KUZEY ANADOLU'NUN TÜRKLÜĞÜ


PONTUS İMPARATORLUĞU

PONTUS (1) deyince akla, KARADENİZ bölgemizin doğusunda PHARİS Nehri ile KIZILIRMAK arasında kalan sahil bölgesinde kurulan devlet gelmelidir.

Bölge, PERS İmparatoru 1. DARA zamanında PERSLER'e bağlı bir satraplık halinde idi, oldukça bağımsızdı. M.Ö. 370'de PONTUS, KAPADOKYA'yı da içine alan bağımsız bir devlet kurmak isteyen DAMATES'in idaresine girdi. Arkasından M.Ö. 331 yılında MAKEDONYALI İSKENDER'in hakimiyetine girdi.

Daha önce de belirttiğimiz gibi, MAKEDONLAR, İSKİT kökenlidir. GREKLER'den, ROMALILAR'dan farklıdır. BÜYÜK İSKENDER, sarayda GREK KÜLTÜRÜ ile yetişmesine rağmen bir İSKİT savaşçısı idi. Kurduğu imparatorluk ta bir BATI devleti olmaktan çok, DOĞU devleti idi. Ta MISIR'a, HİNDİSTAN'a kadar uzanmıştır... TÜRK edebiyatında İSKENDER üzerine yazılmış çok eser vardır.

M.Ö. 323 yılında BÜYÜK İSKENDER'in ölümü üzerine TRABZON, KARADENİZ sahillerimizin önemli bir kısmı, PAFLAGONYA (KASTAMONU tarafları), KAPADOKYA (KAYSERİ-NEVŞEHİR tarafları) yine İSKENDER'in generallerinden EVMENES'in hissesine düştü

Nihayet PERS kökenli 1. MİTHRİADES (M.Ö.302-266), PONTUS DEVLETİ'ni kurdu ve AMASYA'yı kendine başkent yaptı. Sınırlarını AMASRA'ya kadar genişletti ise de, SİNOP'u alamadı. Oğlu ARİOBARZANES, GALATLAR ile savaşmak zorunda kaldı. Sonra başa 2. MİTHRİADES (M.Ö. 250-200) geçti ve Anadolu'da birlik sağlamaya çalışan ANTİOKHOS HİERAKS'ın kızkardeşi ile evlendi. Kendisine FRİGYA bölgesi çeyiz olarak verildi… 3. MİTHRİADES ise çevresindeki sürtüşmelere tarafsız kalarak ülkesinin bütünlüğünü korumayı başardı.

Bu devletin bir şehri olan TRABZON'un tarihi, başkent olmamasına rağmen, PONTUS'un tarihidir... (2) Şehrin SİNOP'tan gelen MİLETLİLER tarafından M.Ö.756'da kurulduğu söylenir. Ancak gerçek tarih bundan 100 yıl sonradır. Daha önce KAFKASYA'dan gelen MOSKLAR, MARLAR ve TİBARENLER'in yaşadığı bilinmektedir ama haklarında daha fazla bilgi yoktur.

TRABZON'dan ilk bahseden, ONBİNLER'İN SEFERİ'nden kalan 8.000 askerle şehre gelen XENOFON'dur. (M.Ö.400, Anabasis, IV, sf. 8,12) Şehir SİNOP'a vergi ödemekteydi. Eski adı TRAPEZUS ve TRAPEZA idi. APOLLON KÜLTÜ'nün hâkim olduğu şehir işlek bir liman idi. Eski TRABZON paralarının bir yüzünde APOLLON başı, diğer yüzünde de bir gemi burnu ile çapa vardır.

PERS savaşlarına gemileriyle katılan TRABZONLULAR, bir ara kurtuldularsa da, daha sonra PERS Satrabı DATAMES'in iktidarında tekrar onların idaresine girdiler. Onun ölümü ile özerk oldularsa da, M.Ö. 331 yılında İSKENDER'in hakimiyetine girdiler... TRABZON M.Ö. 280 tarihinde, 1. MİTHRİADES'in PONTUS Devleti'ne bağlandı.

