DOĞU ANADOLU'NUN TÜRKLÜĞÜ


OKURLARLA SOHBET - MEKTUPLAR/22

-- 2.5.2006 , Nargiz H. H. , Azerbaycan
Subject: SELAM

Selam sayın TÜRKKAN

Yazılarınızı internetten okudum, oldukça ilginç. Beni çok ilgilendiren konular.

Size bir sorum olacak izinizle. Yazılarda genelde Türk ve Ari halklarını karşı koyuyorsunuz, yani ari-Türk olmayan (avrupa halkları, kökenleri hindistana götüren, hind-avrupa halkları) gibi görüyorsunuz.

Ancak ari aslında Türk halkı olabilir. Bilim adamları bir detayı dikkatsiz bırakıyorlar - Tibet ve Hindistan nüfusu kendilerini "ari olmayan"lar gibi nitelendiriyorlardı. Bununla kendilerini ari(kuzeyden gelen bir halk) olmadıklarını vurguluyorlardı. Bu fakt efsanelerinde kaydolunmuş.

Bunu diğer fakt da kanıtlıyor yine de dikkate alınmamış - "ari" kelimesi Türk dilinde "arı" - temiz, saf, dürüst, kutsal anlamına geliyor...*** ("aydan arı, sudan duru") Aynı anlamda hind mitlerinde kullanıyor, saf temiz bir halk. Hindistanın eski eposlarına, yazılarına "Mahabharata","Ramayama", "Pradjnaparamita" bakırsak orada anlatılanlar Hindistan'da buna kadar mevcut olmayan medeniyete ait, çok farklı bir medeniyetten bahsolunuyor, Hindistanda mevcut olan kültüre nazaren kesinlikle farklı bir kültür. Ariler, Naglar, Saklar...

Bu eski rivayetlerin kahramanları kimlerdi? Gizemli kuzeyden gelen halk kimler onlar? Onların anayurdu nerede? Gizemli Sambala nere?

Burada bilim adamlarının bakış açıları farklı. Hatta bilime politika da katılıyor. Bilim adamlarını tarihle beraber siyaset yönetiyor. Bu gizemli toplumun yurdu - Tibet onaylandı. Bahsedilen gizemli halk - Tibet'ten göç eden halk. Ama son zamanda varolan bir versiyon daha ilginç. Farz edelim Tibet degil, Altay.

Malesef Avrupa bilim adamlarından hiçkim - Altay söylemedi. Neden? belli siyasi sebepler. batı siyeseti buna izin veremez. Tarihde hiçneyi Türklere bağlamak olmaz...

Gelmelerin anayurdunu anlatan rivayetler SHAMBALE efsanelerinde yer alıyor. Onun okunması çesitli - Shabhala, Shambkhala, Sambala Kam baluk~ chambaluk~ shambaluk~ shambala.

Kam - Türkçe kam, sham - kaman- shaman, ruhbani
baluk - şehir, kale.
"Ruhani sehri, kalesi"
! Tibette monastırın başçısı Shamo

! Hindistanda gizemli Sambala ülkesini ruhbaniler yurdu gibi tanıyorlardı, kutsal bilgilere sahip olan kişilerin toprakları, kısacası beşeriyetin entelektuel elitin merkezi. Efsanevi arilerin vatanı. Kutsal, temiz, saf halkın anayurdu.

Kim bu gizemli halk, ariler kimlerdi???

Mitoloji Sambala ülkesini bir çok kişi, bilim adamları, arkeologlar aradı ama hiç kim bulmadı. Bir çoğu onu Tibette aradı ve sonuçta bu ülke Tibetin yetişemeyeceği yerlerde yer aldığını söylediler.

eğer ari eski hindistandan çıkan halksa neden hindliler eski yazılarında kendilerini onlara ait etmiyorlar?

Vaktinizi aldığım için özür diler saygılarımı sunarım .

CEVAP:

SELAM Sayın Nargiz Hanım,

Çok güzel ve uyarıcı mektubunuz için teşekkür ederim. İnceleyip cevabı ile birlikte sitede yayınlayacağım. İlgi ve katkılarınızın devamını diler, ben de size saygılar sunarım.

İKİNCİ CEVAP:

Evet, haklısınız. Bir kaç ayrı yerde Avrupalılar için kullanılan ÂRÎ-ARYAN kelimeleriyle ilgili olumsuz ifadeler kullandım. Çünkü hemen bütün sözlük ve ansiklopediler ÂRÎ için "Sanskritçe ARYA ve AVESTA'da geçtiği şekliyle ARİA kelimesinden gelme... BEYAZ IRK'ın adı... HİNT, İRAN ve AVRUPA'da yaşayan, ve bu ırkın ARYA dalından gelenler" tarifini veriyor. (Büyük Larousse Ansiklopedisi) Avrupalılar'ın atası böyle bir halkın olmadığını belirtmek istemiştim.

iş orada da kalmıyor....

http://www.stormfront.org/whitehistory/hwr3.htm

sitesinde olduğu gibi bu halkın 9000 yıl önce Avrupa'da yazıyı bulduğu, Mezopotamya medeniyetiyle aynı zamanlarda yüskeldiği ve doğuya, Asya'ya gidip oraya medeniyet götürdüğü iddia ediliyor. Tabii ki, bunları kabul etmek mümkün değil.

