|
Önce
PKK Sonra Laik Cumhuriyet
|
|
|
|
|
Hizbullah batıya açılmada muhafazakâr kesimin yoğun olduğu Bolu, Düzce ve
Bursa'yı kullandı. Buradaki yapılanma aslında örgütün İstanbul'a açılmasında
da etken oldu. 10 yıllık sürede 20 bin kişilik bir militan ve sempatizan
ordusunu hazırlamayı başaran Hizbullah, artık ''Hizbulşeytan'' olarak tanımladığı
hedeflere yönelme kararı aldı.
Hizbullah güneydoğuda Batman, Diyarbakır ve Mardin üçgenine sıkıştırdığı
yapılanmayı, Doğu ve Güneydoğu Anadolu'nun tamamına yaymak için 1995 yılından
itibaren yoğun çalışma başlattı. Bu yapılanma ileriki dönemlerde güneydoğuyu
aşarak önce güney ve Akdeniz illerine ardından Marmara'ya doğru kaydırıldı.
Bingöl Hizbullahı da örgütün güçlenmesinde önemli etken oldu. Hizbullah
türban eylemlerinde öne çıktı. Solhan'da militanlar Kaymakamlığa yürüdü.
Muş 'ta örgüt, 'İlimciler' kanadı bünyesinde gelişti. Bu iki kentte de kaçak
Kur'an kurslarında taban bulan örgüt, türban eylemlerinde öne çıktı.
Ancak özellikle Muş'ta fazla ilerleyemedi.
PKK'nin taban bulamadığı Urfa 'daki Hizbullah grubunda ise iki kanada da
rastlandı. Diyarbakır, Batman, Bingöl, Kızıltepe ve Nusaybin yörelerinde güvenlik
güçlerinin yoğun operasyonları sonucu etkinliğini yitiren Hizbullah, Olağanüstü
Hâl (OHAL) Bölgesi dışına çıkmak için Şanlıurfa ve Viranşehir'deki
Kur'an kurslarını kullandı. Buralarda örgütlenme çalışması yaparken
yakalanan 7 militan hakkında Diyarbakır Devlet Güvenlik Mahkemesi'nde (DGM)
12 yıl ağır hapis cezası istemiyle dava açıldı.
Kur'an kurslarında örgüte
adam kazandırmaya çalışan militanların propaganda çalışmalarını da
camilerde yürüttükleri belirlendi. Viranşehir'deki Göl Camii'nin de aralarında
bulunduğu 20 kadar camiyi üs olarak seçen örgüt üyelerinden bazılarının
silâhlanması duyumunun alınması üzerine bölgede 1998'de yoğun bir
operasyon başlatıldı.
Örgütün 7 militanı Reşit
Aslan, Mehmet Acet, Mehmet Ali Akgül, İsmet Doğru, İsmail Altun, Mehmet
Durmaz ve Mahmut Takkeli parasal sıkıntıları aşabilmek ve silâh gücünü
arttırabilmek için Viranşehir ilçesinde zekât ve fitre adı altında
vatandaşlardan zorla para toplarken yakalandılar. Militanlar hakkında
Diyarbakır DGM'de 12 yıl ağır hapis istemiyle dava açıldı.
Hizbullah'ın " Mele''
(Molla) olarak tanımlanan iki üst düzey yöneticisi PKK'lilerce Suruç'ta ağızlarından
kurşunlanarak öldürülmüştü. Suruç'taki bu olayın, 7 PKK'linin öldürülmesinden
sonra yaşanması dikkat çekti. Hizbullah'ın bazı militanları da gazeteci Hüseyin
Deniz 'in öldürülmesi olayı nedeniyle daha önce tutuklanmıştı.
Hizbullah Gaziantep'te 'Vasat'
adı altında Şahmerdan Sarı 'nın liderliğinde yapılandı. 'Vasat', İncil
satan bir kitabevine yönelik saldırıyla gündeme geldi. Olayda bir çocuk öldü.
'Vasat' grubu içersinde bir polis memuru da örgüte el bombası sağladığı
gerekçesiyle tutuklandı. Vasatçılar daha sonra Urfa, Mersin ve Adana'da da
örgütlendi. Ancak militanların büyük bölümü yakalandı. Son operasyon
1999'un son ve 2000 yılının ilk haftasında gerçekleştirildi. Bu
operasyonlarda 23 militan yakalandı.