TRABZON, PONTUS Devleti'nin gemi, kereste ve maden ihtiyacını karşılıyordu.

PONTUS Devleti, M.Ö. 100'lerde gücünü arttırdı, sınırlarını genişletti. 1. FARNAKES döneminde SİNOP'u da ele geçirdi ve devlet merkezi buraya taşındı. (M.Ö.183) Kıyıdaki GREK kolonileri de devlete bağlandı. TRABZON civarındaki MOSKLAR ve TİBARENLER hakimiyet altına alındı. Daha sonra BÜYÜK lâkabıyla bilinen 5. MİTHRİADES döneminde (M.Ö.150-120) GALATYA, PAFLAGONYA ve KAPADOKYA bölgesine üstünlük sağlandı. .. 6. MİTHRİADES zamanında (M.Ö. 113-63) devlet sınırları en geniş boyutlarına ulaşmış, KIRIM'a dek uzanmıştı. Bu devlet, RAHİPLER ve BEYLER sınıfı ile, PERSLER'e has bir yapıya sahipti.

PONTUS Devleti'nin Ege adalarına, hatta Yunanistan'a kadar yayılma siyaseti, onu ROMA İmparatorluğu ile karşı karşıya getirdi. ROMA İmparatoru POMPEUS, PONTUS ordusunu bozguna uğrattı. (M.Ö.66) Pontus toprakları parçalandı. Bir bölümü BİTİNYA'ya bağlandı (PONTUS-BİTİNYA eyaleti). GALATYA'ya bağlanan topraklar daha sonra İmparator ANTONİUS döneminde POLEMONLAR'a verildi (POLEMON PONTUSU). TRABZON ve civarı da DELOTARİOS'un hissesine düştü. Daha sonra PONTUS prenslerinden 1. POLEMON'un eline geçti.

1. POLEMON'un ölümünden sonra TRABZON da dahil olmak üzere, bütün PONTUS tekrar ROMA'nın eline geçti ve İmparator NERON tarafından tekrar GALATYA'ya verildi. (M.S. 63) Böylece PONTUS KRALLIĞI sona ermiş oldu. Buna göre, gerçek PONTUS devleti M.Ö. 285 ile M.S. 63 arasında varlık göstermiştir. Görüldüğü gibi YUNANLAR-GREKLER ile hiç bir ilgisi yoktur.

TRABZON daha sonraki imparatorlar döneminde önem kazandı. Şehri ANADOLU'ya bağlıyacak şekilde askerî bir yol yapıldı. Sahil yolu inşa edildi. Bu suretle İRAN ve MEZOPOTAMYA ile ticaret imkânı arttı. İmparator TRAYANUS (M.S. 98-117) döneminde TRABZON, bütün hak ve imtiyazlarından vazgeçerek, her bakımdan bir ROMA şehri oldu.

İmparator HADRİAN (M.S.130-131) döneminde şehre bir liman, hipadrom, amfiteatr, surlar ve su kemerleri yapıldı.

TRABZON'un bu canlılığı, İmparator VALERİUS zamanında (M.S. 253-260) GOTLAR'ın şehre saldırıp yağma ve tahrip etmelerine kadar devam etti. (M.S. 258) GOTLAR gece kaleye girerek pek çok askeri öldürdüler, şehir tapınağının hazinesini alıp götürdüler. Şehir bu olaydan sonra önemini kaybetti ve ancak İmparator DİOKLETİAN zamanında (284-305) zamanında biraz imar gördü.

İSTANBUL'un kurucusu olan ve bugünkü Katolik hıristiyanlığın temelini atan ilk Hıristiyan İmparator KONSTANTİN, yaptığı dinî taksimatta TRABZON'u PİSKOPOSLUK merkezi olarak belirledi.

