YİRMİBİRİNCİ BÖLÜM: DÜNYANIN YARISINA HÜKMEDEN TÜRK
Yani Cengiz Han’ın bir insan ömrü içinde
kurduğu Cihan İmparatorluğunu...
Cengiz’in babası Yesukey
Pagatur adlı bir Karayet Türk’üydü. Ergenekon’dan çıkan Burtecina’nın
Alanguva soyundan gelmektedir.Asıl adı TEMUÇİN'dir.
Temuçin 1162 yılında doğdu.
1175’de babasının yerine han oldu., kendisine "Çingiz" adını verdiler.
O tarihte 13 yaşındaydı ama ordudan sorumlu duruma gelmişti.
Çevresindeki beyler ve onlara bağlı boylar yaşının küçüklüğünden
dolayı dağıldı.
Ama bir süre sonra Cengiz yine güçlenmeyi başardı.
Taycutlar, Ciyuratlar, Tunguzlar ve Merketlerle savaştı. 1193 yılında
Çinlilere hizmet için başvurdu. O sırada kendi düşmanı Türk boyları
Çin’e saldırıyorlardı. Cengiz de önce bu boyları denetime almak, sonra
Pekin’i zaptetmek istiyordu. 1197 yılında yenildi, yaralandı ve karısı
kayboldu. 9 ay sonra hamile olarak geldi ve Cuci adı verilen çocuğu
doğurdu. (Bakınız: NOTLAR - 4B, 64)
Ancak çok zeki bir insan olan Cengiz mükemmel bir
ordu ve istihbarat teşkilatı kurarak kısa sürede bütün bu boyları
kendine bağladı. 1206 yılında payitahtını Karakurum’daki Deligün
Bulbuk’a nakletti. Böylece bu eski Türk başkentinde Türk
İmparatorluğunu kurmuş oldu. Kurultay topladı. Töreye uyacağına and
içti. 1216 yılında Mançu diyarını, Kore’yi ve Pekin’i orduları
zaptetmiş, Cengiz artık yapacağı fazla iş kalmadığını düşünerek
Karakurum’a dönmüştü.
O sırada Harzemşahların son sultanı
Muhammed, Harzem ve Sogd bölgesinde hüküm sürüyordu. Ayrıca Herat,
Horasan, İran, Irak ve Gazne onun ülkesi hudutları içindeydi. Cengiz,
Muhammed’e Müslüman Uygurlardan elçiler gönderdi. Bu heyetten Mahmut
Yalvaç, Muhammed’e Cengiz’in şu mesajını iletti:
- "TANRI, Maşrık’tan senin ülkene kadar olan yerleri bana verdi. Artık senin de benim oğlum olman, iyilik üzere muamele etmen lazımdır. Bu suretle Müslümanlar huzur içinde yaşarlar."
Ama kendini beğenmiş, Çin’i zaptetmeyi aklına koymuş olan Muhammed, Cengiz’in Çin’i aldığına pek inanamadı:
- "Sen bilir misin ki, benim ülkem ne kadar geniş, devletim ne kadar kuvvetlidir?.. Senin hanın nedir ki, bana ‘oğlum’ der?"
dedi...
Neredeyse Mahmut Yalvaç’ı idam ediyordu. Ama onun gayreti ile ikisi
arasında dostluk kuruldu. Ancak Muhammed daha sonra Cengiz’in elçileri
ile tacirlerini öldürtünce ahid bozuldu. Buna ek olarak Muhammed
Cengiz’in düşmanı budist Küşlük ile ittifak yaptı. Karahıtaylar Han’ı
Gur Han’ı tahttan indirilip, Küşlük’ün başa geçmesine yardım etti.
Kaşgar’ı aldı, Beş Baluk’a yöneldi. Küşlük, Kaşgar müftüsünü çarmıha
gerdi, papazı astı. Tepesi atan Cengiz önce Küşlük’ün üstüne yürüdü. Komutanı
Cebe, Küşlük’ü perişan etti. Bu arada Muhammed, Hindistan’a
yönelmişti. O dönemde Hindistan, Afganistan ve İran’ın güneyi bir çok
Türk atabeyin elindeydi. Bunlarla savaş için halifeden izin
gerekiyordu. Halife itiraz etti. Bunun üzerine Muhammed kızıp Bağdat’a
yöneldi. Bu arada sarhoşluğundan, anası Terken Hatun’un âşığı diye
meşhur Şeyh Mecideddin-i Bağdadi’yi boğdurdu. Bu yüzden ahaliyi de
karşısına aldı.
