Site hosted by Angelfire.com: Build your free website today!

ALİ HAYDAR BAŞVEREN'İN ARAŞTIRMA YAZISI


ALEVİ-SÜNNİ SÜRTÜŞMESİNİN İÇYÜZÜ


BEŞİNCİ KISIM

YİRMİYEDİNCİ BÖLÜM: FATİH SULTAN MEHMED'İN DİĞER İCRAATI

Fatih, 30 yıllık uzun saltanatı süresince irili ufaklı 17 devleti yıkmış, ve topraklarını Osmanlı ülkesine katmıştır.

Bu cümleden olarak İstanbul'dan sonra Macaristan'a yöneldi ve Belgrad hariç, bütün Sırbistan'ı aldı. (1459) Arkasından Mora'yı fethetti. (1460) Cenevizlilerden Amasra'yı aldı. (1460) Trabzon Rum Devleti'ni yıktı. (1461) Eflak prensi Kazıklı Voyvoda diye bilinen Vlad'ın üzerine yürüdü, Bosna'yı, Hersek'i aldı. (1464) Venediklilerle 16 yıl süren bir savaşa girişti. Midilli, Eğriboz adalarını aldı. (1462) Sonunda sulh istediler. Arnavutluğu fethetti. (1479) İstanbul'u alırken yaptırdığı Rumeli Hisarı'ndan sonra Çanakkale'ye de Sedd-ül Bahir, Kilid-i Bahir kalelerini inşa ettirdi.

Donanmaya önem verdi. Ama bu Avrupa'daki gelişmeleri karşılayacak düzeyde olamadı. Foça'yı aldı. Konya'yı zaptederek Karamanoğulları Devleti'ni ortadan kaldırdı. (1466) Onlara yardım eden Turgut ve Varşak Türkmen aşiretlerini kırdı. Akkoyunlular Devleti hükümdarı Uzun Hasan'la mücadele etti, sonunda onu Otlukbeli savaşında yendi. (1473) Kırım'a saldıran Cenevizliler üzerine 300 gemi göndererek Azak ve Kefe'yi aldı. (1475) Türkiye'ye bağlanan Kırım'ın başında, yine Mingli Han'ı bıraktı. Daha sonraki Boğdan seferine Kırım ordusu da katıldı.

Fatih, Mora'dan İtalya'ya atlamak, Roma'yı fethedip hem Doğu, hem de Batı Roma diyarının hükümdarı olmak istiyordu. Bunun için Gedik Ahmet Paşa'yı görevlendirdi. Paşa İtalya yarımadasında Otranto'yu fethetti. (1480) Ancak Fatih 1482 yılında hedefi bilinmeyen bir sefere hazırlanırken vefat etti... Yahudi doktoru veya Papa tarafından zehirlendiği söylenir.

Büyük bir ihtimalle Roma üzerine yürüyecekti. Ölümü üzerine Roma'da ve büyük Hıristiyan şehirlerinde üç gün üç gece şenlik yapılmış, şükür ayinleri düzenlenmişti. Cem Sultan gailesi çıkınca, Napoli Kralı Otranto'yu geri almış, ve bütün muhafızlarını öldürtmüştür. (1481)

Fatih âlim, zeki, cesur ve kendi devrini aşan bir kemâle sahip bir insandı. Bizce gerçek KANUNİ, Fatih Sultan Mehmet'tir. İKTA sistemini o yerleştirdiği gibi, pek çok sahada yayınladığı kanunnamelerle Devlet idaresini düzene sokmuştur. Şairdi. Avni mahlası ile şiirler yazardı.

Ancak azametli, müstebid bazen de kıyıcı idi. Kendisinden farklı düşünen âlimleri, devlet ricalini azl ve haps ederdi. Molla Güranî bu yüzden Mısır'a kaçmıştı. İstanbul'un fethinden sonra Sadrazam Çandarlı Halil Paşa'yı öldürttüğü gibi, daha pek çok devlet adamını da katletti. Ancak bunların büyük çoğunluğu Osmanlı toprak düzenini sağlamlaştırırken ve aşırı zengin devlet ricalini saf dışı ederken karşı koyanlar idi.

