OKURLARLA SOHBET - MEKTUPLAR/9
-- 24.9.2000 , H.C.
Konu:
Birlikte nasıl anlaşırız?
Şimdi ve bundan sonra yazacağım yazılarım yayınlanırsa, sorunlarımızı anlaşır hale getirebilecek miyiz?
Eski düdükten vazgeçmiyorsunuz! Türk ırkına dayalı devlet ve şövenist politikalar olmasaydı; diğer etnik kökenden
insanlar asimile edilmeseydi Türk nüfusu kadar Kürt ve üçüncü büyük nüfusta Zaza halkı teşkil etmiş olacaktı. Zazaların
çoğunu Türk ırkçılığı ve diğerini de Kürtlerin akın akın
Zaza bölgesine gelerek kürtleştirme
yaparak Zaza nüfusu üçüncü konuma düşmüştür.
Zazalar 935'te İran'ın kuzeyinde Deylam ya da Deylemi adında
devlet kurmuşlardı. 1055 yılında Türkler Orta Asya'dan gelince,Tuğrul
Bey tarafından, o devleti yıktılar ve Zazalar göç
ederek bugünkü cografya akrabalarının (daha önce Van
şehrinden itibaren batıya doğru Zazalar mevcutluğu
vardı) yanına gelerek yerleştiler.
Bir kere kafanız ırkçılığa batmış, ordan
çıkmanız çok zor. Sümerleri, Elamları, dünyada ne
varsa Türk yapıp çıkıyorsunuz. Böyle şeyleri kendine güvenen insan gerek
duymaz. Buna insan olan utanır. Hiç bilimle isbatı
olmayan fantazi ve ırkçı düzmeceleri yazarak Türk
halkına hakaret etmeyiniz.
Ne, Zazalar Türktür,
ne de, Kürtler ve bir başka halk. Birlikte yaşama koşulunu Türklüğe
bağlıyorsunuz. Yani Türk ırkına dayalı Türkiye Cumhuriyeti'nde Türkleşip
yaşayabilirsiniz diye dayatıyorsunuz. Kürt ve Zazalara
diyorsunuz ki bölücüsünüz; bizler zaten ayrı birer bölümüz. Yani Türk olsaydık Zaza demezdik, Kürt demezdik. Zazalar;
Zazaca ve Kürtlerde; Kürtçe konuşmazdı. Türklerin
bize yaptığı haksızlığı ortadan kalkmasını istiyoruz. Coğrafyamızda İnsan
(bırakın Türk gibi) gibi kendi kendi kaderimizle ya
da kaderlerimizi birleştirerek yani siyasi, ekonomik ve Kültürümüzle devletin
en alt kademesinden tutun en üst kademesine Zaza -
Kürt ve başka etnik kökenden insanların yasal güvenceye alarak yaşamalıyız.
Sivas'tan tutun Van gölüne kadar, Gümüşhane'den tutun Urfa'nın Siverek
ilçesine kadar Zazalar bölgesi olmasına rağmen orda;
ne Zazaca radyo, ne Zazaca
okul, ne televziyon. Ve en önemlisi de kendilerini
temsil edecek siyasi partileri ve ne de otonom hükümetleri vardır. Aynı şeyler
Kürtler için de geçerlidir. Diyorsunuz ki Türk polisi ve askeri hiç kimseyi
öldürmedi. Türkler Anadolu'ya geldi geleli Kürtleri de kullanarak hep Zazaları kırdınız. Hiç sonuçlanmayan ve süreklilik arz eden
şekilde 1997 kadar Zaza coğrafyası Türk askerinin
özel timinin postal ve mermilerinin altındadır. 350 bin Dersim nüfusu nerde?
Sadece 75 bin nüfus kalmış. Köyleri ben mi yaktım? Zorla göçü ben mi yaptırdım?
Oraya fabrika iş yeri götürmiyen ben miyim?