Halbuki, mesele sizin dediğiniz gibi, HİNT halkının yaptığı gibi bakarsak, ÂRÎ değil, ARI-SAF-TEMİZ nitelikli bir ırktan söz edersek, ve bunun çıkış noktasının KÂZIM MİRŞAN'ın belirttiği 40.000 yıllık medeniyetin beşiği ORTA ASYA olduğunu ispat edersek, Batı Avrupalılar kendilerine yeni bir "ırk" aramak durumunda kalırlar.

Sağolun, varolun!

*****

-- 8.5.2006 , Nargiz, H.H.
Subject: Bakü'den SELAM

Selam Tahir Bey

Herşeyden önce mektubumu dikkate alıp vakit harcayıp okuduğunuz için teşekkür ederim.

Size daha bir şey sormak isterim "kürt milleti" konusu ile ilgili. Nizaminin eserlerinde birçok yerlerinde "gord" adlandırdığı bir topluluğun adını çekiyor. (tuk "kurd" kelimesiyle alakası aydın) gord- Türk köklü kabile, İran ordusunda hizmet eden Türk askerlerden oluşan bir topluluk.

Nizaminin eserlerinde adı giden bu Türk asıllı "gord"(kurd) halkı (aşiret) sonradan İrandan göç edip bir çok ülkelere yayılıp "kurt" halkı gibi tanınan topluluk değil mi?
Teşekkür ederim. Saygılarımla

CEVAP:

Ben de Bakü'ye ve bütün Azerî kardaşlarıma selamlarımı sunarım.

O kadar mühim mevzularda bilgi veriyorsunuz ki, hem memnun oluyor, hem de hayrete düşüyorum. Bu arada hem ARILAR, hem de GORDLAR konusunda araştırmaya devam ediyorum. Bir neticeye ulaşınca mektuplarınıza uzun uzun cevap vereceğim.

Bu arada büyük şâir Nizâmî'nin bahsettiği GORD kelimesi bana Orta Anadolu'daki GORDİON şehrini hatırlattı. Bilmem, bir bağlantı var mıdır?

Alâkanızı kesmeyin. Site ile ilgili sorularınızı ve yorumlarınızı da beklerim. Tekrar selamlar.

*****

-- 18.5.2006, Nargiz H. H.
Subject: Bakü'den selam

Selam Tahir Bey

Sitenizde yürümeyi devam ediyorum. Şunu da söyleyim ki yazılarınızı okumak büyük zevk. Teşekkürler.

Simdi 'Avesta'da Türkler'i okudum. Bizim burada bir araştırmacının, Cengiz Sasani'nin bu konu üzerine çalışması var. Avesta -prototürk tayfalarına ait olduğunu, ilk Avesta prototürk dilinde yazılmış ve türk felsefi-edebi fikrin ürünü olduğunu iddia ediyor.ve kanıtlamak için bir çok şehsi adları, tanrıların, ilahelerin isimleri, toponimleri, hidronimleri türk dili ile açmaya çalışıyor. İlkin Avesta nasıl temsil olunduğu malum değil. Adlar ne kadar orijinalliğin koruyup, tabi fonetik tahriflere uğrayıp Pehlevice saitler kullanmıyor ve sözler yalnız samitlerle sunuluyor. Tartibci ve mütercimler bir çok hallerde bu sözleri tahrifli kayd etmişler. İsimlerin düşgün acçımı Avestanin menşei hakkında birçok sorunu cevaplandirabilir. Mühüm etno-kültür, dil meselesinin menşeini hall edebilir. Adların detaylı, düzgün etimolojinin açımı etno-kültür menşeyinin aydınlamasina ışık sala bilir.

Türk dili vasitesi ile Avesta'da işlenen kelimelerin açımı bu adların adlar prototürklere ait olduğunu gösteriyor.

Zerdüşt /Zarat,Zaratustra,Zoroastr

farslar ve batı araştırmacılara göre - sari deve sahib(ne alakası var?)
Zaratustra
Zura+tus-tur
Zura/Zara z~s soru, sormak, haber almak (türkçe surak-soru, sual)

(Zor/Sor-zurgacı(kalmık) çocuklara isim koyan şaman-ulduzlardan çocuğun taleyini sorup ad koyan
sorgac, sorguc-gökden sorgu etdiyine göre)
Tus/Tuş-görüş, randevu, görüşe gelmek, yüz-yüze gelmek
Tur t~d dur

Zaratustur-sorguya gelip duran. Tanrı ile yüz-yüze durup soran, sorgu için Tanrıya taraf yönelip duran

Zerdüşt herzaman Mazdaya yüz tutup Ona sorular veriyor, ondan soruyor.

