|
Fransız matematikçisi Galois, 1811-1832 yılları
arasında yaşadı. Abel'in çağdaşı olan bu matematikçinin
doğum ve ölüm tarihlerine bakarsanız 21 yıllık bir
ömür sürdüğünü görür ve bu işte bir yanlışlık olduğunu
düşünebilirsiniz. Hiçbir yanlışlık yok.
Galois'nın hayatı Brezilya dizilerine konu olmaya
aday şanssızlıklarla sürüp gitmiş ve 21 yılda tükenmiştir.
Yakınları kendisinden söz ederken, annesinin erkek huylu,
cömert, şerefli, açık bir şekilde alaycılığa kaçan ve bazen
de çelişkilerde karar kılan bir kadın gibi anlatılıyordu.
Anne, 1872 yılında seksen dört yaşında öldü. Aklını ve hafızasını
ölünceye kadar korudu. O da, kocası gibi zulme, haksızlığa karşı
bir öfke, kızma ve hınç besliyordu. Babası gibi,
annesinin bu duyguları Galois da da görülür. Bu
duygu ve düşüncelerden Galois da kurtulamamıştır.
Onun kısa yaşamında bu duyguların etkisi çok büyük olmuştur.
Abel yoksulluktan ölmüştü. Galois ise, başkalarının
budalalığından ölmüştür. İlim tarihi, en kaba
budalalığın dehaya karşı zaferine, Galois'nın çok
kısa süren hayatı kadar kusursuz ve eksiksiz bir örnek
vermemiştir. Burada bir noktaya dikkat etmek gerekir.
Galois bir melek değildi. Çok taşkındı ve derisine
sığmıyordu. Bu onun yaramazlığından değil de, zekasının
kafasının içine sığmamasındandı. O parlak yeteneği,
aleyhine birleşmiş koyu bir budalalıkla boğulup gitti.
Galois'nın her davranışı, taşan zekası ve onun dahi
kafasının istediği yönde yönlendirilmediğinden ileri gelmiştir.
Galois'nın ne anne ve ne de baba tarafından matematiğe karşı
en küçük bir yetenek görülmemiştir. Galois'nın
matematik dehası, birden bire delikanlılık çağına
doğru çıkmıştır. Galois, merhametli, acıyan, seven
ve hatta ağır başlı bir çocuk olmakla beraber, babası
şerefine düzenlenen toplantılarda ortamın neşesine
katılmasını bilir ve konukları eğlendirmek amacıyla
şiirler ve karşılıklı konuşma yazıları yazardı.
Fakat, beceriksiz, yeteneksiz ve anlayışsız
öğretmenlerinin rahatsız etme, canını sıkma ve
tedirgin etmeleri, onların sersem ve pek akılsız
davranışları yüzünden Galois'nın bu atılımları da
çok sürmedi. Onu da hemen körelttiler.
Galois, 1823 yılında on iki yaşında Paris'teki
Louis le Grand Lisesine girdi. Lise, kapıları
sürgülü ve pencereleri demirli bir hapishaneden
farksızdı. 1823 Fransa'sı daha Fransız devrimini
unutmamıştı. Yöneticilerin, insanların ve bazı
güçlerin tuzakları ve karşı tuzakları, ayaklanmalar
ve ihtilal söylentileri sık sık görülen olaylardı.
Olaylar tam oturmamış ve huzursuzluklar devam
ediyordu. Toplumun bu huzursuzlukları Galois'nın
lisesine de yansıyordu. Cizvitlerin yönetimi
yeniden ele almasını sağlamak amacıyla lisenin
müdürünün planlar hazırlamış olmasından kuşkulanan
öğrenciler, kilisede bile okumayı, kabul
etmeyerek ayaklandılar. Müdür, öğrenci ailelerine
bile haber vermeden suçlu diye kuşkulandığı
öğrencileri okuldan kovdu. Galois, bunların
içinde değildi. Bulunsa herhalde Galois'nın
geleceği için daha hayırlı olurdu. Çünkü, Galois,
o güne kadar kanunsuz ve keyfi yönetimin, yalnız
kelimesini biliyordu. Artık O, harekete geçmiş,
kendisini olayların içinde bulmuştu. Ölünceye
kadar da bu iz onda kalacaktır.
Galois, annesinin ona verdiği temel eğitim ve
öğretiminin yardımıyla öğrenimini çok iyi bir
biçimde yürütüyordu. Böylece, öğrenimine çok
iyi başladı. Sınıftaki tüm birincilikleri topladı.
Ertesi yıl 1824 tarihinde Galois'nın hayatında
başka bir davranış daha görüldü. Edebiyata ve
klasiklere önce uysallıkla çalıştığı halde,
şimdi onlar canını sıkmaya, buna karşın matematik
dehası uyanmaya başladı. Öğretmenleri sınıfta
kalıp bir yıl daha okumasını istediler. Babası
karşı koydu. Zavallı Galois, bitmek tükenmek
bilmeyen edebiyat, Yunanca ve Latince derslerine
yeniden başladı. Orta derecede ve dikkatsiz bir
öğrenci olarak tanındı. Son söz yine öğretmenlerinin
oldu ve Galois sınıfta kaldı. Ne yazık ki, bu dahi
çocuk, zekasının kabul etmediği eski ve onun için
anlamsız şeyleri tekrarlamak zorunda kaldı.
Yorulduğu ve zevkini kaybettiği için derslerine
karşı hiç bir gayret, çaba ve ilgi göstermiyordu.
O zaman diğer derslere göre matematiğe çok
önem verilmezdi. Matematik dersi bazen yapılır,
bazen de hiç yapılmazdı. Galios, kendisinin
bir matematikçi olduğunu nereden bilebilirdi?
|
|
|
|