Site hosted by Angelfire.com: Build your free website today!

ALİ HAYDAR BAŞVEREN'iN ARAŞTIRMA YAZISI



ALEVİ-SÜNNİ SÜRTÜŞMESİNİN İÇYÜZÜ

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

Sizlere proto TÜRKLER'i, eski çağları anlattık ama amacımız onlar üzerinde derinleşmek değil. Sadece ANADOLU'yu ve ilk çağlara ait varlığımızı Batılılar'a kaptırmak istemiyoruz, o kadar!.. Biz şu anda dünyada TÜRK olarak bilinen, TÜRKÇE'yi ORTAK DİL olarak kullanan insanlara daha çok önem veriyoruz... Bu insanların şimdiki özelliklerini ne zaman kazandıkları üzerinde duracak, bunu konumuz olan ALEVİ-SÜNNİ sürtüşmesi ile bağlıyacağız. İşin içyüzünü ortaya koyacağız.

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM: MALAZGİRT DEĞİL, HORASAN!...

Bizce TÜRK MİLLETİ'nin tarihinde bir dönüm noktası var ise, bu 1071 MALAZGİRT ZAFERİ değil; HORASAN'IN MÜSLÜMAN OLMASI'dır!.. Çünkü TÜRKLER bu tarihten sonra İSLAMİYET içindeki yerlerini ve rollerini almaya başlamışlardır. 11. Asırdan itibaren de ön plana çıkmışlardır. (Bakınız: NOTLAR - 4A, 38)

Eğer HORASAN bölgesi MÜSLÜMANLAR tarafından fethedilmeseydi, ne SELÇUKLULAR olurdu, ne ANADOLU fethedilirdi, ne de HARZEMŞAHLAR DEVLETİ kurulurdu... Ne AHMED YESEVİ olurdu, ne HACIBEKTAŞ!.. Hatta belki bugün ANADOLU'da MÜSLÜMANLIK bile olmazdı... Böylece HIRİSTİYAN AVRUPA'nın rüyası gerçekleşmiş olurdu!..

İşte bu kadar mühim bir olayı, yani HORASAN'ın fethini, biz EBU SÜFYAN'ın oğlu MUAVİYE'ye borçluyuz!.. ALEVİ kardeşlerimiz için kabullenmesi zor olsa bile, gerçek böyle!..

İSLAM ordularını İSTANBUL önlerine kadar gönderen MUAVİYE, bununla yetinmemiş, doğuda HORASAN'ın fethine de en muktedir komutanlarını memur etmişti... Bunlardan birisi de zalim HACCAC idi!..

Bu olaydan da görüyoruz ki, hiç bir insanı, bütün yaptıkları iyiymiş veya bütün yaptıkları kötüymüş gibi değerlendirmek doğru olmaz. Hele ki TARİH'ten söz ederken!.. Kişileri İYİ veya KÖTÜ kategorilerine koymak yerine, faaliyetinin etki ve sonuçlarıyla uğraşmak daha gerçekçi olur.

İran Hz. ÖMER zamanında fethedilmişti ve bu ülke halkı, biraz da istemiyerek müslümanlığı kabul etmişti. MUAVİYE zamanında (670) İSLAM orduları son derece dirayetli ve fedakâr komutanların idaresinde HORASAN içlerine doğru ilerlemeye başladılar.... Binlerce Arap aile geldi, HORASAN'a yerleşti.

TÜRKLER başlangıçta öyle kolay MÜSLÜMAN olmadılar!.. Araplar'ın HORASAN, HAZAR DENİZİ, KAFKASYA bölgelerindeki varlığı ve onlarla birlikte dalga dalga yayılan İSLAMİYET, TÜRKLER'i her boy ve soyda farklı etkiledi. (Bakınız: NOTLAR - 4A, 39)

670-750 yılları TÜRKLER'in büyük bir kısmı ŞAMAN dinine bağlı idi... ŞAMANİZM, yani GÖK TANRI DİNİ biz TÜRKLER için çok önemlidir. Onu da, günümüze yansıyan inançlar ve âdetleri incelerken ele alacağız.