Böylece Zerdüşt en eski prototürkçe sözdür.

Apastak/Abastak

Apa/Aba- büyük,ulu ata, ecdad
(a)tak/(a)tag -inanılmış, himayeci, vaad, vadedilmiş, haber vermek

Apastak- Ata vaadi, Bilge atanın haberleri, öyüdleri

Ahura Mazda'nin düşmeni gibi adı çok giden -Angra Manyu- karanlığı, geceni tamsil ediyor

İngir, engir- karanlık, alakaranlık, akşam, tutkun hava, yarımkaranlık
ilkin kök ANGR

Manyu - Mengu/mengu -orkon-yenisey yazılarında ebedi, daim, ölmez, deyişmez
AngraManyu-ebedi karanlık, ebedi gece

Anauta/Anaita

batı araştırmacılarına göre

A-inkarıik
Nahita-bulaşık, kirli, natemiz
Anauta-bulaşık olmayan, pak, temiz, bakire. Tanrı adı inkarlıkla başlayabilirmi? Bu açım ilahi vazifenide belli etmiyor

türkçe:Ana + Uta

Ana-ana, ene, ama, eme

Uta-ut/ot- 1) yanar ot, ateş(od) ... 2)yeşil ot, çemen

Ana ot yani Odun anası, sahibi, hamisi, himayecisi

Sümerlerde güneş tanrısı Utu- gökyüzü odu

Od ilahesi Anauta atesperestliyin panteonunda yer alıyor. ama Zerdüştle aparılan dini ıslahat sonucunda olabilsin Anauta - su ve yeşillik ilahei yerini tutmuştu.

Anahida/Anahita'nin lekebi Ardvisur
Ardvi- Ard+visur
Ard/Art-dağ, dağ keçidi, dağlık sahe
Vi -benim (altay.)

Sur-azamet, güç, kudret, sıfat (sima), görünüş
sur/sura/suru -eski türklerin adlarında kullanmış Suru Kulbey
Ardvisur- dağ zirvesi benim gücüm, kudretim, azametimdir.

Apastak'ın oğlu Spitak (Zerdüşt) eski persce spit (sepid)-ak+ ak -ak
ad iki aynı kelime -persce-türkce yanasi işlenmişdi. adın ilk forması Isputak

Is+putak

is-tefekkür, bilgi
putak (budak)
Bilgi,agil budagi

Apastak/Abistak
pehlevi tercümesinde Spitama -Aktuman

spid-ak

tama-tuman, elbise

"Avesta" coğrafyasında şehs, yer, dağ, nehre, deniz adları genelde türk dili etimologiyasıyla izah olunuyor.

Aratta/Haratu dağı

sümer-akkad sözlüğünde (M.O.VIII) Aratu, Aratu

r~l : Alataa, Alatuu, Alatey (türkce)
Haratu- hara+tu (kara+dağ)
verilen dağ tarifi böyle okunuşun düzgünlüyünü kanıtlıyor.

Turukku

Tur/Türk/Türkmen
tork tor/tur -dağ
tur(uk)(an)
sümerce -ur -tepe, dağ

Fridun/Fraetoun

Fra-bra-bora-boru (buğa)
çoban, mal sürü otaran veya heyvan uru sahibi olmuş

eton/etun

orkon yazılarında *etin-emlak,mal-mülkiyet

Fraetoun-heyvan(buğa) sürüsü sahibi

Sizinde yazıda belirttiyiniz Feridunun(Fridunun)oğlu -Türk

Tor/Ter -"yüksek dağ orusu",dağ zirvesi
türkçe (gırgızca) tor-dağ otlağı
(sari Tor, Koska Tor, Kol Tor, Asu Ter)
Tur /Tura -Sibirde şehir, mesken, yurt, kale
buryatlarda -ev, bina. şehir

Avesta'da verilmiş bir sıra adlar türk menşeli
Akoman /Akuman divin adamlarından
Aku/Agu-türkçe acı, zehir, gem gusse, acılık

Ve sözün böyle açımı onun karakterine uyuyor. O şer kuvveni tamsil ediyor.

bahmenin kızı Humay
Umay, Imay-türk artim-doğum ilahesi, çocukların himayecisi

divlere mensup olan Dahak'ın(Ajidahak) annesi Udak/Odak
Od/Ud+ak/og
oduk/uduk-diribaş, mohkem, koçak, yiğit, ayık
d~y oyak/uyak -uyumayan, uyak, ayık

Adı çok çekilen ve mazdaizm tanrılar panteonunda daha eskilerde Od ve sonralar Su ve yeşillik, mehsul ve bereket ilahesi

Araştırma gösteriyor ki ilkin Avesta eski Midiya arazilerinde yaşamış prototürk tayfaların dilinde yaratılmış dini-felsefi ve edebi eserdir.

Hexamenisliler devrinde eski persler Midiyada hakimiyete geldikten sonra Zardüştün dinini kabul etmiş ve İskender'in yürüyüşüne kadar dastan pers diline çevrilmeye başlamıştı, Avesta -türk felsefi-edebi fikrin ürünüdür.

