• SHABBATAY ZEVI VE SABBATAIST HAREKET
  • Dr. Hakki Açikalin
  • Denebilir ki, bu konu artik kabak tadi verdi, yazildi, çizildi ve hattâ biktirdi. Hakli olabilirsiniz fakat bana göre Shabbataizm ideolojisinin ve Shabbataist hareketin önemi abartilacak derecede… O kadar ki, Dünya’nin hemen bütün Kabbalistler’i ve Talmud uzmanlari, gerek konusmalarinda, gerek eserlerinde gerekse de makâlelerinde Shabbataizm’in dalyanina mutlaka takilir ve kolay kolay da kurtulamazlar. Shabbataizm’i dogru temelde çözümleyen, birçok bilinmezi de kavrayabilecektir. Burada Shabbataizm’i enine boyuna ele alarak Müslüman halkimizin ufkunu biraz daha genisletmeye çalisacagiz.
  • Shabbataist hareket, (Süleyman) Mâbed’in yikilisindan ve Bar Kokhba isyânindan [yahudi tarihinin en büyük direnis hareketi olarak kabul edilen bu gerilla hareketi Roma karsisinda yenilgiyle sonuçlanmis ve bu yenilgi yahudilerin yaklasik 2000 yil boyunca anavatanlarindan tard edilip dagilmalarina yol açmistir] sonra yahudi ‘Mesihlik’ tarihinin en önemli ve en genis hareketidir ve hem Yahudi, hem Hristiyan ve hattâ Islâm âleminde çok önemli ve sarsici etkiler birakmistir. Böylesi mühim bir hareketi derinlemesine ele almamak IBDA baglilari için bir eksiklik olur.
  • Bu hareketin bu denli yayginlasmasinin ardindaki etkenler muhtelif olmakla birlikte, özellikle surgunde (Diaspora) yasayan yahudilerin, gerek siyâsî gerekse de mânevî bir tahlis (Lîtrosis-Redemption-Kurtulus-Halas) arayisi ki bu, yahudi gelenegiyle ilgili bir durumdur.
  • Bu arayis yahudilik fikriyatinda büyük bir etkiye sahibtir. Bu nedenle, Mesihlik hareketleri-faaliyetleri bu mümbit alanda (zihinlerde) büyük ölçüde yeserme firsati bulmustur.
  • Subhesizdir ki, 1665 yilinda ortaya çikan bu harekete soluk veren hususî nedenler ve sartlar da mevcuttur.
  • 1648 yilinda, Polonya ve Rusya’da yasanan anti-semit (yahudi karsiti) hareket dalgasi Askenaz yahudileri derinden etkiledi ve ciddi altüstoluslarin yasanmasina yol açti. 1655’teki Rusya-Isveç harbi sirasinda da yahudiler’e karsi büyük bir saldiri süreci yasandi. Özellikle Polonya ve Rusya yahudileri bu dönemde bir ‘Mesih’ arayisina girdiler.
  • Sabbataist hareketin ortaya çikis ve yayginlasmasinda temel ve baglayici faktör dinî tabiatlidir ve 16. Yy’da Safed’den mütevellit bir ruhî yenilenme vetiresi, yahudiligin dinî dünyalarinda derin bir metamorfoza (baskalasim) baglidir. Bu belirleyici (kritik) dönemeçte, yahudi hayatinda Kabbala ileriye dönük ve baglayici bir rol ustlendi. Safed’de ortaya çikan yeni Kabbala, Mesih fikrini ön plana çikariyordu. Mesihlik fikri dinamik ve yeni bir unsur olarak, tümleyici bir konumda yahudi mistisizmine giris yapiyorlardi. Lurianik Kabbala’da ibâdet uygulamalariyla ve dualarla Mesihlik söylemi arasinda kurulan iliski nisbeten daha dardir.
  • Yahudi itikâdinda, Yardilis’in ilk ânindan beri Mevcudat sürgündedir ve yerli yerinde olmayan esyâyi hakikî yerine koymak (iâde etmek) yahudiligin misyonudur. Öyle ki, Tarih ve Kader Kâinat’in vahdetini temsil ederler. Uluhiyyet’in kivilcimlari her tarafa dagilmistir, ayni ‘Ilk Âdem’in (Adam Qadmon: Âdemler Âdem’i) ruhunun her yana yayilmasi gibi. Fakat, bunlar ‘Kötülügün Kudreti’ olan Kelippah tarfindan hapsedilmislerdir ve özgürlestirilmelidirler. Bu kurtulusher defâsinda, nihaî bir eylemle noktalanamamis ama uzun vâdede ardisik eylemlerle gerçeklesecektir.
  • Kabbalistler’in "Tikkun" (Düzenleme, yenileme-restorasyon) dedikleri sey ayni zamanda “Âheng"i yakalama süreci olarak da kabul edilir. Âheng, yahudiligin temel degeridir. Mesih tarafindan ilân edilecek olan kurtulus hâli nihaî dömin isâretidir. Ulus efsânesi, siyâsî hürriyet gibi seküler kavramlar, kozmik bir dille ve örüntüyle bu sekilde ifâde edilir [Burada, mevcut Israil topraklari degil, vâdedilen-promised Eretz (Büyük) Izrael kastedilmektedir]. Bunun kökleri de, Kâinat’in Sirlari’nda saklidir. Bu baglamda, Mesih fikrinin geleneksel siyâsî ve millî muhtevâsi ile yeni ruhî ve mistik açilim arasinda ortaya çikabilecek çeliski ve çatisma da önlenmis olmaktadir. Kabbalist ilâhiyat konusunda hassas olan yahudiler-ki, çogunlugu olustururlar-faaliyetlerini "Tikkun Âlemi"nin (paradigmasinin) gelisi dogrultusunda teksif ediyorlar, buna bagli olarak çok disiplinli bir hayat sürüyorlardi [Kabbalistler’de zikir ileri derecede önemlidir].
  • Bu Mesihçilik, her zaman, uzak bir gelecegi hedefleyen mücerret bir umut degildi. Lurianist anlayista Yahudi tarihinin kesinkes bir hakikati olan, Kurtulus’un süreklilik arzettigi fikri hâkimdi. Yeni anlayisa göre ise, nihaî evre gelip çatmisti. Sabbataizm, Yemen ve Pers ülkesinden baska, Bati Anadolu’da (Izmir, Bursa, Edirne, Istanbul), Kuzey Afrika’da, Balkanlar’da, Italya’da ve Dogu Avrupa’da (Polonya, Litvanya, Romanya) devâsa bir hareket alani bulurken, Lurianizm’in ön açiciligi inkâr edemez. Ancak, onun altinda kalmayip bilakis gelisir. Amsterdam, Livorno ve Selânik gibi, yahudiler’in nisbeten rahat (daha hür) olduklari yerlerde hizla yükselip kök saldi.
  • Bu ideolojinin merkezinde bulunan sahsin hayati da ilginçliklerle doludur. Yahudi tarihinde mühim rolleri olan bütün sahislardan daha ayrintili bir biyografiye sahiptir. Sabbatay Zevi, 9 Av 1626 tarihinde [Av (Ab) ayi Yahudi takviminde, Temmuz’la Agustos arasina denk gelen bir ay olup. 9 Ab (Tisa b’Ab) Mâbed’in yikilis tarihi ve Mesih’in gelecegine inanilan tarihi ifâde eder]. Babasi Mordehay Zevi, Mora (Moria-Peloponisos) yarimadasindan Patra veya Pirgos kökenlidir. Ispanya göçmeni (Sefarad) yahudilerden olan Mordehay’in lâkabi Karamentes’tir. Gençliginde Izmir’e yerlesen Mordehay önceleri Kümes hayvanlari ticâreti yapar, bilâhare Hollandali ve Ingiliz büyük tüccarlarin acentaligini üstlenir. Zevi, Zvi veyi Sevi Ibrânîce ‘Geyik’ anlamina geliyor. Bu ismin Bask çingeneleri arasinda yaygin olusunun sebebi meçhuldür. Sevi ailesi Izmir’in en zengin ailelerinden biridir. Sabbatay’in kardesleri Êliyah ve Yasef de büyük tüccarlardir. Sabbatay egitimini Isaac de Alba’dan daha sonra da Izmir’in ünlü rabbilerinden Yasef Escapa’dan alir, 18 yasinda haham olur.
