|
Galois, hürriyetini uzun zaman yine koruyamadı.
Bir ay geçmeden 14 Temmuz 1831 günü bir tedbir
olarak tutuklandı. Çünkü bu sırada cumhuriyetçiler
bir gösteri yapmaya hazırlanıyordu. Hükümet bu
hareketi büyüterek tebliğ halinde
yayınlıyordu. Galois'nın ihtilal yapmasına
engel olmuşlardı. Polisin onu yargılaması
için bir gerekçe bulması güçtü. Tutuklandığında
tepeden tırnağa kadar silahlıydı ama, polise
hiç bir direnme göstermemişti. İki aylık bir
bekleyişten sonra, bir gerekçe bulundu.
Dağıtılmış topçu kıtasının resmi üniformasını
taşıdığı için yargılandı. Bir arkadaşı üç
ay ve kendisi de altı ay hapis cezası giydi.
29 Nisan 1832 gününe kadar hapishanede
kaldı. Kız kardeşi, ağabeyinin geçirdiği
bunca güneşsiz günden sonra sanki elli yıl
daha çöktüğünü söylerdi.
O zamanlar hapishanelerde hafif bir disiplin vardı.
Tutuklular ya avluda dolaşırlar ya da kantinde içerlerdi.
Asık yüzlü ve daima düşünen Galois, içicilerin alayı
ile karşı karşıya geldi. Bir tahrik sonucu bir
şişe rakıyı bir solukta içti. İyi bir dostu ona
ayılıncaya kadar baktı. Ne yaptığının farkına varınca da utandı.
Galois bu hapishaneden de çıktı.
1832 yılında
kolera salgını baş gösterdi. Galois'yı koleradan
korunması gerekçesiyle 16 Mayıs 1832 günü hastaneye
kapattılar. Sanki, Louis Philippe'in hayatı ile
oynamış olan bu önemli siyasi kolera salgınına
karşı bırakılmayacak kadar kıymetliydi. Hastaneye
kapatılmıştı ama, dışarıdan gelenlerle görüşmek
olanağı oldukça fazlaydı. Böylece, hayatında
tek bir aşk olayı da geçirmiş oldu. Her şeyde
olduğu gibi, bunda da bir felaketle
karşılaştı. Aşağılık oynak bir kadın
aklını çeldi. Sonunda Galois, aşktan,
kadından ve kendinden iğrendi. Ona bağlı
dostu Auguste Chevalier'ye şunları yazıyordu.
"Dokunaklı cümlelerle dolu mektubun bana
biraz rahatlık getirdi. Fakat geçirdiğim
bu kadar şiddetli heyecanların izini nasıl
yok etmeli? ... Her şeyde hayal kırıklığına
uğradım. Hatta aşkta, şan ve şerefte bile
..." Mektup 25 Mayıs 1832 tarihliydi.
Dört gün sonra Galois serbest bırakıldı.
Dinlenmek ve biraz düşünmek için bir
yazlığa gitmeye karar verdi.
Galois'nın 29 Mayıs 1832 günü başından geçen
bir olay hakkında tam kesin bir bilgi sahibi
değiliz. Bu olay hakkında iki mektubunda
yazılanlar gerçek diye kabul edilen şeyleri
akla getirmektedir. Galois, serbest
bırakıldıktan sonra, siyasi düşmanlarıyla
çekişmeye girişti. O zaman vatan severler
düello (silahlı kavga) etmeye hevesliydiler.
Zavallı Galois, bir şeref meselesi veya bir
aşağılık kadın yüzünden düello etmek zorunda kaldı.
30 Mayıs 1832 günü şafak sökerken, Galois hasmıyla
şeref meydanında karşılaştı. Düello tabancayla
yirmi beş adım uzaklıktan yapılacaktı. Galois
karnından vurularak düştü. Kör şans yine burada
da onu buldu. Yörede doktor yoktu. Onu düştüğü
yerde bıraktılar. Sabah saat dokuz sıralarında
oradan geçen bir köylü tarafından Cochin hastanesine
götürüldü. Galois öleceğini anladı. Karnındaki
karın zarı iltihaplandı. Bu peritonit meydana
çıkmazdan önce henüz aklı başındayken papazın
son hizmetlerini kabul etmedi. Acaba babasının
cenaze törenini mi hatırlamıştı? Aileden tek
haberdar edilen küçük kız kardeşi göz yaşları
içinde koşarak yetişti. Galois, tüm kuvvetini
toplayarak onu teselli etti.
Galois, 31 Mayıs 1832 günü yirmi bir
yaşında, sabahın erken saatinde öldü.
Güneydeki mezarlığın fakirlerin gömüldüğü
çukura gömüldü. Bugün, Evariste Galois'dan
hiç bir işaret ve hiç bir kırık taş bile
kalmamıştır. Onun kalan ve ölmez tek anıtı,
hepsi altmış sayfa tutan kendi el yazması
olan Galois kuramıdır.
Galois 28 Mayıs 1832 tarihli, "Tüm
cumhuriyetçilere" başlıklı mektubunda
şunları yazıyor:
"Ülkem uğruna ölmek olanağını bulamadığım
için bana gücenmemelerini dostlarımdan rica
ediyorum. Alçak bir aşiftenin ve bunun aldattığı
iki kişinin kurbanı olarak gidiyorum. Hayatım
sefil bir dedikodu içinde tükenecek... Gerçeği
soğuk kanlılıkla dinleyecek durumda bulunmayanlara
bu uğursuz gerçeği söylediğime pişmanım. Fakat,
ne de olsa doğruyu söyledim. Mezara, yalanlarla
lekelenmemiş bir vicdan, vatansever kanın temiz
vicdanını götürüyorum. Allahaısmarladık!
Halkın iyiliği için ne kadar yaşamayı
isterdim... Beni öldürenleri affediyorum.
Çünkü, iyi niyetli insanlardı."
Galois, adı belirtilmeyen dostlara yazdığı başka
bir mektupta şöyle diyor:
"İki vatansever beni düelloya davet etti.
Bunu reddetmek benim için olanaksızdı. Ne
sana, ne ona haber vermediğim için özür dilerim.
Çünkü, rakiplerim hiç bir vatansevere haber
vermemem için benden şerefim üzerine söz
istemişlerdi. Göreviniz çok basittir.
İstemeyerek çarpıştığımı, yani her uzlaşma
çaresine başvurduktan sonra çarpışmaya zorunlu
olduğumu ispat ediniz. Yalan söylemek, hatta bu
kadar önemsiz bir şey için yalan söylemek hiç
elimden gelir mi, söylersiniz.
Kaderim, vatanın adımı öğrenmesi için bana
yaşamayı nasip etmediğinden hatıramı koruyunuz.
Dostunuz olarak ölüyorum."
E. Galois
|
|
|
|