-37-

ÖZAL SONRASI KARMAŞASI

Aslında burada dile getireceğimiz olayların bir kısımını ÖZAL DÖNEMİ ve DEMİREL DÖNEMİ yazılarımızda daha detaylı verdik. Bazılarını 2-3 kere tekrarlamak durumunda kaldık.

Ancak her bir bölüm ayrı olduğu için, bütünlüğü korumak zorunda idik... Sıkıcı olduysa, özür dileriz.

ÖZAL SONRASI KARMAŞASI'nı anlatmadan önce, kısa bir değerlendirme yapmak istiyoruz.

CUMHURİYET DÖNEMİ'nde, hiç birini o mevkilere lâyık görmememize rağmen,

- İSMET PAŞA 30 yıla yakın BAŞBAKANLIK ve CUMHURBAŞKANLIĞI,

- MENDERES 10 yıl BAŞBAKANLIK,

- BAYAR 10 yıl CUMHURBAŞKANLIĞI,

- DEMİREL 17 yıl BAŞBAKANLIK ve CUMHURBAŞKANLIĞI,

- ÖZAL 10 yıl BAŞBAKANLIK ve CUMHURBAŞKANLIĞI

ERDOĞAN 10 küsur yıl BAŞBAKANLIK yapmışlardır!..

- Bu ne demektir, biliyor musunuz?..

- 1839-1923 arasındaki 84 yılda 6 PADİŞAH hüküm sürmüş ve yetkilerini asıl SADRAZAMLAR kullanmış iken; 90 yıllık CUMHURİYET tarihinde (2013'e göre) bu 6 kişi birer DİKTATÖR olarak SALTANAT sürmüşlerdir!.. Sonra da kalkar UMSTAFA KEMÂL ATATÜRK'e "diktatör" derler!

Yani biz SALTANAT'ı "lâf"ta kaldırmış olduk!

Üstelik bunların hiç birisi 36 OSMANLI PADİŞAHI'ndan iyi ve üstün nitelikli insanlar değildi!..

Daha çocukken tahta çıkan 4. MEHMED (6 yaşında), 4. MURAD (11), 1. AHMED (18), SULTAN GENÇ OSMAN (14), ABDÜLMECİD (17) dönemlerini inceleyiniz...

Henüz "oy verme" yaşına girmiş, şimdiki sistemimize göre "seçilme hakkını bile elde etmemiş" iken PADİŞAH olan 2. MURAD (21), FATİH SULTAN MEHMED (19), KANUNÎ SULTAN SÜLEYMAN (24), Batı'ya özenen 2. MAHMUD (24) dömemlerini inceleyiniz.

SARHOŞ (2.) SELİM, DELİ İBRAHİM, DELİ MUSTAFA dönemlerini inceleyiniz. MÜSTEBİD "KIZIL" SULTAN diye tanıtılmaya çalışılan
2. ABDÜLHAMİD , HAİN denilen VAHDEDDİN dönemlerine bakınız... Yukardaki 6 kişi kadar CAHİL, MÜSRİF, BECERİKSİZ, KENDİNİ BEĞENMİŞ, DİKTATÖR, ÜLKEYE ZARARLI, hepsinden daha beteri bunlar kadar YABANCI UŞAĞI ve asılacak HAİN olmadıklarını göreceksiniz!.. Hiçbirisinin gavurlar karşısında eğilmediğini göreceksiniz. En kötü durumda olan SULTAN VAHDEDDİN dahi İstanbul'u terketmemiş, Devlet-i Aliyye'nin payitahtını ve hazinesi yabancılara bırakmamıştır.

Sözün kısası, CUMHURİYET döneminde ATATÜRK dışında, ister CUMHURBAŞKANI olsun, isterse gelmiş geçmiş 59 HÜKÜMET'in BAŞBAKAN'ı veya BAKANLAR'ı olsun, isterse MİLLETVEKİLLERİ olsun; OSMANLI PADİŞAHLARI'ndan, OSMANLI SADRAZAMLARI'ndan, OSMANLI VEZİR ve NAZIRLARI'ndan üstün nitelik sergiliyebilen KİŞİ sayısı, iki elin parmaklarını geçmez!..Hele bazıları MUSTAFA REŞİT PAŞA'dan HAİN, DAMAD FERİT PAŞA'dan daha fazla YABANCI UŞAĞI'dır!.. Bundan ötesi, ilk Cumhuriyet kadrolarından itibâren bugüne kadar gelmiş geçmiş Başbakanlar, Bakanlar, OSMANLI DEVLET ADAMLARI'nın seviyesine asla çıkamamışlardır.

Bir fikir verebilmek için, son OSMANLI dönemi ile MİLLÎ MÜCADELE ve ilk CUMHURİYET dönemi DEVLET ADAMLARI konusunda bir kıyaslama yapalım, istedik.

TANZİMAT sonrası, 1846-1922 yılları arasında tam 38 SADRAZAM gelip geçmiştir. Bunlardan sadece 8 veya 9'u MEDRESE çıkışlıdır. Diğerleri BATI tarzı eğitim almış, 11 tanesi BATI'da eğitim görmüştü. Yani HIRİSTİYAN AVRUPA toplumunu tanır, EMPERYALİST SİYASETİ'ni ve ZİHNİYET'ini bilirlerdi. Önemli kısmı bunu KARŞI KONULAMAZ görüp, onların güdümüne girmişlerse de, bir kaçı hariç, İHANET noktasına gelmemişlerdir. Onu dahi yaparken VATAN'a hizmet ettikleri düşüncesi içinde olmuşlardır.

Buna mukabil, MUHALEFET sayabileceğimiz İTTİHAT VE TERAKKİ üçlüsü ile 1918-1938 arasındaki MİLLÎ CEPHE önderleri arasında Avrupa'da okumuş kimse yoktur. Vekillik yapmış 47 kişiden sadece 6'sı (Bayur, Bozkurt, Günaltay, Kaya, Tek, Tengirşenk) AVRUPA'da eğitim görmüş, bu evsafta bir kısım zevat (Celâlettin Ârif, Rıza Nur, Ahmet Ağaoğlu, Nihat Reşad Belger, Rauf Orbay) ise kısa sürede siyasetten dışlanmıştır. Bunlar arasında BATI'da diplomatik görevde bulunan sadece RAUF ORBAY'dır. MUSTAFA KEMÂL'in de 1913'te SOFYA'da bir yıllık askerî ateşelik görevi vardır. Bu görev dışında, MUSTAFA KEMÂL hayatında 3 defa Avrupa'ya gitmiştir. 1910'da 10 gün, 1917-18'de 20 gün, 1918'de kaplıcada 1,5 ay kalmıştır.

Yukarıda sayısını verdiğimiz SADRAZAMLAR'dan 30'u önemli bir OSMANLI DEVLET ADAMI'nın yanında kâtiplik veya yardımcılık yapmış, bir kaç DEVLET DÂİRESİ'nde çalışmış, bir kaç defa VÂLİLİK yapmış, en az 2 defa NÂZIR olmuş, sonra SADRAZAM (BAŞBAKAN) mevkiine gelmiş kişiler idi. Bu 30 SADRAZAM'dan 26'sı BÜYÜKELÇİLİK te yapmış, böylece yabancı devlet adamlarının ne düşündüğünü, nasıl davrandığını bilir olmuşlardı.

Hiç sivil DEVLET GÖREVİ yapmamış SADRAZAMLAR'dan MAHMUT ŞEVKET PAŞA göreve geldikten bir kaç ay sonra bir suikaste kurban gitmiş, AHMET İZZET PAŞA da sadece 3 ay görevde kalmıştır.

Bu 30 sadrazam'dan 7'si askerdir. Ancak 3'ü erken dönemde SİVİL DEVLET GÖREVİ'ne geçmişlerdir. Geçmeyen 4 kişinin (Damad Mehmet Ali Paşa, Esad Paşa, Hüseyin Avni Paşa, Cevad Paşa) toplam SADARET süresi 6,5 yıldır. Yani, 6 "sadece asker" SADRAZAM'ın (Mahmut Şevket Paşa, Ahmet İzzet Paşa dahil) SADARET süresi (76 yıldan) 7 yılı aşmaz!

1912'den sonraki, yani İTİLAFÇILAR ve İTTİHATÇILAR dönemindeki 10 SADRAZAM'dan 5'i askerdi. 1923-1938 ATATÜRK DÖNEMİ'ndeki 4 BAŞVEKİL'den 3'ü (İnönü, Orbay, Okyar) askerdi. Celal Bayar da İTTİHATÇI ve KOMİTACI'ydı.

İlk Meclis'teki mebusların 288'i yüksek öğrenim görmüş, 94'ü orta öğrenim mezunu kişilerden oluşmaktaydı. Meslek dağılımı şu şekildeydi: 162 serbest meslek, 133 devlet memuru, 54 asker, 32 din adamı, 30 aşiret reisi, 7 teknik eleman, 16 sağlık görevlisi, 2 Reji görevlisi. Toplam 378 milletvekilinin 162'si birden fazla dil bilgisine sahipti. Ancak bunlardan MUSTAFA KEMÂL'in çevresine girebilenler bir avuç insandı. Onların da vasıflarını az önce belirttik.

Hepimizin bildiği gibi, MİLLÎ MÜCADELE'nin önderi MUSTAFA KEMÂL PAŞA hiç bir sivil görevde bulunmamış, buna rağmen yüksek dehasıyla hem ORDU'yu, hem MECLİS'i idare etmiş, hem de ANKARA'da yeni bir DEVLET'in sivil teşkilâtının temelini atmıştır. Ancak bu başarıyı kısa sürede çevresini saran DEVLET VE DİPLOMASI TECRÜBESİ OLMAYANLAR için söylemek mümkün değildir.

Bundan ne çıkar?.. Maalesef ANKARA'nın yöneticileri, DEVLET İDARESİ'nde VE DİPLOMASİ'de İSTANBUL yöneticileri kadar EĞİTİMLİ ve TECRÜBELİ değillerdi. LOZAN'a dahi öyle gittiler.

CUMHURİYET DÖNEMİ'nde çekirdekten devlet adamı yetiştiren, ve Devlet'te devamlılığı sağlayacak şekilde yetişkinden yeni yetişene görev teslimi yapan bir sistem maalesef kurulamamıştır. Her gelen Amerika'yı yeniden keşfeden Kolomb gibi ortaya çıkmıştır. Her gelen Kıbrıs meselesini çözeceğini sanmış, her gelen Avrupa Birliği'ne gireceğine inanmış, her gelen "terör sorununu ben hallederim," diye ortaya çıkmış, ama kendinden önce yapılanları bilmediğinden, kendinden öncekilerin tecrübelerinden yararlanmadığından gavurlara daha fazla taviz verip, hiç bir şey elde edememiştir. Tarih bilgisi, jeo-politika bilgisi, iktisat bilgisi kıt bu kişiler, kendilerinin olmayan dehalarına inandıkları için müşavirlerinden, müsteşarlarından dahi yararlanmaya tenezzül etmezler, nice gaflar yaparlardı... Dünya Bankası uzmanı (!) ve Planlama Müsteşarlığı yapmış, süper iktisatçı (!) Özal, Sultan Abdülaziz'in yüz yıl önce tahvil çıkardığını bilmediği için, tahvil çıkardığında "ilk" olmakla övünmüştü!

Aynı KALİTE DÜŞÜKLÜĞÜ maalesef daha alt kademelere, BÜROKRAT, DEVLET MEMURU, ASKER, İŞADAMLARI, hatta ÖĞRENCİLER'e de bulaşmıştır!.. Akrabalarına, yandaşlarına makam, kevki dağıtma merakında olan şerefsiz politikacılar, Genel Müdür, Müdür, Vali olmak için konmuş olan "10-15 yıl memurluk" tarzındaki kuralları da hiçe sayarak kaldırmışlardır!

OSMANLI DÖNEMİ'nde YURT DIŞI'na kaçan olmuştur... Ama DEVLETİN PARASI'nı, hatta KENDİ SERVETİ'ni dahi kaçıran olmamıştır!.. Hele bırakın gayrımeşrûyu, meşrû servetini bile yurtdışında yabancı bankalara yatıran hiç olmamıştır! Evet; çalan, çırpan, halkı soyup zengin olan vezirler. valiler olmuştur. Ama bunların çoğu, son dönem (1856-1923) hariç, tespit edilmiş, kelleleri uçurulmuş, malına mülküne el konmuştur.

Yurt dışında EĞİTİM gören olmuştur... Ama TÜRKİYE'yi terkedip GAVUR DİYARI'na gidip onların vatandaşı olma alçaklığını gösteren, onlara hizmet sunan hiç çıkmamıştır!.. TEVFİK FİKRET'İN OĞLUNUN DIŞINDA!

MİLLÎ MÜCADELE sırasında, adam öldürmekten İDAM'a mahkûm edilen, ancak kendisini "vatandaş" saydıkları için gelip kurtarmaya kalkan İTALYAN HEYETİ'nin teklifini reddedip,

- "Sizin vatandaşınız olup yaşamaktansa, bu memleketin insanı olup asılmayı tercih ederim,"

diyen kabadayı ADALI HÜSEYİN bile yurdunda ölmüştü. (Bakınız: MİLLİ MÜCADELE ve LOZAN BARIŞI)

Kastettiğimiz tarzda olumsuz olaylar ATATÜRK DÖNEMİ'nde (1923-1938) de yoktu!.. Çasuslar hariç!.. TÜRKİYE'yi terkedenler kendini TÜRK saymıyan GAYRIMÜSLİMLER idi... Bir tek istisna İSMET'in dirayetsizliği ile YUNAN'a sığınan ÇERKES ETHEM'dir!

İşte gördünüz mü, biz ATATÜRK'ten sonra ATATÜRKÇÜLÜK kalmadı, derken haksız mıymışız?

Neyse... Sizin de sinirinizi fazla bozmadan konumuza dönelim.

1993 yılının en önemli olayı ÖZAL'ın ölmesi idi... 17 Nisan'da öldü, 22 Nisan'da toprağa verildi.

Özal'ın ölümünde bir muamma olduğu kesindir. Ancak bu "zehirlenme" falan ile ilgili değildir. Rahatsızlandığında yatak odasında idi ve yanında sadece karısı vardı. Doktorlar odaya saat 10 civarında girmiş, Özal ambulansla hastaneye nakledilmiş, odaya kapanan doktorlar tarafından muhtelif aralar ile çelişkili açıklamalar yapılmıştır. İlk açıklamada "saat 11 civarında öldüğü", ikinci açıklamada ise "14 civarında öldüğü" belirtilmiştir. Ceset üzerinde defin sırasında sorun olmaması için "ufak bir cerrahî müdahale" yapıldığı söylentisi de vardır... Mezardan çıkarılan ceset üzerinde yapılan tahliller sonucu "4 ayrı zehir" bulunduğu iddiası da gerçek değildir. Bulunan kimyevî maddeler, definden önce yapılan tahnit (mumyalama) işlemi ile ilgilidir. Eğer Özal öldürülmüş olsaydı, ilk şüphelenilecek kişi, son ânında yanında olan karısı Semra Özal olmalıydı.

Göklere çıkarılan, ATATÜRK'e özenip Vatan Caddesi'ndeki "anıt mezar"a gömülen Özal'ı, halktan ziyaret eden hemen hiç kimse olmaz. Tıpkı gene ATATÜRK'e özenilerek "anıt mezar" yapılan Menderes gibi!.. Ha, bir de mezarından çıkarılıp Anıt Kabir'deki meydana çirkin bir kabir altına gömülen İsmet İnönü gibi!.. Hepsi kusurları ile birlikte hatırlanmak durumundadırlar.

17 Nisan'da Rodney King adlı bir zenciyi öldüresiye döven polisleri juri suçlu buldu... Aylında daha önce polisler 1992'de suçsuz bulunmuş, bunun üzerine olayın 1991'de cereyan ettiği Los Angeles şehrinde isyan çıkmış, günlerce sürmüş, dükkânlar yağma edilmiş, arabalar yakılmış, insanlar yaralanıp öldürülmüştü. Hükûmet millî muhafızları polise yardıma çağırmak zorunda kalmıştı. Rodney King'e daha sonra haksız yediği dayak için 3.800.000 dolar tazminat ödendi.

19 Nisan'da genelev patronu Ermeni asıllı vatandaşımız Matild Manukyan İstanbul'un vergi rekortmeni oldu.

Yine 19 Nisan'da Amerika'nı Teksas ayeletinde Waco şehrinde David Koresh adlı manyağın kurduğu tarikat çiftliğinde çıkan yangında 27'si çocuk, 76 kişi öldü. David Koresh de ölenler arasında idi. Çiftlik bir kaç gündür FBI ajanları ve polis kuşatması altında idi. Yangının yanıcı nitelikli gözyaşartıcı bombadan çıktığı öne sürüldü.

