'NUN TÜRKLÜĞÜ


OKURLARLA SOHBET - MEKTUPLAR

Bir süredir sitemizi ziyaret eden eden okurlardan mektuplar alıyoruz. Maalesef yazılarımızın tümünün nete çıkması, belgeler, haritalar tamamlanmadığı için tek tek cevap vermeye vakit bulamadık.

Öte yandan mektupların çoğunun herkesi ilgilendiren yönleri bulunduğunu gördük. Bu yüzden içerdikleri bilgileri ve cevaplarımızı sizin de okumanızı istedik.

Mektuplarda isim vermiyeceğiz. Ancak yazanların kendilerinin anlıyabileceği rumuz, tarih veya yer belirteceğiz.

Mektuplara geçmeden önce bir kere daha belirtelim ki, amacımız kendini Kürt kökenli bilen kişileri küçümsemek, ayıplamak değil. Sadece bundan hareket ederek insanımızı ve ülkemizi bölmek isteyenlerin öne sürdükleri bahanelerin yersizliğini ortaya koymaktır.

Başlıyoruz:

-- 10.4.1999 , S. K.

SELAMLAR BANA MÜMKÜNSE BANA XIII. VE XIV. YY.DA ANADOLU'DA KURULAN BEYLİKLER HAKKINDA BİLGİ VEYA BU KONUYU ANLATAN BİR ADRES VERMENİZ MÜMKÜN MÜ?

CEVAP:

Elimizde kurulmuş 200 küsur TÜRK devletinin adı ve tarihleri var... Bunu kısa bir süre sonra nete çıkarmak istiyoruz. Anadolu Beylikleri'nin adlarını ve kısa tarihlerini Türk Tarih Kurumu yayınlarından olan Osmanlı Tarihi'nin ilk ciltlerinde bulabilirsiniz. Ayrıca tüm Türk tarihini anlatan Rıza Nur'un TÜRK TARİHİ eserinde bulabilirsiniz. Prof. Ali Sevim ve Prof. Yaşar Yücel'in 4 ciltlik TÜRKİYE TARİHİ'nde de Anadolu Beylikleri ile geniş bilgi var. Bu da T.T.Kurumu yayınlarından.

***

-- 14.5.1999 - qq

Kendi aptallığını gözler önüne sermişsin. "Görgüsüz" olarak adlandırdığın insanlar ne zaman kendi dillerini konuşma fırsatı buldular ki, senin gibi görgüsüz AYILAR onların Kürtçe konuşmadığını okumadığını söylüyor. İnsanların kendi dillerini konuşmanın yadırgandığı bir ülkede ki senin gibi Danalar da ancak bu kadarını görebilir.

CEVAP:

Biz "kürtlük" kavramının dağda göçebe yaşamaktan kaynaklandığını belirttik. Bu kişilerin şehirlere göç edince düştükleri durumu dile getirdik. Aynı tarz bir durum Osmanlı döneminde yerleşik şehirli halka Osmanlı, göçebe halka Türk (veya Türkmen) denmesiyle de ortaya çıkmıştır. Bilindiği gibi Oğuzlar müslüman olunca Türkmen adını aldılar. Anadolu'ya yerleşince Selçuklu oldular. Sonra Osmanlı adını aldılar. Türkmen için Oğuz olarak kalmak gerilik sayılırdı. Selçuklu ve Osmanlı için de göçebe Türkmen olmak gerilik sayıldı. Yoksa Osmanlı Türk kavramını küçümsememiştir. Sadece onu göçebe aşiretler için kullanmıştır. Aynı şekilde "kürt" adı da dağlı göçebe için geçer. Bugünkü göçebe halka biz "gecekondu halkı" diyoruz, ve onlar şehir hayatına adapte oluncaya kadar da farklı görülmeye devam ediyor.

