Site hosted by Angelfire.com: Build your free website today!

ALİ HAYDAR BAŞVEREN'İN ARAŞTIRMA YAZISI


ALEVİ-SÜNNİ SÜRTÜŞMESİNİN İÇYÜZÜ

ALTINCI KISIM

YİRMİYEDİNCİ BÖLÜM: SİPAHİ KALKTI, ORDU BOZULDU

Timarlı sipahinin ve eyalet ordularının kalkması yeniçerilerin artmasına yol açtı. Eskiden gayrımüslim ailelerden itina ile toplanan, itina ile eğitilen yeniçeriler; bu sürecin uzunluğu ve zorluğundan Kanuni döneminde bile sayıca azdı. Yeniçeriler başka hiç bir ülke askeriyle kıyaslanmıyacak kadar sıkı bir eğitim görürler, sürekli kışlalarda kalırlar, evlenmezlerdi. Zaten Bektaşilikteki "mücerretlik" kavramının "evlenmemek" şeklinde alınması, aslında yeniçeriler yüzündendi.

Timar sistemi kalkınca, YENİÇERİ sayısı hızla arttı. İran ve Avusturya'ya yapılan uzun seferlerin asker ihtiyacı, devşirmenin kafi gelmemesiyle "kul kardeşi" olarak ocağa müslüman asker alınmasına yol açtı. Ancak yeni asker alırken itina gösterilmesi bir yana, iltimas ile hiç asker olamıyacaklar bile "beleş maaş" düşüncesiyle ocağa katıldı.

1451'de Fatih tahta çıktığında 5.000 olan yeniçeri sayısı Kanuni'nin ölümünde (1566) 12.000 idi. Yani 115 yılda sadece 7.000 kişilik bir artış olmuştu. Ancak daha sonra 1574'de 14.000, 1595'de 17.000, 1597'de 30.000, 1600'den sonra da sayı önce 70.000, sonra 100.000 oldu!.

Diğer profesyonel asker grubu olan KAPIKULU atlıları da aynı şekilde arttı. 1566'da 6.000 kapıkulu varken, 1595'de 7.000 oldu, 1600'den sonra da sayı 50.000'e ulaştı. Bunların yanısıra geçici ücretli asker olan LEVENTLER kullanılmaya başladı.

1550'den sonra Sipahilerden alınan bazı topraklar taviz olarak yeniçerilere verildi. Yani profesyonel olması gereken asker, toprak sahibi oldu!..Aynı tarihlerde bazı sipahiler de paranın değerinin düşmesine rağmen gelirlerinin ve sorumluluklarının aynı kalmasından dolayı, kendiliklerinden timarlarını terkettiler.

Böylece 1550'de 90.000 olan timarlı sipahilerin ve cebelilerin sayısı 1600'lerde 30.000 düştü! 3. Murat tahta çıktığında (1574) sayıları 40.000 olan Rumeli Sipahileri, öldüğünde (1595) sadece 8.000 kişi kalmıştı. Eyalet ordusunun önemli bir kolu olan AKINCILAR ise 1595 yılında Eflak isyanını bastırırken, vezir Sinan Paşa'nın tedbirsizliği yüzünden bire kadar kırıldılar. Bu tarihten sonra da önemlerini kaybettiler.

Sipahiler, bir de geri hizmete alınarak hakarete uğramışlardı. Profesyonel asker yeniçeri oldu ya, sipahilere de metris kazmak, tabya yapmak, toprak taşımak gibi görevler verildi. Bir kısmı da çırak olarak saray ağalarının, nüfuzlu şahısların maiyetine verildi.

Burada profesyonel askerliği haklı gibi gösteren bir tek husus vardı. O da ateşli silahların kullanımının gittikçe artması idi. Tüfek ve toplar uzun süreli talim gerektiriyordu. Üstelik tüfek at üstünde kullanılamıyordu. Kanuni zamanındaki 10.000 tüfeklinin hepsi yeniçeri idi... Yani, "tüfek icat olmuş, mertlik bozulmuş"tu.

Elbette buna da çare bulunabilirdi. Ordunun tümünün tüfekli olması bir yüzyıl daha mümkün olmadığına göre, tüfekliler yeniçerilerden olabilir, sipahiler de çağın gereğine göre daha uzun süre eğitim altında tutulurlardı. Özellikle tarım işçiliğinin yavaşladığı kış ayları bu eğitim için uygun zamandı.

Bu demektir ki, Devlet'in en güçlü olduğu 1550'lerde sadece 18.000 profesyonel askere maaş ödenirken; bundan sadece 50 yıl sonra 150.000 askere para ödenmek zorunda kalındı. Hem de Devlet gelirlerinin azalmasına rağmen!.. Ve bu demektir ki MİRİ TOPRAK SİSTEMİ ve TIMARLI SİPAHİ SİSTEMİ'ni değiştirmekle, Devlet'in iki atardamarı kesilmiş oldu. 50 yıl içinde koca imparatorluk uçurumun başına getirildi. Bundan sonra Osmanlı, Tanzimat'la birlikte Batı'dan bir tekme yiyecek ve kendini uçurumun dibinde bulacaktır!..