ROMA'nın bölünmesinden sonra (M.S.450), BİZANS (DOĞU ROMA) İmparatorlarından JUSTİNİANUS, TRABZON surlarını SASANÎLER'e (İRAN) ve komşu halklardan ÇA'NİLER'e (LAZ) karşı tahkim etti.

TRABZON, İSLAMİYET'in ortaya çıkmasıyla yayılan Arap fetihlerinin dışında kaldı. Şehir liman olarak Müslüman tacirler için önemli idi. Getirilen mallar TRABZON'dan ANADOLU'ya gönderiliyor, ANADOLU'nun ürünleri, ve kumaş ta ARABİSTAN'a gidiyordu. Müslüman tüccarlar muhtemelen TRABZON'dan ERZURUM'a, oradan AZERBAYCAN'a ve nihayet MAVERA- ÜN NEHR'e kadar uzanıyorlardı.

Şehir, liman dolayısiyle askerî üs olarak ta kullanılıyordu. İmparator BASİBİOS 1021-22 senelerinde ANİ Krallığı ve VASPURAKAN Devleti'ne karşı yaptığı seferlerde buradan yararlandı.

TRABZON bir ara SELÇUKLULAR'ın eline geçti. (1080) Ancak daha sonra şehrin valisi THEODOS GABRAS tarafından geri alındı.

BİZANS genelde İmparator ailesinden kişileri DUKA (bey) olarak TRABZON'a gönderir, ancak bunlardan bazıları kendi başlarına buyruk hareket etmeye başlardı.

ANADOLU SELÇUKLU DEVLETİ, adeta TRABZON'u tecrit etti. Hele 1194'den sonra SAMSUN limanının bir kısmı SELÇUKLULAR'ın eline geçince, TRABZON'un İSTANBUL ile irtibatı zorlaştı.

1204 HAÇLI SEFERİ sırasında, ORTODOKS Hıristiyanlar'ın merkezi İSTANBUL'un LÂTİNLER tarafından işgâli üzerine, BİZANS İmparatoru ANDRONİKOS KOMMENOS'un oğlu ALEKSİOS, TRABZON'a kaçtı ve GÜRCÜ Kraliçesi TAMARA'nın desteği ile kendisini "imparator" ilan etti!.. TRABZON RUM İMPARATORLUĞU işte böyle kurulmuş oldu. Kurulan, aslında bir imparatorluk falan değil, küçük bir devlet idi... Bazıları bunu yeni bir "PONTUS Dönemi" olarak görür.

Bu minik devlet, bir süre İZNİK'te kaçak yaşadıktan sonra tekrar İSTANBUL'u ele geçiren BİZANS imparatorlarına rağmen, varlığını sürdürdü. Ta ki, FATİH SULTAN MEHMET şehri fethedinceye kadar!.. (1204-1461)

TRABZON RUM Devleti, ALEKSİOS KOMMENOS zamanında (1204-1222) sınırlarını biraz genişlettiyse de, İZNİK'teki esas BİZANS İmparatoru DAVİD PALAİOLOGOS ile savaşmak zorunda kaldı, toprak kaybetti...Daha sonra ALEKSİOS, SİNOP'u SELÇUKLU Sultanı ALAADDİN KEYKAVUS'a karşı korumak
için sefere çıktıysa da, esir düştü. Kendini ve devletini kurtarmak için SİNOP'tan vazgeçti, vergi vermeyi, gerektiğinde asker göndermeyi kabul etti. (1214) Yani bir nevi SELÇUKLULAR'ın himayesine girmiş oldu!..