Ayrica Ukrayna konusunda fikrinize ben de katılıyorum. ukraynalılar(ukrainler) sonradan slavlaştırılmışlar ve ilk dönemde ruslarla hiç bir alakaları yok. Yoksa neden Moskovodan Ukraynaya elçiler gönderirken tercümeciler de göndermişler. Aynı milletin aynı dil konuşması gerek. Aynı dilde konuşanlar için çeviren gerekiyor mu?

Kiyev eski türk şehri. Son yıllarda Kiyevin 1500 yılı kutlanıldı. Eğer Kiyev tarihi Kiyev Rusyası'ndan başlıyorsa 1500 nerden oldu. Kiyev Rusyası 9 asıra ait, 9 yüzyıla kadar ne vardı? Boşmu yerde yarandı Rusya? Malesef bu konulara rusya tarihi dokunmuyor tabi belli siyasi amaçlardan dolayı.

neyse çok uzattım. işlerinizde başarılar diler saygılarımı sunarım.

CEVAP:

Gene beni merakınız ve müktesabatınızla şaşırttınız. Sizden hem ben, hem de okurlar çok yararlanıyoruz. O yüzden tesbitlerinizi daim bizle paylaşmanızı diliyorum.

Maalesef rahmetli Mustafa Kemal Atatürk'ten sonra Türkiye'yi yönetenler yüzlerini Hıristiyan Batı'ya çevirmişler; Şark'ı, Türkistan'ı, Turan'ı, hatta Türkiye'deki Türkler'i unutmuşlar, unutturmaya çalışmışlardır. Bu yüzden utanarak söylüyorum ki, biz Fuzulî'yi, Nizâmî'yi, Sâbir Mirza'yı tanımıyoruz. Cengiz Sasani'yi bilen, duyan olduğunu sanmıyorum. Türkiye'de yaşayan Kâzım Mirşan üstâdı bile yeni keşfettik.

İşte bu sebepledir ki, ARI IRK konusundaki tesbitlere, Nizâmî'nin kitaplarında yer alan Türk asıllı GORD boyunun bugünkü Kürtler'le bağlantısına gönülden inanıyorum. Aynı durum Sasani'nin Avesta tesbitleri için de geçerli. Ama bilgim bu konuları derinleştirmeye yeterli değil. Eminim, yazdıklarınız Türkiye'deki araştırmacıların da gözünü açar, heveslerini arttırır. Eğer bir de AVESTA'nın TÜRK yönü ortaya çıkarsa, ne Kürt bölücülerin, ne de onları kullanan emperyalist Batılılar'ın elinde bir silah kalır!

Dikkatimi çeken kelimelerden Anauta/Anuita ilk TÜRK medeniyeti ANAU'yu çok andırıyor... Aratta/Haratu Dağı, Ararat diye bilinen AĞRI dağını kastediyor. Sümer-Akkad sözlüğünde Aratu diye yer alması ile onlardan sonra ortaya çıkan URARTU ile bağlantısı da araştırılmalıdır. Alataa/Alatuu zaten açık, ALADAĞ... Haratuu da belirttiğiniz gibi KARADAĞ... Ama en enteresanı TURUKKU kelimesi... Çünkü sitede Fransız kaynağından tercümesini yayınladığımız KİL TABLETLER'de geçen TURUKKU-TÜRK halkına işaret ediyor ki, bugün bile Romenler TÜRKLER'e TURUKKU derler.

Saygılar, selamlar.

*****

-- 31.5.2006 , Nargiz H. H.
Subject: SELAM

Selam sayın Tahir Bey

Necesiz?

Yazılarınızda Türk varlığını, Türk medeniyetin, dilinin, yazı sanatın varlığını çok eski zamanlara aparıyorsunuz. M.Ö. dönemlere Batı topraklarında Türk varlığından bahsediyorsunuz. Ama sadece Yunan-Roma, Anadolu arazilerle bitiriyorsunuz. Neden diğer Avrupa dikkatiniz haricinde? İlginizi çekmiyor?

Yani Macaristan, sekeli halki? İskandinavya ülkeleri, german halkları?

Murad Adji'nin de Türk konusu üzerine bir çok kitapları var. Biliyorum duydunuz mu? Sizin yazılarınızda çok eski çağlar, M.Ö. dönemse Adji'da daha çok M.S. dönemler, genelde Attila'nın zamanı... çok ilginç kitaplar.

