Yazımızın ilk bölümünde KSENOPHON'un meşhur kitabı ONBİNLERİN RİCATI'nda KARDUKLAR'ı incelemiş, onlardan bir Kürt devleti, bir Kürt tarihi, öyle İSKENDERUN'dan KARS'a, SİVAS'tan KERKÜK'e uzanan bir Kürt yurdu çıkarmanın mümkün olmadığını göstermiştik.
Bu bölümde yine aynı kitaptan Yunanlar'ın KUZEY ANADOLU'ya doğru ilerlerken karşılaştıkları halklardan söz edeceğiz... Bunlardan bazılarının TÜRKLER'le olan benzerliğini göreceksiniz.
Ancak, dikkatinizi çekmiş olduğunu bildiğimiz için şu ARMENİA yani "Ermeniler'in Diyarı" ifadesi üzerine bir kaç kelime söylemek isteriz.
Ermeni adı bu bölgede yaşayan halka Persler'in verdiği addır. Çağdaş Ermeniler kendilerine Hayik-Haçik derler. Ermeniler'in YAFES soyundan olup, KAFKASYA'dan kral Hayk'ın önderliğinde DOĞU ANADOLU bölgesine geldikleri sanılmaktadır. Geliş tarihleri URAR DEVLETİ'nin (URARTU) yıkılmasına denk düşer, M.Ö. 7. ve 6. asırda onların topraklarına yerleşmişler ve Yunan yazarları tarafından bölgenin Armenia anılmasına yol açmışlardır. Ermeniler'in tarihi bundan önceye gitmez!
Devam edelim... KARDUK dağlarından BOTAN ÇAYI'nın aktığı ovaya (SİİRT civarı) inen Yunanlar, enteresan bir durumla karşılaşıyorlar. Onu kısaca anlatalım:
- "Gün doğunca, ırmağın (BOTAN ÇAYI) öbür kıyısında, geçmelerine engel olmaya hazır, tepeden tırnağa silahlı süvariler, bu süvarilerin arkasında da ARMENİYA'ya girmelerine engel olmak için sıralanmış piyadeler gördüler. Bunlar ORONTAS'ın ve ARTUKHAS'ın emrinde paralı asker olarak çalışan ARMENLER, MARDLAR ve KHALDAİYALILAR'dı. Sonuncuların cesur ve özgür bir halk oldukları söyleniyordu." (KSENOPHON, ANABİS, Hürriyet Yayınları, 1974, İstanbul, sf. 121)
ORONTAS, İran Kralı'na karşı ordu kurup sefere çıkan kardeşi KYROS'un topladığı paralı askerlerin komutanlarından biri... Sonra zaten eskiden bağlı olduğu Kral'a dönüyor ve Yunanlar'ın yolunu kesmeye çalışıyor... Bize burada enteresan gelen isim ARTUKHAS... Bundan Yunanca olan AS ekini atınca, geriye ARTUK kalıyor ki, öz-be-öz TÜRK ismi... SELÇUKLU EMİRİ ARTUK BEY var, Babası EKSÜK BEY ölünce, KAYI aşiretinin başına geçmiş. KUTULMUŞOĞULLARI ile ANADOLU'ya geçmiş (1073)... 1091'de vefat etmiş... Sonra MARDİN'de kurulan ARTUKOĞULLARI Beyliği (1200'lerde) var, lideri ARTUK ARSLAN Bey var, 2. İLGAZİ'nin oğlu... 1201'de kardeşi YAVLAK ARSLAN'ın yerine bey olmuş...
Bundan ne çıkar?.. Birincisi, yine bölücülerin "kürt" saydığı MARDİN'de, 1200'lerde bile bir TÜRK beyliği olduğu!.. İkincisi, M.Ö. 400'lerde GÜNEYDOĞU ANADOLU'da TÜRK isimli şahısların, TÜRK boylarının olduğu!.. Bir tek Kürt ismine, Kürt eserine, Kürt dikilitaşına raslıyor muyuz?.. HAYIR!.
Bundan sonraki olayları kısaca özetleyelim: Yunanlar BOTAN ÇAYI'nı aşınca, ARMENİYA'ya doğru ilerlemeye başlarlar. Oradan DİCLE'nin kaynaklarından geçerler. (sf. 126) 3 gün sonra güzel bir ırmak olan TELEBOAS'ın (KARASU) kıyılarına varırlar. Bu bölgeye BATI ARMENİYA denmektedir. Satrabın generallerinden TRİBAZOS tarafından yönetilmektedir. Onunla anlaşma yaparlar. İstediklerini alabilecekler, ancak köyleri yakmayacaklar, Tribazos da onlara zarar vermiyecektir. Yollarına devam ederler, Tribazos da onların yanısıra ilerlemektedir. Bir gün yanında Pers yayı ve AMAZONLAR'ınkine benzer bir balta taşıyan birini yakalarlar. Adam Pers olduğunu, Tribazos'un yanında kendi birliklerinden başka KHALYBLER ve TAOKHLAR olduğunu söyler. (sf. 126-128)
Bu TAOKHLAR da daha eski dönemlerdeki TOURKİLER'e benzediği gibi, TUK-TÜRK adına yakın... Başka kaynaklarda geçiyor mu, araştırılması gerekli.