Nedense Amerikalılar'dan bu tür sapık tarikatlar sık sık çıkar. Bunların açıkgöz liderleri kandırdıkları saf ve cahil kişilerin bütün varlıklarını tarikata bağışlamalarını, bir kömün halinde yaşamalarını sağlarlar. Aralarından güzel kadınları metres olarak kullanır, pek çok çocuk edinirler. Müritlerine ereceklerini, yakında kopacak kıyametten bir tek onların kurtulacağını falan söylerler. Tabii hiç biri doğru çıkmaz. En meşhurları Jim Jones adlı herif idi. Tarikatı teftişe gelen 2 senatörü öldürdü. Sonunda 911 tarikat mensubu ıle birlikte zehir içerek intihar etmiştir. Aynı adda bir film dahi vardır. Bizde de pek çok sahte tarikat, uyduruk şeyh ve salak mürit topluluğu olmasına rağmen, Amerikan tipi bir tarikatı Bülent Çorak adlı kaçık kadın oluşturmuştu. Atatürk'ü, Mevlana'yı hatta Hz. Muhammed'i bile safsatalarına âlet etmiştir. Arada Hintli misyonerler de gelip sosyetik geçinenleri yolarlar.

23 Nisan 1993'de cezaevi firarisi ve kürtçü-bölücü Dev-Sol üyesi İbrahim Yalçın çatışma sonucu ölü ele geçirildi.

24 Nisan'da Londra'da bir otomobil, 1000 kilo patlayıcı ile havaya uçtu, 1 kişi öldü.

25 Mayıs'ta Rusya'da Amerikan hayranı Boris Yeltsin cumhurbaşkanı seçildi... Amerikalı reklamcıların Rusya'ya gelip Boris Yeltsin'i nasıl seçime hazırladıklarını anlatan bir film dahi vardır.

28 Nisan'da İstanbul, Ümraniye'de Hekimbaşı Çöplüğü'nde biriken metan gazı patladı, savrulan çöpler bir mahallenin üzerine çöktü. Yıkılan 12 evde çoğu kadın ve çocuk 39 kişi öldü, pek çok kişi yaralandı.

30 Nisan'da World Wide Web (WWW - Dünya İnternet Ağı) kuruldu.

1 Mayıs'ta Sri Lanka başkanına bombalı suikast yapıldı. 26 kişi öldü.

7 Mayıs'ta Türkiye Komünist Emek Partisi önderlerinden, 20 yıldır aranan Teslim Töre yakalandı. Aynı gün Kürtçü, bölücü DEP, Yaşar Kaya başkanlığında kuruldu.

8 Mayıs'ta ırkçı Güney Afrika hükûmeti ilk defa bütün ırkların (beyaz, hintli, zenci) katılacağı bir genel seçime razı oldu.

16 Mayıs'ta Meclis'te yapılan 3. tur oylamada mason Süleyman Demirel Cumhurbaşkanı seçildi. DYP'nin başına geçici olarak Mehmet Gölhan getirildi.

Demirel de Özal'ın ölümü üzerine onu taklit edip, "düzeltirim" iddiasıyla geldiği İKTİDAR'ı bırakıp SORUMSUZ Cumhurbaşkanlığı makamına kaçtı. Yerini Tansu Çiller'e bıraktı, "BABA"” sıfatıyla "Baş Köşe"ye kuruldu. Geçmiş günahları her nedense hemen en sert muhalifleri tarafından bile unutuldu. Üstelik bir de yılmaz "atatürkçü ve lâik" kesildi başımıza!.. Ama bundan sonraki gelişmelerdeki sorumluluğu ortadan kalkmadı...Bizce kalkmayacak!.. Ta ki, DEVLET'in yakasını bırakıncaya kadar!..

25 Mayıs'ta katliamlarıyla tanınan PKK, 150 kadar militanla Bingöl-Elâzığ yolunu kesti, 15-20 kadar aracı durdurup kimlik kontrolü yaptı. Durmayan bir araca ateş ederek bir eri ve bir kadını öldürdü. Durdurdukları araçlardan 50 kadar silahsız, terhis olmuş askeri indirip kaçırdı. Bunlardan 33'ünü kurşuna dizip öldürdü. Özel tim ve askerin müdahalesiyle çıkan çatışmada 10 PKK'lı öldürüldü. Kaçırılmış olan 13 er, 1 polis ve 8 yurttaş kurtarıldı. Bu olay sözümona PKK'nın ilan ettiği "ateş kes" sırasında cereyan etmişti!..Başbakan Vekili, Kürt bölücülerle işbirliği yaparak onları Meclis'e sokmuş olan Erdal İnönü , bir açıklama yaparak "PKK'lılara af" kararnamesinin ertelendiğini açıkladı...

Bu ebleh adam, 6 Kasım 1996 mahalli ara seçimlerde iktidar partileri (RP-DYP) % 60 oy toplamış, kendisi % 8'lere düşmüşken, ne dese beğenirsiniz?.. "Millet kurtuluşun Sosyal Demokrasi'de olduğunu görmüştür!"... Güler misin, ağlar mısın?

27 Mayıs'ta mafya İtalya, Florensa'da Ufizi müzesini bombaladı, 6 kişi öldü. Sebep herhalde bir süre önce mafya babası Benedetto'yu Santapaolo'da yakalaması idi.

28 Mayıs'ta Selman Rüştü'nün "Şeytan âyetleri" kitabını tercüme edip yayınlamaya kalkan solcu Aydınlık gazetesini protesto eden İslamcılar Cuma namazından sonra Kynak Yayınları'nı bastılar. Polisle çatıştılar. 25 kişi yaralandı.

29 Mayıs'ta Almanya, Solengen'de neo-naziler 5 Türk kadınını yakarak öldürdler.

1 Haziran'da Guatemala'da ordu darbe yaptı, devlet başkanı Jorge Serrano'yu devirdi.

5 Haziran'da Somali'ye de müdahale eden emperyalist Amerikan güçleri Mogidişu'da direnişçi Aidids'in inanılmaz mücadelesi sonucu zor durumda kaldı. Ülkeye "barış gücü" diye gelmiş gariban Pakistan askerleri öne sürüldü, onlardan da 23'ü öldü. Ta 2010'a kadar... Bu işgalde Türk birliği de görev almış, başındaki yahudi dönmesi Çevik Bir adını böylece duyurmuş, sonra 28 Şubat müdahalesine liderlik yapmıştı.

9 Haziran'da mason Süleyman Demirel'in has yeğeni Yahya Demirel, Şekerbank'ı zarara uğrattığı gerekçesiyle 1 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Alıp ta ödemediği krediyi soran olmadı!

13 Haziran'da DYP Olağanüstü Kongresi'nde 933 oy alarak genel başkan seçildi. Diğer adaylar İsmet Sezgin (320) , onun lehine çekilen Bedrettin Dalan ve Köksal Toptan (212) idi. Onlar da 2. turda çekildiler.

19 Haziran'da Demokrat Parti'nin politikasına uygun davranan ABD Başkanı Clinton, Amerikan ordusundaki homoseksüeller için "sorma, söyleme" politikasını açıkladı. Çok şükür, TÜRK ordusunda hâlâ böyle bir şey yok. Homoseksüeller orduya alınmaz. Medyum Memiş alınmıyanlardan biridir.

24 Haziran'da hükûmete 1 yıl süreyle kanun hükmünde kararname çıkarma yasası Meclis'te kabul edildi.

25 Haziran'da Tansu Çiller başkanlığında, DYP-SHP ortaklığıyla 50. Hükûmet kuruldu. Erdal İnönü Başbakan Yardımcısı, bölücü Kürtçü Mehmet Moğoltay Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı, yolsuzlukları ile ünlü eski Ankara belediye Başkanı Murat Karayalçın Dışişileri Bakanı, kültürsüz Fikri Sağlar Kültür Bakanı oldu. Koltuk bekleyip te alamayan DYP'li Ümit Canayar, Tevfik Diker ve Nevzat Çobanoğlu partiden istifa ettiler. Tevfik Diker sonra başka bir baltaya sap olamıyacağını anlayınca geri döndü.

27 Haziran'da PKK turistik yerlere saldırmaya Antalya'dan başladı... Aynı gün Amerikalılar Tomahawk füzeleri ile Irak'ın istihbaharat binasını vurdu. Bahane de Kuveyt'te Başkan Bush'a düzenlenen suikastte sözde Irak'ın rol alması idi.

30 Haziran'da Siirt'te jandarma karakolu basıldı. 12 asker ölürken, 8 de PKK'lı öldürüldü. Van'da bir otel kundaklandı, 11 kişi öldü, 27 kişi yaralandı. Diyarbakır'da güvenlik güçlerini taşıyan otobüs saldırıya uğradı, 1 er öldü. Mardin'de bir mezra basıldı, 7 kişi öldü. Erzincan'da bir yolcu otobüsü şoförü ve muavini öldürüldü. Bir tanker ateşe verilirken şoförü kurşuna dizildi... PKK iyice azıtmıştı.

2 Temmuz 1993'de Sivas'taki Pir Sultan Abdal Şenlikleri'ne katılan mizah yazarı Aziz Nesin'in "Kur'an'ın devri bitmiştir" demesi üzerine, Cuma namazından çıkan bir grup slogan atarak yürüyüşe geçti. Aziz Nesin ve arkadaşlarının kaldığı Madımak Oteli önünde yüzlerce kişi toplandı. Güvenlik güçleri havaya ateş açmasına rağmen olayları önleyemedi. Bir kişinin otelin penceresine tırmanıp perdeyi yakmasıyla başlayan yangında 37 kişi dumandan boğularak öldü. Olaylarda 14'ü polis 60 kişi yaralandı. 157 kişi gözaltına alındı. Bunlardan 91'i sonra tutuklandı. Ölenler arasında şair Behçet Safa, ozan Hasret Gültekin Nesimi Çimen, Âsım Bezirci de vardı. Şehirde sokağa çıkma yasağı ilan edildi.

Hani, PKK'lı, DHKP-C'li bölücü hain teröristler askere, polise saldırıyor, yol kesiyor, hendek kazıyor, ev dükkân yakıyor, adam öldürüyor (2013-2014), sonra da "Biz yapmadık, provakatörler yaptı" diyor ya... Onlar provokasyon değil, doğrudan terör eylemi!.. Provokasyon Sivas'ta "Aziz Nesin'in yaptığıdır. Müslüman ahalinin tepki göstereceğini bile bile "Kur'an'ın devri bitmiştir" demiş, insanların sokağa dökülmesine sebep olmuştur. Sonra o halkın içinden birileri çıkıp insanları daha da kışkırtmış, iş otelin yakılmasına, insanların yaralanmasına, ölmesine kadar gitmiştir! Aziz Nesin'i olaya katmadan Sivas'ta olup bitenleri anlamak mümkün değildir.

2 Temmuz'da Filipinler'de bir gemi battı, 325 kişi öldü.

3 Temmuz'da Bodrum'un 4 ayrı yerinde aynı anda orman yangını çıktı... Ben bu orman ve fabrika yangınlarının çoğunun kasıtlı ve bölücü Kürtçü teröristler tarafından çıkarıldığını inanırım.

5 Temmuz'da 50. Hükûmet güvenoyu aldı. Aynı gün Anayasa'nın 133. maddesi değiştirildi. Böylece radyo ve televizyon yayınlarında Devlet tekelinin kalkmasının önü açıldı... Aynı gün PKK'lılar 32 köylüyü hunharca katlettiler.

12 Temmuz'da Arzum Onan Avrupa Güzeli seçildi. Aynı gün Mehmet Ağar Emniyet Genel Müdürü olarak atandı... Elazığlı olan Mehmet Ağar bu görevi sırasında Elazığ'dan 9000 kişiyi polis yaparak geleceğini garantilemiş, hatta bir dönem bağımsız milletvekili seçilmiştir.

Yine 12 Temmuz'da Japonya, Hokaido'da 7,8 şiddetinde bir deprem oldu. Sadece 150 kişi öldü. Bizim gölcük depreminde aynı şiddette 30 bine yakın insan ölecek idi. (1999)

14 Temmuz'da Çiller'in kararlı bir tavrı sayesinde Cudi, Gabar ve Tanin dağlarındaki terörist yuvaları bambalandı. Aynı gün teröristler Iğdır'ın Aralık ilçesindeki Yenidoğan jandarma karakoluna saldırarak 1 astsubay, 6 er ve 1 köylüyü şehit ettiler.

14 Temmuz'da Anayasa Mahkemesi bölücü Kürtçü HEP'in kapatılmasına karar verdi. Aynı gün kendisinden 29 yaş küçük olan Feray Işık ile evlenebilmek için ikinci karısına 11 milyar liralık (yaklaşık 733 bin dolar) servet bırakan İSKİ Genel Müdürü Ergun Göknel hakkında "Nereden Buldun?" soruşturması başladı... İSKİ yolsuzluğu SHP ve daha sonra CHP'nin İstanbul'da silinmesine yol açtı.

Aslında bu tarz bir soruşturma hemen bütün gelişmiş Batı ülkelerinde vardır. Hem de yolsuzluktan falan şüphelenildiğinde değil; bankaya para yatırırken, havale yaparken, mal-mülk alırken!.. Kaynağını belirtemediğiniz para "kara para" addedilir. O yüzdendir ki, mafya babaları bile ne olursa olsun, kanunî bir işletme kurarak vergi ödeyip servetlerini "ak"lamaya çalışırlar. Hiç biri meşhur gangster Al Capon'un vergi kaçakçılığından hapse tıkılıp hayatının söndüğünü unutmaz!.. Darısı bizimkilerin başına!.. Sadece mafya babalarını kastetmiyorum, politikacıların, bürokratların, belediye başkanlarının, büyükelçilerin, komutanların, işadamlarının başına!..

17 Temmuz'da Antalya'da 3 otele patlayıcı madde atıldı. 1 kişi ölürken, 10 kişi de yaralandı.

25 Temmuz'da İsrail güney Lübnan'a saldırdı. Gene ses çıkaran olmadı.

27 Temmuz'da hırsını alamamış olan mafya Roma, Milano, Vatikan'da tarihî binalara bombalarla saldırdı, 5 kişi öldü.

29 Temmuz'da beceriksiz bulunan Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Muhittin Fisunoğlu görevden alındı. yerine Orgeneral İsmail Hakkı Karadayı tayin edildi.

31 Temmuz'da ırkçı Güney Afrika'nın Johannesburg şehrinde beyazların Inkatha ordusu, zencilerin direniş örgütü ANC mensubu 49 kişiyi öldürdü.

11 Ağustos'ta Hükûmet'le Türk-İş anlaştı. İsçiler birinci altı ay için % 37, ikinci altı ay için % 28 zam aldılar.

14 Ağustos'ta teröristlerin kışkırtmasıyla Kars'ın Digor ilçesinde 4 bini aşkın kişi PKK bayrakları ile gösteri yaptı. Güvenlik güçlerine direndiler, açılan ateş sonucu 5'i kadın 9 kişi öldü, 51 kişi yaralandı.

20 Ağustos'ta yolsuzluklar şahı eski İSKİ Genel Müdürü Ergun Göknel tutuklandı.

28 Ağustos'ta Çin'de baraj patladı, selde 223 kişi öldü.

4 Eylül'de Batman'da kimliği belirlenemeyen kişiler tarafından yapılan saldırıda bölücü Kürtçü DEP milletvekili Mehmet Sincar ile DEP üyesi Metin Özdemir öldü.

8 Eylül'de eski 1. Ordu ve Sıkıyönetim Komutanı emekli Orgeneral Hüseyin Doğan Özgeçmen bir terörist saldırı sonucu yaralandı.

9 Eylül'de Filistin Kurtuluş Örgütü İsrail devletini tanıdı. Biz ise 1948 yılında İsmet Paşa sayesinde kurulur kurulmaz, neredeyse Amerika'dan önce tanımıştık.

11 Eylül'de SHP'nin Olağan Kurultay'ında genel başkanlığa Murat Karayalçın seçildi. Erdal İnönü aday olmadı.

13 Eylül'de İsrail Başbakanı Ishak Rabin Yasser Arafat'la Washington'da el sıkışarak barış antlaşması imzaladı. Aynı gün Norveç'in araılığı ile Oslo'da iki taraf arasında daha önce gizli görüşmeler yapılmış olduğu ortaya çıktı... Bu Oslo'nun da karışmadığı şey yok! Bizim Erdoğan hükûmetinin 2010'larda bölücü Kürtçü terör örgütü PKK ile yaptığı al gülüm ver gülüm görüşmeler de Oslo da olmuştur.

16 Eylül'de Anayasa Mahkemesi Hükûmet'e Kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisini genişleten yasayı iptal etti. Halbuki Hükûmet bu yasayla özelleştirmeyi hızlandırmak istiyordu. Aynı gün bölücü Kürtçü DEP Genel Başkanı ve Kürtçü Özgür Gündem gazetesi sahibi Yaşar Kaya tutuklandı.

