Site hosted by Angelfire.com: Build your free website today!

ALİ HAYDAR BAŞVEREN'iN ARAŞTIRMA YAZISI



ALEVİ-SÜNNİ SÜRTÜŞMESİNİN İÇYÜZÜ


DÖRDÜNCÜ KISIM

YİRMİBİRİNCİ BÖLÜM: DÜNYANIN YARISINA HÜKMEDEN TÜRK



Yine tarihe dönüyoruz... Ancak Osmanlı dönemini incelemeden önce, taa Türkistan’dan Anadolu’ya pek çok insanın göçüne sebep olan ve böylece hem Anadolu’nun demografik yapısının değişmesini, hem de manevi yönden beslenmesini sağlayan olayı gözden geçirmeliyiz.

Yani Cengiz Han’ın bir insan ömrü içinde kurduğu Cihan İmparatorluğunu...

Cengiz’in babası Yesukey Pagatur adlı bir Karayet Türk’üydü. Ergenekon’dan çıkan Burtecina’nın Alanguva soyundan gelmektedir.Asıl adı TEMUÇİN'dir.

Temuçin 1162 yılında doğdu. 1175’de babasının yerine han oldu., kendisine "Çingiz" adını verdiler. O tarihte 13 yaşındaydı ama ordudan sorumlu duruma gelmişti. Çevresindeki beyler ve onlara bağlı boylar yaşının küçüklüğünden dolayı dağıldı. Ama bir süre sonra Cengiz yine güçlenmeyi başardı. Taycutlar, Ciyuratlar, Tunguzlar ve Merketlerle savaştı. 1193 yılında Çinlilere hizmet için başvurdu. O sırada kendi düşmanı Türk boyları Çin’e saldırıyorlardı. Cengiz de önce bu boyları denetime almak, sonra Pekin’i zaptetmek istiyordu. 1197 yılında yenildi, yaralandı ve karısı kayboldu. 9 ay sonra hamile olarak geldi ve Cuci adı verilen çocuğu doğurdu. (Bakınız: NOTLAR - 4B, 64)

Ancak çok zeki bir insan olan Cengiz mükemmel bir ordu ve istihbarat teşkilatı kurarak kısa sürede bütün bu boyları kendine bağladı. 1206 yılında payitahtını Karakurum’daki Deligün Bulbuk’a nakletti. Böylece bu eski Türk başkentinde Türk İmparatorluğunu kurmuş oldu. Kurultay topladı. Töreye uyacağına and içti. 1216 yılında Mançu diyarını, Kore’yi ve Pekin’i orduları zaptetmiş, Cengiz artık yapacağı fazla iş kalmadığını düşünerek Karakurum’a dönmüştü.

O sırada Harzemşahların son sultanı Muhammed, Harzem ve Sogd bölgesinde hüküm sürüyordu. Ayrıca Herat, Horasan, İran, Irak ve Gazne onun ülkesi hudutları içindeydi. Cengiz, Muhammed’e Müslüman Uygurlardan elçiler gönderdi. Bu heyetten Mahmut Yalvaç, Muhammed’e Cengiz’in şu mesajını iletti:

- "TANRI, Maşrık’tan senin ülkene kadar olan yerleri bana verdi. Artık senin de benim oğlum olman, iyilik üzere muamele etmen lazımdır. Bu suretle Müslümanlar huzur içinde yaşarlar."

Ama kendini beğenmiş, Çin’i zaptetmeyi aklına koymuş olan Muhammed, Cengiz’in Çin’i aldığına pek inanamadı:

- "Sen bilir misin ki, benim ülkem ne kadar geniş, devletim ne kadar kuvvetlidir?.. Senin hanın nedir ki, bana ‘oğlum’ der?"

dedi... Neredeyse Mahmut Yalvaç’ı idam ediyordu. Ama onun gayreti ile ikisi arasında dostluk kuruldu. Ancak Muhammed daha sonra Cengiz’in elçileri ile tacirlerini öldürtünce ahid bozuldu. Buna ek olarak Muhammed Cengiz’in düşmanı budist Küşlük ile ittifak yaptı. Karahıtaylar Han’ı Gur Han’ı tahttan indirilip, Küşlük’ün başa geçmesine yardım etti. Kaşgar’ı aldı, Beş Baluk’a yöneldi. Küşlük, Kaşgar müftüsünü çarmıha gerdi, papazı astı. Tepesi atan Cengiz önce Küşlük’ün üstüne yürüdü. Komutanı Cebe, Küşlük’ü perişan etti. Bu arada Muhammed, Hindistan’a yönelmişti. O dönemde Hindistan, Afganistan ve İran’ın güneyi bir çok Türk atabeyin elindeydi. Bunlarla savaş için halifeden izin gerekiyordu. Halife itiraz etti. Bunun üzerine Muhammed kızıp Bağdat’a yöneldi. Bu arada sarhoşluğundan, anası Terken Hatun’un âşığı diye meşhur Şeyh Mecideddin-i Bağdadi’yi boğdurdu. Bu yüzden ahaliyi de karşısına aldı.

