28 ŞUBAT SÜRECİ - YILMAZ-ECEVİT SAFHASI / 3
Bir kere daha tekrarlıyalım: 28 Şubat 1997 Muhtırası
ile başlayan dönem, TÜRK MİLLETİ'ne, TÜRK DEVLETİ'ne, TÜRK ORDUSU'na, ATATÜRK'e ve
MÜSLÜMANLAR'a ihanet dönemidir!
Yine şunu kesinlikle ifade etmek isteriz ki, 28 Şubat darbesi asla TÜRK ORDUSU'nun
giriştiği bir hareket değildir. TÜRK ORDUSU içine sızmış, ta tepelere yükselmiş olan
mason, Yahudi dönmesi, Ermeni ve Rum kökenli hain kişilerin işidir. Başını mason-dönme
Orgeneral ÇEVİK BİR'in çektiği, bilhassa Deniz Kuvvetleri'nden monşer tipli mason-dönme
amirallerin desteklediği 28 ŞUBAT darbesi, SİLAHLI KUVVETLER içindeki gerçek ATATÜRKÇÜ
ve MİLLİYETÇİ TÜRK subayların kendini "BATI ÇALIŞMA GRUBU" diye adlandıran İSRAİL yanlısı
ekip tarafından ayıklanması, MİLLÎ SİYASET'e yönelmiş olan DEVLET'in tekrar A.B.D.,
İSRAİL ve A.B. güdümüne sokulması, TÜRK ORDUSU'nun PEYGAMBER OCAĞI niteliğinden
çıkarılması, TÜRK MİLLETİ'nin İSLÂM'dan uzaklaşması için yapılmıştır!
28 Şubat
"postmodern" darbesi sözümona irticaya karşı yapılmış, ancak Necmettin Erbakan'dan
daha çok dini istismar eden Recep Tayyip Erdoğan'ın iktidara gelmesini sağlamıştır.
Recep Tayyip Erdoğan da müslüman görüntüsü altında Hıristiyan Batı'ya, AB ve ABD'ye
uşaklık eden, Kıbrıs'tan ve Güneydoğu Anadolu'dan, Türklük'ten. hatta İslam'dan
vazgeçen, "darbecileri temizliyorum" derken TÜRK ORDUSU'nu zaafa uğratan bir
politikayla Türkiye'yi uçuruma sürüklemiştir... Hepsini bir bir, kronolojik olarak
anlatacağız.
Bir kere daha söyleyelim ki, 28 Şubat darbesini TÜRK ORDUSU'na ve TÜRK SUBAYLAR'a
mâletmek, son derece büyük bir hatadır ve bizi tam da 28 Şubatçılar'ın istediği
noktaya götürür, ORDUMUZ, ASKERİMİZ kötülenmiş olur!
Kaldığımız yerden 28 Şubat sürecinde cereyan eden olaylar ve Ecevit-Yılmaz dönemindeki
yolsuzluklar, yurt ve dünya olayları ile kronolojimize devam ediyoruz.
23 Eylül 2000'de Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk, Ceza Kanunu'nun 312. Maddesi ile af
konusunda açıklama yaptı. Anayasa Mahkemesi'nin iptal kararının ardından, "ırza tecavüz"
ve "toplum vicdanının affetmeyeceği suçlar"ın "tecil"le affının mümkün olmadığını
söyledi. Ne var ki, cinayet suçuna getirilen af şöyle çarpık bir sonuca yol açtı: Tecavüz
eden aftan yararlanamadı, ama hem tecavüz edip, hem de kadını öldüren affa uğradı!
Aynı gün İnsan Hakları Derneği (İHD) eski Genel Başkanı Akın Birdal, bölücülükten yattığı
2 yıllık hapis cezasını tamamlayarak tahliye oldu.
24 Eylül'de Ahmet Taner Kışlalı'yı öldüren dinci terörist Rüştü Aytufan
Adapazarı'nda yakalandı. Üç bombacıdan ikisi daha önce "Umut Operasyonu^nda yakalanmıştı.
25 Eylül'de Cumhurbaşkanı Necdet Sezer 3 kamu bankasının özelleştirilmesine dair
kanun hükmünde kararnameyi geri gönderdi.
27 Eylül'de Danıştay 2. Dairesi, eski İstanbul Belediye Başkanı Recep Tayyip Erdoğan
hakkındaki dosyayı Yargıtay Başsavcılığı'na gönderdi.
28 Eylül 2000 gecesi Mâlî Şube ekipleri, Swissotel'deki suitinde kalan Mason
Süleyman Demirel'in has yeğeni
Yahya Murat Demirel'i, sevgilisi Ayşenur Eserler ve 14 kişi ile birlikte gözaltına aldı.
Hakkında gıyabi tutuklama kararı bulunan bankanın Başkan Yardımcısı Ümit Öndeş ve kredi
işlerinde komisyonculuk yaptığı iddia edilen `Fırıldak Ömer' lâkaplı Ömer Gülüştür de,
İstanbul'da Mâlî Polis tarafından gözaltına alınanlar arasında bulunuyordu.
Yahya Murat
Demirel'in gözaltına alınmasıyla birlikte, Zekeriya Temizel'in başkanlığındaki Bankacılık
Üst Kurulu'nun da yönlendirmesiyle batık bankalara yönelik kapsamlı bir operasyon
başlatılarak 'Kasırga' adı verildi. Murat Demirel'in yanısıra Egebank
yöneticileri, çalışanları, yakınları peşpeşe gözaltına alındı. İki ayda gözaltına
alınanların sayısı 100'ü geçti.
Harmak isimli firmaya verilen 8 milyon dolar krediyi Yahya Murat Demirel'in hesabına
aktardığı iddia edilen Ümit Öndeş; Egebank, Tasarruf Mevduat Fonu'na devredildikten
sonra görevden alınmamıştı. Banka yeni yönetime devredildikten 4 ay sonra dahi Harmak
şirketine 4,5 milyon dolar daha kredi çıkartmak için yönetime baskı yapan
Ümit Öndeş ile, 500 bin dolar komisyon aldığı iddia edilen Ömer Gülüştür hakkında, Şişli
Cumhuriyet Savcılığı tarafından gıyabî tutuklama kararı çıkarılmıştı. O günlerde
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu Başkanı Zekeriya Temizel, bir takım dosyalarla
Savcı Nuh Mete Yüksel'i ziyaret etmişti.
Yapılan soruşturmalarda yolsuzluğun daha çok off-shore hesapları ve naylon şirketlere
kredi kullandırılmasıyla yapıldığı anlaşıldı. Egebank'ın içi boşaltılırken dört farklı
yöntem izlenmişti.
Bunlardan birincisini yurtdışı krediler oluşturuyordu... Bankanın garantisi
kullanılarak yurtdışındaki bankalardan
kredi çekiliyordu. İkincisi ise komisyonlu aracılardı... Firmaların komisyoncular
aracılığıyla kredi alınması sağlanıyor,
firma sahiplerinin haberi olmadan aracıların aldığı komisyonlar Murat Demirel'in cebine
giriyordu. Üçüncü yöntem ise naylon şirketlerdi... Bu şirketler Egebank'tan kredi
istiyor ve yönetim kurulu hiçbir faaliyeti olmayan
bu şirketlerin kredi isteklerini onaylıyordu.
Dördüncüsü ise off-shore hesaplardı... Müşterilerin onayı ile Demirel'in yurtdışındaki
off-shore bankasına aktarılan para daha sonra yine kâğıt üzerinde Demirel'in firmalarına
kredi olarak dönüyordu.
Egebank'a el konmadan bir gece önce bankanın genel müdürlük binasından çuvallar
dolusu evrak kaçırıldığını belgeleyen güvenlik kamerasına yakalanan Cenajans Grey'in
eski Yönetim Kurulu Başkanı Nail Keçili, görüntülerinin tespit edilmesi üzerine
"Reklam için oradaydım" açıklamasına rağmen gözaltına alınmaktan kurtulamadı.
29 Eylül'de Sidney Olimpiyatları'nda 58 kiloda güreşen Harun Doğan, kürtçülük yapıp
ayyıldızlı formayı giymeden mindere çıktı. Sonra da yenileceğini anlayınca Rus rakibi
Murad Ramazanov'la güreşmekten kaçındı. Harun Doğan'a madalya falan kazanmadığı halde
önceden 10 milyar lira ödül verilmişti. İnşallah geri alınmıştır!
29 Eylül'de Güneydoğu'da askerlik yapanlardan özellikle seçilmiş Kürt ve Ermeni kökenli
kişilerin konuştuğu "Mehmedin Kitabı"ında, orduyu küçük düşürdüğü iddiasıyla 2 ila 6 yıl arası
hapsi istemiyle yargılanan gazeteci Nadire Mater ile Metis yayınları sorumlusu Semih Sökmen
geçen yıl bugün beraat etti. Orduya bu şekilde düşmanlık
Mehmet Ali Birand'dın "Emret Komutanım" (1986) adlı kitabı ile başlamıştı. Bu ikincisidir.
30 Eylül'de CHP Olağanüstü Kurultayı'nda Deniz Baykal, 15 ay aradan sonra, 543 oyla
Genel Başkan seçildi.
Yine 30 Eylül'de Egebank'ın eski sahibi Yahya Murat Demirel'in askerde iken kiraladığı
depoya baskın düzenlendi. İki kamyon dolusu evraka el kondu.
2 Ekim'de Yahya Murat Demirel'in nikâhsız sevgilisi, kendinden 10 yaş büyük Ayşenur
Esenler'in babası Dr. Ali İhsan Esenler, "Murat Demirel ailesinden habersiz hiç iş yapmaz,"
dedi. Halbuki mason Süleyman Demirel, "Olayın benimle ilişkisini kurmak isteyenler
çıldırmıştır," diye sözümona kendini savunmuştu.