"Polovets çölünün yovshani" Türklerin Rusya medeniyetinde yeri, gerçek Rusya tarihi üzerine bir eser. "Avrupa. Türkler. Deşt-i-Kipçak" Avrupa'nın gerçek tarihine, Hiristiyanlik konusu üzerine ve sonuncu yazdığı "Türkler ve Dünya: gizemli tarih" daha eski çağlara iniyor. Türk ismi Hindistanda, İranda, Arabistan bölgelerinde. Size ilgili ise adresini veriyorum ve eğer istersiniz şimdi Sambala ülkesine dair okuduklarımı size de kısaca anlatım.

http://www.adji.ru/book10_0.html

Bir çok tarihçiler kutsal Sambala ülkesini Himalaylarla bağlıyorlar. Bu birçok soru doğuruyor, çok şüphe yaratıyor çünkü efsanelerde sohbet Himalaylardan olamaz, çünkü Himalai Hindistanda hemde Tibette çok iyi belli olan bir yer, Hindistanlilara çok iyi malum... belli olan yerlerden ise efsaneler yaratılmaz. Efsanede çok Kuzeyde bulunan ülkeden bahsolunuyor. Altay ise coğrafi bakımdan Hindistan'dan çok kuzeyde bulunuyor ve eskilerden Himalaylarla beraber Doğuda kutsal merkezlerden biri sayılıyordu. Bundan öte hindistanlıların inançlarına göre Sambala ülkesinde kutsal demir Hac-evrensel dünya Vadjrasi saklanıyor. Altayda demir eridiyorlardı ve ondan haçlar üretiliyordu, bunu eski türk mezarlarında bulunan demir haçlar kanıtlıyor. Tibet'te ise eskiye, o zamanlara ait metalurji izleri bulunmamış.

Ayrıca dikkatinizi çeke bilecek daha bir şey- Bu yakınlarda Tibette Buddist mabedinin nerdeveninde taşlar üzerinde eski türk runik yazıtları bulmuşlar. Türklerin mabedleri eskide "kilise" adlamıyordu. Kaylasa dağları adından. Tibette bulunan Kaylasa eski türkler için Kutsal bir dağdı. Kurgan ve mabedlerin formu dağdan götürülmüştü. Şimdilerde de bazı türk halkları - hakaslar, tofalarlar, yakutlar ibadetlerini açık doğada, gökyüzü altında, dağlar karşısında yapıyorlar.

Hindistanın eposları (Mahabharata, Ramayana) ve 'ved' edebiyatı çoğu zaman anlattıkları Hindistanın yerli ahalisi bilmedikleri, göremedikleri ve göremeyecekleri tabiati, hatta teoretik görmeleri imkansız olduğu doğanı anlatıyor, coğrafi tarifleri veriyor. Ornegin, sabit Kutup Yıldızı ve Büyük Ayı Burcu. Kar, buzlar ve aylarla uzuyan ayaz geceleri. Batmayan güneşiyle uzun günler, Kuzey burclar, gökyüzünde onları müşahade etmek sadece 55'den güneyde olmayan bölgelerde görmek mümkün. Hindistan'da imkansız. Hindistan'da Büyük Ayı Burcu horizontla kapalı ve onu görmek imkansız. Buna rağmen onu anlatan yüzlerce satırlar, ondan bahseden poetik şiirler rastlıyoruz eposta... bu çok tuhaf (?)

Şunları Altay'lılardan başka kimler görebilirdi? Kuzey gökyüzünü kim görebilirdi?

Bu tabiat görüntülerini sadece Altayda rastlamak mümkün. Sadece orada bulunan insanlar görebilirdi. Tibet'te bunları göremezsin. Burada batı bilim adamlarının onaylamalarına karşı coğrafya çıkıyor ve eposta anlatılanlardan vazgeçmek imkansız. Coğrafi tarifler, detaylar Altay'a gösteriyor, ona işaret ediyor ve bunu saklamak imkansız.

Coğrafi açıklamalar Hindistan eposunun herbir yerinde. Örneğin, daha bir tarif, en önemli sayılabilir, gelmelerin vatanını anayurdunu karakterize eden - Meru dağı.

Meru dağı Doğudan Batıya doğru uzuyor, Eposta Meru dağı Altın Dağ adlanıyor. Bura Tanrının yeraldığı yer, burada tüm yaratıkların ruhu oturuyor. Yılda bir gün var ki, parlak güneş Meru dağı ertafında çevre verip tekrar eteğine dönüyor.

Şu tabiat özelliği hindistanlılara 'Predakshina' geleneğin verdi - kutsal yeri saat oku istikametinde dolaşmak, etrafinda çevre yapmak. Kutsal yere karşı olan saygını, hürmeti ifade etmek için, bunu hatta Güneş yaptığı gibi, etrafında dolaşmak.

Bu tarife uygun yeri Altay'da buluyoruz. Bu kutsal dağ Altayda yer alıyor. Ondugay bölgesinde yer alan Sümer dağı. Bu Altayin kalbi. Türk için ondan kutsal yer yoktu. Belki bir Kaylasa dağıyla kıyaslamak mümkün. Burda yüzlerce kurganlar mevcut. Gökyüzü altında yeralan bir mabed. Binlerce insanlar buraya ziyarete gelirdi.