KAFKASYA'nın kuzeyinde büyük ve güçlü bir TÜRK devleti vardı. HAZAR İMPARATORLUĞU... HAZARLAR, Hz. İBRAHİM'in zamanından beri bölgede varolan ve bugünkü AZERİLER'in atası olan bir TÜRK boyu idi. BİZANS'la (yani DOĞU ROMA İMPARATORLUĞU) ve EMEVİ DEVLETİ ile boy ölçüşebilecek güçte idi. Araplar'la 650'lerden sonra başlıyan sürtüşmeleri yüz yıl kadar sürdü. Bu süre içinde Araplar'ın KAFKASYA'yı aşmaları mümkün olmadı. Hatta 732 yılında HAZARLAR Araplar'ı mağlup ettiler.

HAZAR HANI durumunu güçlendirmek ve Araplar'a karşı bir ittifak oluşturmak için kızını BİZANS İMPARATORU 5. KONSTANTİN'e verdi. Bu evlilikten doğan Leo, ki HAZAR LEO diye bilinir, sonradan imparator oldu.

Bütün bunlara rağmen 737'de Araplar HAZARLAR'ı yendi. Kendini iki-arada-bir-derede hisseden HAZAR HANI ne İSA'ya (BİZANS), ne MUHAMMED'e (EMEVİLER) boyun eğmemek için MUSA'ya iman etti!... Onunla birlikte bütün HAZAR yönetici grubu MUSEVİ oldu!

12. Asırda HAZAR İMİPARATORLUĞU zayıflayınca ve 13. asırda yıkılınca, bütün bu MUSEVİ TÜRKLER Asya ve Avrupa'ya yayıldılar... Bu insanlar POLONYA, MACARİSTAN, RUSYA, KIRIM, UKRAYNA ve LİTVANYA'nın musevi nüfusunu meydana getirdiler. (Bakınız: NOTLAR - 4A, 40)

Yüzyıllar sonra HİTLER, Arap etkisinden korkarak MÜSLÜMAN olmayan bu TÜRKLER'in torunlarını, YAHUDİ zannedip gaz odalarında öldürttü!..

Bizim TARİH fakiri aydınlarımız, siyaset adamlarımız öldürülenlerin TÜRK olduğunu bilmediği için, Almanya bize sürekli "insan hakları" baskısı yaparken, bu gerçeği dile getirmeleri akıllarına bile gelmez!.. Halbuki ALMANYA'nın İSRAİL'den çok TÜRKİYE'den ve TÜRKLER'den özür dilemesi gerekir!

HAZAR DEVLETİ'nde bu gelişmeler olurken, kuzeyde VOLGA kıyılarında ve URAL DAĞI eteklerine öz-be-öz TÜRK olan BÜYÜK BULGAR DEVLETİ vardı. 640 yıllarında BULGARLAR soydaşları HAZARLAR'ın egemenliğine girmişlerdi.

Bir müddet sonra BULGAR HANI kendilerini yenmiş olan HAZARLAR'a karşı zamanın ABBASİ HALİFESİ EL MUKTEDİR'den yardım istedi. MUKTEDİR, TÜRKLER'i İSLAM'a teşvik için altın vermekte, böylece kılıçla fethedemediği bölgeleri altınla elde etmeye çalışmakta idi. Bu yüzden İBN-İ FADLAN adındaki gezgin ile bir heyeti BULGAR HANI'na gönderdi. Bu heyetin 3000'i atlı 5000 kişiden oluştuğu belirtilir... Ama ne hikmetse altınlar bu heyette değildi. Gelmesi de gecikti. Ayrıca BULGAR HANI'nın HAZARLAR'a karşı yaptırtmak istediği kale de yapılamadı...