Bu sene izine geldim. İstanbul, Bursa, İzmir ve Selçuk, Aydın ve
İncirliova gibi Türk bölgelerini gezdim ve daha sonra da Erzincan, Cimine
(Üzümlü) Pulemuriye (Pülümür) (1) Kalan (Tunceli),
Tercan, Kargın, ve nice Zaza
alanını gezdim. Türklerin olduğu her yer gelişmiş. Türk köyleri belediyelik,
belediyeliği çok önceden alan, Türk beldeleri kaza olmuş. Kargın 100 hanelik köykene şimdi bin hane olmuş. Zaza
köylerinde baykuşlar ötüyor. Cimine 2 ya da 3 bin nüfusluk iken bugün 29 bine
çıkmıştır. Ya Zaza şehri Kalan (Tunceli) 20 bin
civarındadır. Bütün il ve ilçe nüfusuyla 75 binden aşağı düştü. Hele batı Türk
bölgelerini ölçmeye hiç gerek yoktur. Bu neyi gösteriyor? Yahudilerin Müslüman
Filistin halkına yaptığından bir farkı yoktur. Bu Cezayir, Tunus, Maroko, Müslüman Arap devletlerinin Berberi halkına
yaptığının aynısıdır. Bu Rusların Çeçen halkına yaptığından başka bir şey değildir.
Bu Fransızların Korsika Halkına yaptığından başka bir şey değildir. Saymakla
bitmez. Bu şeklinizle; sizin onlardan, onların da sizden farkı yoktur.
Uzun Hasan döneminde Türkler az sayıda Zaza mı
kırdı? Yavuz Selim döneminde az Zaza mı kırdınız? Kuyucu
Murat döneminde az Zaza mı kırdınız? Çelebi
ayaklanmasında az mı Zaza kırdınız? Batıya sürgün
ettiğiniz Zazalar da anadilleri Zazaca'yı
bıraktı, onun yerine Türkçe öğrendi. Ama onlar sadece Aleviliğini bırakmadı ve
onları asimile ettiniz diye Türk ilan ediyorsunuz. Zazalar;
İran'da Deylam devletinden öncesinden başlayarak
devlet yıkıldıktan sonra da uzunca dönem Türk'e, Kürd'e,
Fars'a paralı askerlik yapıyorlardı. Türk'e giden Zaza:
Türkçe, Kürde giden; Kürtçe, Farsa giden; Farsça öğrendi, ama bir şeyi
bırakmadı inancı olan aleviliği bırakmadı. Sadece
bugün Güney Zazaları Aleviliği bırakarak sunnileşti ama onlar da çok şükür dilini bırakmadı. Biz
Türkler gibi intikamcı değiliz ama haklarımızdan vazgeçmeyiz.
Bölücülükten bahsediyorsunuz, ikiyüz devlet kuruldu,
bunlardan biri de sizsiniz, neden dünyayı böldünüz, bölücüler? Herkesi eşek,
kendinizi çok akıllı sanıyorsunuz. Anadolu'da yaşayan diğer etnik kökenden
insanlar; eğer bir hata etse de dese ki ben insanım, Türkler sorar neden Türk
değilsin de insansınız? İşi bu kadar zırvalığa vardırdınız.
Bir ricam var; Türklükten önce insan olmayı (Türklüğünüzü bırakmayın)
deneyin. Bakın o zaman sorunlar nasıl da kardeşçe çözülür.
Biz güvencede değiliz ve tehdit altındayız. Hem etnik kimliğimizle hem de
Aleviliğimizle yok ediliyoruz. Siz bunu yaşamadınız ama bizlere zülüm ederek Ve
de kızıp neden inleyip bizi rahatsız ediyorsun, diye soruyorsun? Dersim de
1936'dan 1939'a kadar Türkiye Cumhuriyeti kendi kaynakları 70 bin, halk ve
çeşitli kaynaklar 300 bin çoluk çocuk ve ihtiyar kadın öldürerek ve diyorsunuz
ki Türk askeri kimseyi öldürmedi. Ayıp olmuyor mu? Yüzünüz kızarmıyor mu? Yoksa
cahil biri olup hiç bir şeyi araştırmadan ahkâm mı kesiyorsunuz?
Suçu neydi ? Türk ülkesini mi işgal edeceklerdi?