Hizbullah batıya açılma çalışmalarında Gaziantep'ten sonra Mersin 'i de
kullandı. Örgütlenme 1995'te arttı. Konca Kuriş 'in kaçırılması olayıyla
örgütün yapısı ortaya çıktı. Mersin'de üç yılda 100'den fazla militan
yakalandı, çok sayıda hücre evi ve sığınak bulundu. Güneydoğudan terör
nedeniyle yoğun göç alan Mersin'de özellikle Kürt kökenlilerin yaşadığı
mahallelerde büyük taban buldu.
Hizbullah batıya açılmada
muhafazakâr kesimin yoğun olduğu Bolu, Düzce ve Bursa'yı kullandı.
Buradaki yapılanma aslında örgütün İstanbul'a açılmasında da etken
oldu. Ancak örgüt buralarda fazla barınamadı.
Düzce Hizbullahı, Recep Güler'in
önderliğinde yapılandı. ''İran Müslümanları'' adını kullanan grup İM
Kitabevi ve İM Radyosu' nu kurdu. Aralarında Mısır El Ezher Üniversitesi
mezunlarından bazı kişiler de yer aldı. Militanların camilerden çok sayıda
antika eşya çaldığı saptandı. Güler burada 'Tevhit Okulu' adı altında
militan yetiştirmekle suçlandı. Buradaki grup önemli ölçüde çökertildi.
Bursa Hizbullahı, İlim
Grubu'nun beyin takımından olup batıya kaçan militanlarca kuruldu.
Hizbullah,1997 yılında ''Hicret Grubu'' adı altında küçük esnaf içinde
taban buldu, ancak kısa sürede etkisiz kılındı.
Batman'dan İstanbul'a
kadar 10 yıllık süre içinde ciddi bir örgütlenmeye giden Hizbullahçılar,
tebliğ ve taban çalışmalarını tamamladıktan sonra özellikle güneydoğuda
önce PKK yandaşları ve sempatizanları daha sonra da kendi yandaşları
olan, ancak anlaşamadıkları 'Menzil' kanadına savaş açtılar. İşte
Hizbullah bu savaşta akan ve 10 yıl boyunca durmayan kan nedeniyle hem
korku saçtı, hem kaos yarattı.
|
|
|
|
Kanlı Hesaplaşma Başlıyor
|
|
|
|
|
10 yıllık sürede 20 bin kişilik bir militan ve sempatizan ordusunu hazırlamayı
başaran Hizbullah artık ''Hizbulşeytan'' olarak tanımladığı hedeflere yönelebilirdi.
Aslında ilk hedef karşıt
grup Menzilcilerdi, ama örgütün saldırıları daha çok PKK'lilere yönelik
eylemlerle duyuldu. Bu nedenle önce PKK ile çatışmayı vermek daha doğru
olacak. Hizbullahçılara göre ilk hedef PKK'liler olmalıydı. Ancak
PKK'lilerden önce, ''örgütün legal kanadını temsil ettikleri öne sürülen
hedeflere yönelmek'' gerekiyordu. Örgüte göre bölgedeki ''HEP yöneticileri
PKK'ya sıcak bakıyordu... İHD'liler onlara destek veriyordu. Kendini
yurtsever olarak niteleyenler de gizli birer PKK'lıydı...''
PKK militanları 1991 yılında,
o sırada henüz Mardin'e bağlı İdil ilçesinde ''Nusaybin Hizbullahı'' nın
sorumlularından birinin ailesinin evine baskın yapıp çevrede ''Mele Sebri''
diye bilinen baba ile eşini öldürdüler. Hizbullah, PKK yanlısı Mihail
Bayro 'yu öldürerek misillemede bulundu. O tarihten bu yana Hizbullah-PKK çatışması
tırmanarak ve çeşitli alanlara yayılarak sürdü. Sonuçta her iki taraftan
sayısı binleri bulan insan öldürüldü.
