ALEVİ-SÜNNİ SÜRTÜŞMESİNİN İÇYÜZÜ
İKİNCİ KISIM
ONÜÇÜNCÜ BÖLÜM: SÜNNİ İMAMLAR 12 İMAM'DAN AYRILMAZ!
Gerek SÜNNİLER arasında, gerekse ALEVİLER'de 4
MEZHEP ve bu mezheplerin İMAMLARI konusunda farklılığı
körükleyen yanlış inançlar vardır.
Bir SÜNNİ iddiacıya sorulsa,
"Niye ALEVİLER'e karşısın?" diye... bir takım sebepler öne sürecektir.
"Peki, bunları nereden çıkarıyorsun?" denilse, en doğrunun kendi
mezhebinde olduğunu, cami imamının öyle söylediğini belirtecektir.
Böylece dile getirmese bile, MEZHEP kurallarının ALEVİLER'i
dışladığı kanısına varılacaktır. Sanki o MEZHEP İMAMI'nın da ALEVİLER'e,
ALİ'Yİ TUTANLAR'a, HASAN ve HÜSEYİN dışındaki İMAMLAR'a karşı olduğu
gibi yanlış bir kanaat uyanacaktır dinleyenlerde...
Öte yandan
bir ALEVİ'ye sorsanız, o da 12 İMAM'dan ayrı gördüğü 4 MEZHEP İMAMI'nı
"YEZİD'e bağlananlardan, EMEVİ ve ABBASİ HALİFELER'in peşinden gidip
EVLAD-I RESUL'e eziyet edenlerden" sayar! Onlara kızar.
Halbuki
gerçek, bu iki inançtan da uzak, apayrı bir mecradadır. Ve bu gerçek
maalesef ne ALEVİ-BEKTAŞİ ileri gelenleri tarafından dile getirilir; ne de
DİYANET İŞLERİ, cami imamları bu konuda aydınlatıcı, kaynaştırıcı yayınlar
yaparlar.
Biz önce TARİHİ durum anlaşılsın diye, bir tablo
hazırladık. Lütfen yazımızın bu bölümünde sık sık o tabloya başvurun.
Anlattıklarımızı daha kolay takip edeceksiniz. (Bakınız: 4 MEZHEP
İMAMI VE ÇAĞDAŞLARI
)
Sonra da onların kısa hayat
hikâyelerini dilimiz döndüğünce özetledik. Buyurun, okuyun.
*
İMAM EBU
HANİFE -------------------------
Asıl adı NUMAN'dır. KUFE'de 699 yılında
doğmuş, hayatının büyük kısmını orada geçirmiştir. Küçük yaştan
itibaren KUR'AN ve HADİS ilmi ile ilgilenmiştir. Çevresi HARİCİ, MUTEZİLİ,
Şİİ inançlı kişiler ile dolu olduğu gibi; TABİİLER, yani PEYGAMBERİMİZ'i
göreni görenler ve ŞİA ile çevrili idi. (Bakınız: NOTLAR - 2,
25)
Çeşitli mezheplerden bilginlerle sohbete girer, derin konularda
tartışmalar yapardı. En uzun süre kendisine hocalık eden HAMMAD BİN EBU
SÜLEYMAN'ın vefatı üzerine onun yerine aldı. İMAM CAFER'e büyük saygı
gösterir, onun meclisine katılır, ondan feyz alırdı.
EBU HANİFE
sık sık HİCAZ'a, yani MEKKE ve MEDİNE'ye gider, oradaki alimlerle
görüşürdü. Keskin bir zekâya, sâkin bir tabiata sahipti.
Bir gün
EMEVİLER'e isyan etmiş olan DAHHAK adlı HARİCİ, İMAM EBU HANİFE'nin
bulunduğu meclise gelmiş ve "Tövbe et," demişti. İMAM, "Niye?" diye sordu.
DAHHAK, "ALİ'nin HAKEM tayinini kabul ettiğin için," dedi.
Hatırlanacağı gibi, HARİCİLER, Ali'yi HAKEM kabul etti diye KÂFİR
ilan etmiş ve bu yüzden öldürmüşlerdi... HARİCİLER KUR'AN'a aykırı
davranan herkesin öldürülmesi gerektiğine inanırlardı.
