Site hosted by Angelfire.com: Build your free website today!

ALİ HAYDAR BAŞVEREN'İN ARAŞTIRMA YAZISI


ALEVİ-SÜNNİ SÜRTÜŞMESİNİN İÇYÜZÜ

DÖRDÜNCÜ KISIM

ONBEŞİNCİ BÖLÜM: TÜRKMEN MESELESİ

Aslında Anadolu Türkmenleri'nin 1200'lerdekli sorunları, 950'lerde Asya'da Salçuk Bey'in etrafına toplanan Türkmenler'in sorunlarından pek fazla farklı değildi.

Aradaki tek fark, hem Anadolu Selçuklu hükümdarlarının uzun süre önce şehir hayatına geçtiklerinden, hem de devamlı başka gailelerle uğraşmak durumunda kaldıklarından Türkmenlerle fazla ilgilenememeleriydi.

Halbuki Tuğrul Bey ve İbrahim Yenal 1040 yıllarında Türkmenlere yol göstermiş, yer vermiş veya onları yeni diyarlara sevketmişlerdi.

İşte Haçlı Seferleri, Bizans, Moğol gaileleri dolayısıyla Anadolu'da bu yapılamamış, başına buyruk göçmen Türkmenler yerleşik halkla sürtüşmüş, sonunda "din uğruna, hak uğruna savaştığını" söyleyen Baba İlyas'ın peşine düşmüşlerdi.

Sonuç acıdır. Bundan önceki ve bundan sonraki bütün ayaklanmalarda olduğu gibi, elebaşlarının boynu vurulmuş, onlarla birlikte binlerce masum Müslüman canını vermiştir.

Babai isyanında iş bu kadarla da kalmamıştır. Bu fırsatı değerlendiren Moğollar Anadolu'ya girmiş, Gıyaseddin'den sonra ülke yönetimine adeta el koymuş, birkaç yerde birkaç kardeşi birden hükümdar yapmış, velhasıl çöküşü hızlandırmışlardır. Ülke parçalanmış, işgal sırasında Kayseri yakılmıştır.

Aynı şey Erzincan'ın da başına gelmiştir.

Keyhüsrev kaçarak Ermeni Rupenyanlar'a (Sis'de) sığındı. Onların yanında işret içinde öldü (1246). Devlet ricali Moğollardan yani İlhanlı Devleti'nden af diledi, haraca bağlandı. Bundan sonrada Anadolu Selçuklu Devleti bir daha toparlanamadı, taht mücadeleleri ile süründü gitti. 1256 yılında İlhanlılar Konya'ya girdiler. O tarihte sultan olan II. Keykavus'u tahttan indirdiler ve IV. Kılıçarslan'ı tahta geçirdiler. Keykavus bu duruma karşı mücadele ettiyse de sonunda Bizans'a sığınmak zorunda kaldı (1261). Kılıçarslan da ileride İlhanlılara karşı ayaklanacağı şüphesiyle, 1265 yılında tuzağa düşürülerek boğuldu.

Kılıçarslan'ın Muiniddin Pervane adlı bir veziri vardı. (Pervane vezir demektir.) İlhanlılar, Pervane'yi kendilerinden bilirlerdi. Onun için 6 yaşındaki III. Keyhüsrev'i Selçuklu tahtına oturtup memleketi idare etmeye başladılar. Pervane çok dirayetli bir insandı. Zulmü önledi, maliyeyi düzeltti. Gıyaseddin Keyhüsrev'in güzel kız kardeşi Salçuk Hatun'u, İlhanlı Argun Han'a vererek ilişkileri iyi tutmaya çalıştı. Bu arada Mısır Memlüklerinden Baybars Han, ülkesini Moğollardan korumak için karşı atağa geçti. Suriye'deki kaleleri zaptederek Selçuklu ülkesine girdi. Baybars İlhanlılar ile yaptığı iki savaşı kazandı, Kayseri'ye kadar geldi. Orada Selçuklu tahtına oturduğuna dair bir tören yaparak Mısır'a döndü.

Pervane, Selçuk ülkesini İlhanlılardan kurtarması için Baybars'tan yardım istemiş, ancak Baybars mektupları İlhanlı sultanı Abaka Han'a göndererek Pervane'nin idamına sebep olmuştur (1277).