Kürtçe’nin yasaklandığı iddiası, sadece Cumhuriyet dönemi ile alâkalıdır. Bu 75 yıllık dönemde uygulanan da "Kürtçe yasağı" değil, "Türkçe resmi dildir" uygulamasıdır. Yani hiç kimsenin evinde, köyünde, sokakta Kürtçe konuşması, hatta bu dilde kaset, kitap yayınlaması yasaklanmamıştır. Bunun en açık örneği Kawa, Deng gibi kürt ayırımcı dergilerin kapak sayfalarını bile Kürtçe basabilmeleridir. Ayrıca Mem u Zin adlı bir Kürtçe film bile yapılmıştır.

Öte yandan, Kürt ayırımcıların iddiası, Kürtlerin 4000 yıllık bir tarihi olduğu şeklindedir. Ta M.Ö.2000’lere, Kardular'a, Gutiler'e, Mitanniler'e, Medler'e kadar indirilen bu sahte tarih Cemşid Bender tarafından büyük "Kürt dilininin Pers kralı Sirus tarafından çalınıp bir İran edebiyatı haline getirildiği" iddiasıyla zirveye çıkar!.. Şimdi bu koca dil 4000 yıl içinde kullanma fırsatı olmadıysa, nasıl gelişmiş?.. Geliştiyse, hangi dönemlerde kullanma fırsatı olmamış, açıklamak gerekir. Selçuklu mu yasaklamış, Osmanlı mı yasaklamış?.. Asurlular mı, Persler mi yasaklamış?..

Diyelim, dil varmış ta, yasaklanmış… Şimdi Amerika’da, İngiltere’de, Fransa’da Kürt Enstitüleri var… Neden bu dili yasaklardan kurtarıp hiç değilse yurt dışında diriltememişler?..

Böyle bir şey imkânsız, denemez. Çünkü Yahudiler 2000 yıl süreyle hiç kullanılmamış, tamamen kaybolmuş İbranca’yı dirilttler. Böyle bir güçlü Kürt dili olsaydı, değil 75 yıl, 750 yıl, 2000 yasaklanmış olsa da günümüzde diriltmek mümkün olurdu.

Son sözümüz, Kürtlerin gerçek dili, Oğuz lehçesi Türkçe’dir. Aynı şive ile Azerbeycan’da, Türkmenistan’da, Irak’ta, İran Azerbeycanı’nda ve Orta Asya’da kullanılır. Kürtçe sayılan bütün diller sadece Arapça, Farsça, Türkçe karışımı birer ağızdır. Türk Dil Kurumu bütün Doğu Anadolu ağızlarını yayınlamıştır. İncelenirse, görülür ki, "kürtçe"nin temeli Ziya Gökalp'in belirttiği gibi Oğuz-Azerbeycan lehçesidir.

***

-- 20.5.1999 , E.E.

Sayfanızı inceledim, gerçekden güzel. Acaba Babil Kulesi hakkında bilginiz var mı? Trabzon bölgesinde olabilir mi?

CEVAP:

Tevrat'ta ve Tarih'te geçen Babil Kulesi, Babil'dedir. Yani şimdiki Irak'tadır. Aslında o bölge 1000 yıldır Türk bölgesidir. Maalesef İngilizler'in kalleşliği sonucu elimizden çıkmıştır.

Trabzon'da olması iddiasına gelince, bunun Fener Patriği Bartalemos'un Rum papazlar ile Trabzon'u "Pontus" ilan etmeye kalkışması ile ilgisi vardır. Batılılar, kendi soylarının Sami ve Yafetik ırktan çok sonra medeniyet sahnesine çıktığını örtmek için, Babil kulesini Pontus, yani aryan saydıkları bir bölgeye oturmak istemektedirler. Böylece hem oraya sahip çıkacaklar, hem de kendi tarihlerini geri götürebilecekler. Tamamı uydurmadır.

***

-- Sayın Türkkan,

Aslında ben Reha Oğuz Türkkan'ı internet sayfalarında aramaktaydım ama sizin soyadı benzerliğiniz ve tarihçi oluşunuz sizin beni sayın Türkkan'a ulaştırabileceğiniz izlenimini bırakmıştır. Sizden ricam,eğer mümkünse, sayın Reha Oğuz Türkkan'a ulaşabileceğim bir web sayfası veya e-maili varsa bana iletmenizdir. Saygılarımla.