Bir de BULGAR HANI, eğer MÜSLÜMAN olursa neler yapması gerektiğini sordu. Şarabın yasak olduğunu duyunca, "Biz şarap içmeden yapamayız," diyerek MÜSLÜMAN olmaktan vazgeçti!

Böylece HAZARLAR'a yenik düşen ve yurtlarını dahi terketmek durumunda kalan ŞAMANİST BULGARLAR, bir şarap içme uğruna İSLAMİYET'ten oldular!.. Batıya göçedip şimdiki yurtlarına yerleşince de HIRİSTİYAN BİZANS'ın kucağına düştüler!..

BİZANSLILAR bu atak, savaşçı ve yağmacı halkın elinden kendini kurtarabilmek için onları hıristiyanlaştırmayı planladı. İki Bizanslı papaz İNCİL'i onların diline tercüme etti. Okumayı kolaylaştırmak için de onların diline uygun yeni bir alfabe geliştirdiler. METOD ve KRİL işte bu ŞAMANİST BULGARLAR'ı hıristiyanlaştırmak ve slavlaştırmak için gayret gösteren iki papazın adıdır!..

Aslı TÜRK, dili TÜRK, adı TÜRK olan BULGARLAR 9. asırdan itibaren HIRİSTİYAN oldular. Önceleri OMURTAK gibi TÜRK adlı HANLAR'ın yerini, SEZAR kelimesinden bozma ÇAR BORİS'ler aldı. Üstelik bu BULGARLAR daha sonra RUSLAR'ın Hıristiyan olmasına ve aynı alfabeyi kullanmasına sebep oldular. 300 yıllık düşmanımızın güçlenmesine yol açtılar. (Bakınız: NOTLAR - 4A, 41)

Yine bu cümleden olmak üzere, MACARLAR veya HUNGARLAR (ki eski HUNLAR'dan gelirler) 890'larda bir HAZAR kolu olan KUBARLAR'ın önderliğinde şimdiki MACARİSTAN'a gelip yerleştiler. Bir süre sonra onlar da hıristiyanlaştı... Ama MACARLAR, BULGARLAR gibi aslını inkâr etmedi. HUN soyundan olduklarını asla unutmadılar. Daima bunu iftihar ile dile getirdiler. ATTİLA adı MACARLAR arasında yaygın bir isim olarak kaldı. Hâlâ da kullanılır.

HAZARLAR, BULGARLAR, MACARLAR'dan sonra dördüncü grup olarak kabul ettiğimiz HORASAN TÜRKLERİ vardı... Bu tabirle biz, hem HORASAN'da yerleşik olan TÜRKLER'i, hem de oradan gelip buralara yerleşen TÜRKLER'i kastediyoruz. Biz onların soyundanız!

Günümüzde TÜRK deyince akla ne hıristiyanlaşmış BULGAR-HUNGAR gibi boylar, ne musevi olmuş HAZARLAR gelmektedir. Bizim ANADOLU insanına göre de, dünyaya göre de TÜRK sadece MÜSLÜMAN olanlardır. (Bakınız: NOTLAR - 4A, 40)

HORASAN'da MÜSLÜMAN olan TÜRKLER eski bazı özelliklerini kaybetmiş, yeni bazı özellikler kazanmış; ancak esas itibariyle İSLAM ile birlikte daha bariz ortaya çıkan TÜRK özellikleri sayesinde ÖRNEK İNSAN haline gelmişlerdir.

İşte bu olumlu değişmeyi önce HORASAN'ı fetheden MUAVİYE'ye, sonra da kaybettiğimiz TALAS SAVAŞI'na borçluyuz!..

80 yıl inatla Araplar'a direnen TÜRKLER 751 yılında Çinliler ile birlikte bir ordu meydana getirerek şimdiki KIRGIZİSTAN'ın merkezindeki TALAS mevkiinde Araplar'la savaşa tutuştular. İLAHİ TAKDİR bu savaşı Araplar lehine sonuçlandırdı. Bu olaydan sonra ORTA ASYA'nın MÜSLÜMANLAR'ca fethi ve TÜRKLER'in İSLAM'ı kabulü hızlandı.

