Site hosted by Angelfire.com: Build your free website today!
Kemerhisar'a (Tyana 'ya) Hoşgeldiniz 
Ana Sayfa
Kemerhisar
Tyana'in Yeni Fotolari
Tyana Fotografları
 Arkeolojik Çalışmalar
Tyana  Haberleri
Tyana Katologları
Tyana Tarihi Geçmişi
Kemerhisar İçmeleri
Bor ' un Sayfası
Gezilecek Yerler
Yasam Sayaci
 

Dünyanın ilk vejeteryanı Tyanalı Apollon...

   

  Dünyanın ilk vejeteryanının, bugün Niğde'nin Bor İlçesi'ne bağlı Kemerhisar Beldesi'nde bulunan Tyana Antik Kenti'nde 2000 yıl önce yaşayan Apollon olduğu bildirildi.
     İtalya'nın Venedik Ca Foscari Üniversitesi'den emekli olan Dilbilimci Prof. Dr. Asım Tanış, Apollon'un M.Ö. 5 ve M.S. 95 yılları arasında yaşadığını, öğrenimini Tyana, Tarsus ve Aygay'da (Taşucu) yaptığını ve tapınağını bir akademiye dönüştürdüğünü söyledi.
     Tyana Antik Kenti'nde 28 yıldır süren kazı çalışmalarına başkanlık eden Tanış, bulunan kitabe ve yazıtlardan Apollon'un beslenme konusunda çok titiz davrandığının anlaşıldığını belirterek, şunları anlattı:
     ''Tyanalı Apollon 2000 yıl öncesinden insanların deli dana gibi hastalıklar nedeniyle kendi kendine yok etme noktasına geleceğini, doğal beslenmenin sağlığın ilk şartı olduğunu görmüş ve bunu eserlerinde anlatmış. Apollon, günümüze dek yansıyan eserlerinde yer verdiği görüşlerinde, 'Toprak insanların süt annesidir, besleyicisidir. Buna rağmen insanlar toprağın çığlıklarını duymamış gibi giysi ve besin elde etmek için hayvanlara karşı kılıçlarını bilemektedir. Elimi kana bulasaydım, ne denli bir yanlış yapardım bilemezsiniz. Öyle yapsaydım Tanrı'nın sesi beni arı olmayan bir yaratık gibi bırakır giderdi' demiş. Bu nedenle Apollon beynin çalışmasını yavaşlattığı gerekçesiyle etle beslenmemiş. Et yerine tahıl,sebze ve meyve yemeyi tercih etmiş.''
     Apollon'un dünyanın ilk vejeteryanı olduğu savunan Prof. Dr. Tanış, şöyle devam etti:
     ''Apollon kendisine ağırlayan krallardan kendisine ekmek, kuru meyve ve kendi kendine yetişen yabani sebzeler vermelerini istemiş. Vejeteryanlığı o kadar ileriymiş ki hayvan derisinden yapılan ayakkabıları ve giysileri giymiyor, kendisine söğüt dallarından ayakkabılar örüyor, keten giysiler giyiyormuş. Bunlarla örtünüp, yatıldığında insanın uykusunun da arı gibi saf, görülen düşlerin de kendisi gibi yaşayan birisi için gerçeğe daha yakın olacağını savunmuş.''

İç Anadolu´dan Bir Antik Kent Daha

 Niğde-Kemerhisar bölgesinde bulunan "Tyana Antik Kenti" asırlar sonra gün ışığına çıkıyor. 8-9 uygarlığa ev sahipliği yapan antik kentin kazı çalışmasını yapmak üzere İtalya´nın Padova Üniversitesi´nden 8 öğretim üyesi göreve başladı.

Padova Üniversitesi öğretim Üyesi Prof. Dr. Guido Rosada başkanlığındaki ekipte, Prof. Dr. Guztavo Traversari, Prof. Dr. Asım Tanış, Dr. Ermanno Finzi, Dr. Carlo Bressan, Dr. Aldirno Bondesan, Dr. Maria Teresa Lachin, Dr. Paulo Kir Schner yer alıyor. Prof. Dr. Tanış, antik kentin çok büyük alana yayıldığını ve sayıları yüzbinleri bulan büyük orduları barındırdığını ifade ederek, şunları söyledi: "İlk etapta antik kentin yayılma alanı belirlenecek, bilgisayar yardımı ile haritası çıkarılacak. Jeofiziksel görüntülemesi yapıldıktan sonra, jeomorfolojik haritası çıkarılacak. Gelecek yıldan itibaren bölgede deneme kazılarına başlayacağız. Bu antik kent Efes kadar önemli."