1570'lere kadar şerefli vasıflarını koruyan yeniçeriler, 1600'den sonra iyice bozuldular. Artık ocağa kaydolmak için nitelik aranmaz oldu. Rüşvet, hatır, zorbalık yoluyla hiç eğitim görmemiş "gelişi güzel esnaf ve hammal makulesi" de ocağa kaydolabiliyordu. Üstelik bu kişiler eskisi gibi talime çıkmıyor, kışlalarda kalmıyor, evlerinde oturuyor veya dükkanlarında işlerinin başında duruyorlardı.

Aynı şeyler Kapıkulu süvarileri için de geçerli idi. Eskiden kanunnameler ve gelenekler uyarınca sadece saraydan çıkan içoğlanları, yeniçeri kıdemlileri, sivrilmiş hizmetliler, kuloğlanı denilen süvari çocukları, köleler ve muharebelerde fevkalade yararlıkları görülen Türk ve müslüman askerler KAPIKULU olabilirdi. Çünkü kapıkulu şimdinin muhafız alayına veya özel komando timine benzerdi. Son derece seçkin bir birlikti. 1600'lerden sonra ise yeniçeri ocağı gibi, ipini koparan rüşvet ile kendini ocağa kaydolur oldu. Bu suretle bu ocak ta bozuldu.

Sefer sayısı azaldıkça profesyonel asker sayısı artı. Boş durmaktan başka bir şey yapmayan yeniçeriler azdı. Devlet'in başına bela kesildi.(104) Öte yandan Devlet ricali arasında mevcut olan YERLİ-DEVŞİRME çekişmesi, vezirlerin sürtüşmesi ocağa yansır oldu. Devlet adamları şahsi menfaatleri için hep yeniçeri ocağının güçlenmesini isterlerdi. (105)

Yeniçeri isyanları her zaman askerin hoşnutsuzluğundan meydana gelmezdi. Coğu vakit mevki sahibi olmak veya hasımlarını bertaraf etmek isteyen devlet ricali, ocağı kışkırtırdı. Bu da ocağın içinde bir takım külhanbeylerinin türemesine yol açmıştı. 1600'lerde sekbanbaşı olan Koca Müslihiddin Ağa ile damadı Hüseyin Ağa, her istedikleri zaman yeniçeri ocağını isyan ettirebilecek güçte olduklarından, vezirler bunları el üstünde tutarlardı. Mesela Vezir-i Azam Sofu Mehmet Paşa ocağı sipahiler aleyhine isyan ettirmişti. Kaptan-ı Derya Kara Murad Paşa da ocağı, bu cibilliyetsiz kişileri kullanarak vezir-i azam İbşir Paşa aleyhine isyan ettirmişti.

Asker maaşlarının sürekli artması, Devlet'i sık sık zor durumda bırakırdı. Kapıkulu ve yeniçerilerin maaş yüzünden çıkardıkları isyanlar sayılamıyacak kadar çoktur. Maaşlar meselesi bir çok devlet adamının idamına sebep olmüş, bazıları bizzat isyancılar tarafından öldürülmüşlerdir.

1566'da Kanuni'nin oğlu 2. Selim, cülus bahşişi vermek istemeyince, yeniçeriler büyük kargaşa yaratmışlar, atının önünü kesip devlet adamlarını yere düşürmüşler, bir kaçının başını keserek zorla bahşiş almışlardı.

1575'de Kapıkulu süvarileri, korumakla görevli oldukları padişahın divanını basarak zam istemişler, Sokullu tarafından zar zor yatıştırılmışlardı.

1589'da süvariler ve yeniçeriler akçenin ayarının bozuk olmasından dolayı ayaklanıp sorumlu saydıkları Belerbeyi Mehmet Paşa ile Defterdar Mahmut Efendi'yi öldürmüşlerdi...1595'de maaşların gecikmesi yeni bir isyana yol açmıştı. Bu isyanlar yeniçeri ocağının topa tutulduğu 1825 yılına kadar sürüp gitmiştir.

Yeniçeriler bu süre zarfında (1567-1825) yüzlerce devlet adamının azledilmesine veya katledilmesine sebep olmakla kalmamış; padişahlar da devirmişlerdi. 1 Mustafa, l. İbrahim tahttan indirildiği gibi, 2. Osman ve 3. Selim de bu zalimlerce şehit edilmişlerdi. Aynı alışkanlık yeniçeriler kalktıktan sonra da devam edecektir.