Her olayda bir hayır olduğu gibi, kaybettiğimiz bu savaştadaki HAYIR da, şu andaki benliğimizin temelini oluşturan İSLAM'a kavuşmamız şeklinde tecelli etti. Eğer TALAS SAVAŞI'nda Araplar kaybetseydi, biz kazansaydık muhtemelen geriliyeceklerdi. TÜRKLER'in MÜSLÜMAN olması gecikebileceği gibi, belki de hiç gerçekleşmiyecekti. Muhtemelen ÇİN'in TÜRKLER üzerindeki etkisi artacak; HIRİSTİYAN, MUSEVİ olmaktan kurtulanlar da bu sefer BUDİST veya KONFÜÇYÜS yanlısı olacaktı.

Şimdi, bu genel değerlendirmeden sonra, İRAN'ın fethiyle birlikte gelişen olaylara TARİH açısından bir kere daha bakalım ve cereyan eden hadiselerin şimdiki ALEVİ-SÜNNİ sürtüşmesi ile bir ilişkisi olup olmadığını tesbite çalışalım... İşe HORASAN'dan başlıyalım.

BEŞİNCİ BÖLÜM: EFSANEVÎ ŞAHSİYET EBA MÜSLİM-İ HORASANÎ

HORASAN'ın tarihi çok eskilere dayanır. Hatta bazı tarihçilere göre İNSANLIK TARİHİ orada başlar. Tıpkı ANADOLU gibi oradan da bir çok kavim gelip geçmiş, bir çok devlet kurulup yıkılmıştır.

HORASAN'ın Araplar tarafından fethi İRAN'dan sonradır... 636 yılında HALİFE ÖMER'ini orduları İRAN'ı fethe başladı. SASANİ hükümdarı YEZDİCERD, KADSİYE savaşında yenilince HORASAN'a kaçtı. Araplar'a karşı asker toplamaya çalışırken 651'de MAVERA-ÜN NEHİR'de TÜRKLER tarafından öldürüldü. (Bakınız: NOTLAR 4A, 42)

Araplar NİŞABUR, MERV, HERAT akınlarını sürdürdüler. Ancak TOHARİSTAN'daki TÜRK YAGBU (HÜKÜMDAR) direndi.

Akınlar Hz. ALİ zamanında da sürdü. Nihayet 661'de MUAVİYE zamanında HORASAN MÜSLÜMANLAR'ca fethedildi. BELH alındı.

Bu arada SASANİ artığı İRANLILAR, YEZDİCERD'in oğlu FİRUZ etrafında toparlanmaya çalışıyorlardı. İstemiyerek MÜSLÜMAN olan İRANLILAR muhalefetin safını tuttular, Şİİ eğilimine girdiler. Yani MUAVİYE'ye karşı direnmenin yolunu ALİ OĞULLARI'nı desteklemekte gördüler. YEZDİCERD'in kızı ŞEHRİBANU'yu Hz. HÜSEYİN'e verdiler. Ama tepki çekmemek için de YEZDİCERD'in öteki kızını da EMEVİ HALİFESİ 2. YEZİD'e vermişlerdi!... Kaderin garip bir cilvesi sonucu EMEVİLER ile ALİ TORUNU İMAMLAR böylece teyze çocukları oldular.

Hemen tekrar belirtelim ki, biz bu yazıda Şİİ derken ALİ'Yİ SEVENLER'i kastetmiyoruz. ALİ'yi "sever" görünüp MENFAAT ve İKTİDAR peşinde olanları kastediyoruz. Başka bir ifade bulamadık, kendileri de bu kelimeyi kullanıyor... Böyle kişilerin arkasından safça giden topluluklar elbette var ama, baştakilerin amacı önemli.