  • Çok derin bir Talmud ve Kabbalah bilgisi olan Sabbatay Zevi’nin yaninda diger hahamlar ve âlimler silik birer figür olarak kalirlar. Bazi kaynaklara göre 15 yasindan itibâren münzevî bir hayata baslar ve hocalarinin telkinlerini reddeder. Bu dönemde Sefer ha-Kanah, Sefer ha-Pel’iah ve Zohar gibi temel kaynaklar üzerinde yogunlasir. Zaman içinde bazi mevzularin yanlis tefsir edildigini iddia ederek bu konularda içtihadlarda bulunur. Bu tutumlari yahudi âlimleri ‘Ma’asim Zarim’ (Garip-çelisik eylemler) olarak degerlendirildi. Zevi, Allah’in ‘Tetragram’ (Y-H-W-H) ismini sürekli zikir hâline getirdi ve yine gelenekçi çevrelerin büyük tepkisini aldi zira bu zikir Rabbinik Kanunlar tarafindan yasaklanmistir. [Özellikle günümüz Sabbatologlari onun keskin bir siklotimi eski adiyla Psikoz-Manyak Depressif (PMD) hastasi olarak degerlendirmektedirler. Yani agirlikli olarak depresyon ve bu depresyon süreçlerinin arasinda manik çikislarla karakterize bir klinik tablo. Sabbataizm ideologlari ise bunun ladinî bir degerlendirme olarak derinlikli olmadigini, bahsi geçen evrelerin bir ‘cezbe’ hâli oldugunu ve bu hâlin ‘mani’ olarak izah edilemeyecegini söylerler. Illumination-Aydinlanma olarak da adlandirilan bu hâl daha sonralari ‘Illuminati-Aydinlananlar’ isimli Masonik organizasyonu da isim teskil edecektir]
  • Zevi’nin ilk olarak ‘Mesihligini’ dile getirmesi 1648 yilina rastlar fakat bu pek etkili olmaz. 1645-50 yillari 2 kere evlendi ve bosandi. Bu dönemde çevresindekilere "Imân’inin Allah’indan ve “Allah’in Sirlari”indan bahsetmeye basladi. Yine Sefer Sefirot (10 sayi, ilke) arasinda özellikle ‘Tiferet’in (Allah’in Güzelligi) çok önemli oldugunu belirtiyordu. Ama, en önemlisi konusmalarinda sürekli vurgu yaptigi ve üzerinde durdugu ‘Elohei Yizrael’ (Isarail’in Ilâhi) mefhumunu mistik bir isâret olarak kullanmasiydi. Bu konusmalarin neticesinde Izmir’den tardedildi.
  • Zevi’nin bundan sonraki (1654’ten sonra) hayati Selânik’le Edirne arasinda geçti ve hatiri sayilir bir cemaat gücüne ulasir. 1658’de Istanbul’a geldi ve burada 9 ay kadar kaldi. Orada ünlü Kabbalist David Habillo ile dost oldu ve Kabbala üzerine yogun degerlendirmeler yaptilar. Bu vetirede Zevi yavas yavas Yahudi itikadini zorlamaya baslar ve ‘cezbe’ hâllerinden birinde söyle der: "Yasaklanmis olana izin verdim". Bu, Yahudi akaidi açisindan apaçik bir küfür (Vlasfimîa-Blasphème) ve sirkti. Istanbul’dan da tardedildi, tekrar Izmir’e geldi ve orada 1662 yilina kadar kaldi. 1662’de Rodos ve Kahire üzerinden Kudüs’e gitti. 1663’te-bir iddiaya göre bazi Rabbiler’in tavsiyesiyle-Misir’a (Kahire’ye) gitti ve 1665 Nisan’ina kadar burada Misir Musevî Cemaati lideri Rafael Yasef Çelebi’nin yaninda kaldi. Çelebi, Zevi’ye ciddi bir destek verdi ve bu destek önemliydi. 31 Mart 1664’te, Polonya kökenli bir Italyan Askenaz yahudisi olan Sarah’la evlendi.
  • Gazze’den gelen bir haber Sabbataist hareketin reel baslangiç tarihi olarak kabul edilir. Gelen haberler yanlis olarak Gazze’de yeni bir Mesih’in ortaya çiktigi yönündeydi ve bu Mesih her isteyene ruhunun ihtiyaci olan özgün sekli (Protomorfos-Tikkun sekli) veriyordu. Gazzeli Nathan’in kudreti üzerine üretilen binbir rivâyet dalga dalga yayildikça Zevi’nin sikintisi artti ve nihâyet Gazze’ye dogru yola çiêôi. 1665 Nisan’inin ortalarinda Gazze’ye ulasti. Gariptir, Nathan 1665 Subat’inda istiâreye yatmis ve Zevi’nin ‘Mesih’ oldugunu görmüstü. Bu nedenle, Zevi’yle Nathan’in karsilasmasi, “Hz. Isa ile Hz. Yahya’nin karsilasmasina” benzetildi. Zevi ve Nathan, Kudüs ve Hebron’a gittiler ve ‘Yeni Paradigma’yi tartistilar.
  • Gazze’ye geri döndüler ve bir iddiaya göre, Savu’ot kutlamalari idrâk ettikleri sirada Nathan ‘cezbe’ye girdi (trans’a geçti) ve orada bulunan cemaate [Savu’ot (Pendikostôs-50. Yil, 50’de bir mânâsina), erken yaz kutlamalaridir. Tarihî mânâda, Allah’in 10 Emir’i Savu’ot Günü’nde Sina daginda Hz. Musa’ya verdigine inanilir. Mânevî anlamda, Misir’dan kurtulusun ancak Torah’in Sina’da ‘Zuhur’uyla (Apokalipsis-Revelation-Meydana çikma, ortaya çikma, örtünün kalkmasi) hitam bulacagi kabul edilir. Ziraî mânâda, son hububat hasadini ve ilk meyvelerin ortaya çikisini ifâde etmektedir]. Zevi’nin ‘Ars Ricâli’ndeki yerini açikladi. Bir diger iddiaya göre ise, Nathan, Abraham le Hassid’e atfedilen gizli bir metin elde etti. Burada Hassid, Zevi’yi ‘Izrael’in Kurtaricisi’ ilân ediyordu. 17 Sivan (Mayis-Haziran arasina denk gelen bir ay, 31 Mayis 1665’te) günü Gazze’de, cemaatinin önünde-ki, aralarinda rabbi Yakob Najara da vardi-‘Mesihlik’ini güçlü bir biçimde dile getirdi. (Yakob Najara’nin babasi ünlü sair Izrael Najara’dir). Daha sonralari’nin Zevi, sakirdleriyle beraber Lübnan Daglari’nda bir süre inzivaya çekildigi rivâyet edilir.
  • Bu gelismelerden sonra Zevi’nin nâmi basta Filistin olmak üzere bütün Ortadogu’da yürümeye basladi. Bu, bazi mühim isimleri Zevi’ye karsi muhalefet bayragi açmasina yol açti, bunlarin arasinda Abraham Amigo, Yakob Hagiz (Nathan’in mürsidi), Samuel Garmizon, ünlü Kabbalist Yakob Zemah ve David ben Ârî de vardi. Gelenek geregi Zevi’nin Kudüs’ü 7 kere tavaf etmesi gerekiyordu ve o da bunu yapti.
  • Zevi, Nathan’a artik büyük kitlelerin kalblerini fethetme zamaninin geldigini ve örgütleme asamasina gelindigini belirtti. Bu ifâdeler Sabbataizm’in örgütlü yayilma vetiresinin baslangicina isâret eder. Dünyanin her tarafindan insanlar ‘Mesih’in yanina akmaya basladilar. Ayni dönemde Zevi-Nathan ikilisi sok bir fetvayla 17 Temmuz orucunun iptâl edildigini açikladilar fakat kitlelerde kaydadeger bir tepki olmadi bilakis bunu ‘Mesihlik’ misyonuyla izah ettiler. Zevi’nin ismi bazi ilâhilere (psalmôs-psalme) girdi. Bütün bu gelismeler Diaspora’ya misliyle ulasti. Mektuplarda, kayip 12 Israil kabilesinin ortaya çiktigindan ve mucizeler gösteren bir "Allah Adami”ni tâkib ettiklerinden bahsediliyordu. Bazi mektuplarda, Zevi’nin Mekke’yi fethetmek üzere oldugu ve Islâm’a karsi yahudiligin zafer kazandigi yazildi. Bir diger mektupta, 12 kabilenin Sahra çölünde bulustugunu ve buradan Vâdedilmis Topraklar’i (Arz-i Mev’ud) kurtarmak için harekete geçeceginden, bir baskasinda ise Pers ülkesinde büyük bir hareketin basladigindan sözediliyordu. Nathan, Rafael’e gönderdigi mektupta, Zevi’nin ‘En Büyük Balikçi’yi (Hz. Isa’yi kastediyor) dogrulama kudreti oldugunu, bu dünyanin en dogru insani oldugunu, dünyayi büyük felâketlerle cezalandirabilecegini, onun siddete basvurmaksizin Osmanli sultaninin tacini alip sultani hizmetkâr yapacagini, 4-5 yil içinde Sambatyon nehrine geri dönüp kayip kabileleri kurtaracagini ve Hz. Musa’nin 13 yasindaki kizi Rebecca ile evlenecegini belirtir ve Zevi’den menkul bazi dualari ekler. Bu mektubun bir nüshâsi da Avrupa’ya gönderilir ve Mesih’in 1665 yilinin sonunda gelecegi propagandasi da güçlü bir biçimde yayilir.
