ANADOLU VE TRAKYA'DA YUNAN ZULMÜ VE TÜRK SOYKIRIMI
MUSTAFA KEMAL
ATATÜRK diyor ki:
- "Millî hayatımızda yediden yetmişe hepimizin
bilmesi gereken zafer günlerimiz olmakla beraber, ACISINI DÜNYA DURDUKÇA İÇİMİZDEN ATAMIYACAĞIMIZ MİLLÎ FELAKET GÜNLERİMİZ DE VARDIR... 1877 Rus Harbi
sonu büyük muhaceretleri!.. TÜRK'ÜN AVRUPA'DAN ÂDETA KÖKÜNÜN KAZINMASI İSTEĞİYLE HORTLAYAN HAÇLI ZİHNİYETİNİN GİRİŞTİĞİ TOPLU KATLİAMLAR!..
1912 Balkan Savaşı ve TÜRKLER'e reva görülen zulüm ve İŞKENCELER!.. Tarihin bu acı mirasları her TÜRK'ün kalbinde unutulmamak üzere dünya durdukça
muhafaza edilmelidir. Milletimizin kalbinde HİSS-İ İNTİKAM olmalı!.. Bu alelâde bir intikam değil; hayatına, ikbaline, refahına düşman olanların
mazarratlarını izaleye matuf bir intikamdır" (16.3.1923)
Biz diyoruz ki, DÜNYADA EN BÜYÜK SOYKIRIM, TÜRKLER'E
YAPILMIŞTIR!..Ve İZMİR'İN İŞGÂLİ ile devam ediyoruz:
1917 senesinde azılı bir TÜRK ve İSLÂM düşmanı olan ELEFTORİOS VENİZELOS,
ikinci defa iktidara geldi, BAŞVEKİL oldu. TRAKYA ve ANADOLU'nun işgâli bu adamın
marifeti olduğu için o dönemin elem verici hadiselerini nakletmeden önce kendisini
iyi tanımak gerekir.
VENİZELOS, ilk defa GİRİT İSYANI'nda ve GİRİT'teki TÜRK katliamında adını
duyurmuş, şöhret kazanmıştı. Bu isyanın elebaşlarından biri idi. Eski BİZANS'ı
yeniden kurmak, bütün Yunanlar'ın olduğu gibi onun da hayaliydi. Hatta
Yunanistan'ın sınırlarını BÜYÜK İSKENDER'in ulaştığı yerlere taşımayı düşünüyordu!..
Halbuki ETRÜSK asıllı olan MAKEDONYALI İSKENDER, Grek bile değildi!..
Grek-Yunan olmak şöyle dursun, kadim Yunanistan'ı bir uçtan diğer uca çiğneyerek
imparatorluğuna katmıştı!.. İSKENDER'in Yunanistan'la tek ilgisi babası Kral
FİLİP'in ARİSTO'yu ona hoca olarak tutmasıydı!
Yunanlar, hiç bir zaman MAKEDONYA'ya hâkim ve sahip olmamışlardır. DOĞU ROMA
demek olan BİZANS İMPARATORLUĞU da, hiç bir zaman M.Ö. 300'lerde silinen eski
GREK-YUNAN şehir devletleri ile alâkalı değildi. Eski Yunan medeniyetinin Bizans'la
ve Avrupa ile bağlantısının kurulması, kendilerine şerefli bir geçmiş arayan
Hıristiyan Batı Avrupa aydınlarının uydurmasından öteye gitmez!
Bugünkü Rumlar'ın (ki, Romalı demektir) veya Yunanlar'ın o medeniyetle hiç bir
ilgisi olmadığı; MORA İSYANI, GİRİT İSYANI, BALKAN HARBİ'nde olduğu gibi 1919-1922
ANADOLU ve TRAKYA işgâlinde, ve 1950'den itibaren KIBRIS'ta yaptıkları ile ortaya
çıkmıştır.
Venizelos,
- "Gençliğimizden beri ben, SİKİRİOS
adasını (Ege Denizi'nin tam ortasındadır) ELENİZM'in coğrafî merkezi saymışımdır!"
derdi...
İlk başvekilliği sırasında (1910-1915) Kral Konstantin'e,
"Alman
siyasetinden vazgeçerek, İtilaf Devletleri safına dahil olmasını" teklif
etmiştir!
31 Ocak 1915'te Kral'a yazdığı bir mektupta,
Yunanistan'ın ANADOLU'dan istediği toprakların
125.000 kilometre kareyi geçtiğini" belirtmişti!.. Böylece BALKAN HARBİ
sonucu BİR MİSLİ büyümüş olan Yunanistan, BİR MİSLİ daha büyüyecekti!.. Fikrini
kabul ettiremeyince, istifa ederek Selânik'e gitmiş, oradaki İHTİLÂLCİLER GRUBU'nun
başına geçmiştir!
1917'de Kral Konstantin'in tahtı terketmesi üzerine, yenine gelen Aleksandr,
onu tekrar Başvekil yaptı. Venizelos da, 15 Mayıs 1919'da, sırtını dayadığı
İngiltere'nin desteği ile emellerini gerçekleştirmek üzere, Yunan ordusunu İZMİR'e
çıkardı!
15 Mayıs 1919 İzmir çıkartması ve 10 Ağustos 1920'de SEVR ANTLAŞMASI
imzalandıktan sonra, 7 Eylül 1920'de Yunan meclisi şu kararı almıştı:
- "Yunan âlemi Elefterios Venizelos'u
Yunanistan'ın hâdimi, vatanın kurtarıcısı ve koruyucusu olarak
selâmlar!"
Venizelos, Yunan ordusunu 1922'de Anadolu'da hezimete uğratmışsa da, Lozan konferansı'nda
âdeta bunun intikamını almış, TÜRKİYE burnunun dibindeki EGE ADALARI'ndan mahrum
edilmiş, BATI TRAKYA mağlup Yunanistan'da kalmış, yaptıkları bütün katliam ve
tahribata rağmen Yunanistan'dan SAVAŞ TAZMİNATI alınamamıştı!..
Ayrıca İstanbul'da
hain Rumları'nın, ve fesat yuvası PATRİKHANE'nin yerinde kalması
engellenememiştir! Ünlü Yunan generali ANDONEKEA'nın dediği gibi,
LOZAN'da gerçek zaferi, Mandacı pısırık İsmet değil,
Venizelos kazanmıştır!.. (Nikola A. Andonekea, Politiki Istoria Eledos, 1821-1950,
Atina, 1953) Bunu yazmakla Venizelos, MEGALO
IDEA'nın bugüne kadar yaşamasını, KIBRIS, EGE BÖLGESİ, TRAKYA, İSTANBUL ve
TRABZON (PONTUS) üzerinde Yunan taleplerinin sürmesini sağlamıştır!
Biz ise MUSTAFA KEMÂL ATATÜRK'ün TÜRK BİRLİĞİ, MUSUL-KERKÜK, EGE ADALARI ve
KIBRIS üzerinde söylediklerini, VASİYET'ini bile unuttuk!.. Hatta GÜNEYDOĞU
ANADOLU'yu "verip kurtulmak" isteyen hainleri bile Başbakan yaptık! Adı Türk,
kendi kanı bozuklar 6-7 EYLÜL olaylarını bahane ederek Türkler'i "vahşet"le,
"barbarlık"la suçladılar, hâlâ da suçluyorlar!.. Türkler'e ve Müslümanlar'a 180 yıldır zulüm
soykırım yapan Rumlar'ın marifetlerini unutturmaya çalışıyorlar!
Ama biz unutmayacağız!.. ATATÜRK'ün dediği gibi,
"TÜRK'ÜM, VE DÜŞMANIM SANA,
KALSAM DA BİR KİŞİ!" anlayışıyla, bu bitmez tükenmez kine karşı duracağız! İşte
o yüzden bu sayfaları hazırladık.
Yunanlar'ın yerli Rumlar'la birlikte ANADOLU ve TRAKYA'da yaptıkları ZULÜM
ve SOYKIRIM 15 MAYIS 1919 tarihinde İZMİR'e çıkmaları ile başlamıştır... Bunları
resmî rapor ve belgeler ile naklediyoruz.