3 Ekim'de Yahya Murat Demirel'in içini boşalttığı Egebank'la ilgili "Kasırga
Operasyonu"nun, Bankacılık Denetleme Üst Kurulu Başkanı Zekeriya Temizel'in "batık
bankalar" dosyasını inceleyip durumdan İçişleri Bakanı Saadettin Tantan'ı haberdar
etmesi ile başladığı ortaya çıktı.
4 Ekim'de tutuklanan Yahya Murat Demirel'in cezaevinde kendisini ziyaret eden
yakınlarına, "4 gündür beni eziyorlar. Bir şey yapmadınız," diye bağırdığı öğrenildi.
Ulucanlar Cezaevi'nde 4 kişi ile birlikte kalan Demirel'in gergin olduğu, kimseyle
konuşmadığı ifade edildi.
5 Ekim'de kendi bankası olmasına rağmen Murat Demirel'in şirketlerine kamu bankalarının
kredi açtığı ortaya çıktı. Demirel usülsüz olarak Halkbank'tan 100 milyon dolar, Emlak
Bankası'ndan 20 milyon dolar, Vakıfbank'tan 30 milyon dolar götürmüştü!.. Bunlar hiç
arkasında "bir bilen" politikacı olmadan olabilir mi? Kimse bana 100 dolar bile kredi
vermiyor1
DYP Başkanı Tansu Çiller, ABD Temsilciler Meclisi Uluslararası İlişkiler Komitesi'nde
kabul edilen Ermeni Tasarısı'na mukabil, "Türk vatandaşı olmadıkları halde Türkiye'de
iş yapan Ermeniler'in bir süre için sınırdışı edilmeleri"ni teklif etti.
8 Ekim'de Yahya Murat Demirel tutuklu bulunduğu cezaevinde Ayşenur Esenler ile
evlendi.
9 Ekim'de geçen yıl ölen ünlü mafya babası Dündar Kılıç'ın imam nikâhlı eşinden olan
kızı Hülya Ferhan Sarı, "Ben de 100 milyon dolar mirastan payımı isterim," diye ortaya
çıktı.
12 Ekim'de ifadesi alınan Murat Demirel'in her soruya "hatırlamıyorum" diye cevap
verdiği öğrenildi. "Cep telefon numaramı hatırlamıyorum. 20 şirketim var, isimlerini
hatırlamıyorum," dediği belirtildi. Tıpkı Yassıada duruşmaları sırasında
Menderes'in "Hatırlamıyorum Reis Beyefendi," dediği gibi...
15 Ekim'de Fethullah Gülen gıyabında yargılanmaya başladı.
17 Ekim'de becerikli yeğen Yahya Murat Demirel'in, bankasına elkonulduktan sonra iki
yat daha aldığı ortaya çıktı.
20 Ekim'de Bergama Cezaevi hükümlüleri gördükleri işkenceyi fotoğraflarla ispatladılar.
Mahkumlar fotoğrafları basına verdikleri için 15'er gün hücre cezası aldılar... Ceza başka
işkence başkadır. Kimsenin başkasına keyfî ve şahsî bur uygulama ile ceza vermeye, hele
işkence etmeye hakkı yoktur. Böyle dvranışları örtbas etmek te çok büyük suçtur. Görevliler
hakkında işlem yapılması gerekirdi... Aynı gün bölücü Kürt mahkûmlarca cezaevlerinde açlık
grevi başlatıldı.
22 Ekim 2000'de Cumhuriyet tarihinin son nüfüs sayımı yapıldı. Evlerden çıkılamadı.
23 Ekim'de Adana E Tipi Kapalı Cezaevi'nde tutuklu ve hükümlüler eylem başlattı. Eylemciler,
21 infaz koruma memurunu rehin aldı. Af talebinde bulunan eylemciler, cezaevinin bazı bölümlerini
ateşe verdi. Bayrampaşa Cezaevi'nde ise sayım vermek istemeyen bir grup tutuklu 16 infaz koruma
memurunu rehin aldı. Cezaevinden nakilleri protesto eden eylemciler açlık grevi başlattı.
27 Ekim'de Elazığ E Tipi Kapalı Cezaevi'nde terör örgütü Hizbullah mensupları eylem
başlattı. Mahkûmlar 16 gardiyanı rehin aldı... Cezaevleri Devlet'in kontrolünde değildi!
28 Ekim'de Ankara DGM, Egebank'ın içini boşaltmakla suçlanan Yahya Murat Demirel'in 19 şirketine
elkoydu. Elkonulan Etibank ve Bank Kapital'in yöneticilerine yurtdışına çıkış yasağı getirildi.
30 Ekim'de Ankara 3. Asliye Ticaret Mahkemesi, Etibank ve Bank Kapital'in eski sahipleri, bazı
yakınları ve yönetim kurulu üyelerinin tüm mal varlıklarına tedbir koydu. Yahya Murat Demirel,
Egebank davasında ikinci kez tutuklandı. Nöbetçi 13. Asliye Ceza Mahkemesi'ndeki
duruşmada, Demirel ile birlikte bankanın Genel Müdür Yardımcısı Emine Mehtap Ceylan ve
Demirel'in özel mutemedi Şaban Ayhan Tatlıgil de tutuklandı.
Yine 30 Ekim'de Birecik barajı suları altında kalacak olan, hernedense çok lâfı edilen
Zeugma antik kentinde kazı çalışmaları sona erdi.
31 Ekim'de Yatağan Termik Santralı çevresinde hava kirliliği sınır değerleri aştı, santralin
3 ünitesi durduruldu, ilçe halkına "sokağa çıkmayın" çağrısı yapıldı... Cennet gibi bir bölgede
olan Yatağan Termik Santralı eğer iyi bir filtre ve baca sistemi olsa, böyle sıkıntılar yaratmaz.
1 Kasım 2000 sabahı Sümerbank'ın eski sahibi Hayyam Garipoğlu İstanbul'da, aynı gece
Nail Keçili Marmaris'teki yazlığında gözaltına alındı. Keçili'ye ait Cenair
Havacılık şirketi adına 4 milyon dolarlık kredi çekilerek Demirel'e devredilmişti.
Ancak Keçili ifadelerinde kredinin şirket aracılığıyla Demirel'e devredilmesinden
haberdar olmadığı söyledi. Keçili hileli kredi çekmek ve suç örgütüne iştirakle suçlandı.
2 Kasım'da Nail Keçili, Ankara'ya getirildi. Keçili'nin Yönetim Kurulu Başkanı olduğu
Cenajans Grey'in 3 yöneticisi de gözaltına alındı.
Yine 2 Kasım'da Karagümrük çetesinin lideri Nuri Ergin ve adamları, Uşak E Tipi Cezaevi'nde
olay çıkardı. Cezaevi müdürü ve bazı gardiyanların rehin alındığı olayda, 5 kişi öldü, 17 kişi
yaralandı.
Yine 2 Kasım'da Genelkurmay Başkanlığı, FP İstanbul Milletvekili Nazlı Ilıcak'ın açıkladığı ''Andıç'' belgesi
konusunda açıklama yaptı. "Uygulamaya yönelik çeşitli karargâh içi taslak çalışmalar yapıldığını,
bir milletvekili tarafından illegal yollarla temin edilen ve basına dağıtılan belgenin de bu
kapsamda bir belge olduğunu'' bildirdi.
3 Kasım'da Devlet Güvenlik Mahkemesi Yurtbank'ın eski sahibi Ali Balkaner
hakkında soruşturma başlattı. Egebank'ın ardından diğer bankaların da soruşturma
kapsamına alınması Kasırga'da ikinci dalga olarak yorumlandı. Sümerbank soruşturması
kapsamında, bankanın eski 3 yöneticisi hakkında yakalama emri çıkarıldı.
Yine 3 Kasım'da Uşak E Tipi Cezaevi'ndeki eylem sona erdi. Nuri Ergin, kardeşi Vedat Ergin ile
17 mahkum başka cezaevlerine nakledildi.
5 Kasım'da Keçili ve Hayyam Garipoğlu tutuklanarak cezaevine gönderildi.
8 Kasım'da FP İstanbul Milletvekili Nazlı Ilıcak,
Genelkurmay Başkanlığı'nın açıklamasında kişilik haklarına hakaret edildiği gerekçesiyle Genelkurmay
Başkanı Orgeneral Hüseyin Kıvrıkoğlu hakkında 1 milyon liralık manevi tazminat davası açtı.
Ilıcak, daha sonra (21.12.2000) bu davasını geri çekti... Aynı gün "AB Katılım Ortaklığı Belgesi" açıklandı.
Bu belge Türkiye'nin Avrupa Birliği üyeliğinde atması gereken adımları belirliyordu...
Bu belgenin başında "Türkiye AB'ne diğer aday ülkelere uygulanan aynı kriterler temelinde Birliğe
katılması mukadder bir aday ülkedir" denmesine rağmen, öteki ülkelerin hiç birindin istenmeyen
kriterler Türkiye'den istendi. Türkiye'den çok daha sonra müracaat edenler AB'ye
alındı. Siyasî ve iktisadî olarak Türkiye'den çok daha kötü durumda olan ülkeler (Bulgaristan,
Romanya, Hırvatistan, Çekya, Slovenya, Slovakya) alındı, Türkiye alınmadı!.. Niye?? Türkiye
MÜSLÜMAN bir ülke!.. TÜRKİYE AVRUPA BİRLİĞİ'NİN
TEK LOKMADA YUTAMIYACAĞI KADAR BÜYÜK BİR ÜLKE!..