670 yılından itibaren HORASAN'a 50.000 Arap aile geldi ve yerleşti. 676'da BUHARA, SEMERKANT gibi TÜRK şehirleri de Araplar'ın eline geçti. 710'larda Arap vali KUTEYBE, TÜRKLER'le sıkı bir mücadeleye başladı. HARZEM'deki AFRİGOĞULLARI DEVLETİ'ni yıktı. Şehirleri tahrip etti, halkı kılıçtan geçirdi. PEYGAMBER ve 4 HALİFE zamanındaki "İSLAM için fetih" anlayışı değişmiş, yerini YAĞMA ve ZULÜM almıştı. Bu tavır TÜRKLER'in MÜSLÜMAN olmasını geciktirdi.

Büyük GÖKTÜRK DEVLETİ ise 659 yılında parçalanmıştı. TÜRKLER bu tarihten sonra yavaş yavaş ÇİN'in etkisine girmeye başlamışlardı. ÇİN TÜRK YURDU'nu YAGBULAR, VALİLER aracılığı ile kendine bağlıyordu.

Kısacası, TÜRKLER doğuda ÇİNLİLER , batıda ise ARAPLAR tarafından iyice sıkıştırılmıştı. TÜRK HAKANI KÜLTEKİN Araplar ile mücadele girişti ise de, FERGANA'yı, TAŞKENT'i kaybetmekten kurtulamadı. 730'lara gelindiğinde, ki bu tarih ORHUN KİTABELERİ'nin dikilidiği yıllardır, Arap vali CÜNEYT hâlâ yola gelmeyen TÜRKLER üzerine akınlara devam ediyordu...

Bu arada EMEVİ HANEDANI'nın İSLAM DEVLETİ'ni sadece bir "arap devleti" olarak görmesi, MEVALİ'yi, yani ARAP OLMIYANLAR'ı ezmesi, muhalif Şİİ akımını hızlandırıyordu. PEYGAMBER SOYU'ndan birinin HALİFE olmasını, Araplar'dan çok MEVALİ istemeye başlamıştı.

Zamanla bu muhalifler PEYGAMBERİMİZ'in amcası ABBAS'ın torunlarından MUHAMMED'in etrafında toplandılar. Onu İMAM saydılar. O ölünce yerine oğlu İBRAHİM geçti.

İBRAHİM, kölesi olan EBA MÜSLİM adlı bir TÜRK'ü, HORASAN'da oluşan muhalif gruba lider tayin etti. Çünkü PEYGAMBER SOYU'ndan muhalifler KÛFE'de, hatta ARABİSTAN'da bir sonuç alamayınca, daha rahat ettikleri HORASAN'ı kendilerine MERKEZ edinmişlerdi. Yani HORASAN'daki grup ARABİSTAN'dakilerden daha faaldi.

EBA MÜSLİM dahi bir TEŞKİLATÇI idi. MERV'de köylüleri kendine bağladı, onları MÜSLÜMAN yaptı. Bir ASYA inancı olan ve halk arasında "dona girme" diye bilinen REENKARNASYON'u (tekrar bedenlenme) İSLAM ile bağdaştırdı ve bu suretle taraftarlarını arttırdı. (Bakınız: NOTLAR 4A, 43)

747'de EBA MÜSLİM ayaklandı. EMEVİ HALİFESİ erken davranıp İBRAHİM'i öldürdüyse de, sonuç değişmedi. MERV'den kalkan EBA MÜSLİM'in ordusu IRAK'a girdi. İBRAHİM'in kardeşi ABBAS yeni HALİFE oldu... Bu sefer ABBASİLER, yani PEYGAMBER'İN AMCASI ABBAS'IN SOYU'nu tutanlar EMEVİLER'i kırmaya başladı... Korkunç bir katliam yapıldı.