Maliye müfettişi MUVAFFAK BEY'in raporundan:
- "15 Mayıs günü zevalden sonra saat sekiz buçuktan
itibaren
rıhtıma çıkan Yunan askerleri, fevkalâde coşkun bir tezahüratta bulunan yerli
Rumlar'la birlikte Hükûmet Konağı önünden Kışla'ya doğru hareket ettiler."
- "Amiral CALTHORP, 'işgâlin muvaffak (uygun) olacağına' dair şifâî
teminat (güvence) verdiğinden, HÜKÛMET ve AHALİ mukavemet etmemeyi (karşı koymamayı)
kararlaştırmışlardı."
- "Yunan kıt'aları Hükûmet Konağı ile Kışla'nın önünden geçerken, silahını çatıp
beklemekte olan Türk askerleri ve civarda toplanmış olan Müslüman halk, yerli
Rumlar'ın ağır tahrikine (kışkırtmasına) rağmen, sükûnetini muhafaza ettiler."
- "Yunan kıt'aları Kışla'dan 200 metre ilerledikten sonra, 2 el silah sesi
duyuldu. Rumlar'ın ötedenberi husumetini (düşmanlığını)celbetmiş olan Komiser
HÜSEYİN EFENDİ, yerli Rumlar tarafından atılan bu kurşunlarla şehit edildi!"
- "Silahların patlaması üzerine, (Yunan askerleri) Kışla ve Hükûmet
Konağı'nı şiddetli bir ateşe tuttular."
- "Yarım saat süren bombardımanın hafiflediğini gören Kolordu Kumandanı
ALİ NADİR PAŞA, Teğmen CELAL BEY'i, eline BEYAZ BAYRAK alarak ateş kesilmesini
talep etmeğe memur etti. Ama ateş kesmeyerek onu yaraladılar!"
- "Ancak bir müddet sonra, Yunan kumandanı 'hayatlarını muhafaza kaydı'
ile Kışla'daki subay ve erlerin teslimini istediğinden Kışla'dan çıkmaya başladılar.
Fakat Kumandan Paşa kapıdan çıkar çıkmaz, bir Yunan subayı tarafından yakasına
sarılarak yere düşürülmüş, ve ayaklar altında çiğnenmiştir!"
- "Maiyetindeki subaylar
da aynı hareket ve kötü muameleye düçâr oldukları gibi, bir çok defa ZİTO
VENİZELOS (Yaşasın Venizelos) diye bağırmaya zorlandılar!"
- "Erkân-ı Harb miralay (albay) FETHİ BEY, ZİTO sözünü kat'i surette söylemekten
imtina ettiği için, süngü ve dipçik darbeleri ile vahşiyâne bir surette imha edildi!"
- "Bu mezalimden sonra, Türk subay ve erleri PATRİS vapuruna sevk edildiler.
Giderken serpuşları alınmış, elbiseleri yırtılmış Türk askerlerinin üzerlerinde
kıymetli ne varsa soyulduğu gibi, yapılmadık işkence ve hakaret de bırakılmamıştır!"
- "Rıhtıma gelindiğinde, Türk askerleri gerek demirli duran gemilerden, gerekse
dizilmiş olan Yunanlar'dan ve evlerin pencere ve balkonlarındaki yerli Rumlar
tarafından açılan müthiş bir ateşe mâruz kaldı. Bu suretle 30 kadar subay şehit
oldu, 60 kadarı da yaralandı!"
- "Erkân-ı Harb (Kurmay) Miralay ALİ BEY ile Binbaşı ŞÜKRÜ BEY de şehit olanlar
arasındaydı. ŞÜKRÜ BEY'in boynuna taş bağlanarak denize atılmış,
nâşı 12 gün sonra çıkarılabilmişti!"
- "PATRİS gemisine varabilenler 48 saat aç ve susuz bırakılarak insanlıkla asla
kaabil-i telif olmayacak hakaret ve zulümlere mâruz bırakıldılar."
- "Hükûmet Konağı'nda memurlar, Vali'nin yanına sığınmışlardı. Vali ateşi
kestirmek için BEYAZ BAYRAK çıkarmıştı. Bunun üzerine Yunan askerleri içeri
girerek memurların üzerine atıldılar. Süngü ve dipçik darbeleri arasında hepsi
zahire borsasına sevk olundu."
- "Giderken her adım başında bir Yunan subayı kafileyi durduruyor, ve ZİTO
VENİZELOS diye bağırmaya mecbur ediyordu!"
- "İşgalden iki saat evvel memurlara Mayıs ayı maaşları verilmişti. Yol boyunca
bu paraların hepsi çalındığı gibi, üstlerinde başka ne bulunduysa tamamen
aşırılmıştı!"
- "Kafile Gümrük binası önüne geldiği esnada, tabanca ve bıçaklarla mücehhez,
tehditler savuran yerli Rumlar'dan müteşekkil bir güruh zavallıların üzerine
atıldılar!.. Bu arada bir Amerikalı subayın zuhuru, kanlı boğuşmayı durdurdu.
Yunan subayları yerlileri dağıttılar. Memurlar çeşitli işkenceler altında 36 saat
zahire borsasında alıkonuldu."
- "Askerler ve memurlar öldürülüp yaralanırken, şehre yayılan Palikaryalar ve
bunlara iltihak eden yerli Rumlar, tesadüf ettikleri her fesliye hücum ediyorlar
ve merhametsizce öldürerek üzerlerinde mevcut her şeyi çalıyorlardı!.. Ertesi gün
'mavi-beyaz' rozet satan çocuklar, gayet mânidâr bir şekilde, 'CAN KURTARAN
satıyoruz' diye bağırıyorlardı!" Burada bir an durup şu "ilk kurşun" efsanesinden bahsetmek isteriz... Bilindiği
üzre 1950'lerden beri "Hasan Tahsin adlı bir gazetecinin, resmigeçit yapan Yunan
askerlerine ANADOLU'NUN KURTULUŞU'nda LK KURŞUN'u attığı, bunun üzerine süngülenerek
şehit edildiği" anlatılagelmiştir!.. MÜTAREKE, yani silah bırakma 30 EKİM 1918'dedir!
O tarihten itibaren güneyden ve kuzeyden yurdumuz işgâl edilmiştir... 30 EKİM 1918'den
15 MAYIS 1919'a
kadar tam 6,5 ay bu işgâle göz yumduğumuzu iddia etmek, TÜRK MİLLETİ'ne hakarettir!
IRAK'ta bile vatanseverlerin silahları 6 ay susmadı!
Gerçek şu ki, İLK KURŞUN Mütareke'den hemen sonra, Fransızlar'ın üniforma
giydirerek İskenderun-Adana bölgesine soktukların Ermeniler'in zulüm, tecavüz
ve katliama başlaması üzerine, ADANA-DÖRTYOL'da atılmıştır!.. GENEL KURMAY
BAŞKANLIĞI, HARB TARİHİ DAİRESİ de böyle ilân etmiştir!.
Peki, o zaman neden Hasan Tahsin'in adı öne sürülmüştür?..
Çok basit... Her şeyde
olduğu gibi, bu konuda da Yahudi Dönmeleri'nin ilk, hatta TEK olduğu propogandasını
yapmak için!.. Tıpkı Sultanahmet Mitingi'nde sadece Dönme HALİDE EDİB ADIVAR'ı TEK
konuşan kadın olarak gösterdikleri gibi!..
Söyleyin bakalım, bir tek TÜRK KADIN
KAHRAMAN adı hatırlıyor musunuz?.. Hiç birini öğretmediler ki!.. Halbuki MİLLÎ
MÜCADELE'de bile KARA FATMA, HATİCE HATUN, TAYYAR RAHMİYE, MELEK HANIM gibi niceleri
var!.. (Fevziye Abdullah Tansel, Kurtuluş Savaşı'nda Kadın Askerlerimiz,
Cumhuriyet Yayınları) HİÇ BİRİNİ TANIMIYORUZ!.. Ama tanımak ve öğrenmek
zorundayız... Aşağıdaki resimde bile ÜÇ KAHRAMAN KADIN mücahidimizi
görebilirsiniz .