Yazda bir gün oluyor ki, güneş dağın bir tarafında doğuyor obir tarafında batıyor. Dağın ucu karlarla kapalı ve her kar deneciği bir kişinin ruhudur. Hindistan veda'larinda bu karla kapalı ışıltılı dağın tarifi veriliyor, ebedi buzluk olan Meru'nun tarifi, kutsal ırmağın, en temiz saf ve en şeffaf ırmağın kaynağı olan Meru. Günahı olanların, suçluların ruhları burada temizleniyor, saflaşıyordu.

Altın-göl'ün de (Sütlü denizi) tarifini Hindistan'lıların metinlerinde buluyoruz, onun şefaverici suyundan, inanılmaz güzellikte bahçelerinden, kışta gölün sadece yarısı donmasını ve Meru'nun kuzeyinde yer almasına rağmen gölün her kış donmamasını... hepsinin tarifini rastlıyor okuyucu.

Sütlü sudan bahsediyor hind efsanesi. İğneye benzer buzlar, beyaz örtük gibi tüm dağı örtüyor. Onun üzerinde gezmek imkansız. Bu Altayın fenomeni ve hirdistan eposunda da anlatılan doğa tarifi.

"Beyaz sütlü gölden" hakas efsanesinde de bahsolunuyor. Orda aynı coğrafi koordinasyonlar veriliyor- aynı dağa Sümer dağına götüren.

"Mahabharata''nin ilginç olan bir yönü de odur ki o Altayı şahid gözleriyle tarif ediyor, oranı tanrısal bir ulke gibi, kutsal topraklar gibi anlatıyor, ve doğa tarifinden, tabiattan daha öte oranın insanlarına dikkat ediyor, onları anlatıyor. Oranın insanlarından bahsederken onlara ilahi adalet mensup olduğunu söylüyor. Onların Gökyüzü Tanrısına tapınmalarını anlatıyor. Orada ibadetleri "Beyaz kişiler" yapıyor, "kanun, kural bilicileri".

"Mahabharata"nın 1. kitabı daha çok dikkati çekebilir. Türklere nişane olabilecek bölüm. O nag halkindan, nag'lardan bilgiler veriyor, onların hayat tarzını anlatıyor. Ve bu sanki Altayın eski tarihi. Hindistanın halk eposu -unikal anıt belgesidir. Büyük göçü kanıtlayan bir belge.

Diğer bir detay-

Tibetin lamaizm inancı. Buddizmin kuzey mezhebi. Onun temelini göçmen halk, altaydan çıkan türkler 1. yüzyılda 4 Buddist soborunda bastılar ve burda emeli geçen Kaniska kan oldu.

Kaniska(Kan Erke,Kanerke)(78-123) türkün ve türk kültürünün sembolü olarak Hindistanda iz koydu. Şimdilerde de onu kutsallaştırıyorlar, tanrılaştırıyorlar. O Büyük Tanrıya tapınıyordu, Tanrıya sitayiş eden Kaniska kuzey Buddizmin temelin koydu.

Kaniska kanın devrinde (Kan Erke,Kanerke) Altaydan binlerce türkler ibadet için Kaniskanın ülkesine kutsal yerlere zayarete geliyorlardı. O dönemde türkler buddistler için yeni olan gökyüzü Tanrısına Büyük Tengriye ibadet örflerini buddistlere getirmişler ve Tanrı inancının örfleri, gelenekleri, ibadetleri buddistlerle alınmıştı. Bu fakt Hindistan ve Buddizm tarihinde de kaydolunup.

Ve ilginç değil mi "kutsal metinleri elde etmek için" buddist seyyahları Altaya dolayı gitmişler?

Budda'nı şimdiye kadar doğuda mavi gözlü çekiyorlar (hindistanlıların dediyine göre "ari" gözleriyle) Kuzeyden gelen halkın gözleri gibi.

Kuzeyden gelen halkı yalnız naglar, ariler değil 2-3 kuşak kuzey'den gelmelere, göçmenlere saklar, şakiler, şakyalar adı vermişler.

Hindistan da bu halk mavi gözlü, altın saçlı ve beyaz derili, atlılar gibi anlatılıyor ve kültürleri yine Altaya işaret - aynı kültür ve âdet, örfler.

Ilgi çeken -

Budda'ni Hindistan'ın yerli ahali Shakyamuni adlandırıyorlar ("sak tanrısı"), türkler ise Burhan, yani Tanrının gönderdiyi, Tanrının sefiri. Resimlerinde de Budda'nın Altay halkı antroplojisine uygun, Altaylı yüzlü gibi çekiliyor... antropoloji açıdan türk siması. Kan Kanishka pullar üzerinde Budda'nın resmi altında onun adlarını da kaydetmiş "Sakamano Boddo" ve "Bogo Boddo". İlk yazı Budda'nın türklere mensup olduğunu gösteriyordu, ikinci yazı ise sadece "Tanrı Budda" Budist mofolijisinde nag halkından birçok efsaneler mevcut ve bu halk Buddizmin önemli eseri olan "Pradjnaparamita" sutra'sının saklayıcılı oldular. İlginç olan daha bir şey - efsaneye göre Sinddhartha Gautama Budda olmadan önce birkaç defa nag'a dönüşüyordu. (?)