Yine 8 Kasım 2000 günü Ankara DGM Başsavcılığı ve Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından yürütülen bir
operasyonla, Türkiye'ye kaçak et getiren bir şebeke çökertildi. 500 ton kaçak et yakalandı.
Aralarında İnter Gıda firmasının sahibi İshak
Romano ve DTP Genel İdare Kurulu üyesi Orhan Keçeli'nin oğlu Engin Keçeli'nin de bulunduğu 24 kişi
gözaltına alındı. Şebeke "İşleyip satacağız" diye yurda soktukları bufalo etlerini iç piyasada
satıp 5 yılda 500 trilyonluk vurgun yapmıştı. Bu yüzden "Bufalo Operasyonu" diye bilinir... Aslında bufalo mandayla öküz arası eti
yenir, doğada beslenen bir hayvandır. Eğer o ad ile ithal edilip ucuza satılsa idi, böyle bir
yolsuzluk olmazdı. Bugün bile ithali yapılıp halka ucuz et yedirilebilir.
İnter Gıda, Milko, Yaman, Mar-Nak adlı şirketler, Çukurova Gümrükleme Şirketi aracılığıyla 5 yıl
önce Hindistan, Avustralya ve ABD'den "Bufalo" ve "çift hörgüçlü öküz" eti ithal etmeye başladı.
Mersin ve Mardin'deki "serbest bölge"lere getirilen bu etlerin Azerbaycan gibi ülkelere ihraç
edileceğini bildiren şirket yetkilileri, Türkiye'yi transit konumda gösterdi. Ancak, şirket, bazı
gümrükçülerin de yardımıyla, binlerce ton bufalo etini
iç piyasaya sürdü. Şebeke, bu kaçakçılık sonucunda 500 trilyonluk vurgun gerçekleştirdi.
Bufalo operasyonu, 3 ay önce İçişleri Bakanı Saadettin Tantan'a gelen bir ihbar üzerine
başlatılmıştı. Tantan, şebekenin çökertilmesi için bir komisyon kurulmasına karar verdi. Komisyonda
İçişleri Bakanlığı ve Mülkiye başmüfettişlerinin
yanısıra Gümrük Müsteşarlığı müfettişleri ile Emniyet Genel Müdürlüğü yetkilileri de görev aldılar.
Tantan, "Bufalo Operasyonu"nun tüyosunu, her zamanki gibi, ilginç sözleri ile basın mensuplarına
yemekte "Yediğiniz ete dikkat edin," diye takılarak vermişti. Bu laf üzerine gazetecilerin,
"Hayırdır, Sayın Bakan... Bu defa da et operasyonu mu yapacaksınız?" sorusuna, kaçamak cevap veren
Tantan, "Bilemem... Siz yine de yediğiniz etlere dikkat edin" demişti.
Savcı Talat Şalk'ın koordinesinde
harekete geçen polisler, 3 ay boyunca şebekenin elebaşı İshak Romano'yu takibe aldı. Çete üyelerinin
adresleri, kimlerle görüştükleri tek tek belirlendi.
Daha sonra, Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Dairesi bünyesinde 6 ekip kuruldu. Ekiplere,
8 Kasım'da saat 14.30'da, "Harekete geç" emri verildi. İstanbul, Ankara, İçel, Antalya, Bursa ve
Mardin'de yapılan operasyonlarda 23 kişi yakalandı. İstanbul'daki ekip, İshak Romanov ile Engin
Keçeli'yi ilk önce İstanbul Mali Şube'de sorguladı. Daha sonda Romano ve Keçeli, diğer illerde
yakalanan şebeke üyeleri gibi Ankara'ya gönderildi. Gözaltına alınanlar
arasında Ramano'nun sekreterliğini yapan 3 kadının da olduğu öğrenildi. Mersin Serbest Bölge'de
faaliyet gösteren Milko Gıda Tekstil, İnter Gıda Tekstil, Yaman Soğuk Hava Deposu ve Çukurova
Gümrükleme'nin evraklarına el kondu.
Mersin'de yakalananların Milko Şirketi Müdürü Ünsal Güngör, ortakları Müslüm Koçak ve Orhan Nesibi
Aksüt, Çukurova Gümrükleme ve Yaman Soğuk Hava Deposu ortakları Aydın Coşkun, Rüçhan Bozdik,
Ergün Akdeniz, Azmi Şahan, Sabahattin Dikiciler ve Metin Akkutan; Mardin'dekinin ise Şaban Çelik
adlı gümrük komisyoncusu olduğu belirtildi. "Bufalo" etlerinin yurt genelinde market ve kasaplarda
yerli et olarak satıldığı belirlendi.
Dava 7 yıl sürdü. 17 Ocak 2007'de Ankara 11. Ağır Ceeza Mahkemesi İshak Romano'yu 3 yıl 20 gün
hapis cezasına çarptırdı. Mankeme; sanıklar Ünsal Güngör, Cem Birim, Müslüm Koçak, Serpil Kotan,
Ömer Faruk Kamaç hakkında 'suç işlemek için kurulan teşekküle üye olmak ve resmi evrakta sahtecilik'
suçlarından 2'şer yıl 9'ar ay 10'ar gün hapis cezası verdi. Sanık Yakup Rakıcıoğlu hakkında 'resmî
evrakta sahtecilik' suçundan 1 yıl 11 ay 10 gün hapis cezası vererek cezaları erteleyen mahkeme,
sanıklar Sevda Öktem Karaca, İbrahim Aras, Cemil Güzelik, Argun Özdemir, Mustafa Murt, Şaban Çevik,
Mahmut Aslan, Alican Koçoğlu, Abdullah Kırcali, Özkan Ergin, Hüsamettin Öner, İsmail Mert, Kemal
Erdoğan, Kenan Taşkentli, Hasan Hüseyin Atıl, Yusuf Yıldız, Maruf Kaynak, Hüseyin Kantar ve Adil
Hortoğlu hakkında ise 'suç işlemek için kurulan teşekküle üye olmak' suçlarından 5'er ay hapis
cezası verdi. Mahkeme daha sonra bu sanıklara verilen hapis cezalarını 450'şer YTL'ye çevirerek
erteledi. Peki, bu heriflerin yolsuzluktan içettikleri paralar ne oldu?.. Hâkim gene
bir bardak su koydu masaya, "soğuktur, buyurun, için," dedi.
Yine 8 Kasım'da IMF Türkiye Masası Şefi Carlo Cottarelli, 2001’de 7 milyar dolar gelir
gelmesi hedeflenen özelleştirme uygulamalarındaki çokbaşlılığı eleştirdi.
12 Kasım 2000 tarihinde İç Ege Tekstil Sanayi ve Dış Ticaret Şirketi'nin sahibi
Gürcan Güngören Yalova'da Ahmet Toprak sahte kimliğiyle Kanada'ya kaçma hazırlığındayken
ele geçirildi. Güngören "Balina Operasyonu" çerçevesinde aylardır aranıyordu.
Yine 12 Kasım'da Mesut Yılmaz, Almanya Başbakanı'nın 'AB'nin Hristiyan Kulubü olmadığı' yönündeki sözlerine
güvenmek istiyorum" dedi. Güvenemezsin, çünkü gerçekten bir Hıristiyan Klubü!..
13 Kasım'da Ankara 2 No'lu DGM, "Halkın yararlanmasına sunulmuş Varan Otobüsü'nü
silah ile kaçırdıkları"
gerekçesiyle haklarında dava açılan 3 sanığı, 101 yıl 8'er ay ağır hapis cezasına mahkûm etti.
Mahkeme, daha sonra sanıkların cezalarını 36'şar yıl ağır hapse çevirdi.
Yine 13 Kasım'da Bergama'da siyanürle altın çıkarma yöntemine karşı çıkan köylüler,
alınmaya başlanan yasal izin ve onayları protesto amacıyla Çanakkale'ye doğru yürüyüşe
başladı... Türkiye'deki altın Alman, Kanada ve Amerikan firmalarını birbirine düşürdü.
Bergama köylüleri de buna âlet oldu. Konu hakkında kitap yazan Necip Hablemitoğlu Alman ajanlar
tarafından öldürüldü, suç gene dincilere atıldı.
Yine 13 Kasım'da Egebank'ın eski sahibi olan Bayraktar Holding Yönetim Kurulu Başkanı
Hüseyin Bayraktar, oğlu Mehmet Bayraktar, İhlas Sigorta'nın müdürü Ayhan Apak,
arkasından Ali Balkaner gözaltına alındı. Her gün başka bir ünlü
işadamı Kasırga Operasyonu kapsamında gözaltına alınmaya başladı.
14 Kasım'da Egebank soruşturması kapsamında, bankanın eski genel müdürü Şükrü Esat Erkuş ile eski
genel müdür yardımcısı Ali Ertunç Yalçın'ın da aralarında bulunduğu 11 kişi gözlem altına alındı.
İstanbul DGM Cumhuriyet Savcılığı, bankanın eski yönetim kurulu üyesi Aydoğan Semizer hakkında
''yakalama emri'' çıkardı.
Kasırga Operasyonu'na Sabah Gazetesi eski yazarı Rauf Tamer'in de ismi karıştı. Bir
gazetecinin iş takibi için kurye aracılığıyla 1 milyon dolar aldığı söylentileri kısa
sürede yayıldı ve kısa süre sonra o kişinin Rauf Tamer olduğu söylendi. Kendini savunan
Tamer "aklanıncaya kadar yazmayacağım" diyerek Sabah Gazetesi'nden ayrıldı. Bu arada
işadamı Mete Has "Ben Rauf Tamer'in evindeyken içinde 650 bin dolar olan çanta bana
geldi, ben teslim aldım" dediyse de, Murat Demirel'in koruması Ender Keskin'in DGM'deki
ifadesinde tersini söylüyordu. Keskin ifadesinde şöyle dedi:
- "Bana çantayı ve adresi Murat
Demirel'in sekreteri Yasemin Altıparmak verdi. Çantayı Rauf Tamer'e teslim etmemi istedi.