Bu ifadeyle, HALİDE EDİB, HASAN TAHSİN gibi kişilerin gerçek Müslüman olup
olmadıklarını tartışmıyoruz. Hatta vatanperver olmadıklarını da söylemiyoruz.
Sadece her iyi ve önemli olayın Yahudi asıllı Dönmeler'e bağlanmasındaki
ARTNİYET'e işaret etmek istiyoruz.
Bu arada belirtelim, İZMİR'de şehit olduğu söylenen HASAN TAHSİN'in asıl adı
OSMAN NEVRES'dir ve mezarı
İSTANBUL'daki dönme mezarlığı olan BÜLBÜLDERESİ KABRİSTANI'ndadır!
Rapordan devam edelim:
- "Facialar gündüz şehrin en işlek caddelerinde , her şeye bîgâne duran
İhtilaf askerlerinin gözleri önünde cereyan etti... Gece olunca, Türk evlerine
hücum edildi! Ne var ne yoksa gasp ve çalınarak, Müslümanlar her türlü zulme mâruz
bırakıldı! Kadınların ve genç kızların ırzlarına tecavüz edildi!"
- "...(ismi mahfuz)'un evine giren Yunan askerleri bîçârenin ellerini bağladıktan
sonra, gözü önünde karısı ve 14 yaşındaki kızının namusunu kirlettiler!"
- "Yaralı ve şehitlerin adedini hakkıyle tayin etmek kaabil değildir. Her
sokakta cesetlere tesadüf ediliyor!.. İzmir ve mülhakatında öldürülen ve yaralanan
Müslümanlar'ın adedi pek çoktur!" İzmir'de işlenen cinayetlerin birinci mes'ulü, Rum papaz HRİSOSTOMOS idi. Bu adam
aslen domuz yetiştiren bir Rum'un oğlu idi. ATİNA'da hususi surette yetiştirilerek
İZMİR'e BAŞ METROPOLİT olarak gönderilmişti. İSTANBUL FENER PATRİKHANESİ'nde
plânlanan ihtilâl ve katliam programının EGE Bölgesi baş idarecisiydi!
15 Mayıs 1919 günü İZMİR'e ayak basan Palikaryaları istikbâle (karşılamaya)
çıkan,
ve onları rıhtımda TAKDİS eden bu papazdı!..
Üç yıl ANADOLU onun ve benzerlerinin kışkırtmaları ile inlemiş, ZAFER'le
birlikte linç edilmişti!.. AMA KONU ORADA KAPANMADI!.
BUGÜN, ATİNA'DA HRİSOSTOMOS'UN İZMİR'E MÜTEVECCİH (YÖNELMİŞ) VAZİYETTE DEVÂSA
BİR HEYKELİ VARDIR!..
BU HEYKEL, YUNAN'IN, PALİKARYA'NIN, RUM'UN TÜRKİYE ÜZERİNDEKİ
EMELLERİNİN ASLA YOK OLMADIĞININ DELİLİDİR!. TIPKI SULTAN 2. MAHMUD'UN FENER
PATRİĞİ GREGORIOS'U ASTIĞI KAPININ, "BİR BÜYÜK MÜSLÜMAN DİN ADAMININ ASILACAĞI GÜNE KADAR"
KAPALI TUTULMASI GİBİ!..
TÜRK EVLÂDI!.. BUNLARI UNUTMA!.. DÜŞMANINI ASLA DOST BİLME!.. BU SADECE
ATATÜRK'ÜN VASİYETİ DEĞİL, İSLÂM DİNİNİN EMRİDİR!.. VE ASLA BİR DAHA
ONLARIN ZULMÜNE MÂRUZ KALACAK GAFLETE VE ZAAFİYETE DÜŞME!
Devam ediyoruz... Osmanlı Sadrazamı TEVFİK PAŞA'ya gelen bir rapor:
- "İZMİR'de Hükûmet dairelerinde para bulabilmek
hırsı ile kırılmadık dolap, çekmece bırakılmamış, evrak ve resmî defterler
yerlere atılmış, memurların ceplerindeki mühür ve anahtarlara kadar ne varsa
soyulmuş, bazılarının pardesü ve ceketleri bile alınmıştır!"
- "Valisinden hademesine kadar bütün devlet memurları, elleri yukarıda
ZİTO VENİZELOS diye bağırmaya mecbur edimiş, süngü ve dipçik darbeleri altında
emsali görülmemiş hakaretlere düçâr edilerek mühim bir memur kafilesi PATRİS
vapuruna sevkedilmiştir!"
- "Kışla'da teslim olmak için toplanan subaylardan 14'ü şehit edildi!.. Bunlar
arasında İZMİR Askerlik Şubesi Reisi Miralay FETHİ BEY, Asker Toplama Komisyonu
Mümeyyizi NADİR BEY, 4.Kolordu Levazım Heyeti 2. Şube Müdür Muavini, Alay
Kâtibi FAHRETTİN EFENDİ ve Levazım Dairesi'nden AHMET BEY vardır."
- "San'at Mektebi talebelerinden İHSAN EFENDİ Yunan askerleri tarafından
boğazlanmıştır. Manisalı muhallebici AHMET AĞA parçalanmıştır. Polis santral memurlarından
FAHRİ, RIFKI, HÜSEYİN, AVNİ Efendiler vazifeleri başında Yunan askerleri tarafından
şehit edilmişlerdir!"
- "URLA Polis komiseri Giritli HÜSEYİN EFENDİ parça parça edilmiştir. Hukuk-u Beşer
gazetesi sahibi ve baş muharriri TAHSİN RECEP BEY ikâmetgâhında şehit edilmiştir.
Köylü gazetesi mürettiplerinden iki masum parçalanmıştır."
- "İZMİR Askerî İnzibat memurlarından CUMAOVALI AHMET AĞA'nın oğlu REFİK EFENDİ
boğazlanmıştır. Askerî otelde misafir kadın, erkek, çocuk, 8 kişi parçalanmıştır."
- "Süvari polislerinden TALİP EFENDİ fecî şekilde şehit edilmiştir."
- "Manisalı SAĞIR HASAN ve Ispartalı AHMET, umumhaneci (genelev) İSKONA
MARİYANİ'nin oğlu tarafından şehit edilmişlerdir!"
- "İZMİR Pasaport kayıkçılarından 45 kadar Müslüman, boğazlarına zincir bağlanıp
denizde '(atılarak) boğulmak (suretiyle) şehit edilmişlerdir!.. Denize atılan
Müslümanlar'ın cesetleri her gün sahile çıkmaktadır!"
- "Maliye Tahsil Şubesi memuru NURİ BEY süngü darbesi ile şehit edilmiştir.
Eski polis memurlarından Giritli AHMET EFENDİ parça parça edilmiştir."
- "EŞREFPAŞA mahallesinde sandalcı TATAR HÜSEYİN öldürülmüş, isimlerini
belirtmekten hâyâ ettiğimiz (utandığımız) pek çok Müslüman kadının ırzlarına
tecavüz edilmiştir."
- "Hükûmet caddesinde mevcut bütün Müslüman ticarethane ve dükkânları yağmalanmış,
tahrip edilmiştir. Ezcümle:
- Parme Kıraathanesi,
- "Bornova'da bir çok evler soyulmuştur! Elde edilebilen ev sahiplerinin
isimleri:
- "35 yaşındaki ARNAVUT SADIK, 55 yaşındaki HACI ÖMER, oğlu HÜSEYİN
süngülenerek öldürülmüş, ve kuyuya atılmıştır!"
- "60 yaşındaki DEBBAH ALİ, PALAMUT köyünden 5 kişi, PINARBAŞI köyünden
işçi ALİ ve HACI MEHMET AĞA kurşunla öldürülmüşlerdir."
- "50 yaşındaki EMİN ve oğlu 20 yaşındaki MUHARREM iple boğularak öldürülmüş,
kuyuya atılmıştır."
- "PALAMUT köyünden MERCAN ile çoban HÜSEYİN ağır bir surette süngülenmiştir.
Ayrıca 14 kişi kurşunla öldürülmüştür."
- "CUMAOVASI ve GÖRECE köyleri yağmalandıktan sonra yakılmıştır."