Yine 16 Eylül'de yolsuzlukların ağababası İLKSAN YOLSUZLUĞU davasından yargılanan 17 sanık tutuklandı... İLKSAN'a verilen para için dönemin Başbakan'ı mason Süleyman Demirel "Verdiysem, ben verdim," diyerek meydan okumuştu... Konu AY-BA şirketinin sahibi Sedat Çolak, Pendik civarında 120 milyar liraya aldığı 6300 dönüm araziyi 346 milyar liraya İLKSAN’a satması idi. Milli Eğitim Bakanlığı, Bakan yurt dışındayken arsanın alınması için İLKSAN’a 300 milyar liralık bir ödenek aktarımı yapmış, mason Demirel "bu arsanın alınması talimatını kendisinin verdiğini, ve paranın da yine kendi emriyle ödendiğini" söylemişti. Ne demişler, "Şecaat arzederken merd-i kıptî, sirkatin söyler." Çingene mert olanı (!) kahramanlığını (!) anlatırken örnek olarak hırsızlığını dile getirirmiş!.. Mason Demirel hep öyledir.

17 Eylül'de son Rus askeri de Polonya'yı terketti. İki gün sonra Polonya'da parlamento seçimleri yapıldı. İşçi lideri Leh Walessa devlet başkanı oldu

22 Eylül'de İstanbul Tahtakale'de çıkan yangında 500 dükkân yandı.

29 Eylül'de Hindistan'da korkunç bir deprem oldu. 10.000 kişi öldü.

30 Eylül'de Hindistan, Lahor'da 6,4 şiddetinde deprem oldu, 28.000 kişi öldü.

4 Ekim'de Rus asker ve polisleri Rusya Cumhurbaşkanı Boris Yeltsin'e karşı ayaklanıp Rus parlamento binasını ele geçirmiş olanlara karşı operasyon düzenledi, binayı topa tuttu ve ayaklanmaya son verdi.

5 Ekim'de Somali'de işgalci Amerikalılar'ın "düşmez" dediği iki "karaşahin" helikopteri direnişçi Aidids kuvvetleri tarafından düşürüldü. 18 Amerikan askeri öldü. Yine Pakistanlılar öne sürüldü. Sonunda Amerikalılar Somali'den çekilmek zorunda kaldılar.

10 Ekim'de Güney Kore'de bir feribot faciası meydana geldi. 120 kişi öldü.

16 Ekim'de PKK'nın "çalışmayın" tehdidinden sonra Diyarbakır'daki gazete büroları kapandı... Hizbullah ta ilerde gazete merkezlerini tehdit edecek, "Benim aleyhime bir tek satır yazanı yok ederim" diyecek, bu tehditten dolayı hiç bir gazete Hizbullah aleyhine yazı yazamıyacaktı. Ta ki, liderleri yakalana, mezar evler bulunana kadar!

Aynı gün General Ömer El Beşir Sudan Devlet Başkanı seçildi. İngiltere'de IRA bir balık restoranına bombalı saldırı düzenledi, 10 kişi öldü.

21 Ekim'de iyice azıtan PKK, siyasî partilerin Güneydoğu'daki faaliyetlerini yasakladığını ilan etti... Hâlâ bazı partiler Güneydoğu'daki bazı illerde miting yapamaz.

22 Ekim'de Siirt'in Baykan ilçesi Derince köyünü basan PKK, 9'u kadın, 13'ü çocuk 22 kişiyi öldürdü!.. Öldürülenler hep Kürt idi. Zaten PKK, Türk'ten çok, kurtaracağını iddia ettiği Kürtler'i öldürmesiyle meşhurdu.

Yine 22 Ekim'de Diyarbakır Jandarma Bölge Komutanı Tuğgeneral Bahtiyar Aydın Lice'de açılan ateş sonucu şehit oldu.

23 Ekim'de IRA'nın Belfast'taki saldısında 7 kişi öldü. Aynı gün Keşmir'deki gösteride 22 kişi öldü.

25 Ekim'de katliamlarıyla tanınan PKK, Erzurum ve Batman'da çok insan öldürdü. Erzurum'un Çat ilçesi'nin Yavi beldesinde vatandaşları kahvehaneye toplayıp propoganda yaptıktan sonra, taradılar. Kadın-erkek, genç-yaşlı çoluk-çocuk 35 kişi öldü, 50 kişi yaralandı. İnsafsız ve imansız teröristler evleri de ateşe verdikten sonra kaçtılar. Sonra Devlet'in köyleri yaktığı yalanını yaydılar. Şehirde masabaşından ayrılmayan aydın bozuntuları da buna inanıp Kürtler'e ağıt düzdüler.

31 Ekim'de Gana ile Fildişi Sahili arasındaki futbol maçından sonra çıkan olaylarda 25 kişi öldü... Bu yüzden futbolu hiç sevmem! "Dostluk Maçı" palavralarına hiç inanmam! Hiç "dostluk" olsa, insanlar tanımadıkları kişilerin üzerine döner bıçakları ile yürür mü?

Aynı gün Almanya'da işsizlerin 3,5 milyona ulaştığı açıklandı.

9 Kasım'da İstanbul şehir hatlarına ait Fahri S. Korutürk vapurunda bomba patladı. Aynı gün Sırp askerleri Saraybosna'da bir okulda çocukların üzerine ateş açtı. 9 çocuk öldü.

11 Kasım'da Diyarbakır'da görülen 130 sanıklı PKK davasında 15 kişi idama, 14 kişi ömürboyu hapse mahkûm edildi.

13 Kasım'da Pakistan'da Faruk Leghan Devlet Başkanı seçildi.

14 Kasım'da Porto Rico yapılan oylamada ABD'nin 51. eyaleti olmayı reddetti.

19 Kasım'da Cezayir'de fundementalist İslamcılar ayaklandı, 27 kişi öldü. Aynı gün Kurasao'da yapılan oylamada ülke Hollanda Antilleri'ne bağlı kalma yönünde tercihte bulundu. Hollanda hâlâ Antiller'e sahiplenen sömürgeci bir ülkedir. Öyle köleci bir zihniyet oluşturmuştur ki, şimdi dahi o bölgeler Hollanda'dan ayrılmayı düşünemiyorlar. Bir dönem koskoca Endonezya ile Malezya'da küçücük Hollanda'nın hegemonyası altında idi.

25 kasım'da İSKİ yolsuzluğu kapsamında İstanbul Belediye Başkanı şaibeli Nurettin Sözen , Ergun Göknel ve yahudi dönmesi işadamı Halil Bezmen 'in de aralarında bulunduğu "Klor Davası" başladı. Ergün Göknel ile yardımcısı Ziya Kurtaran tutuklandı.

30 Kasım'da Millî eğitim Bakanlığı, Ermeni ilkokullarında Ermenice dersi dışındaki bütün derslerin Türkçe yapılması zorunluluğunu getirdi.

4 Aralık'ta Angola'da isyancı UNITA ile ateşkes antlaşması imzalandı.

6 Aralık'ta 3 ayrı davadan tutuklu olan İSKİ eski Genel Müdürü Ergun Göknel’in İsviçre’deki Amerikan Discon Bank’ta 670.000 Alman Markı ve 30.000 Amerikan Doları bulunduğu tespit edildi. Göknel’in tüm hesaplarına el konuldu. Savcılık, İsviçre’deki paranın da iadesini istedi.

7 Aralık'ta Amerika'da Colin Ferguson adında biri, trende 6 kişiyi öldürüp 19 kişiyi yaraladı.

8 Aralık'ta Cezayir'de dinci gösterilerde 30 kişi öldü.

12 Aralık'ta DEP’in 1. Olağan Kongresi’nde Genel Başkanlığa Hatip Dicle seçildi.

14 Aralık'ta Cezayir'de sözde dinciler işçi olarak çalışan 12 Hırvat ve Boşnak'ı öldürdü.

15 Aralık'ta İngiliz Başbakanı Major ile Irlanda Başbakanı Reynolds Kuzey Irlanda'ya "self-determinasyon" hakkı tanıyan anlaşmayı imzaladı.

19 Aralık'ta Çatalca Belediye Başkanı Gülay Atığ, DYP’den istifa etti. ( Bu kadın daha sonra Orhan Aslıtürk ile evlenerek Gülay Aslıtürk adını alacak ve Şişli Belediye Başkanı seçilecektir. Sonra da adı bir sürü yolsuzluğa karışacak, yurdışına firar edecektir.)

29 Aralık'ta Kılavuzköy Jandarma Karakolu’nu basan teröristler, 12 eri şehit etti. Çatışmada 7 terörist ise ölü olarak ele geçirildi. Aynı gün Mardin’in Savur İlçesi’nde devriye gezen 2 polis memuru teröristlerce şehit edildi.

30 Aralık'ta Adalet Partili eski Dışişleri Bakanı İhsan Sabri Çağlayangil öldü. Çağlayangil Birleşmiş Milletler toplantılarına katıldığı günlerde sekreter kadılara asılmasıyla şöhret yapmıştı. Ancak tarihe geçen sözü "CIA altımı oymuş" ifadesidir! Sanırım, Amerika'nın Devlet kurumlarına nasıl sızıp etkilediğini ilk dile getiren kişidir.

Aynı gün Vatikan İsrail'i tanıdı... Düşünebiliyor musunuz, Araplar'ın çoğu tanımıyor, Hıristiyanlığın merkezi daha yeni tanıyor, ama bizim İsmet Paşa bizim toprağımızda, tapusu hâlâ Sultan Abdülhamid'in üzerinde olan topraklarda kurulan sionist İsrail devletini hemen tanıyor!

1 Ocak 1994'te "Ateş tuğlası" ithalinde öngörülen gümrük oranlarının indirimi, Hükûmet tarafından durduruldu. Bu karar en çok, Başbakan Tansu Çiller’in DYP Genel Başkanı seçilmesinde büyük rol oynayan DYP Van Milletvekili dönme Yalım Erez’e yaradı. Erez, Türkiye’nin en büyük ateş tuğla üreticisi olan Haznedar ateş tuğla şirketinin sahibiydi... E, ne diyelim, bal tutan parmak yalar. Ne var ki Yalım Erez bala bütün parmaklarını daldırmış!.. Bu adam 1997'de 28 Şubat sürecinde Tansu Çiller'i devirmek için türlü dümen çevirecektir.

Yine 1 Ocak'ta Kuzey Amerika kıtası devletlerini kapsayan NAFTA ticaret anlaşması yürürlüğe girdi. Aynı gün Meksika'nın Ciapas eyaletinde Zapatista gerillaları 12 günlük bir silahlı eylem başlattı. İki günde 57 kişi öldü.

3 Ocak'ta Venezuella'da bir hapishane ayaklanmasında yüzlerce kişi öldü.

5 Ocak'ta ‘İSKİ’de yolsuzluk yaptıkları’ gerekçesiyle yargılanan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Nurettin Sözen ve SHP İl Başkanı Yüksel Çengel aklandı. Bizce delil yetersizliğinden... Ancak Nurettin Sözen'in tek marifeti bu değildi. Bu adam ANAP Hükûmeti'ni sıkıntıya sokup devirmek için 1989 yılında belediye işçilerine çok yüksek bir zam vermiş, bu zam 12 Eylül 1980'den o tarihe kadar işçilerin aldığı en yüksek zam olarak diğer kurumlardaki işçiler için emsal teşkil etmiş, gerçekten hükûmeti büyük mâlî sıkıntıya sokmuş, 1991'de ANAP'ın seçim kaybetmesine yol açmıştı.

6 Ocak'ta Amerikan FMC ve Türk Nurol şirketlerinin ortaklaşa ürettikleri zırhlı muhabere araçlarının denemelerinde, zırhlar delindi, silah sistemleri hatalı çıktı. Böylece bazı komutanların da karıştığı bir yolsuzluk gerçekleşmeden ortadan kalkmış oldu.

7 Ocak'ta askerlik tekrar 15 aydan 18 aya çıkarıldı. Yedek subaylık 12 aydan 16 aya, kısa dönem askerlik ise 6 aydan 8 aya çıkarıldı. Bizce doğrusu da budur.

10 Ocak'ta Amerikan Merkezi Haber Alma Örgütü CIA, NATO zirvesine katılmak için Belçika’ya gidecek olan Başbakan Çiller’e bu ülkede suikast planlandığını Türkiye’ye bildirdi. Çiller, bu gelişme üzerine yolculuğuna iki saat gecikme ile çıktı.

Yine 10 Ocak'ta Ukranya elindeki dünyanın 3. büyük nükleer silah stoğundan vazgeçtiğini açıkladı. Sanırız, ya hepsini söktü, ya da Rusya'ya devretti. Aslında bu SSCB'nin bölünmesinden sonra eski Sovyet cumhuriyetleri'nin elinde kalan nükleer silahların toplanması yönünde Amerika ve Rusya'nın yürüttüğü bir faaliyetin sonucu idi Aynı şekilde İngiltere de Güney Afrika Cumhuriyeti'nde bulunan nükleer silahları, bu ülkede ırkçılğın bir ölçüde sona ermesi üzerine, zencilerin eline geçmesin diye söktürmüş veya kendisi almıştı.

12 Ocak'ta Başbakan Yardımcısı şaibeli Murat Karayalçın, Başbakan Tansu Çiller’in Suriye ile bir ‘su’ anlaşması yapılması önerisine karşı çıktı. Murat Karayalçın hayatında bir kere bile "TÜRK" dememiştir. Ermeni asıllı olduğu iddiaları vardır. TÜRKİYE'ye büyük zararları olan faaliyetleri vardır. Sırası gelince anlatırız.

Aynı gün bir suikaste kurban giden zenci hakları savunucusu Malcom X'in kızı, babasına öldürmekle suçladığı zenci müslüman lider Louis Farrakham'a suikast planlamaktan tutuklandı.

13 Ocak'ta Başbakan Tansu Çiller ile Dışişleri Bakanı Hikmet Çetin arasında bir süredir yaşanan gerginlik krize dönüştü. Çetin, Brüksel’de Çiller’e refakat etmediği gibi, dönüşte de Başbakan’ın uçağı yerine THY ile döndü. Hikmet Çetin'in de Ermeni asıllı olduğu, bu yüzden Afganistan'da Birleşmiş Milletler adına görevlendirildiği öne sürülür.

Yine 13 Ocak'ta Güneydoğu’da sürdürülen operasyonlarda, Kato Dağı’nda 64 PKK’lı öldürüldü.

15 Ocak'ta İngiltere Kraliçesi Elizabeth attan düşüp bileğini kırdı. Buna çok üzülen Tayyip Erdoğan , dayanamadı, "ben de varım" der gibi, göreve geldiği yıl attan düştü. Ama bileği değil; az daha atın tekmelediği kafası kırılıyordu!

16 Ocak'ta Uyuşturucu ve silah kaçakçısı Behçet Cantürk, Adapazarı Sapanca’da yol kenarında öldürülmüş olarak bulundu. PKK’ya yardım yaptığı bilinen Cantürk’ün, PKK karşıtı güçlerce öldürülmüş olabileceği, veya mafya içi hesaplaşma olabileceği ihtimalleri üzerinde duruldu... Cantürk, Ömer Lütfi Topal cinayetleri Kurtlar Vadisi dizisinin ilk bölümlerinde yer alır.

Japonya Kobe'de 7,2 şiddetindeki ikinci depremde 5.372 kişi öldü.

19 Ocak'ta Dolar 17.100 lira, Mark 9.750 lira oldu. Sebep Moody’s ve Standard & Poors’un Türkiye’nin kredi notunu, ‘kamu açıklarının artması ve ödemeler dengesinin bozulması’ gerekçesiyle düşürmüş olmasıydı. Nisan krizi yaklaşıyordu.

20 Ocak'ta TÜSİAD Başkanı Halis Komili, hükümeti sert bir dille eleştirdi. Aynı gün PKK ile bağlantısı olduğu gerekçesiyle Bayındırlık Bakanı Onur Kumbaracıbaşı tarafından görevden alınan (veya alınmayan) bir müdür SHP’yi karıştırdı. Bazı SHP’li milletvekilleri Kumbaracıbaşı’nın istifa etmesini istediler. Genelkurmay Başkanlığı’ndan yapılan başka bir açıklamada ise 940 PKK’lının devlet kadrolarına sızdığı belirtildi... Eğer o memur görevden alındıysa, bu şaşırtıcı bir olay... çünkü aynı onursuz Onur Kumbaracıbaşı, Şırnak Valisi Mustafa Malay'ı Devlet kurumlarındaki PPK'lardan şikâyet ettiği için herkesin önünde azarlamıştı.

22 Ocak'ta Başbakan Çiller’in ‘köstebek’ olarak suçladığı DYP Genel Başkan Yardımcısı Rıfat Serdaroğlu, görevinden istifa etti. Aynı gün İsrail, Beit Lid'deki Filistinliler'ini bombalı saldırısı sonucu 22 kişi öldü.

23 Ocak'ta PKK, Mardin’e bağlı iki köyde çoğu çocuk ve kadın olan 20 kişiyi katletti. Saldırıda kimyasal silah kullanıldığı ileri sürüldü. Pek ihtimal vermiyoruz ama ölenler gene Kürt asıllı idi.