Cengiz, Yalvaç vasıtasıyla bütün bunlardan haberdardı. Bu sırada tacirlerin idamı meselesi cereyan etti. Cengiz ile Muhammed arasında bir ticaret anlaşması vardı. Muhammed, Çin’den Sogd’a giden kervanlara yol verecekti. Ancak Otrar hakimi Gayyur Han, resmi memurların da bulunduğu 450 kişilik bir kafileyi hiç yüzünden katletti, mallarını yağma etti. Muhammed de bu olayı tasvip etti. Cengiz tazminat için üç elçi gönderdi. Muhammed bunlardan Müslüman olan Boğra’nın kafasını kesti, Moğolları da hakaretle geri gönderdi!... Nihayet 1219 yılında küstah Muhammed’in üstüne yürümeye karar verildi.

Cengiz’in büyük oğlu Cuci, Muhammed’i yendi, ancak Muhammed’in oğlu Celaleddin Harzemşah’ın gayreti ile geri püskürtüldü. Arkadan Cengiz 200.000 kişilik bir ordu ile geldi. Artık Muhammed çaresiz kalmıştı. Cengiz, 1220 yılında Buhara’ya harpsiz girdi. Zulüm yapmadı, ama putperest olduğu içim camiye atıyla girdi, şarap içti, Kur’an sayfalarını atına çiğnetti. Sonra halkı çağırdı ve Sultan Muhammed’in yaptıklarını saydı döktü ve ekledi:

- "Ey ahali!.. Ben gazab-ı ilahiyim. Bütün mallarınızı getirin verin."

Bu arada bazı muhafızların iç kalede direndiğini öğrenince şehri yaktırdı. Ardından Semerkant kuşatıldı. Direnen 40.000 asker Cengiz’i bocalattı. Ancak Semerkant Şeyh-ül İslam’ı bir kapı açarak Cengiz’in askerlerini içeri aldı. Sözüm ona kendini ve halkı kurtaracaktı. Ama Cengiz’in ordusu önüne geleni kesti. Sadece sanat ehlini Karakurum’a gönderdi. Bu Cengiz’in âdetiydi, karşı koymayan şehri sadece yağmalar, karşı koyanın halkını ise katlederdi!.
(Bakınız: NOTLAR - 4B, 65)

Sonra Belh’i aldı. Halkını Celaleddin’e yardım eder diye katletti. 1221 yılında ise Horasan’ı ele geçirdi. Cengiz Han komutanları Cebe, Subutay ve Toğaçar’a 10.000’er kişilik ordu verdi, "Durmaksızın gidin. Size tabi olana aman verin, olmayanları öldürün. Ben öz yurduma dönüyorum," dedi. Askerleri Merv, Nişabur ve Herat’ı aldılar. Ahalisini kestiler. Herat’ta önce katliam yapılmamıştı. Ancak halk isyan edince, 15 kişi kalana kadar kıyım yapıldı. Nihayet Kalandar’da Muhammed Harzemşah’ın ailesini, hazinesini ve vezirini ele geçirip Cengiz Han’a gönderdiler. O da çocuklar ile veziri öldürttü. Bu haberi alan Muhammed kalp sektesinden 1221 yılında gitti. Bu suretle o muhteşem Harzemşahlar Devleti yıkılmış oldu.

Cengiz’in ordusunun yakalayıp Karakurum’a gönderdiği onbinlerce sanatkâr ve âlim, imparatorluğunun güçlenmesine yol açmıştır.

Cengiz’in eline geçmek istemeyenler ise Batıya doğru göçe başlamış, tâ Anadolu’ya kadar gelmişlerdir. İşte 1300’lere girerken Anadolu’ya yığılmış olan Horasan Erleri, Rum Abdalları, Mevlanalar, Hacı Bektaşlar, Harzemşah Devleti’nin yıkılıp Horasan diyarının Moğol istilasına uğramasıyla başlayan göçlerin getirdiği değerlerdir. (Bakınız: NOTLAR - 4B, 66)

Cengiz’in orduları daha sonra Ermenistan’ı ve Gürcistan’ı fethettiler. Kıpçakları, Çerkezleri, Lezgileri (eski Avarlar) kendilerine bağladılar. Böylece Kafkas dağlarının geçitlerini tutmuş oluyorlardı. Cengiz bütün bu başarılarını çok önem verdiği propagandaya borçluydu. Mesela Kıpçaklara gidiyor, "Siz bizdensiniz, hemcinsimizsiniz, Alanlar yabancıdır," diyordu. Moğol casusları bol miktarda altın dağıtıyor, böylece Kıpçak desteği ile Alanlar alt ediliyordu. Daha sonra, başkaldıran Kıpçaklar eziliyordu. Cengiz bu suretle büyük bir Türk boyları topluluğu meydana getiriyordu. Orduları, fethettiği ülkenin arkasında Macar, Başkır adında bir başka boyun olduğunu öğrendiler mi, "Madem ki orada da Türkler vardır, o topraklara da gitmek lazımdır," diye düşünürlerdi.

