DOĞU ANADOLU'NUN TÜRKLÜĞÜ


OKURLARLA SOHBET - 44

-- ALİ KERKÜKLÜ'nün yazısı

Kürt aşiret reisi Barzanî, sözümona "Kürdistan" dediği topraklarda referandum yapacakmış. O bölgenin TÜRK ve Arap nüfusunu kovarak, öldürerek yok etti, nüfus ve tapu kayıtlarını yaktı. Bütün bunları da zâlim, emperyalist Amerikalılar'ın ve İsrail'in yapdımı ile yaptı. Şimdi Türkler'den temizlediği o bölgede "bağımsızlık" ilân etmeye kalkıyor. Tabii buna Kerküklü Türkler'den itirazlar geliyor. Bizim Hükûmet hiç tereddütsüz, "Eğer Suriye ve Irak'ın ülke bütünlüğü korunmazsa, her iki ülkenin kuzeyinde yeni bölge ve devletler oluşmasına izin vermeyiz. Biz MUSUL-KERKÜK'ü anlaşma ile Irak'a bıraktık. MUSUL-KERKÜK ya bölünmez Irak'ın'dır, bölünürse TÜRKİYE'nin!.. HALEP, MUSUL-KERKÜK, SÜLEYMÂNİYE, ERBİL bizim MİSÂK-I MİLLÎ sahâmızdır. Oraları kimseye bırakmaz, biz alırız!" demelidir. Aynı şekilde "Biz HALEP'i Suriye'ye anlaşma ile bıraktık. Dolayısiyle HALEP ya Suriye'nindir, ya TÜRKİYE'nin... Oraları kimseye bırakmaz, biz alırız!" demelidir. Ayrıca Irak hükûmeti de aynı tarihte Irak'ın tümünde "o bölgenin bağımsızlığı isteniyor mu?" diye bir neferandum yapmalı ve böylece Barzanî'nin referandumunu boşa çıkarmalıdır.

Şimdi "Irak'takiTürkmenlerin Sessiz Çığlığı" kitabının Yazarı Ali Kerküklü'nün iki makalesini veriyoruz. Gönderene teşekkür ederiz.

Kerkük Bir Türk Şehri Mi?

Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY) Irak’tan ayrılmayı öngören bağımsızlık referandumu kararı alarak, 25 Eylül tarihindeyapılması planlanan oylamanın hazırlıklarına başladı. Kürtler, toprakları paylaşım süreci içerisinde o topraklara dâhil olmayan Türkmen şehri Kerkükgibi başka bölgeleri de topraklarına katmak istiyor. Bu durum bölgede yeni askerî-siyasî çatışmaları tetikleyebilir. Ancak Kürtlerin, başta İsrail olmak üzere destek almadan ayrılmaya yönelik adım atmaları zor. Kürtler, referandum sonrasında Kerkük’ü de topraklarına katmak istiyor. Öte yandan Bağdat, büyük petrol rezervlerinin bulunduğu Kerkük’ü kaybetmek istemiyor. Bu durum, ileride Arap-Kürt çatışmasına yol açabilir.

Kerkük Bağdat’a Bağlı Bir Kent

Kerkük resmiolarak Bağdat yönetimine bağlı bir kenttir. Ancak peşmerge, 2014 yılında IŞİD’le mücadele bahanesi ile, Kerkük’te yönetime “fiilen” el koydu. Kürt grupları, uzun bir dönem boyunca petrol zengini Kerkük'te varlığını göstermek için nüfus ve tapu dairesine saldırarak, yakıp yıkıp yağmaladılar. Bir anlamda,bunu yaparak, kentin tarihini/hafızasını yok etmek istediler. Daha sonra hızla bölgeye/Kerkük´e göç etmeye başladılar (Kerkük’e 700 bin Kürt ithal edildi). Aslında, bu göçler bir anlamda Kürt partileri ve dış güçler tarafından teşvik edildi ve desteklendi. Kürt grupları, Türkmenler'e ve devlete ait arazilere ev yaptılar ve yerleştiler. Kerkük’ün demografik yapısı bu gruplar tarafından hızlı bir şekilde değiştirilmeye çalışıldı. Hedefleri petrol zengini Kerkük'ü de Kürt bölgesine dâhil etmekti.