Hayır, değildi. Onlar Türk işgaline karşı direnerek ve Türkiye Cumhuriyeti'ni
kabul erderiz ama bize muhtarlık versin diye o
koşullarda devleti protesto telgırafı çekerek bizim
istemlerimiz yerine gelmiyene kadar asker ve vergi
vermeyiz dediler ve suçu buydu. Bundan dolayı da 04/05/1937
de Atatürk denen kaatil herif tarafından mecliste
karar çıkartarak ve o coğrafya insanı çoluk çocuğuyla, kadını yaşlısıyla,
hayvanlarıyla top ve yaylım ateşine tutmuştu. Biz nasıl da Türkmüşüz
de bu kadar bizi sevmişler. Türk olmasak ta insanız. Sizler de insansanız çekin
gölgenizi ihsan istemeyiz.
CEVAP:
Bu
kardeşimizin içini döktüğü uzun mektubunu aynen yayınladık ki, bir artniyetimiz, korktuğumuz çekindiğimiz bir husus olmadığını
anlasın.
Hepsine cevap vermek mümkün değil... Ama temel yanlışları da düzeltmek gerekiyor.
Her ne kadar bir TÜRK ırkı, bir TÜRK soyu, ve ondan gelen çok çeşitli
TÜRK boyları varsa da; TÜRKİYE CUMHURİYETİ , TÜRK ırkı
üzerine kurulmamıştır, TÜRK MİLLETİ üzerine kurulmuştur. . Temel unsuru TÜRKLER'dir, evet. Ama DEVLET, TÜRKİYE'de
yaşıyan ve T.C. nüfus kâğıdı taşıyan herkesi TÜRK
kabul eder. Buna ülkemizdeki Rum, Ermeni, Yahudi, İtalyan, Levanten azınlıklar
da dahildir. Vatandaşlık kimliği budur. Eğer nüfus
kâğıtlarında TÜRK, Kürt, Zaza, Rum yazsa idi, ve kişiler ona göre muamele görse idi, ancak o zaman bu
şövenistlik, ırkçılık sayılabilirdi.
Herkesin TÜRK sayılması, insanların aslını inkâr etmelerini gerektirmez.
Yani Kürt asıllı olduğuna inanana, Zaza asıllı
olduğuna inanana, Hülya Avşar gibi cahillerin koca Avşar boyunun Kürt asıllı
olduğuna inanana, kimse karışmaz. Yeter ki bunu, kendini bu ülkede yaşayan
diğer insanlardan ayırmasın. Ekmeğini yediği bu devletin, kendisine bu imkânı
tanıyan TÜRK MİLLETİ'nin karşısına bir hasım gibi
çıkarmasın!.
Birlikte yaşama koşulu elbetteki TÜRK VATANDAŞLIĞI'nı benimsemektir. Bu olay dünyanın her
tarafında böyledir. Fransa'da 16 etnik grup vardır, ama "Ben Fransız
değilim, Sakson'um" diyenin canına okurlar!.. Almanya'da da öyle, İngiltere'de de!...
Hele Amerika'da, "Ben Amerikalı değilim, İtalyan'ım," deyin bakalım,
ne oluyor!.. Onun için hiç bir devletin tanımadığı hayâlî hakları talepten vazgeçin!..
Hele Zaza asıllılar, sizin dediğiniz gibi 70-85.000
kadardır, yani 70 milyonluk Türkiye'de binde birbuçuk
bile değildir, buna ne otonomi vereceksiniz?..
Çok açık ve kesin olarak söyliyelim ki,
"Ben bu tanımlanan şekilde TÜRK değilim, bu benim devletim değil"
diyen birinin hiç bir vatandaşlık hakkından yararlanmasına taraftar değiliz.
Böyle birinin yıkmak istediği DEVLET'in memurluğuna
talip olmasını, belediyesine, meclisine seçilmesini istemeyiz!..
Hatta o kişinin elinden inkâr ettiği devletin nüfus kâğıdının alınması
taraftarıyız. Bu bizim en tabii vatandaşlık hakkımız!..
Şu "insanlık" edebiyatını bir kenara bırakın!..
Kimsenin "ben insanım" diyene bir itirazı yok!..
"Ben senden değilim, ben Kürd'üm, ben Zaza'yım" diyenler asıl insanlığı unutuyor!.. Ermeni asıllı olup ta Kürt geçinen APO mu insan?.. Hizbullah cânileri mi insan??? Sırf insanlık için mi işlendi o cinayetler??? Zazalar'ı istismar eden TİKKO'cular, THKP-C'ciler mi
insan?? Hatta Özdemir Sabancı'nın kaatil
yardakçısını koruyan Belçikalılar mı insan???