  • Zevi’nin isminin bizzat zikredildigi ilk metinler Avrupa’ya 1665 yilinin Ekim ayinda ulasir. 2 ay içinde daha detayli ve efsânevî metinler Italya’yi, Polonya’yi, Hollanda’yi ve Rusya’yi sarsmaya baslar. Zevi, 20 Temmuz 1665-12 Agustos 1665 tarihleri arasinda Halep’te kaldi ve bazi Yahudi liderleriyle görüstü, oradan Izmir’e geçti ve kardesi Êliyah’in yanina gitti. Eylül’de Halep’te Zevi lehinde büyük nümâyisler meydana geldi. Göstericiler arasinda her zümreden insana rastlanmasi devleti de endiselendiriyordu. Hele, Kudüs’ün en karizmatik rabbilerinin basinda gelen Moiz Galante’nin de Halep’e kadar gelip Zevi lehinde tavir almasi devlet açisindan çok mânidârdi zira Galante devlete yakin duran biriydi.
  • Zevi’nin Izmir’e gelisiyle beraber burada da ortam isindi. Yalnizca yahudiler degil, Ingilizler, Hollandalilar ve Italyanlar da Sabbataist harekete destek verdiler. Zevi sabah dualarini kitleyle birlikte yapiyordu ve sesinin güzelligi ve müzikalitesi insanlari derinden etkiliyordu. Duadan sonra fakirlere sadaka dagitiyor, gece 12’de denize giriyor ve bunu insanlara tavsiye ediyor ve kitleyle birlikte deniz duasi yapiyordu. Moiz Galante ve Daniel Pinto da Izmir’e gelip Zevi’ye destek verdiler. Hanukah haftasinda (25 Kislev’de baslar. Kislev Kasim’la Aralik arasina denk düsen bir aydir) gerçeklesen bu ziyârette, Zevi çok tartismali fetvalar verdi. Meselâ, yasaklanmis olmasina ragmen ‘Yagli’ gidalar yedi ve bunu halka önerdi. ‘Mü’min Çogunluk’la (Sabbataistler), ‘Sapkin Azinlik’ (diger yahudiler) arasinda kapanmaz bir uçurum olustu öyle ki, ‘Ma’aminim’ (Mü’minler) ve ‘Koferim’ (Kâfirler) kavramlari tamâmen Zevi taraftarlari ve karsitlarini ifâde etmeye basladi. Zevi baglilari hiçbir ilâhiyat rezervi koymuyorlardi, ona vahy geldigi konusunda en ufak bir sübheleri yoktu. Baslarini Hayyan Pena’nin çektigi Zevi karsiti yahudiler’in oturdugu Portekiz mahallesi Zevi taraftarlari tarafindan defalarca basildi ve yagmalandi. Zevi bunlari, Tevrat’ta zikredilen kirli ve sadik olmayan hayvanlarla kiyasladi. Zevi, Yusufoglu Mesih’in (Isa Mesih’in), Davud]un oglunun gelisinden sonra olacagini, Davud’un oglunun Abraham Zalman oldugunu ve Zalman’in 1648’deki Rusya’daki olaylar sirasinda sehid düstügünü ve onu müteâkiben ‘Mesih’in geldigini söyledi. Söylevlerini yahudi halk sarkilariyla da süsleyen Zevi, Kabbala ebcedine göre 15 Sivan 5426 (18 Haziran 1666) tarihinin Kurtulus Günü oldugunu açikladi. Söylevlerinde kadinlara da siklikla yer veren Zevi, “Hepiniz Havva’nin kötülügünden arinacaksiniz" mesajini veriyordu. Kitle artik bilinçli ve örgütlüydü ve istikâmet Istanbul’du. Tam bu sirada garip bir fetvayla 10 Tevet (28 Aralik) orucunu yasakladi. Bu fetvaya siddetle karsi çikan ünlü Kabbalist rabbi Salomon Algazi, kitlenin yogun tepkisi karsisinda Izmir’i terkedip Manisa’ya kaçti. Yine bir diger rabbi Aaron Lapapa da Izmir’i terketti. Bilâhare, Osmanli sultaninin ismi, çok ince bir yöntemle (oyun) resmî mektuplardan ve vaazlardan çikarildi. Bunun yerine-devleti huylandirmama bâbinda-‘Amirah’ kavrami kullanilmaya baslandi. ‘Amirah’ kelimes’ ‘Emir’ anlamini tasimasina ragmen asil olarak, “Adonaynu Malkenu Yarum Hodo" cümlesinin bas harflerinden olusan bir yapma kelimeydi ve cümle, "Efendimiz ve Melikimiz O’nun Yer’deki hazretleridir" anlamini tasiyordu yani sultanla, emirle hiçbir ilgisi olmayan bilakis ‘Efendi-kral’ olarak Zevi’yi taniyordu. Amir; Alef-Mem-Yod-Res-Hes: 259, Mesih: Mem-Sameh-Yod-Hes: 118 (59x2), Mehdi; Mem-Heh-Daled-Yod: 59.
  • Zevi yeni bir siyâsî manevrayla Izmir’de peygamber soyundan gelen 150 kisi bulundugunu, bunlarin arasinda kendi esi ve muhaliflerinden birinin kizinin da oldugunu iddia etti ve muhaliflerinin agzina bir parmak bal çaldi. Bu çikistan sonra sayisiz insan, rüyâlarinda Zevi’yi ‘Bir tahtta turur vaziyette’ gördüklerini söylediler. Bu arada günlük okunan ilâhiler arasindaki 21 no.lu ilâhide Zevi’nin ismi de zikredilmeye baslandi.
  • Istanbul’a gelisinden önce Bursa’nin ünlü rabbilerinden Moiz Suriel, Zohar kitabinda Zevi’nin gizemlerinin yeraldigini ve bunu ilham yoluyla kendisine ulastigini öne sürdü. Bu açiklamayla Zevi’nin karizmasi biraz daha artti. Bu olup bitenler Istanbul hükümetini huzursuz etti ve ziyâreti engellemeye çalisti. Zevi karsitlari, Hristiyanlar ve bazi Müslümanlar yollara dökülerek onu Seytan’in oglu ve ‘Büyük Zindik’ ilân ettiler. Buna mukâbil Zevi taraftarlari da Istanbul’a gelisinden evvel sehirde ortaya çikan büyük bir sel felâketinin onun mucizesi olarak degerlendirdi.
  • Istanbul hahambasiligi ise Zevi’nin iddialarini reddeder ve onu bir “heretik" (sapkin) olarak ilân eder. Sinagoglara girmesini yasaklar. Sevi’nin, bu karara cevabi çarpicidir, kendisini “Süleyman’in ruhu, Davud’un nesli Yasef’in oglu" ve "Sahlar sahi Süleyman" gibi sifatlarla tanitmaya baslar.
  • Dönemin sadrazami Köprülüzâde (Kuprili) Fazil Ahmet Pasa’nin talimatiyla Zevi, Istanbul’a girisinde tutuklandi (6 Subat 1666) ancak bu gelisme Zevi’nin ününü daha da arttirdi. Sabbataistler’in elinde bulunan Istanbul ticâreti durma noktasina geldi. Zevi 9 Subat tarihinde baskanligini Köprülü’nün yaptigi divana çikarildi. Ilginç olan, bu döneme ait hiçbir Osmanli arsiv belgesinin olmamasi, sanki bu olay hiç gerçeklesmemis gibi. Yabanci kaynaklarda da çeliskiler var. Yalniz, ortak bir görüs olarak, Köprülü’nün Zevi’nin karizmasindan etkilendigi biliniyor. Istanbul’da kisa süreli bir tutuklulugun sonrasinda önemli siyâsî suçlularin kaldigi Gelibolu kalesine [Kumkale-Avidos beldesi] gönderildi. Nakil, Paskalya arefesi olan 19 Nisan’da gerçeklesti (Bu tarih, Zevi’nin istegiydi ve baglilarina bir mesajdi). Onun Gelibolu kalesine gelisiyle birlikte, Sabbataistler arasinda kalenin ismi ‘Migdal Oz’ (Mukavim Kale) olarak anilmaya baslandi.