Ancak SÜNNİ-Şİİ meselesi burada kapanmadı. Başta EMEVİLER'e karşı beraber olanlar, yani ABBAS OĞULLARI'nı tutanlar, sonra ikiye ayrıldı. İş ABBAS OĞULLARI ile EBU TALİP OĞULLARI mücadelesine, yani AMCA OĞULLARI kavgasına dönüştü. Ne var ki, meselenin aslı HİLAFET değil; daha önce anlattığımız gibi İMAMET sorunu idi ve ALİ OĞULLARI'nın kendi arasında başlamıştı. Bu kavga İRANLILAR'ın, muhalif Araplar'ın katılmasıyla sanki bir MEZHEP kavgası gibi gösterilmiştir.

İşin enteresan tarafı EBA MÜSLİM'in, ABBASİLER'i tutmasına ve EBU SELEME'yi öldürmesine rağmen; ALEVİLER ve ŞİİLER'ce çok sevilmesidir.

Halbuki EBU SELEME, PEYGAMBER SOYU'nun veziri konumundaydı ve ALİ OĞULLARI'ndan birinin HALİFE olmasını istiyordu. Bunun için bazı tertiplere kalkışmıştı. Bunu haber alan EBA MÜSLİM onun öldürülmesini emretti, ve böylece belki de ALİ OĞULLARI'ndan birinin o tarihte HALİFE olmasını önledi.

ALEVİLER'in hemen hiç biri işin bu yönünü bilmez... Hatta çoğu onun ALİ OĞULLARI'ndan birini HALİFE yapmaya çalıştığına, bu yolda öldürüldüğüne inanır... Halbuki işin aslı tamamen tersidir. Yine de belirtelim ki, EBA MÜSLİM doğrusunu yapmıştır. Çünkü EBU SELEME'yi ortadan kaldırmasaydı, karışıklık sürecek ve İSLAM diyarı belki de o tarihte bölünecekti.

EBA MÜSLİM, başına buyruk davranışları yüzünden bir süre sonra tehlike olarak görülmeye başlandı ve 755 yılında HALİFE MANSUR'un emriyle öldürüldü... Onun ölümü pek çok olaya sebep oldu. Bu olayların çoğu yeni MÜSLÜMAN olmuş TÜRKLER ve İRANLILAR ile İSLAM'a direnen ZERDÜŞTLER, MECUSİLER, MAZDEKİLER arasında gelişti.

EBA MÜSLİM öldürülünce, önce ZERDÜŞTLER, SİNBAD adında birinin liderliğinde ayaklandılar... SİNBAD kısa zamanda ŞİİLER'i ve "mal da, kadın da ortak" diyen MAZDEKİLER'i de yanına çekti. "KÂBE'yi değil; GÜNEŞ'i KIBLE yapacağız," diyerek REY şehrine geldi. EBA MÜSLİM'in hazinesini ele geçirdi. Bir yandan da "EBA MÜSLİM ölmedi, bir ak güvercin oldu, uçtu. Bir kalede MEHDİ ve MAZDEK'le birlikte oturuyor" gibi her üç gruba da şirin gelecek laflar ederek gücünü arttırdı. Etrafına 100.000 adam topladıysa da, yenilmekten kurtulamadı, sonunda öldürüldü.

Bu tarz "herkese şirinlik muskası dağıtarak" taraftar toplama, daha sonraları da görüldü. Üç dini birleştirdiğini iddia eden BAHAİLER, İSTANBUL'da MEVLANA'yı, İSA'yı, MUHAMMED'i birleştirerek kendisine yeni bir din kitabı indiğini iddia eden BÜLENT ÇORAK adındaki sapkın, hep aynı metodu kullanırlar.

Öte yandan SEYHUN-CEYHUN bölgesinde İSHAK adında biri yine EBA MÜSLİM'i bahane ederek ayaklandı. İSHAK kendini hem YAHYA'nın takipçisi, hem de ZERDÜŞT ilan etti!.. YAHYA BİN ZEYD 743'de HAZAR civarında HALİFELİK için huruç etmişti, ALİ OĞULLARI'ndandı. Tabii ki başaramış, öldürülmüştü.

