|
Galois, düzenli matematik derslerine bu derin
sıkıntı yılında başladı. Bu zaman, Legendre'nin
güzel geometrisinin moda olduğu bir sürece rastlar.
İyi bir öğrenciler bile Legendre'nin bu geometrisini
tümüyle anlayabilmek için en az iki yıl
uğraşmaları gerektiğine inanıyorlardı. Galois,
Legendre'nin geometrisini bir korsan kitabı
okur gibi, baştan sona kadar bir nefeste
okuyarak bitirdi ve bu kitaba hayran kaldı.
Bu kitap, bir işçinin elinden çıkmış bir el
kitabı değil de, bir usta elinden çıkmış bir
şaheserdi. Bir kere okunması, bir çocuğa en
açık biçimde geometriyi öğrenmesini sağlıyordu.
Galois'nın cebire karşı tepkisi bambaşka oldu.
Cebirden nefret etti. Onun bu tepkisi, onun
ruh yapısını bilen için haklı bir gerekçeydi.
Çünkü, Galois'yı gayrete ve çalışmaya getirecek
Legendre düzeyinde usta bir cebirci yoktu.
Cebir, okul kitaplarından başka bir şey değildi.
Bu, Galois'ya cebir bilgisinin verilmeyişinden
kaynaklanıyordu. Büyük bir matematikçiyi
eserleriyle tanımasını öğrendikten sonra,
kendi kendine bir yol aramak görevini üstüne
aldı. Cebir öğrenmek için çağın büyük matematikçisi
Lagrange'a başvurdu. Sonra Abel'i okudu.
Bu sırada on dört on beş yaşındaki bir
çocuğun olgun matematikçilere özgü yazılmış
cebir analizinin şaheserlerini, denklemlerin
sayısal çözümlerine ait çalışmaları, analitik
fonksiyonlar kuramını ve fonksiyonların diferansiyel
hesaplarını birer birer okuyarak yutuyordu. Artık
okul ödevleri onun için küçük şeylerdi. Genç dahiye
gündelik dersler adi bir iş gibi geliyordu.
Gerçek matematik için bu dersler faydasız ve
hiçte gerek yoktu.
Kendisinde matematik yeteneğinin olduğunu fark edince, cebirsel
analizin büyüklerinin yaptıklarını ve kendi düşündüklerini karşılaştırdı
ve ileri atıldı. Annesi bile bunun farkında değildi. Fakat oğlunu biraz
garip buluyordu. Lisede öğretmenleri ve arkadaşları üzerinde korku ve
öfkeyle karışık garip bir duygu bırakıyordu. Öğretmenleri sabırlı ve
iyi insanlardı. Fakat, oldukça dar görüşlü kimselerdi. Yıl başında
"Çok uslu ve tatlı, iyi özellikleri bol" bir öğrenci diye sözü
edildi. Fakat, Galois'da garip bir halin olduğunu da
ekliyorlardı. Bu olay doğrudur. Çünkü, Galois sıradan
bir zekaya sahip bir öğrenci değildi. İçine sığacak
türde biri olması olanaksızdı. Galois için, Hiçte
fena çocuk olmadığı, fakat "orijinal ve acayibin biri,
her zaman muhakemeci, mantıkçı" olduğu sözleri de yine
o eski kayıtlarda vardır. Arkadaşlarına takılmaktan
zevk aldığı da ekleniyordu. Yıl sonundaki kayıtlarda
yine, "Garip hallerle arkadaşlarını darılttığı ve
karakteri içinde kapanmış bir şeyi olduğu"
yazılıyordu. Daha ileri, öğretmenleri onu,
"Son derece hırslı ve orijinal bir davranış
takınmak" la suçluyorlardı. Buna karşın, bazı
öğretmenleri Galois'nın iyi bir öğrenci olduğunu
ve özellikle matematikte çok başarılı olduğunu
kabul etmişlerdi. Yalnız bir kişi, Galois'nın
matematikte olduğu kadar, diğer derslerinde de
dikkate değer bir öğrenci olduğunu söylüyordu.
Bu iyi niyet karşısında kalan Galois, edebiyat
derslerinde de dikkatli olup şansını deneyeceğini
söylediyse de, içindeki matematik aşkı hürriyetine
kavuşmak için tutuşuyordu.
Galois, on altı yaşında, çok önemli buluşlara
hazırlandığı bir sırada matematik öğretmeni Vernier,
sanki tavuğun yeni çıkardığı yavrusunu kapacak olan
kartaldan korur gibi Galois üzerinde titriyordu.
Vernier, Galois'nın yöntemli çalışmasını istiyor,
fakat öğrencisi bu öğütleri dinlemiyordu.
Galois, Ecole Polytechnique'in sınavlarına
girdi. Sivil ve asker mühendislere dünyanın
en iyi matematik ve ilim bilgisi vermek
amacıyla ihtilal yasalarına göre Monge tarafından
kurulmuş olan bu büyük okul, Galois'yı kendisine
fazlasıyla çekiyordu. Bu okulda önce matematik
hırsını tatmin edecek, burada matematik alanında
kendini gösterecekti. Daha sonra, hürriyet
aşkının doyacağını umuyordu. Çünkü, burada büyük
kimseler, enerjik ve cesaretli Polytechnique'liler
bulunuyordu. Bu okuldan çok şey bekliyordu.
Galois, Polytechnique'in sınavına girdi ve kazanamadı.
Bu başarısızlığa sersemce bir haksızlığın
neden olduğunu bilen sadece kendisi değildi.
Hatta, arkadaşları bile bu başarısızlıkla
şaşkına döndüler. Zaten Galois'nın matematik
dehasını bilen ve onu takdir eden arkadaşlarıydı.
Tüm suçu sınav jürisine yüklediler. O sırada bu
okula giren adaylarla ilgili bir dergi çıkaran
Terquem, okuyucularına, Galois'nın
başarısızlığıyla ilgili tartışmanın henüz
kapanmadığını hatırlattı. Bu başarısızlığı
ve başka bir yerde, sınav jürisinin akıl
erdirilemeyen kararlarını yorumlayan Terquem
şunları yazıyordu; "Yüksek zekalı bir aday
daha düşük zekalı sınav jürileri tarafından
döndürülmüştür. Ben bir barbarım. Çünkü
onlar beni anlamıyorlar ". Galois'ya
gelince, başarısızlığı onun için öldürücü
bir darbe olmuştu. Kendi içine kapandı.
Bu sınavın acısını hiç bir zaman unutamadı.
1828 yılında Galois on yedi yaşındaydı. Bu,
onun hayatında büyük bir yıl oldu. İlk kez
onun dehasını anlayan değerli bir matematik
öğretmeniydi. Adından söz edeceğimiz kişi,
Louis Paul Emile Richard (1795-1849), Louis
le Grand öğretmeniydi. Richard, dürüst bir
eğitimciydi. Kendi öz çıkarları için her
şeyi uygun gören bu adam, öğrencisinin
geleceği söz konusu olunca hiçbir özveriyi
esirgemeyen değerli biriydi. Bu sırada bazı
matematikçiler de vardı. Öğretmenlik hevesi
içinde, eserlerini yayınlaması için onu
sıkıştıran dostlarının öğütlerine karşın,
kendini tümüyle unuttuğu da olurdu.
|
|
|
|