Ölümden sonra Budda kurganda toprağa verildi, yolların kesistiyi yerde ve kurgan yolla ahate olunuyor, mezarlığı saat oku istikametinde dolaşmak için.(?)

Selamlar ve saygılar...

CEVAP:

Sağolasınız N. Hanım. Yahşiyem. Siz Necesiz?

Sorularınız çok yerinde. Maalesef Murad Adji'yi tanımıyordum, sizin sayenizde tanımış oldum, siteyi de inceleyeceğim.

Bizim site GİRİŞ sayfasında da belirttiğim gibi, Türkiye'yi bölmek, Kürtler'i Türkler'den ayrı gösterip Güneydoğu'yu kopartarak bir Kürdistan kurmak amacıyla sürdürülen faaliyete karşı koymak amacıyla başladı. Sonra Kuzey Anadolu'yu Lazlar'ı, Abhazlar'ı Türkler'den koparıp Pontus diye bir Rum devleti kurmak, Ege Bölgesi ve eski Yunan ve Roma medeniyetini bahane ederek gene Türkiye'den koparmak isteyenlere de cevap vermek durumunda kaldım. Bu çalışma esnasında Tirhen (Turhan) ve Etrüskler'in (Tur-Saka) aslında Yunan ve Roma medeniyetinin temelinde olduğunu belirten yazarlarla karşılaştım ve sitede yer verdim.

Yani esas hedef Türkiye'yi başkalarına mâletmek isteyenlerin iddialarını çürütmekti. O yüzden diğer ülkelerle fazla ilgilenemedim.

Ama dünya medeniyetinin Orta Asya'da Prototürkler'le ON ve OK Türkleri ile başladığını, ve Çin'e, Hindistan'a, Tibet'e, Macaristan'a, Bulgaristan'a, İskandinavya'ya, İngiltere'ye İskoç ve İrlandalılar'ın ataları, İspanya'ya ve Fransa'ya Basklar'ın ataları, Mısır'a Hiksoslar olarak, hatta Bering Boğazı'ndan geçip Kuzey ve Güney Amerika'ya Aztekler, Mayalar, Kızılderililer olarak yayıldığını delilleriyle ortaya koyan Kâzım Mirşan'a da yer verdim. Ayrıca Kafkasya ve Doğu Avrupa'da Göktürk (Runik) yazıtları tesbit etmiş olan İsmail Doğan'ın çalışmalarından da söz ettim.

Bunların hepsi elbette ki benim büyük ilgimi çekiyor, ama bilgi kapasitemin dışında. Ancak okurlara nakletmekle yetiniyorum. Tıpkı sizin yazdıklarınızı hemen okurlara ulaştırdığım gibi... Ama merak etmeyin, Cengiz Sasani'yi de, Murad Adji'yi de, tesbitlerini de inceyelemeye devam edeceğim... Biliyorsunuz, Farslar'ın meşhur Sâsânî imparatorluğu vardı, Hz. Ömer zamanında yıkıldı, İslam Devleti'ne katıldı. Eğer bu Cengiz Sasani Fars asıllı bir zat ise, Avesta'nın TÜRK yönünü tesbit etmesi daha büyük bir önem taşır.

Size ve bütün Azerî kardaşlarıma selam ve saygılar.

NOT: Azerbeycan ANS kanalında Kurtlar Vadisi dizisini gördüm. Orada çok meraklısı var mı?

*****

-- N.H. , 4.9.2006
Subject: Bakü'den SELAM

Selam Tahir Bey
Uzun zaman olsu Sizinle yazışmayalı. İnternetten uzaktım, mesajınızı şimdi okudum. Uzun süre sonda Sizden tekrar, mesaj almak çok hoş,teşekkür ederim.

Necesiniz? Yeni çalışmalarınız varmı?

Evet ANS kanalında yayınlanan sizin Kurtlar vadisi veya Baba'nın türk versiyonu (Turkish version of The GodFather) çook popüler olmuştu. Doğrusu ben seyretmedim, sabrım yetmedi, 100 den 5 bölüme baktım, birde Kurtlar Vadisi Irak bölümune...ama burada gerçekten büyük popülerlik kazandı, belki eskide "Rembo"nun kazandığı kadar. O zaman çocuklarin örneği Rembo olmuşsa şimdi Polat. Müziğin telefonlara yükleme, posterler ützerinde Polat-Çakır çiftliği, T-shirt'ler, Polat Alemdar çorapları, Çakır iççamaşırı, daha neler neler :-) Kurtlarvadisimaniya :-)

Tahir Bey siz ANS'se mi çalışıyorsunuz?:-) hemen Kurtlar'dan sonda Çalıkuşu yayınlanmaya başladı. Ama bu defa Feride seyircisi ile daha sovyetlerde oldugu gibi rusça değil öz dilinde konuşuyor ve ilk defa tam versiyonda. Ruslar çok yerlerin kesmişler, Çanakkale olayları hiç yoktu, birçok yerleri, yalnız aşk macerası bir dizi olmuştu... şimdi tam olarak veriyorlar.