- "NİFEKAYA köyünden olup kaatil ve şekavet suçundan 15 yıl hapse mahkûm
edilmiş olan KASAROS , Yunan askeri ile meydana çıkarak, ASAYİŞ ve İNTİZAM'a
memur edilmiş, ve Müslüman ahaliye akla hayale gelmedik zulümler ika etmiştir!"
İZMİR İşgâl Kuvvetleri Kumandanı, TÜRK Hükûmeti'ne verdiği notada,
"işgâlin İzmir ve civarına münhasır kalacağını"
bildirmiş olduğu
halde, daha İLK GÜN'den itibaren Yunan askerleri ileri hareketlerine devam
etmişlerdir!
- İZMİR civarında SEYDİKÖY, GÖKÇÜKLER, CUMAOVASI, GÖRECE, AKÇAKÖY, ÇATALLAR,
DEREKÖY ve ÇAMURDERE köylerini işgâl ettikten sonra, evleri yağmalayıp ,
ahalisini öldürdüler, binaları tamamen yaktılar!
- Yunan Kumandanı Albay ZAFIRIYO, bir beyanname yayınlayarak,
"AYDIN bölgesinin
Yunanlılıkla 3000 yıllık bir ilgisi bulunduğunu, işgâlin daha içerilere doğru
genişleyeceğini" - Mayıs'ın 27. günü Yunan kuvvetleri AYDIN'ı işgâl ettiler!.. 4 gün sonra
"Yunanlar'ın Aydın'a gelmelerini kalben arzu etmedikleri" töhmetiyle, muallim
AHMET EMİN EFENDİ, eşraftan KÂMİL EFENDİ, davavekili RAŞİT ve kardeşi ASIM,
eşraftan ŞEFİK, SAFİ ve ÖDEMİŞ davavekillerinden REFİK ŞEVKET Beyler,
NAZİLLİ davavekillerinden ÖMER LUTFİ BEY Aydın'a gelirken trende tevkif
edildiler.
- Aynı gün eşraftan ve memurlardan bir çoğunu çeşitli sebeplerle tevkif ettiler.
Bilâhare, bunların yol kenarlarında, çöplüklerde PARÇA PARÇA olmuş cesetlerine
rastlandı!
- İşgâlin 3. gecesi kahveden evlerine dönmekte olan şehrin ileri gelenlerinden
6 kişi, bir Yunan subayı tarafından ölüml derecesinde dövüldüler! Aynı gece bir
çok Müslüman'ın evine girilerek namusları kirletildi, kıymetli eşyaları
yağmalandı!
- Sokaklarda dolaşan Yunan askerleri, gözlerine kestirdikleri insanları ölümlerden
ölüm beğenmeye mecbur ediyorlardı! Canlarının istediği yere giriyor, yağma ve ırza
tecavüz gibi her yerde tekrar ettikleri cinayetleri irtikab ediyorlardı. Yerli
Rumlar'ın kılavuzluğu ile evlere giriliyor, zulüm en fakir ve âcizlere kadar gitgide
genişliyordu!
- Yerli Rumlar'dan PAPUŞÇİ MİHALİKİ, tüccardan CANBAZZÂDE ALİ EFENDİ'ye şu
tehdidi savurmuştu:
- "Yunan ordusu AYDIN'ı tahliye ederse (etmek
zorunda kalırsa), gelecek olanlar burasını İNSANSIZ ve EVSİZ bulacaklardır!"
- Yunanlar ÇİNE ve NAZİLLİ hatlarını keserek telefonları zaptetmiş, Rumlar'dan
başka Ermeni ve Museviler'in Müslümanlar'dan ayırt edilebilmeleri için
"feslerini atarak şapka giymelerini,"
emretmişlerdi!.
- GERMENCİK Nahiye Müdür "ahaliden silah toplamıyor" bahanesiyle dövülerek
hapsedildi!. Ahaliden 50 kişi bu yüzden işkence ve hakaretlerle öldürüldüler!
- GERMENCİK'ten AYDIN'a gitmek için trene binen 27 kişi, ve zorla bindirilen 34 kişiyi
yol boyunca koyun boğazlar gibi kasaturalarla boğazdılar ve dön, gömleğine kadar
soyarak çıplak cesetleri tren penceresinden attılar!
- NEŞ'ETİYE köyü Yunan kuvvetleri itarafından yakılmış, ahalisi öldürülerek
evler yağmalanmıştır! Kurtulabilen pek az insan günlerce dağlarda, ormanlarda
aç, susuz dolaşmışlardır.
- KARAPINAR ve ERİKLİ köyleri de aynı şekilde yağmalandıktan sonra, halkına en
âdi tecavüz ve hakaretler icra edildikten sonra hepsi öldürüldüler! Sonra bu
köyleri ateşe verdiler.
- Yunan askerleri KADIKÖYÜ ve OVA köylerini tamamen yakarak ahalisini öldürdüler!
Evlerde, ahırlarda bulduklarını AYDIN'a naklettiler!
- Müslümanlar'a karşı umumi bir taarruza girişileceğinin hissedilmesi sebebiyle,
mukabil bir müdafaa hareketi için AYDINLILAR birleşmek durumunda kaldılar.
- Haziran'ın 28. ve 29. günlerinde evvelce hazırlanmış olan katliam programı
tatbike konulunca, Yunanlar'la, artık canını dişine takmış olan Müslüman ahali
arasında şiddetli bir çatışma başladı!.. Yerli Rumlar, bu işte Yunan
askerlerinden daha müfrit, daha
zalim davranıyorlardı! Müslüman ahalinin elinde kâfi derecede silah yoktu. Bir çok
evde taş ve sopalarla karşı koymaya çalışıyorlardı. Rumlarsa her türlü silaha
mâliktiler. Öldürmeyi tasarladıkları Türkler'den her nasılsa kaçabilenleri, arkadan
mitralyözle tarıyorlardı! Yüksek yerlere yerleştirdikleri makineli tüfeklerle
Müslüman evlerini ateş altına almışlar, getirdikleri gazyağı ve yağlı paçavraları
umumi ve müthiş bir yangın çıkarmışlardı. Yangından kaçmak isteyen çoluk, çocuk,
ihtiyar, kim olursa olsun, makineli tüfeklerle tarıyorlardı!
- Yine de 48 saat devam eden bu kanlı boğuşma sonunda, 30 Haziran'da şehir düşmandan
nisbeten tahliye edilmiş durumdaydı. Ne var ki, yalnız AYDIN'da 10.000'in üstünde
Müslüman Türk'ün canına kıyılmıştı! Sokaklar sahipsiz cesetlerle doluydu.
NAZİLLİ'DEKİ MEZALİM VE BİR RUM RAPORU :
- Yunan kuvvetleri Haziran'ın 3. günü NAZİLLİ'ye girdiler!.. Burada da ZİTO
VENİZELOS diye bağırmaya zorlanan Müslüman Türkler, mukavemet ettikleri takdirde
dövülmeye ve öldürülmeye başlandı!
- Yunan kuvvetleri yerleşir yerleşmez yerli Rumlar'la birlikte harekete geçtiler.
Genç kadın ve kızlara tecavüz, Müslüman Türkler'in dükkânlarını, evlerini yağma, ve her
rastladıklarına keyfî sövüp döğmeye başladılar! İnsanları "emir dinlemedi" gibi
sudan bahanelerle öldürüyorlardı! Ezan okumaya çıkan müezzinleri dayakla minareden
indiriyor, camilere toplanan Müslümanlar'ı hakaretle dağıtıyorlardı!
- Sonunda, ne pahasına olursa olsun, Türkler mukavete karar verdiler. Kanlı bir
mücadele başladı. Yerli halk, bütün üstün silahlarına rağmen Yunanlar'ı şehirden
çıkarmaya muvaffak oldu!
- Ancak Yunanlar, daha önceden tevkif etmiş oldukları bir çok
insanı da beraberlerinde götürdüler! Çekilirken güzergâhtaki bir çok köyü yakarak,
yıkarak ahalisini öldürdüler!