24 Ocak'ta SHP İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı olarak Zülfi Livaneli'nin adını açıkladı. Herhalde fazla bir şey yapamıyacağından kendi çalıp kendi söyleyecek, belki de kendi oynayacaktı.

Siyâsî, iktisâdî, tarihî hiç bir bilgisi olmayan popüler kişilerin seçimlerde aday gösterilmesi, bize Hıristiyan Batı'dan bulaşan bir "demokrasi" hastalığıdır. Meselâ Amerika'da film aktörü Ronald Reagan Başkan, Arnold Schwarzenegger Amerika'nın en zengin eyaleti Kaliforniya'ya vali seçilmiş, İtalya'da bir porno film yıldızı milletvekili olarak parlamentoya girmişti. Bizde de Livaneli, Arif Sağ, Hakan Şükür, Ediz Hun milletvekil olmuşlardır. Bunların içinde bir tek Ediz Hun biraz işe yaramıştır.

Yine 24 Ocak'ta Türkiye’nin ilk uydusu olan Türksat 1A, Fransız Guyanası'ndan fırlatıldıktan 12 dakika sonra roketinde meydana gelen bir arıza neticesi havada imha edildi... Bu arada Fransa'nın, İngiltere, İspanya, hatta Danimarka gibi hâlâ sömürgeci bir ülke olup, kendi sınırlarının çok ötesindeki toprakları elinde tuttuğunu hatırlatalım.

25 Ocak'ta BM Genel Sekreteri Mısırlı kıptî, yani çingene ve hıristiyan Butros Gali , Başbakan Tansu Çiller’i Bosna gezisi konusunda uyararak, giderse büyük olayların meydana gelebileceğini belirtti... Gavurlar Türkler'in ve Müslümanlar'ın Avrupa'nın tek müslüman ülkesi Bosna'ya karışmalarını istemiyorlardı. kaldı ki, Çingene Gali'nin oğlu da babasından geri kalmamış, çevirdiği dümenler ile yolsuzluktan müebbede mahkûm, suçlunun teki idi... Aynı gün Diyarbakır Valiliği’ne bombalı saldırı düzenlendi. 1 kişi öldü, 7 kişi yaralandı.

26 Ocak'ta Türk Lirası %13.6 oranında devalüe edildi. 24 Ocak 1980'den beri ilk kez Türk Lirası devalüe edilmiş oldu. Piyasaya zam üstüne zam gelmeye başladı. Ama bu daha başlangıçtı, esas felâket Nisan ayında gelecekti... Aynı gün bebek kaatili Abdullah Öcalan’ın Suriye’de yıllardır ‘Ahmet Casım Musa’ adıyla yaşadığı ortaya çıktı.

28 Ocak'ta Türksat uydularının pahalı ve teknik olarak yetersiz olduğuna dair raporun sümenaltı edildiği ortaya çıktı. Böylece Fransızlar'ın içimizdeki yiyicilerle birlik olup, bizi kazıkladıkları anlaşıldı.

29 Ocak'ta 50 Türk savaş uçağı, PKK’nın Irak’ta bulunan Zeli kampına yoketme harekâtı başlattı.

31 Ocak'ta ekonomi profesörü Başbakan Çiller, ekonomide risk almak istemeyenlerin hazine bonosu veya tahvil almalarını önerdi. Ancak kısa süre sonra büyük bir devalüasyon yapılacak ve Devlet'e güvenenler hüsrana uğrayacaktır.

Yine 31 Ocak'ta Amerikan borsalarında Dow Jones 3.978'e ulaştı. Bu bir rekordu. 2008 krizinde 1700'lere kadar düştü. Şimdi ise ancak 2.700'lerde. (2013) Aynı gün ABD Başkanı Clinton Meksika'ya ekonomisini düzeltsin diye 20 milyar dolar kredi verdi.

1 Şubat'ta Merkez Bankası Başkanı Bülent Gültekin, Başbakan Çiller ile çalışma olanağı kalmadığını söyleyerek istifa etti. Aynı gün Türk Hava Kuvvetleri, Suriye’nin Halep şehrinden Ermenistan’ın Erivan şehrine gizlice ‘PKK militanları ve silah’ taşıyan Rus ve Ukrayna uçaklarını tespit etti.

2 Şubat'ta Dünya Bankası’nın, 1 yıl önceden Hükümet'i uyardığı ve para krizinin geleceğini bildirdiği ortaya çıktı. Ancak "Başkası ne veriyorsa, ben 5 lira fazla veriyorum," diyen, emekliliği kadınlarda 20 , erkeklerde 25 yıla indiren, kendi iktidarından başka hiç bir şey düşünmeyen mason Demirel bunu da sümenaltı etmişti.

3 Şubat'ta Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, Devlet Denetleme Kurulu’nu harekete geçirerek, devalüasyon yapılmadan bir gün önce Merkez Bankası’ndan 250 milyon dolar alan bankaların araştırılmasını istedi. Nasıl olduysa!.. Aynı gün bütün gavur itirazlarına rağmen, Başbakan Tansu Çiller ile Pakistan'ın kadın Başbakanı Benazir Butto , Bosna’da birlikte yaptıkları açıklamada ‘Bosna’da ki soykırımın’ durdurulmasını istediler.

4 Şubat'ta Devlet Denetleme Kurulu’nun kamuoyuna açıkladığı, devalüasyondan önce Merkez Bankası’ndan dolar alan bankaların listesi siyaseti sarstı. Bu bankalar arasında ANAP Lideri Mesut Yılmaz’ın kardeşine ait Tekstilbank ile Başbakan Çiller’e yakınlığı ile tanınan Hüsnü Özyeğin’e ait Finansbank’da bulunuyordu. Turgut Yılmaz da parmaklarının tümünü bala batıranlardandır. Ancak bu tespitten bir sonuç çıkmadı. Bankalardan o para söke söke geri alınamadı.

Yine 4 Şubat'ta Sudan Hartum'da bir camiye yapılan saldırıda 20 kişi öldü.

11 Şubat'ta Başbakan Çiller, “Kriz bitti, bir daha tekrarlanmaz.” dedi... Bilmiyordu ki, esas kriz Nisan'da geliyordu!

12 Şubat'ta PKK tarafından Tuzla tren istasyonuna konan zaman ayarlı bombanın patlaması sonucu 5 yedek subay öğrenci şehit oldu. Bu olayla birlikte son bir haftada sadece İstanbul’da meydana gelen patlamaların sayısı 7'yi buldu.

13 Şubat'ta Tayland'da bir gemi kazası oldu, 200 kişi öldü.

16 Şubat'ta DEP Genel Başkanı Hatip Dicle, “Seçimlere girmek istiyoruz. Artık silahlar sussun, kardeş kanı akmasın” dedi... Demek ki, bu teröristler ve terörist partisi HEP, DEP, DEHAP, ve şimdiki DTP (2013) bunu hep söylüyor, ama kan akıtmaya da devam ediyor!

19 Şubat'ta DEP’in Ankara’da ki Genel Merkez binası kimliği belirlenemeyen kişilerce bombalandı. 1 kişi öldü, 5 kişi yaralandı. İçişleri Bakanı Nahit Menteşe kendisini suçlayan Hatip Dicle için yaptığı açıklamada, “Hatip Dicle vatan hainidir. DEP eşittir PKK.” dedi... Ama Erdoğan gibi hem bunu deyip, hem de PKK ile anlaşmaya oturmadı. Hatip Dicle'nin daha ileri giderek “Tuzla’daki bombalama eylemi savaş ortamının bir gereğidir. Öldürülen yedek subay öğrencileri ise askerî hedeftir,” demesi üzerine Genelkurmay Başkanı Orgeneral Doğan Güreş, “Eşkıyayı Bekaa’da aramaya gerek yok. Maalesef bunların bir kısmı Yüce Meclis’in çatısı altındadır,” dedi.

20 Şubat'ta Papa 2. John Paul homoseksüellerin dışlanmasını istedi.

24 Şubat'ta Başbakan Çiller'in açıklamaları üzerine Bosna Hersek’in Ankara Büyükelçisi Hajrudin Somun, "RP’nin kendilerine hiç para göndermediğini" söyledi. RP Genel Başkan Yardımcısı Şevket Kazan, "parayı partinin değil, partililerin topladığını, paranın Bosna Hersek Devlet Başkanı Aliya İzzetbegoviç’in bir temsilcisine verildiğini ve kaç para olduğunu bilmediklerini" söyledi. Partili toplamışsa, parti sorumludur!.. Devlet Bakanı Necmettin Cevheri ise "RP’nin topladığı 26 milyar liradan sadece 6 milyar lirasını teslim ettiklerini, kalan 20 milyar lirayı ise göndermediklerinin anlaşıldığını" söyledi... Müslüman görünmek yetmiyor, müslüman gibi davranmak gerek. Bu tür uygulamalara kurban parası toplayanlarda bile rastlanmaktadır. Takke başa, paralar cebe!..

Yine 24 Şubat'ta Dow Jones endeksi 4.011'e çıktı. ABD'de ekonomi tırıkında gözüküyordu.

25 Şubat'ta PKK, Kerkük-Yumurtalık petrol boru hattına düzenlediği bir sabotajla, hattın Şırnak-İdil yakınlarındaki bölümünü havaya uçurdu. Aynı gün İsrail'de fanatik Baruch Goldstein Filistinliler'i tarayarak 30 kişiyi öldürdü. Hindistan, Assam'da bir trene bombalı saldırı yapıldı, 27 asker öldü.

Yine 25 Şubat'ta RP’li Milletvekili Hasan Mezarcı Meclis’te yaptığı basın toplantısında Atatürk için: “Selanikli biri benim Atam olamaz. Ben veled-i zina değilim,.” dedi. Atatürk’ü karalamaya yönelik bazı belgeleri basın mensuplarına verdi... Bazı Atatürk düşmanları rahmetlinin Yahudi dönmesi olduğunu, hatta annesinin fahişe olduğunu öne sürerler. Halbuki, Atatürk'ün ailesi Selanik'in içinden olmadığı gibi, Mezarcı'nın basın mensuplarına dağıttığı Osmanlıca belgelerin sahte olduğu, imla hatalarıyla ve yanlışlarla dolu olduğu açıklandı. RP, Hasan Mezarcı’yı partiden ihraç ettiğini açıkladı. Hasan Mezarcı daha sonra yurt dışına kaçtı. Bir süre sonra Türkiye'ye dönüp Mesih, yani Hz. İsa'nın dirilmiş halinin olduğunu iddia etti. Bu tırlatmış adam hapse tıkıldı.

27 Şubat'ta Lübnan'da Marunîler'in kilisesi bombalandı, 10 kişi öldü... İslamiyet'te masum insanları öldürmek, hele mabetlere saldırmak büyük günahtır. Çok açık Kur'an âyetidir:

- "EĞER ALLAH İNSANLARIN BİR KISMININ ZARARINI
DİĞER BİR KISMI İLE SAVMASAYDI,
MANASTIRLAR, KİLİSELER, HAVRALAR,
VE ALLAH'IN ADININ ÇOKÇA ANILDIĞI MESCİTLER
YIKILIR GİDERDİ!" (HAC SÛRESİ , 40. ÂYET)

Gerçek müslüman mabedlere saldırmaz!.... Aynı gün Kuzey Irak, Zaho'da bir otomobilde bomba patladı, 80 kişi öldü.

2 Mart 1994'de Kürtçülük ve bölücülük yaptıkları için TBMM, 6 DEP Milletvekilinin dokunulmazlığını kaldırdı. Cumhuriyet tarihinde ilk olarak, Hatip Dicle ve Orhan Doğan Meclis çıkışında Polis tarafından gözaltına alındı. Leyla Zana, Ahmet Türk, Mahmut Alınak ve Sırrı Sakık ise gözaltına alınmamak için TBMM’den çıkmayacaklarını açıkladılar. DEP’li Milletvekilleri daha sonra TCK’nın 125. maddesi uyarınca idamla yargılandılar.

4 Mart'ta Sabah Gazetesi yazarı Hıncal Uluç, İstanbul Levent’te bir benzin istasyonunda bir silahlı saldırı sonucu ayağından yaralandı. Saldırganlar yakalanamadı. Otomobilin sahibi Uğur Çakıcı gözaltına alındı. Yeraltı dünyasının tanınmış isimlerinden Alaattin Çakıcı, Gazeteci Hıncal Uluç’u kendisinin vurdurttuğunu söyledi.

Yine 4 Mart'ta 4 müslüman New York'taki Dünya Ticaret Merkezi'ni bombalamaktan suçlu bulundu... Tabii bu 11 Eylül 2001 saldısından önce, ve belki de binanın zeminine konacak bombalara ne kadar dayanıklı olduğunu tespit için yapılan bir eylemdi. Söylendiğine göre, ikiz kuleler yangın sonucu değil, kolonlarına bağlanan bombaların patlatılması sonucu yıkılmışlardı.

6 Mart'ta Moldovya'da yapılan halk oylamasında Romanya ile birleşme reddedildi.

7 Mart'ta ABD donanması kadın askerlerin gemilerde görev yapmasını kabul etti. Böylece bir denizcilik kuralı çiğnenmiş oldu, kadın askerler tacize ve tecavüze uğradılar.

8 Mart'ta DEP eski Genel Başkanı ve Özgür Gündem Gazetesi sahibi Yaşar Kaya’nın yurt dışına kaçtığı anlaşıldı.

10 Mart'ta Avrupa Parlamentosu, Türkiye’ye Kürtlere özerklik hakkı verilmesi için çağrı yapılmasına ilişkin bir karar aldı... Türkiye kendisini aleyhine karar alan bütün uluslararası kurumları protesto etmeli, gerekirse onlardan çekilmelidir.

Aynı gün Pakistan, Karaçi'de bir otomobilde bomba patladı, 17 kişi öldü.

12 Mart'ta Tuzla Tren istasyonunda meydana gelen bombalı saldırı olayıyla ilgili oldukları öne sürülen 37 kişi yakalandı. Aynı gün İngiltere'deki Anglikan kilisesi 33 kadın papazı göreve başlattı. Bir süre sonra homoseksüel papazlar, yani dine aykırı davranan din adamları piyasaya çıkacaktı.

13 Mart'ta İstanbul Boğazı’nda 2 Kıbrıs Rum Bandıralı petrol tankeri çarpıştı. Bu büyük kazada Boğaz alevler içinde kalırken, 26 kişi kurtarıldı, 11 gemicinin cesedi bulundu, 21 denizci kayıp ilan edildi. Aynı gün Adana’da Büyük Postane'nin önüne bırakılan bombanın patlamasıyla 16 kişi yaralandı.

14 Mart'ta Meksikalı milyardar bankacı Alfredo Harp Helu fidye için kaçırıldı... Bu tarz kaçırmalar Meksika'da sonradan çok yaygınlaştı. Arada bizde de oluyor.

15 Mart'ta İstanbul Fatih’te bir birahaneye, aşırı dinciler, büyük ihtimalle İBDA-C militanları tarafından bomba atıldı, 1 kişi öldü, 35 kişi yaralandı... Ne peygamber, ne Hz. Ömer içki içenlere böyle bir ceza vermemişlerdi. Bunların elbette ki dinle imanla ilgisi yoktu.

16 Mart 1994'de Osmanlı Hanedanı’nın 85 yaşındaki lideri, sarayda doğmuş olan Mehmet Orhan Osmanoğlu geçirdiği kalp krizi sonucu Fransa’nın Nice kentinde öldü. Aynı gün DGM Başsavcısı Nusret Demiral, DEP’li 6 Milletvekilinin ‘vatan hainliği’ suçlamasıyla yargılanacağını söyledi... Nereden nereye geldik?.. 2013'de PKK'nın Meclis'teki temsilcisi DTP ile Başbakan Erdoğan ve AKP işbirliği yapıyor, Anayasa'dan TÜRK kimliğini çıkarmaya kalkıyor!

Yine 16 Mart'ta ABD Missisippi Parlamentosu köleliği kaldırdı!.. Demek ki, Amerika'nın bazı bölgeleri hâlâ köleci imiş!

17 Mart'ta Meclis Hesapları İnceleme Komisyonu Başkanı Ahmet Neidim tarafından Türkiye’de 2.000'in üzerinde tefeci olduğu ve yıllık hacimleri 100 trilyon liranın üzerinde bulunduğu açıklandı. Raporda ayrıca son 10 yılda tefeciler tarafından 60 kişinin öldürüldüğü belirtildi.

18 Mart'ta Dolar ve Mark %20 civarında,değer kazandı. Faizleri % 265'e çıkaran Merkez Bankası dövizdeki yükselişi önleyemedi. Kriz kapıda idi.