Cengiz, Yalvaç vasıtasıyla bütün bunlardan
haberdardı. Bu sırada tacirlerin idamı meselesi cereyan etti. Cengiz
ile Muhammed arasında bir ticaret anlaşması vardı. Muhammed, Çin’den
Sogd’a giden kervanlara yol verecekti. Ancak Otrar hakimi Gayyur Han,
resmi memurların da bulunduğu 450 kişilik bir kafileyi hiç yüzünden
katletti, mallarını yağma etti. Muhammed de bu olayı tasvip etti.
Cengiz tazminat için üç elçi gönderdi. Muhammed bunlardan Müslüman
olan Boğra’nın kafasını kesti, Moğolları da hakaretle geri gönderdi!... Nihayet
1219 yılında küstah Muhammed’in üstüne yürümeye karar verildi.
Cengiz’in
büyük oğlu Cuci, Muhammed’i yendi, ancak Muhammed’in oğlu Celaleddin
Harzemşah’ın gayreti ile geri püskürtüldü. Arkadan Cengiz 200.000
kişilik bir ordu ile geldi. Artık Muhammed çaresiz kalmıştı. Cengiz,
1220 yılında Buhara’ya harpsiz girdi. Zulüm yapmadı, ama putperest
olduğu içim camiye atıyla girdi, şarap içti, Kur’an sayfalarını atına
çiğnetti. Sonra halkı çağırdı ve Sultan Muhammed’in yaptıklarını saydı döktü ve
ekledi:
- "Ey ahali!.. Ben gazab-ı ilahiyim. Bütün mallarınızı getirin verin."
Bu arada bazı muhafızların iç kalede direndiğini öğrenince
şehri yaktırdı. Ardından Semerkant kuşatıldı. Direnen 40.000 asker
Cengiz’i bocalattı. Ancak Semerkant Şeyh-ül İslam’ı bir kapı açarak
Cengiz’in askerlerini içeri aldı. Sözüm ona kendini ve halkı
kurtaracaktı. Ama Cengiz’in ordusu önüne geleni kesti. Sadece sanat
ehlini Karakurum’a gönderdi. Bu Cengiz’in âdetiydi, karşı koymayan
şehri sadece yağmalar, karşı koyanın halkını ise katlederdi!.
(Bakınız: NOTLAR - 4B, 65)
Sonra Belh’i aldı. Halkını Celaleddin’e yardım eder diye
katletti. 1221 yılında ise Horasan’ı ele geçirdi. Cengiz Han
komutanları Cebe, Subutay ve Toğaçar’a 10.000’er kişilik ordu verdi,
"Durmaksızın gidin. Size tabi olana aman verin, olmayanları öldürün.
Ben öz yurduma dönüyorum," dedi. Askerleri Merv, Nişabur ve Herat’ı aldılar.
Ahalisini kestiler. Herat’ta önce katliam yapılmamıştı. Ancak halk
isyan edince, 15 kişi kalana kadar kıyım yapıldı. Nihayet Kalandar’da
Muhammed Harzemşah’ın ailesini, hazinesini ve vezirini ele geçirip
Cengiz Han’a gönderdiler. O da çocuklar ile veziri öldürttü. Bu haberi
alan Muhammed kalp sektesinden 1221 yılında gitti. Bu suretle o
muhteşem Harzemşahlar Devleti yıkılmış oldu.
Cengiz’in
ordusunun yakalayıp Karakurum’a gönderdiği onbinlerce sanatkâr ve
âlim, imparatorluğunun güçlenmesine yol açmıştır.
Cengiz’in eline
geçmek istemeyenler ise Batıya doğru göçe başlamış, tâ Anadolu’ya
kadar gelmişlerdir. İşte 1300’lere girerken Anadolu’ya yığılmış olan
Horasan Erleri, Rum Abdalları, Mevlanalar, Hacı Bektaşlar, Harzemşah
Devleti’nin yıkılıp Horasan diyarının Moğol istilasına uğramasıyla
başlayan göçlerin getirdiği değerlerdir.
(Bakınız: NOTLAR - 4B, 66)
Cengiz’in orduları
daha sonra Ermenistan’ı ve Gürcistan’ı fethettiler. Kıpçakları,
Çerkezleri, Lezgileri (eski Avarlar) kendilerine bağladılar. Böylece
Kafkas dağlarının geçitlerini tutmuş oluyorlardı. Cengiz bütün bu
başarılarını çok önem verdiği propagandaya borçluydu. Mesela
Kıpçaklara gidiyor, "Siz bizdensiniz, hemcinsimizsiniz, Alanlar
yabancıdır," diyordu. Moğol casusları bol miktarda altın dağıtıyor,
böylece Kıpçak desteği ile Alanlar alt ediliyordu. Daha sonra,
başkaldıran Kıpçaklar eziliyordu. Cengiz bu suretle büyük bir
Türk boyları topluluğu meydana getiriyordu. Orduları, fethettiği
ülkenin arkasında Macar, Başkır adında bir başka boyun olduğunu
öğrendiler mi, "Madem ki orada da Türkler vardır, o topraklara da
gitmek lazımdır," diye düşünürlerdi.