- 21 Haziran'da Aydın Mutasarrıfı ABDURRAHMAN BEY, İngiliz subayı Mr. HODER,
Aydın Ceza Reisi HAKKI BEY'le eşraftan İZZET BEY, İtalyan Jandarma Kumandanı Mösyö
KAROSINI ile birlikte NAZİLLİ'ye geldiler. NAZİLLİ'de cereyan eden mezalimi hep
birlikte tesbit ettiler.
- "Memleketimizde İSLÂM ve HRİSTİYANLAR'ın gerek insanca, gerek maddeten uğradıkları
ziyanlar ile, şahit olduğumuz hâileden geri çekilen Yunan ordularını mes'ul
buluyoruz. Bu hâileye bir an evvel nihayet vermek için gerek müttefiklerimiz,
gerekse Hükûmetimiz nezdinde lüzumlu teşebbüslerde bulunulmasını hem CEMAATİMİZ
adına, hem de medeniyet ve insaniyet nâmına rica ve istirham ederiz."
MENEMEN :
- MENEMEN Kaymakamı KEMÂL BEY, kazanın ileri gelenlerini toplayarak
"işgâlin İtilâf Devletleri'nin kararıyla, asayişi temin etmek maksadıyla
ve MUVAKKAT (geçici) olarak cereyan edeceğini" bildirdi. Sâkin davranılmasını
istedi. Böylece büyük bir hata yapmış oldu.
- Bu yüzden halk Yunan kuvvetlerinin şehre girişini sükûnetle karşıladı.
Hatta ellerinde silah olanlar, bunları işgâl kuvveti kumandanına teslim ettiler!
- BERGAMA'ya gitmekte olan bu işgâl kuvveti, bu harekâtı sırasında hiç bir şey
yapmadı.
- Fakaaat, BERGAMA'dan çekilmeye mecbur edilince, zulüm ve katliamlara
başlandı!
- 15-16 Haziran'dan itibaren harekete geçtiler. Geceleyin Hıristiyan mağazalarına
yerli Rumlar'ın izcileri vasıtasıyla haç işareti dağıtıldı! Onlara silah ve elbise
verildi. Şehrin hâkim noktalarına mitralyözler yerleştirildi.
- Cinayete KAYMAKAM'ı öldürmekle başladılar. KEMÂL BEY'i gecelik entarisiyle
yakaladılar ve işkenceyle öldürdüler. Zenginlerin evlerini bastılar, mallarını
yağmaladılar. Çocukları süngü uçlarında havalara kaldırdılar!
- Ertesi gün çarşı ve sokaklarda umumî bir katliama giriştiler. Şoselerin
kenarları kısa zamanda Müslüman Türkler'in cesetleri ile doldu!
- KOVACI BAĞI denilen yerde Müslümanlar'ın cesetlerini üst üste yığarak, gaz
döküp yaktılar!
- İSTASYON civarında ARNAVUT SALİH'in karısı ve kızının cesetleri bulundu!
- YIKIK DEĞİRMEN tepesinde bir çok Müslüman'ın cesetleri, yarı gömülmüş
bir şekilde tesbit edildi!
MENEMEN'in fabrikatör tüccarlarından SEFER EFENDİ şunları anlatmıştır:
- "15 Haziran Pazar günü mağazamda oturuyordum.
Birden Rum Çarşısı'ndan bir kalabalık göründü. Önde yerli Rum ileri gelenleri
ve yerli Rumlar'dan müteşekkil bir mızıka vardı. Onları, ellerinde çiçeklerle
Yunan taburu takip ediyordu."
- "Yerli Rumlar ZİTO VENİZELOS diye bağırıyor, ve Müslümanlar'a hakaret
ede ede geçiyorlardı. Bu tabur BERGAMA'ya gidiyordu."
- "4 gün sonra aynı tabur perişan bir halde geri döndü!"
- "Hemen o gece şehrin etrafındaki yüksek yerlere mitralyözler yerleştirildi.
Bazı yerlere askerler kondu."
- "Ertesi gün çarşıda kahvede oturuyordum. Öğleye doğru Rum mahallesinden silah
sesleri gelmeye başladı. Herkes dükkânlarını kapamaya ve evlerine doğru koşmaya
başladı. Ben de kendimi eve attım."
- "Eve gelinceye kadar (gördüm ki) DEĞİRMEN DAĞI'ndan ve istihkâmlar içinden
şehre mitralyözlerle ateş yağdırılıyordu! Saat yarımda başlayan bu ateş 4'e
kadar devam etti."
- "1-2 saat sonra şehirde sükûn teessüs eder gibi oldu. Meraktan kendimi dışarı
attım. Sokağa adım atar atmaz, önümde 3 kadının cansız yattığını gördüm. Bir yanda
10 yaşlarında bir çocuk yatıyordu. Biraz ilerde vurulmuş bir kız çocuğu imdat
bekliyordu. Komşum İSHAK EFENDİ de avlusunda vurulmuştu. Tekrar eve döndüm."
- "Bir müddet sonra çiftlikteki hizmetçim geldi. Ağlayarak AHMED'in
öldürüldüğünü, ineklerin alındığını anlattı!"
- "18 Haziran gününe kadar sokağa çıkmadım. O gün asayiş teessüs etti.
'İzmir'den İngiliz, Fransız mümessillleri geldi,' dediler. Hükûmet'e gittim. Orada
Kaymakam KEMAL BEY'in ve jandarmaların şehit edildiğini öğrendim."
- "Şunu söyliyelim ki, 3-4 gün zarfında Yunan neferleri MENEMEN'in içinde
300, civarında da 700 kadar Müslüman'ı şehit ettiler!"
- "REŞİT EFENDİ'nin 3 yaşındaki kızını öldürme tehdidi ile 300 lira kâğıt para
ile 500 altınını aldılar."
- "KAYSERİLİZÂDE İBRAHİM EFENDİ ve kardeşini süngüleyerek 3000 altınını gasp
ve tekmil eşyasını yağma ettiler."
- "KÜÇÜK HACIZÂDE MEHMET EFENDİ'nin evini tamamen soydular."
- "Çarşıdaki bütün Müslümanlar'ın mağazalarını yağmaladılar!"
- "Şube Reisi CEMİL, kardeşi ŞEVKİ, Ceza Reisi HAFIZ MAZHAR ve akrabasından
HACI ZEKİ Beyler süngü ve kurşunla yaralanarak 100 liraları alınmıştır."
- "Rençber BÜYÜK EMİN'i, MUSTAFA OĞLU MEHMET ve hizmetçisini şehit ettiler,
hayvanlarını alıp götürdüler."
- "MUSABEY, HELVACI, KESEK TÖREKLİ, GÜZELHİSAR köyleri de tamamen yağma ve
tahrip edilerek ahalisi katliam edildi!" BERGAMA :
- Yunan askerleri BERGAMA'ya gelir gelmez, kumandanları kasabanın ileri gelenlerini
toplayarak "kimsenin mal, can ve ırzına dokunulmayacağını, " söyledi.
- Ancak işgâlin ertesi günü, ayak bastıkları her yerde işleyegeldikleri
cinayetlere burada da başladılar!
- TEKELİ köyü Muhtarı MEHMET ALİ AĞA'yı sebepsiz yere şehit ettiler! Mallarını
yağmalayıp götürdüler.
- Kestil Köprüsü civarında HAMAMCIZÂDE İSMAİL ve eniştesi KENAN'ın 80 dönümden
fazla arpa ve buğday tarlasını yaktılar!
- TUZCU MUSTAFA'nın çiftliğini basarak bütün mallarını yağmaladılar!
- Bağlar arasında 4 müslüman cesedi süngü ile o derece delik deşik edilmişti ki,
hüviyetleri tesbit edilemedi!
- ABDURRAHMAN AĞA'nın önüne çıkan Yunan askerleri 180 adet YÜZLÜK banknotunu,
bir diğer şahsın da 30 Osmanlı lirasını aldılar. Ellerindeki altın yüzükler ve
saatleri de çalınmıştı.
- Beraberlerinde getirdikleri 4 yerli Rum serserisi ile AYAZMENT,
DİKİLİ sahillerine çıkıp etrafa yayılan 60-70 kadar Yunan askeri, bulabildikleri
bütün hayvanları sürüler halinde önlerine katıp kayıklarla MİDİLLİ adasına
taşımaya başladılar.