19 Mart'ta Japonya'da metro istasyonunda teröristler salin gazı sıktı, 5 kişi öldü.

20 Mart'1994'de Şırnak'ın Kuşkonar köyü ile Koçağılı köylerini iki uçak, düşman arazisi gibi bombaladı. Kuşkonar'da 25, Koçağılı'nda 13 kişi öldü, 15 kişi yaralandı Ölenlerin 7'si bebek ya da çocuktu. İddiaya göre, köylerin suçu korucu olmayı reddetmeleri idi. Hükûmet, askerin yanıltması ile saldırıyı inkâr etti. AHİM de 2013 yılında TÜRKİYE'yi 2 milyon 305 bin avro tazminata mahkûm etti...

İşte ordunun şerefini lekeleyen, yargılanıp hapse tıkılması gereken rütbeliler bu katliamı yapanlardır. Ancak şunu belirtelim: Bu olay 2011 yılındaki Uludere ile kayıslanamaz!.. Uludere'de öldürülenler yurtdışından gelmektedir, PKK yolu kullamaktadır ve masum siviller değil, silahlı terörist ve kaçakçılardır.

Aynı gün Amerika'nın perişan ettiği El Salvador'da 12 yıl süren iç savaştan sonra ilk devlet başkanı seçimi yapıldı.

21 Mart'ta Anayasa Mahkemesi, Selim Sadak’ın itirazını kabul ederek dokunulmazlığını iade ederken, diğer 5 milletvekili için alınan kararı onayladı. Aynı gün Koç grubu, Arçelik ve 9 şirketinde ‘ekonomik durgunluk ve düşük talep’ nedeniyle üretimi durdurduklarını açıkladı. Bu karar piyasalarda büyük tedirginliğe yol açtı.

23 Mart'ta Amerika’da yerleşik Uluslararası derecelendirme kuruluşu Standard & Poor’s şirketi, seçimlere 3 gün kala Türkiye’nin kredi notunu düşürdü.

25 Mart'ta Dünya Bankası, sürpriz bir karar alarak Nisan ayında Türkiye’ye vereceği 100 milyon dolarlık krediyi askıya aldığını açıkladı. Böylece iki gavur kuruluşu krizi tetiklemiş oldu.

26 Mart'ta Cumhurbaşkanı Demirel seçimlere 24 saat kala yaptığı açıklamada, "DYP-SHP Koalisyonunun oylarının % 40'ın altına düşmesi durumunda zor durumda kalacaklarını" belirtti. Böylece dışardaki gavurlara içerdeki destek vermiş oldu. Mason Demirel'in hesabı neydi, anlaşılamadı.

27 Mart'ta Seçimler yapıldı. DYP ve RP seçimlerden güçlenerek çıkarken, ANAP ve SHP oy kaybına uğradı. Seçim tahmininde bulunan kamuoyu araştırma şirketlerinin bütün tahminleri boş çıktı. İstanbul (Recep Tayyip Erdoğan) ve Ankara (Melih Gökçek) Büyükşehir Belediye Başkanlıkları dahil olmak üzere 5 Büyükşehir ve 26 İl Belediye Başkanlığı kazanan Refah Partisi, seçimin galibi oldu.

28 Mart'ta Behçet Cantürk’ün yakını olan Diyarbakır Liceli müteahhit Fevzi Arslan ve kardeşi Şahin Arslan, Sakarya’nın Hendek İlçesi yakınlarında ölü olarak bulundu. Aynı gün Güney Afrika Johannesburg'da Zulu kabilesi silahlı gösteri yaptı, 53 kişi öldü.

29 Mart'ta Sırplar ve Hırvatlar Hırvatistan'daki savaşı sona erdiren bir antlaşma imzaladılar.

31 Mart'ta Etopya'da tarihin en eski insan kafatası bütün olarak bulundu. (Australopithecus Afarensis)

2 Nisan'da İstanbul Kapalıçarşı’da bir boya sandığında patlatılan bomba, 2 turistin ölümüne, 9'u yabancı 18 kişinin yaralanmasına neden oldu.

5 Nisan 1994'te tarihî ’5 Nisan’ kararları açıklandı. Türkiye, tarihinin en büyük kemer sıkma politikasını uygulamaya koydu. Nasıl ki 24 Ocak 1980 kararları o dönemdeki Demirel'in hükûmetlerinin uyguladığı fütursuz politikalarının bir sonucu idiyse, 1991 krizi Özal'ın 1985'den beri uyguladığı politikaların sonucu idi. 5 Nisan'daki kriz de yeni göreve gelmiş Çiller'in değil; ona görevi devretmiş olan sözde "hesap adamı" mason Demirel'in 1991'den itibaren uyguladığı tutarsız politikaların neticesi idi.

Bununla iktisat profesörü Tansu Çiller'in doğru-dürüst bir ekonomi uyguladığını kastetmiyoruz. Ancak 5 Nisan vebalinin onun üzerine olmadığını ortaya koymak istedik.

5 Nisan Kararları arasında şunlar vardı:

Hububat, şekerpancarı ve tütün dışındaki tarımsal ürünlere sübvansiyon kaldırılacak,Emeklilik yaşı artırılacak. Mason Demirel'in bol keseden verdiği "5 fazla" artık olmayacak.
Mason Demirel'in 20-25 yıla indirdiği emeklilik yaşı artırılacak.
Memura yılın 2. yarısı için bütçe ödenekleri ölçüsünde zam yapılacak. Aylık vergi iadesi ödemeleri kaldırılacak.
Her hükûmet, bilhassa mason Demirel döneminde parti çiftliği haline dönmüş olan KİT’lerin bir kısmı kapatılacak, bir kısmı ise özelleştirilecek.
Ek Vergiler gelecek. Lüks taşıt sahiplerinden, birden fazla konut sahiplerinden, şirketlerden, gelir ve kurumlar vergisi ödeyen vergi mükelleflerinden, bir defaya mahsus ek vergi alınacak... Böyle durumlarda alınması gereken servet vergisi, varlık vergisi gene gündemde yok. Halbuki Mustafa Kemal, Millî Mücadele sırasında Tekâlüf-ü Milliye (Millî Kefillik, Millî Borç Ödemesi) adı altında herkesin varlığının % 40'ını almış, onunla zafere oluşmıştı.
Zamlar gelecek. Çay, şeker, akaryakıt, sigara ve içkiye zam yapılacak.
Döviz: yükselecek, Türk lirası değer kaybedecek. Dolar %38,8 oranında devalüe edildi. Hükûmet istikrar tedbirlerine güvenip Merkez Bankası faizleri düşürünce, bankalar dolara hücum etti. Aslında öyle % 30-40 değil, yılbaşına göre yüzde 200 artış oldu, dolar 15.000'den 45.000'e çıktı!

6 Nisan'da Filistinli canlı bomba 7 İsrailli'yi öldürdü. Aynı gün Ruanda Devlet Başkanı Juvénal Habyarimana ile Burundi Devlet Başkanı Cyprien Ntaryamira içinde bulunduğu uçağın vurularak düşürülmesi sonucunda Ruanda katliamı başladı. Uçağı hangi emperyalist devletin ajanlarının düşürdüğü anlaşılamadı.

7 Nisan'da Almanya, NATO antlaşmaları çerçevesinde verdiği silahların Güneydoğu’da sivil halka karşı kullanıldığı gerekçesiyle Türkiye’ye ikinci kez silah ambargosu koydu. Bir Kürt gencinin metresi olan Fransa Cumhurbaşkanı'nın fahişe ruhlu eşi Daniella Mitterand da bölücü Kürtçüler'e bir süredir desteğini açıklayıp duruyordu. Yani gavurun Türkiye'ye baskısı, ekonomik kriz ile kalmadı. Tümden teslim olalım istiyorlardı.

7 Nisan'da Vatikan Yahudi Soykırımı'nı ilk defa olarak tanıdı... Ancak bu gecikmede katliama inanmadığı mı, payının olduğu mu anlaşılamadığı gibi, tanımasında da Amerikan ve Yahudi çevrelerinden baskı gelip gelmediği de bilinmiyor.

8 Nisan'da ABD'de Pentagon dahil olmak üzere bütün askeri tesislerde sigara yasağı başladı. Acaba biz de onlardan görerek mi yasak getirdik?

9 Nisan'da sanayinin iki devi Vehbi Koç ve Sakıp Sabancı, Cumhurbaşkanı Demirel’den Anayasa’nın 119. maddesini işleterek "olağanüstü hal ilan ederek ekonomiye el koymasını" istediler. TOBB Başkanı Yalım Erez Çiller'e arka çıkarak tepki gösterdi.

11 Nisan'da 18.000 tasarruf sahibinin 1 trilyon lira düzeyinde mevduatının bulunduğu TYT Bank, Marmarabank ve İmpexbank tasfiye edildi. Dışbank ise İş Bankası’na iade edildi. Devlet bankalarının TYT Bank’ta 3 trilyon lira batırdıkları ortaya çıktı.

13 Nisan'da 10 Nisan’da Taksim Meydanı’nda yapılan ‘Sırp katliamını kınama mitingi’nin lâiklik karşıtı gösteriye dönüşmesi üzerine, RP Lideri Erbakan partisinin Grup toplantısında bu gösteriyi ‘halk ayaklanması’ olarak değerlendirdi. Erbakan, “RP, bir gün mutlaka iktidara gelecek ama bu geçiş dönemi tatlı mı olacak, kanlı mı olacak, buna halk karar verecek,” dedi. Cumhurbaşkanı Demirel, Erbakan’a cevaben: “Zor kullanarak, kan, gözyaşı pahasına netice alınabileceğini aklından geçirme. Demokrasiyi tehdide kalkma", dedi.

Yine 13 Nisan'da Ruanda'da Devlet Başkanı'nın muhafızları bir kilisede 1.200 kişiyi öldürdü.

14 Nisan'da Türkiye'ye diz çöktürmüş olan IMF ağır şartlarla 1.2 milyar dolarlık yeni bir Stand-By anlaşması yaptı. Aynı gün bir Amerikan F-15 uçağı yanlışlıkla iki Amerikan helikopterini vurdu, 26 kişi öldü.

15 Nisan'da ABD’de bulunan Başbakan Çiller, ABD Başkanı Clinton’a “Bize ekonomik destek vermezseniz, Türkiye’ye aşırılar gelir ve bu da dünyayı, Müslüman-Hıristiyan savaşına götürür,” diye uyarıda bulundu. Zavallı! Bilmiyordu ki, bilhassa 1989'dan beri dünyada zaten bir Müslüman-Hıristiyan savaşı vardı, ve zalim Hıristiyanlar Azerbeycan, Irak, Bosna gibi gariban Müslüman ülkeler saldırıp duruyordu!

19 Nisan'da ABD, Oklahoma City bir kamyon dolusu bomba patladı, 168 kişi öldü, 500 kişi yaralandı. İki gün sonra Timothy McVeigh adlı beyaz Amerikalı bombacı yakalandı.

20 Nisan'da Sırplar Bosna, Goradze'de bir hastaneyi bombaladı, 47 kişi öldü.

21 Nisan'da Sırplar Bosna, Goradze'de bir kliniği bombaladı, 28 kişi öldü.

22 Nisan'da Ruanda'da stadyuma toplanan 7.000 tutsi öldürüldü. Batılı ülkeler cereyan eden katliama seyirci kalmaya devam etti.

23 Nisan'da Haiti'de askerler 23 balıkçıyı öldürdü. Bir çoğunu da yaraladı. Sebebi anlaşılamadı.

24 Nisan'da bankalarda bulunan mevduata sınırsız Devlet teminatı getirildi. Çiller'in en büyük ekonomik hatalarından biri bu oldu. Yeğen Demirel gibileri banka kurup, mevduatı hortumlayıp, borcunu Devlet'e yükledi.

Aynı gün Güney Afrika Johannesburg'da bomba patladı, 9 kişi öldü.

25 Nisan'da Jahonnesburg'da bir taksi durağında bomba patladı, 10 kişi öldü. Herhalde beyazlar iktidarı paylaşmaktan pek memnun değildi.

26 Nisan'da Güney Afrika'da ilk defa bütün ırkların katıldığı seçim başladı, üç gün sürdü. Zenciler ve Hintliler ilk defa oy kullanabildiler.

27 Nisan'da repo paralarını ödeyemeyen Türkinvest’in sahibi ve borsa kralı olarak tanınan Nasrullah Ayan’a 48 saat süre tanındı. Sermaye Piyasası Kurulu (SPK), Ayan’ın tanınan süre içerisinde sorunu çözmezse şirketin iflasını ve tasfiyesini isteyecekti. Batan Marmarabank’ın sahibi Atilla Uras hakkında, manipulasyon ile borsada 20 milyar lira haksız kazanç elde ettiği iddiasıyla soruşturma açıldı.

28 Nisan'da SPK, 1.3 trilyon liralık karşılıksız repo parası nedeniyle Nasrullah Ayan’ın sahibi olduğu Türkinvest şirketine el koydu.

2 Mayıs'ta Marmarabank, TYT Bank ve İmpexbank’ta Devletin 1 trilyondan fazla parasını batıran Türkiye Kalkınma Bankası Genel Müdürü Özal Baysal görevden alındı. Herife ne yapıldı, merak ediyorum.

5 Mayıs'ta Kuzey Yemen uçakları Güney Yemen'deki Aden şehrini bombaladı. 9 Mayıs'ta Zaire, Kinşasa'da ebola virüsü salgını dolayısiyle karantina uygulaması başlatıldı.

10 Mayıs'ta Güney Afrika'da seçimi kazanan zenci Nelson Mandela Devlet Başkanı olarak yemin etti.

11 Mayıs'ta RP’nin Bosna için topladığı paraları organize eden Süleyman Mercümek’in, batan Marmarabank ve TYT Bank’ta 1.8 milyon dolar ile 100 bin markı bulunduğu ortaya çıktı. Demek ki paralar Bosna'ya gitmemiş!

Yine aynı gün Güney Afrika'da 6 beyaz ırkçı ölüme mahkûm edildi.

13 Mayıs'ta eski İSKİ Genel Müdürü Ergun Göknel, ‘Klor yolsuzluğu’ davasından 8 yıl 4 ay hapis cezasına çarptırıldı.

18 Mayıs'ta İsrail Gazze'den çekildi, bölgeyi Filistinliler'e bıraktı.

23 Mayıs'ta Mina'da çıkan kargaşada 270 hacı öldü.

25 Mayıs'ta Başbakan Çiller’in ekonomik kararlarına muhalefetini sürdüren Cumhurbaşkanı Demirel, Devlet'e 100 trilyon liralık kaynak sağlaması beklenen ‘lojman satışı yasası'nı veto etti.

29 Mayıs'ta Hükûmet'in çıkardığı 3 aylık %50 net getirili ‘süper bonolar’ piyasada kapış kapış gitti.

1 Haziran'da Türkiye’nin en büyük otomobil üreticisi TOFAŞ, 2.404 işçisini işden çıkardı. Halbuki ekonomik kriz nedeniyle çaresizliğe düşen otomotiv işçileri, işverenlere ’2 ay ücretsiz, 2 ay da yarım ücretle’ çalışmayı önermişlerdi.

5 Haziran'da eski DEP Milletvekili Leyla Zana’ya olan yakınlığıyla tanınan Güneydoğu’lu işadamları Savaş Buldan, Adnan Yıldırım ve Hacı Koray, Bolu Yığılca’ya bağlı Karakuş Köyü yolu kenarında öldürülmüş olarak bulundular. Yapılan kriminal inceleme sonucunda, eylemde kullanılan silahın, Behçet Cantürk ve üç yakınının öldürülmesi olayında kullanılan silahla aynı olduğu anlaşıldı.

6 Haziran'da Kolombiya'da meydana gelen 6 şiddetindeki depremde 1.000 kişi öldü.

7 Haziran'da, bir süre önce yakalanan bölücü Kürtçü, sözde dinci İBDA-C militanlarının sorgularında çaldıklarını itiraf ettikleri Hz. Muhammed’in torunları tarafından yazılan paha biçilmez Kuran-ı Kerim’i satın alan Kıbrıslı iişadamı Asil Nadir'in eski karısı Ayşegül Tecimer , gözaltına alındı. Tecimer, sorgusunda Kuran-ı Kerim’i Londra’da sattığını iddia etti. Ancak Kuran-ı Kerim bir hafta sonra Tecimer’in yalısının bahçesinde bulundu. Ayşegül Tecimer, tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı.

10 Haziran'da Cumhurbaşkanı mason Süleyman Demirel’in yiyici yeğeni Yahya Demirel’e, Şekerbank’ı 20 milyon dolar dolandırmaktan verilen 15 aylık ceza kesinleşti... Peki ya dolandırdığı paralar???

16 Haziran'da Anayasa Mahkemesi DEP’i kapattı. Kararın açıklanmasından birkaç saat önce Brüksel’e kaçan milletvekilleri Remzi Kartal, Mahmut Kılınç, Naif Güneş, Zübeyir Aydar, Nizamettin Toğuç ve Ali Yiğit, bölücü Kürtçü mücadelelerini yurt dışında sürdüreceklerini açıkladılar.