Kırım’a da girdiler. Ruslarla birleşen Kıpçakları yendiler. 80.000 kadar Rus askerini imha ettiler. Sonra Dinyeper Nehri’ne vardılar. Bulgar ve Kanklı Türklerini ezdiler.
(Bakınız: NOTLAR - 4B, 67)

Celaleddin Harzemşah, babası Muhammed kalp sektesinde ölürken yanında idi. Celaleddin sonra Nişabur’a ve Gazne’ye giderek Atabeyleri etrafında toplamaya ve böylece Cengiz’e karşı koymaya çalıştı. Kabil ile Gazne’yi ele geçirerek Cengiz’in üzerine gönderdiği ilk orduyu bozdu. Aslında son derece kahraman ve cesur bir zattı. Namık Kemal onun menkıbelerini bir eserinde toplamıştır.

Mağlubiyete çok kızan Cengiz, Celaleddin’in üzerine kendisi yürüdü. İndus Nehri (Hindistan) kıyısında Celaleddin’i 700 kişi ile kıstırdıysa da Celaleddin nehri yüzerek geçip kaçmayı başardı.

1224 yılında Cengiz hükümetinin merkezi Semerkant’ın güneyindeki Kuhistan oldu. Oğullarından Cuci; Kıpçak diyarını (Rusya), Çağatay; Sogd, Türkistan ve Horasan’ı idare ediyordu. Cengiz merkezdeydi. Yanında da diğer oğulları Ögeday ve Tulay vardı. Çin’de ise komutanı Subutay fethe devam ediyordu. Cengiz 1227 yılında hastalandı ve öldü. 72 yaşındaydı ve bütün bu işleri 25 yılda tamamlamıştı. Ölümünden sonra payitaht Pekin’e taşındı. Tulay’ın oğlu Kubilay Han, orada han olmuştu.

Cuci’nin oğlu Batu’ya Volga-Kırım tarafları verildi. Batu Kırım’da ticaret yapan Venediklilerle dost olmuştu. Onlardan mücevher ve kumaş alır, karşılığında Kıpçak köleler verirdi. Venedikliler de bu köleleri Mısır’a götürür satarlardı. İşte Kölemen Devleti bu köle Türkler tarafından kurulmuştur. Bulgarlar, Kırgızlar, Ermeniler onun tebaasıydı. Ülkesi sonradan Altınordu Devleti adıyla merkezden koptu. 1227 ile 1456 tarihleri arasında Cuci soyu burada hüküm sürmüş, önce Timur sonra Ruslar tarafından baskıya uğramış ve sonunda Devlet yıkılmıştır. Bu yıkıntıdan da Kazan, Maveraünnehir, Kırım, Nogay, Astrahan Hanlıkları doğdu. Bunlar da varlıklarını 1600’lere kadar sürdürdü.

Çağatay oğulları ise Karakurum, Sogd, Türkistan ve Horasan’da hüküm sürmüşlerdir. Çağatay büyük bir Türk milliyetçisi idi. "Çağatay Lehçesi" onun adına izafeten, o yörelerde konuşulan ve Anadolu Türkçe’sine çok yakın olan lehçeye verilen addır. Bu devlet de Timur zamanına kadar varlığını korumuştur. Yani 1227 yılından 1363’e kadar.

Cengiz İmparatorluğunun merkezi ise Pekin’de Kubilay soyuyla sürdü. 1370 yılında Çin’de bir ihtilal sonucu Kağanlık çöktü. Şeklen bağlı devletler bağımsız Türk devletleri halinde varlıklarını sürdürdüler. Zaten Cengiz sülalesi artık Moğolluğunu unutmuş, tamamen Türkleşmiş ve Müslüman olmuştu.

Cengiz İmparatorluğu Mançurya, Kore, Hind-i Çin’den Ege ve Romanya’ya kadar uzanan dünyanın en büyük İmparatorluğuydu. Etkisi de o derece büyük olmuştur.

Altınordu, Çağatay ve merkez devletlerinden başka bir de İlhanlılar Devleti vardı ki, İran, Irak, Kafkasya ve Anadolu’yu içine aldığından, bizi en çok ilgilendiren Cengiz soyudur.