ALEKSİOS'un yerine geçen 1. ANDRONİKOS (122-1235) bir ara SİNOP'u yağmalamış, SELÇUKLU donanmasını yenmiş, hatta ordu kumandanı MELİK'i esir etmiş olmasına rağmen, sonucun kötü olacağını sezdiğinden tâbiyet anlaşmasını bozmaktan vazgeçmiştir. (1228)

ORTA ASYA'dan CENGİZ HAN istilası yüzünden kaçıp gelen CELALEDDİN HARZEMŞAH, SELÇUKLULAR'a yenilince (1230), 3.000 kadar HARZEMLİ, CANİK (SAMSUN) taraflarına kaçtıysa da, çoğu köylüler tarafından öldürüldü. (Abül Farac Tarihi, Ömer R. Doğrul. Ankara, 1950) Bilindiği gibi CELALEDDİN HARZEMŞAH'la birlikte gelen GUR TÜRKLERİ ve İRANLILAR; DOĞU ANADOLU'ya yerleşmiş, daha sonraları ZAZA diye anılmaya başlamıştır... Bundan hareketle, SAMSUN civarında farklılık gösteren grupların, sağ kalabilen bu GUR TÜRKLERİ'nin soyundan olduğunu düşünmek yanlış olmaz.

SELÇUKLU Sultanı 2. GIYASEDDİN KEYHÜSREV, KÖSEDAĞ Savaşı'nda yenilince (1243), TRABZON RUM sözde İmparatoru 1. MANUEL (1238-1263), galip MOĞOLLAR'a tâbi olmakta gecikmedi. KARAKURUM'a kadar elçiler gönderdi, asker verdi.

CENGİZ İMPARATORLUĞU'nun İLHANLI kolunun merkezi TEBRİZ olunca, TRABZON ticaret ve ulaşım açısından önem kazandı. MARKO POLO da ÇİN'den dönerken TEBRİZ-TRABZON yolunu tercih etmişti. (1295) Ayrıca TRABZON'da CENEVİZ ve VENEDİK kolonileri bulunuyordu.

1320'den sonra İLHANLILAR'ın nüfuzu azaldıktan sonra TÜRKMENLER'in etkisi arttı. Dağlardaki müstahkem yerler bunların eline geçti. 2. MANUEL zamanında TÜRKMENLER'den BAYRAM BEY, TRABZON'a saldırdı ise de alamadı. (1332) TRABZON artık sadece bir "şehir devleti" idi, elinde 1-2 kaza, 5-10 köy kalmıştı. Zaten "imparatorluk ve imparator" ünvanları, baştan beri palavradan ibaretti!.

AKKOYUNLU TÜRKMENLERİ ise BASİLİOS (1332-1340) zamanında şehre akınlar düzenledi... İmparator EİRENE zamanında (1340-1341) AKKOYUNLULAR, kale etrafındaki mahalleleri ateşe verdi. Ölülerin ortada kalmasından dolayı bölgede veba salgını çıktı.

BAYBURT-ERZURUM havalisine yerleşmiş olan TÜRKMENLER'den bir grup, 1346 yılında ÜNYE ve
HAGİOS EVGENİOS'u aldı, TRABZON kalesine kadar akın yapıp geri döndü. (Abu Bakr-ı Tikranî'nin "Kitab-ı Diyarbakriyya"sı, tercüme eden Necati Lugal-Faruk Sümer, Ankara, 1962, cilt 1, sf.12; Karakoyunlular, Faruk Sümer, Ankara, 1967, cilt 1, sf. 26)... Bu sefer, TÜRKMENLER'den DUHARLU oymağının başı YUSUF BEY tarafından düzenlenmiş, TRABZON önündeki savaşta kendisi şehit, beraberindeki karısı ve kardeşleri ise esir düşmüştü.

Daha sonra AKKOYUNLU TUR ALİ BEY ve oğlu KUTLU BEY, DUHARLULAR'ın intikamını almış, hatta imparatorun kızı DESPİNA'yı esir etmişti!... Kız daha sonra fidye karşılığı iade edilmiştir.

Burada önemli olan husus, TÜRKMENLER'in sadece ERZURUM ve BAYBURT civarında değil; KARADENİZ bölgesinde de varlıklarını ortaya koymalarıdır. Hem de günümüzden 700 yıl önce!..