29 Temmuz 2001- Tyana kazıları başladı
Niğde’nin Bor ilçesine bağlı Kemerhisar beldesinde bulunan ve “İç Anadolu’nun Efesi” olarak adlandırılan Tyana antik kentinin gün ışığına çıkarılması için ilk adım atıldı.
Niğde’nin Kömürcü köyü Kaletepe mevkiindeki Tyana antik kentinde 200 bin yıllık at çene kemiği ve 1 milyon yıllık taş işleme yerinin bulunması üzerine bölgede yüzeysel kazı çalışmaları başlatıldı. Kültür Bakanlığı’nca onay verilen Tyana antik kentindeki kazı çalışmalarına İtalya’nın Padova Üniversitesi’nden 8 öğretim üyesi de katıldı.
Ekibin Kemerhisarlı üyesi Prof. Dr. Asım Tanış, yüzey araştırmalarına başlanan antik kentin, aralarında Hitit ve Romalıların da bulunduğu en az 8-9 uygarlığa ev sahipliği yaptığını belirtti.
28 Temmuz 2001- 13 tarihi mekan ve eser koruma altında
Nevşehir Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu’nca 13 tarihi mekan ve eser koruma altına alındı. Kurul sorumluluk altına giren Nevşehir, Niğde, Aksaray ve Kırşehir’deki 2 kilise, 4 höyük, 1 şapel, 3 tümülüs, 2 antik kent ve asırlık bir dut ağacını koruma altına alarak tescil etti. Yetkililer, koruma altına alınan eserlerdeki her türlü restorasyon çalışması için izin alınması gerektiğini belirttiler.
23 Temmuz 2001- İnsanlık tarihine ışık tutan buluntu
Niğde’de 200 bin yıllık at ve 1 milyon yıllık taş işleme yeri bulundu. Volkanik doğal cam olan “obsidiyen” işliği tarihe ayna tutuyor. Alet, silah ve ayna yapılan, tarih öncesi insanının ticaretinde takas aracı olan obsidiyenin Niğde’den Yakındoğu’ya da ihraç edildiği belirlendi.
Anadolu’da şu ana değin bilinen en eski at kalıntısı ve tarih öncesi insanının ilkel taş işleme yeri, Niğde’nin Kömürcü- Kaletepesi’nde bulundu. Arkeologlar, bulunan at çene kemiğinin yaklaşık 200 bin yıl ve taş işleme yerinin ise 1 milyon yıl öncesine ait olduğunu belirlediler. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Prchistorya (tarih öncesi) doçenti Dr. Nur Balkan- Atlı başkanlığında “obsidiyen” işliğinde altı yıldır sürdürülen kazı ve araştırmalarda olağanüstü buluntular ele geçirildi. Volkanların patlama sırasında lavların hızlı soğumasıyla oluşan “opsidiyen” (doğal cam) tarih öncesi insanlarca alet ve silah yapımında yaygın olarak kullanıldığı biliniyor. Obsidiyen, gerek estetik açısından güzelliği, gerek kolay yontulabilmesi nedeniyle tarih öncesi insanının en önemli sanayi ürünü idi. Çatalhöyük kazılarında, kadınların bir yüzünü düzledikleri obsidiyeni günümüzden 9 bin yıl önce ayna olarak kullandıkları biliniyor. Bu aynalardan bazıları Ankara’da Anadolu Uygarlıkları Müzesi’nde sergileniyor. Ayrıca Çatalhöyük kazılarında, ev kalıntılarından çeşitli boyutlarda çıkan obsidiyen külçelerinin, o dönemde alışverişte takas aracı olarak kullanıldığı da belirlenmişti.
Doç. Balkan- Atlı, “Göllü Dağ’ın patlamasıyla oluşmuş Kömürcü obsidiyen yatakları Kapadokya bölgesinin en görkemlilerinden biridir. Buradaki Kaletepe işliği, paleolitik dönemden kalkolitik döneme değin zengin ve çeşitli obsidiyen bulgulan sergiliyor. Burada standartlaşmış ürünler üreten uzman işlikler ortaya çıkarıldı. Bu ürünlerin buradan Yakındoğu’ya da ihraç edildiği saptandı” diyor.
İşliklerdeki buluntulara uygulanan radyokarbon deneyleri sonucunda, bunların günümüzden sekiz bin ile dört bin beş yüz yıllık bir zaman dilimi arasında yapıldığı anlaşıldı. Buna karşılık doçent Atlı, kazılar sırasında 200 bin yıl öncesine ait bir at çene kemiğinin de bulunduğunu açıkladı. Doç. Atlı’ya göre bu at çene kemiği şimdiye değin bilinen, Anadolu’nun en eski atı olması açısından büyük önem taşıyor. (Doçentin soyadıyla rastlantısal bağlantı da ilgi çekici!)
Kapadokya’nın önemli bir yöresi olan Niğde’de bu kadar eski bir at kemiğinin bulunması ise bir başka açıdan ilginçtir. Persçe “Katpatuka” denilen “Kapadokya” sözcüğü “güzel atlar ülkesi” anlamına geliyor. Gerçekten bu yörenin atları çok ünlüydü. Asur ve Pers İmparatorlukları bu yöreden haraç olarak at almaktaydılar.
Bu yıl da aynı yörede kazılarını sürdüren Doç. Balkan- Atlı, bir başka önemli buluntu hakkında Cumhuriyet’e şu açıklamayı yaptı:
“Burada, ‘riyolit’ taşından çok ilkel bir taş işleme yeri bulundu. Bu sanayi, büyük olasılıkta obsidiyen’in oluşumundan (volkanın patlamasından) öncesine aittir. Buradaki obsidiyen'in yaşı yaklaşık 1 milyon yıl olarak belirleniyor. Söz konusu ilkel taş işliği ise bu tarihten öncesine ait olduğu için insanların burada 1 milyon yıl önce bu ilkel taş işleme merkezinde çalıştıkları olasılığını da gündeme getiriyor. Bu bulgu yalnızca Anadolu için değil tüm Yakındoğu ve Avrupa’nın tarih öncesi kültürleri açısından da çok büyük önem taşıyor.”
Bu yıl ki kazılarda bu sonuçların yeniden değerlendirileceği, buluntuların da değişik bilimsel yöntemlerle yeniden inceleneceği bildiriliyor.