CEVAP:

Maalesef aramızda soyadı benzerliği dışında bir irtibat olmadığı için, adresini bilmiyorum. Belki Türkiye veya Milli Gazete'den telefonla öğrenebilirsiniz. Tabii internette de ismini yazıp arayabilirsiniz.

***

-- 26.5.1999 , E.A.

selâmlar,

Web sayfalarınıza uğramış bulundum ve de atlıyarak da olsa çoğunu okudum. İlginç iddialarda bulunuyorsunuz. Ancak bu konuda ortaya koyduğunuz bazı fikirleri pek gerçekçi bulmadım. Eğilim durumlarını açıklığa kavuşturmak için şunu söyliyim ki: ne ben ne de eşim Kürt kökenliyiz. Ben Rumeli-Doğu Türkistan karışımı, eşim Siirt merkez (kesinlikle Kürd olmayan aileden) kökenliyiz.

Konuya geçeyim: Bence konuyu biraz abartıyorsunuz ve de çok taraflı yaklaşıyorsunuz. Eleştirilerim aşağıdadır:

* Diyorsunuz ki kürtçede fiil sondadır ve de bu aryan dillerine uymaz. Ancak Farsca, Urduca, Hintçe vs. gibi dillerde de bu böyle. Ayrıca kürtçe bazı bakımlardan Urdu veya Farscaya göre daha fazla aryan sayılıyor ( bu konuda uzman değilim. O yüzden tam bilmiyorum ama bir çok yerde böyle gördüm) Bunun sebebinin de bu iki dilin Türk-Mogol dillerinden çok fazla etkilenmiş olması gösteriliyor.

Men veya benzeri m ile başlıyan sözcük bütün bu dillerde "ben" olarak kullanılmakta. Sondaki "im " da Farsca'da da var. Dil olarak kürtçenin Türkçenin bir bozulmuşu olduğunu nasıl kanıtlayabiliyorsunuz?

* Kürtçede eski Türkçe kelimeler var diyorsunuz. Örnek gösterebilir misiniz?

* Şunu kabul ediyorum ki bugünki kürtler arasında çok fazla Türk var. Gerek aşiret bazında gerekse tarih sürecinde arada kaynamalar vs. vs. ile birçok eskiden Türk olan gruplar bugün kürt olarak yaşamaktadırlar. Ama bütün kürtlerin Türklerin değişimi sonucu oluştuğunu biraz abartılı buluyorum.

Bu mektubu yazmamın tek sebebi sizden bu konularda bir şeyler duymaktır. Kesinlikle yapıcı ve öğrenme amacı ile yazılmış bir yazıdır bu. Bu konu bana çok ilginç gelmekte ve de gerçekten bir bilmece halini almıştır. Çunku ortada sanırım çok ilginç durumlar vardır.

Cevap yazarsanız çok sevinirim. Selâmlar, Saygılar.

CEVAP:

Önce ilginize teşekkür ederiz. Öğrenme arzusu her türlü karmaşayı kaldıracak, bilmeceyi çözecek güçtedir.

Sizden ricam siteyi atlamadan okumanızdır. Çünkü sorularınızın büyük kısmının cevabını bulacaksınız. Meselâ uzun bir bozulmuş kelimeler listemiz var. Bunların bir kısmı sadece Kürtler arasında değil, Anadolu'da ve Orta Asya'da o haliyle kullanılıyor. Meselâ Pambuh-pamuk...

İkincisi "kürtçe" diye tek bir dil yok. Konuşanların birbirini anlıyamadığı 50 kadar ağız var. Bazan birbirine 5 km. uzaktaki 2 "kürt" köyü anlaşamıyor. Bunların çok yakından incelenmesi ve kelimelerin nasıl o hali aldığının ortaya çıkarılması gerekiyor. Yukarda belirttiğimiz gibi Türk Dil Kurumu'nun Doğu ve Güneydolu ağızları üzerine yaptığı yayınlar bu konuya ışık tutuyor. Tavsiye ederim, Erzincan Ağzı, Erzurum Ağzı, Elazığ Ağzı gibi tek tek il bazında yapılmış olan bu çalışmaları inceleyin. Ancak bu da yetmez. İlçelere, hatta köylere inmek gerek.