- Yağma ve işkencelerden bîzar olan halk, işgalin 5. günü 2 top ve 3 mitralyöz
ile mücehhez 1.000 kişiden fazla Yunan kuvvetine hücum ettiler!
- 8 saat süren kanlı bir çarpışma neticesinde Yunanlar ağır kayıplar vererek
gece şehri terkedip, MENEMEN istikametinde çekilmeye mecbur oldular.
- MENEMEN'e kadar yolda rastgeldikleri bütün Müslümanlar'ı ve güzergâh köylerini
yakıp yıkarak ahalisine ellerinden geldiği kadar zulüm ve işkence tatbik ettiler.
- Ertesi gün MİDİLLİ'den DİKİLİ'ye 4.000 kişilik yeni bir kuvvet çıkarılarak,
3 koldan şehre hücuma geçtiler.
- Tüccardan FAİK, Telgraf Müdürü MEHMET ASIM, Düyun-u Umumiye memuru ALİ ve oğlu
HALİL Efendiler ile ARNAVUT SADIK AĞA ve daha bir çok kimseyi fecî şekilde
öldürdüler!
- BERGAMA'ya uzanan yol boyunca KIRIKLAR, SABANCI, SAZKÖY, KALARGA, ÇAMKÖY,
ALACALAR, TEKELİ, SANDAL köyleri ile HACI İBRAHİM, BEKTAŞ HÜSEYİN AĞA ve HACI
RIZA'nın çiftliklerini kâmilen yaktılar ve ahalisini, 70'lik ihtiyardan kundaktaki
bebeğe kadar kılıçtan geçirdiler!
- KAÇIKÇI ve DÜNDARLI köylerini yağmalayıp yaktıktan sonra ahalisini kurşuna
dizdiler! Yağmaladıkları mal, eşya ve zahireyi MİDİLLİ'ye naklettiler!
BU DA GÖSTERİYOR Kİ, BİZİM BURNUMUZUN DİBİNDEKİ BU, "TÜRK KARASULARINDA AMA
DÜŞMAN ELİNDE OLAN ADALARI", İLK FIRSATTA ALMAMIZ LÂZIM!.. ONLARA ASLA "YUNAN
ADALARI" DEMEYİNİZ!.. ONLAR EGE ADALARI'DIR!.. SAHİLLERİMİZE YAKIN OLANLARIN TÜMÜ
BİZİMDİR, BİZİM OLACAKTIR!.. ATATÜRK'ÜN VASİYETİ DE BUDUR!
- BERGAMA'daki mukavemete içerleyen zinde Yunan askerlerinin gözleri dönmüş
birer canavar kesilmişlerdi! Cinayet, ırza tecavüz, yağma ve hırsızlığı her
yerden daha hırslı ve daha zalimâne bir surette tatbike koyuldular!
BERGAMA'DA VAZİFELİ BULUNAN İNGİLİZ YÜZBAŞISI BAXTER
WILLIAM'IN ANLATTIKLARI :
- "BABABEKİR Mahallesinde bir eve afyoncu 2 Yunan
askerinin daldığını gördüm... Hemen arkasından içeriden gürültü ve bağrışmalar
gelmeye başladı. Evin erkeğini sürükleyerek merdivenlerden aşağı indirdiler.
OSMAN adındaki bu yaşlı adam eline bir odun geçirmişti, tekrar içeri daldı.
Ben de arkasından girdim. Merdiven başında OSMAN'ın kızı FATMA'yı 2 Yunan
askeri, elbiselerini yırtarak soymaya ve bağlamaya çalışıyorlardı!. OSMAN
Yunanlar'dan birine elindeki sopayı var kuvvetiyle yapıştırdı! Yunan yere yıkıldı.
Diğeri silahını yerden alıncaya kadar bir darbe de o yedi! İlk yıkılan Yunan
silahına uzanırken bir tekme ile silahını uzaklaştırdım. Bu sefer belinden uzun
bıçağını çekti. Bana vurmak için doğrulurken tabancamı başına doğru ateşledim!"
- "Bu sırada OSMAN elindeki sopayı bir ona, bir ötekine yapıştırıyordu!
Askerlerden bir merdivenlerden aşağı yuvarlandı. OSMAN'ın karısı ve kızı şaşkın
gözlerle bu ölüm kalım kavgasını seyrediyorlardı!"
- "Birden merdivenlerden 6 Yunan askerinin hızla çıktığını gördüm. Süngülerini göğsümüze
doğru uzattılar! Yerden kalkan asker OSMAN'a saldırarak dövmeye başladı. Bana,
'Gidiniz!' dediler. Gitmek istemedim. 'Sen bilirsin,' dediler. Altıma bir sandalye
verip, 'Otur, seyret,' dediler. İstemedim!
- "Birisi genç kıza saldırdı. O sırada duyduğum sesin nasıl vicdanları
pharçalayıcı olduğunu anlatamam!.. Tesbih böceği gibi kapanıp iffetini korumak
istiyordu! Yunanlardan biri bir bacağını, diğeri öteki bacağını tutuyor, başkaları
da göğüslerine saldırıyordu!.. 'Alçaklar!" diye bağırmışım!.. Beni zorla
merdivenlerden indirip sokağa attılar! Kaldığım yere koştum. Askerlerimden birini
hemen yazdığım mektupla karargâha gönderdim. Kan tutmuş gibi, tekrar OSMAN'ın
evine döndüm."
- "Çıt çıkmıyordu!.. Merdivenlerden çıkınca gördüğüm fecî manzara karşısında
dilim tutuldu!... OSMAN'ın karısı ve kızı çırılçıplaktılar. Bütün vücutları kan
içinde idi. Genç kızın mavi gözleri açık kalmıştı. Ağzı kan dolu idi!.. OSMAN'ın
ise, başı âdeta yamyassı olmuştu!.. Gözlerim dolu dolu, oradan ayrıldım!" MANİSA :
- İZMİR' işgâl eden Yunan kuvvetleri aynı bahanelerle bir kaç gün sonra MANİSA'yı
da işgâl altına aldılar.
- 23 Mayıs 1919'da, Yarbay ÇARAKLOS kumandasında bir Yunan taburu, yerli Rumlar'ın
coşkun tezahüratı altında MANİSA'ya girdi!..
- Bu taburun İZMİR'den hareket ettiği duyulur duyulmaz, yerli Rumlar asırlardır
müsamahasında yaşadıkları Müslüman Türkler'in mal ve canlarına tecavüze
başlamışlardı!.. Yunan askerinin şehre girmesinden EVVEL, Rumlar'ın 100.000
kiloya yakın zahireyi yağmalayarak paylaştıkları, bilâhare tesbit edilmiştir.
- Yunan askerinin şehre girmesinden sonra taarruz ve tecavüzlerine BİRLİKTE
devam ettiler! Önce bir örfî idare (sıkıyönetim) ilân ettiler. Bütün Müslüman
köylerindeki silahların müsadere edileceğini bildirdiler. Toplanan silahlar
MUHİLLİ köyünde depo edilerek yerli Rumlar'a dağıtıldı!
- Bir çok müslümanın fesleri başından alınarak yırtılıyordu!
- Şehrin ana caddelerine nöbetçiler koyarak gidip gelen Müslümanlar'ın üzerini
aramaya, tırnak çakısına kadar ne buldularsa almaya başladılar!
- Kadınların üstü başı yoklanmak bahanesiyle, veya evlerine girerek tecavüzlerde
bulundular!
- Devlet ambarlarındaki mal ve zahire, kısmen Yunan ordusu ihtiyacına ayrılarak
kalanı yerli Rumlar'a peşkeş çekildi!
- İtilaf Devletleri mümessilinin murakabesi altında olmasına rağmen askeriyenin
büyük deposunu, pencerelerini kırmak suretiyle soydular, 3 araba cephane
aşırdılar!
