ALEVİ-SÜNNİ SÜRTÜŞMESİNİN İÇYÜZÜ
BİRİNCİ KISIM
İKİNCİ BÖLÜM: ARAP, AİLE VE KABİLE
DEMEKTİR!
Biz diyoruz ki, ALEVİ-SÜNNİ sürtüşmesi gibi
gösterilmek istenen olayların TÜRKLER ile, hatta İSLAMİYET'le
alâkası
yoktur!
Bunlar, kökleri İSLAMİYET öncesine dayanan ARAP kabile ve
aile kavgalarıdır! (bakınız: NOTLAR, 1
) Araplar büyük
aileler (klan) ve kabileler halinde yaşarlardı. Kabile reisine mutlak
itaat edilirdi. Örf ve âdetler kanun hükmünde idi.
Bazen bir
kaç kabile birleşip büyük bir kabile meydana getirirdi. Reisliği de (şeyh)
en güçlü ve nüfuzlu olan elde ederdi. Bu durum sık sık kavgalara yol açar,
yenilen kabile ayrılır, başka güçlü bir kabileye sığınırdı.
Bir de başka bir mevzu var... Arap tarihçilere göre iki grup
Arap vardır. Gerçek Arap sayılan kavimler AD, SEMUD, AMALİKA gibi
kabilelerdir. Ancak bunlar İSLAMİYET'ten çok evvel ortadan kalkmışlardır.
Bir de SONRADAN ARAPLAŞMIŞ sayılan kabileler vardır ki,
PEYGAMBERİMİZ'in sülalesinin bağlı olduğu Hz. İBRAHİM'in ilk oğlu
İSMAİL'in SOYU bu gruptandır.
Hatta Hz. İBRAHİM'in babasının
adının AZER olmasından dolayı İSMAİL OĞULLARI'nı AZERİ (HAZAR) TÜRKLERi'ne
bağlıyanlar da vardır.
(PEYGAMBERLER SOYU ve HZ. MUHAMMED'İN
SÜLALESİ için bakınız:
TABLOLAR - 1
)
Söylediğimiz gibi büyük
aileler ve kabileler halinde yaşıyan Araplar arasında güç mücadelesi,
iktisadi rekabet, kan davaları eksik olmazdı. Zaman zaman sürtüşmeler
kavgaya, hatta savaşa yol açardı. Kısacası, ARABİSTAN'da AİLE ve KABİLE
SÜRTÜŞMESİ çok eskiden beri varolan bir durumdu.
(BELLİ BAŞLI
ARAP KABİLELERİ için bakınız: TABLOLAR - 2
)
Bu büyük kabilelerden DEVLET kurmuş olanlar da vardı. SEBE (Yemen'de,
M.Ö. 500), HİMYERİ (Yemen'de, M.S. 150), NEBATİ (Filistin-Suriye'de,
M.Ö.500),
GASANİ (Güney Arabistan'da, M.S.400), HABEŞ (Güney Arabistan'da, M.S.
500) bunların en önemlileri idi.
(ARAP KABİLELERİNİN BÖLÜNMESİ
için bakınız: TABLOLAR - 3
)
KÂBE ve dolayısiyle MEKKE
Araplar için büyük bir önem taşımaktaydı. Bu sebeptendir ki, Habeşler'in
Yemen'deki krallığını ele geçiren EBREHE adındaki biri SAN'A bölgesini
güçlendirmek için bir kilise yaptı ve o kilisenin KÂBE'nin yerini
almasına çalıştı. Başaramayınca da fillerle KÂBE'ye saldırdı. Ama Yüce ALLAH Müslümanların
sembolü haline gelecek olan KÂBE'yi koruyordu. HABEŞLER, KUR'AN'da anlatıldığı şekilde (FİL Sûresi) perişan oldu. (M.S. 571)
PEYGAMBERiMiZ o yıl doğmuştu.
KÂBE'yi muhafaza görevi, güçlü kabileler arasında el değiştirirdi.
Görev, önce Yemenli CÜRHUN kabilesine, M.S. 100'lerde EZD kabilesine
(HAZAA kolu), sonra da KiNANE OĞULLARI'na geçmişti. M.S. 400'lerde yine
KİNANE OĞULLARI'ndan KUREYŞ Kabilesi reisi KUSAYY, bu hakkı
kayınpederinden satın aldı. Kendisinden sonra da ABDÜ MENAF kabile reisi
oldu.
(PEYGAMBERİMİZ'İN YAKIN ATASI KUSAYY SOYU için
bakınız:
TABLOLAR - 4
)
Rivayete göre, ABDÜ MENAF'ın
oğulları HAŞİM ve ABDUŞEMS ikiz ve yapışık doğmuşlardı. Birinin
parmağı diğerinin yüzüne yapışıktı. Kesip ayırdılar. Ancak bu olay
kötüye işaret sayıldı. İleride bu kardeş soyunun arasında kan döküleceğine
yoruldu.
Nitekim, kardeş çocukları olan HAŞİM OĞULLARI ile
ÜMEYYE OĞULLARI arasında kan döküldüğü gibi, yine kardeş çocukları olan
EBU TÂLİB OĞULLARI ile ABBAS OĞULLARI arasında da sürtüşme yaratılmak
istendi.
İlk tatsızlık ABDÜ MENAF zamanında meydana geldi.
ABDÜ MENAF, KÂBE muhafizlığını HAŞiM'e vasiyet etti. Ancak amcasını
çekemiyen ve onunla rekabete girişen ÜMEYYE, bir müsabaka teklif etti.
Kazanan MEKKE'de KÂBE muhafizlığını elde edecek, kaybeden de 50 deve
verecek ve 10 yıl MEKKE'yi terkedecekti.