Kerkük´ün Bir Türk Şehri OlduğunuTeyit Eden Gerçekler ve Belgeler

Kürtler, Kerkük konusunda siyasi çalışmalarının yanısıra, siyasetçiler ve yazar çizerleri ile de bölgenin, yani Türkmeneli topraklarının Kürt bölgesi olduğu, nüfusunun da Kürt olduğu iddiasını yazarlar ule dünyayı yanıltmaya ve kandırmaya çalışırlar.

Onlarca yazarın eserlerinde ve resmi devlet kayıtlarındaki mevcut bilgilerle Kerkük’ün Türk, nüfusunun çoğunluğunun Türk, konuşulan dilin de Türkçe olduğu belgelenmektedir. Birçok Arap, Türk, Kürt ve yabancı araştırmacı ve yazarın bu konuyu, yani Kerkük´ün birTürkmen şehri olduğu teyit eden birçok eseri mevcuttur.

Gertrude Bell, 1. Dünya Savaşı sonrasının Irak’ını kurmuş, sınırlarını cetvellekendisi çizmiş ve yarattığı Irak’ın kralını bile bizzat kendisi tayin etmiş bir İngiliz ajanıdır. 14 Ağustos 1921 tarihinde babasına yazdığı mektubunda “Referandum yapıldı ve Kral Faysal oy birliği ile seçildi, ama Kerkük, Kralın lehine oy kullanmadı. Kerkük’ün içi ve ilçeleri Türkmenler'den oluştuğu, bazı köylerin ise Kürtler'den sakin olduğunu" yazmaktadır. [1] Irak’ın kurucusu Gertrude Bell’in mektuplarında Kerkük’ün Türkmen şehri olduğu açık bir şekilde yazılmaktadır.

Kerkük’te İki buçuk sene il danışmanlığını, idari müfettişliğini ve Irak’ın kuzeyinde Kürtler'in yoğun yaşadığı Süleymaniye'de de yıllarca görev yapan C. J.Edmonds "Kürtler, Türkler ve Araplar" adlı eserinde: “Kerkük’te Belediye gibi şehri ilgilendiren konularla uğraşan Miller (İngiliz subayı), daha önce de söylediğim gibi Türkçe'yi düzgün ve akıcı bir biçimde konuşmaktaydı ve özellikle Belediye Başkanı Abdulmecid Yakubî ile dostane bir ilişki kurmuş, sık sık kentten ayrılmam gereken dönemlerde iyi bir iş çıkararak mükemmel bir zemin çalışması gerçekleştirmişti. Livanın resmi dilinin Türkçe olarak kalması ve memurların da yerel ahaliden olmasını güvence altına alacak bir bildirimde,bulunmasıydı. Bu formül, Kerkük için kaydedilen büyük bir aşamaydı." demektedir. [2]

Görüldüğü gibi Kerkük’ün Türk olduğunu ispatlayan bu belge açıkça gösteriyor ki Kerkük’ün resmi dilinin Türkçe kalmasının nedeni, şehrin ahalisinin Türk, dilinin Türk olmasıdır. Bu husus, Kürtler'in dostu, işgalci İngiltere tarafından bile kabul edilmiştir.

İngiliz işgali sırasında, "Kürtler'in Lawrence´i" diye tanınan İngiliz istihbarat subayı Binbaşı Edward William Charles Noel, Şeyh Mahmut Berzenci‘yi Kürtlerin yoğun yaşadığı Süleymaniye temsilcisi olarak atama yetkisini almıştı. Noel bu yetkiyi hemen kullanmış, ancak “Kerkük bölgesi Türkmen olup, Türkçe konuştukları için, Şeyh Mahmut’un nüfuz alanında olmayı reddetmişler, bunun üzerine işgal kuvvetleri de bu bölgeyi, "Kerkük Bölgesi" ismiyle özel bir bölge olarak ilan etmişti.