YİRMİSEKİZİNCİ BÖLÜM: YİNE YERLİ-DEVŞİRME ÇEKİŞMESİ

Bu davranışında haklı mı haksız mı tartışmasını yapacak kadar bilgi sahibi değiliz. Ancak Kemal Tahir'in bir değerlendirmesi dikkat çekicidir.

Buna göre, Osmanlı Devleti'nde Yıldırım döneminde sorun olmaya başlıyan YERLİ-DEVŞİRME sürtüşmesi, 2. Murad'ın tahtını bırakmasına sebep olmuş, Fatih te İstanbul'u fethettikten sonra bu meseleyi çözmek istemiştir. İsmet Bozdağ'ın "Kemal Tahir'le sohbetler" kitabından aynen alarak bir kısmını daha önce naklettiğimiz bu değerlendirmeye devam ediyoruz:

- Fatih'e kadar Devlet bazı ailelere "ihale" edilmiş gibiydi. Sadrazamlık Çandarlı ailesinde, Çavuşbaşılık Samsama ailesinde, Beylerbeyilik Aykutalp ailesinde, Serhat Beylikleri Evrenos ailesinde ve Mihail oğullarında idi. Bunların çoğu yerli, diğerleri de kuruluş yıllarında müslüman olmuş eski ailelerdi.

- 2. Mehmed'in l3 yaşındaki padişahlığı kısa sürmüştür ama devşirmelerle yerlilerin arasındaki mücadeleyi de farketmiştir. Devşirmelerden Zağanos Paşa, küçük padişaha İstanbul'un zaptından söz etmiştir. Belli ki devşirmeler, güçlü olmalarının ancak Batı'ya yönelmekle ve İstanbul'un zaptıyla mümkün olacağını biliyorlardı. (Bakınız: NOTLAR - 5B, 56)

- Nitekim 2 Mehmet padişah olur olmaz İstanbul'a yönelmiş; alır almaz da yerli sadrazam Çandarlı Halil'i idam ettirmiştir. (Babasının vefatını haber alır almaz atına atlayıp, "Beni seven arkamdan gelsin" demesinin sebebi de, babasının iki kere tahttan çekilmesine yol açan devlet ricalinin bir oyunundan korkması idi. Yoksa tahta oturacak bir rakibi yoktu, kundaktaki kardeşinden başka!..)

- Çandarlı ailesi, kuruluş yıllarından beri Devlet'e hizmet ediyordu. Bizanslılardan "balık karnında rüşvet alması" gibi tutarsız bir sebeple idam edilmesi anlamsız. Çandarlı'nın o tarihteki serveti, padişahınkinden fazla idi. Ayrıca İstanbul ticaretini, Bizanslı aracılarla elinde tutuyordu. Belki casusluk etmiştir, ama rüşveti akıl almıyor!

- Fatih Çandarlı'nın yalnız kafasını vurdurmakla kalmadı, bütün malını mülkünü de hazineye aktardı!.. Böyle bir şey Osmanlı tarihinde ilk defa oluyordu. Fatih bu davranışıyla beylere paşalara canlarının ve mallarının ancak padişaha itaatle korunabileceğini göstermek istemişti. Nitekim Tarih-i Ebulfaruk'ta "Muahharan âyân-ı memleketin idamları" denmesi, başka beylerin de idam edildiğini göstermektedir.

- Çandarlı'nın yerine, Enderun'da yetişmiş Mahmut Paşa geçmiştir. Böylece DEVŞİRME-YERLİ mücadelesini devşirmeler kazanmış oluyordu. (Bakınız: NOTLAR - 5B, 57) Bu olay üzerine Fatih'in hocası Akşemseddin, padişah odasına geldiğinde ayağa kalkmamış, hizmetlerine karşılık verdiği 2000 altını da almamıştır.

- Fatih, sistemini kurabilmek için çeşitli tavizler vermek zorunda kalmıştır. Yerlileri memnun etmek için, Çandarlı'nın çocuklarına daha sonra malının bir kısmını iade etmiştir. "Rumlara yüz veriyor" iddiaları üzerine Bizans Başvekili Notaras'ı idam ettirmiştir. İkta sistemini kurunca geçmişte sadece askeri hizmeti olanlara tımar verilirken, kendini desteklesinler diye mollalara da toprak vermiştir.

- Devlet adamları arasındaki bu boğuşmayı, tarihe sıçramış bir iki cümleden çıkartmaktayız. Yoksa vakanivüsler padişahın hoşuna gitmeyecek hiç bir şeyi yazmamışlar.