Sadece Kürtler değil, Anadolu'daki Türkler de pek çok boy, aşiret, oymak ve obanın karışmasından, hatta Rum, Ermeni, Yahudi, Arap ve Farslar, Romen, Sırp ile evlenme ile ortaya çıkmıştır. İşte bu sonuca biz "ANADOLU TÜRK'Ü" diyoruz. Ve Kürtlerin de bu karışımdan ayrı olmadığını dile getiriyoruz.

Ortaya attığımız hususları abartılı bulmanız normal. Çünkü Avrupalı "bilim" adamları ve kürt ayırımcılar işin içine efsane katınca, biz de efsaneler ve din kitaplarından örnekler vererek meseleye yaklaştık. Ama bunları tümüyle gözardı etmek te doğru olmaz.

Yazımızın başında söylediğimiz gibi aslında insanların atası birdir, dili de bir tek kökten çıkıp dallanıp budaklanmıştır.

Biz hiç bir soy, boy, aşiret, oymak farkını reddetmiyoruz. Sadece bunların kullanılıp insanımızın bölünmesine, Türkiye'den toprak koparılmasına karşı mücadele ediyoruz. Türkiye'de herkese eşit birer nüfus kâğıdı verilmiş iken, insanların kürt, Laz, Çerkez diye kendilerini ayırmaya çalışmalarının yanlışlığını ortaya koymaya çalışıyoruz. Bizden ayrılanların düştüğü felaketlerin (Filistin, Ürdün, Irak, Suriye, hatta Yemen, Libya, Mısır, Cezayir, Sudan) Türkiye'de tekrarlanmamasını istiyoruz. Bu ülkelerin halkları en az iki savaş daha yaşadılar, en az bir iç savaşta birbirlerini öldürdüler.

Urdu, Farsça gibi dillere gelince, fiilin sonda olması normaldir. İran son şah Rıza Pehlevi ve onun babasına gelinceye kadar Türklerin idaresinde idi. Urduca ise Cengiz torunlarından büyük Babür Şah'ın kurduğu Delhi imparatorluğu için sun'i olarak yaratılmış, Türkçe ile yöre dilleri karışımı bir dildir. Aslında ORDU dili demektir. Yani Babur Şah'ın askerlerinin konuştuğu dil!.. Hindistan 300 yıl Türk egemenliğinde kaldığı için o yöre dillerini etkilemesi normaldir.

Zaten söyledikleriniz, bizim dediğimizi doğruluyor. Kürtçe diye bir dil yok. Birbirini etkiliyen dillerin ortaya çıkardığı karmaşık bir yapı var. O yüzden de yazıya geçememiş.

Siteyi inceleyince, bazı yabancı bilim adamları ile bazı kürt ayırımcıların bile sonunda kürtlerin ârî olmadığı, kürtçe diye bir dil olmadığı sonucuna vardığını göreceksiniz.

***

-- 26.5.1999 , F.K. Ç.

Değerli Hocam,

Sitenizi okudum. Kürtler hk. görüşlerinize katılıyorum. Ama Sümer-Türk ilişkisinde çok fazla karanlık nokta var.

Sn.Bilge Umar hocamızın yaptığı araştırmalar ışığında size bazı ön bilgiler vermek ve sizi yönlendirmek istiyorum. İlk tarım ve insanlığın yerleşik düzene geçmesiyle paralel dil yetkinliğin artması sanal bir tarih olan M.Ö. 6-8000 olarak belirlenir. Benim şahsî görüşüm Hazar Denizi civarlarında bir yerde bir kavim veya i.q. derecesi yüksek biri tarım yapmayı başarmış, kavmini zamanının ötesine taşımış, böylece dil ve din ikilisi yozlaşma sürecini başatmıştır. Tüm yozlaşma sürecinde değişmeyen bazı noktalar var.

1.Coğrafi adlar

2.Dinsel özler (yaratıcıya olan hayranlık gibi)

3.Özel isimler

Buna göre =F6l=E7=FC olarak alacağımız şey nedir??? =D6l=E7=FCm=FCz Ma (toprak ana) tanrısına tapan ve o dili konuşan gruptur.