  • Ancak bir sonuç alinamadi zira sayisiz ziyâretçi Sevi’yi Kumkale’de ziyâret eder ve öte yandan Avrupa’nin ve Ortadogu’nun her yerinden resmî ya da gayriresmî yollardan Osmanli devletine onun serbest birakilmasi yönünde talepler gelmeye basladi. Osmanli önce onu, ilmî yöntemlerle vazgeçirmeye çalisti. Birçok Yahudi ulemâ getirtilip Zevi’yle tartistirildi ve fikriyâtinin yahudi inançlarina uymadigi anlatilmaya çalisildi ancak Zevi, bütün bu bilim adamlarini bosa düsürdü ve ünü daha da artti. 17 Temmuz’u tâkib eden hafta içinde, aralarinda Polonya’nin rabbi otoritesi olan Rabbi David ha-Levi Lvovay’in oglunun da bulundugu bir Rabbiler heyeti Zevi’yi ziyâret etti. Zevi’nin karizmasi ve birikimi onlari derinden etkiledi ve çogu onun üstünlügünü kabul ettiler. Bu gelismelerden sonra yahudi inancinda 17 Temmuz orucu günü, "Zevi’nin ruhunun yeniden dogus günü”, 9 Ab günü ise “Zevi’nin fizikî dogum günü" olarak kabul edildi. Herkes onun hapsedilmesinin sembolik bir durum oldugunu düsünüyor ve Nathan’in Kabbalistik bir tâbir olarak kullandigi, ‘Ejderler üzerine bir eser" ifâdesine itibar ediyorlardi. Nathan bu degerlendirmesinde, Mesih’in ruhunun yaradilis zamanindan kendisinin bedenlenme (Ênanthropisis-Incarnation) dönemine kadarki dilim içindeki ‘Kötülügün Kuvvetleri’ne (Kelippot) karsi verdigi savastaki metafizik biyografisinin Sabbatay Zevi özelindeki psikolojisini anlatiyordu yani Gelibolu, ‘bedenlenme’nin prova mahallerinden biriydi. Ayni dönemde Yemen’de bu mevzuyu isleyen ‘Gei Hizzayon’ (Tefe’ül Vâdisi) isimli bir eser kaleme alindi.
  • Sabbataist hareketin bu kadar yayginlasmasinin ardindaki temel faktörler sunlardir;
  • 1-Mesihlik çagrisi Mukaddes cografyadan geliyordu. Mukaddes topraklar saf ruhaniyyetin merkeziydi. Aksi hâlde böyle bir mesajin, Yemen, Iran veya Kürdistan gibi ülkelerde büyük bir saygi uyandirmasi mümkün olamazdi. Eger bu mesaj Polonya, Rusya veya Italya’dan gelseydi hiçbir etkisi olmaz, gülünüp geçilirdi.
  • 2-Vahy’in yenilenmesi ve Gazzeli Nathan figürü, disiplinli dinî hayat Zevi’nin, kitle bilincindeki sekillenisini netlestirdi.
  • 3-Geleneksel ve Folklorik kiyâmet inancinin, Zevi tarafindan iyi islenmesi. Eski eskatolojik (uhrevî) kabuller muhafaza edilmek kaydiyla birçok yeni unsurun bu zihniyete entegre edilmesi. Nathan’in metinlerinde kullandigi geleneksel-mitolojik terminoloji (sembolizm) kitleleri hayli etkiliyordu.
  • 4-Nedâmete (Metamêlia-Repentance) çagri belirleyici bir rol oynuyordu. Kim Mesih’in pismanlik çagrisini reddedebilirdi? Her yahudi, bu çagriyi kalblerini yikamak için bir firsat olarak algiladi.
  • 5-Kurtulus fikrinin Ütopist yahudiler üzerinde uyandirdigi heyecan. Ayrica hareketin millî karakteri iç çeliskileri de gizliyordu.
  • Amsterdam’da ünlü okkültist (gizemci) ve esoterist (Batinci, içrekçi) Peter Serrarius, Zevi’nin ‘mesih’ oldugu fikrini ve propagandasini Avrupa’nin birçok yerine yaydi. [Yeri gelmisken söylemekte yarar var, Amsterdam’in mevcut belediye baskani John Joël Kohen ve öncekiler Sabbataist’tirler]. Bu propaganda karsisinda Avrupa yahudiligi ciddi bir muhalefet ortaya koymadi. Ayni dönemde Nathan’in el yazmalari Amsterdam, Frankfurt, Hamburg, Prag, Venedik gibi yerlerde yaygin olarak okunuyordu.
  • Bu arada, kar’in içinde çiplak yatmak, kendini kamçilatmak, dikenlerin üzerinde oturmak gibi ritüeller de gelismeye baslamisti. Kadinlar ve çocuklara pazartesi ve persembe günleri, erkeklere ise haftada 3-4 gün oruç ibâdeti konuldu. Birçok asil ve tüccar da evlerini ve diger mülklerini satip Filistin’e gitmeye, fakirleri de beraberlerinde götürmeye basladilar. Yeni bir dönemdi bu; artik mektuplara ve bazi kitaplara. Kralligin ve peygamberligin 1. Yili biçiminde tarih düsülüyordu.
  • Iran yahudiligi tarafindan da ilgiyle karsilanan Zevi’nin mesihligi burada resmen tescil edilmis ve bunun üzerine Iran yahudileri devlete vergi vermeyeceklerini ve devlet hizmetlerinde çalismayacaklarini, itaat edecekleri tek devletin Mesih’in kuracagi Yahudi Devleti oldugunu ilân etmislerdir.
  • Italya’nin en saygideger Kabbalist’i Moiz Zacuto da Sabbataist harekete destek verdigini açikladi. Amsterdam’in en zengin yahudisi Abraham Pereira hareketin Bati Avrupa’daki en önemli finansörü oldu. Polonya’da hareket o kadar gelisti ki, 1666 yilinin Mayis baslarinda Kral Sabbataistler’in toplanti ve gösteri yapmalarini yasakladi. Zevi’nin kâtibi Samuel Primo mektuplari öylesine edebî ve san’atsal bir dille kaleme aliyordu ki, âdeta Zevi’nin ruhuydu. Zevi bu metinleri, ‘Allah’in ilk oglu”, “Izrael Babaniz”, “Torah’in Sözlüsü" gibi müstearlarla imzaliyordu. Bilâhare, "Ilâhiniz-Efendiniz Sabbatay Zevi” biçiminde imzalamaya basladi. Bu imza nedeniyle Moiz Galante’nin hareketten ayrildigi biliniyor.
  • Dönmelik kavrami literatüre, 17. Yüzyildaki bazi gelismelerden itibâren girmeye basladi. Osmanli’nin çesitli sehirlerinde ve özellikle de Selânik’te müslüman isimleri ve kisvesi altinda yasayan “gizli yahudiler”e-sözde-Islâm’a döndükleri gerekçesiyle “dönme” denmeye baslamistir. O dönemlerde daha ziyâde “avdetî" kavrami kullaniliyordu.
  • Ihtida (Apostasis) vetiresi;
  • Kaderin yine bir cilve yapti; Polonyali bir kabbalist olan Nehemiah ha-Kohen 3 Eylül’de Zevi’yi ziyârete geldi ve 3 gün onun yaninda kaldi. Bu z’yâretle ilgili veriler çeliskilidir. Kimilerine göre, Nehemiah, Zevi’nin faaliyetleriyle eski Kabbala metinlerinin Mesihlik anlayisi arasinda dogru bir iliski olmadigini iddia etti. Bir diger görüse göre ise, Nehemiah’in kendisi de mesihlik iddiasindaydi ve Zevi’yi tartmaya gelmisti. Fakat çok ilginç bir sey oldu ve kalede bulundugu sirada, herkesin önünde Nehemiah Müslüman oldugunu açikladi, götürüldügü Edirne’de ise, Zevi’yi, Mesihlik konusunu sürekli gündemde tutarak devletin içindeki filosemit (yahudisever) kligi öne çikarmayi hedefledigini iddia etti. Bu gelismeler karsisinda Sabbataistler’in tezi ise, Nehemiah’in devlet tarafindan angaje edilen bir sahis (ajan) oldugu ve Sabbataist hareketi sabote etmek için getirildigi biçimindeydi. Bu tezi dogrular biçimde Nehemiah, Polonya’ya döndükten sonra tekrar yahudilige döndü ve Zevi’ye karsi gelistirdigi tavrin hatali oldugunu çevresindekilere söyledi.