Kırım’a da girdiler.
Ruslarla birleşen Kıpçakları yendiler. 80.000 kadar Rus askerini imha
ettiler. Sonra Dinyeper Nehri’ne vardılar. Bulgar ve Kanklı Türklerini
ezdiler.
(Bakınız: NOTLAR - 4B, 67)
Celaleddin Harzemşah, babası Muhammed kalp sektesinde
ölürken yanında idi. Celaleddin sonra Nişabur’a ve Gazne’ye giderek
Atabeyleri etrafında toplamaya ve böylece Cengiz’e karşı koymaya
çalıştı. Kabil ile Gazne’yi ele geçirerek Cengiz’in üzerine gönderdiği
ilk orduyu bozdu. Aslında son derece kahraman ve cesur bir zattı.
Namık Kemal onun menkıbelerini bir eserinde toplamıştır.
Mağlubiyete çok kızan Cengiz, Celaleddin’in üzerine kendisi
yürüdü. İndus Nehri (Hindistan) kıyısında Celaleddin’i 700 kişi ile
kıstırdıysa da Celaleddin nehri yüzerek geçip kaçmayı
başardı.
1224 yılında Cengiz hükümetinin merkezi Semerkant’ın
güneyindeki Kuhistan oldu. Oğullarından Cuci; Kıpçak diyarını (Rusya),
Çağatay; Sogd, Türkistan ve Horasan’ı idare ediyordu. Cengiz
merkezdeydi. Yanında da diğer oğulları Ögeday ve Tulay vardı. Çin’de
ise komutanı Subutay fethe devam ediyordu. Cengiz 1227 yılında
hastalandı ve öldü. 72 yaşındaydı ve bütün bu işleri 25 yılda
tamamlamıştı. Ölümünden sonra payitaht Pekin’e taşındı. Tulay’ın oğlu
Kubilay Han, orada han olmuştu.
Cuci’nin oğlu Batu’ya Volga-Kırım
tarafları verildi. Batu Kırım’da ticaret yapan Venediklilerle dost
olmuştu. Onlardan mücevher ve kumaş alır, karşılığında Kıpçak köleler
verirdi. Venedikliler de bu köleleri Mısır’a götürür satarlardı. İşte
Kölemen Devleti bu köle Türkler tarafından kurulmuştur. Bulgarlar,
Kırgızlar, Ermeniler onun tebaasıydı. Ülkesi sonradan Altınordu
Devleti adıyla merkezden koptu. 1227 ile 1456 tarihleri arasında Cuci
soyu burada hüküm sürmüş, önce Timur sonra Ruslar tarafından baskıya
uğramış ve sonunda Devlet yıkılmıştır. Bu yıkıntıdan da Kazan,
Maveraünnehir, Kırım, Nogay, Astrahan Hanlıkları doğdu. Bunlar da
varlıklarını 1600’lere kadar sürdürdü.
Çağatay oğulları ise
Karakurum, Sogd, Türkistan ve Horasan’da hüküm sürmüşlerdir. Çağatay
büyük bir Türk milliyetçisi idi. "Çağatay Lehçesi" onun adına
izafeten, o yörelerde konuşulan ve Anadolu Türkçe’sine çok yakın olan
lehçeye verilen addır. Bu devlet de Timur zamanına kadar varlığını
korumuştur. Yani 1227 yılından 1363’e kadar.
Cengiz
İmparatorluğunun merkezi ise Pekin’de Kubilay soyuyla sürdü. 1370
yılında Çin’de bir ihtilal sonucu Kağanlık çöktü. Şeklen bağlı
devletler bağımsız Türk devletleri halinde varlıklarını sürdürdüler.
Zaten Cengiz sülalesi artık Moğolluğunu unutmuş, tamamen Türkleşmiş ve
Müslüman olmuştu.
Cengiz İmparatorluğu Mançurya, Kore, Hind-i
Çin’den Ege ve Romanya’ya kadar uzanan dünyanın en büyük
İmparatorluğuydu. Etkisi de o derece büyük olmuştur.
Altınordu,
Çağatay ve merkez devletlerinden başka bir de İlhanlılar Devleti vardı
ki, İran, Irak, Kafkasya ve Anadolu’yu içine aldığından, bizi en çok
ilgilendiren Cengiz soyudur.