Ayrıca 'Çok dikkatli ol' diye de tembih etti. Ben de olay günü çantayı Rauf Tamer'in
evine götürdüm. Kendisi evde yoktu. Kapıyı bir hanım açtı. Rauf Bey'i istedim, evde
yokmuş. Çantayı kapıyı bana açan hanıma bıraktım."
Dört aşamalı operasyon Egebank soruşturmasıyla başlayan Kasırga Operasyonu diğer
bankaları içine alarak genişletildi. Öyle ki artık içinden çıkılmaz bir hal alan
operasyon Kasırga 1, Kasırga 2, Kasırga 3, Kasırga 4 olarak adlandırılarak her
defasında masaya başka bir yolsuzluk iddiası yatırıldı. Buna göre:
Kasırga 1- Egebank soruşturması: Eski sahibi Murat Demirel. Dört farklı yöntemle
bankanın içi boşaltıldı. 54 kişi gözaltına alındı, 22 kişi tutuklandı. Yolsuzluğun
boyutu 750 trilyon idi.
Kasırga 2- Sümerbank soruşturması: Eski sahibi Hayyam Garipoğlu. Sümerbank Efektif
Off-Shore hesaplarında toplanan paralar banka personeline baskı yapılarak yurtdışında
kurulan paravan şirketlere aktarıldı. 35 kişi gözaltına alındı, 11 kişi tutuklandı.
Yolsuzluğun boyutu 750 trilyon idi.
Kasırga 3- Yurtbank soruşturması: Eski sahibi Ali Avni Balkaner. Yurtbank-Yurt
Security off-shore hesaplarında toplanan paralar yurtdışında kurulan paravan şirketlere
transfer edildi. 19 kişi gözaltına alındı, 7 kişi tutuklandı. Yolsuzluğun boyutu
400 trilyon idi.
Kasırga 4- Bank Ekspres soruşturması: Eski sahibi Korkmaz Yiğit. Toplam 20 kişi
gözaltına alındı, 17 kişi tutuklandı. Yolsuzluğun boyutu 300 trilyon idi.
Yolsuzluğa adı karışanlar:
Kasırga 1: Egebank'ın eski sahibi Yahya Murat Demirel'in ile birlikte bankanin pek çok
yöneticisi ve yolsuzluğa karışan yakın arkadaşları tutuklandı. Demirel'in sağ kolu Gökalp Baştürk,
kasası Şaban Ayhan Tatlıgil, akıl hocası Hakan Ferhatoğlu'nun yanısıra Egebank yöneticilerinden
Aydoğan Semizer, Sevtap Arslan, Ümit Öndeş, Şükrü Esat Erkuş, Hüsnü Barboros Olcay, Emine Mehtap
Ceylan, Ali Süha Paya ile Universal Yatırım Holding A.Ş.'nin personel müdürü Turan Turanoğlu,
Cenajans Grey Yönetim Kurulu Başkanı Nail Keçili tutuklandı. Egebank soruşturmasında adı geçen
ve gözaltına alınanlar ise Demirel'in kardeşi Neslihan Demirel, avukatı Suat Çelebi, Berdan
Tekstil'in sahibi Muhteşem Ekenler, Egebank'ın eski sahibi Hüseyin Bayraktar, banka yöneticileri
Özcan Tangu, Ali Ertunç Yalçın, Ayhan Apak, Aydın Dündar, Tuğrul Aladağ, Abdüllatif Yoldüz,
Mehmet Karakaş ve Cemal Birol Meral... Kasırga Operasyonu soruşturma dosyası,
Ankara DGM Cumhuriyet Savcısı Nuh Mete Yüksel'in yetkisizlik kararıyla İstanbul DGM Cumhuriyet
Başsavcılığı'na gönderilmişti.
Savcı Nuh Mete Yüksel, Demirel'in KKTC'de kurulan Egebank Off-Shore Ltd'ye ait işlemlerle
84 milyon dolar para hortumladığını vurguladı. Yüksel, yetkisizlik kararında şu ifadelere yer verdi:
- "Murat Demirel, Egebank'tan paravan şirketlerine usulsüz krediler
aktarmış, ancak bu yol kamu
denetimine açık olduğundan off-shore yoluna başvurmuştur. KKTC'de kurulan Egebank Off-Shore Ltd'ye
ait işlemler Egebank personeli tarafından İstanbul'da yürütülmüştür. Demirel ve diğer banka
yöneticileri şube müdürlerine off-shore mevduatı toplamaları için baskı yapmışlardır. Hedeflerini
tutturanları primlerlerle ödüllendirmişlerdir. Müşterilere ise off-shore hesapların Egebank'ın
güvencesi altında olduğu teminatı verilmiştir. Bu sistemle bankaya el konulmadan önce
84 milyon dolar toplanmıştı. "
- "Bankaya el konulmasaydı off-shore'da toplanan paranın 134 milyon dolara ulaşması hedefleniyordu.
Toplanan paranın 73 milyon doları kredi olarak kullandırılmıştır. Kalan 11.9 milyon dolar repo
olarak kullanılmış ve bankaya el konulmadan önce yapılan ödemelerle tüketilmiştir. Bu yüzden
paralarını off-shore hesaplarına yatıran vatandaşlar mağdur edilmiştir. Egebank Off-Shore tarafından
kredi kullandırılan 73 milyon dolardan 35 milyon doları, Demirel'in arkadaşı Gökalp Baştürk'ün
kiraladığı Virjin Adaları'ndaki Yonni ve Dina şirketlerine yatırılmıştır."
Savcı Yüksel, yetkisizlik kararında off-shore hesaplarına para yatıran vatandaşların mağduriyetini
Murat Demirel'in karşılaması gerektiğini kaydetti. Yüksel,
- ""Bankaya el konulduktan sonra devlet güvencesi dışında olan bu paralar vatandaşlara ödenmemiştir.
Dolandırıcılık suçunu oluşturan bu fiil nedeniyle Demirel ve şirketleri
vatandaşlara bu paraları ödeyerek onların mağduriyetlerini giderebilir,"
dedi.
"Dava ne durumda?" derseniz, 14 Aralık 2011 tarihindeki duruşmada kalan tek tutuklu sanık olan
Çöpçüler Kralı lakaplı A.Aziz Yıldız Temizlik firması sahibi A.Aziz Yıldız, tahliye edilince Antalya
Havalimanı’nda davul ve zurnalarla krallar gibi karşılanmıştı. "Kasırga 1" veya
"Yeğen Demirel" davasının neticesi ne oldu?.. Çok şükür, 17 Mayıs
2012'de Yargıtay Mason Süleyman Demirel'in üçkâğıtçı yeğeni Yahya Murat Demirel'in
17 yıl hapis cezasını tasdik etti. 58 bin lirada para cezası verildi
ki, devede kulak!.. Murat Demirel'in götürdüklerinin yanında hiç sayılır!..
Kasırga 2 olarak adlandırılan Sümerbank'la ilgili
soruşturmada ise bankanın eski sahibi Hayyam Garipoğlu ile Nizam Garipoğlu,
Nida Garipoğlu, Kasım Burhan Taştan, Murat Yüksel, Faruk Ünal, Tuğrul Hüseyin Mataracı,
Metin Berk, Ali Aydın, Bülent Gökhan Günay, Cem Feridun Yeşil, Osman Karabağ,
Cengiz Biçer, Nadir Naseh, Cavit Çağlar, Orhan Aslıtürk, Yavuz Zeytinoğlu tutuklandı.
Sümerbank Davası'nda mahkeme, 1 Haziran 2005 tarihinde verdiği kararda Hayyam Garipoğlu'nu,
"zimmet" suçundan 20 yıl, "nitelikli dolandırıcılık" suçundan da 7 yıl 3 ay 15 gün hapis cezasına
çarptırmıştı. Ancak Yargıtay
kararı bozdu. 19 Şubat 2013 günkü mahkemede duruşma tekrar başladı, Hayyam Garipoğlu için tutuklama kararı çıktı. Dava sürüyor.
Kasırga 3: Yurtbank soruşturmasında ise bankanın eski sahibi Ali Avni Balkaner,
Engin Aras, Süleyman Ekiz, Mustafa Nihat Yurdadök, Bayram Eser, Özcan Kaşlıoğlu
tutuklandı... Sadettin Tantan olmasaymış, biz ne yapar mışız???
15 Kasım'da kamuoyunda "Manisalı Gençler Davası" olarak bilinen davada
yargılanan gençler e işkence
yaptıkları iddia edilen ve 2 kez beraat eden sanık 10 polis, 5 yıl ile 10 yıl 10 ay arasında değişen
hapis cezalarına çarptırıldı. Bu gençler "Dev-Genç adlı örgütün "Dev-Lis" kısmının talimatıyla
eylemlere karışmıştı. Medya kasıtlı olarak olayı baştan itibaren çarpıtmış, Devlet aleyhine
kullanmıştı. Gençlerin beraatini talep eden Savcı Ahmet Birsen, emekli
olduktan bir süre sonra intihar etti.
16 Kasım'da Kürttçü şarkıcı Ahmet Kaya Paris'te geçirdiği kalp krizi sonucu öldü.
18 Kasım'da toprağa verildi.
20 Kasım'da Bergamalı köylülerin, 13 Kasım tarihinde Ovacık köyünden, siyanürle altın aranmasını protesto için
başlattıkları ve "Kuvayı Milliye" adını verdikleri Bergama-Çanakkale yürüyüşleri sona erdi.