  • Bunun üzerine Zevi, 15 Eylül günü Edirne’ye getirildi ve padisah 4. Mehmed’in kafes ardindan izledigi çok genis kapsamli bir sorgulamaya tâbî tutuldu. Sorgulamada, Edirne kaymakami Mustafa Pasa, Seyh-ül Islâm Minkârîzâde Yahya Efendi, Ulemâ’dan Seyh Vanîzâde Mehmet Efendi, Hekimbasi Hayatîzâde Mustafa Feyzî (esas ismi Mose ben Rafael olan bir yahudidir) hazir bulundular.
  • Sorgulama sirasinda Sabbetay kendisine atfedilen suçlari reddetti. Sorgulama sonucunda Islâm’a geçmek ile idam arasinda tercihe tâbî tutuldu. Bunun üzerine Müslüman olmayi kabul eder ve Mehmed Aziz Efendi adini aldi. Ayrica kendisine 150 akçe maas baglanip Kapicibasilikla taltif edilir.
  • Bazi kaynaklarda ismi “Sabbatay Levi" olarak da geçmektedir. Zevi, yine kazançli çikmistir zira artik saraya rahatlikla girebilmekte, beklemedigi düzeyde taltif görmekte öte yandan da sehirdeki yahudileri örgütleme faaliyetine devam etmekte bunu da, diger yahudileri de hidâyete erdirme adina yaptigini belirtmektedir. Artik önü tamamen açilmistir. Ziyâretçileri bu sefer Edirne’ye akin etmeye basladilar. Özellikle Kudüs, Iran ve Bagdat yahudileri ona çok ilgi gösteriyorlardi. Bir kismi ise geri dönmüyorlardi. Havralarda da vaaz vermesine izin verilmisti. Bütün bunlar bize Osmanli devlet bürokrasisi içinde yahudi sizmalarinin ne denli geliskin oldugunu göstermesi açisindan önemli ipuçlari veriyor. Aksi hâlde bir gayrimüslimin bu kadar açik ve pervasiz eylemliligine göz yumulmasinin ve hattâ ona maas baglanmasinin izah edilebilecek bir tarafi yoktur.
  • Gelinen noktada ciddi bir sessizlik süreci basladi. Bir grup Sabbataist imânlarindan hiçbir sübhe duymadilar ve Zevi’nin Mesih olduguna inanmaya devam ettiler, az sayidaki bir grup ise, bir yanilsama içinde olduklarini, iç tecrübelerine ve kanaatlerine mukâbil ‘düsman’ bir dis tecrübenin ortaya çiktigini kabul ettiler.
  • Zevi’ye bagli kalanlar Zevi’nin eyleminin dogru oldugunu, bunun çok zor bir süreçten basariyla çikmak olarak izah edilmesi gerektigini savunurlar, haklidirlar da zira Zevi asla ihtida etmemistir bilakis bunu siyâsî bir avantaja dönüstürmüstür. Kendini mesih ilân eden bir Musevî’nin Islâm’i gönülden kabul etmesi mümkün degildir. Yeni yahudi politikasi hem Avrupa’da, hem Istanbul’da hem de Ortadogu’da süreci uyutmak biçiminde gelisti. Özellikle rabbilikler tam bir ‘Resmî Sükunet’e daldi.
  • Bu sessizlik döneminde Gazzeli Nathan önemli bir rol üstlendi ve Apostasis’in (Ihtida) teolojik izahini yapti ve yeri geldiginde bunun mesru bir savunma vasitasi olabilecegini ortaya koydu ve bu, Sabbataistler’i rahatlatti. Büyük bir toplulukla Zevi’yi ziyâret etmek için Gazze’den yola çikti fakat bu Istanbul rabbiligi bu ziyâreti engellemeye çalisti. Nathan Izmir’e geldi ve ihtidanin konjonktürel olarak dogru ve gerekli oldugu propagandasini yapmaya basladi. Ona göre, Zevi’nin bu eylemi misyonun nihaî ve en zor bölümünü olusturuyordu ve nefsinin olumsuzlugu (kelippah) fethetmesi gerekiyordu. Iste bu nedenle Islâm’a geçmisti. Bu ihtida tamâmen ‘seklî’ydi. Ihtida’nin agirligini ancak ve ancak bir Mesih veya bir aziz kaldirabilirdi.
  • Mühtedî Mesih (Messie Apostat);
  • Mesru Kurtarici paradoksu ve trajedisi Gazzeli Nathan’in maharetli ellerinde Sabbataist ilâhiyata ve günümüze kadar devam edecek bir ideolojinin temellerine dönüstü. Bu mühtedî mesih mes’elesi yillarca yahudi ilâhiyatçilarinin, Talmudçular’in ve Kabbalistler’in en temel mevzularindan biri hâline geldi. Eski Ahid kahramanlarinin öyküleri, Aggadah’in (Aggadot Sel Dofi) hayret veren hikâyeleri, Zohar’daki gizemli bölümler, Mesih’in skandal tavrini tefsir (eksigisis) için degerlendirildi.
  • Bu kisiler kendi aralarinda, birbirlerini tanimlamak için Ibranîce “Ma’aminim" (Mü’minler) ve "Haberim" (Ortaklar) ya da "Ba’ale Milhamah" (Mücahidler) kavramlarini kullaniyorlardi. Edirne ve havalisinde ise bu dönmelere "Sazanikos" veya "Sazanaki" adlari veriliyordu ki bu kelimeler Yunanca “Küçük sazan baliklari, sazanciklar” anlamlarina gelmektedir. Böyle denmesinin iki nedeni oldugu söylenmekte: Birincisi, Dönmnelerinin toplanti yerlerinin daha dogrusu mâbedlerinin Edirne’deki balik pazari mevkiîne yakin olmasi. Ikincisi ve daha kuvvetli olan ihtimal ise dönmeligin kurucusu olan Sabbatay Zvi’nin (Sabbatay Sevi), yahudilerin kurtuluslarinin ve refahlarinin Hud (Balik) burcu altinda vâkî olacagi biçimindeki kehânetidir. Buna istinâden biraz da alayci bir biçimde, sazanikos lakâbi takilmistir.
  • Sabbataistler’in ‘Dönme-Avdetî’ olarak hareket kabiliyetleri daha genislemisti. Kisveleri itibariyla müslüman olduklari için kimse onlara birsey söyleyemiyordu. Sabbataizm’in teorisyen düzeyine gelen ilk öncüleri saray hekimleriydi: Guidon Daniel Izrael ve Bonafoux (Ben Avi). Bunlarin yanisira Berekyah ben Yakob. Bir süre Zevi, Edirne’den Istanbul’a gelir. Bunun gönderilme mi yoksa iradî olarak gelme mi oldugu konusunda kesin bir görüs yoktur ama muhtemelen kendi istegiyle gelir ve Kuruçesme semtine yerlesir. Burada örgütleme faaliyetlerine devam eder. Genelde Zohar ve Kabbalah egitimi verir. Bu hareketin ideolojik-politik bir hareket oldugu ve TC’nin kurulusunda, M.Kemal’in egitiminde, Ittihat-Terakki’nin örgütlenmesinde en üst düzeyde belirleyici oldugu kesindir. Örnegin TC’nin mevcut disisleri bakani Ismail Cem Ipekçi, Sabbetaizm’in en belli basli örneklerinden sadece biridir. Zevi, daha sonra Kagithane’ye yerlesir ve örgütlemesini orada sürdürür. Bilâhare 1672’de yeniden tutuklandi ve Ocak 1673’te Arnavutluk’a gider (bazilarina göre sürgün edilir) ve Ülkün (Dulcigo, Alkun) sehrine yerlesir. 1674’te karisi Sarah öldü, bunun üzerine Esther’le (Yosebed) evlendi. Esther, Zevi’nin müridlerinden ve Selânik’in saygin rabbilerinden Yasef Filosofos’un kiziydi.