18 Haziran'da Amerika, NewYork'ta homoseksüeller olimpiyatı başladı.

20 Haziran'da İran, Meşhed'de bir camiye bomba atıldı, 70 kişi öldü. Bir kere daha belirtelim, İslam'da masumları öldürmek, mabetlere saldırmak çok büyük günahtır. Çok açık Kur'an âyetidir.

- "EĞER ALLAH İNSANLARIN BİR KISMININ ZARARINI
DİĞER BİR KISMI İLE SAVMASAYDI,
MANASTIRLAR, KİLİSELER, HAVRALAR,
VE ALLAH'IN ADININ ÇOKÇA ANILDIĞI MESCİTLER
YIKILIR GİDERDİ!" (HAC SÛRESİ , 40. ÂYET)

Gerçek müslüman mabedlere saldırmaz!..

Yine 20 Haziran'da ünlü sporcu O.J. Simpson , karısı Nicole Simpson ve onun sevgilisi olduğu iddia edilen garson Ron Goldman'ı öldürmekten yargılanmaya başladı.

23 Haziran'da sözde ırkçılıktan vazgeçmiş Güney Afrika Cumhuriyeti Birleşmiş Milletler'e tekrar alındı.

3 Temmuz'da Amerika, Teksas'ta 3 otomobil kazasında 30 kişi öldü. Diğer kazalarda ölenlerle birlikte zayiat 46'ya ulaştı.

7 Temmuz'da Kuzey Yemen birlikleri Aden'e girdi.

13 Temmuz'da İtalya, Milano'da yaşlılar evinde gaz patlaması oldu, 27 kişi öldü.

18 Temmuz'da Buenos Aires'teki Yahudi merkezinde patlıyan bomba sonucu 86 kişi öldü.

19 Temmuz'da Panama, Colon'da Alas Havayolları'nda patlayan bomba 21 kişiyi öldürdü.

22 Temmuz'da Gambiya'da askerî darbe oldu. Devlet Başkanı Dawda Jawara kaçtı.

24 Temmuz'da Hindistan, Başbari'de 37 müslüman öldürüldü.

28 Temmuz'da TÜRK uçakları Kuzey Irak'ta ki kampları bombaladı, 70 militan öldü, pek çoğu yaralandı.

29 Temmuz'da eski İtalya Başbakanı Craxi, yolsuzluktan 8,5 yıl hapse mahkûm oldu. Aynı gün Hindistan askerleri 27 müslümanı öldürdü.

7 Ağustos 1994'te Ankara DGM Başsavcılığı, yazar Aziz Nesin hakkında ‘Sivas olaylarının tahrikçisi’ olduğu gerekçesiyle suç duyurusunda bulundu. Aynı gün İsrail ile Lübnan arasında ilk telefon bağlantısı kuruldu.

10 Ağustos'ta Türkiye’nin ikinci uydusu Türksat 1B, uzayda yörüngesine oturdu. 1A havada patlatılmıştı. Aynı gün son İngiliz birlikleri de 1841'den beri işgal altında tuttukları Hong Kong'dan ayrıldılar... Bu ayrılma Çin ile İngiltere arasındaki bir anlaşmaya dayanıyordu. Aynı tarz anlaşmalar Kıbrıs, 12 Ada, Mısır, Cezayir ve Arabistan için yapılabilirdi. İşgalci ülkelerin bölgeyi terketmeleri durumunda, o toprakların Türkiye'ye iade edileceği hükmü Lozan'a konulabilirdi.

14 Ağustos'ta Çakal lâkaplı uluslararası terörist Carlos Sudan, Hartum'da yakalandı. Onu kullanan devlet ve istihbarat örgütlerinin artık onunla bir işi kalmamıştı.

20 Ağustos'ta Bangladeş'te meydana gelen feribot kazasında 350 kişi öldü.

21 Ağustos'ta Çin'de tayfun 700 kişinin ölümüne sebep oldu.

22 Ağustos'ta DNA testleri ünlü sporcu O.J.Simpson'un, karısı ve sevgilisinin ölümüyle ilişkili olduğunu ortaya koydu. Zaten herifi meşhur olduğu için kurtarmaya çalışıyorlardı.

24 Ağustos'ta İsrail FKÖ, Batı Şeria'daki Filistinliler'e eğitim, sağlık, vergi, sosyal haklar ve turizm konusunda özerklik verme konusunda anlaştılar.

30 Ağustos'ta DYP Lideri Başbakan Çiller, ABD’deki mallarını satışa çıkardı. 3 gayrimenkul için 4,5 milyon dolar istiyordu.

31 Ağustos'ta Estonya ve Latviya'daki son Rus askerleri de ayrıldı. Aynı gün Kuzey İrlanda'da Sinn Fein IRA adına ateşkes ilan etti.

6 Eylül'de Prof. Dr. Toktamış Ateş’e İstanbul Beşiktaş’ta bir sergide kitaplarını imzalarken, saatli bomba ile suikast düzenlenmek istendi.

8 Eylül'de 6 yıldır Devlet İstatistik Enstitüsü’nün Genel Müdürlüğü'nü yapan Prof. Dr. Orhan Güvenen, Kahire’de bir konferansta iken görevinden alındı. Prof. Güvenen, enflasyon rakamları ile oynaması için şiddetli baskılara maruz kalmış, ancak bu baskılara boyun eğmemiş biri olarak kamuoyunda tanınıyordu... İstatistikî rakamlarla oynalarak ekonomik durumu utozpembe göstermek Özal döneminde başlamış, bir daha da vazgeçilmemiştir. Büyük iktisatçı Prof. Dr. Osman Altuğ, Erdoğan döneminde hiç bir rakamın doğru olmadığını söylerdi. Bilhassa enfilasyon hesaplarında sepete konan mallar hep değişir, hangisinin fiyatı uygun ise, o konur. Et, ekmek, peynir, yağ, doğalgaz, benzin, kira, ulaşım, sağlık yerine pinpon topu, estetik ameliyat, çalı süpürgesi gibi kalemler tercih edilir.

Yine 8 Eylül'de Batı Berlin'deki son İngiliz, Fransız ve Amerikan askerleri de şehri terketti. Demek ki Almanya o tarihe kadar üç ülkenin işgali altında idi. Ama bu terkediş işgalin bittiği anlamına gelmez. Almanya'da hâlâ binlerce Amerikan askeri var.

9 Eylül'de yasadışı Dev-Sol (DHKP-C) örgütünün lideri Dursun Karataş, firarından 5 yıl sonra Fransa’da yakalandı.

15 Eylül'de Cezayir'de dinciler 16 kişiyi kaçırıp kafalarını kestiler. Bunlar kimdi, neydi, anlaşılamadı... Böyle "anlaşılamadı" derken, gazete ve televizyon haberlerinde verilenlerden anlaşılamadığını kastediyoruz. Yoksa elbette öldürenlerin, haklı veya haksız, kendilerine göre bir sebepleri vardı. Rasgele öldürülenler bile sebepsiz değildir, başkalarına korku salmak için öldürülürler.

19 Eylül'de Turgut Özal tarafından 1989'da Amerika’dan Türkiye’ye getirilerek Emlak Bankası Genel Müdürü yapılan Engin Civan, Alaattin Çakıcı’nın adamı olan Davut Yıldız tarafından silahlı saldırıya uğradı. Olayın arkasında, yine Özal’ın yakın adamlarından biri olan batık müteahhit Selim Edes çıktı. Davut Yıldız, olayı Çakıcı’nın talimatıyla yaptığını itiraf etti. Alaatin Çakıcı, bir basın kuruluşuna telefon ile yaptığı açıklamada; “Konuşursam, Türkiye yıkılır,” dedi. Çünkü olayda Semra Özal'ın da parmağı vardı.

Yine 19 Eylül'de Amerika, kargaşa içinde olan fakir ülke Haiti'ye 3.000 asker indirdi.

28 Eylül'de Estonya'da gemi battı, 909 kişi öldü.

29 Eylül'de ANAP Uşak eski Milletvekili ve Adalet Bakanı Mehmet Topaç, bürosunda 2 DHKP-C militanı tarafından vurularak şehit edildi.

4 Ekim'de Azerbaycan Başbakanı Hüseyinov’a bağlı birlikler Gence’de ayaklandı. Cumhurbaşkanı Haydar Aliyev, halkı isyanı bastırmaya çağırdı. İsyan kısa sürede bastırıldı, Hüseyinov Azerbaycan’dan kaçtı. Olayda Türkiye’nin parmağı olduğu iddia edildi.

5 Ekim'de Engin Civan verdiği ifadesinde, Emlakbank eski Genel Müdürü Bülent Şemiler’i suçlayarak, çeşitli yolsuzluk olaylarını ihbar etti... Aynı gün Zonne Tapınağı'nın 52 üyesi öldürüldü.

11 Ekim'de Rus rublesi değer kaybetti, 1 dolar 3926 ruble oldu.

13 Ekim'de batık işadamı Yahudi dönmesi Halil Bezmen’e ait trilyonlar değerindeki antika eserler, Amerika’ya kaçırılmak üzereyken Mâlî Polis tarafından yakalandı.

18 Ekim'de 5 Türk Cumhuriyeti'nin (Azerbeycan, Türkmenistan, Özbekistan, Kazakistan, Kırgızistan) Devlet Başkanlarının katıldığı Türk Zirvesi, İstanbul’da yapıldı.. Aslında bu toplantılara Tacikistan, Moğolistan, Bosna ve Kuzey Kıbrıs ta davet edilmeliydi. Avrupa Birliği sevdası olmasa, Avrasya'da Türkiye çok daha etkili ve başarılı olabilirdi.

19 Ekim'de İsrail, Tel Aviv'de bir otobüse yapılan bombalı saldırıda 22 kişi öldü.

21 Ekim'de Kuzey Kore yiyecek yardımı karşılığı nükleer silah projeleri durdurma anlaşmasını imzaladı. Ama ABD sözünde durmadı. Zaten hiç bir zaman durmaz. Bir süre sonra Kuzey Kore tekrar nükleer faaliyete başladı.

24 Ekim'de Sri Lanka'da muhalefete bombalı saldırı yapıldı, 55 kişi öldü, pek çok kişi yaralandı.

2 Kasım'da Mısır, Dronka'da benzin deposu patlaması sonucu 400 kişi öldü, yüzlercesi yaralandı.

8 Kasım'da bir süre önce Akdeniz’de polis tarafından yakalanmak istenirken mürettebat tarafından batırılan Kısmetim-1 ve Lucky-S gemilerindeki 17.100 kg uyuşturucunun sahibi Nejat Daş, İstanbul’da yapılan duruşmasından sonra kaçtı!! Nasıl kaçtı, kimlere para yedirdi de kaçtı , anlaşılamadı.

10 Kasım törenleri sırasında Anıtkabir’de saygı duruşuna hazırlanırken, protokolün önüne fırlayan Mahmut Kaçar adında biri, elindeki Kuran-ı Kerim’i havaya kaldırarak, “Sizi Kuran’a davet ediyorum,” diye bağırarak tekbir getirdi. Kaçar, güvenlik görevlilerince gözaltına alındı.

11 Kasım'da milyarder Bill Gates, Leanardo Da Vinci'nin "Codex"ini 30.800.000 dolar ödeyerek satın aldı.

14 Kasım'da İngiltere ve Fransa'yı birbirine bağlayan Manş Denizi altındaki tünelde tren seferleri başladı.

20 Kasım'da Angola Hükûmeti ile UNITA isyancıları, Zambiya'da 19 yıllık savaşı bitiren antlaşmayı imzaladılar. Ancak kısa zaman sonra bölgesel çatışmalar tekrar başladı.

29 Kasım'da İstanbul’da yapılan Dünya Halter Şampiyonası’nda sporcumuz Halil Mutlu, 7 dünya rekoru kırarak 3 altın madalya kazandı. Naim Süleymanoğlu’da 5 dünya rekoru kırarak 3 altın madalya kazandı.

5 Aralık'ta Amerika’da en büyük tıp ödülü olarak kabul edilen ‘Philip Levine’ ödülünü, kanser tedavisiyle ilgili çalışmalarından dolayı Kıbrıslı Türk doktor Prof. Ten Feizi kazandı. Prof. Feizi, İngiltere’de Tıp Araştırma Merkezi Başkanlığı’nı yapmakta idi. Maalesef bizim profesörlerimiz, doktorlarımız kıskançlıklarından böyle insanları aralarında barındırmazlar. Çalışmalarına, araştırmalarına fırsat vermezler. Devlet te onları koruyup bir makama getirmez. Korudukları ancak Engin Civan gibi şaibeli kimselerdir.

8 Aralık'ta kapatılan DEP’in eski milletvekilleri Leyla Zana, Ahmet Türk, Selim Sadak, Orhan Doğan ve Hatip Dicle PKK üyesi oldukları, ve yardım-yataklık yaptıkları gerekçesiyle 15'er yıl hapis cezasına çarptırıldılar. Mahmut Alınak ve Sırrı Sakık, yattıkları süre göz önüne alınarak tahliye edildiler... Aslında o dönemdeki uygulama doğruydu. Bölücü, Kürtçü, terörist destekticisi kişiler asla Meclis'e girememeli, Devlet memuru olamamalı, sürekli takip altında bulunmalıdırlar. Bu yapılmadığı için 2002'den sonra terör hortladı, genişledi, açılım bahaneleri ile adeta geçmişin sabıkalı teröristleri ve bebek kaatili baştâcı edildi.

19 Aralık'ta Brüksel’de toplanan Türkiye-AB Ortaklık Konseyi, Türkiye’nin Gümrük Birliği’ne girişini onaylamadı ve 6 Mart 1995 tarihindeki toplantıya bıraktı. Toplantıda Dışişleri Bakanı Murat Karayalçın, DEP milletvekilleri konusunda eleştiri bombardımanına tutuldu ve terörle mücadelede insan haklarına riayet gösterilmesi istendi. Ermeni asıllı olduğu iddia edilen Murat Karayalçın bunlara cevap verebilecek kapasitede olmadığı gibi, etmeye niyeti de yoktu. Hepsini yuttu.

22 Aralık'ta Yeni Demokrasi Hareketi , (YDH), dönme işadamı Cem Boyner’in Genel Başkanlığı altında faaliyetine başladı. Rahmetli Atilla İlhan ona Batıcılığından ve Amerikancılığından dolayı Jim Boynır derdi.

26 Aralık'ta 37 kişinin can verdiği Sivas olayları davası sonuçlandı. 36 kişi beraat ederken, 66 sanık 2 ilâ 15'er yıl arasında çeşitli cezalara çarptırıldılar. Karar daha sonra Yargıtay tarafından bozuldu.

29 Aralık'ta THY’nın Mersin isimli uçağı Van’a inişe geçerken tepeye çakıldı. 76 yolcu ve mürettebattan 54'ü öldü.

1 Ocak 1995'de Avusturya, Finlandiya ve İsveç Avrupa Birliği'ne katıldı.

2 Ocak'ta 15 milyar ışık yılı ötede bulunan bir galaksi keyfedildi.

3 Ocak'ta ABD Merkezi Haber Alma Örgütü’nün (CIA) son raporunda Türkiye ekonomisi ile ilgili kara bir tablo çizilirken, İstanbul bir "uyuşturucu merkezi" olarak tanımlandı. Amerika kendi New York, Los Angeles şehirlerinini hem uyuşturucu, hem fuhuş merkezi olduğunu unutmuştu!

7 Ocak'ta eski Cumhurbaşkanı Kenan Evren, 8. Cumhurbaşkanı Özal’ın "federasyon" fikrini hiç affetmeyeceğini söyledi. Gerçekten de patavatsız Özal günün birinde "Federasyonu da tartışmalıyız" diyerek bugünlere (2013) çanak tutmuştu. Eğer federasyondan kasıt Kuzey Irak'la Türkiye'yi birleştirmek olduğunu söyleseydi, neyse! Ama herkes Türkiye için bir bölünme şeklinde anlamıştı.

9 Ocak'ta Ekvator'la Peru sınır çatışmasına girdiler.

11 Ocak'ta uğradaşıp yırtınıp bir türlü Nobel'e aday olamayan bölücü Kürtçü yazar Yaşar Kemal'in Alman Der Spiegel Dergisi’nde yayınlanan yazısında, ‘Türkiye Cumhuriyeti baskı ve vahşet sistemi yarattı,’ demesi ağır eleştirilere sebep oldu. Ondan daha başarılı (!) olan Yahudi dönmesi Orhan Pamuk, "Türkler 1,5 milyon Ermeni'yi katletti," diyecek ve Nobel'i kapacaktı!

12 Ocak'ta Japonya, Kobe'de meydana gelen depremde 5.092 kişi öldü. Aynı gün Papa 2. Jean Paul Güney Asya'yı ziyaret etti... Bu papa hem Hıristiyan ülkeleri ziyarete, hem de misyonerlik faaliyetlerine hız vermiş bir kişidir. Görev süresi boyunca neredeyse dünyanın tümünü dolaşmıştır.