Dersim olayını da çarpıtmayın!.. Hz. Muhammed'in
vefatından sonra, Halife Ebubekir'in "biz müslümanız, ama zekât vermeyiz" diyenleri, ve bunun
için isyan edenlerin üzerine asker gönderdiğini de unutmayın!..
Vatandaşlık sadece "hak" sahibi olmak demek değildir, fertlere bir
takım "vazifeler" yükler!.. Bunların başında
da askerlik yapmak ve vergi vermek gelir!.. Dünyanın
hangi ülkesinde olursanız olun, bir kent halkı "biz asker vermiyoruz,
vergi de vermiyoruz" desin, bakın neler oluyor!..
Kaldı ki, Dersim'de ilk kurşunu asker değil,
isyancılar atmıştır!..
O verdiğiniz "katliam" rakamları da abartılıdır. Değil
diyorsanız, kaynak gösterin. Ama isim isim!.. Yani hangi köy mevcudu ne kadarmış, ne kadarı ölmüş, tek
tek belirtin!.. Yoksa olay
1991 yılında Erdal İnönü ile bir lise öğrencisinin tartışmasına benzer!.. Hani öğrenci gelip o tarihte Başbakan Yardımcısı olan
Erdal efendiye "Doğu'da 25 milyon Kürt var" demişti de, dünyadan
habersiz Erdal efendi ağzını açıp, "Yahu, sizin Kürdistan saydığınız 20
ilin toplam nüfusu 10 milyon bile değil, 25 milyonu nereden çıkarttın??" diyememişti!.. O profesör ünvanlı
politikacı bozuntusu, kendi ülkesinin nüfus dağılımını bile bilmekten âcizdi!
Doğu ve Güney Anadolu'nun geri kalmışlığının sebebi, etnik değil, topoğrafik özellikleridir. Dağlık, çöllük ve dağınık
bölgelere yol, su, elektrik, endüstri ve hizmet ulaştırmak zordur. Dünyadaki
bütün medeniyetler düzlüklerde, ovalarda, su kenarlarında kurulmuştur. Bugün
A.B.D.'de dahi dağlık ve çöllük mıntıkalara medeniyet az ulaşmıştır. Toprak
yollar, gecekondu gibi binalarda yaşıyan insanlar
görürsünüz. Kaldı ki, hep söylediğimiz gibi, bizdeki bu iki bölgenin sâkinleri sadece Kürtler'den, Zazalar'dan oluşmuyor!... Orada
çoğunluk gene TÜRK, kaldı ki Arap, Süryani kökenli vatandaşlarımız var, onlar
da aynı sıkıntıyı çekiyor!.. Toros
dağlarındaki Yürükler, Türkmenler de ihmal edilmiş durumda. Karadeniz'in dağlık
bölgeleri de boşalıyor. Orta Anadolu'da nice ihmal edilmiş yer var ki,
Diyarbakır'dan, Gaziantep'ten, Van'dan beter!..
Bunda Menderes'ten itibaren, Demirel, Özal ve sonraki hükümetlerin sanayi
tesislerini hep İstanbul, İzmit, Bursa, Adana bölgelerine kurdukları için büyük
hataları var... Ama bu TÜRKLER'i kayırmak için değil,
zengini kayırmak için yapılmıştır. Bu bölgelere yatırım kolay!..
Politikacı zengini, zengin de politikacıyı kolladığı için böyle!..
Bu kardeşimiz DEYLEM devletini bir Zaza devleti
saymış... Ayrıca "daha önceden Van'dan batıya doğru Anadolu'da Zazalar vardı, " diyor...