Cengiz’in oğlu Tulay’ın torunu Hülagu 1253 yılında Halife üzerine yürümekle görevlendirilmişti. 1256’da İran Selçukluları bağlılığını bildirdi. O dönemde, ‘Melikşah-Nizamülmülk’ zamanından beri gittikçe azan İsmaililer ve Hasan Sabbah’ın Haşhaşinleri Mısır, Suriye ve Arabistan’ı (Fatımiler) ve Kuhistan’ı (Haşhaşinler) ele geçirmişlerdi. Nizamülmülk’ü öldürdükleri gibi, 10.000 İsmailiyi öldürmesi nedeniyle, Sultan Sancar’ın yatağına bir hançer saplamışlar ve böylece gerekli mesajı alan Sultan’ın mücadeleden vazgeçmesini sağlamışlardı.

İşte bu şartlarda Hülagu Han, önce İsmaili kalelerinin zaptını emretti. İsmaili reisi Rükneddin Hurşah pabucun pahalı olduğunu görünce teslim oldu. Kendisiyle birlikte 40 kale Hülagu’nun eline geçti. Hülagu Alamut Kalesi de dahil olmak üzere hepsini yıktırdı ve bu belâya böylece son verdi.

Bağdat halifesi El Bustasım’ın veziri İbn-i Alkami, Şii idi. Halife Şiilere karşı sert davrandığından ona düşmandı. Hülagu’ya mektup gönderip kendisine yardım edeceğini bildirdi. Kastettiği yardım, Halife’nin ordusunun geç toplanmasını sağlamaktı. 1257 yılında Bağdat muhasara edildi. Alkami’nin kandırmasıyla Halife kaleden çıkıp Hülagu’nun ordugahına geldi. Hülagu Hıristiyan ve diğer yabancılara dokunmadı ancak söz vermesine rağmen Müslümanları kesti. Bağdat’ı yedi gün yaktı, yıktı. Halife’nin hazinesini, haremini ele geçirdi. O gafil Arap, sarayında 700 kadın, 1000 hadım bulunduruyordu. Halife ve bütün ailesi öldürüldü. Hülagu'nun ayrıca Bağdat'ta bulunan kitapları nehre attığı söylenir. Daha sonra Mısır üzerine yürüyüp Eyyubileri kendine bağladı. Sonra Memluk Sultanı Baybars ile mücadeleye girişti.

Hülagu, Cuci’nin oğlu olup 1256 yılında tahta çıkan ve Müslümanlığı kabul eden Burke ile de sürtüşmüştür. Burke, Hülagu’nun Müslümanlara eziyet etmesini istemiyordu. !265 yılında vefat etti. Karısı Hıristiyan olduğundan Ermeniler ve diğer Hıristiyanlar kendisini çok tutarlardı. Nasturi Kilisesi o dönemde İlhanlı Türklerinin milli kilisesiydi. (Bakınız:NOTLAR - 4B, 68) Selçukluları himayesine alan, nihayetinde yıkan bu devlet, 1253 yılından 1384’de Timur’un hakimiyetine kadar sürmüştür. İlhanlılar sonradan Müslüman olmuşlar, İran’da merkez kurdukları için bir süre sonra Şiileşmişlerdir.

Görüldüğü gibi batıda Selçukluların yerini Osmanlılar alırken doğuda Cengiz’den kalan devletlerin yerini de Timur’un kurduğu İmparatorluk alacaktır. Bunun bize neler getirip neler götürdüğünü ilerde inceleyeceğiz.

Batılılar Cengiz’i bir haydut, bir işgalci gibi göstermeye çalışmışlar ve bu duygu maalesef bizde de yer etmiştir. Halbuki Cengiz büyük bir teşkilatçı, ilme hatta dine önem veren bir hükümdardı. Tek tanrıya inanır ve tek tanrılı dinleri serbest bırakırdı. Leon Kahun adlı yazar "Avrupalılar bu istilaya barbar istilası diyorlar. Halbuki o vakit barbarlar Avrupalıların ta kendisi idi," diye yazar.

Cengiz soyu Hanbaluk (Payitaht-Başkent) adını verdikleri Pekin’de ipekten banknot bile basmışlardır. Bizce en tenkit edilecek yanları Müslüman katliamı, ve Türk olmalarına rağmen Haçlı Seferleri sırasında Memluk Sultanı Baybars ile çarpışarak Haçlılara yardım eder duruma düşmeleridir.

***

  • Önemli Sayfalar: OSMANLI DEVLETİ BEKTAŞİLİK ÜZERİNE KURULMUŞTUR ,NOTLAR - 4A , ORTAASYA TÜRKLERİ'NİN MÜSLÜMAN OLUŞU , 12 İMAM , İSLAM'A FESAT KATANLAR , SAYFALAR