Yani KARADENİZ'de sadece LAZ ve GÜRCÜ boyları değil; TÜRKMEN boyları da vardır!.. Ve sadece kuzeybatıya değil, kuzeydoğuya da uzanmışlar, RİZE, ARTVİN, ARDAHAN bölgelerinde de varlık göstermişlerdir.

Söz de imparatorlardan biri olan 3. ALEKSİOS (1349-1390), küçücük devletini kurtarabilmek için, kızkardeşi DESPİNA MARİA'yı (kaçırılan kız) KUTLU BEY'e vermiş (1352), diğer kızkardeşi THEODORA'yı ORDU Beyi HACI EMİR'le, kızı EVDOKYA'yı da KELKİT vadisi beylerinden ve bölgenin Türkleşmesinde büyük emeği olan EMİR TACEDDİN'le evlendirmişti!..

Kısacası, TRABZON RUM Devleti, AKKOYUNLU DEVLETİ'ne tâbi idi, onlara vergi veriyor, gerektiğinde asker gönderiyordu.

İmparator 3. MANUEL (1390-1417) zamanında devreye OSMANLILAR da girdi... YILDIRIM BAYEZİD, 1398'de SAMSUN'un Müslüman bölümünü zaptetti ve bütün CANİK (SAMSUN) havzasını kontrolü altına aldı. MANUEL'den kendisine tâbi olmasını ve vergi vermesini istedi... 1404'de TRABZON'a gelen İspanyol elçisi CLAVİJO, "İmparator'un BAYEZİD'e vergi verdiğini" belirtir ki, BAYEZİD'in TİMUR'a yenilmiş olmasına rağmen, vergi ödenmeye devam ediyorsa, enteresandır...

Aslında 3. MANUEL, TİMUR'un ANADOLU'ya girmesi ile birlikte "ona bağlılığını" bildirmiş, TİMUR için bir donanma hazırlığına başlamıştı. Hatta savaşa bir birlikle katılmıştı… Anlaşılan odur ki, MANUEL güçlü olana meyletmiş; hatta belki iki tarafı da idare etmiştir.

Sözde imparatorlardan 4. KALO İOANNES (1447-1458) zamanında 2. MURAD gemilerle TRABZON'a akın düzenledi. (1442) Sahilin pek çok yerinden karaya çıkarak yağma ve tahrip hareketlerinde bulundu, çok esir aldı. Ancak bu donanma dönüşte KEFE'ye uğrarken fırtınaya yakalandı ve ağır kayıp verdi.

KALO İOANNES zamanında TRABZON, bir de İRAN Şİİ TÜRKMENLERİ'nden ŞEYH CÜNEYD'in saldırısına uğradı... ŞEYH CÜNEYD, DİYARBAKIR yöresinde barınamamış, KELKİT civarına gelmiş, oradan da CANİK (SAMSUN) havzasına gelmişti. NİKSAR Emiri TACEDDİN OĞLU MEHMET BEY'le de irtibata geçen ŞEYH CÜNEYD yoğun bir propoganda ile ANADOLU'nun her tarafından müritlerini toplıyarak TRABZON üzerine yürüdü. Karadan ve denizden harekete geçen KALO İOANNES, fırtına çıkması ve gemilerin sahilden uzaklaşması sebebiyle, KAPANYON Geçidi önünde büyük bir bozguna uğradı. Şeyh CÜNEYD'in müritleri ilerliyerek AYA FOKAS'taki imparatorluk karargâhını bastı, askerlerini esir etti. TRABZON kuşatıldıysa da, alamayınca ŞEYH CÜNEYD üç gün sonra geri çekildi. (1454)

CÜNEYD'in kuşatmayı kaldırmasının esas sebebi, FATİH'in kendisine vergi ödeyen TRABZON'u korumak üzere bölgeye asker göndermesidir...