Kerkük’te siyasi subay olarak görev yapan Binbaşı Stephen Hemsly Longrigg “Irak’ın Yeni Tarihinde Dört Asır” adlı eserinde, Türkmenler'in yerleşim bölgelerini anlatarak şöyle demektedir: “Türkmenler'in mıntıkası, Telafer’de ve uzun bir çizgi olarak Musul yolunda Deli Abbas’tan Büyük Zab’a kadar uzanmaktadır. Güzel Kerkük şehri ise son iki asırda pek değişmemiştir. Ve büyük güzergâh üzerindeki Türkmen köylerinin konumu, hatta yağmura dayalı tarımla uğraşan çeşitli köylerin konumu da hiç değişmemiştir. Türk kanının hâkim olduğu bölgelerde,Türkçe’nin bâriz bir şekilde görüldüğü yerlerde, her zaman Türk ağırlığı görülmüştür.” [3]

Longrigg bu kapsamda Kerkük’ü anlatırken, konuşulan dilin Türkçe olduğunu söylemektedir. Bir İngiliz subayı olarak Kerkük’te görev yapmış olan Stephen Hemsly Longrigg, Kerkük’ün bir Türk şehri olduğunu söylemektedir, bu Kerkük’ün bir Türkmen şehri olduğu tescili değil midir?

İngiliz işgali sırasında Erbil´in siyasi valisi olan W. R. Hay, bölge hakkında yazdığı bir kitapta şöyle demektedir: “Kerkük şehrinin bölgedeki Türkler'in ana merkezi olduğunu ve savaştan önce 30.000 nüfusu bulunduğunu, ayrıca civarda birçok köy halkının da Türkçe konuştuğunu” yazmaktadır. [4]

Alman araştırmacı Reinhard Fischer’in Berlin üniversitesinde yüksek lisans diplomasını almak için sunduğu tezin konusu “Irak Türkmenleri”dir. "Irak’taki Türkmenler'in en önemli merkezi Kerkük’tür. Kerkük’ün rolü yalnız önemli bir kültür merkezi olmaktan ziyade, Türkmenlerin en yoğun olduğu şehirdir“ diye yazar. [5)

Fransız araştırmacı ve yazar Chris KUTSCHERA’nın "Kürt Ulusal Hareketi" adlı kitabında: “Kerkük’ün çok özel bir statüsü vardı. Teorik olarak Irak’a bağlıydı. Bağdat’la ilişkilerinde resmi dil olarak TÜRKÇE kullanılıyordu. Kerkük, danışmanları İngiliz olan bir Türk mutasarrıfı (vali) tarafından yönetiliyordu. İngiliz yetkililer (Faysal’ın 23 ekim 1922 tarihli genelgesi çerçevesinde) Kerkük eşrafını kendi bölgelerinde bir kurucu meclis seçimi yapılacağından haberdar etmişlerdi” denir. [6]

1890´lı yıllarda Duyun-i Umumiye müfettişi olarak bölgeye gelen Fransız Vital Cuinet, "Le Turquie î D´Asia" isimli eserinde, Kerkük şehrinin nüfusunu 30 bin olarak verirken, bu nüfusun 28 bininin Türkmen olduğunu belirtmektedir.[7]

Rus araştırmacı Vladimir F.Minorsky “Türkmenler; Telafer, Erbil, Altunköprü, Kerkük, Tazehurmatu, Tavuk, Tuzhurmatu, Kifri ve Karatepe gibi şehir ve kasabalarda ve Musul bölgesinin güneyinden geçen tarihi “İpek Yolu” denilen yol üzerindeki bölgede çoğunluğu teşkil etmektedirler” der. [8]

Kerkük katliamı

1959’da Kerkük’te Kürt komünistleri, Kürt askerleri ve KDP peşmergeleri silahsız ve suçsuz Türkmenler'i 3 gün 3 gece hunharca katlettiler. Ve bu tarihe “Kerkük Katliamı” olarak geçti. Bu olay Amerikan basınında dayanak bulmuştur. Amerika’nın tanınmış gazetelerinden The Newyork Times Gazetesi bu konuda haber vermiştir: "Bağdat´ın 150 mil kuzeyinde olan Kerkük´ün çoğunluğu müreffeh Türkmenler'den oluşmaktadır. Eyleme, çeşitli silahlarla donatılmış sivil Kürtler'le, ordu ile işbirliği içerisinde olan komünist ağırlıklı Halkın Direniş Grubu (çoğu Kürtler'den oluşuyordu) katılmışlardır."[9]

Kürt asıllı Prof. Dr. Nuri Talabani, "Kerkük Bölgesi'nin Araplaştırılması" adlı kitabında, Kerkük’ün 2. tümen komutanı Nazım Tabakçalı’nın, Kerkük’teki gelişmeleri Bağdat’taki Savunma Bakanlığı’nın askerî istihbaratına gönderdiği raporda:

Belge: "Kerkük eyaletinin Arap, Hıristiyan (Asuri, Keldani,Ermeni) azınlıklarıyla bir Türkmen çoğunluğuna sahip olduğu. Kerkük eyaletinde Kürt Eğitim Müdürlüğü kurulması veya girişimi buradaki diğer milliyetler arasında projeye karşı huzursuzluk duyguları uyanmasına yolaçacaktır. Ayrıca öğretmenler birliği (Arap milliyetçiler, Baasçılar veTürkmenler'den oluşan "Ulusal Liste" içinde Öğretmenler Birliği seçimlerini kazanan hepsi Türkmen olan grup) bunu bana kamu yararı için bildirdiklerini, ilkeleri Kürt olmayan çoğunluğun yaşadığı bir eyalete asla uyarlanamayacak bir müdürlüğün varlığıyla tehdit altına girebilecek ülke geleceği, eğitimin birliği için yaptıklarını da söylediler."[10]
İmzalı... Tümgeneral Nazım el-Tabakçalı
ikinci Tümen Komutanı
Askerî istihbarat Müdürlüğü

Aslı Arap olan ancak Amerika´da yaşayan Said K. Aburish, Saddam hakkında İngilizce kaleme aldığı eserinde bir gerçeği aydınlatmak istiyor:

"Saddam, Kerkük´ü Araplaştırmaya çalışıyordu. Saddam Kerkük´ün bir Arap, Kürtler de bir Kürt şehri olduğunu iddia ediyorlardı. Aslında bu şehir ne Arap ne de bir Kürt şehridir. O şüphe götürmez bir Türkmen şehridir. Kürtler 1960 yıllarından itibaren planlı bir şekilde Kerkük´e gelmeye ve yerleşmeye başlamışlardır."[11] Filistinli yazar ve araştırmacı Hanna Batatu : “Kerkük şehri yakın tarihe kadar kelimenin tam mânâsıyla bir Türk şehri idi. Kürtler bu şehre yakın köylerden göç etmeye başladılar. 1959 yılında Kürtler şehrin yaklaşık üçte birini oluşturmaya başladılar" der. [12]

Ferik El-Mızhır El-Firavn “Irak’taki azınlıklar şöyledir: Süleymaniye'de Kürtler ve Kerkük’te Türkler" der. [13]

Seyyar El Cemil “Irak’ın kuzeyinde belirli bölgelerde yaşayan Türkmenler Dicle nehrinin doğusundaki Kerkük’te ve nehrin batısındaki Telafer’de yoğun olarak yaşamaktadır. Bunların asılları Irak’ta egemenlik kuran Türkmen devletlerine dayanmaktadır" diye yazar. [14]

Araştırmacı yazar Sati Al-Hisri “Irak’ta Hatıralarım” adlı eserinde 1921yılında, o dönemin Eğitim Bakanlığı baş müşaviri görevinde bulunan İngiliz yüzbaşı N.Varel ile olan ihtilafı ve çarpışmasını, Eğitim Müdürü muavinliği görevini reddettiğini açıklarken, Varel’in kendisine: “Kerkük’e git, orada Eğitim Müdürlüğü görevini sana verelim, orada Türkçe konuşulur, sen de Türkçe biliyorsun”, dediğini hatırlatıyor. Varel bu önerisini Kraliyet Sarayı Başkanı Rüstem Haydar’a da tekrarlamış ve Al-Hisri’den Türkçe konuşulan Kerkük’te yararlı olabileceğini söylemişti. [15]

Bir başka yazar, Abdulmecid Hasip Al-Kaysi’ye bakacak olursak, 1 Haziran 2000 tarihinde Londra’da çıkan el-Hayat gazetesinde Asuriler adlı kitabı hakkında yayınlanan bir eleştiriye verdiği cevapta, kendisini tanıtırken Irak’ın siyasi tarihiyle ilgilenmesinin elli yılı bulduğunu ifade eden bu yazar, adı geçen kitabında Kerkük’ün bir Türkmen şehri olup, halkının Türk ırkından olduğunu yazmaktadır. [16]

Dr. Mecit Khudduri “Cumhuriyet Döneminde Irak” adlı esrinde Kerkük, Altunköprüve Telafer’e temas ederken, buraların Türkmenlerce meskun olduğunu yazar.[17]