- Tarihçiler Fatih'in yetişkin devlet adamları varken, DEVŞİRME Enderunluları önemli mevkilere getirmesini eleştirirler. Ama ikta sistemini yerleştirirken, can güvenliği açısından başka yol düşünülemezdi... Hem o zamana kadar Devlet'e hizmet etmiş olan YERLİ takımın elinden malını mülkünü alacaksın, hem de Devlet'i ona emanet edeceksin, mümkün değil!

- Fatih bütün Osmanlı İmparatorluğu'nun topraklarını içine alan bir yeni düzen getirmiştir. Ama bu reformun dayandığı emirnameler, kanunnameler ortada yoktur. Fatih Kanunnamesi'nin birinci bölümü TEŞRİFAT-GÖRGÜ hakkındadır. İkinci Bölümü toprak reformu üzerinedir ama, hiç bir yerde rastlanmaz. (Birileri sonradan hatırlanıp tekrar uygulanmasın diye onları yoketmiş!.. KANUNİ'nin Fransızlara tanıdığı imtiyazları belirten ferman dahil, pek çok önemli belge ya çalınmış, ya da yok edilmiştir... Buna ilerde de değineceğiz. K.A. )

- Âşıkpaşazade'de "Fatih'in 50 yaşlarında içtiği bir ilaçtan ciğerleri parçalanarak acılar içinde öldüğü" yazılıdır. Avrupa'da bütün çanların çalması, bu işi Papa'nın yaptığını düşündürmüştür. Fatih ölümü sırasında hedefi bilinmeyen bir sefere hazırlanıyordu, ama Papa'nın saraya bu kadar sokulduğunu düşünmek zordur.

- Ölümün Karamani Mehmet Paşa gibi bir yerlinin zamanında olması, bu işi toprağını kaybeden beylerin yaptırdığını düşündürmektedir. (K. Tahir, Fatih'in doktorlarından birinin Yakup Paşa diye bilinen Jakop adlı yahudi olduğunu hesaba katmıyor... Aslında, üç ihtimali de göz önünde tutmak gerek. K.A.)

- Bey-paşa takımının Bayezid'i tutuşu, Fatih'in ölümünün şehzade Cem'e geç haber verilişi de tesadüfi değildir. Nitekim Bayezid bir müddet sonra "mezkurun mali imiş, Sultan Mehmet Han zamanında tımara verilmiş. Mülkiyeti muharrer tutup.." diyerek beylere topraklarının intifa hakkı iade etmiştir.

- Demek ki, beyler sadece Fatih'in vücudunu ortadan kaldırmakla kalmamışlar, ferman ve kanunnameleri de yok ederek oğlundan topraklarını geri almışlar. (Ne var ki hüküm kalkmamış, mülkiyet artık Devlet'te kalmış!.. K.A.)

Neticede Fatih Sultan Mehmed büyük bir reform gerçekleştirmiştir. Fatih'in "Yerde gökte ne varsa, ALLAH'ındır, kullara sadece emanettir"(Bakınız: NOTLAR - 5B, 58) prensibinden hareket ederek, bir çok kellenin uçması pahasına kurduğu sistem, Osmanlı Devleti'nin 400 yıl daha yaşamasını sağlamıştır. Eğer bu uygulama Kanuni Sultan Süleyman zamanında bozulmasaydı, daha da uzun yaşıyabilirdi.

YİRMİDOKUZUNCU BÖLÜM: CEM SULTAN HADİSESİ

Fatih Sultan Mehmed vefat ettiğinde, Bayezid tahta oturmak için Amasya'dan gelinceye kadar asker isyan etti. Sonra cülüs bahşişi istediler ve aldılar. Ondan sonra kardeşi Cem ile aralarında taht mücadelesi başladı. Aslında sadrazam hem ona, hem de Karaman'daki Cem'e haber yollamıştı. Ancak Cem Sultan'a giden haberci yolda Anadolu Beylerbeyi Sinan Paşa tarafından öldürüldü ve Bayezid rahatça gelip tahtta oturdu.