ÜMEYYE kaybetti
ve gidip ŞAM'a yerleşti. Yıllar sonra MUAVİYE, ailece güçlü oldukları
ŞAM'a vali tayin edilecek, oradan baş kaldırıp HALİFELİK'te hak iddia
edecek ve başarı kazanıp ŞAM'ı EMEVi DEVLETi'nin başkenti yapacaktı!..
Bu olaydan sonra HAŞİM, aile içindeki sürtüşmeleri azaltmak
için KÂBE HİZMETLERİ'ni KUREYŞ'in diğer boylarına dağıttı. Bu görevler
SİDANE (anahtarci), SİKAYE (saka), REFADE (yemek), UKAAB (bayraktarlık),
NEDVE (meclis düzeni), KİYADE (kumandan), MEŞARA (şura), ESAEK (ceza
verme), KUBBE (çadır sağlama), AİNNE (atlara bakma), SİFARE (elçi), İ'SAR
(kur'a çekme), HÂKİME (hakimlik), MAHÇERE (maliye işleri) ve İMARE
(edeb-erkan sağlama) idi.
Yıllar sonra BEKTAŞİ DERGAHI'nın ve
ALEVİ CEMLERİ'nin 12 POST'unun bunlara benzer görevleri olacaktır!..
KÂBE ile ilgili ikinci kayda değer sürtüşme, PEYGAMBERİMİZ
zamanında cereyan etti. İyice harap olmuş olan KÂBE tamir ediliyordu. Ta
Hz. İBRAHİM'in attığı temele kadar inilmişti. Tekrar taşla örüldü. Sıra
HÂCER-ÜL ESVED denen siyah mukaddes taşı yerleştirmeye gelince olay çıktı.
KUREYŞ Kabilesinin her kolu, mukaddes taşı kendisi yerleştirmek istiyor ve
bunda israr ediyordu. Bu şerefi başkasına bırakmak istemiyorlardı.
Hz.
MUHAMMED'e (ki o tarihte daha İSLAMİYET doğmamış olmasına rağmen,
dürüstlüğünden dolayı EMİN diye bilinirdi) başvurdular... Hz. MUHAMMED
ridasını (cübbe) çıkardı HÂCER-ÜL ESVED'i üstüne koydu. Sonra ridasının
uçlarını KUREYŞ'in bütün ulularına tutturdu. Böylece mukaddes taşı
KÂBE'nin yanına kadar taşıdılar. Sonra yine kendisi taşı alıp yerine
oturttu. Böylece bir aile kavgası önlenmiş oldu.
(M.S.605)
MEKKE EMİRLİĞİ, HAŞİM'den ABDÜLMUTTALİB'e, ondan da
PEYGAMBERİMİZ'in amcası EBU TÂLİB'e geçti. EBU TÂLİB'in MEKKE'deki etkisi,
bu görevinden dolayı idi. Hz. MUHAMMED onun sağlığında fazla
bunalmamıştı. Ancak ÜMEYYE ailesinden EBU SÜFYAN'ın kendisine bu kadar
şiddetle karşı çikmasının altında DİN kadar KABİLE REİSLİĞİ mücadelesi de
vardı.
Kabile sürtüşmeleri ile ilgili nakledeceğimiz üçüncü
olay da Hz. MUHAMMED'in PEYGAMBER olduğunu açıklamasından sonra,
HİCRET'ten hemen önce yaşandı.
Putperest kabile reisleri toplandılar
ve Hz. MUHAMMED'i öldürmeye karar verdiler. Ancak HAŞİM OĞULLARI'nin
lideri ve MEKKE Emiri EBU TÂLİB'ten çekiniyor, bunu bir
savaşa dönüştürmesinden korkuyorlardı. Çareyi her kabileden bir kişinin
Hz. MUHAMMED'e saldıranlar arasında yer almasında buldular. Böylece onu
kimin öldürdüğü tesbit edilemiyecek ve hiç bir kabile doğrudan
suçlanmıyacaktı. Ne var ki, Hz. MUHAMMED olaydan CEBRAİL vasıtasiyle
haberdar oldu ve yatağına o zaman henüz çocuk sayılacak yaşta olan ALİ'yi
yatırarak TANRI'nın yardımı ile evini kuşatmış olan düşmanlarının
arasından geçip MEDİNE'ye HİCRET etti.
Eve giren saldırganlar,
yatakta Hz. MUHAMMED yerine ALİ'yi görünce çok şaşırdılar. Çocuk diye ona dokunmadılar. Hz. MUHAMMED'in peşine düştüler
ama bu sefer Hz. MUHAMMED ile EBUBEKİR'in saklandığı mağaranın ağzına bir
güvercin yuva yaptı ve bir örümcek ağ ördü... MEKKELİ takipçiler bunu
görünce mağaraya girmeyi lüzumsuz buldular, elleri boş, geri döndüler.
Her üç olay da, ARAPLAR arasında cereyan eden olayları anlamak
için KABİLE ve AİLE sürtüşmelerini göz önünde bulundurmanın gereğini
açıkça ortaya koymaktadır.
İşte biz de ALEVİ-SÜNNİ MESELESİ'ne
bu açıdan baktık, ve olayın temelinde, en azından 950 tarihine kadar ARAP
AİLE KAVGALARI'nın yattığını bariz bir şekilde gördük.
Yazımızın devamını okuyunca siz de bize hak vereceksiniz.
*****
|
Önemli Sayfalar: TABLOLAR
, EBUBEKİR'İN HİLÂFETİ , ÖMER'İN HİLÂFETİ , OSMAN'IN HİLÂFETİ , NOTLAR , SAYFALAR
|