1452'de, FATİH 20 yaşında tahta çıkınca, TRABZON'a bir dostluk mesajı göndermiş; KALO İOANNES ise, vergi ödemeye devam etmesine rağmen; OSMANLILAR aleyhine AKKOYUNLU hükümdarı UZUN HASAN ve PAPA 3. CALİXTUS'un GÜRCİSTAN'a gönderdiği LODOVİCO ile irtibata geçmişti... Ayrıca İSTANBUL'un fethinden sonra (1453) göçeden pek çok RUM aileyi TRABZON'a kabul etmişti... Bunun üzerine FATİH, 1456'da SİVAS Valisi HIZIR BEY'i karadan, SAMSUN'daki donanmayı da denizden TRABZON üzerine gönderdi. İOANNES'te şafak attı. Hemen HIZIR BEY'le anlaştı, ve kardeşi DAVİD KOMMENOS'u FATİH'e elçi olarak yolladı. 2000 altın vergi ödemeyi kabullendi. FATİH bu densiz adamı yola getirmek için vergiyi 3000 altına çıkarttı!..

KALO İOANNES yine tek durmadı!.. OSMANLILAR aleyhine anlaşmak üzere DİYARBAKIR'daki UZUN HASAN'la tekrar irtibata geçti, ve kızı KATHERİNA'yı onunla evlendirmeye karar verdi. Ölümü üzerine yerine geçen DAVİD KOMMENOS, bu kızı DİYARBAKIR'daki AKKOYUNLU TÜRKMEN hükümdarı UZUN HASAN'la evlendirdi. Kadın DESPİNA HATUN olarak sarayda önemli güce sahip oldu.

OSMANLI aleyhine bu ittifaka GÜRCİSTAN da dahil edildi. Zaten İOANNES, İSFENDİYAR ve KARAMANOĞULLARI beylikleri ile de anlaşmaya çalışmıştı.

Şımaran DAVİD, vergiyi kesti, bütün Avrupa ülkelerini OSMANLI aleyhine kışkırtmaya çalıştı!.. Bunun üzerine FATİH uzun bir hazırlanmadan sonra karadan ve denizden hareket ederek TRABZON önlerine geldi. Öte yandan AKKOYUNLU Devleti'nden bir saldırıyı önlemek için onun üzerine de bir ordu gönderip ERZİNCAN yakınlarına UZUN HASAN'ın amcazadesi HURŞİT BEY'i mağlup etti!.. UZUN HASAN, ÇEMİŞKEZEK Beyi ŞEYH HASAN ile annesi SARA HATUN'u elçi gönderip "İmparator'a hiç bir yardımda bulunmıyacağını" beyan etti ise de, FATİH sefer sonuna kadar SARA HATUN'u "rehine" olarak alıkoymuştur. Ama kendisine saygıda kusur etmemiş, "valide" diye hitap etmiştir.

Durumun ümitsizliğini gören DAVİD, bir kaç kere anlaşma teşebbüsünde bulundu, ancak sonuç alamayınca teslim oldu!.. (1461)

Yapılan anlaşma gereğince İmparator ve ailesi, 1500 kadar RUM genciyle birlikte EDİRNE'ye yerleştirildi. Şehir halkına aman verildi. Daha sonra, 1463 yılında DAVİD'e geçimini sağlıyabilmesi için TUNA civarında geliri 300.000 akçe olan köyler tahsis olundu. Yani bir nevi timar olarak verildi... Bunca itibar ve hoşgörüye rağmen, bir türlü akıllanmayan DAVİD, UZUN HASAN'la gizlice haberleşmeyi sürdürünce, aynı yıl üç oğluyla birlikte idam edildi!..

FATİH, şehre girince ilk CUMA namazını SAINT EUGENIUS kilisesinde kıldı. Sonra burası YENİCUMA adıyla camiye çevrildi. HZ. MERYEM kilisesi de ORTAHİSAR camii oldu.

FATİH, savaşa katılmış olan RUM askerlerini bağışladı, ancak mallarını TÜRK askerlerine devretti. Halkı da cizyeye (gayrımüslimlerden alınan vergi) bağlıyarak, aileleriyle mallarıyla şehirde bıraktı. Sonra TRABZON hazinesinden alınan en güzel parçayı SARA HATUN'a verip UZUN HASAN'a gönderdi. Zahmetli bir kara yolculuğu ile İSTANBUL'a döndü.