Diyorlar Kurtlarin da bir çok yerleri kesilmiş, hükümetimize ters gelen yerler, Azerbaycandan söz edilen kadrlar. Biliyorsunuz bizim burasi "demokrasi" mekânı, neye isteriz bakabiliriz, ne isteriz kokuşuyor, söz edebiliriz :-) Kurtlar vadisi :-) faraon olumunden sonrada buraları rahat bırakmadı. Her adımda şimdi butu koyulup, nereye baksan "onun izi, onun yuzu,onun kokusu" :-) Vallah ellerinde olsaydı Allaha da onu Cennete yerleştirmesini emr adirlerdi. Şükürler oraya kadar elleri uzanamaz.

Size ve ailene Azerbaycandan sonsuz selam ve sevgilerimi gönderiyor Mutluluk ve sağlık dolu günler diliyorum. Herşeyin gönlünüze göre gelişmesini diler saygılar sunarım.

Cevap:

Sağolasınız N. Hanım. Yahşiyem. Siz Necesiz? Mektubunuza teşekkür ederim. Ben de sizden haber alabildiğime çok memnun oldum. Sağolasınız.

Şu anda çalışmalarım daha çok dinî ve tarihî kitaplar okumak, not almak şeklinde. Allah izin verirse, ilerde bunları yazıya dökmeyi tasarlıyorum. Tabii sizin gönderdiğiniz çok mühim malûmat ta bu çalışmanın bir parçası.

Kurtlar Vadisi hususundaki sorumun sebebi şu idi: Pek çok kimse tarafından bir mafya-baba dizisi olarak görülen bu çalışmanın, aslında Amerika ve İsrail tarafından yönetilen gizli örgütlerin dünyayı nasıl yönettiklerini, gelecek için nasıl planlar yaptıklarını göstermek istediğini acaba Azerbaycan'da seyredenler farketti mi? Bunu öğrenmek istemiştim.

Meselâ Irak bölümünde Amerikalılar'ın nasıl organ ticareti yaptığını gösterdiği gibi, filmin sonunda Amerikalı'yı Selahaddin-i Eyyubî'nin hançeri ile öldürmesi, büyük bir mesaj veriyordu. "Bu bir Haçlı seferidir," diyen Bush'a, cevap olarak "Sultan Selahaddin nasıl Haçlılar'ı perişan ettiyse, biz de sizi edeceğiz," demek istiyordu. Bunu ben çok önemli buluyorum. Çünkü zamanımızda dünya siyaseti medya ve sinema propogandası ile yürütülüyor. İlk defa Türkiye Amerika'ya böyle br film ile cevap verdi. O yüzdendir ki, dünyanın pek çok ülkesinde kapalı gişe oynadı, milyonlar seyredip Amerika'ya duydukları tepkiyi dile getirdiler.

Bir başka husus ta filmin mafya (ki, Türkiye'de mafya ile kabadayı ayrıdır, filimde mafya ile kabadayılar mücadele etmektedir) filmi gibi görünmesine rağmen, pek çok dinî, ahlâkî, bediî, ve edebî hususları halka öğretmesi... Bilmem, Azerbeycan'da bu farkedildi mi? Meselâ Ömer Baba hep dinî kıssalar anlatır, ney üfler, ebru yapar.

Filmin bazı kısımlarının kesilmiş olması mümkün. Yayınlanmasının durması da siyasî sebeplerden olabilir. Çünkü yalnız Türkiye'de esrarengiz olayları değil, Rusya, Amerika, Orta Doğu, Afganistan gibi ülkelerdeki gelişmeleri de veriyordu. Ama Kurtlar Vadisi'nin halk tarafından çok tutulması, Hacı, Köpek gibi yeni dizilerin yapılmasına yol açtı. Bunlar bu yayın döneminde epey alâka çekecek sanırım.

Çalıkuşu dizisine gelince, evet, Sovyetler dağılmadan önce Rus televizyonunda gösterilmiş, ve gene büyük bir ilgi ile seyredilmiş. Dağılmadan sonra da Özbekistan gibi pek çok ülkede tekrar yayınlandı ve yine büyük ilgi gördü. Bu sefer, kesilmeden tümünü Türkçe olarak seyredebildiğiniz için çok memnun oldum.

Ben de size, ailenize ve bütün Azerbaycan'a selam ve sevgilerimi, gönülden saygılarımı sunarım. Sağlıcakla kalın.

***

  • DİĞER BÖLÜMLER : OKURLARLA SOHBET - MEKTUPLAR / 23 , OKURLARLA SOHBET - MEKTUPLAR , BATI ANADOLU'NUN TÜRKLÜĞÜ , DÜNYA MEDENİYETİNDE TÜRKLERİN PAYI , TÜRKLERLE İLGİLİ LİNKLER , GİRİŞ