  • Zevi’ye göre, ‘Izrael’in Ilâhi’, ‘Ein-Sof’ta (Heryerde mevcut olan Sonsuz Allah-Ebediyet) birinci temel sebeb degil, Sefirah Tiferet’te mukîm olan (içinde bulunan) ‘ikinci sebeb’ti. Yani Izrael’in Ilahi, Tiferet (Allah’in Güzelligi) ilkesi üzerinden (vasitasiyla) zuhur ediyordu. Sabbataizm felsefesinin en önemli iki ayriligi sunlardir;
  • 1-Izrael’in Ilâhi’yla birinci (temel) sebebi birbirlerinden ayirmasi. Yaradilis üzerinde yalnizca Izrael’in Ilâhi’nin tasarrufu vardir ve fakat birinci sebebin Yaradilis’ta hiçbir tasarrufu yoktur. Izrael’in Ilâhi’nin mevcudiyetinin kabulü ‘Zimzum’ hareketi çerçevesindedir. Bu yaklasim Orthodoks Yahudilik tarafindan büyük bir tepki almis ve heretik (sapkin) olarak tanimlanmistir.
  • 2-Bu ayrimsama tamâmen Gnostisizm’in (Bilinircilik) ifâdesidir. Ikinci yüzyilin, Allah’i, ‘Gizli-Hakikî’ Allah olarak kabul eden Gnostik düsünce yahudiler’in ilâhini ikinci sirada tutarken Zevi, Nathan ve Cardoso, ‘Kiymetler Hiyerarsisi’ni degistiriyor, Izrael’in Ilâhi’ni ‘Hakikî Ilâh’ telakki ediyor, birinci sebebi ise ‘hiç’ mesâbesine indiriyordu.
  • Zevi’nin dikte ettirdigi bilinen ‘Raza di Meheimanuta’ (Hakikî Iman’in Sirri) isimli eserde bir tür Kabbalistik Üçleme ortaya konmaktadir: 1-Attika Kadisa (Aziz Ihtiyar), 2-Malka Kadisa (Aziz-Mukaddes Melik= Izrael’in Ilâhi), 3-Sekhinah ilkesi. Daha sonralari Nathan, Sefer Beri’ah (Yaradilis Kitabi) isimli eserinde, bu kompozisyonu bazi degisikliklerle netlestirdi.
  • Zevi, 17 Eylül 1676’da, ‘Büyük Tevbe’ gününde öldü. Nathan, bu günü ‘Ars’a Yükselis’ olarak niteledi. Bu bir ‘Apotheosis’ (Déification-Ilâhlastirma) teorisiydi. Nathan 11 Ocak 1680’de Üsküp’te (Makedonya) öldü. Ölümünden 1 yil kadar sonra, ögrencilerinden Izrael Hazzan de Castoria, Zevi ve Nathan’in teorisini tahkim eden detayli bir serh yazdi.
  • Sabbataist Kabbalah üzerine;
  • Zevi genelde metaforik (igreti-mecâzî) bir dil kullanirdi. Bu nedenle Nathan, Lurianik Kabbalah’nin yeni bir versiyonu ile Mesih’in rolü hakkindaki bazi orijinal anlayislari birlestirmesi açisindan oldukça karmasik (sofistike) bir sistemin ortaya koyucusu olarak kabul edilir.
  • Nathan, Lurianik Kabbalah’daki Zimzum teorisini kabul eder fakat, ‘Ilâhlik’ telakkisine çok daha derin ve yeni bir boyut ilâve eder. Baslangiç veya Ein-Sof’ta iki tür ‘Nur-Isik’ veya tecelli mevcuttur. Bunlara ‘Sifat’ diyenler de vardir. Meselâ Baruh Spinoza’nin bahsettigi ‘Fikirli Nur-Isik’ ve ‘Fikirsiz Nur-Isik’. Birincisi; Yaradilis Perspektifi içinde yönlendirilmis olan herseyi hâvîdir. Fakat Ein-Sof’un sonsuz zenginligi içinde Yaradilis’a mütemayil olmayan kuvvetler ve prensipler de mevcuttur ki, tek hakikat olduklari gibi kalmalari ve olduklari yerde durmalaridir. Onlar, Yaradilis’a dogru yönlenme türündeki bütün fikirlerden âzâde olmak ölçüsü içinde ‘Fikirsiz’dirler. Bir ‘Kosmos’ olusturmak (ortaya koymak) için üretilen Zimzum hareketi, ancak ve ancak ‘Fikirli Isik’in önünde, ‘fikrini’ gerçeklestirme, onu ilkel (ilk) Uzay’a (Tehiru) yansitma ve orada Yaradilis’in yapilarini (unsurlarini) yükseltme firsati belirir. Fakat, bu ‘Isik’ geri çekildiginde, Uzay’da geriye ‘Fikirsiz Isik’ kalir ki, onun Yaradilis’a hiçbir katkisi-katilimi yoktur ve hattâ-tabiati geregi-yaratici her türlü degisime karsidir. Yaradilis diyalektigi içinde bu ‘Fikirsiz Isik’ düsman ve tahripkâr bir kudret hâline gelir ve ‘Kötülügün Kudreti’ (Kelippah) adlandirilir. En son tahlilde, bu ‘Fikirsiz Isik’ da menseini, Ilah’in ‘Yaratici olmayan Nuru’ndan alir. Sekil ve Madde ikiligi (duality) yeni bir kiliga bürünür; her ikisi de Ein-Sof’ta kurulurlar (temellenirler). ‘Fikirsiz Isik’ kendi basina ‘kötü’ degildir ancak ‘kötü’ kisvesine bürünür zira Ein-Sof olmayan (disnda kalan) bütün mevcudata ziddir ve ‘Fikirli Isik’ tarafindan üretilen yapilari bir biçimde tahrib eder. Zimzum’dan sonra bazi ‘Fikirli Isik’ kalintilariyla karisan ve ‘Fikirsiz Isik’la dolu (kapli) Tehiru ‘Golem’ olarak adlandirilir ve ‘Sekilsiz Ilkel Madde’ anlamina gelir. Yaradilis Vetiresi’nin bütünü iki Isik arasindaki diyalektik eylemlilikle olusur (devinir), diger bir deyisle; Ein-Sof varligindan köken alan bir diyalektik isler.
  • Zimzum’dan sonra, ‘Fikirli Isik’ yeniden ve isinsal olarak Uzay’a yayilir (dagilir). Ilkel Uzay’in sâdece üst yarisina hulul eder, ‘Fikirsiz Isik’i asagiya iter ve onu dönüstürür ve kendi orijinal dünyasini insâ eder. Ama Tehiru’nun alt yarisina ulasamaz. Torah’in kudreti sâyesinde gerçeklesmesi gereken Tikkun (Kozmik Restorasyon) teorisi ve Lurianik Ontoloji (Varlikbilim) önermeleri Tehiru’nun üst yarisinda gerçeklesmektedir. Tehiru’nun alt yarisi Mesih’in gelisine kadar kaotik ve amorf (sekilsiz) görünümünü muhafaza edecek, ancak ve yalnizca Mesih ‘Fikirli Isik’i buraya hulul ettirmek suretilye onu düzene koyacaktir (mükemmellestirecektir). Zohar kitabinda ‘Sitra Ahra’ adiyla anilan (Öte taraf, Öte Yan) Seytânî Kudretler, Ein-Sof’un diger tarafindan (diger yüz) baska bir sey degillerdir.
  • Nathan, daha henüz Ein-Sof’un isinin bile içine hulul etmedigi Tehiru vetireleri hakkinda yeni bir teori gelistirdi. Bu süreçler, ‘Fikirli Isik’ kalintilariyla, ‘Golem Kuvvetleri’nin karsilikli etkilesimiyle (interaction) tahrik edilmislerdir (harekete geçmislerdir). Bunlar, Torah ve Kozmik Yazi’yi olusturacak olan ilk harf konfigürasyonlarinin (Seklî parçalarin uyarlanmasi) olusumunu belirleyen modelleri ürettiler. Ancak ve ancak, isin’in Tehiru’ya hululünden sonra, çok üst düzey bir evrede, ilk Yaradilis’in (Ars-i Âlâ’nin yaradilisi-Ma’aseh Beresit) eseri olarak isimlendirilen bu ilk yapilar bilâhare nisbeten daha maddî (somut) yapilara dönüstüler (Ma’aseh Merkavah). Netice itibâriyla bütün süreçler iki ‘Isik’in diyalektigine uyarlanmislardir.