Sonra Yunanlar toplanır, BARBARLAR'a çığlıklar atarak saldırırlar. Gürültüyü işiten BARBARLAR kaçar, Tribazos'un çadırı, adamları ele geçirilir. Ancak saldırıya uğrama korkusuyla Yunanlar geriye ordugâha çekilir. Ertesi gün yürüyüşe geçerek 3 gün sonra FIRAT kıyısına varırlar. FIRAT'ı geçerler, ancak kar fırtınasına tutulurlar. Karlar arasında yola devam ederler. Kardan kör olan ve soğuktan ayak parmakları çürüyenleri geride bırakırlar. Sonra bir köye varırlar. Köyde evler toprak altındadır. İnsanlar merdivenle aşağı inmekte, hayvanları da bir delikten aynı yere sokmaktadırlar. Evlerde ayrıca yiyecek ve şarabın saklandığı kilerler vardır. BARBAR usülü giyinmiş ARMEN kızları görürler. Muhtardan komşu ülkenin KHALYBLAR ÜLKESİ olduğunu öğrenirler. 8 gün sonra PHASİS (ARAS'ın kolu) ırmağını geçerler. Ancak ovaya inmek için aşılması gereken bir tepeyi KHALYBLER'in, TAOKHLAR'ın PHASİANLAR'ın tutmuş olduğunu görürler. (sf. 129-135)
Yunanlar saldırıp tepeyi ele geçirir. Düşman kaçar, Yunanlar ovadaki köylere girer. Sonra 5 gün içinde TAOKHLAR'IN ÜLKESİ'ne varırlar. Yunanlar açtır ve TAOKHLAR yiyeceklerini oturdukları müstahkem mevkilerde depolamışlardır. Sağlam bir kalededirler. Yunanlar saldırır. Uzun bir mücadeleden sonra kaleyi ele geçirirler ama, korkunç bir olayla karşılaşırlar. Kadınlar küçük çocuklarını kayalardan aşağı attıktan sonra kendileri de atlamaktadır, ve erkekler de onları takip eder!... (sf. 137-140)
Burada duruyoruz... Çünkü bu olay bize 1839'da Rus generali GRABE tarafından kuşatılmış olan AHILGOHA ŞARI'nı, yani şehrini hatırlattı. ÇEÇENİSTAN'da İMAM ŞAMİL'in yaşadığı bu şehre RUSLAR saldırmış, şehir uzun süre direnmiş, pek çok kişi şehit olmuş, ve İMAM ŞAMİL ancak yaralı kurtulurken kızkardeşi BANU MESEDO, kendisi gibi gelinlik çağında 25 kızla beraber şehir düştüğünde kalenin burcundan atlamışlardı. Onlar TÜRK... bizce TAOKHLAR da TÜRK!.. İkisi de aynı şekilde davranıyorlar!
Devam edelim:
- "Oradan KHALYBLER ÜLKESİ'ne geçtiler, 7 günde aştılar. KHALYBLER aralarından geçtikleri halkların en savaşçılarıydı. Yunanlar'la göğüs göğüse çarpışmaktan kaçmıyorlardı. Karınların altına kadar inen keten zırhlar, ve sık örülmüş ip etekler giyiyorlardı. Ayrıca bacak zırhları, miğferleri ve bellerinde Lakonia hançeri uzunluğunda kılıçları vardı. Yirmi ayak uzunluğunda tek uçlu mızrak taşıyorlardı. Bu BARBARLAR müstahkem köylerine kapanıyor, sonra Yunanlar geçince savaşmak için peşlerine düşüyorlardı. Yunanlar hiç bir şey ele geçiremediler. Hayvanlara vermek için TAOKHLAR bölgesinden aldıklarından başka yem bulamadılar." (sf. 141)
Burada bir tek hususu eklemek istiyoruz... Görüldüğü gibi KHALYBLER denen bu halk düzenli savaşçılardır. Zırh kullanıyorlar. Siz hiç tarihte düzenli ve düzgün giyimli Kürt savaşçı resmi, heykeli gördünüz mü?.. Bugünkü PKK militanları bile öyle değil. Barzani ve Talabani'nin peşmergeleri ise, ABD ve İsrail'in desteği ile bir ölçüde düzene girmiş görünüyor, ama onlar dahi komutanlarına doğru dürüst itaat etmiyor... Öyleyse başında "K" harfi var diye, KHALYBLER'i de Kürtler'den saymasınlar. Bunların da bir TÜRK boyu olma ihtimali büyük.... Neden mi?.. Bir sonraki kısımdan dolayı.