Cem Sultan'ın saltanat aşkı yeni değildi. Babası Fatih, Uzun Hasan üzerine yürüdüğünde bir süre haber alınamamış, mağlub olduğu şaiyası yayılmış, bunun üzerine Cem İstanbul'u kendine biat ettirmişti. O tarihte 15 yaşında idi. Sonradan babası dönünce, oğluna kıyamadı, affetti.

Cem, Bayezid tahta oturduktan sonra da rahat durmadı. Bursa üzerine yürüdü. Bayezid'in ordusu mağlup oldu. Cem, Anadolu'da kendisinin, Rumeli'de Bayezid'in hüküm sürmesini teklif etti, Bayezid kabul etmedi. Yenişehir ovasındaki ikinci çarpışmada askerlerinin büyük kısmı Bayezid'in safına geçti, Çem kaçmak zorunda kaldı. Bu başarıda Gedik Ahmet Paşa'nın büyük rolü vardı. Ancak Bayezid kinli olduğu Paşa'yı ilk fırsatta idam ettirdi. Böylece son derece cesur ve becerikli bir devlet adamı ve kumandandan mahrum kaldı.

Gedik Ahmet Paşa, Fatih Sultan Mehmet'in en değerli komutanlarındandı. Aslen Bosna-Hersekli idi. Kırım ve Karadeniz kıyılarını o zaptetmişti. Ayrıca Adriyatik Denizi'ni aşarak İtalya'ya ayak basan ve Otranto'yu ele geçiren yine Gedik Ahmet Paşa idi. Bu son fetih özeallikle önemliydi, çünkü Yıldırım'dan sonra Fatih de İslam'ın başına belâ olan Hıristiyanlığın merkezi Roma'yı ele geçirmeyi planlıyordu. Türkler arasında KIZIL ELMA şifreli adıyla bilinen efsane, Roma'nın zaptı, Ayasofya'dan sonra oradaki Sen Piyer kilisesinin camiye çevrilmesi idi. Böylece Haçlı seferlerinin sonu ebediyyen gelmiş olacaktı. Gedik Ahmet Paşa Osmanlı Devleti'ni bu noktaya en çok yaklaştırmış kişi idi ve Bayezid ise kaprisi uğruna böyle bir adama kıymıştı.

Cem ise 300 kişi ile Haleb'e, oradan da Mısır'a gitti. Mısır Kölemen hükümdarı Kayıtbay Cem'i büyük bir törenle karşıladı. Oradan Hacc'a gitti. Orada Bayan uruğundan Hasan bin Mahmut Bayani ile karşılaştı. Onunla Türklük üzerine sohbet ettiler. Cem Türklüğe meraklı idi, oğlunun adını Oğuz koymuştu.

Cem, toprağını kazanmak arzusunda olan Karamanoğullarından Kasım Bey ile anlaştı. Önce Rodos Şövalyeleri'ne gidecek, oradan Rumeli'ye geçecek ve Bayezid ile kozunu paylaşacaktı. Bu arada Karamanoğlu da eski toprağını ele geçirecekti.

Halbuki Rodos Şövalyeleri'nin maksadı Cem'i ele geçirip Osmanlı Devleti'ne karşı kullanmaktı. Bunu anlıyan elçisinin bütün ikazlarına rağmen Cem, yanındaki 37 kişiyle Rodos'a gitti. Rodos şövalyelerinin Üstad-ı Azamı Papa'ya ve Avrupa devletlerine birer mektup yazarak, "Muhammed'in iğrenç neslini bitirmek için fırsat hasıl olmuştur. Cem'e bir miktar asker verilirse, kardeşi ile boğuşur; biz de adaları, Yunanistan'ı geri alırız," dedi. Zaten Cem de onlara, padişah olduğu takdirde bazı yerleri vermeyi taahhüt etmişti.

Bu arada Bayezid de Rodos elçileri ile görüşmüş, Cem'in muhafaza altında tutulması karşılığında kendilerine yılda 45.000 duka altını vermeyi kabul etmişti.

Cem bir ara Fransa'ya gitti, Nis'te kaldı. Dekolte kızlar, güzel bahçeler onun şair yönünü ortaya çıkardı:

Fırsatı fevt eyleme, iyş ile sür zevk-ü sefa
Kimseye baki değil bu devran, bu dünya fanidir!

gibi şiirler yazdı.

