|
1666 yılında olasılıklar kuramına başladı. Bu sıralarda
öğrenciydi. Okuduğu her alanda olduğu gibi, bu sahada
da eser veriyordu. Matematik, Leibniz'in parlak
zekasının fışkırdığı bir sahadır. Bundan başka,
hukuk, din, siyaset, tarih, edebiyat, mantık,
metafizik ve kuramsal felsefe konularında sayısız
eser bırakmıştır. Bundan dolayı kendisine evrensel
deha denmektedir. Onun evrensel bir deha oluşu,
diferansiyel ve integral hesaptaki sürekliliği,
olasılıklar kuramında ise süreksizliği analize
sokmasındadır. Zaten Newton'la ayrıldığı nokta
da olasılıklar kuramıdır. Verimsiz gibi görünen
soyut olasılıklar kuramının öncüsü Leibniz'dir.
Doğru düşünme dediğimiz mantık anatomisinin ve
fikirlerin kanunlarının bir olasılık analizi
olduğunu görebilmiştir.
Newton'da, yüzyılının matematik düşünme yöntemi
belirli bir şekil ve varlık halini almıştır.
Cavalieri (1598-1647), Fermat (1601-1665), Wallis
(1616-1703), Barrow (1630 -1677) ve başkalarının
çalışmalarından sonra, diferansiyel ve integral
hesabın oluşturulmasından kaçınılmazdı. Matematik
bu olgunluğa gelmişti. Archimedes'ten bu yana da
2000 yıllık bir gecikme de olmuştu. İşte Leibniz,
Newton gibi sonsuz küçükler hesabını billurlaştırdı.
Leibniz, zamanının düşünme şeklini ifade eden bir
araçtan çok daha büyük bir varlıktı. Matematikte
Newton bu dereceye varamadı. Leibniz, matematik ve
mantık alanında çağının iki yüzyıl ilerisindeydi.
Diferansiyelin geometrik bir yorumunu verdi. Bu,
matematiğe en büyük hizmetti. Süreklilik ve
süreksizlik ya da analitik veya olasılıklar gibi
matematik düşüncenin iki karşıt alanında fikir
yürütmüş bir kimseye ne Leibniz'den önce ve ne de
Leibniz'den sonra matematik tarihinde
rastgelinememiştir. Leibniz'in olasılıklar
kuramındaki çalışmaları onun yaşamı sürecinde
değerlendirilememiştir. Hatta bir yerde taktir
de edilememiştir. Ancak, on dokuzuncu yüzyılda
Boole'un çalışmalarından sonra değer kazanarak
yerini almıştır.Yirminci yüzyılda Whitehead ve
Russell'ın çalışmaları, Leibniz'in evrensel bir
gösterim hakkındaki hayalinin kısmen
gerçekleştirilmesi olmuştur. İşte, ancak o devirde
Leibniz'in tam istediği üstünlükte, ilmi ve
matematik düşünme biçimi için, matematiğin
olasılılıklar tarafının yüksek önemi gözüktü.
Bugün, Leibniz'in olasılıklar yöntemi, gösterim
mantığı ve gelişmelerinde meydana çıkarıldığı
biçimde analiz için, analizin kendisi kadar
önemlidir. O zaman, Leibniz ve Newton analizi
bugünkü karışıklığın yoluna koymuşlardı. Çünkü,
gösterim yöntemi, matematik analizi Zeno'dan beri
temellerinden sarsan çelişkilerden ayırabilmek için
biricik genel hal çaresini verir.
Leibniz, olasılıklar kuramı için Fermat ve
Pascal'ın çalışmalarını da okumuştu. Onların bu
yöndeki çalışmalarını daha da ileri götürmeyi
düşünüyordu. Fakat, diferansiyel ve integral hesap
daha çekiciydi. Bu hesabın gelişmesi ve uygulamaları
on sekizinci yüzyıldaki matematikçileri de inanılmaz
bir biçimde kendisine çekmiştir. Sonra, 1910 yılına
kadar bugünkü fikirleri kabul etmeyen bazı kimseler
hariç, onun olasılıklar analizi kimse tarafından
bilinmedi. Leibniz'in gösterime bağlı düşünme fikri
ancak Whitehead ve Russell'ın Principia
Mathematica'larıyla gerçekleşti. 1910 yılından
sonra, Leibniz'in bu programı, modern matematiğin
en fazla ilgiyi çeken noktalardan biri oldu. Bugün
bile bu konuda oldukça ciddi çalışmalar
yapılmaktadır. Her doğru düşünmeyi bir gösterimle
ifade etme fikrini Leibniz tek başına da yapmamıştır.
Zaten bu proje daha yapılmamıştır. Leibniz tüm
bunları düşünmüş ve bu alanda cesaret verici bir
girişimde bulunmuştur. Fakat, değersiz şan ve
gereksiz ünden çok, parasal olanaklar elde etmek
için, küçük prenslerine karşı olan bağlılığı
fikrinin evrenselliğine ve son yıllarını dolduran
tartışmalar, Newton'un Principia'sına benzer bir
şaheser yaratmasına engel oldu. Leibniz'in
başardıklarını kısaca gözden geçirirken içinde
birinci derecede bir matematikçi yeteneğinden çok
daha fazla bir varlık sarf edilen bu para
düşkünlüğünün derin izlerini göreceğiz. Newton
hakkı olmayarak halkın kendisine şöhret
verilmesini isteyen bir tutumu vardı. Gauss ise,
fikirce kendisinden aşağıda olan insanların
dikkatini çekmek için büyük eserinden uzaklaşması
tutumunu sürdürmüştü. Tüm büyük matematikçiler
arasında böyle zayıf tarafları görülmeyen tek
matematikçi, Archimedes'ti. O, birçok kimsenin
erişmek istediği aristokrat gibi yüksek bir
zümrenin çocuğuydu ve bu nedenle de oldukça
alçak gönüllüydü. Leibniz'e gelince, kendini
kullanan aristokratlardan bol bol para alıyordu.
Bu şekildeki para kazanmalar Leibniz'in
matematiğinin daha çok ilerlemesine bir engeldi.
Gauss'un söylediği gibi, Leibniz, matematik
bilgisinin çoğunu boş yere israf etmiştir. Her ne
olursa olsun, Leibniz bir değil birçok hayat
yaşamıştır. Sadece diplomatik alanda yaptığı
işler, bir insanın hayatını doldurmaya yeter.
Şüphesiz, bu çok yönlü yaşamın sonu gelmedi.
Eğer onun eğildiği her konuda verdiği eserleri
toplayacak büyük adamlar olsaydı, bugünkü ilim
ve özellikle matematik tarihi bambaşka olurdu.
Bunun yerine, yirmi yaşında Mainz Elektörü için
bir hukuk danışmanı ve hatırı sayılır bir ticaret
memuru oldu.
|
|
|
|