EBU HANİFE
tekrar sordu: "Sen beni öldürmek mi istiyorsun, yoksa tartışmak mı?" Adam,
"tartışmak," dedi. Bunun üzerine İMAM, "Anlaşamazsak, aramızdan kimin
haklı olduğunu kim tesbit edecek?" diye sordu. DAHHAK, "Kimi istiyorsan, o olsun," dedi. İMAM, bu sefer DAHHAK'ın adamlarından
birini göstererek, "Bunu kabul eder misin?" dedi. DAHHAK da "Evet,"
dedi. Bunun üzerine EBU HANİFE, "İşte şimdi sen de HAKEM kabul ettin,"
diyerek, HARİCİ'yi kendisiyle çelişkiye düşürdü!..
EBU HANİFE pek çok
talebe yetiştirmiş, ancak ne gibi eserler verdiğini tam tesbit mümkün
olamamıştır. Kendisine isnat edilen bazı eserler vardır ama, onun
zamanında bilgiyi yazıya geçmek pek âdet olmadığı için, muhtemelen bu
eserler sonradan talebeleri tarafından derlenmiş sözleridir. "Kimse
İLİMSİZ İBADET yapıldığını söyliyemez," derdi! Meşhur sözüdür.
En
çok önem verdiği İLİM dalı FIKIH'tı. İÇTİHAT metodu KUR'AN, SÜNNET,
ASHAB'IN REYİ, İCMA-YI ÜMMET ve KIYAS'tır. İMAM CAFER-ÜS SADIK ile bir tek
KIYAS konusunda anlaşamazlardı... Aleviler
bu yüzden KIYAS'ı kabul etmez. Hatta "Kıyas, şeytan işidir," derler.
Zamanında yaşadığı
HALİFELER'den MANSUR, ona defalarca KADILIK teklif etmiş, ancak EBU HANİFE
kabul etmediği için sonunda onu zindana attırmıştır. Bununla da kalmayıp
işkence ettirmiş, her gün meydana çıkartıp kırbaçlatmıştır. İMAM'ın sağlık
durumu bozulunca serbest bırakmış, ancak halkla irtibatını keserek FETVA
vermesini yasaklamıştır.
İMAM EBA HANİFE 767'de BAĞDAT'ta vefat
etmiş, cenazesine 50.000 kişi katılmıştır.
Hayatta iken, "Ben bir MEZHEP
kurdum, kuruyorum," dememişti. HANEFİ HEZHEBİ'nin esas kurucusu
talebesi EBU
YUSUF'tur.
**
İMAM
MALİK -------------------
YEMEN'deki zalim bir validen kaçıp, MEDİNE'ye
yerleşen bir ailenin çocuğu olarak 712 yılında doğmuştur. Önce KUR'AN,
sonra da HADİS rivayet ilmiyle ilgilenmiş, bir çok hocadan ders almıştır.
REY'e dayanan FIKIH'a önem verirdi. O devirde IRAKLI FIKIH âlimlerine
göre REY, KIYAS'a dayanırdı. Yani KUR'AN'da, HADİSLER'de ve daha önceki
alimlerin verdiği kararlarda rastlanmıyan bir hadise ile karşılaşılırsa,
benzer olaylara bakıp KIYAS yoluyla karar verme prensibi IRAKLI âlimlerce
itibar görüyordu.
Onlara göre REY, daha önce verilmiş kararlar
ile, olayla ilgili kişilerin ve çevrenin yararı göz önünde tutularak karar
verilmesi idi.
Yani KÛFE'de olmuş bir olay ile ENDONEZYA'da olmuş
bir olayı KIYAS ederek karar vermek yetmezdi!.. Çevre, ortam, şartlar,
zaman ve yararı da nazar-ı itibara almak gerekirdi... Bu anlayış, İMAM
MUHAMMED TAKİY'in KADI YAHYA'ya,
- "Her olayın ayrı hükmü vardır. Öyle
'İHRAM'da iken avlanmanın hükmü nedir,' demeyle iş bitmez,"
cevabını
vermesine benziyordu.
İMAM MALİK iyice yetiştiğine kanaat
getirince ders vermeye başladı. Daha çok MESCİD-İ NEBEVİ'de, yani
PEYGAMBERİMİZ'İN MESCİDİ'nde ve evinde ders verirdi. "İLİM öğrenmek
istiyenler ağırbaşlı, ciddi olmalıdır," der, vakar ve ciddiyete çok önem
verirdi.Bilmediği şeye "Bilmiyorum" demekten çekinmez, yalan cevap
vermekten kaçınırdı. Talebelerinden biri EBU HANİFE'nin oğlu HAMMAD idi.