Yine 20 Kasım'da, 20 Ekim Günü ,18 cezaevinde 865 tutuklu ve hükümlünün başladığı açlık grevleri
bugün ölüm orucuna dönüştürüldü. Ama bu arada bir ay geçmesine rağmen, mahkûmların sağlıklarının
hiç bozulmadığı, bazılarının kilo bile aldığı görüldü. Açlık grevleri F Tipi cezaevleri protestosu idi.
21 Kasım'da terör örgütü Hizbullah üyesi 3 kişiden birine ömür boyu, diğer 2 sanığa ise 3 ile
13 yıl arasında değişen ağır hapis cezası verildi. Yine aynı gün Deprem Vergisi Kanunu çıkarıldı.
22 Kasım'da Yurtbank'a ilişkin soruşturma kapsamında İstanbul DGM'ye çıkarılan bankanın eski
sahibi Ali Avni Balkaner'in de aralarında bulunduğu 7 kişi tutuklandı.
Ayrıca Marmara Depremi'nde, Çınarcık'ta yaptığı binaların yıkılması sonucu 280 kişinin ölümüne
neden olduğu gerekçesiyle yargılanan müteahhit Veli Göçer, karşılıksız çek vermek suçundan 10 ay
hapis cezasına çarptırıldı.
23 Kasım'da Sümerbank soruşturması kapsamında hakkında gıyabi tutuklama kararı çıkarılan,
bankanın eski genel müdürü Cengiz Biçer, İstanbul'da yakalandı.
Ayrıca eski Sivil Havacılık Genel Müdürü Mustafa Sermet Ünel, ''Yapılmaması gereken bir işin
yapılması için rüşvet aldığı'' gerekçesiyle 7 yıl, Gül Havacılık İşletmesi Genel Müdürü Alaattin
Özdemir de ''rüşvet vermek'' suçundan 3 yıl 4 ay ağır hapse mahkum edildi.
25 Kasım'da Adalet Bakanlığı, cezaevlerinde başlanan açlık grevine 805, ölüm orucuna
da 57 kişinin katıldığını açıkladı... Militan liderler tarafından zorla aç bırakılanlar
hariç, açlık grevleri hiç bir zaman gerçek değildir. Gündüz aç gibi duranlar, gece bol
bol tıkınırlar. Bu yüzden 100-150 gün süren (!) açlık grevleri vardır. Halbuki
İngiltere'de İRA militanlarının ikişerli girdikleri açlık grevinde 60 günden sonra
ölümler başlamıştı.
28 Kasım'da sahte altın dolandırıcılığı olayını soruşturan Mali Şube ekipleri, organizatör
Hasan Bora ile birlikte 8 kişiyi gözaltına aldı.
1 Aralık'ta "Duman Operasyonu" adı verilen operasyon çerçevesinde Çin'den getirildiği belirtilen
3,5 trilyon lira değerindeki kaçak sigara, iç piyasaya dağıtılırken ele geçirildi. Aynı gün Şili'de
mahkeme eski diktatör Augusto Pinochet'nin tutuklanmasına karar verdi.... Bizimkiler de "Kenan Evren
de tutuklanabilir" hevesine kapıldılar.
4 Aralık'ta Yatağan Termik Santrali'nde üretim durduruldu. Santral filtresiz çalıştırıldığı
için Yatağan halkını zehirliyordu... Bunca
iktidar gelip geçmiş, hiçbiri bu santrale filtre koydurmayı düşünmemişti!
7 Aralık'ta Genelkurmay Başkanlığı, Kürtçe televizyon konusundaki açıklamaları,
"başta Kürtçe eğitim ve yayın olmak üzere, son günlerde yapılan girişimleri, PKK'nın
siyasallaşma çabaları" olarak nitelendirdi... Ne var ki, AKP Hükûmeti zamanında, 2008
yılında TRT-Şeş (şeş Farsça bir kelimedir, Kürtler de, biz de kullanırız, bilhassa tavlada
"dü-şeş" iki 6, yani 6-6 demektir) açıldı, 24 saat aralıksız "Kürtçe" yayın yapmaya
başladı. Hem de bölücü Kürt televizyonu Roj TV günde 4-6 saat TÜRKÇE yayın yaparken!
7 Aralık 2000 tarihinde, sisli bir günde Ankara, Çankırı ve İstanbul'da aynı anda
bir operasyon başladı. İstanbul Holding ve Ankara Holding'e yönelik düzenlenen
operasyonda aralarında İstanbul Holding'in sahibi Selahattin Diker'in de bulunduğu
14 kişi gözaltına alındı. Sisli günden dolayı bu operasyona "Sis Operasyonu"
adı verildi.
Adı geçen holdinglerin Devlet'in şeker fabrikalarından 'yurtdışına ihraç edeceğiz' diyerek düşük
fiyatla aldıkları şekerleri, sahte belgelerle ihraç edilmiş göstererek iç piyasaya sürdükleri
belirlenmişti. Bunun yanısıra hayalî şeker ihracatçılığıyla Ankara ve Çankırı'daki vergi
dairelerinden trilyonlarca liralık KDV ve teşvik primi
alınarak ikinci bir vurgun daha gerçekleştirildiği ortaya çıktı.
Sanıklarının sorgulamalarının ardından
yolsuzluğun bir ucunun da Kasırga Operasyonu'nun kahramanı Murat Demirel'e uzandığı anlaşıldı.
İstanbul Holding ve Ankara Holding'in yöneticileri naylon faturalarla, Egebank'ın eski sahibi
Mason Süleyman Demirel'in has yeğeni Murat Demirel'in 55 milyon dolarlık fatura açığını kapatmasına
yardımcı olmuşlardı!..
"Sis Operasyonu" kapsamında Selahattin Diker, Orhan Tatlı, Şevki Eren, Birol Çetin, Erdal Türedi,
Mehmet Alakaş "Çıkar Amaçlı Suç Örgütleriyle Mücadele Kanunu'na muhalefet" ile "sahtecilik ve
hayalÎ ihracat" suçlarından tutukladılar. Davanın neticesi belli değil.
8 Aralık'ta "Rahşan Affı" diye bilinen ''Şartla Salıverilme'' yasa tasarısı TBMM Genel Kurulu'nda
kabul edildi.
9 Aralık'ta Cezaevlerinde açlık grevi yapan tutuklu ve hükümlü yakınları Türkiye genelinde protesto
gösterisi yaptı. Gösterilerde, İstanbul'da 100, İzmir'de 43, Eskişehir'de ise 44 kişi gözaltına
alındı.
10 Aralık'ta İstanbul Okmeydanı'nda, 4 yasadışı örgüt üyesi ile polis arasında çıkan çatışmada,
örgüt üyesi bir kişi öldü.
11 Aralık'ta İstanbul Gaziosmanpaşa'da Çevik Kuvvet otobüsüne düzenlenen silahlı saldırıda
2 polis şehit oldu, 11 polis yaralandı.
Ayrıca Avrupa İşkenceyi Önleme Komitesi Başkanı Silvia Casala ve Komite İcra Sekreteri
Traver Stevens, bir grup tutuklunun "ölüm orucu" eylemi yaptığı Bayrampaşa Cezaevi'nde
incelemelerde bulundu... Nedense gavurlar
bizim kurumlarımıza, hapishanelerimize girer, teftiş ederler. Biz ise onların
kurumlarına, hapishanelerine girip kendi vatandaşlarımızı
bile ziyaret edemeyiz. Hep aşağılık duygusu ile mâlûl hükûmetler yüzünden!
Yine 11 Aralık'ta Yurtbank soruşturması kapsamında tutuklu bulunan bankanın eski sahibi Ali
Avni Balkaner'in kardeşi Ahmet Uğur Balkaner'in de aralarında bulunduğu 7 kişi İstanbul'da gözaltında
alındı. "Sis Operasyonu" kapsamında, ''hayali şeker ihracatı yaptıkları'' gerekçesiyle gözaltına
alınan ve Ankara DGM'ye sevkedilen 8 kişiden 6'sı tutuklandı.
Ali Balkaner bir süre sonra tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı. Dava 10 yıl
sonra sonuçlandı. 2 Haziran
2010'da Yargıtay Ali Avni Balkaner'e verilen 16 yıl 8 ay hapis ve 66 bin
666 liralık adli para cezasını tasdik etti. Kaçak olan Balkaner 1 yıl sonra İstanbul Üsküdar’daki bir alışveriş merkezinde
gözaltına alınıp hapse tıkıldı. Ancak götürdükleri geri alınamadı. Yurtbank mağdurlarına ödemeyi
TMSF, yani Devlet üstlendi... Böylelerinin neden 7 göbek sülalesinin mal varlığına elkonup
dımdızlak bırakılmaz, anlamam!
Yine 11 Aralık'ta Hollanda'da gerçekleştirilen geniş çaplı uyuşturucu operasyonundan elde
edilen bilgiler çerçevesinde Ankara'da 4 kişi gözaltına alındı. Operasyona, ''Matador-II Operasyonu''
adı verildi.
12 Aralık'ta Gaziosmanpaşa'da düzenlenen saldırıda ölen 2 polisin cenaze töreni dolayısıyla
İstanbul Çevik Kuvvet Şube Müdürlüğü'ne bağlı yaklaşık 4 bin polis eylem yaptı, "Yeter artık!"
diyerek yürüdü.
Polisler, Bursa ve Adana'da da yürüdü.
Ayrıca Ankara Kızılay'da F tipi cezaevi protestosunda olaylar çıktı. Adalet Bakanlığı'na yürümek
isteyen F tipi protestocuları, emniyet güçleri tarafından dağıtılırken, karşıt görüşlü kürtçü bir
grupla çatıştı. Taşlı, sopalı saldırılara karşı polis panzerlerle su sıktı ve havaya ateş açtı.