10. Asırdan itibaren İran'ın kuzeyinde varlık gösteren Deylemliler, hep Araplar, İranlılar ve TÜRKLER'le
birlikte anılmıştır. Deylem halkının nereden geldiği,
nasıl ortaya çıktığı hakkında kesin bir bilgi ne yeni kaynaklarda, ne de eski
kaynaklarda yoktur. Batılılar onların aryan olduğunu öne sürer. Konuştukları
dil, Arapça ve Farsça'dan farklı, fakat Farsça'ya benzer bir dildi. Deylem
halkının kurduğu en güçlü devlet Şii BÜVEYHOĞULLARI devleti idi. Bunlar
ordularında hem TÜRK hem de Deylemli asker
bulundururlardı. Deylemliler ile TÜRKLER sürekli
sürtüşürlerdi. 958 yılında Deylem hükümdarı Muizz al-Davla, çıkan bir isyan üzerine Deylemliler'den
yüz çevirmiş, TÜRKLER'i yanına almıştı. Ancak oğlu
Bahtiyar, TÜRKLER'in gücünden korkarak Fars
ülkesindeki bütün TÜRKLER'i ortadan kaldırmak
istemişti. 990 yılında Deylem'in hükümdarı Baha
al-Davla, çadırını TÜRKLER'in tarafına taşıyarak Deylemliler ile onları barıştırmaya çalışmıştı. Bu
sürtüşmeler sünni TÜRKLER ve şii
Deylemliler arasında 1055 yılına kadar devam etmiş, o
tarihte Selçuklu Sultanı Bağdat'a girip Halife'yi Büveyhoğulları'nın
baskısından kurtarmasıyla son bulmuştur. Ancak Bağdat nire,
İran'ın kuzeyi Deylem bölgesi nire??? Selçuklular'ın Deylemliler'i vatanlarından sürdükleri, veya onların o
tarihte Anadolu'ya göçettiklerine dair hiç bir bilgi
yok kaynaklarda!.. Eğer sünni
Selçuklular'dan kaçıyorlarsa, bölge zaten 25 yıl
içinde tümden onların eline geçiyor!.. En başında Zazalar'ın Anadolu'dan gidip İran'a yerleştikleri, ve orada
Deylemliler adını alıp bir devlet kurdukları da yok!.. O tarihlerde Anadolu'da Zaza
veya Deylemli diye bir halkın bulunduğu hiç bir
kaynakta yer almıyor!.. Bizce şii
Deylem halkının çoğu, Selçuklu idaresi altında
TÜRKLER ve İranlılar'a karışarak erimiş gitmiştir.
Zamanımızda az sayıda kalmış olan Deylemliler
yazın Kelaç-Hani'de, kışın da Kelardah
ve Çavsal kasabalarında yaşarlar. Barfcan'da da bir
miktar Deylemli vardır. (İslam Ansiklopedisi cilt 3,
sf. 572-573) Gidip, "kendilerini Zaza sayıp
saymadıklarını" sormak, ve TÜRKİYE'deki
Zazalar'a benzeyip benzemediklerini, aynı dili
konuşup konuşmadıklarını görmek gerekir... Aynı iseler, TÜRKİYE'ye
nasıl geldiklerini, nasıl olup ta TÜRKİYE'de daha
fazla Deylemli (Zaza)
bulunduğunu araştırmak gerekir... Yani bizim Zazalar'ın
atası Deylemliler ise, gerçek vatanları İran'ın Gilân bölgesidir!.. Deylem diyarı diye bilinen yer orasıdır. O yüzden kalkıp TÜRKİYE'nin TUNCELİ ilinde "muhtariyet" istemenin
bir anlamı yoktur. Gidip İran'dan özerklik istemek gerekir!..
Bizce Zazalar, Cengiz işgalinden kaçan Celaleddin Harzemşah'ın Hazar
Denizi'nin doğusundan itibaren toplayıp getirdiği TÜRK ve İranlılar'ın
karışmasından oluşmuş bir halktır. Ortaya çıkışları da 1250'lerdedir.
SÜMERLER'i, ELAMLAR'ı
ve daha nicelerini biz TÜRK yapmıyoruz, bunlar tarihçilerin tesbitleri...
Hatta Batılı tarihçilerin istemeden itirafları!.. Biz
sadece onları derleyip yayınlıyoruz. Milletlerin, devletlerin kökenini değişik
kaynaklardan çıkarıp ortaya koyuyoruz. Hep söylediğimiz gibi, varsa bir
yanlışımız, gösterin, düzeltelim. Bizim verdiğimiz kaynağı yalanlıyan
bir başka kaynak varsa, ortaya koyun, değiştirelim. Ama,
"yok canım, olmaz böyle şey" gibi bir itirazı kabul etmemiz mümkün
değil... Yazan kişi arkeolog bile olsa!..