Bir diğer öğrencisi de sonradan İMAM olacak olan ŞAFİ idi.
HALİFE
MANSUR zamandı eziyete uğradı. O tarihte ŞİİLER ve MUHAMMED-EN NEFS-ÜZ
ZEKİYYE ile birlikte ayaklananlar "ZOR KARŞISINDA KALAN KİŞİNİN YEMİNİ
MUTEBER DEĞİLDİR" şeklindeki HADİS'e dayanarak, MANSUR'a edilen BİAT'ın
geçersiz olduğunu savunuyorlardı. İMAM MALİK bu HADİS'i çok tekrarlar, hiç
bir konuda zorla güzellik olmayacağını anlatmak isterdi.
Ancak MANSUR onun
bu davranışla olayları kışkırttığını düşünmüş, HADİS'i tekrarlamaktan
vazgeçmesini istemişti. Geçmediğini öğrenince de İMAM'ı kırbaçlatmış,
bir kolunun çıkmasına ve yaralanmasına sebep olmuştu. Ancak bir süre
sonra MANSUR, HAC için HİCAZ'a gittiğinde İMAM MALİK ile görüşmüş,
kendisinden özür dilemiştir.
İMAM MALİK'in ömrünün çoğu hastalıkla
geçti. Ancak bundan kimseye bahsetmezdi. 85 yaşında MEDİNE'de vefat etti.
(795) BAKİ mezarlığına defnedildi... Bilindiği gibi Hz. HASAN da orada
yatmaktadır.
BÜYÜK GÜNAHLAR konusunda EBU HANİFE gibi düşünür,
ALLAH'ın dilerse o kişiyi bağışlıyacağına inanırdı... MÜTEZİLE âlimleri gibi
aşırı hükümler vermezdi. HİLAFET'in babadan oğula geçmesini kabul etmez,
"Bu HAŞİM OĞULLARI da, ALİ OĞULLARI da olsa, yanlış olurdu," derdi...
ŞURA sistemini en uygun yol olarak görmüştür.
Kötü ve zalim bir
hükümdarı, ayaklanmaksızın doğru yola sevketmeye, irşat etmeye çalışmanın
gereğine inanmıştı. Bu konuda SABIR'a önem verirdi. Ülkenin FİTNE ve
FESAT'tan ancak böyle masun kalacağını savunurdu... Bu konuda 12 İMAM'ın
tavrı ile tam bir mutabakat halinde idi. Onlara ayrı düştüğü önemli
bir konu da yoktu.
HALİFE MANSUR'un israrları üzerine HUKUK
meselelerini çözmek için EL-MUTAVVA adlı bir kitap yazmış; ancak bu
kitabın bütün kadılara mecburi kitap diye dayatılmasına itiraz etmiştir.
İSLAM bilginlerini sadece kendi kitabına bağlı kalmaktan kurtarmaya
çalışmıştır... Fikirleri kendisinden sonra talebesi MUHAMMED tarafından
derlenmiş, kitap haline getirilmiştir. MALİKİ MEZHEBİ, KUZEY
AFRİKA'da, SUDAN'da, BAHREYN ve KUVEYT'te yaygındır.
***
İMAM
ŞAFİ ---------------
İMAM ŞAFİ 767 yılında GAZZE'de doğdu. Asıl adı
MUHAMMED'dir. Büyük dedesi PEYGAMBERİMİZ'in dedesi ile birleşir. MEKKE'de
ilim öğrenmeye ebaşladı. KUR'AN'ı ve İMAM MALİK'in EL-MUVATTA'sını
ezberledi. HADİS öğrendi. MEDİNE'ye gelerek İMAM MALİK'e talebe oldu.
Sonra geçinmek için bir memuriyet alarak NECRAN'a gitti. İlmi, dirayeti,
dürüstlüğü kısa zamanda herkesce duyuldu.
Kendisini çekemiyenler
onu HALİFE'ye şikayet ettiler. Yakalanıp BAĞDAT'a getirildi. RAFİZİ
olmakla suçlandı. (Bakınız: NOTLAR - 2, 26)
Ancak İMAM
ŞAFİ, elleri bağlı olarak getirildiği HALİFE'nin huzurunda kendisine
yapılan ithamları çürüttü, takdire mazhar oldu. HALİFE ona bol
miktarda para verip geri gönderdi. İMAM MALİK verilen parayı yolda
dağıttı.