Zamanla yeniçeriler kendilerine başka yasadışı kazanç kapıları buldular. Mesela ESÂME denilen maaş cüzdanları alınır satılır meta haline geldi. Ocağın 1600'den sonra zapt-u rapt bilmeyen, harb etmekten ziyade esnaflık ve çapulculuk yapan bir güruha dönüşmesinde, bu maaş cüzdanlarının aslında yeniçeri olmayan kişilere satılması büyük rol oynamıştı. Yani yeniçerilerin sayısı sadece askeri ihtiyaçtan değil, yolsuzluklarla da artmıştır. Maaş cüzdanını ele geçiren, yeniçeri imiş gibi düzenli ve sürekli maaş alıyor ama hiç bir şekilde talimlere katılmıyordu. Bu arada ocak ileri gelenleri, ölen yeniçerileri yaşıyor göstererek, onların esameleri ile devleti sürekli sağıyorlardı.

Bu esamelerin çoğu ya ocak ileri gelenlerinin ya da diğer sütü bozuk devlet ricalinin elinde toplanıyor, aynı kişi başkalarının adına çok miktarda maaş çekerek ekmeğini yediği devlete korkunç zararlar veriyordu. 1772 yılında cephede vefat eden ordu kadısı Nimet Efendi'nin üzerinde günde 1200 akçe getiren çok miktarda esame çıkmıştı!...

Bunun sonucu olarak, savaş anında yeniçeri mevcudu maaş ödenenin çok altında, kağıt üzerindekinin dörtte biri kadar çıkıyordu!.. Gerçek mevcudun önemli bir kısmı da ya savaştan kaçıyor veya rüşvet verip sefere gitmeden İstanbul'da işine devam ediyordu.

Tarihçilerin belirtiğine göre bu hilelerinden ötürü ocak ileri gelenleri kışlalarda, hatta cephede yoklama yaptırtmak istemezler; utanmadan da "yoksa bize güvenilmiyor mu?" diye homurdanırlardı.

Bu şekilde bir menfaat güruhuna dönmüş ordu ve donanmanın profesyonel askeri, hiç savaşlarda başarılı olabilir miydi?..Kanuni'nin Viyana önlerinden dönmesi, gururunun yanısıra ordunun bozulmasından değilse; nedendi?..

Hemen arkadan gelen bütün donanmanın yandığı İnebahtı bozgunu, 1593 Kulpa bozgunu, 1606'da Devlet'in manen sukut ettiği Zitvatorok Anlaşması'na yol açan bozgun, 1618 Pül-i Şikeşte bozgunu, 1682 Mora'nın kaybı, 1683 2. Viyana bozgunu, 1687'de Avusturya seferinde askerin cepheyi terk edip İstanbul'a kaçması, ve 1699'da büyük toprak kaybına yol açan Karlofça Anlaşması'nı bize imzalatan bozgun!....

Bunların hepsi yeniçeri, kapıkulu ve leventlerin bozulmasındandı. Sultan 3. Mustafa zamanında 1768 Rusya seferinde bu sefiller önce erzaklarını satmış, sonra da kaçıp İstanbul'a dönmüşlerdi!..

4. Murad dönemini (1623-1640) Mehmet Halife, Tarih-i Gılmani'de durumu şöyle anlatmaktadır:

- "Gündüz hamamdan peştemal ile çıplak avrat çıkartmak, camide tütün içmek, müslümanların ırzını zina ve livata etmek (kadın ve oğlanlarla zorla münasebette bulunmak), kan dökmek, evleri basmak, bayram günleri salıncak kurup padişahı çağırıp zorla bahşiş koparmak, kahvehane ve meyhanelerde fiil-i nameşru etmeleri nizam ve intizamdan şol mertebe çıkmıştı ki, vasfa gelmez!"

Koçi Bey de şöyle der:

- "Zapt-u rapt âlemden kalktı. Ulufeli kul dünyayı tuttu, Sipahi'yi bastırdı. Harem-i Hümayun'a hilaf-ı kanun Türk, yürük, çingane, Yahudi, bi-din, bi-mezhep nice kallaş ve ayyaş şehir oğlanları girer oldu. ZEAMET VE TİMAR ERBABINA VERİLMEZ İSE, BU DERME ÇATMA ASKERLE DİN-Ü DEVLETE LÂYIK BİR HİZMET GÖRÜLMEZ!"

Koçi Bey'in Türk ve Yürük diye çattıkları, göçlerden dolayı şehirlere doluşan eğitimsiz, görgüsüz göçebe kişilerdir. Kastı, vasıfsızların doğrudan ocağa alınmasıdır ki; bunu çingenelerin, dinsizlerin alınması kadar zararlı görmüştür. Bu işin kanunsuz yapıldığını da belirtmeden edememiş... İşte biz bu yüzden Osmanlı Devleti'ni çöküşe mahkum eden, Batılıların Muhteşem dedikleri padişahı, KANUNSUZ SÜLEYMAN diye anıyoruz. Bu uygulamaların, çoğunu köylülerin teşkil ettiği Alevi kesimin sıkıntılarını arttırdığı muhakkaktır.

  • ÖNEMLİ SAYFALAR: CELÂLİ İSYANLARI , NOTLAR - 6C , ALEVİ-SÜNNİ AYIRIMI 2. MAHMUD'LA BAŞLAR , HİLAFET VE İMAMET , 12 İMAM DÖNEMİ , SİTEMİZDEKİ SAYFALAR