Bütün bunları teferruatıyla anlatıyoruz ki, fetihlerdeki hoşgörülü davranışımız, 1800'lerden itibaren çekildiğimiz MORA, TESELYA, EGE ADALARI'nda RUMLAR'ın yaptığı katliamlar ile kıyaslanabilsin!..

Eğer biz de MORA'yı, TESELYA'yı, GİRİT'i, KIBRIS'ı, diğer EGE ADALARI'nı fethettiğimizde, benzer bir katliam yapsaydık, Batılılar orada bir YUNANİSTAN devleti kuracak kadar RUM bulamazlardı!..

Daha sonra TRABZON'da nüfus dengesini sağlamak için RUM, ERMENİ, CENEVİZLİLER'in çoğu sur dışına yerleştirildi. TRABZON'dan alınan 500 kişi İSTANBUL'da FENER'de iskân edildi. LEZGİLER'den bir kısmı da BAYEZİD semtine nakledildi. Bir kısım genç te YENİÇERİ teşkilâtına alındı. TÜRKLER sipahi, silâhdar yapıldı. Hızla artan sayıda TÜRK ve MÜSLÜMAN göçmen aile, NİKSAR, LADİK, BAFRA, OSMANCIK, CORUM, TOKAT, SAMSUN gibi şehirlerden getirilerek TRABZON'a yerleştirildi...

Böylece TRABZON'un RUM "imparator" sülâlesi son bulmuş oldu, hem TRABZON RUM DEVLETİ ortadan kalktı, hem de TRABZON'un ORTODOKS RUM hüviyeti tamamen değişip TÜRK ve MÜSLÜMAN oldu!

FATİH'in getirip yerleştirdiği ailelerden çoğu LEZGİ ve ÇEPNİ boylarından TÜRK idi. LEZGİLER sayfamızda detayı ile açıkladığımız gibi, LEZGİLER "LAZ" değildir!.. ÇEÇENLER'in bir koludur. ÇEPNİLER ise OĞUZ soyundandır. Şehrin şu andaki farklı sayılan halkı, bu iki boyun karışmasından oluşmuştur.

TÜRKİYE'nin diğer taraflarında ne LEZGİLER'in, ne ÇEPNİLER'in, ne de onların karışımının böyle yoğun görülmemesi, bu iskân gerçeği üzerinde durulmaması, Batılı ülkelerin ve YUNANİSTAN'ın misyonerler aracılığı ile TRABZONLULAR üzerinde "Siz TÜRK değilsiniz, Rum'sunuz, zorla Müslüman yapıldınız," propogandalarına yol açmaktadır.

Netice olarak, PONTUS DEVLETİ (M.Ö. 285 - M.S. 63) ile TRABZON sözde RUM İMPATORLUĞU (1204-1461) arasında hiç bir rabıta, ilişki yoktur!.. Yunanlar'ın, Rumlar'ın, Fener Kilisesi Başpapazı Bartolameos'un ve onlara destek veren Batılılar'ın TRABZON ve çevresinde kurmaya çalıştıkları yeni bir PONTUS RUM DEVLETİ'nin dayanağı da yoktur, RUM nüfusu da!..

TRABZON en milliyetçi, en "TÜRK" illerimizden biridir!..

-------------

(1) - Bu yazı ile, PONTUS TARİHİ ve PONTUS İSYANI bölümleri BÜYÜK LAROUSSE SÖZLÜK VE ANSİKLOPEDİSİ'nden yararlanarak hazırlanmıştır. (cilt 18, sf. 9504-5)

(2) - Bu yazının TRABZON kısmı İSLAM ANSİKLOPEDİSİ'nden yararlanarak hazırlanmıştır. (cilt 12/I , sf. 455-477)

***