Bir süre sonra memuriyeti birakıp tekrar ilme döndü.
HANEFİ MEZHEBİ'nin esas kurucusu MUHAMMED YUSUF ile yakın dost idi.
Bir ara İMAM HANBEL ile görüştü. Önce BAĞDAT'a yerleşti. Sonra MISIR'a
gidip geldi. EL RİSALE adlı kitabını MISIR dönüşünde tekrar yazdı.
813 yılında MUTEZİLE inançlı NUMAN HALİFE olunca, etrafına bu
görüşte olan kişileri toplamaya başladı. Bunun üzerine İMAM ŞAFİ tekrar
MISIR'a gitti. 54 yaşında KAHİRE'de vefat etti.(820)
İMAM ŞAFİ,
zaman içinde fikirlerinde değişiklik olduğu için, "BAĞDAT'ta yazdığım
kitapları kimse rivayet etmesin," diyerek onları hükümsüz saymıştır.
Ölümünün kendisine karşı olanlar tarafından ŞEHİT edilmek şeklinde
olduğuna dair bir rivayet de vardır. ALİ'nin HİLAFET'i üzerine sürtüşmeler
konusunda kendisine bir şey sorulunca, "ALLAH dilimi bu konulardan uzak
tutsun," der, tartışmaya girmezdi. HADİS ve AKIL'a önem verirdi. ŞAFİ
MEZHEBİ halen MISIR, SURİYE, FİLİSTİN, İRAN, TÜRKİSTAN, KAFKASYA,
HİNDİSTAN, PAKİSTAN, ENDONEZYA, MALEZYA'da yaygındır. Bizim KÜRT
aşiretlerinin hemen tamamı sanılanın aksine, ALEVİ değil, ŞAFİ'dir. Sadece
DERSİM ZAZALARI (TUNCELİ) ALEVİ'dir, ama onlar da KÜRT
değildir!.. CELALEDDİN HARZEMŞAH ile birlikte HORASAN'dan gelmiş
öz-be-öz GUR TÜRKLERİ'dir.
****
İMAM
HANBEL ----------------
Asıl adı AHMED'dir. 780 yılında BAĞDAT'ta
dünyaya geldi. HANBEL aslında dedesidir. Büyük büyük
dedesi PEYGAMBERİMİZ'in büyük büyük dedesi ile birleşir.
Küçük
yaştan itibaren KUR'an ve HADİS öğrendi. İlk HACC'a gidişinde MEKKE'de
İMAM ŞAFİ ile karşılaşmış ve görüşmüştür. Çok seyyahat ederdi. İMAM EBU
HANİFE'nin talebesi EBU YUSUF'tan ders aldı. 40 yaşından sonra da fetva
vermeye başladı.
O dönemde çok tartışılankonulardan biri de
"KUR'AN'ın mahluk olup olmadığı" hususu idi. HALİFE, KUR'AN'ın
"yaratılmış" olduğunu düşündüğünden, böyle düşünmeyenlere cephe almıştı.
zoru görünce bir kısım âlim, inanmasa da, HALİFE'nin inancını benimsemiş
göründü. Ama İMAM HANBEL ve MUHAMMED BİN NUH direndi. Bunun üzerine
zincire vuruldu, TARSUS'ta olan HALİFE'nin yanına götürüldü. Yolda
MUHAMMED öldü. TARSUS'a varmadan HALİFE ME'MUN'un da öldüğü haberi geldi.
Ama İMAM işkenceden kurtulamadı. Bu sefer BAĞDAT'a götürüldü. Yeni HALİFE
MU'TASIM, onu fikrinden caymadığı için kırbaçlattı. Her gün tekrarlanan bu
eziyet 28 ay sürdü. Sonunda İMAM'ı serbest bıraktılar.
Bir sonraki
HALİFE VASIK, İMAM HANBEL'e eziyet etmedi ama, başkaları ile görüşmesini
yasakladı. İMAM camiye bile gidemez oldu.
VASIK'ın yerine
MÜTEVEKKİL gelince işler değişti. Bu sefer MUTEZİLE inançlı olanlar
uzaklaştırıldı. İMAM'ın itibarı iade edildi. Sarayda ağırlandı. 855
yılında BAĞDAT'ta vefat etti. Dürüstlüğü, bilgisi sayesinde halk
tarafından çok sevilirdi. Eserleri arasında 250.000 HADİS'ten seçip
yazdığı 30.000 HADİS ihtiva eden MÜSNED'i meşhurdur.