Olayın başka dikkat çeken yönleri
de vardır. Bunun için 1994 yılında yakalanan bazı Hizbullah militanlarıyla
ilgili Diyarbakır DGM Başsavcılığı'nca hazırlanan iddianameye bakmak
gerekiyor. İddianamede Hizbullah'ın çıkışı da yorumlanıyor:
''Hizbullah, PKK örgütünün
bölgede hâkim olduğu dönemlerde yaygın olan şiddet ve terör olaylarına
bir tepki olarak ortaya çıkan fiildir...''
Hizbullah ve özellikle İlimciler
kanadı kendi stratejik plânında ilk önce bölgede egemen olan radikal sol ve
PKK örgütlerini ''baş tehlike ve tehlikeli rakip'' olarak gördü. Hizbullah
bu nedenle devletle çatışmaya girmeden, dikkat çekmeden bu baş tehlike ile
yoğun bir mücadeleye girişti. Örgütün amacı devletin dikkatini çekmeden,
devlet birimlerini rahatsız etmeden ''önce PKK'yi yok etmek sonra da laik
cumhuriyeti hedef almaktı.'' Aynı DGM dosyasındaki diğer bir ifadeyle,
''Hizbullah devletin güvenlik güçlerinin güvenini kazanma yollarını denemişti..''
Örgüt stratejisine yer verilen belgenin bir bölümünde Hizbullah'ın hedefi
bir başka açıdan şöyle yorumlanıyor:
''PKK ve radikal örgütlerin temizlenmesinin ardından bölgedeki tek hâkim güç
haline geleceğiz. İzleyen süreçte halkı da ayaklandırmak suretiyle devlete
başkaldırarak iktidarı elde ettikten sonra İslami bir Kürt devleti kuracağız.''
Hizbullah'ın devlete yönelik eylemlere girişilmemesi konusunu ayrıntılandırmak
gerekirse, bu konuda ''İlimci'' ve ''Menzilci'' kanattan örnekler vermek
gerekiyor. ''Menzilci Kanat" Devleti güçlü gördüğünden, ''resmî
kurumlar ve kamu görevlilerine yönelik her eylemi tehlikeli ve riskli maceracılık''
olarak niteledi. Dolayısıyla ''barışçıl ve yarı gizli (Tebliğ ve Davet
metodu) biçiminde'' örgütlenmeye çalıştı.
İlim Kanadı ise ''zamanı gelince devletle hesaplaşma'' taktiğini uyguladı.
Bu nedenle resmî kurumlar ve kişilere saldırıda bulunmadı.
Suse'ye Operasyon
PKK ile mücadelenin sürdüğü
ve Hizbullah'ın faili meçhul olarak tanımlanan cinayetlere neden gösterildiği
dönemde, Devlet güçleri bu şeriatçı örgüte karşı bir operasyon başlattı.
Güvenlik güçleri, örgütün en etkin olduğu Silvan'ın Suse (Yolaç) Köyü'ne
kapsamlı bir operasyon düzenledi. Çok sayıda militan gözaltına alındı,
örgütün sığınak ve hücre evleri de ortaya çıkarıldı.
1996'da Hizbullah militanları
Diyarbakır'da ilk kez 'Devlete silâh sıktılar.'' Pirinçlik beldesine bağlı
Hatuni köyüne operasyona giden özel tim elemanlarına köyde örgütlenen
Hizbullah militanları ateş açtı. Ancak bu eylem Hizbullahçılar tarafından
saldırı değil, savunma olarak tanımlandı.
Hizbullah bölgedeki demokrat
insanlara yönelik saldırılarını da yoğunlaştırdı. Bu eylemlerden ilki
İslami Hareket 'in kurucularından Şefik Polat 'ın evine davet ettiği İHD'li
Sıddık Tan 'ın iki gün sonra ölü bulunması.
Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat
Daire Başkanı Halil Tuğ' un 1992'de hazırlayarak MGK'ye sunduğu rapordaki
belirlemelere göre, ''Hizbullahi kesim, PKK örgütünü din ve İslâm düşmanı
olarak gördü. Bu örgütün komünist düzeni savunduğu, ateist bir insan yapısı
oluşturmayı amaçladığı, aynı zamanda şovenistlik (Kürt milliyetçiliği)
yaparak ümmeti böldüğü, Müslümanlara baskı yapıp katlettiği gibi gerekçelerle
çatışma başlattı...''