ONALTINCI BÖLÜM : ANADOLU SELÇUKLU DEVLETİ'NİN SON GÜNLERİ

Aynı tarihte artık parçalanmış olan Anadolu Selçuklu Devleti'nin yerine beylikler ortaya çıkmaya başladı. Karaman'da Mehmet Bey, Selçuklu Sultanı Gıyaseddin'in Tebriz'de İlhanlı Hakanı'nın yanında olmasını fırsat bilerek Cimri adıyla bilinen birini, Keykavus'un oğullarından diye tanıtıp Selçuklu tahtına oturttu. Ve sözde ona biat etti. Ancak bir süre sonra ahali bunlara karşı ayaklandı, Mehmet Bey pusuya düşürülüp öldürüldü, Cimri'nin ise diri diri derisi yüzüldü.

Mehmet Bey milliyetperver biriydi. Türkçe'yi resmi dil haline tekrar o getirdi. Ancak bu Türkçe, Arap harfleriyle yazılıyordu. Bu da Arap harflerinin yaygınlaşmasına neden olmuştur. Halbuki aynı tarihlerde Cengiz'in ordularında, İlhanlılarda Türkçe, Uygur harfleriyle yazılmaktaydı. Ve Uygur harfleri Türkçe'ye daha uygundu.

III. Gıyaseddin Keyhüsrev, İlhanlılar tarafından idam edildi (1282). Yerine geçen II. Mesut her işi İlhanlılara bırakmıştı. Rüşvet, hırsızlık alıp başını yürümüştü. Hamid Oğulları, Eşref Oğulları, Candar, Menteşe, Germiyan, Aydın, Saruhan, Karesi beylikleri onun zamanında bağımsızlıklarını ilan etti. 1297 yılında azlolundu ve yerine II. Keykubad geçti.

Sultan Keykubad aslında cesur, gayretli bir zattı. Ancak ülkenin durumu perişandı. Halk zulüm altındaydı. Sivas, Kırşehir, Aksaray, Kayseri ve Ankara İlhanlıların elindeydi. Daha önce bağımsızlıklarını ilan eden beyliklere ek olarak İsfendiyar, Dulkadir, Ramazan Oğulları ve Osmanlılar da istiklallerini ilan etmişlerdi. Keykubad'ın İlhanlı hakanı Gazan Han ile arası iyiydi. Onun kızını almıştı. Ancak yine de bağımsızlık peşindeydi. Nihayet Tebriz'e sürgüne gönderildi, Hamedan'da 1307 yılında öldü.

Artık Türkleşmiş olan İlhanlılar (ki Anadolu'da Kara Tatarlar olarak biliniyorlardı), tahta bir başkasını geçirmediler. Beylikler kendi başlarının çaresine bakmaya başladı. İlhanlı Devleti de 1335 yılında yıkıldı.

ONYEDİNCİ BÖLÜM: İSLAM'A HİZMET EDEN BİR BAŞKA TÜRK

SELAHADDİN EYYUBİ

15-20 sayfada Büyük Selçuklu, Harzemşahlar, Anadolu Selçuklu devletlerini anlatmak elbette mümkün değil. Biz burada bazı tarihi olayları verirken, bu devletlerin hangi açıdan önemli olduğunu göstermeye çalıştık.

Büyük Selçuklu Devleti, Müslümanlığı kabul eden Türkmenler'i bir bayrak altında toplayarak dağılmakta olan İslam ülkelerini birleştirme, buna yol açan Şiî, İsmailî, Fatımîler'le mücadele ederek de , dini siyasete âlet eden ve bu yolla siyasi emeller besleyenlere ders verme görevi üstlenmiştir.

Ayrıca, Arapların artık sürdüremediği ilimde, fende, sanatta edebiyatta ilerlemeyi, uygun zemin hazırlayarak sağlamaya çalışmışlardır. Nizamülmülk, Ömer Hayyam, Gazali ve daha niceleri bu sayede yetişmiştir.

Selçuklular, Türklerin Müslümanlığa geçişteki sorunlarını çözdükleri gibi, yeni Müslüman olan Türklere yurt bulmuşlar, onların Peygamberimizin ve Ali'nin yolunda en iyi şekilde eğitilmelerini sağlamışlardır. Bunu yaparken de mezhep ayrılıklarının doğmasını önlemişlerdir. Ayrıca Hıristiyan Batı'nın kendileri için en büyük tehlike olduğunu çok iyi görmüşler ve hedeflerini Anadolu'ya yönelterek, o sınırda İslam'ın nöbetini tutmuşlardır.