20 Ocak'ta Engin Civan skandalının bir numaralı ismi olan, ve açıklamalarıyla Türkiye’nin gündemini değiştiren yeraltı dünyasının tanınmış isimlerinden Dündar Kılıç’ın kızı Uğur Kılıç, eski kocası Alaattin Çakıcı’nın adamı olduğunu söyleyen bir kişi tarafından Uludağ’da öldürüldü.

29 Ocak'ta SHP Genel Başkanı Murat Karayalçın ve CHP Başkanı Deniz Baykal sonunda Hikmet Çetin üzerinde uzlaşarak birleşmeyi kabul ettiler.

30 Ocak'ta ABD, sürpriz bir kararla Hazar Denizi, Bakü-Ceyhan petrol boru hattının Türkiye’den geçmesi projesine destek verdi. Amerika'ya ne ki?.. Proje Azerbaycan ile Türkiye arasında... Hadi maddî destek açısından Rusya da dahil olsun. Ama Amerika'ya ne oluyor?

Yine 30 Ocak'ta Cezayir'de bir otomobilde patlayan bomba 42 kişiyi öldürdü, 296 kişiyi yaraladı.

3 Şubat'ta bir süre önce sahte pasaport ile kaçak yollardan Fransa’ya girmekten dolayı yakalanan yasadışı Dev-Sol (DHKP/C) örgütünün lideri Dursun Karataş, zorunlu ikamet ile serbest bırakılmasından sonra kayboldu. Halbuki kırmızı bültenle İnterpol tarafından aranmaktaydı. Fransa gene terörün yanında olduğunu göstermişti.

5 Şubat'ta Alaattin Çakıcı’nın eski karısı Uğur Çakıcı’yı Uludağ’a götüren iki pilot, esrarengiz bir helikopter kazasında öldü.

6 Şubat 1995 Türkiye için bir karagün idi!.. Başbakan Tansu Çiller'in Avrupa Birliği’ne girmenin ilk adımı sandığı Gümrük Birliği'ne girme antlaşması imzalandı. Yunanistan, Kıbrıs’ın tam üyelik görüşmelerinin başlaması kaydıyla vetosunu kaldırdı. Türkiye gümrük gelirlerinden her yıl milyarlarca dolar kayba uğradı. Avrupalılar bize böyle bir kazık atmalarının yanısıra, Başbakan Yardımcısı Ermeni olduğu iddia edilen Murat Karayalçın'dan Kıbrıs konusunda başka tavizler de kopardılar. Anlaşma 15 Aralık'ta AB Parlamentosu tarafından onaylanarak yürürlüğe girdi.

13 Şubat'ta F-4 uçaklarının modernizasyon işini ihaleye çıkarmadan İsrail’e veren Hükûmet, TAİ ve Genelkurmay Başkanlığı’nın uyarısı üzerine kararını gözden geçirmeyi kabul etti... Yani İsrail kancayı o tarihte atmıştı, Çevik Bir ile 28 Şubat sürecinde tamamladı.

15 Şubat'ta Kuzey Irak, Mesut Barzani ve Celal Talabani güçleri arasında fiilen ikiye bölündü. Hâlâ da bu bölünme fiilen devam etmektedir.... Ha, sahi, Irak'ın Kürt Cumhurbaşkanı Talabani hasta olup Avrupa'ya gitmişti, neden sağlığı hakkında bir yıldır bir açıklama yapılmıyor?.. (19.5.2013) Herif öldü de, duyulursa, ortalık karışır diye mi?..

Yine 15 Şubat'ta Çin'in nüfusunun 1,2 milyara ulaştığı açıklandı. Dünya nüfusunun beşte biri!

17 Şubat'ta Başbakan Çiller’in ekonomi danışmanı Hüsnü Özyeğin’in ABD’de bulunduğu yıllarda, borsa ve emlak vurgunculuğu nedeniyle mahkemeye verildiği ortaya çıktı.

19 Şubat'ta CHP çatısı altında sağlanan CHP-SHP birleşmesi sonrasında Genel Başkanlık görevine seçilen Hikmet Çetin, Hükûmet’in devamı için Başbakan Çiller’e 13 şart ileri sürdü. Çiller, Çetin’in şartlarını kabul ettiğini açıkladı. Bu arada Murat Karayalçın milletvekili seçildiği için hem Ankara Belediye Başkanlığı'nı, hem Bakan koltuğunu, hem Başbakan Yardımcılığı'nı, hem de parti başkanlığını kaybetmiş oldu.

22 Şubat'ta bir süre önce gerçekleştirilen bir operasyonla "tarihi eser kaçakçılığı"ndan yakalanan Ayşegül Tecimer’in yalısına düzenlenen operasyonu yöneten Mali Şube Müdür Yardımcısı görevinden alınırken, alıcı kılığına giren Emniyet Amiri istifa etti. Tecimer'in hangi makamlarda torpil patlattığı anlaşılamadı.

Yine 22 Şubat'ta Cezayir'de bir hapishane isyanında 99 mahkûm öldürüldü.

23 Şubat'ta Emlakbank eski Genel Müdürü Engin Civan’ın İsviçre Bankalarındaki 6 ayrı gizli hesabında yaklaşık 5,5 milyon dolarlık bir serveti olduğu ortaya çıktı.

25 Şubat'ta Hindistan, Assam'da bir trene saldırı oldu, 27 asker öldürüldü.

28 Şubat'ta Başbakan Çiller’in mal bildiriminde yer almayan 7 milyar lira değerinde ikinci bir yatı olduğu ortaya çıktı.

7 Mart'ta Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) ile çalışan Tarık Ümit, esrarengiz bir şekilde ortadan kayboldu.

12 Mart'ta (muhtıra yıldönümü) İstanbul Gazi Mahallesi’nde akşam saatlerinde Aleviler'e ait üç kahvehane, sayıları belirlenemeyen kişilerce tarandı. Olayda 1 kişi öldü, 5 kişi yaralandı. İstanbul’da gece çok gergin geçti, Aleviler'in yoğun olarak yaşadıkları semtlerde protesto gösterileri yapıldı. Birileri ortalığı karıştırmak istiyordu.

13 Mart'ta bir gün önce meydana gelen olayın akabinde binlerce kişi Gazi Mahallesi'nde protesto gösterisi yapmak üzere toplandı. Yasadışı sol örgütlerin provokasyonu ile harekete geçen halk arasına gizlenen militanlar polise ateş açtı, Polis te karşılık verince ortalık bir anda savaş alanına döndü. Olaylarda 17 kişi hayatını kaybederken, onlarca kişi yaralandı. Olayların giderek tırmanması üzerine Valilik, Gazi Mahallesi’nde sokağa çıkma yasağı koydu. İstanbul’un çeşitli semtlerinde de gösteriler yapıldı. Polis, Gazi Mahallesi'ne giriş çıkışları yasakladı. Şehir çok gergin saatler yaşadı.

14 Mart'ta Gazi Mahallesi’nde konan sokağa çıkma yasağına rağmen çatışmalar yer yer devam etti. Olayların bir türlü yatıştırılamaması üzerine Gazi Mahallesi’ne askerî birlikler sevk edildi. Göstericiler sokaklara kurdukları barikatları ateşe vererek Güvenlik Kuvvetleri'nin müdahale etmesini engellemeye çalıştılar.

15 Mart'ta Olaylar Ümraniye’ye sıçradı. Ümraniye’de çıkan olaylarda 4 kişi öldü. Ümraniye’de de sokağa çıkma yasağı kondu. Diğer şehirlerde de gösteriler yapılmaya başlandı... Birileri ekonomik kriz ile sarsılmış olan Çiller hükûmetini bu sefer terör ile bunaltmak istiyordu.

16 Mart'ta İstanbul Valisi Hayri Kozakçıoğlu, Gazi Mahallesi’ndeki olayları değerlendirirken ‘Güvenlik Güçleri'nin provokasyonu önlediğini’ söyledi. Sokağa çıkma yasakları kaldırıldı.

17 Mart'ta Fransız Le Monde gazetesi Fransız şirketlerinin silah sattıkları ülkelerde önemli miktarda rüşvet dağıttıklarını açıkladı. Türkiye, bu dönemde Fransa’dan yaklaşık 8 milyar dolarlık silah almıştı... Eğer Atatürk'ün millî siyasetini devam ettirseydik, Kırıkkale silah fabrikası şimdi bizim bütün silah ihtiyacımızı karşılayacak duruma gelir, başka yerlerde kurulacak top, tank fabrikaları ile gavura muhtaç olmaktan kurtulurduk. Böylece rüşvet iddiaları bize bulaşmazdı.

20 Mart'ta Türk Silahlı Kuvvetleri, Kıbrıs Barış Harekatı’ndan (1974) sonraki en kapsamlı harekatı başlatarak 35.000 askerle Kuzey Irak’a girdi. Çiller yılmamıştı. Bu açıdan ona "en erkek başbakan" diyenler bile vardı!

21 Mart'ta Genelkurmay’dan yapılan açıklamada, Kuzey Irak’ta 200 PKK’lı öldürülürken yaklaşık 3.000 PKK’lının çembere alındığı bildirildi.

24 Mart'ta DSP Genel Başkanı Bülent Ecevit, Fetullah Gülen ile bir araya gelerek görüştü. Ne gereği varsa?

27 Mart'ta Çankaya Köşkü’nün iki numaralı bürokratı emekli Hâkim Tümgeneral Muzaffer Başkaynak, Cumhurbaşkanı Demirel’in gereksiz yurtdışı gezilerini eleştirerek istifa etti.

31 Mart'ta Hükûmet, TSK’nın Kuzey Irak’tan çekilmesinden sonra bölgenin güvenliğini Kürt liderler Talabani ve Barzani’ye bırakmaya karar verdiğini açıkladı... Kediye ciğer emanet edilir mi?.. Kürt Kürd'ü kontrol edebilir mi?

2 Nisan'da Alman Die Welt gazetesi görülmemiş bir hata yaparak PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın fotoğrafını Atatürk diye tanıttı. Acaba hata mıydı, yoksa bugünlere (2013) bir hazırlık mıydı?.. Mâlûm, AKP iktidarı ve Erdoğan sayesinde bebek kaatili Abdullah Öcalan Kürtler'in Atakürd'ü oldu... Haa, sahi, Ahmet Altan haininin "Atatürk kürt olsaydı, Atakürt, buraya da Kürdiye demiyecek miydik" şeklinde bir yazısı (17.4.1995) yok muydu?.. Salak, Kürtler'in nüfusunun % 7-10 civarında olduğunu, geri kalanların hepsinin TÜRK olduğunu, bu ülkede son 1000 yılda Beylikler bir yana, 4 büyük TÜRK devleti (Selçuklu, Akkoyunlu, Karakoyunlu, Osmanlı) kurulduğunu unutmuş, TÜRKİYE yerine "kürdiye" demeye kalkıyor!

3 Nisan'da emeklilik yaşını yükselten SSK Yasası’nın derhal çıkmasını isteyen Çiller, yasaya direnen CHP'li Çalışma Bakanı Aydın Güven Gürkan’a “Bu yasa için Hükümeti bile bozarım,” dedi. Aydın Güven Gürkan Rus yanlısı, solcu geçinen beceriksizin biridir. Hiç bir şeyden anlamaz. Sözümona işçiler, memurlar lehine direnirken, Devlet'in çökmekte olduğunun farkında bile değildi.

8 Nisan'da PKK Lideri Öcalan ve yüzlerce teröristin Kuzey Irak’a yapılan harekattan bir gün önce Suriye’ye kaçtıkları anlaşıldı!!! Acaba onlara Devlet içindeki hangi hain haber verdi?

11 Nisan'da GAP Projesinin bir parçası olan Şanlıurfa-Harran su kanallarına, Başbakan Çiller tarafından ilk su verildi.

12 Nisan'da Hollanda’da, ‘Kültür Konferansı’ adı altında toplanan sözde Kürt Parlamentosu’na tepki olarak Hollanda Büyükelçisi Zeki Çelikkol hemen Ankara’ya çağrıldı.

14 Nisan'da Körfez Savaşı’ndan beri kapalı olan Kerkük-Yumurtalık petrol boru hattının açılması ile ilgili karar BM Güvenlik Konseyi’nde oybirliği ile kabul edildi. Birleşmiş Milletler ne karışır, demeyin. Her çorbaya nânedir onlar!..

17 Nisan'da Başbakan Çiller’in ABD gezisi başladı. Heyetin New York’ta gezmesi için saati 57 dolardan 18 limuzin kiralandığı öğrenildi!.. Çiller'den sonrakiler neler kiraladılar, neler!..

23 Nisan'da Kuzey Irak’a düzenlenen askerî harekâta destek için başlatılan ‘Haydi Türkiye, Mehmetçik’le el ele’ kampanyasında toplanan bağışlar 4 trilyon lirayı aştı... Bizim millet aç yatar, Devlet'e ve Ordu'ya her şeyini verir!

24 Nisan'da Dow Jones endeksi 4.303'e yükseldi.

28 Nisan'da Güney Kore metrosunda gaz patlaması oldu, 103 kişi öldü. Sri Lanka'da uçak düştü, 52 kişi öldü.

1 Mayıs'ta Hırvatistan'da Hırvat ordusu bir bağımsızlık savaşı başlattı.

3 Mayıs'ta Sırp güçleri Hırvat ordusunun hareketlenmesi üzerine Zagreb şehrine füze yağdırdı.

6 Mayıs'ta Başbakan Çiller en geç 1998 yılında Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne tam üye olacağını söyledi... Zavallı hayalperest!.. Ne var ki, kendinden sonrakiler de hayal kurmaktan vazgeçmediler! Hâlâ aynı rüyayı görenler var! (2013)

10 Mayıs'ta Güney Afrika'da bir asansör kazasında 104 zenci maden işçisi öldü.

11 Mayıs'ta New York'ta 170 ülke "Nükleer Silahlardan Arındırma" anlaşması imzaladı. Ama tabii bu 5 atom bombalı ülkeyi (ABD, Rusya, Çin, İngiltere, Fransa) ve gizli atom bombası olan İsrail'i hiç mi hiç bağlamadı.

15 Mayıs'ta Karases olarak adlandırılan sözde halife Cemalettin Kaplan, Almanya’da öldü. Aynı gün Çin bir nükleer deneme yaptı.

16 Mayıs'ta Japon polisi tarikat lideri Shoko Asahara'yı salin gazı olayından dolayı tutukladı.

23 Mayıs'ta Yeni Günaydın ve Süper Tan gazetelerinin de sahibi olan madenci Bekir Kutmangil, İstanbul Zincirlikuyu’nda silahlı bir saldırı sonucu öldürüldü. Yeraltı dünyasının tanınmış isimlerinden İbrahim Cici, azmettirici olarak aranmaya başlandı. Bir süre sonra Ciuci yakalandı.

25 Mayıs'ta Bosna'daki Sırp ordusu Tuzla şehrinde 72 Boşnak gencini öldürdü.

28 Mayıs'ta Rusya'nın Bakarovsk şehrinde deprem oldu, 2.000 kişi öldü.

29 Mayıs'ta işadamı Emin Cankurtaran, Alaatin Çakıcı’nın iki adamı tarafından, İstanbul Nişantaşı semtinde bulunan Park Şamdan lokantasının çıkışında ayağından silahla vurularak yaralandı... Böyle haberlerde hep Çakıcı'nın "Namuslu insanların benden korkmasına gerek yok. Benim işim namussuzlarla. Kumar, fuhuş, yolsuzluk, hileden para kazananlarla," demesi aklıma gelir.

7 Haziran 1995'te Yahudi cemaatinin önde gelen isimlerinden Prof. Yuda Yürüm, otomobiline konan bombanın patlaması sonucu yaralandı.

8 Haziran'da Bosna'da bir Amerikan uçağı düşürüldü. Pilot Amerikan denizcileri tarafından kurtarıldı. Ama o denizciler Boşnak erkeklerini öldürülmekten, kadınlarını tecavüze uğramaktan kurtarmadılar.

9 Haziran'da Avrupa Parlamentosu üyesi 3 kadın, kendilerine ‘orospu’ diyerek hakaret eden Devlet Bakanı Ayvaz Gökdemir’i, Başbakan Çiller’e şikayet ederek özür dilemesini istediler. Aslında Gökdemir haklıydı da, her doğru söylenmez.

12 Haziran'da Tunceli kırsalında, PKK tarafından pusuya düşürülen askerlerimizden 22 kişi şehit oldu.

15 Haziran'da İsrailliler Kudüs şehrinin tümüne elkoydular.

23 Haziran'da CHP’li Kültür Bakanı Dönmeler'in Karakaşîler grubundan Ercan Karakaş, Hükûmet'in verdiği sözleri tutmadığını iddia ederek Bakanlık görevinden istifa etti. Hangi sözler olduğu anlaşılamadı.