Hizbullah'ın PKK ile çatışmasının
önemli bir başka gerekçesi de ''Bu örgütün Ermenilerle işbirliği yaptığı,
hatta Ermenistan'dan yardım gördüğü'' iddiası.
Hizbullah PKK için sürekli şu
ismi kullandı: '' Partiya Kâfirin Kürdistan " (Kürdistan Kâfirler
Partisi).
Yine istihbarat raporlarına göre PKK, Hizbullah ile şu nedenle çatıştı:
''PKK, Hizbullah örgütünü bölgedeki amacına ulaşmada en büyük
engellerden biri ve yok edilmesi gereken bir düşman olarak gördü.''
Yine PKK'lılar, bölgede faaliyet gösteren Hizbullahçıları ''kontrgerillanın
bir parçası'' olarak nitelediler.
MGK''na sunulan Rapor'da, Hizbullah'ın ümmetçiliği de sorgulanmaktadır.
Hizbullah'ın PKK ile çatışma nedenlerini de kapsayan bu analiz dikkat çekmektedir:
''İslâmda inananlar ümmettir. Yani bir bütündür. Renk, din, kavim farklılığı
önemli değildir. Milliyetçilik hareketleri ümmeti bölerek İslâma zarar
vermektedir. İslâmda bir kavim diğer Müslüman bir kavime kesinlikle üstün
değildir. Dolayısıyla kavmiyetçilik (millliyetçilik) esasına dayanan soyu,
dili ve rengine göre muamele eden ve savaş açan kişiler aynı zamanda Allah'ın
ayetlerine de savaş açmış olurlar. PKK ile en büyük fikir ayrılığımız
buradan kaynaklanmaktadır...''
PKK Hizbullah çatışması bir
DGM Savcısı'nın analizinde ise şöyle yer almaktadır: ''Hizbullah Doğu ve
Güneydoğu Anadolu bölgelerimizde, PKK'nin ağırlıklı eylem bölgesi içinde
yaygın şiddet eylemlerine başvurmakta, sağ ve sol diğer radikal örgütlerden
temizlemek suretiyle tek hâkim güç olarak kalmak istemektedir. Özellikle
PKK'ya ve 'Menzil' kanadına karşı terör eylemlerinin nedeni budur...''
PKK - Hizbullah çatışmalarında
en az 600 kişinin öldüğü tahmin edilmektedir. Devlet güvenlik güçleri
ile mahkemelerdeki dosyalara yansıyan bilgiler bu doğrultuda. Hizbullah'ın
PKK ile kavgası zaman zaman durdu, zaman zaman da yeniden alevlendi. Bazı
iddialara göre kimi kentlerde alt gruplar arasında ateşkes bile ilân edildi.
Kimi iddialara göre ise ''işbirliği bile yaptılar.''
Buna kanıt olarak Şırnak'ta
yapılan bir operasyon sonrası güvenlik birimlerinin açıklamaları gösterilebilir.
Şırnak'ta adam öldürme ve kaçırma olaylarına karıştıkları ve
sansasyonel eylem hazırlığında oldukları belirlenen 59 Hizbullahçı, üç
ay önce yakalandı. Militanların PKK ile işbirliğine girdiği de açıklandı.
Yakalanan örgüt elemanlarının ''İlim'' grubuna mensup olduklarını
belirten yetkililer militanların, ''ülkede kaos yaratmak için, güneydoğu bölgesinde
bulunan illerde üst düzey bürokratlara ve güvenlik güçlerine karşı ses
getirici eylemler yapmayı planladıklarını, bu amaçla polis ve askeri araçlardan
devriye gezenleri takip ettiklerinin'' belirlendiğini söylediler.
Yetkililer, Hizbullah militanlarının ''yine aynı amaçla PKK ile aralarındaki
husûmeti bırakıp savaşa son verme girişiminde bulunduklarının, İstanbul,
İzmir, Konya, Adana gibi büyük kentlerde yerleşme ve üslenme plânları
yaptıklarının'' saptandığını da vurguladılar.