***
2.9.2000 , E.D.
Merhaba,
ben kürt kökenli , bir devlati
hiç bir zaman olmayan, aslında bir dili de olmayan biriyim, tabi bunlar size
göre........
Size şunu söylemek isterim ben hiç bir zaman, bir kürt devleti taraftarı olmadım ama, olayları da bu kadar basite almamanız gerektiğini düşünüyorum, sitenizden kesinlikle rahatsızlık duydum..... Sizi bu tür düşüncelere iten kaynak neydi, bilmek isterim.... Kendinize iyi bakın.....
CEVAP:
Bir defa "Kürtler'in hiç bir zaman devleti
olmadı" tesbiti bizim değil, tarihin... Sitede
yabancılar tarafından eski tarihlerde çizilmiş HARİTALAR
yayınladık, üzerindeki yazılar Fransızca... Hiç birinde bırakın bir "Kürt
devleti", bir "Kürdistan" bölgesi dahi yok. Osmanlı
kaynaklarında bölgeye "Kürdistan" denmesi, kürt
aşiret beyleri ile yapılan anlaşmalardan sonra. Eğer varsa bildiğiniz bir
devlet, siz söyleyin, biz de araştıralım. Ama ne olur, Cemşid
Bender'in Cemşid-Feridun "kürt"
devletleri iddiasını tekrarlamayın, onlara cevap verdik. Ayrıca 1300
öncesine dayanan Orta Asya Elegeş Yazıtları 'nda Kürtler'in bir TÜRK uruğu,
daha doğrusu oymağı olarak yer almış olduğunu gösterdik!
"Kürt dili"ne gelince; yazdıklarımız dikkatle okunursa görülecektir ki, biz Kürt aşiretlerinin konuştuğu şive ve ağızlardan bahsettik. Ama uluslararası bilimsel kurallara göre bir ağızın ayrı bir dil sayılması için bir grameri olması ve yazılı edebiyatı olması gerekir. Biz "Kürtçe" denilen ağızların hiç birinde bu şartların yerine gelmediğini, bu bakımdan hiç birinin KÜRTÇE ve DİL sayılamıyacağını söyledik.
Dünyada konuşulduğu, kullanıldığı tesbit
edilmiş olan 3000 kadar "ağız" var. Bazıları bunun 6900 olduğunu
söylüyor. Ama bunlardan DİL sayılanları 200 bile değil. RESMÎ DİL olarak
kullanılanların sayısı ise 150 civarında... Nijerya'da 100 kadar değişik ağız
var. Hindistan, Çin, Endenozya, Filipinler öyle.
Bütün bu ülkelerdeki "dil", "din" ve "etnik
köken"e dayalı bölünmeler hep Batılı emperyalist zengin ülkelerin işine
yarıyor.
Tekrar belirtelim ki, biz Kürt aşiretlerine mensup vatandaşlarımızın
kendi aralarında kendi ağızlarını kullanmalarına karşı değiliz. Bu ağızla türkü
yakmalarına, kaset çıkarmalarına, hatta dinleyen olmasa da radyo kurmalarına,
gramer çalışmaları yapmalarına dahi karşı değiliz. Üniversitelerin dil
bölümlerinin bu konuda araştırma yapmasına da itirazımız yok… Ama TÜRK DEVLETİ'nden ortak dil TÜRKÇE eğitimini, öğretimini bir
kenara bırakıp Kürt aşiretlerine "Kürtçe" öğretmeye kalkmasını, DEVLET'ten bunun talep edilmesini, Batılı ülkelerin bu
konuda TÜRK DEVLETİ'ni baskı altına almasını hiç mi
hiç hoş karşılamıyoruz. Çünkü bu ağızların hiç biri ne eğitim için ne de
edebiyat için uygun değil!.. bunu biz değil, dünya
çapında ün sahibi ecnebi dil uzmanları söylüyor!.. Bir
"Kürtçe" yok!.. "Kürtçe" denilen TÜRKÇE
Ağızlar var!..