İSHAK ve onun peşine takılan eşkiya sürüsü EBA MÜSLİM'in yerine HORASAN valisi olan zatı öldürdüler.. Ancak bir sonra İSHAK ta bertaraf edildi.

Bu arada ortaya yüzünü peçeyle örttüğü için EL MUKANNA diye anılan biri çıktı. Bu kişi "İLAHİ NUR'un ÂDEM, NUH, MUSA, İSA, MUHAMMED, ALİ, ALİ OĞLU MUHAMMED ve EBA MÜSLİM'e geçtiğini, ondan kendisine intikal ettiğini" iddia etti. Bununla da yetinmedi. "ölümlü insanların kende yüzüne bakmaya dayanamıyacağını" öne sürerek peçeyle gezmeye başladı!.. Peşine saf köylüler takıldı. Aralarında TÜRKLER de vardı. Kısa zamanda büyük başarılar kazandı. BUHARA valisi de onlara katıldı.

EL MUKANNA daha çok doğudan gelen, henüz İSLAM'la tanışmakta olan OĞUZLAR'ı etrafına çekiyordu. Bütün adamlarına beyazlar giydiriyor, böylece SİYAH BAYRAK'lı ABBASİ HALİFESİ'ne cephe almış oluyordu.

İSMAİLİLER'e benzer gizli bir örgüt te kuran EL MUKANNA, aslında ZERDÜŞT idi. MÜSLÜMAN öldürmeyi mubah sayardı. 4 yıl sonra bir kalede kıstırıldı. Kurtulamıyacağını anlayınca karısını zehirledi, kendini de bir fırına attı. (780)
(Bakınız: NOTLAR - 4A, 44)

Bizce bütün bu ayaklanmalar, EMEVİLER'in ARAP-MEVALİ ayırımının bir sonucu idi. Henüz MÜSLÜMAN olan, MÜSLÜMAN olmayıp ta vergi vermek durumunda kalan kişiler ARAP baskısından ancak EBA MÜSLİM'in yardımı ile kurtulabileceklerine inanıyorlardı. ABBASİLER'in ilk döneminde bu baskı henüz kaldırılamadığı için ve ümit bağladıkları EBA MÜSLİM'in ölümünü hazmedememişlerdi. Bu durumdan yararlanan bazı açıkgözlerin peşine takıldılar. Eğer biraz sabırlı davranabilselerdi, ABBASİLER'in EMEVİLER'den çok daha adil davrandıklarını ve TÜRKLER'i önemli mevkilere getirdiklerini göreceklerdi. Ama öyle olmamış, çıkan isyanlarda onbinlerce masum insan ve MÜSLÜMAN ölmüştür.

Bu ayaklanmaların iki önemli sonucu oldu. Birincisi daha da efsaneleşen EBA MÜSLİM, sadece ALEVİLER ve ŞİİLER tarafından değil; BABEK taraftarları, HÜRREMİLER, MAZDEKİLER, ZERDÜŞTLER tarafından da sevilip sayıldı, BAYRAK edinildi... ANADOLU TÜRKLERİ arasında, esnaf ve asker yüzyıllarca onun destanlarını okuyarak büyüdü, yetişti. .. Aslında EBA MÜSLİM kölelikten valiliğe yükselen ilk TÜRK'tür.. Böylece TÜRK ZEKÂSI'nın, TÜRK KAABİLİYETİ'nin ve TÜRK'ün YÖNETİCİ VASFI'nın sembolü haline gelmiş, haklı bir şöhret olmuştur... Ah, bir de o kadar KIYICI olmasaydı!..