Olaylar sonrası 66 kişi gözaltına alındı.
13 Aralık'ta İzmir, Adana, Mersin, Gaziantep, Antalya, Emniyet Müdürlüğü Çevik Kuvvet
Şube müdürlüklerine bağlı polisler yürüyüş yaptı. Öte yandan
Fatih, Bursa, Adana, Mersin ve İzmir Cumhuriyet Başsavcılıkları, protesto yürüyüşüne katılan
polisler hakkında soruşturma başlatırken, Bursa'da 8, Adana'da 21 polis açığa alındı. Çevik kuvvet
polislerinin yürüyüş yaptığı illerde, İçişleri Bakanlığı'nın talimatıyla başlatılan soruşturmalar
kapsamında, 41 polis memuru açığa alındı.
Aynı gün Aydın E Tipi Cezaevi'ndeki 24 hükümlü açlık grevine son verdi.
15 Aralık'ta Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, Rahşan Affı diye bilinen Şartla
Salıverilme Yasası'nı bir kere daha görüşülmek üzere iade etti.
17 Aralık'ta Mehmet Ali Ağca, Kadıköy 1. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmada, 2 gasp suçundan
toplam 36 yıl ağır hapis cezasına çarptırıldı. Hapiste kaldığı süre ve iyi hali gözetilen Ağca'nın
cezası, 1991 yılında çıkarılan "Şartla Salıverme"den de yararlandırılarak 7 yıl 2 aya indirildi.
Aynı gün Beylikdüzü McDonald's önünde mendil satan 10 yaşındaki Leyla Alkış'ı derin dondurucuya
kapatarak, "hürriyetini tahdit ettikleri" iddiasıyla tutuklu yargılanan İnan Ünal ve
17 yaşındaki V.B. cezaevinde kaldıkları süre gözönüne alınarak tahliye edildi... Ben de
bunu anlamam!.. 18 yaşından küçük suç işleyenler "suçlu" sayılmaz. Adları gizlenir.
Peki, onların mağdur ettikleri ne olacak?.. Üstelik suçlunun adını gizleyerek onlara
karşı kendini savunma imkânını da ortadan kaldırmıyor musun?.. Şu ahlâken çökmüş Amerika'da
bile bir mahalleye sübyancı biri taşındı mı, polis afişler ile mahalle sâkinlerini
"Dikkatli olun, çocuklarınızı koruyun," diye uyarır! Biz ise suçlu gençleri gizlediğimiz
bir yana, Rahşan Affı ile azılı cânileri bile sokağa salarız!
Yine 17 Aralık'ta Ankara DGM Cumhuriyet Savcısı Talat Şalk, "Matador Operasyonu"nda
yargılanan Çetinkaya’nın da aralarında Ankara Emniyet
Müdürlüğü’nde sorguları devam eden 15 kişinin malvarlıklarına ihtiyati tedbir konulması
için dün Ankara 2 No’lu
DGM Yedek Hâkimliği’ne başvurdu. Başvuruyu değerlendiren 2 No’lu DGM Yedek Hâkimi Ramazan Aksan,
Çetinkaya ve 14 kişinin malvarlıklarına ihtiyatî tedbir konulmasını kararlaştırdı.
Örfi Çetinkaya 100 milyar lira kefaletle tahliye edildi. Örfi Çetinkaya bir süre sonra
kayıplara karıştı.
Davanın sonucu mu?... 2008 yılında Yargıtay 24 yıllık hapis cezasını bozdu.
Herif yeniden yargılanıyor. Sonuç belli değil!
18 Aralık 2000’de Cumhurbaşkanı Sezer Yargıtay Başsavcılığı seçiminde 49 oy fark atan
Vural Savaş’ın yerine, nedense bu makama ikinci sıradaki Sabih Kanadoğlu’nu atadı.
19 Aralık 2000 günü "Hayata Dönüş Operasyonu" başlatıldı. Ölüm orucu ve açlık grevlerinin
devam ettiği 20 cezaevine, müdahale edildi. Operasyon, sabah saat 05.00'te başladı.
Operasyonun ilk gününde, Çanakkale ve Ümraniye cezaevleri hariç 18 cezaevinde eylem sona erdirildi.
İçişleri Bakanlığı, "operasyon sırasında çoğu kendini yakmak suretiyle 15 tutuklu
ve hükümlünün öldüğünü,
78 kişinin de yaralandığını" açıkladıysa da, olayın tamamen farklı olduğu televizyon
kanallarında seyredilmişti. Dinlenen telefonlarda bir örgüt lideri hapishanedeki adamına
"Biri kendini yaksın," emrini veriyor, ama kimse kendini yakmaya yanaşmadığı için
"yeni"lerden bir genç kızın direğe bağlanıp üzerine kolonya dökülerek yakıldığı
ekranlara yansıyordu. ibret verici bir "belgesel" sunuyoruz.
Daha sonra yapılan ve televizyon kanallarında gösterilen,
"belgesel"
diye sunulan yayınların hiçbirinde bu "yakma" sahnesi ve "telefon konuşması" yer
almadığı gibi, mahkûmları haklı gösteren uydurma iddialar yer alıyordu! Ama unutulan
bir husus var: Bizim gibi belge meraklıları, o sahneleri vidyoya kaydetmiş bulunuyor!..
Saklanması, inkâr edilmesi mümkün değil! CNN-Türk'ün hazırladığı
"belgesel" de, dikkatli bakınca "Kendimizi yakarız" ifadesi,
duyulmakta, militan önderler tarafından direğe bağlanıp yakılan kızın, Fidan Kalşen'in
mozaiklenmiş görüntüsü farkedilmektedir. Damı delmenin, duvarları yıkmanın, gaz bombası
atılmasının sebebi mahkûm teröristlerin "içeri
sokmayacağız" diyerek kapılardan girişi engellemeleridir. Mahkûmların iddiaları ise ihtar
yapmadan ateş açıldığı, benzinli battaniyeler verildiği, gaz bombası atıldığı şeklinde idi.
CNN-Türk belgeselinde ihtarın yapıldığı görülüyor... Yine de bu belgeselde dahi inanılmaz
iddialar yer alıyor. Meselâ, askerlerin "av tüfeği" kullandığı öne sürülüyor! Aslında o
tüfek koğuşlardan bulunan silahlardan sadece biri idi. Bu "belgesel" de de "yakılarak öldürüldükleri" öne sürülen, ancak seyredince
"kendilerini tutuşturdukları", "ateşe atıldıkları" iddia edilen mahkûmlar var ki, biz
bunların liderler tarafından üzerlerine kolonya dökülerek yakıldıklarını biliyoruz.
Birinin de dışarı kaçtığı zaman üzerinde tutuşturulmuş olan çeketi bir an önce çıkarmaya
çalıştığını da operasyon günü seyretmiştik.
Operasyon sonrası F tipi cezaevlerine ilk nakiller yapıldı.
20 Aralık'ta Çanakkale ve Ümraniye Cezaevi'ndeki operasyon devam etti, ancak
sonuç alınamadı.
21 Aralık'ta Ümraniye Cezaevi'ne yapılan operasyon sona erdi.
Aynı gün şartla salıvermeye, dava ve cezaların ertelenmesine olanak
sağlayan yasa, TBMM Genel Kurulu'nda aynen, değiştirilmeden kabul edildi. Yasa aynı gün
Cumhurbaşkanı Sezer tarafından onaylandı.
4616 sayılı Şartla Salıverme ve Erteleme Yasası 23 Nisan 1999 tarihinden önce işlenen suçları
kapsıyordu. Yasa çıktıktan sonra ilk planda cezaevlerindeki 23 bini aşkın tutuklu ve hükümlü aftan
yararlanarak tahliye oldu. Daha sonra Anayasa Mahkemesi'nin verdiği iptal kararlarıyla yasanın
kapsamının genişlemesi sonucu, cezaevinden
tahliye olanların sayısı 45 bini buldu Rahşan Ecevit daha sonra "Ben affı garibanlar
için istedim, katiller yararlandı." demiştir. Öyle de, yasayı çıkartan kocan!.. Onu
azarla! Üstelik sen kimsin ki, istiyorsun, kocan da yasa çıkartıyor!
22 Aralık 'ta "Hayata Dönüş Operasyonu"nda güvenlik görevlilerinden 2 şehit,
4 yaralı, hükümlülerden ise 20 ölü, 102 yaralı olduğu açıklandı.
2 Ocak 2001'de yıllık enfilasyonun % 32,7 olduğu açıklandı. Halbuki 2000 yılı için
asgarî ücret % 25 arttırılmıştı.
Yine 2 Ocak'ta İstanbul DGM Savcılığı, Bank Ekspres ile ilgili soruşturma kapsamında Korkmaz
Yiğit ve 11 kişi hakkında yakalama emri çıkarttı. Yiğit, gözaltına alındı. İstanbul 1 No'lu DGM
Hakimliği de Egebank soruşturması kapsamında İnterbank'ın eski sahibi Cavit Çağlar için gıyabi
tutuklama kararı verdi.
3 Ocak'ta terör Şişli Emniyet Müdürlüğü'nü kana buladı. ''Canlı bomba'', beşinci kata çıkarak,
üzerindeki bombayı patlattı. Emniyet Müdürü Selçuk Tanrıverdi'nin makam şoförü Naci Canan Tuncer
şehit oldu, 7 kişi yaralandı.
Saldırıyı gerçekleştiren kişinin yasadışı DHKP-C örgütüne mensup Gültekin Koç olduğu bildirildi.
Aynı gün 2000 yılında enfilasyonun % 39 olduğu açıklandı. Tabii inanırsanız!..