  • Bu Yaradilis anlayisinda, Mesihlik tâ bastan beri temel bir rol oynar. Mesih’in ruhu, Tehiru’nun alt yarisina gönderilmistir. Mesih’in ruhu, Tehiru’nun içinde bulunan ‘Fikirli Isik’ kivilcimlarinin bir bölümünü olusturmak suretiyle ya da bir biçimde Kelippotlar tarafindan yerlestirilmis olarak bu Zaman’in baslangicindan bu yana Kelippotlar alaninda bulunmaktadir (mahpustur). ‘Fikirsiz Isik’ akimlari tarafindan sarilan (etrafi örülen) ve onun hükmü altina giren bu Ruh, dünyanin baslangicindan beri özgürlesmek ve büyük misyonunu gerçeklestirmek, tarifi imkânsiz acilar içinde mücâdelesini yürütmektedir: Tehiru’nun alt bölümünü ‘Fikirli Isik’in hululüne açmak ve Kurtulus’u ve Tikkun’u Kelippotlar’a ulastirmak. Onlarin nihaî dönüsümü ile birlikte, Ein-Sof’un iki yüzü arasindaki Vahdet ve Ütopik Denge gerçeklestirilmis olacaktir. Mesih, Tikkun vetiresinde yer alan bütün ruhlardan temel olarak farklidir. Gerçekte, kendisine bagli ruhlar ve ‘Fikirli Isik’in kudreti tarafindan kullanilan mistik enstruman olan Torah otoritesinin ‘öznesi olma durumu’ disina çikmadi. Mutlak bir biçimde yeni bir seyi, tarihî veya kozmik sürgün durumunu idâre eden kanunlara boyun egmeyen bir otoriteyi temsil eder. Kendi öz yasasina göre davranir. Bu kanun dünyanin ‘Ütopik Kanunu’ olmalidir. Bu ruhun iptidâî tarihi ve hususî misyonu, Kelippah zindanindan kurtarildiktan sonra, kendi tavrini izah edecektir.
  • Böylelikle Nathan, Zevi’nin antinomik (sistem karsiti) davranislarini (cezbe, inziva vs) ve ihtidasini izah etmeye çalisiyordu.
  • Zevi’nin Arnavutluk, Nathan’in Makedonya, Atina ve Kastorya yolculuklarini anlamak zor degildir. Arnavutluk, Bektasiligin ve dönmeligin sürekli hükmü altinda bulunan bir ülkedir. AEP (Arnavutluk Emek Partisi) in kuruculari arasinda birçok dönme ve Bektasî bulunmakta olup sosyalist lider Enver Hoca da Bektasî bir aileden gelmektedir. Iste bu süreç Kemalizm-Bektasîlik-Dönmelik+Neo Mevlevîlik çizgisinin olusmasina ve özellikle de Balkanlar alaninda beslenmesine ve nihâyet semirerek gelismesine, daha sonra da devletlesmesine yol açmistir. Bu nedenden ötürüdür ki, TC devletinin ideolojik profilini çikarirken en önemli ayagin bu çizgi oldugunu hiç bir zaman unutmamak ve buradan hareketle çözümlemelere ulasmak olmazsa olmaz kosuldur. Cografî yayilim ve gelisim alani olarak bu çizgi, Arnavutluk-Makedonya-Selânik-Bati Trakya hattindan geçer. Ittihat Terakki’nin, Jön Türkler’in, Kemalizm’in, Balkan Bektasîliginin ve dönmeligin ortak yeserme ve serpilme alanlari buralardir. Bütün bunlarin tarihî aktörü ve ideolojik altyapisi da Sabbataizm’dir.
  • Sabbetay’in ölüm haberinin yayilmasindan kisa bir süre sonra “Mesih göge çekildi" söylentileri halk arasinda yayilmaya baslar. Bu söylentiyi karisi Esther, karisinin babasi Yasef Filosofos ve Nathan’in yaymis olmasi ihtimali çok güçlüdür. Bunun üzerine Sabbataistler, halk onun karisi Ayse’nin (Esther) etrafinda Selânik’te toplanir. Kimilerine göre, Ayse, Zevi’nin gerçek karisi degil ruhanî esidir. Kimilerine göre ise hem ruhanî hem fizikî anlamda Ayse, Zevi’nin esidir. Ayse ilginç bir iddiayla ortaya çikar. Buna göre, kendi öz kardesi Yakob ayni zamanda Zevi’nin ogludur ve bu çocuk 12 yasinda olarak dogmustur. Yakob ayni zamanda, Zevi’nin manevî yoldan ve Ayse’den edindigi ogludur. Yani, Yakob hem Ayse’nin erkek kardesi hem de Zevî’nin Ayse’den olan manevî ogludur. Ayse, oglunun, Zevi’nin “Lâhut" âleminden "Nâsut" alemine intikali oldugunu ve Zevi’yi temsil ettigini (Zevi’nin incarnation’u-bedenlenisi) söyler ve onu Mesih ilân eder. Sabbataycilar, Yakob’a ispanyolca sevgili anlamina gelen “Querido" adini taktilar. Hahambasilik ise bu tarikatin mensuplarini “Koferim" (Kâfirler) olarak tanimlar afaroz etti.
  • Selânik’te bulunan Sabbetaycilar’in evleri arasinda gizli geçitler bulunmustur. Bunun nedeni bir baskin oldugu takdirde kolaylikla bir evden digerine rahatlikla geçilebilmesi ve yakalanma riskinin ortadan kaldirilmasidir. Sabbataist âyinler genellikle yesil isik altinda yapilir ve ibâdete Sabbetay Zevi’nin adiyla baslanir (Onun adina besmele çekilir). Ibâdet yerlerine “Kal" (Kahal) adi verilmektedir. Âyini, “Payyetan" adi verilen yahudi ulemâsindan biri yönetir. Vaazlari ise “Abbetdin" denen sahislar verir. Âyin, Sabbetay’in ruhuna okunan dualarla sona erer.
  • Sabbetaycilar üç sinifa ayrilmakadirlar.
  • 1-Ilk imân etmis olanlarin soyundan gelenler. Bunlara “Izmirliler" adi verilir.
  • 2-Yakob’a baglanmis olanlar ki, bunlara “Yakubî" denir.
  • 3-Sabbetaizm’in ulularindan Osman Bevvab (Kapici Osman, Othman Pyloros veya Baba Osman Aga-Baruhiah Russo) in baglilari ki, bunlara “Kuniosos" denmektedir.
  • Bir diger siniflamaya göre ise (Danon siniflamasi):
  • 1-Baslarina özel bir sarik saran Sabbataistler: Bunlara “Tarpuslular" adi verilir.
  • 2-Ucu sivri bir pabuç giyen Sabbataycilar: Bunlara “Kavalyeler" (Cavalieros) denir.
  • 3-Kisa ve basik burunlular “Honiosos".
  • 1689 tarihinde, örgütte bir iç hesaplasma yasandigi ve önderligini Mustafa Çelebi (gerçek adi David ben Levi) isminde bir sahsin Yakob’a karsi bayrak açarak cemaatten ayrildigi beraberinde de birçok Sabbataist’i götürdügü biliniyor. Bir baska zümre ise, Zevi’nin ölümünden 9 ay sonra Abdurrahman Efendi adindaki bir kisinin sulbünden dünyaya gelen Osman isminde bir çocugun vücudunda Sabbatay’in bedenlendigini, esas Mesih’in Yakob degil ve fakat Osman isimli bu çocuk oldugunu iddia ederek ortaya çikti. Bu çocuk daha sonralari Osman Bevvab (Baba Osman Aga, Kapici Osman, Othman Pyloros) olarak anilan efsanevî Sabbataist lider olacaktir.
  • Osman Aga grubu içinde de, 1725’lerden itibâren bir kliklesme ve bunu müteâkip bir ayrisma yasanir. Osman’in ölümünden sonra, Ibrahim Aga adinda bir sahis kendini Mesih ilân eder ve Sabbatay’in kendisinde vücutlandigini ileri sürer ve beraberindeki bir grup Sabbatayci’yla birlikte Osmancilar’dan ayrildi.
  • Osmancilar daha ziyâde ticarete dönük faaliyetlerde bulunmaya basladilar ve iktidarin yolunu parada gördürler. Yakubîler ise, felsefî ve dinî hayata dalmislardi ve kapali bir yasam sürüyorlardi.