Önerme 1 :Bu kavimden bir çok kavim türemiş dil yozlaşmıştır.

Önerme 2 :Bugün bile kullandığımız kelimeler olabilir.

Her ikiside doğrudur.

Örnekler: Kaan ile Kenan arasında ilişki nedir? Ma dilinde KA baş, buna istinaden KUTSAL demektir. yani en büyük ulu lider Tanrı MA dır.KA onun kutsallığını ifade eder. Ma dilinde NAN veya NA ülke anlamındadır.

Dönüşüm 1=3D AGAMEMNON =3D aka ma nan =3D ma ülkesinin kutsal komutanı (Helence zannedilen bu kelimenin ne Helen dilinde ne de şimdiki Yunan dilinde bir anlamı yoktur) Dönüşüm 2 = 3D Farsi a-ka veya Türkçe ağa kelimeleri.

Buna göre ;

KA-AN = 3D ülkenin kutsal başı(lideri)

KE-NAN = 3D kutsal ülke (toprak)

Kenan Vadisi MUSA'nın kavmini götürmek istediği yerdir. Musevilere göre orası kutsal topraklardır ama Kenan özel isimdir ve, ne İbranî ne de semit dilinde anlamı yoktur.

Burda dikkat edilecek nokta Kenan aslen coğrafî bir isimdir ve Sümer yazıtlarında bile adı Kenan'dır. Demekki bölgeyi isimlendiren onlardan daha eski bir olgu vardır.

Ve bugün tümden varım ile daha eskiye ulaşabiliyoruz, zira hangi dili konuşursa konuşsun hiç bir kavmin göçü coğrafî isimleri değiştirmeye yetmez. Bir çok örnek verebilirim... Amacım sizi başka bir noktadan olaya bakmaya yönlendirmekti (belki bunlar bildiğiniz şeyler) Çalışmalarınızda başarılar. Saygılarımla,

CEVAP:

Verdiğiniz bilgiler için teşekkür ederim. Büyük kısmı benim sahamın dışında kaldığı için son derece yararlı oldu. Yalnız e-mail bazı Türkçe harfleri bozduğu için iki kelimeyi sökemedim.

Sitemizden göreceğiniz gibi, biz insanların da dillerin de başlangıçta bir olduğuna inanıyoruz ve tek heceli AGGĞĞ veya OĞĞĞ sesinden kelimelerin türediğini kabul ediyoruz. Bizi en çok şaşırtan husus, Hint-Avrupaî dillerdeki Father-peder kelimesinin eski Farsça'da PİTA yani Ural-Altay dillerindeki ATA'ya benzer olması idi... KAAN ve KENAN açıklamalarına da katılıyoruz.

Malesef Sümer, Elâm, Pelask, Etrüsk, Saka, Urartu gibi kavimlerin ırk meselesi uzun yıllar Avrupalılar tarafından çarpıtılmış, bizim bilim adamlarımız da onların dediklerini doğru kabul etmişlerdir. 100.000'den fazla kil tabletin Osmanlı topraklarından çalınıp götürülmesi, 4 ülkeye dağılmış olması Sümer ve Elam dilleri konusunu iyice bilmeceye dönüştürmüştür. Yazı konusu da ayrı bir muammadır. Sümer yazısı mı, Mısır hiyerolifleri mi önce tartışması hâlâ sürer. En önemlisi, değerli araştırmacı Kâzım Mirşan'ın çalışmalarını çok az bilen vardır. Bu zatın 15.000 yıllık duvar resimleri, tamgalar ile Göktürk alfabesi arasında kurduğu ilişkiyi ilerde nete çıkartacağız. İlginizi çekeceğinden eminiz.