4 Ocak'ta Hazine, Ziraat ve Halkbank'a görev zararlarına karşılık yaklaşık 4 katrilyon lira
ve 750 milyon dolarlık tahvil verdi. Enerji Bakanlığı'nda 7 üst düzey bürokrat görevden alındı...
Buradaki "görev zararı" tabiri sizi aldatmasın, aslında "suistimal zararı" demek istiyorlar.
Yani bu bankaların görevleri ve sahaları dışında şaibeli yeğen Yahya Murat Demirel gibi ne
idüğü belirsiz kişilere milyonlarca dolar kredi vermeleri, ve bu paraların
geri dönmemesi kastediliyor!
Hazine, ayrıca dara düştüğü için yapacağı borçlanma ihalesi öncesinde,
bankalara faiz konusunda uyarıda bulundu. Turkcell hakkında halka arz öncesi yatırımcıları
yanılttığı gerekçesiyle ABD'de dava açıldı.
Yine 4 Ocak 2001 günü Ray Denizcilik firmasının fırtına nedeniyle
Kemer'de batan mülteci gemisinin
sigorta işlemlerini yaptığı basına yansıyınca "Fırtına Operasyonu" başladı. Bir ihbarı
değerlendiren Emniyet Genel Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığı,
Antalya Emniyet Müdürlüğü ile birlikte Ray Denizcilik Limited Şirketi'ni bir süredir takibe almış,
iki ay süren takip sonucu yabancı bandıralı gemiler için ithal edilen akaryakıtın sahte belgelerle
iç piyasaya sürüldüğü anlaşılmıştı.
Kullanılan yöntem "Buffalo Operasyonu'"dakileri andırıyordu. İthal edilen akaryakıt üçüncü
bir ülkeye ihraç
edilmiş gibi gösterilip sahte belgelerle trilyonlarca liralık vergi iadesi alınıyordu. Aynı zamanda
akaryakıt iç piyasaya maliyetinin iki katına sürülerek ikinci bir vurgun gerçekleştiriliyordu.
Gözaltılar başladı. Kayıtdışı akaryatın bin tondan fazla olduğu söylendi. Kaçakçılığın maddî
boyutu ise 100 trilyon idi. Operasyon genişledikçe M-Oil Bölünmez Petrol Şirketi'nin de yolsuzluğa
karıştığı anlaşıldı. Şirket sahibi Süleyman Bölünmez ile çalışanların bir bölümü de gözaltına alındı.
Savcılığın incelemesinde ise Ray Denizcilik sorumlusu Tayfun Yelken'in sahte beyannameler ve
kaşelerle gemilere vurulan sahte mühürler hazırladığı, Antalya gümrüğündeki görevlilerin ise hayalî
satışa onay vererek kaçakçılığa karıştığı ortaya çıktı. Üç üst düzey görevli, Antalya Gümrükler
Başmüdürü Turan Yıldız, Serbest Bölge Gümrük Müdürü Osman Kalay ve Gümrük Muhafaza Kaçakçılık
İstihbarat Müdürü Osman Peker gözaltına alındı.
"Fırtına Yolsuzluğu"na adı karışanlar Ray Denizcilik Şirketi'nin Antalya temsilcileri Tayfun
Yelken ve Dermani Yurtsever, şirketin İstanbul merkezinde çalışan Mehmet Ümit Korkut ile Serhat
Bakırcı, Süleyman Bölünmez, Selami Şahin, Mustafa Akın, Cemal Yurdakul, Yücel Yurdakul, Dursun
Çalışkan, Cemalettin Hancı, Celalettin Hancı, Ali Naki Eren, Bölünmez Petrol Şirketi sahibi
Süleyman Bölünmez idi.
6 Ocak'ta Eti Holding ile Şeker Fabrikaları, Çelbor ve MKEK'in bazı işletmeleri özelleştirme
kapsamına alındı. Aynı gün ''Beyaz Enerji Operasyonu''
kapsamında aralarında eski Devlet Bakanı ve TEAŞ Yönetim Kurulu Üyesi Birsel Sönmez'in de bulunduğu
6 kişi gözaltına alındı.
7 Ocak'ta Al Gore'ın kazandığı seçimde, binbir hile ile, Florida'da zencilere oy kullandırmayarak
Cumhuriyetçi George W. Bush'un başkanlık seçimlerini kazandığı resmi olarak açıklandı.
8 Ocak'ta Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Zekeriya Beyaz, fakültede
katıldığı toplantıda, türban konusunun tartışıldığı sırada çıkan karışıklıkta bıçaklandı.
9 Ocak'ta eski Devlet Bakanı Yusuf Bozkurt Özal, kansere yenik düşerek hayatını kaybetti.
10 Ocak'ta Kongo Devlet Başkanı Laurent Desire Kabila öldürüldü... Allah bilir, hangi emperyalist Batılı devletin
ayağına basmıştır!
11 Ocak'ta TAI, Airbus'un üreteceği dünyanın en uzun menzilli nakliye uçağı A-400 M'yi üretecek
AMC şirketine yüzde 9 oranında ortak oldu.
2000 yılındaki motorlu taşıt üretiminin 468 bin, satışların da 659 bin adetle rekor kırdığı,
ilk kez 104 bin araç ihraç edildiği açıklandı. Ayrıca alkollü içkilerde tekel kaldırıldı.
12 Ocak'ta Bursa Devlet Tiyatrosu'ndaki yolsuzluk iddiaları üzerine ''Birinci Perde Operasyonu''
başlatıldı.
"Tiyatroda da yolsuzluk olur muymuş?" demeyin!.. 14 Ocak 2001'de Devlet Tiyatroları
Genel Müdürü Rahmi Dilligil, Kültür Bakanı İstemihen Talay'ın ani bir kararıyla açığa alındı. Sebep
Devlet Tiyatrolarındaki yolsuzluktu. "1. Perde" adı verilen operasyon, Bursa Devlet Tiyatrosu'ndaki
sahte fatura yolsuzluğu iddiaları üzerine Bursa Cumhuriyet Başsavcılığı'nın talimatıyla başlatılmış,
ve 5 günde tamamlanmıştı.
Tiyatro adına sahte fatura kesildiği iddiasıyla yapılan suç duyurusundan bir gün sonra savcılık
talimatıyla operasyon başlatıldı. Önce tiyatronun idare müdür vekili Hasan Acar arkasından müdür
Emin Gümüşkaya ve diğer çalışanlar gözaltına alındı. Tiyatrodaki evraklara el kondu, tam 5 çuval
evrak emniyete götürüldü. Faturalar incelendi, tiyatroya fatura kesen firma sahiplerinden bilgi alındı.
Devlet Tiyatroları Genel Müdür Yardımcısı Sabri Özmener'e göre sorun faturaların kesildiği firma
sahibinin faturaların kendisine ait olmadığını söylemesinden kaynaklanıyordu. Özmener, "yolsuzluk
iddiasına konu malların çoğunun tiyatro deposunda olduğunu, hatta Bursa Devlet Tiyatroları'nın
dolandırılmış bile olabileceğini" belirtti. Ama Bursa Emniyet Müdürü yaptığı açıklamalarda "olayın
naylon ya da şişirilmiş fatura boyutlarından çıkarak yolsuzluğun ciddi olduğunu" söyledi. Bursa
Devlet Tiyatrosu Genel Müdürü Emin Gümüşkaya'nın tiyatroya alınmış
gibi gösterilen malzemeleri villasında kullandığı iddia edildi.
Operasyonun 3. gününde ise süpriz bir gelişme yaşandı ve Devlet Tiyatroları Genel Müdürü Rahmi
Dilligil gözaltına alındı. 17 Ocak'ta 1.Perde soruşturmasının tamamlandı.
"1. Perde Yolsuzluğu"na adı karışanlar Devlet Tiyatroları Genel Müdürü Rahmi Dilligil, Bursa
Devlet Tiyatroları Müdürü Emin Gümüşkaya, İdare Müdür Vekili Hasan Acar, eski sayman Fatma Şengül,
sayman vekili Adnan Bilgin, Levazım Şube Müdürü Lütfü Durmaz, satın alma memuru Nejdet Şengezer,
marangoz Celil Salman, Ambar Müdürü Nejla Bayramoğlu ve terzi Cemil Benzeş idi... Bir de kalkar
"Sanatı seviyorum" , "sanatıma dokunma" gösterileri yaparlar!.. Meğer "yolsuzluğa dokunma" demek
isterlermiş!
24 Şubat 2009'da dava sonuçlandı. Genel Müdürü Rahmi Dilligil 1 yıl 3 ay hapis cezasına çarptırıldı.
Dilligil'in cezası ertelenirken davanın diğer sanıkları BDT eski Müdürü Emin Gümüşkaya ve Hasan Acar
da 5'er yıl 2'şer ay 17 gün hapis cezasına çarptırıldı. Yerel mahkemede yargılanan 17 kişinin
19 Nisan 2006 tarihindeki duruşmasında karar çıkmış, eski Devlet Tiyatroları Genel Müdürü Rahmi
Dilligil, eski Bursa Müdürü Emin Gümüşkaya ve eski İdari İşler Müdür Vekili Hasan Acar. hakkında
3 yıl 1 ay 15'er gün hapis cezası verilmiş, diğer sanıklar ise beraat etmişti. Mahalli mahkemenin
kararını inceleyen Yargıtay, ceza alan 3 kişinin kararını
bozarken, 14 kişinin beraatını ise onamıştı... Yani bu sanıklar da paçayı kurtardı.