- Her gün bir çok bahane ile Müslüman Türkler'i tevkif ederek Divân-ı Harb'e
gönderip işkence yaptılar... Bunlardan tüccar MUSA KÂZIM EFENDİ şunları
anlatmaktadır:
- "Yunan taburunun gelişinden 7 gün sonra silah
aramaya başladılar. Her mahalle için 2 çavuş, 2 nefer, yerli Rumlar'dan 2 genç,
bir de arabacı vardı. Evden eve gezdiler. En evvel KARAOSMANOĞLU'nun evini, SONRA
HALİT PAŞA'nın evini aradılar. MÜFTÜZÂDE KÂMİL EFENDİ'yi 'Niye silahları vermiyorsunuz?'
diyerek ağır şekilde dövdüler!.. Evlerden saat, yüzük, bilezik gibi pek çok kıymetli
eşya kayboldu."
- "Bu esnada yerli Rumlar'dan bazıları dayaktan sonra 'Sizi kışlaya götüreceğiz,'
diye ahaliden bir kısmını götürdüler. Bunlardan 12 kişi meydana çıkmadı! Daha
sonra 5'inin cesedi bir dere içinde bulundu. Fransız, İngiliz ve İtalyan
mümessillerin bulunduğu hazır halde defnedildiler, (daha önce) fotoğrafları alındı."
- "Cenazelerin muayenesinden, birisinin Uncu MEHMET BEY olup, (55 yaşında),
burnunun ve kulaklarının kesildiği, gözünün süngü ile oyulduğu, karnının derisinin
koyun gibi yüzüldüğü ve bu işkencelerinin CANLI olduğu sırada yapıldığı anlaşılmıştır."
- "Arama günü HÂKİM EFENDİ birinin müdafaasına teşebbüs ettiğinden, dövülerek
kolları süngülenmiş, ve yaralı kolları arkasından bağlanarak kışlaya götürülmüştür."
- "Olanlar, Müftü Efendi ve Mutasarrıf tarafından Fransız ve İngiliz komiserlerine
bildirilmiş, bunun üzerine ertesi gün Yunan taburları (alay birlikleri)
yerlerinden kaldırılmıştır."
- "Kaldırılan alayın yerine başka bir alay gelmiştir." İZMİR Müdafaa-yı Hukuk-u Osmaniye Cemiyeti'ne verilen bilgiler:
- "MANİSA'da oduncu İBRAHİM evinden alınarak
götürülmüş, debbağ HAFIZ İSMAİL OĞLU İBRAHİM ile göçmen, eski MEVLEVİHANE
civarında kesilmiş olarak bulunmuştur."
- "ŞAKİR PAŞAZÂDE MUSTAFA BEY dövüldükten sonra teessüründen vefat etmiştir!"
- "Çarşı Camii imamı MUHİDDİN EFENDİ, 'Yunanlar aleyhine dua etmek' ithamıyla
dövülmüştür."
- "NEVRES AĞA dövülmüş, iki kolu kırılmıştır."
- "MANİSA Hâkimi VEYSİZÂDE MEHMET BEY dövülmüş, dipçik zoruyla karakola
götürülmüştür."
- "TAHİR PAŞAZÂDE MEHMET BEY'in oğlu TAHİR BEY, dayakla öldürülmüştür!"
- "TESALYA muhaciri, 80 yaşındaki MAHMUD BEY, evinden götürülmüş, KIRTIK DERE
civarında süngülenmiş olarak bulunmuştur."
- "TOPÇUBAŞI İSMAİL de aynı yerde kesilmiş olarak bulunmuştur. Ayrıca 2 ceset
daha bulunmuştur!"
- "MANİSA'nın ÇAKAL AZMAĞI civarında 3 müslüman cesedi görülmüş ise de,
hüviyetleri anlaşılamamıştır."
- "Bu meyanda evlerine taarruz edilen, malları yağmalanan kimseler pek çoktur.
MANİSA'daki mezalim, büyük yangınla tamamlanmıştır!" MANİSA'nın ve diğer yerlerin KURTULUŞ'tan sonraki halini ileride vereceğiz.
KARACABEY müddeiumumisi (savcı) ALİ KEMÂL BEY de şu hadiselere şahit olmuştur:
- "Yunanlar bizim kapıyı kırmağa başladıkları zaman,
yandaki komşu bahçesine, oradan da diğer bahçeye kaçtım. (Bahçedeki) ev kadınlarla
dolu idi. Yunan askerleri süngü, sopa ve bıçak tehdidi altında zavallıların ırzına
geçiyorlardı!.."
- "Bir yunan askeri karşıma dikildi, 'para, para' dedi. Üzerimde 80 altın vardı. Hemen
keseyi çıkarıp verdim. Tekrar bizim eve döndüm. İçeride birşeyler kırılıyordu.
İki Yunan yine 'para, para' diye bıçaklarını çektiler. 'Arkadaşlarınız aldı,' dedim."
- "O sırada o evden kaçan kadınlardan biri yanımda peydah oldu. Askerler beni
bırakıp kadına çullandılar!.. O kadar şaşkınlaşmıştım ki, (öylece bırakıp) tekrar
o kadınlarla dolu eve geldim."
- "Gördüğüm manzara korkunçtu. Duvar diplerinde, avluda, merdiven üzerinde
kadınların ırzlarına geçiliyor, dayak atılıyor, ve bıçaklar saplanıyordu!..
Ayaklarının altında (o anda doğurduğu) bebek bulunan bir kadın, hâlâ dayak
yemekteydi!" MUHTELİF VAHŞET ÖRNEKLERİ :
- AKOLUK köyünde ahali ağaçlara çıkartılarak, ve ağaçları dibinden
baltalayarak devirmek suretiyle işkenceye mâruz bırakılmışlardır!
- DÖFOLAR köyünde bir ihtiyarı, silahı olanların isimlerini söyletmek için
iki ayağını yere ve kollarını HAÇVÂRÎ duvara ÇİVİLELİP bir hafta bu durumda
bırakmışlar, her gün dövmek suretiyle yavaş yavaş öldürmüşlerdir!
- ORTAKÖY'de eşraftan 10 kişiyi ayaklarından asmak ve tenasül uzuvları
kırbaçlamak suretiyle işkence etmişlerdir.
- ALINCAK'ta genç çocuk ve delikanlıları, KIZGIN YAĞ'a sokarak ve YAKMAK
suretiyle inletmişlerdir!
- ÇOBANLAR köyünde 9 yaşında bir kız, CAMİ'de, saatlerce bir sürü canavar
ruhlunun ihtirasına âlet edilmiştir!
- ÇEKÜRLER'de ..... (ADI MAHFUZ ERKEK) AĞA'ya 75 yaşında olmasına bakmayarak,
sırf zulüm olsun diye, 15 kişi tecavüz etmişlerdir!
TÜRK EVLÂDI!.. Sen onların işkence ettiği, öldürdüğü mazlumların neslisin!.
Sen onlara ASLA böyle davranmadın!.. Gene davranma!.. Ama UNUTMA!.. Yunan'la
sirtaki çeken DIŞİŞLERİ BAKANI İSMAİL CEM İPEKÇİ, TEODORAKİS ile ortak "dostluk"
konserleri veren SANATÇI BOZUNTUSU ZÜLFÜ LİVANELİ gibi dönmelere, yavşaklara
inanma!.. DOMUZDAN POST, GAVURDAN DOST OLMAZ!.. PİŞTOV, DAİMA YASTIK ALTINDA
OLSUN!.. SENİN SİLÂHIN DAİMA HAİNİNKİNDEN, DÜŞMANINKİNDEN ÖNCE PATLASIN!.