26 Haziran'da Filistin Kurtuluş Örgütü lideri Yasser Arafat 27 aradan sonra Gazze'ye döndü. Aynı gün Mısır Devlet Başkanı Hüsnü Mubarek'e suikast düzenlendi, Mübarek yara almadan kurtuldu. Katar'da Hamad Bin Halife el-Thani (halifelikle falan alâkası yok) babası Halife bin Hamad el-Thani'yi devirip emir oldu.

30 Haziran'da Genelkurmay, Terörle Mücadele Yasası’nın 8. Maddesi'nin değiştirilmesine karşı olduğunu açıkladı. Ama ABD ve AB bu madde değiştirilmez ise Türkiye'nin karıştırılmasının zor olduğunu bildiklerinden, gelen her hükûmete baskı yapmaya devam ettiler.

3 Temmuz'da Tunceli şehir merkezinde güvenlik güçleriyle çatışmaya giren PKK militanları, 4 polisi şehit ettiler. Aslında Tunceli halkı Kürt değildir, Zaza'dır, yani Horasan'dan gelme Gur Türkleri'ndendir. Ama onları kışkırtmaya çalışan Ermeni ve Kürt örgütler vardır.

5 Temmuz'da RP Genel Başkanı Erbakan, "Avrupa ile entegrasyonun Türkiye’ye hilekârlık ve homoseksüellik getireceğini, erkeğin erkekle evleneceğini" ileri sürdü. Çünkü Avrupa'da öyleydi. Başbakan Çiller ise ikide birde "Avrupa'da ne varsa, bizde de olacak," deyip duruyordu.

7 Temmuz'da Irak sınırında başlatılan operasyonda 90 PKK militanı öldürüldü, 5 asker şehit oldu.

14 Temmuz'da Isparta’nın Senirkent ilçesinde meydana gelen sel faciasında 70 kişi hayatını kaybetti.

15 Temmuz'da Yahudiler Kudüs'ün müslüman tarafına da girdiler. Ürdün onlara bırakmıştı.

19 Temmuz'da Ümraniye Belediye Başkan Vekili Ahmet Özalp, Dudullu’da arazi mafyası tarafından silahla yaralandı.

20 Temmuz'da Asgari ücret 8.400.000 TL olarak tespit edildi... Göze çok görünmesin, bugünün (2013) parası ile 8 lira 40 kuruş!.. Yıllarboyu süren enflasyon elemizdeki parayı nasıl da küçültmüş!

21 Temmuz'da İstanbul Gaziosmanpaşa semtinde görevli Çevik Kuvvet otobüsüne bombalı saldırı düzenlendi. Saldırıda 12 polis memuru yaralandı.

26 Temmuz'da Gümüşhane Baro Başkanı Ali Günday, İzzet Kıraç adlı bir şahıs tarafından öldürüldü. Niye öldürüldü, anlaşılamadı.

30 Temmuz'da Bayrampaşa Cezaevi’nde çıkan olaylar nedeniyle 144 mahkûm başka cezaevlerine sürgün gönderildi.

31 Temmuz'da sözde "Sürgünde Kürt Parlamentosu", 2. toplantısını Avusturya’nın başkenti Viyana’da yaptı. Bu bölücüleri kim seçti, ne zaman seçti, kimleri temsil ediyorlar, bir türlü anlaşılamadı. Bir başka anlaşılamıyan husus ta, sıradan vatandaş Avrupa'ya gitmek için vize kuyruklarında sürünürken, bu kişilerin Avrupa'da kendi evlerinde imiş gibi dolanıp durmaları, ve istedikleri binada toplantı yapabilmeleri idi.

2 Ağustos'ta TOBB’un Prof. Doğu Ergil’e hazırlattırdığı Güneydoğu Raporu yayınlandı. Doğu Ergil o tarihten sonra hızlı kürtçü, bölücü kesildi.

4 Ağustos'ta Hırvatistan'da Hıristiyan Batılılar'ın Sırplar'a karşı Fırtına Operasyonu başladı. Bosna'ya yardım yok!

8 Ağustos'ta Türkiye, Yunanistan’ı PKK’ya verdiği destek için Birleşmiş Milletler'e şikayet etti. Ama bir işe yaramadı.

15 Ağustos'ta Mardin’in Savur ilçesinde, PKK militanları ile çıkan çatışmada, Mardin Jandarma Alay Komutanı Albay Rıdvan Özden şehit oldu.

17 Ağustos'ta PKK militanları, Diyarbakır-Elazığ karayolunda bir otobüsü taradılar. Olayda 2 kişi öldü, 9 kişi yaralandı.

24 Ağustos'ta ABD'de Long Island'da 80 yılın en büyük yangını başladı, 4 gün sürdü, 6.000 hektar alan yandı.

25 Ağustos'ta ANAP Ordu Milletvekili Şadi Pehlivanoğlu, THY uçağında bir hostesi tokatlayarak dövmesi kamuoyunda büyük tepki ile karşılandı... Şadi Pehlivanoğlu esas Ankara, Kızılay'daki gökdelenin üst katındaki bürosunda bir kadınla iş üstündeyken basılmasıyla meşhurdur. Sonradan da Tüstaş'a Yönetim Kurulu Başkanı olmuş, kuruluşa o kadar çok hemşehrisini doldurmuştur ki, adamlara masa ve sandalye bulunamamış, hepsi koridorlarda sigara içip, tesbih çekip dolaşarak Devlet'in milletin parasını içetmiştir. Bu herif çok haltlar karıştırmıştır.

27 Ağustos'ta Beyoğlu İstiklal Caddesi’nde, iki ayrı yerde meydana gelen bombalı saldırıda 2 kişi öldü, 19 kişi yaralandı.

1 Eylül'de suçla başa çıkamayan New York eyaleti idam cezasını geri getirdi. Darısı bizim başımıza! Yoksa, terörle de, kadın cinayetleri ile de, kan davasıyla da, kapkaçla da, en önemlisi vatana ihanetle de başa çıkamıyacağız!

3 Eylül'de İstanbul Fatih’teki bir birahane dinci militanlar tarafından silahla tarandı, 1 kişi öldü, 5 kişi yaralandı. Yine kendini müslüman zanneden İBDA-C militanlarının işi!

7 Eylül'de PKK militanları, Hatay’da bir maden ocağında çalışan işçilerden 9’unu kurşuna dizerek katletti.

9 Eylül'de CHP Olağan Kurultayı'nda hizipçi Baykal, allem edip kallem edip CHP Genel Başkanı oldu. Böylece başbakan yardımcılığını da elde etti. 30 Ekim'de kurulan 52. Hükûmet'te Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı olarak görev aldı.

10 Eylül'de Hakkâri’de çıkan çatışmada 16 PKK militanı öldürüldü.

11 Eylül'da Sümerbank, 103 milyon dolara Hayyam Garipoğlu grubuna satılarak özelleştirildi.

12 Eylül'de Nur cemaatinin önde gelen isimlerinden Yeni Asya Gazetesi’nin sahibi Mehmet Kutlular’ın kızı Vildan Kutlular 17 yaşında, aşırı dozda eroinden dolayı öldü.

Yine 12 Eylül'de ABD’nin Başkenti Washington’da Cessna tipi bir uçak, Beyaz Saray’a intihar saldırısında bulundu. Başkan Bill Clinton'un yatak odasının hemen dibine çakılan uçağın pilotu öldü. ABD’liler olayla ilgili başka açıklamalar yapmadılar. Aynı gün Beyaz Rusya askerleri bir Amerikan balonunu vurup düşürdüler. Balondaki iki Amerikalı öldü.

15 Eylül'de Diyarbakır’ın Kulp İlçesi’nde çıkan çatışmada, 51 PKK militanı öldürüldü.

17 Eylül'de İzmir Gaziemir’de, Tansaş Cafe önündeki çöp bidonuna konan bombanın patlaması sonucu 5 kişi öldü, 25 kişi yaralandı.

19 Eylül'de CHP-DYP koalisyonu bozuldu.

21 Eylül'de Selim Edes ve Engin Civan’a yolsuzluklarından dolayı verilen hapis cezaları Yargıtay tarafından onanarak kesinleşti.

24 Eylül'de İstanbul’da 5 ayrı işyeri ve banka şubesine bombalı ve molotof kokteylli saldırılar düzenlendi.

28 Eylül'de İstanbul Narkotik Şube Müdürlüğü ekipleri, Kolombiya’dan ithal edilen köpek kemikleri içinde 50 kg. kokain ele geçirdi... Yurt dışından niye köpek kemiği ithal edilir ki?.. Biz kendi sokak köpeklerimizi, köpek eti yiyen Çinliler'e ihraç etmek istiyoruz, bir türlü edemiyoruz.

Aynı gün İshak Rabin ile Yasser Arafat Batı Şeria'nin Filistinliler'e devri için anlaşma imzaladılar. Tabii gene İsrail işgali ve askeri altında!..

1 Ekim'de Afyon Dinar’da meydana gelen 6.0 şiddetindeki depremde 90 kişi öldü, 212 kişi yaralandı.

3 Ekim'de O.J.Simpson karısı Nicole Simpson'u ve Ron Goldman'ı öldürme konusunda "suçsuz" bulundu. İster inan, ister inanma!

7 Ekim'de Türk Silahlı Kuvvetleri, Kuzey Irak’ta bulunan PKK’lılara yönelik yeni bir sınır ötesi harekâta başladı.

10 Ekim'de İsrail Batı Şeria'dan çekilmeye başladı. Yüzlerce Filistinli mahkûmu serbest bıraktı.

13 Ekim'de Tansu Çiller Hükûmeti, TBMM’de 230 ret oyuyla güvenoyu alamadı.

16 Ekim'de İstanbul Emniyet Müdürü Necdet Menzir, DYP-CHP Koalisyonunun önünü tıkamamak için istifa ettiğini açıkladı. CHP, Kürtler'e ve Aleviler'e yaranmak için Hükûmet'in sert uygulamalarını eleştiriyordu. Bu huyundan hiç vazgeçmedi, ama hiç te istediği oyu toplayamadı.

26 Ekim'de Hükümet ve Türk-İş'in anlaşmaya varmasıyla 10 aydır devam eden grevler sona erdi.

Yine 26 Ekim'de İsrail ve Ürdün barış antlaşması imzaladılar. Ödlek Ürdünlüler Batı Şeria'yı zaten İsrail'e bırakmışlardı. Aynı gün İsrail Mossad ajanları Malta'da bir otelde İslâmî Cihad lideri Fathi Shikaki'yi öldürdü.

30 Ekim'de 25 günlük 51. Hükûmet yerine 52. Hükûmet kuruldu. Aynı gün Kanada, Puebec'te yapılan referandumda, Fransızca konuşan Quebec İngilizce konuşan Kanada'ya bağlı kalmayı tercih etti.

4 Kasım'da İzmir’de meydana gelen sel felaketinde 57 kişi öldü.

5 Kasım'da CHP-DYP 52. koalisyon Hükümeti, 172 ret oyuna karşılık, 243 kabul oyuyla güvenoyu aldı.

6 Kasım'da Filistinliler'le barış imzaladı diye bir Yahudi tarafından öldürülen İshak Rabin toprağa verildi. Mısır Devlet Başkanı Enver Sedat ta İsrail'le barış yaptı diye öldürülmüştü.

11 Kasım'da İstanbul’da 4 ayrı bankaya bombalı saldırılar düzenlendi.

Aynı gün Prenses Diana, Prens Charles'a ihanet ettiğini, başkasıyla seviştiğini bir televiziyon programında açıkladı. İngiliz Kraliyet ailesi perişan oldu.

19 Kasım'da Pakistan, İslamabad'daki Mısır elçiliğine canlı bomba saldırısında 16 kişi öldü.

21 Kasım'da Dow Jones endeksi 5.000'in üzerine çıktı. Aynı gün İsrail kendisine casusluk yapan Amerikalı Jason Pollard'a vatandaşlık hakkı tanıdı, böylece Amerika'ya hem kazık, hem de posta attı.

28 Kasım'da Tekstil ve döviz piyasalarının tanınmış isimlerinden Yahudi tefeci Nesim Malki, Bursa’da uğradığı silahlı saldırı sonucu hayatını kaybetti.

30 Kasım'da Yahudi Nesim Malki’nin öldürülmesinin ardından ilişkili olduğu isimlerden borsacı Yener Kaya, İstanbul’da otomobilinin içinde yakılarak öldürüldü.

5 Aralık'ta Sri Lanka Hükûmeti Tamil direniş merkesi Jaffna'yı ele geçirdiğini açıkladı.

7 Aralık'ta Deniz Baykal, Gümrük Birliği’ne girişimizden dolayı elde edilen başarının, bütün Türkiye’nin olduğunu söyledi... Başarı zannettiğinin felâket olduğunu bir türlü anlayamadı. Ne demişler?.. Şecaat arzederken merd-i kıptî sirkatin söyler!.. Çingenenin yiğidi (!) kahramanlığını (!) anlatırken hırsızlıklarını dile getirirmiş!.. Deniz Baykal da "Bu haltı yiyenler arasında biz de varız, bizi unutmayın," demek istemiş!

8 Aralık'ta İngiliz The Times Gazetesi, Başbakan Çiller’in Gümrük Birliği için Kıbrıs konusunda taviz verdiğini açıkladı.

10 Aralık'ta Avrupa Parlamentosu’nun 13 Aralık’ta oylanacak Gümrük Birliği anlaşmasından sonra, Türkiye’yi PKK ile masaya oturmaya çağıran bir tasarı görüşeceği kamuoyuna sızdı. Yani taviz sadece Kıbrıs konusunda değil, bölücü Kürtler konusunda da verilmişti!

11 Aralık'ta Kürt tasarısının, Dışişleri yetkililerince Çiller ve Baykal’a önceden bildirildiği ileri sürüldü. PKK lideri Abdullah Öcalan, seçimden sonra kurulacak yeni hükümetin karar verme sürecine kadar ateşkes ilan edeceğini açıkladı. Yani Öcalan Avrupa Birliği'nin tasarısından haberdardı, yolu açmak istiyordu.

12 Aralık'ta Avrupa Parlamentosu’nda görüşülecek olan tasarı, Türkiye’nin tepkisi üzerine iptal edildi... Demek ki, tepki gösterince bir takım şeyler engelenebiliyormuş! Ama her zaman tepki gösterecek babayiğidi nereden bulacaksın?.. O yüzdendir ki, 2013'te kürtçü bölücü BDP milletvekili Entuğrul Kürkçü TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ adına katıldığı AB Parlamenter Toplantısı'nda PKK için "terorist" değil de, "aktivist" örgüt denmesini teklif edince, Deniz Baykal'ın da aralarında bulunduğu heyet yeterince tepki göstermediği, Hükûmet uyuduğu için, bu teklif karar olarak kabul edildi. Yazıklar olsun!

13 Aralık'ta Avrupa Parlamentosu, 149 ret oyuna karşılık 343 oyla Türkiye ile yapılan Gümrük Birliği anlaşmasını onayladı. Aynı gün Ankara'da havaî fişekler atılarak olay kutlandı. 1856'da Osmanlı Devleti'ni batıran, azınlıklara imtiyazlar tanıyan Islâhat Fermanı da böyle kutlanmıştı!

14 Aralık'ta eski Yugoslavya'da savaşı sona erdiren Dayton antlaşması imzalandı. Ancak bu antlaşma Katolik Hırvatisyan ve Slovenya'yı korurken, Ortodoks Sırbistan'ı fazla ezmiyor, en az müslüman Bosna'ya yarıyordu. Bir süre sonra zalim Batılılar Bosna'ya müslümanları ezen bir anayasa yapacaklardı.

19 Aralık'ta İngiltere Kraliçesi Elizabeth Prens Charles ile Prenses Diana'nın boşanmasını istedi.

20 Aralık'ta NATO Bosna'da sözümona barışı koruma faaliyeti başladı.

21 Aralık'ta seçim sonrasında devalüasyon olacağına dair söylentiler ile yükselen faizler aylık vadede % 120’ye fırladı. Kriz devam ediyordu.

24 Aralık 1995'te genel seçimler yapıldı. RP: % 21,1 ile birinci parti olurken, ANAP ikinci, DYP ise üçüncü parti oldu. Milleti "şeriat geliyor" korkusu sardı. Çiller ve Yılmaz, RP ile koalisyon kurmayacaklarını açıkladılar.

26 Aralık'ta TÜSİAD, tarihinde ikinci kez, gazetelere verdiği ilanla sağduyu çağrısı yaparak ANAP-DYP koalisyonunun kurulmasını arzuladığını açıkladı. Ancak TÜSİAD bunu bir alışkanlık haline getirecek, 2 yıl sonra gene ilanlar verecekti.

DEVAM EDECEK

***

> İÇİNDEKİLER< > ÖZAL SONRASI KARMAŞASI / 2 < > ÖZAL SONRASI KARMAŞASI - AÇIKLAMALAR < > TÜRKİYE'NİN EKONOMİK DEĞERLENDİRMESİ 1924-2003 < > UNUTULMAYAN MANŞETLER < > BATI DENEN BİLİNMEZ <