  • Sabbataizm’in ilkeleri:
  • 1-Allah birdir ve Sabbetay Sevi onun resûlüdür.
  • 2-Kâtil olma
  • 3-yalanci sâhitlik yapma
  • 4-cebire basvurma
  • 5-hirsizlik yapma ve rüsvet alma
  • 6-zinâ etme
  • 7-müslümanlarla izdivaçtan çekin
  • 8-hayir isle ve insanlara sefkatli yaklas
  • 9-müslüman âdetlerine zâhiren riayet et
  • 10-Hergün gizlice Mezmur (Zebur) oku.
  • Bunlarin büyük bir kismi, Hz. Musa’nin 10 Emir’iyle örtüsmektedir. Yani yahudi seriatinin belirleyici prensipleridir.
  • Sabbataycilar, kendilerini hilkatin sebeb-i hikmeti olarak görürken diger insanlari (kavmleri) de hilkatin sonucu olarak algilarlar. Cennet sadece onlara ayrilmistir digerleri ise iki cihanda onlarin kulu ve kölesi rolünü üstlenirler. Bu da yahudi ideolojisinin yapitaslarindan biridir. Yine onlara göre bir Müslüman’in cennet ehli olabilmesi için 40 kere dünyaya gelmesi hiç günah islememis olmasi gerekir.
  • Sabbataizm’in siniflarinin birer ruhanî lideri vardir ki, bunlar “Nesl-i Serif” (Serefli Nesiller, soylar) olarak adlandirilan ailelere mensupturlar. Bunlar cemaatin iç islerinden sorumluydular.
  • 19. yüzyila gelindiginde Selânik’in ticarî, siyâsî ve kültürel yönetimi 3 büyük Sabbataist ailenin elindedir: Bunlar, aralarinda Selânik belediye baskani olan Hamdi Bey (Hamdet Bey)in de mensubu bulundugu Hamidîler klani, Karakaslar klani ve Kapancilar klanidir. Hamidîler en radikal aile olup, tesettüre önem verirler ve yeniliklere kapali bir tutum alirlar. Diger iki aile ise daha liberal ve yenilikçi görünmektedirler. Her üç aile de ticâret ve endüstri alanlarinda çok ileri gitmis olup bunun yanisira siyâset, hukuk, tip alanlarinda da öne çikmislardir. Valilikler, idâre memurluklari, müstesarliklar, milletvekillikleri ve hattâ bakanliklar yavas yavas bunlarin eline geçmeye baslar. Akademisyenlik ve gazeticilik alanlari bunu izler. Özellikle 19. Yy’in sonundan itibâren egitime el atarlar ve Selânik’te birçok ilkokul ve iki lise açarlar: Fevziye Mektebi ve Terakki Lisesi. Bunlar size yabanci gelmeyebilir. Dogrudur. Sisli Terakki Lisesi ve Fevziye Mektepleri Vakfi Isik Lisesi ile günümüzde insa edilen Koç Üniversitesi de Sabbataistler’e aittir.
  • Ismail Cem’in de mensup oldugu Ipekçi ailesi de Sabbataist bir aileye bagli bir alt-klandir. Karakaslar büyük klanina baglidirlar. Aile 1920’lerde Türkiye’ye gelmis ve filmcilik ve fotografçilik alanlarinda tekellesmeye gitmistir. Milliyet gazetesi basyazarlarindan Abdi Ipekçi, ünlü modaci Cemil Ipekçi, isadami Mikail Ipekçi, Sabah gazetesi yazarlarindan Güngör Mengi ve Ruhat Mengi, Milliyet, Hürriyet ve Posta gazetelerinin ve Kanal-D televizyonunun sahibi Aydin Dogan, Bülent Ecevit’in karisi Rahsan (Rahel) Ecevit, Ekonomi’den sorumlu devlet bakani Kemal Dervis (Bükey), Demir Bükey, devlet bakani Sükrü Sînâ Gürel, Hürriyet gazetesinin kurucusu Sedat Simâvî, TC’nin Belgrad eski büyükelçisi Mario Kohen, 500. Yil vakfi baskani Harry Ojalvo, Hürriyet’in eski sahibi Erol Simâvî, Günaydin gazetesinin eski sahibi Haldun Simâvî, Panda dondurmalarinin sahibi Vedat Behar, Milliyet gazetesi yazari Sami Kohen, Cumhuriyet gazetesi yazari Ali Sirmen, Hürriyet gazetesi yazari Vivette Canetti, 1995 yilinda öldürülen tefeci Nesim Malki ve ortagi Erol Erkohen, ünlü isadami Yafes Öztürk, isadami Ebi Yaffe, Profilo Holding genel müdürü Nesim Levi, diplomat Onur Öymen, CHP eski genel baskani Altan Öymen, eski gazetecilerden ve yazarlardan Edip Emil Öymen, Örsan Öymen, gazeteci-yazar Sabiha Sertel, Zekeriya Sertel, yazar Mario Levi, turizmci David Levante, müzayedeci Raffii Portakal, TÜSIAD üyelerinden Cem Boyner, Cem Hakko, Vitali Hakko, Cem Adler, Jeff Kamhi, Jack Kamhi, Alarko Holding’in sahipleri; Ishak Alaton ve Üzeyir Garih, Izzet Garih, Tunç Tonger, Halil Bezmen, Fuat Bezmen, Leon Maraslioglu, Esin Maraslioglu, Rahmi Koç, Mustafa Koç, Moiz Behar, Cem Behar, Hayyam Garipoglu, isadami Niso Benhason, sanayici Eli Aciman, Escort bilgisayarlarinin sahibi Ibrahim Özer, Ismail Karakas, Edirne’de Ar ailesi, Yilmazer ailesi, Alp Yalman, Faruk Süren, tiyatro sanatçisi Nedim Saban (Dr. Stress), televizyon programcisi Irep Güner, sosyete fotografçisi Erol Atar, yazar Ilgaz Zorlu, ünlü yazar Hâlide Edip Adivar, sarkici Nilüfer, Izel, Candan Erçetin, Rober Hatemo, Uzay Hepari, Sertab Erener, romanci Orhan Pamuk, Haldun Dormen, Erman Kunter ve daha birçok isim Sabbataist’tir.
  • Türkiye’nin en ünlü modacilarindan biri ve Ismail Cem Ipekçi’nin de yakin akrabasi olan Cemil Ipekçi, 2000 yilinda Aksiyon dergisinde yaptigi röportajda Sabbatayist oldugunu kabul etmis, Ismail Cem’in de Ipekçi ailesinin bir ferdi oldugunu belirtmis ve bundan da gurur duydugunu ifâde etmistir. Yine Sabbataist yazar Ilgaz Zorlu, "Evet, Ben de Selânikli’yim" adli kitabinda Selânik yahudilerini bütün boyutlariyla anlatir ve birçok isim verir. Millî gazete yazari ve ilâhiyatçi Mehmet Sevket Eygi, "Dönmelik" adli kitabinda Ipekçi ailesi basta olmak üzere Sabbatayizm’i inceler. Milliyet gazetesi eski basyazari ve 1979 yilinda öldürülen Abdî Ipekçi’nin kizi Nükhet Ipekçi Izet de, 2000 yilinda Kanal-7’de katildigi “Iskele-Sancak" programinda Ipekçi ailesinin yahudi kökenli bir aile oldugunu kabul etmistir.
  • Son tecritte;
  • Bu mevzuu netlestirmeden Türkiye devlet ve siyâset paradigmasinin derinligine kavranmasi nâmümkündür. Düalist ve kendi ilâhindan bile kusku duyup ona alternatifler arayan buzagici ve kelipotçu (seytanci-satanist) yahudilik bu vatani ‘demirden-bankadan-parlamentodan-üniversiteden-san’attan-bilimden!’ aglarla örmüs olup Müslüman halkimizin zihnini mengeneye sikistirdi ve tedricen cenâze marsimizi çaliyor, pabuçlarimizi ters giydirmeye devâm ediyorlar. Merhum Mustafa Sabri Efendi’nin dedigi gibi, ‘Ümmet-i Muhammed uyumaya devâm ederse Köle pazarlarinda satildigina da sahid olacaktir’. Vatan evlâdi unutmamalidir ki, verdigi vergi, ödedigi borç ve yaptigi bagislar kendisinin katilleri olan Sabbataistler’in cebine gitmektedir. Sairin dedigi gibi, ‘Celladimiza gülümserken resim çektirmek’ istemiyorsak gafletten uyanmak zorundayiz.                                              BIR SONRAKI SAYFA