Cem meselesi bir menfaat konusuna dönüştü. Rodos Şövalyeleri, Papalık, Fransa Kralı 11. Lui, Mısır Sultanı, hepsi Cem'i kendi ellerinde tutmak istiyordu. Kayıtbay Cem'i elinden kaçırdığına pişman olmuş, karşılığında 600.000 altın teklif etmişti. Bu arada Savua Dükası da Cem'i kaçırmaya teşebbüs etti. Rodos Şövalyeleri ise Cem'in adamlarını birer ikişer yanından uzaklaştırıyorlardı. Son olarak 29 adamı hapsedildi. Cem de Buvalami'ye götürüldü, orada iki yıl kaldı.

Menfaat düşkünü korsanlardan başka bir şey olmayan Rodos Şövalyeleri, Cem'in nişancısını elde ettiler, onun ağzından annesine mektup yazıp para istediler. Kadıncağızın analık duygusunu sömürdüler.

Bu arada Bayezid, Mısır Sultanı'ndan Cem'in ailesini istedi, Kayıtbay vermedi. Bayezid de büyük bir ordu hazırlıyarak Kölemen topraklarına yöneldi. Rodos Şövalyeleri bundan telaşa düştüler. Nihayet Fransa kralı ile Papa anlaştı, Cem'in Papa'ya verilmesi kararlaştırıldı. Bu arada Osmanlı ordusu Mısır'a yenildi. Bayezid, Gedik Ahmet Paşa gibi birini haksız yere katletmenin cezasını çekti.

Bir süre esir hayatı yaşıyan Cem Sultan Roma'ya götürüldü. Orada hükümdar gibi karşılandı. Bütün Avrupa kralları gibi Papa'nın ayağını öpmesi istendi. Kabul etmedi. Hiç olmazsa Almanya kralı gibi dizini öpmesini söylediler, onu da kabul etmedi, başıyla hafif bir selam verdi. Sarığını da çıkarmamıştı. Papa da onu iki yanağından öptü. Ancak onu Macar kralına gidip, kuracağı ordu ile Osmanlı ülkesine saldırmaya ikna edemeyince, sinirlendi. Böylece Cem için eziyetli, tehlikeli bir esaret hayatı tekrar başladı.

Bir süre sonra Papa öldü, yerine 5. Aleksandre adıyla Borciya geçti. Bunun oğlu Don Juan ile Cem Sultan çok iyi arkadaş oldular. O sırada Cem Sultan 36, Don Juan da 19 yaşında idi. (Bakınız: NOTLAR - 5B, 59)

Ancak Papa ile Bayezid arasındaki mektuplar Fransa kralının eline geçince, aleyhine bir komplo döndüğünü düşünen kral, Roma'yı muhasara etti. Papa Cem'i Fransa kralına teslim etmek zorunda kaldı. Ancak yolda Cem Sultan hastalandı, yüzü gözü şişti, Napoli'ye varınca da öldü. Bir rivayete göre Cem Sultan zehirlenmişti. Tıpkı babası Fatih gibi...

Cem Sultan kurtuluşu Batılılarda gören bedbahtlardan biridir. Makyavelciliğin en revaçta olduğu bir dönemde, Frenklerin imzasına inanmıştır. Halbuki, dedesi zamanında Papa, "müslümanlarla yapılan ahdin bozulabileceğini" ilan etmiş, bu yüzden Varna muharebesi yapılmıştı. Onun yüzünden boş yere devletin parası Rodos Şövalyeleri'ne haraç olarak ödenmiş, donanma onun yüzünden sefere çıkamamış, pek çok devlet işi ihmal edilmiştir. Cem Sultan bütün iyi hasletlerine rağmen saltanat hırsından, devlete baş kaldırdığından rezilliğin en alt seviyesine inmiş, İslam düşmanlarının elinde oyuncak olmuştur.

Biz ne kadar saf, hatta iyi niyetli olursa olsun, davranışları ile Batılılar'a Türkiye aleyhine kullanılacak bir koz veren herkesi büyük ölçüde hatalı görürüz... İnsan odur ki, canını verir, ülkesini sıkıntıya sokmaz!.

  • ÖNEMLİ SAYFALAR: SULTAN 2. BAYEZİD DÖNEMİ , NOTLAR - 5B , HİLAFET VE İMAMET , 12 İMAM DÖNEMİ , İSLAM'A FESAT KATANLAR , SİTEMİZDEKİ SAYFALAR