***

-- 30.5.1999 , S.D , öğretmen

Sayın Hocam,

30.05.1999 tarihinde sayfanıza girdim, çok memnun oldum. Sizi keşfetmem bir tesadüf sonucu oldu. İnternet dünyasında yeni sayılırım. Tomarza ile ilgili bir araştırma yapıyordum. Super search bölümüne: "Tomarza" yazdım ve 42 tane sayfaya rastladım. O sayfaların içinde sizin de bölümünüz yer alıyordu. Bu sayfada ağırlıklı olarak Ermenilerin hazırladığı bölümler vardı. T.C. Kültür Bakanlığı’nın hazırladığı Kayseri ile ilgili sayfada da sadece bir kelime olarak geçiyordu Tomarza. Benim sizden isteğim bu konuda. Tomarza ve çevresindeki boylar ve bunların nerelerden geldiği ile ilgili daha ayrıntılı belge ve bilgilerin sizde olabileceğini düşündüm. Benim görev yaptığım köyde değişik kabileler var. Bunlar "Şarlıuşağı", "Osmanuşağı", "Karabekirli uşağı" diye geçen kabileler. Bunlardan kimisi "Maraş, Malatya ve Hatay"dan gelindiği üzerine söylentiler var. Fakat hiç kimse kesin olarak bilmiyor. Daha önceki tarihleri bilen de yok. Hocam bu konuda bana yardımcı olursanız çok memnun olurum. Saygılarımla.

CEVAP:

Önce hem ilginize teşekkür ederiz, hem de sizi kutlarız. Keşke her öğretmen görev yaptığı yerin tarihini, halkını, âdetlerini, müziğini, inançlarını incelese!.. Keşke her devlet memuru, hatta özel kuruluş elemanları sizin gibi davransa!.. Kısa zamanda pek çok gerçek ortaya çıkardı. Kendi insanımızı tanırdık. Atatürk, "aydınlarımızın Batı tarihini, Batı kültürünü, Batı âdetlerini bildiklerinden, ama kendi tarihini bilmediğinden, kendi insanını tanımadığı"ndan yakınır!..

İsteğinize gelince, maalesef elimizde özellikle Tomarza için derlenmiş bilgi yok. Çünkü sitemizin amacı Anadolu’daki Türk boy ve aşiretlerinin tüm tarihini vermek değil. Sadece Kürt, Laz, Çerkez ayırımcıların ve Batılı artniyetli sözde bilim adamlarının Anadolu’yu ve halkını Türk saymıyan iddialarına cevap vermektir.

Kayseri ili de bu bölücülükten nasibini almış, orasını bir Ermeni şehri sayan Amerikalılar 1880’lerde Talas ilçesinde bir yabancı okul açmışlardır. Esas amaçları Ermenileri organize edip Kapadokya dedikleri Kayseri-Kırşehir-Nevşehir yöresini bir Ermeni bölgesi haline getirmekti. Bu okul Cumhuriyet döneminde de "Talas Amerikan Koleji" olarak 1970’lere kadar faaliyet göstermiş, Türk öğrencilerden para alınırken Ermeni çocukları burslu okutulmuş, Kolej’in içindeki kilisede onlara Protestanlık aşılanmıştır. İnternet’te Tomarza hakkında daha çok Ermeniler'in yazı yazmasının sebebi de bu bölücülüğün hâlâ sürdüğünün delilidir. Araştırmalarınızda, Kayseri yöresinde Ermeniler'i kışkırtma faaliyeti üzerinde bilgi toplamanız da bizlere yararlı olacaktır.

Tomarza köylerindeki Türk boyları ve nereden geldikleri hususunda ise Türk Tarih ve Dil Kurumu yayınlarından yararlanabileceğinizi sanıyoruz.

EK CEVAP:

Özellikle Prof. Dr. Yusuf Halaçoğlu ekibinin Türkiye'deki 52.800 aşiret üzerine yaptığı çalışma yayınlanınca, sorunuzun cevabı ortaya çıkacaktır sanıyoruz.

***

Bütün mektup gönderenlere selâm ve sevgiler. Devam edecek!...

****
  • DİĞER BÖLÜMLER : DOĞU ANADOLU'NUN TÜRKLÜĞÜ , BATI ANADOLU'NUN TÜRKLÜĞÜ , KUZEY ANADOLU'NUN TÜRKLÜĞÜ , DÜNYA MEDENİYETİNDE TÜRKLERİN PAYI , BELGELER , OKURLARLA SOHBET - MEKTUPLAR / 2