Harzemşahlara gelince, Büyük Selçuklu Devleti'nden sonraki boşluğu doldurarak seyyidlerin artık görevini tamamladığı bu dönemde Ahmed Yesevi, Hacı Bektaş, Nizami, Hafez, Mevlana gibi zatların yetişmesine ortam hazırlamışlar, Horasan erleri felsefesinin oluşmasını sağlamışlardır.

Anadolu Selçukluları ise Bizans'ın ve Haçlıların önüne set çekmişler, onların akınlarını kırmışlar, Anadolu'nun "Müslüman Türk" kimliğini kazanmasını sağlamışlardır. Bunu yaparken de Hacı Bektaş, Mevlana, Şems, Yunus Emre, Abdal Musa, Kaygusuz Abdal, Geyikli Baba gibi gönül erlerinin barınacağı bir ortam hazırlamIşlardır. Selçuklu'nun yerini alacak Osmanlı Devleti bu kişilerin manevi desteği ile kurulmuştur.

Bu arada Büyük Selçuklu Devleti'nin boşluğunu dolduran diğer Türk devletleri, Atabeylerin (1127-1250'ler), Eyyubilerin (1174-1250'ler) ve Memlüklerin (1240-1517'ler) hizmetleri unutulmamalıdır.

Ama Haçlı Seferleri denince akla Selahaddin Eyyubi gelir.

Cemşid Bender gibi Kürt ayırımcılar, "Kürt serdarı" dedikleri Selahaddin-i Eyyübi'ye de sahip çıkarlar... Kendisi, Selçuklu TÜRK Hakanına bağlı bir bey idi. Öz-be-öz TÜRK'tü!... Ağabeyinin adı TURANŞAH, kardeşlerinin adı TÜĞTEKİN ve BÖRİ idi!.. Dayısının adı Şahabeddin Mahmud bin TÜKÜŞ idi!.. Annesinin TÜRK olduğu TÜKÜŞ adından anlaşılır!.. Eşlerinden biri Unar Bey'in kızı Amine TÜRK'tü... İki eniştesi de Türk'tü!.. Biri Unaroğlu Sadeddin Mesut, diğeri Muzafferüddin GÖKBÖRÜ idi!... Acem diyarında yaşamalarına, İslam etkisinde olmalarına rağmen, adları TÜRK damgası taşırdı!.. (Doğu Anadolu Gerçeği, S. Ahmet Arvasi, TÜRK Kültürü Araştırma Enstitüsü, 1983... Bu kitabın yazarı da, ayırımcılara göre Kürttür. Bizce ülkemizdeki herkes gibi TÜRK'tür.)

Bırakın Selahaddin Eyyubi'yi, Anadolu'daki Kürtlerin çoğunluğu da TÜRK asıllıdır!.. Kürt Teavün Cemiyeti'nin kurucusu ve Kürtçülüğün baş savunucularından Dr. M. Şükrü Sekban, 1933'de Paris'te yayınladığı "La Question Kurde" adlı kitabında, bu adı verdiği toplulukların TURANi yani TÜRK kökenli olduğunu itiraf etmek zorunda kalmıştır.
(Kürt Meselesi, M. Şükrü Sekban, 1979 sf.17)

Selahaddin Eyyubi, Halep Atabeyi Nureddin Zengi'nin yanında göreve başladı. Onun adına Mısır'a gidip Fatımilere vezir oldu. Fatımi Devleti yıkılınca da kendi devleti Eyyubileri kurdu (1174). Mısır ve Suriye'yi idaresi altına aldı.

Şam'a saldıran ve Mısır'ı hedef alan Haçlı ordusuna karşı çıktı. Haçlılar o ana kadar önlerine çıkan her şeyi yakıp yıkmışlar, ahaliyi esir almışlardı. Selahaddin bu orduya bir süre karşı koyduysa da Remle'de yenildi ve geri çekildi. Allah'tan Haçlılar arasında çıkan bir anlaşmazlık onların ilelemelerine imkan tanımadı (1177).

Selahaddin bunun üzerine önce diğer düşmanlarını yenilgiye uğrattı. Selçuklu Sultanı I. Kılıçarslan ile olan anlaşmazlığını onu yenerek halletti. Musul Atabeyleri ile olan sorunu 1182 yılında ordusuyla Suriye'ye yürüyüp Urfa, Mardin, Nusaybin, Halep, Harran'ı zaptederek ve Musul'la barış yaparak çözdü.