İkinci husus o dönem TÜRKLER'inin bazı inançlarının ve yeni ortaya atılan iddiaların ANADOLU ALEVİLERİ'ne kadar ulaşması ve hâlâ yaşamasıdır... Bunlardan DONA GİRME-REENKARNASYON ve GÜVERCİN en önemlileridir. Halkımız hâlâ güvercin eti yemeyi makbul saymaz, Halbuki KUR'an'da böyle bir kısıtlama yoktur.

ALTINCI BÖLÜM: TALAS SAVAŞI ÇİN ETKİSİNDEN KURTULUŞTUR

EMEVİLER'in devrilip ABBASİ HANEDANI'nın kurulmasından (750) bir yıl sonra, TÜRKLER için çok önemli bir olay cereyan etti. ÇİNLİLER DOĞU GÖKTÜRK DEVLETİ'ni küçük hanlıklar halinde paçalayıp ve kendilerine bağladıktan sonra gözlerini BATI GÖKTÜRK DEVLETİ'ne dikmişlerdi. Hatta etkileri HAZAR DENİZİ'nin güneyine kadar ulaşmıştı. 750 yılında ÇİN ordulu başlarında KORELİ bir general olduğu halde, TAŞKENT üzerine yürüdü. TÜRK TUDUN'u (hükümdar) yakalayıp ÇİN'e gönderdiler. TUDUN'un oğlu HORASAN valisi EBA MÜSLİM'den yardım istedi. EBA MÜSLİM de o bölgeyi İSLAM denetime almak için bu fırsatı kaçırmadı. Komutanı ZİYAD'ı bir orduyla gönderdi. Bunu haber alan KORELİ general Arap ordusunu karşılamak üzere TALAS bölgesine hareket etti. ZİYAD'ın ordusunda TÜRKLER vardı ama, ARAPLAR VE SOGDLULAR ağır basıyordu. Karşılarındaki ordu ise ÇİNLİLER ve TÜRKLER'den oluşmuştu. Savaş 5 gün sürdü. ÇİN ordusundaki KARLUKLAR'ın İSLAM ordusu safına geçmesiyle KORELİ general yenildi.

Bu mağlubiyetle ÇİNLİLER'in batıya ilerleyişi durdu. Çin hakimiyetine girmiş olan TÜRKLER yavaş yavaş kendilerini kurtardılar. Zaten ÇİN içindeki karışıklıklar artmış, ÇİN hükümdarı UYGURLAR'dan bile yardım istemek durumunda kalmıştı.

Bu tarihten sonra İSLAMİYET büyük bir zorlukla karşılaşmadan ASYA içlerine doğru yayılmaya başladı. Hem ÇİN boyunduruğundan kurtulmaları, hem de ABBASİLER'in MEVALİ'ye olan yumuşak tavrı ve TÜRKLER'i komutan mevkiine getirmesi etkili oldu. TÜRKLER 80 yıllık direnmelerini bıraktılar ve sür'atle MÜSLÜMAN olmaya başladılar. Bu da yine kaderin garip bir cilvesi idi... EBA MÜSLİM'in ARAP ordusunun TÜRKLER'i yenmesi böyle bir sonuca yol açmıştı...

Aslında TALAS savaşı, hasım iki orduda bulunan TÜRKLER'in birbiriyle vuruşmalarının ne ilk örneğidir, ne de sonuncusu... Daha sonra YILDIRIM- TİMUR, ŞAH İSMAİL-YAVUZ, 1. MAHMUD-NADİR ŞAH şeklinde karşımıza çıkacak VE ZAFER daima İKİNCİLER'de kalacaktır. Böyle olmasında da İLAHİ bir HİKMET vardır. Tıpkı EBA MÜSLİM'in ÇİN ordusundaki TÜRKLER'i yenmesinde olduğu gibi!..

  • ÖNEMLİ SAYFALAR: GERÇEK MÜSLÜMAN TÜRKLER , NOTLAR - 4A , KAYNAKLAR , HARİTALAR , BAŞ TARAF , SİTEMİZDEKİ SAYFALAR