Iraklı yazar Mir Basri “Yeni Irak’ın Edebiyat Yıldızları” adlı eserinde Irak’tagelişen edebiyattan söz ederken, Kürtlerin Süleymaniye bölgesinde edebi eserlervermelerine karşın, Kerkük’te Türkmen edebiyatının yaygın olduğunu yazarak,Fuzuli, Fazli, Rizai, Ahdi, Şemsi ve Hüseyni ile başlayan edebiyat akımının,sadece Türkmen edebiyatı ile geliştiğini ve Hicri Dede, Hıdır Lütfü, NaciHürmüzlü, Mehmet Sadık ve Ahmet Faiz ile doruğa çıktığını, Kürt asıllı ŞeyhRıza Talabani’nin de Türkçe yazmak durumunda olduğunu bildirmektedir.[18]

Irak’ın yeni tarihi üzerine pek çok araştırması ve eseri bulunan Hayri EminÖmeri de, Irak’ın yeni tarihinden politik hikayeler (Arapça) , Bağdat, 1969, S.66. Irak tahtı üzerine yaşanan tartışma ve çatışmaları anla-tırken Kerkük’teçoğunluğun Türkmen olduğunu yazmaktadır.

Dr. Fazıl Hüseyin’in “Musul Sorunu” kitabının 2’nci baskısının 92’ncisayfasında, Erbil, Kerkük ve diğer Türkmen bölgeleri hakkında MilletlerCemiyeti raporunda şunu yazmıştır: “Milletler Cemiyeti komisyonu bu şehirlerinsakinlerinin asıllarının Türk olduklarını belirterek Erbil’de, Türklerden beş,yarısı Türk, yarısı Kürt olan ve bir de Yahudi mahalle vardır. Komisyonun ifadesinde, hükümet denetiminde tek gazete basıldığını, burada yayınlanan resmifermanlarda Arapça ve Türkçe dillerinin kullanıldığını belirtmiştir. Kerkük’tebulunan İngiliz siyasi subayı Arapça ve Kürtçe konuşmayı dahi bilmiyordu.Yalnızca Türkçe’yi öğrenmişti. Altınköprü ve Tuzhurmatu tamamen Türk veyaTürkmen şehirleridir. Bunlar içinde birkaç aile Yahudi bulunmaktadır. Karatepe%75’i Türk, %22’si Kürt, %3’ü ise Araplardan oluşmaktadır. Tazehurmatu ve Dakuktamamen Türk şehirleridir. Yalnız çevresindeki köyler Kürtlerden oluşmaktadır.”

Ansiklopedik bilgilere başvuracak olursak, Cambridge Üniversitesi yayını olan “Dünyanın Yöresel Mimarisi Ansiklopedisi” adlı eserin Kirkuk (Kerkük) maddesi,Kerkük’te çoğunluğun Türkmen olduğunu ve Irak’ta Türkmen nüfusunun 2.5 milyonunaltında olmadığını yazmaktadır. [19]

Ana Britannica Ansiklopedisi’nin “Kerkük” maddesini J.H. Kramers yazmıştır. Kramers ilgili maddede “Kerkük’ün 1. Cihan Harbi’nden az evvel 20.000 kadar tahmin edilen nüfusunun hâkim unsurunu Türkler teşkil ediyordu” diye yazmaktadır. [20]

Microsoft Ansiklopedisi'nde ise Kerkük Irak’ın petrol sanayisinin merkezidir.Akdeniz’e ham petrol taşınması için petrol boru hattıyla bağlıdır. Kerkük nüfusçoğunluğu Türkmendir. Ayrıca Kürt, Arap, Asuri ve Ermenilerde bulunmaktadır.[21]

28 Ekim 1992 tarihli Meydan Larousse’un Türkiye baskısının Kerkük maddesinde şu ifadeler yer almaktadır: “Kerkük’te yoğun bir Türk topluluğu ile onungeliştirdiği Türk kültürü vardır. Şehirde 350 aile kadar olan Hıristiyanlar daTürkçe konuşur ve Türkçe’yi Süryani harfleri ile yazarlar ve bir bölümü deKerkük Kalesi’nde otururlar.”

Irak’ın kuzeyinde bütünüyle Türkmen kasaba ve köyleri vardır. Önemli bir kentolan Kerkük’te bunlardan biridir. [22]

Kerkük konusunda yalan söylemekten çekinmeyen Kürtler, Kerkük´ün aslında Osmanlı arşivlerine göre de Kürt şehri olduğunu söylerken, gerçek Osmanlıarşivleri bu konuda tam tersini söylemektedir.