O sıralarda Kudüs'te Latin Krallığı vardı. Kralın askerleri 1187 yılında Selahaddin'in bir kervanına saldırarak yağmaladılar. Bunun üzerine savaş başladı ve 5 yıl sürdü. Selahaddin Hayfa, Kula, Yafa, Sayda, Beyrut gibi bir çok şehri aldı. Daha sonra başka bir savaşta Kudüs Kralı ile Kerek Prensi'ni esir etti. Bu olay onun şöhretini arttırdı. Aynı yıl Kudüs'ü zaptetti. Haçlılar gibi bir katliam yapmaya, önce niyetlendiyse de sonra vazgeçti. Frenklerin fidye ödeyerek çıkıp gitmelerine izin verdi. Böylece Kudüs Latin Krallığı yıkılmış oldu. Filistin'deki pek çok yeri de Frenklerin elinden kurtardı.

1189'da III. Haçlı Seferi hazırlandı. Buna Fransa, İngiltere, ve Almanya hükümdarları da katıldı. Arslan Yürekli Rişar bu grupta idi. Ancak yeni bir Latin istilasından korkan Bizans İmparatoru, Selahaddin'e bilgi vererek yardımcı oldu. Anadolu Selçuklu Sultanı II. Kılıçarslan da Haçlılara baskın saldırılar düzenleyerek zayıflattı. Kalan ordu Akka'da Müslümanları kuşattı. Şehre girdiklerinde halkı kestikleri için Selahaddin de Askalan civarını yakıp yıktı. Kudüs'ü tahkim edip Haçlıları beklemeye başladı. Ancak iki taraf da yorgun olduğu için sulh yapıldı (1191).

Sulh şartlarına göre, Selahaddin'in kardeşi Seyfüddin, Arslan Yürekli Rişar'ın kızkardeşi ile evlenecek, Küdüs ve Akka'yı da çeyiz olarak alacaktı. Buna karşılık Hıristiyanlar da hac için Kudüs'e gelebileceklerdi. Ayrıca Eyyubilerin aldıkları yerler de kendilerine kalacaktı. Ancak Haçlılar sonradan Seyfüddin'in Hıristiyan olmasını istediler. Tabii ki bu kabul edilmedi. Arslan Yürekli Rişar geri döndü, Selahaddin fetihlerine devam etti. Neticede Hıristiyanların elinde Suriye'de dar bir şeritten başka bir şey kalmadı. Bütün Mısır ve Suriye tek bir elde birleşti. Selahaddin, 1193 yılında 57 yaşında Şam'da vefat etti.

Görüldüğü gibi Haçlı Seferleri, Anadolu Selçuklu ve Eyyubi devletleri sayesinde yüzyıllık bu dönemde bertaraf edilmiş oldu. Eğer Kılıçarslanlar, Selahaddin Eyyubiler olmasaydı; bugün, ne Müslüman bir Anadolu'dan, ne de Müslüman bir Arabistan'dan, Suriye'den, Mısır'dan söz edilebilirdi.

Böylesine büyük bir iş başarmış Selahaddin Eyyubi'nin düşmanı sadece Haçlılar değildi. Fatımi Devleti'nin yıkılmasından sonra, başıboş kalan İsmaili ve Haşhaşiler ile uğraştığından onu öldürmek için üç fedai göndermişler, üçü de peşpeşe saldırmışlar, ama İlahi Takdir bu büyük adamı korumuş ve Selahaddin küçük yaralarla bu saldırıyı atlatmıştır.

Eğer bu suikast başarıya ulaşsaydı, Selahaddin olmadan Haçlılara karşı koymak mümkün olur muydu hiç?.. Bu olay da baştan beri belirttiğimiz ayırımcı anlayışın İslam'a nasıl büyük zarar verdiğinin bir delilidir.

Selahaddin'den sonra on küçük Eyyubi devleti kuruldu. Bunlar, Mısır, Şam, Halep, Hama, Humus, Baalbek Kerek, Hasankeyf, El Cezire ve Yemen Eyyubileridir. Eyyubiler 1174-1250 yılları arasında hüküm sürmüşlerdir.

  • ÖNEMLİ SAYFALAR: SÜNNİLİK MEZHEP, ALEVİLİK TARİKATTIR , NOTLAR - 4A , NOTLAR - 4B , HİLAFET VE İMAMET , 12 İMAM DÖNEMİ , İSLAMA FESAT KATANLAR , SAYFALAR