Şırnak'ta daha sonra yapılan operasyonda yakalanan 27 kişinin sorgusu da
zaman zaman birbirleriyle çatışan, bazen de işbirliğine giden PKK ve
Hizbullah ile bunlarla mücadele etmesi gereken korucuların ilişkilerini de gözler
önüne serdi. Diyarbakır DGM Başsavcılığı tarafından tutuklu olarak yargılanan
Hizbullahçı sanıklar Mehmet Zeki Arslan, Emcet Yalçın, Salih Özer, Şükrü
Uçar, Halit Tatar, Mehmet Tatar, Abdülmenaf Yalçın, Ali Serçik, Nurettin
Atan, Abdülaziz Bal, İsmail Bal, Şükrü Arıç, Mehmet Nuri Genç, Ramazan
Zerey, Mahmut Bal, Sabahattin Küçükkaya, Salih Ertaş, Kamuran Osal,
Sedrettin Keskin ile tutuksuz sanıklar Mehmet Sait Saka, Özcan Yıldırım,
Abdülbari Serçik, İsa Özmen, Mehmet Şirin Akman, Nevzat Demir, Abdülkerim
Küçükkaya ve Şerif Akyük için hazırlanan iddianamede, sanıkların Şırnak'ın
İdil ilçesinde örgütün Tebliğ Grubu faaliyetlerini sürdürdükleri ve İl
Şûrası oluşturmak için özel olarak görevlendirildikleri vurgulandı.
''Hizbullahi faaliyetler'' nedeniyle tutuklanan sanıklardan bazılarının ise
daha önce ''PKK adına faaliyet yürütmek, örgüte güvenlik güçlerinin
hareketleri hakkında bilgi sızdırmak ve erzak temin etmek'' iddiasıyla güvenlik
güçleri tarafından gözaltına alındıkları belirlendi. Sayıları hakkında
bilgi verilmeyen bu kişilerin, araştırmaların ardından serbest bırakıldıkları
bildirildi. Bir başka örnek üst düzey görüşmelerdir. İddiaya göre,
Hizbullah lideri Hüseyin Velioğlu' nun Kürdistan Hizbullah Partisi lideri
Ethem Barzani aracılığıyla PKK'lilerle görüştüğü ve örgütün kırsala
yayılmasında destek aldığı öne sürüldü. Nitekim Şırnak'ta yapılan
Hizbullah operasyonlarında örgütün hücre evlerinde PKK'nın Siyasî Kanadı
ERNK'ye ait yardım makbuzları, mühür ile PKK'lıların kullandığı gerilla
elbiselerinin bulunması dikkat çekti.
Şeriatçı terör örgütü Hizbullah, özellikle Güneydoğu'daki
eylemlerinden sonra halkı korkutmak için bulduğu her yere örgütün adını
yazmaktan kaçınmadı.
Hizbullah'ın hücre evlerine yapılan operasyonlar sonucunda elde edilen
bilgilerde Hizbullah'ın kendine özgü bir dil oluşturduğu belirlendi.
Hizbullah sözlüğünden bazı sözcük ve deyimlerin anlamları şöyle:
Alim/Ulema : Din adamı, örgütün dinî lideri,
Amel : Eylem, iş davranış,
Ameliyat : Eylem, öldürme,
suikast,
Biad : Lidere ve örgüte bağlılık yemini,
Cahili Düşünce :
Şeriat ve İslâm dışı her türlü fikir akımı,
Cahili Sistem : Şeriat
esaslarına göre yönetilmeyen ve mutlaka mücadele edilmesi gereken geleneksel
veya çağdaş rejimlerin tümü,
Diyet : Cezalandırılan
kişilerden alınan haraç,
Emir : Örgüt başkanı,
sorumlusu,
Eh-li Cemaat :
Şeriatçı topluluk mensubu,
Fetva : Örgüt yöneticileri
tarafından alınan eylem kararı,
Hizbulşeytan : Şeytan
partisi, şeytan yandaşı, özelde Hizbullah karşıtı herkes,
Hicret : Kâfir sayılan
diyardan göçmek, Müslümanlar için güvenilir sayılan kurtarılmış bölge
kurmak, devlet oluşturma aşaması.
Çatışmalarda öldürülen
Hizbullah militanları şehit sayılarak Diyarbakır'ın Silvan İlçesi'ne bağlı
Yolaç Köyü'nde Hizbullah Mezarlığı olarak bilinen mezarlıkta toprağa
veriliyor. Yolaç Köyü, Hizbullah'ın en etkin olduğu yerlerden biri.
|