HANBELİLER, İÇTİHAT kapısının kapanmadığını söylerler. Halen HİCAZ
çevresinde ve SUUD ailesinin gücü dolayısiyle önemini korumaktadır.
GENEL BİR
DEĞERLENDİRME ------------------------------------
Bu 4 MEZHEP'ten HANEFİLİK,
TÜRKLER'in mezhebi diye bilinir... TÜRKİYE'nin dışında TÜRKİSTAN, yani ORTA
ASYA, IRAK, SURİYE, AFGANİSTAN, PAKİSTAN, HİNDİSTAN ve ÇİN'de yaygındır.
Yaklaşık tüm MÜSLÜMANLAR'ın üçte ikisi HANEFİ'dir.
Görüldüğü gibi,
dünyadaki en yaygın MEZHEB'in İMAM'ı, İMAM CAFER'in ŞİA'sıdır....
Aralarında hiç bir sürtüşme olmadığı gibi, bir çok mecliste (ALEVİ
tabiriyle söyliyelim: CEM'de) bir araya gelmiş, sohbet etmişlerdir.
EBU HANİFE, İMAM CAFER'den feyz almakla kalmamış; talebesi EBU
YUSUF vasıtasıyla bu feyzi İMAM HANBEL'e de ulaştırmıştır. İMAM MALİK ise
EBU HANİFE'nin oğlu HAMMAD'a ders vermişti. Aslında böyle beraberliklerde
kimin talebe, kimini hoca olduğunu ancak ALLAH bilir!
Yani, bizce
İMAM CAFER vasıtasıyla EBU HANİFE'ye geçen PEYGAMBER'in İLİM NURU, ondan
oğluna; ondan da İMAM MALİK'e intikal etmiştir.
İMAM ŞAFİ'ye
gelince; o da MEKKE'de İMAM HANBEL ile karşılaşmamış mıydı?.. Böylece İMAM
CAFER'den EBU HANİFE'ye, ondan EBU YUSUF'a, ondan HANBEL'e geçen
NUR, MEKKE'de İMAM ŞAFİ'yi de aydınlatmıştır. Yine belirtelim ki,
MANEVİ konularda kim kimin talebesi, kim kimin mürşididir, bilinmez.
Netice itibariyle, çok açıktır ki, İLAHİ TAKDİR 12 İMAM'la 4
MEZHEP İMAMI'nı İMAM CAFER-ÜS SADIK'ta birleştirmiştir!..
Bu bir SIR idi,
ama artık dile geldiğine göre, bu gerçeğe ALEVİ'si de, SÜNNİ'si de gözünü
kapayamaz! Kaparsa, bunun VEBAL'inden kurtulamaz!..
Aslında bu
SIR dile gelmeden önce de, bir tek ALEVİ çıkıp, "Bu İMAMLAR'dan
falancası ALİ hakkında şu kötü sözü söyledi. EHL-İ BEYT'e şöyle hakaret
etti, bizi düşman bildi" diyemezdi. Şimdi de diyemez... çünkü 12
İMAM'la MEZHEP İMAMLARI birbirinden ayrılamaz, birbirine et ile kemik,
CAN'la TEN gibi bağlıdır!
Yine bir tek SÜNNİ çıkıp, "MEZHEP İMAMLARI'ndan
falanca, ALEVİ'nin kestiği yenmez, kız verilip alınmaz, dedi"
diyemez!..
Bu kişilerin yazdıkları da, dedikleri de, 12
İMAM'ınkiler gibi ortadadır. Eğer daha sonradan yazılmış olanlarda böyle
hususlar varsa, bu da ne 12 İMAM'ı, ne de MEZHEP İMAMLARI'nı bağlar.
Onlara mâl edilemez. Hepsi uydurmadır!.. Uyduranlar YEZİD'dir,
ŞEYTAN'dır!.. LÂNET olsun ERVAHINA, AHVADINA!..
CANLAR!...
Gördük ki, FİTNE'nin kaynağı 4 HALİFE değilmiş... 12 İMAM, 4 MEZHEP te
değilmiş!... Öyleyse İSLAM'A FESAT KATANLAR'ı, FİTNE ÇIKARANLAR'ı başka
yerde aramak lâzım!..
Ama nerede?... (İSLAM TARİHİ VE MEZHEPLER -
PEYGAMBER'DEN SONRASI
)
|