- "Yunanlar bu ülkeden çıktıktan sonra, HARPASOS (ÇORUH) ırmağının kıyısına vardılar. Sonra SKYTHENLER ÜLKESİ'ne girdiler, köylerine vardılar, 3 gün kalarak erzak sağladılar." (sf. 141)
Yazarın SKYTHENLER dediği halk, İSKİT-SAKA TÜRKLERİ
'dir. Bu bize
bir kaç hususu doğrulama imkânı tanımakta... Birincisi TÜRKLER
ANADOLU'YA 1071'DE DEĞİL, ÇOK ÖNCELERİ GELMİŞTİR, M.Ö. 400'LERDE DE
ORADADIRLAR!.. İkincisi, İSKİTLER'in varlığı, KARDUKLAR hakkında
belirttiklerimizi doğrulamaktadır. Üçüncüsü, TAOKHLAR, ve hemen İSKİT
ÜLKESİ yanıbaşındaki KHALYBLER'in de TÜRK boylarından olma ihtimalini
artırmaktadır... Ayrıca yukarıda geçen KHALDAİYALILAR yani KHALDİ
halkına da Kürt bölücüler, uyduruk Kürt tarihçileri sahip çıkar, hem de
hiç bir delil göstermeden!.. Biz başlarında ARTUK diye bir bey olmasından,
YAFETİK ARMEN, TAOKH ve KHALYB halkları ile bir arada bulunmalarından
dolayı, onların da en azından YAFETİK, yani TÜRKLER ile akraba olduğuna
inanıyoruz. Kürt bölücüler ancak kendilerinin de YAFETİK ve TÜRK olduğunu
kabul ederlerse, KHALDİ halkına sahip çıkabilirler!
Çok daha sonraları Bizanslı ZEMARKOS imparatoruna, TÜRK hakanının
ORHON alfabesiyle yazılı mektubunu sunarken şöyle der:
"Bugün TÜRK adını verdiğimiz millete eskiden İSKİT denirdi. Bu
mektup ta İSKİT harfleri ile yazılmıştır." (Edounard Chavannes, Documents sur
les Tou-kiue Occidentaux, Paris, sf.235, 240, 237, 238)
Yunanlar daha sonra İSKİT ÜLKESİ ile MAKRONLAR'IN ÜLKESİ arasında
sınırı çizen ırmağa (hangisi, belli değil) gelirler. MAKRONLAR onları
beklemektedir. Ancak onlarla anlaşarak ırmağı aşarlar. Yola devam
ederler. 3 gün sonra KOLKHLAR'ın sınırına gelirler ve onları bir dağın
eteğinde savaş düzeninde bulurlar. (Demek ki, Yunanlar ilerledikçe
yabancı bir ordunun gelmekte olduğu ülkeden ülkeye haber olarak
iletiliyormuş.) Yunanlar da savaş düzenine girerler. Herbiri
100 kadar asker kapsayan 80 ağır piyade bölüğü vardır. Ayrıca
hafif piyadeler ve okçular da bulunmaktadır... Ve Yunanlar saldırır,
tepeyi ele geçirirler. Bol yiyecek ve kovanlar dolusu bal bulurlar,
ama balı yiyenler hastalanır, çünkü bu "deli bal" diye bilinen zehirli
çiçeklerden toplanmış, ancak azar azar yenebilecek bir bal türüdür.
4 gün sonra yola koyulurlar, 2 günde TRAPEZOS'a (TRABZON) ulaşırlar.
Bu şehir, SİNOPE'un KOLKH ÜLKESİ'ndeki kolonisidir. 30 gün KOLKH
köylerinde kalıp sonra tekrar yolu koyulurlar. (sf. 142-148)
Bu KOLKH halkını da Laz bölücüler kendi ataları sayar, ve TÜRKLER'den
ayrı olduklarının delili şeklinde göstermeye çalışır. O konuya da
LÂZ TARİHÇESİ - 2 sayfasında cevap verdik.
Yunanlar bundan sonraki bölümde TRAKLAR ile karşılaşırlar.
KSENOPHON, ONBİNLER'İN RİCATI kitabında, bölücülerin sahip çıktığı
KARDUKLAR'dan çok daha fazla TRAKLAR'dan bahseder!..
KARDUKLAR'ın ve başkaların birer TÜRK oymağı olduğunu gösterdik...
Bakalım,TRAKLAR bize benziyor mu?