Belgelerle dolu olan bu kitap, T.C. Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü, Osmanlı Arşivi Dairesi Başkanlığı Nu: 64, “Kanuni Devri”nde 111numaralı Kerkük’e ait tahrir defteridir, yayın tarihi: 2003.

Tahrir defteri incelendiğinde, bölgede yaşayan toplumların etnik kimlikleri, bağlı oldukları aşiretler ve bu aşiretlerin kimliği, bölgenin idari yapısı,nüfusu, din ve mezhepleri, vakıflar, toprağın yani arazilerin tasarruf şekli vekime ait olduğu, hayvancılık hakkında bilgilerin yanısıra 7320 erkek nüfusunun bulunduğu ve bunların da % 90’ının TÜRK OLDUĞU GÖRÜLMEKTEDİR.

Kürtlerin gösterdiği ve her yerde ibraz ettikleri tek kaynakları, Arnavut asıllı Şemseddin Sami’nin verdiği bilgilerdir. Şemseddin Sami Türkçeyi öğrenerek kitaplar ve makaleler yazmaya başlamıştır. Şemseddin Sami Kerkük’ü hiç görmeden bazı Fransız ansiklopedilerden yararlanarak Kamus-i A’lam’inin Kerkük maddesinde Kürtlerin Kerkük’te çoğunluğu oluşturuyor yazmaktadır. Verdiği bilgilerin bilimsel, gerçekçi ve doğru olduğunu kabul etmemiz gerekirse, Bağdatı’n da bir Türk şehri olduğunu kabul etmemiz gerekir. Çünkü ŞemseddinSami aynı eserinde, Bağdat’ta halk tarafından konuşulan birinci lisanın Türkçe, ikinci derecede ise Arapça olduğunu da tespit ettiğini yazmaktadır

“Belge” Devlet arşivinden alınmış bir devlet belgesidir. Tartışma götürmez gerçek bir belgedir. “Musul Vilâyeti-Salnâme-i Resmiyesidir”. 1904 yılında bundan 100 yıl önce yazılan bu belge, Şemseddin Sami’nin yazdıkları ile aynı tarihlere rastlar. İkibelge arasındaki farklara bakılmak suretiyle bilimsel olarak konuyu iyideğerlendirmek gerekmektedir. Eski Türk alfabesi ile yazılan belgeden bazısatırları okuyalım. S. 212, 213, 214.:

“Kerkük Sancağına dair malûmat:
... Kerkük şehrinde 26510 İslâm ve 432 Keldani ve 463 Musevi, buna bir misliünas (kadın), üç binden aşağı olmayan yabancı ilâve olunursa şehrin nüfusmecmuası 57810’a baliğ olur. Kerkük şehri “kale” ve “karşı yaka” ve “korya”namları ile üç kısma münkasim (bölünmüş) olup, bu her üç kısımda 14 mahallevardır. AHALİ-İ ŞEHİR: UMUMİYETLE TÜRK OLUP TÜRKÇE TEKELLÜM EDERLER(konuşurlar.) GURABA (yabancı) OLARAK BİR MİKTAR ARAP VE KÜRT İLE KALİL’İL(az)- MİKTAR İRANİ BULUNUR”. Aynı yıllara rastlayan, biri resmi devlete, diğeri şahsa ait olan bilgi arasındaki farka bakanlar ve Kerkük’ü, çevresini yakındanbilenler, tanıyanlar, orada yaşayanlar, Kürtlerin ne kadar tarih bilgisindenyoksun, hayal peşinde koştuklarını anlayacaklardır.
Ali Kerküklü

***

  • DİĞER BÖLÜMLER : OKURLARLA SOHBET - MEKTUPLAR , OKURLARLA SOHBET - MEKTUPLAR / 45 , TÜRKLER'İN TARİHİ - MURAD ADJİ , KÜRT KÖKENLİLERİN DTP-PKK-AÇILIM ALEYHİNE AÇIKLAMALARI , BATI ANADOLU'NUN TÜRKLÜĞÜ , DÜNYA MEDENİYETİNDE TÜRKLERİN PAYI , TÜRKLERLE İLGİLİ LİNKLER , GİRİŞ