_____________________________________
DÜNYADA TÜRK
SOYKIRIMINI BELGELEYEN KİTAPLARDAN BAZILARI : - Anadolu'da Yunan Zulüm ve Vahşeti (I, II ve III. Kısımlar) , Ankara Matbuat
ve İstihbarat Matbaası, 1338 (1922)
- Bulgar Mezalimi , İstanbul, 1325 (1909)
- Bulgar Vahşetleri , İstanbul 1328 (1912)
- Bursa Vilâyetinde Yunan Fecaii , Bursa Vilayet Matbaası, 1342 (1925)
- Pierre Loti , Can Çekişen Türkiye, İstanbul , 1329 (1913)
- Dimetoka'da Kanlı Bir Levha , 1325 (1909)
- İzmir ve Mülhakatı ile Civarında Yunan İşgâlinden Mütehaddis Fecaii
Hakkında Vürûd Eden Raporlar ile Bazı Muharrerat ,
- İzmir Fecai
- Şeyh Müşir Hüyesin Kaydavi , İslâma Çekilen Kılıç, yahut Alemdârân-ı İslâmı
Müdafaa , İstanbul , 1919
- Ahmed Cevad , Kırmızı Siyah Kitap , İstanbul, 1329 (1913)
- Lozan Zabıtları (4 cilt ve ekleri) , Ahmet İhsan ve Şürekâsı Matbaacılık
Osmanlı Şirketi, İstanbul, 1341 (1925)
- Makedonya'da Yunan Mezalimi , İstanbul, 1914
- Müslümanlara Mahsus, İstanbul , 1329 (1913)
- Orta Anadolu'da Yunan Mezalimi (I,II,III ve IV. cüzler) , Orhaniye Matbaası,
İstanbul, 1337 (1921)
- Avrupa Siyaseti, Türkler'in Felâketi , İstanbul 1329 (1913)
- Pontus Mes'elesi , Ankara Matbuat ve İstihbarat Matbaası , 1338 (1922)
- Türkiye'de Yunan Fecaii Cilt I-II , Matbua-i Ahmet İhsan ve Şürekâsı,
İstanbul , 1338 (1922)
- Türk Kaatilleri ve Yunanlılar , Matbaa-i Amedi, İstanbul, 1322 (1906)
- Şeyh Müşir Hüseyin Kaydavi , Türkiye İslâm İmparatorlunun İstikbâli ,
İstanbul, 1919
- Pol Hevri , Türkiye Nasıl Paylaşıldı? İstanbul , 1329 (1913)
- Yürekler Acısı , Matbuat ve İstihbarat Matbaası , Ankara, 1337 (1921)
- Zavallı Pomaklar , İstanbul, 1330 (1914)
- Teoman Ergene, Türk Ortodoksları , İstanbul, 1951
- Dimitri Kitsikis , Yunan Propogandası , İstanbul , 1965
- Kadir Mısırlıoğlu, Yunan Mezalimi , Sebil Yayınevi, İstanbul, 1977
- Kadir Mısırlıoğlu, Lozan - Zafer mi, Hezimet mi ? , Sebil Yayınevi,
İstanbul, 1971
- Mehmet Arif , Başımıza gelenler , 3 Cilt , Tercüman 1001 Eser
- Hasan İzzettin Dinamo , Kutsal İsyan - Kutsal Barış 15 cilt
- Ömer Seyfettin , Bomba
- Ömer Seyfettin , Beyaz Lâle
- Halide Edip Adıvar , Vurun Kahpeye
- Halide Edip Adıvar , Türk'ün Ateşle İmtihanı
- Mehmet Perinçek , Ermeni Devlet Adamı B.A. Boryan'ın Gözüyle Türk-Ermeni
Çatışması, Kaynak Yayınları
- Ermeni Komitelerinin Emelleri ve İhtilal Hareketleri , Kaynak Yayınları, 2007
- Ovanes Kaçaznuni , Taşnak Partisi'nin Yapacağı Bir şey Yok , Kaynak Yayınları,
2005
- A.A. Lalayan , Taşnak Partisi'nin Karşıdevrimci Rolü , Kaynak Yayınları, 2007
- Kızıl Kitap, Taşnak Mezalimi , Kaynak Yayınları, 2007
- A.B. Karinyan , Ermeni Milliyetçi Akımları , Kaynak Yayınları, 2007
- Selami Kılıç , Ermeni Sorunu ve Almanya , Kaynak Yayınları, 2007
- Ermeniler Tarafından Yapılan Katliam Belgeleri (1914-1921) Cilt 1-2
- Arşiv Belgeleriyle Ermeni Faaliyetleri (1914-1918) Cilt 1-2 ,
- Bitlis'te Ermeniler ve Ermeni Mezalimi ,
Bitlis Valiliği Kültür Yayınları
- Doç.Dr.Dr . Hüseyin Çelik, Görenlerin Gözü İle Van'da
Ermeni Mezalimi , Cedit Neşriyat
- Levon Panos Dabağyan, Türkiye Ermeniler Tarihi, Kültür-Sanat Yayıncılık
> İÇİNDEKİLER < > ANADOLU VE TRAKYA'DA TÜRK VE MÜSLÜMAN KATLİAMI - 2
< > PONTUS HAYÂLİ VE TÜRK VE MÜSLÜMAN SOYKIRIMI
< > PONTUS HAYÂLİ VE TÜRK VE MÜSLÜMAN SOYKIRIMI - TTK
< > RUMLARIN İÇ VE DIŞ GÖÇLERİ
< > YAHUDİ SOYKIYIMI PALAVRASI
< > AUSCHWITS KAMPINDAKİ TURİSTİK TESİSLER VE FIRINDA YAKMA PALAVRASI
<
> İSLAMİ
ESASLARA BAĞLILIK İLKESİ
<
- Askerî otel ve kıraathane,
- Ulyâzade Hanı,
- Bolulu Mehmet Lokantası,
- Ahmet ve Ragıp Kardeşler Kütüphanesi,
- Muhallebici ve tatlıcı İbrahim Hakkı Usta'nın dükkânı,
- Şifa Eczanesi,
- Ekmekçi Hanı'ndan Hukuk Yurdu'nun eşya, evrak ve kitapları,
- Kunduracı SAADETTİN EFENDİ'nin mağazası,
- Selânikliler Kütüphanesi,
- Manifaturacı Hacı Hafız Mustafa Efendi ve kardeşinin tuhafiye mağazası,
- Lokantacı İsmail Efendi'nin Karataş'taki evi ve eşyaları,
- Başoturak'ta taşçı Osman Efendizâde Hafız Fikri Efendi ile kunduracı
Selânikli Hafız Hüsnü Efendi'nin dükkânları,
- Alaşehir pazarı,
- Selânikli Hakkı Usta'nın dükkânı,
- Hisar ve Bölükbaşı camilerinin halı ve seccadeleri,
- Yedeksubaylar Yardımlaşma Cemiyeti gazinosu,
- Odunpazarı'nda saatçi Mehmet Efendi'nin ticarethanesi,
- Arasta'da ve Eski mahkeme önünde 120'den fazla müslüman dükkânı,
- Keresteciler'de Cihan Bey'in mağazası,
- Kıllı Mescit'te komiser Mehmet Efendi'nin evi,
- Tuhafiyeci Ali Haydar Bey'in mağazası,
- Alabeyi'nde İzmir Nüfus Müdürü Hasan Efendi'nin evi,
- Karataş'ta Nuri Bey'in köşkü (taşları da sökümek üzere),
- Göztepe'de Saatli mağazası sahibi Hafız Mehmet Efendi'nin evi,
- Karantina'da eski mektupçu Ahmet Bey'in evi,
- Akarcalızâde Hacı Bekir Efendi'nin evi, dükkânı,
- Karantina'da Hapishane Müdürü Nur Bey'in evi,
- Tüccardan ve muharrirlerden Hacızâde Hüseyin Rıfat Bey'in
Bozyaka'daki evi ve eşyası, hanımına ait mücevherat
- Eşrefpaşa ve civarındaki evler kâmilen soyulmuştur!
- Ermeni Pasajı'nda Dişçi Mehmet Ali ve Operatör Esat, Doktor Nazifi
Şerif ve Doktor Fuat Cevat Beylerin klinikleri de
tamamen yağma edilmiştir!"
- Binbaşılıktan emekli Tahsin Bey,
- Zıraat Bankası memurlarından Ahmet Efendi,
- Tabur kâtipliğinden emekli Hüseyin Hüsnü Efendi,
- Aydınlı Karanfil Nuri.
- Doktor Galip Bey. Galip Bey'in karısı ve kızı silah ve süngü ile
dövülüp yaralanarak üzerlerindeki mücevherat alınmıştır.
- Hayvanlar gasbedilmiş, zıraî âletler mahvedilmiştir."
müteaddid Rumlar'ın imzaları
Hilâl Matbaası, İstanbul, 1335 (1919)
Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü Yayınları
Genel Kurmay Başkanlığı Basımevi , ANKARA