İşte bizi böyle bir site hazırlamaya iten sebep, bu idi. Ülkemizde yanyana kardeşçesine yaşıyan Kürt, Zaza, Lâz, Çerkez, Çeçen kökenli vatandaşlarımızı "sizler ayrı bir ırktansınız" diyerek TÜRKLER'den koparmaya yönelik tamamen Batı kaynaklı kışkırtmalar idi. Biz de bundan rahatsızlık duyduk. "Kürtler'i kurtaracağım" diyenlerin en çok Kürtler'i; "Zazalar'ı kurtaracağım" diyenlerin Zazalar'ı öldürmesi, bizi tedirgin etti!.. Çünkü ölenler bizim vatandaşımız, bizim kardeşimiz!..
Bizi böyle bir site hazırlamaya iten ikinci sebebe gelince; daha önce de
söyledik, ama biraz daha açalım. Kürtçülük, bölücülük, terörizm ve bunların
arkasında gizlenen Batıcılık ve Batılı devletler!..
Onların oyunları, düzenleri, tuzakları!.. 1830'lardan
itibaren yazdıkları uyduruk tarih, yaptıkları uyduruk "bilimsel"
çalışmalar!.. Ülkemizde ortaya çıkan sözde "Kürt
tarihçileri, Kürt dilcileri"!.. Cemşid Bender gibi biri çıkıp ta,
" Şehnâme'de Firdevsî Med ve Part devletini Kürt
devleti olarak göstermiştir," deyince; biz de açtık Şehnâme'yi,
baktık. Yok öyle bir şey!.. Üstelik Firdevsî,
- "ZAMANLA KİMİN NESLİ OLDUKLARI BELLİ OLMIYAN BU GENÇLERİN SAYISI
200'Ü BULDU!.. İŞTE BUGÜNKÜ KÜRT KAVMİNİN ASLI
BUNLARDAN TÜREMİŞTİR Kİ, BUNLAR MAMUR ŞEHİR NEDİR BİLMEZLER!..
BUNLARIN EVLERİ ÇÖLLERDE KURULMUŞ ÇADIRLARDAN İBARETTİR. KALPLERİNDE HİÇ TANRI
KORKUSU YOKTUR." (Kültür Bakanlığı Yayını, Cilt 1, sf. l08)
demiş!.. Biz, Kürtlerin çoğunun aslının ve
neslinin "karışık" olduğu konusunda FİRDEVSÎ'ye katılmakla beraber,
Kürt aşiretlerinin çoğunun değişik dönemlerde bölgeye gelen çeşitli Türk
boylarının yerli halklarla karışmasından, onlara benzemesinden meydana
geldiğini söyledik. Bütün Kürtleri TÜRK sayıp bağrımıza bastık. Bu, suç mu?.. Yazımızdan bundan başka bir anlam çıkmaz.
Kendini bu ülkenin vatandaşlarından ayırmayan, kendine özel imtiyazlar
istemeyen hiç kimsenin bizim yazdıklarımızdan rahatsız olması için bir sebep
yok!..
Çünkü biz "Kürt" diye bilinen bir halk yok, demiyoruz!.. Biz bunların konuştuğu Kırmançça,
Zazaca, Goranî, Soranî ağızları yok, demiyoruz!..
Biz sadece "Kürt aşiretleri bir millet değildir. Kürtler aynı kökenden
bile değildir; Arap Kürdü var, Fars Kürdü var, Ermeni Kürdü var, Yahudi Kürdü
bile var. Ve tabii TÜRK boylarından Kürtleşmiş olanlar da var,” diyoruz... “Onların
konuştukları ağızları, lehçeleri birleştirip 'Kürtçe' demek mümkün değildir,
" diyoruz. Bizden ayrı gösterilmek istenen, ayrı bir kimlik verilmek
istenen bu aşiretlerden gelenleri kendimizden sayıp, bağrımıza basıyoruz. Bizim
derdimiz Ermeni, Yahudi kökenli olup ta Kürtçülük güden bölücüler ile,
teröristler ile!..
Siz de bunlardan olmadığınıza göre, hiç rahatsızlık duymayın!
***
· DİĞER BÖLÜMLER : OKURLARLA
SOHBET - MEKTUPLAR / 10 , OKURLARLA SOHBET -
MEKTUPLAR , BATI ANADOLU'NUN TÜRKLÜĞÜ , DÜNYA MEDENİYETİNDE TÜRKLERİN PAYI , TÜRKLERLE
İLGİLİ LİNKLER , GİRİŞ