Cengiz’in oğlu Tulay’ın torunu
Hülagu 1253 yılında Halife üzerine yürümekle görevlendirilmişti.
1256’da İran Selçukluları bağlılığını bildirdi. O dönemde,
‘Melikşah-Nizamülmülk’ zamanından beri gittikçe azan İsmaililer ve
Hasan Sabbah’ın Haşhaşinleri Mısır, Suriye ve Arabistan’ı (Fatımiler) ve
Kuhistan’ı (Haşhaşinler) ele geçirmişlerdi. Nizamülmülk’ü öldürdükleri
gibi, 10.000 İsmailiyi öldürmesi nedeniyle, Sultan Sancar’ın yatağına
bir hançer saplamışlar ve böylece gerekli mesajı alan Sultan’ın
mücadeleden vazgeçmesini sağlamışlardı.
İşte bu şartlarda
Hülagu Han, önce İsmaili kalelerinin zaptını emretti. İsmaili reisi
Rükneddin Hurşah pabucun pahalı olduğunu görünce teslim oldu.
Kendisiyle birlikte 40 kale Hülagu’nun eline geçti. Hülagu Alamut
Kalesi de dahil olmak üzere hepsini yıktırdı ve bu belâya böylece son
verdi.
Bağdat halifesi El Bustasım’ın veziri İbn-i Alkami, Şii
idi. Halife Şiilere karşı sert davrandığından ona düşmandı. Hülagu’ya
mektup gönderip kendisine yardım edeceğini bildirdi. Kastettiği
yardım, Halife’nin ordusunun geç toplanmasını sağlamaktı. 1257 yılında
Bağdat muhasara edildi. Alkami’nin kandırmasıyla Halife kaleden çıkıp
Hülagu’nun ordugahına geldi. Hülagu Hıristiyan ve diğer yabancılara
dokunmadı ancak söz vermesine rağmen Müslümanları kesti. Bağdat’ı yedi
gün yaktı, yıktı. Halife’nin hazinesini, haremini ele geçirdi. O gafil
Arap, sarayında 700 kadın, 1000 hadım bulunduruyordu. Halife ve bütün
ailesi öldürüldü. Hülagu'nun ayrıca Bağdat'ta bulunan kitapları nehre
attığı söylenir. Daha sonra Mısır üzerine yürüyüp Eyyubileri kendine
bağladı. Sonra Memluk Sultanı Baybars ile mücadeleye
girişti.
Hülagu, Cuci’nin oğlu olup 1256 yılında tahta çıkan ve
Müslümanlığı kabul eden Burke ile de sürtüşmüştür. Burke, Hülagu’nun
Müslümanlara eziyet etmesini istemiyordu. !265 yılında vefat etti.
Karısı Hıristiyan olduğundan Ermeniler ve diğer Hıristiyanlar
kendisini çok tutarlardı. Nasturi Kilisesi o dönemde İlhanlı
Türklerinin milli kilisesiydi. (Bakınız:NOTLAR - 4B, 68) Selçukluları himayesine alan,
nihayetinde yıkan bu devlet, 1253 yılından 1384’de Timur’un
hakimiyetine kadar sürmüştür. İlhanlılar sonradan Müslüman olmuşlar,
İran’da merkez kurdukları için bir süre sonra
Şiileşmişlerdir.
Görüldüğü gibi batıda Selçukluların yerini Osmanlılar alırken doğuda
Cengiz’den kalan devletlerin yerini de
Timur’un kurduğu İmparatorluk alacaktır. Bunun bize neler getirip
neler götürdüğünü ilerde inceleyeceğiz.
Batılılar Cengiz’i bir
haydut, bir işgalci gibi göstermeye çalışmışlar ve bu duygu maalesef
bizde de yer etmiştir. Halbuki Cengiz büyük bir teşkilatçı, ilme hatta
dine önem veren bir hükümdardı. Tek tanrıya inanır ve tek tanrılı dinleri
serbest bırakırdı. Leon Kahun adlı yazar "Avrupalılar bu istilaya
barbar istilası diyorlar. Halbuki o vakit barbarlar Avrupalıların ta
kendisi idi," diye yazar.
Cengiz soyu Hanbaluk (Payitaht-Başkent)
adını verdikleri Pekin’de ipekten banknot bile basmışlardır. Bizce en
tenkit edilecek yanları Müslüman katliamı, ve Türk olmalarına rağmen
Haçlı Seferleri sırasında Memluk Sultanı Baybars ile çarpışarak
Haçlılara yardım eder duruma düşmeleridir.