Yine 12 Ocak'ta 36 yıldır süren iç savaşta 130 binden fazla insanın öldüğü ve 2 milyon insanın
evini terk ettiği Kolombiya'da yönetim, ülkedeki aşırı solcu Ulusal Kurtuluş Ordusu'na kuzeyde
silahtan arındırılmış bir bölge tahsis etti.
13 Ocak 2001 günü İçişleri Bakanlığı Basın Müşavirliği'den yapılan açıklamada sahte
belgelerle tarım ürünlerini ihraç etmiş gibi göstererek haksız KDV alındığı ve devletin
dolandırıldığı iddiası ile Mersin'de bir operasyon belirtiliyordu. Bakanlığın dört ay
önce yapılan bir ihbarın değerlendirerek gerekli araştırmalardan sonra harekete
geçtiğini açıklandı. Operasyona "Hasat Operasyonu" adı verilmişti.
Operasyonda 25 kişi gözaltına alındı, 9 kişi tutuklandı. Serttaşlar Firması ile Şeker Gıda Sanayi
işyerinde yapılan aramalarda 11 bilgisayar ve 50 çuval dolusu evrağa el konuldu. Ardından Güneydoğu
Tarım Satış Kooperatifleri Birliği eski Genel Müdürü Mehmet Okur'un da aralarında bulunduğu altı
yöneticinin, Hasan Şeker Gıda Sanayii ile birlikte altı ayrı şirkete
ucuz mercimek sattığı ve devleti 316 milyar lira zarara uğrattığı için görevden alındığı ortaya
çıktı. Serbest Bölge üzerinden yapılan ticari işlemin vergiden muaf olması nedeniyle firmalar hem
vergi ödememiş hem de ihraç nedeniyle trilyonlarca liralık vergi iadesi almışlardı.
"Hasat Yolsuzluğu"na adı karışanlar Şeker Gıda Sanayi ortakları Hasan Şeker, Hakan Özbaş ve Orhan
Demirdelen ile Serttaşlar Firması sahibi Ahmet Serttaş, depo sorumlusu Mehmet Benzer ile İran
uyruklu tercüman Faizeh Civaş idi.
Dava sürüyor...
14 Ocak'ta El Salvador'da Richter ölçeğine göre 7,9 büyüklüğündeki deprem, 700 kişinin ölümüne,
3 bin 500 kişinin yaralanmasına, 2 binden fazla kişinin kaybolmasına ve 20 bin kişinin evsiz
kalmasına neden oldu.
16 Ocak'ta Fon'daki bankaların dış borcuna verilecek devlet garantisine ilişkin protokol imzalandı.
Yani hortumlanan bankaların ödenecek dış borçlarının (sıkıysan ödeme! Tepene biner, ülkede kriz
yaratırlar!) Devlet'in ve Millet'in sırtına yüklenmesi için imza atıldı. Ayrıca Enerji Bakanlığı,
Hazine'nin garanti vermesini istediği 29 enerji projesini açıkladı.
18 Ocak'ta Amerikalılar da özelleştirme furyasının darbesini yediler. Kaliforniya eyaletinde enerji
sektörünün liberalleştirilmesinden kaynaklanan enerji krizi, San Fransisco bölgesinde bir milyon
insanın elektriksiz kalmasına yol açtı.Aynı gün Kamerun'un başkenti Yaunde'de başlayan 21.
Fransa-Afrika zirvesine Kongo Demokratik Cumhuriyeti Devlet Başkanı Laurent-Desire Kabila'nın
öldürülmesi damgasını vurdu. Adamcağızı Batılı yeni sömürgecilere direndiği için öldürmüşlerdi.
20 Ocak'ta ABD Başkanı saksafoncu Bill Clinton, başkanlığının son gününde, cinsel ilişki kurduğu
Yahudi asıllı stajyer Monica Lewinsky konusunda ileride dava açılmaması için, bağımsız savcı
Robert Ray ile anlaşmaya vardı. 25 bin dolar ceza ödeyen
Clinton'ın Arkansas'da avukatlık yapma izni de 5 yıl süreyle iptal edildi.
21 Ocak'ta Filipinler'de Devlet Başkan Yardımcısı Gloria Arroyo, sokağın ve ordunun baskısıyla
Joseph Estrada'nın yerine Devlet Başkanı oldu.
22 Ocak'ta BM Gıda ve Tarım örgütü FAO, dünyada yıllık orman kayıplarının 9 milyon hektara
ulaştığını ve dünya orman
örtüsünün 1995'dekine oranla yüzde 20 azaldığını açıkladı. Sadece 5 yıl iç inde!..
24 Ocak 2001'de naylon fatura yolsuzluğunun en önemli isimlerinden Abdurrahman
Yakupreisoğlu ise 5 ay boyunca arandıktan sonra "Balina Operasyonu"nun 102. sanığı olarak yakalandı.
1990 yılında Fotospor gazetesinin sahibi olan Yakupreisoğlu, sorgusunda "kendisiyle birlikte hayalî
ihracatın Türkiye'de 4 profesörü olduğunu, bunların Şişli eski Belediye Başkanı Gülay Aslıtürk'ün
kocası Orhan Aslıtürk ile Balina sanıkları Bahri Ergin ve Şahin Gürbüz olduğunu" söyledi. Kurduğu
yaklaşık 300 paravan firma aracılığıyla hayalî şirketlere alt fatura düzenleyen Yakupreisoğlu'nun
gerçekleştirdiği hayalî ihracat rakamının da 1 milyar doları bulduğu tahmin ediliyordu.
Bartın eski Milletvekili olan, bir dönem DYP Genel Başkanlığı'na oynayan
Köksal Toptan'ın da adı Balina Operasyonu'na karıştı. Toptan, operasyonun kilit ismi olan Mehmet
Niyazoğlu'ndan para aldığını iddialarını yalanlamadı. Niyazoğlu'nun seçim masraflarını karşılamak
için banka hesabına para gönderdiğini kabul eden Toptan, 1999 seçimleri öncesinde Meclis'teki
hesabına 15 milyar lira yatırıldığını söyledi.
Balina Operasyonu sırasında yolsuzluğun baş kahramanlarından Kasarteks'in sahibi
Bahri Ergin ile Karagümrük Çetesi'nin lideri Nuri Ergin'in ilişkisi olduğu da anlaşıldı. Bahri
Ergin yakalandığında Ergin kardeşlerin bulunduğu Uşak Cezaevi'ne gönderildi. Cezaevinde o sırada
Kasarteks firmasının eski sahipleri Orhan Cemal Yeşilkaya ile Erol Neşet de bulunuyordu.
İddialara göre Bahri Ergin Kasarteks şirketini Orhan
Cemal Yeşilkaya ve Erol Neşet'ten 1 trilyon 100 milyar liraya satın almış, ancak sadece 500
milyarını ödemişti. Paranın geri kalan kısmını almak isteyen Yeşilkaya ve Neşet, İbrahim Cici'den
yardım istemiş, Cici de, 21 Ekim'de şirkete Yeşilkaya ile Neşet'in de bulunduğu 12 kişiyle silahlı
baskın düzenletmişti. Baskının ardından Yeşilkaya ve Neşet yakalanarak Cici'nin adamlarıyla Uşak
Cezaevi'ne gönderildi. Cici grubunun Uşak Cezaevi'ne gönderilmesi Balina sanığı Bahri Ergin'in de
kışkırtmasıyla Nuriş çetesini endişelendirdi. Ergin'in 20 kadar adamının Uşak Cezaevi'ne nakledilmesi
isteği kabul edilmeyince isyan başladı. İsyanda, Bahri Engin'in hasımları Orhan
Yeşilkaya ile Erol Neşet öldürüldü.
Bahri Ergin verdiği ifadede Kasarteks'i 1 trilyon 100 milyar liraya aldıktan sonra eski sahipleri
Orhan Cemal Yeşilkaya ve Erol Neşet'le aralarında anlaşmazlık çıktığını hatta Neşet'in kardeşi
Birol Neşet'i ayağından vurdurduğunu itiraf etti... Neler olmuş Türkiye'de , unutup gitmişiz!..
Boyutları katrilyonlara ulaşan hayali ihracat vurgunu; hesap uzmanları, gümrük müşettişleri ve
gelirler baş kontrolörlerinden oluşan bilirkişi heyetinin raporlarıyla da doğrulandı. Vurgunda
hayalici şirketlerin alt faturalarına onay veren yeminli mali müşavirlerin tutuklu eski Sayıştaş
Denetçisi Düriye Karalar ile Veli Bilal Yalçın olduğu saptandı. Son olarak Gürcan Güngören ile
birlikte İTS'nin para işlerini takip ettiği belirlenen eski vergi denetmeni
Hasan Şahin ve İTS Şirketler Grubu'nun Koordinatörü Ali Bulut'la birlikte 20 kişinin gözaltına
alındığı operasyonda hayalicilerin Türkiye organizasyonunun Haydarpaşa Gümrüğü'ne dayandığı anlaşıldı.
"Balina Yolsuzluğu" soruşturmasında 350 klasörü kapsayan bilgi, belge ve bilirkişi raporu
mahkemeye teslim edildi ayrıca Maliye Başmüfettişlerince 8 bin sayfalık rapor hazırlandı.
İzmir DGM Cumhuriyet Savcılığı'nın hazırladığı iddianamede Mehmet Niyazoğlu, Bahri Ergin, Abdurrahman
Yakupreisoğlu, Ahmet Öztürkmen ve Gürcan Güngören oluşturdukları çıkar amaçlı suç örgütünün yöneticisi,
71 sanık ise bu örgütün üyeleri olmakla suçlandı. Adam öldürmeye azmettirmekten dolandırıcılığa kadar
11 ayrı suç tespit edildi.
İddianamede ayrıca organizasyon merkezlerinin İzmir, İstanbul, Uşak, Gaziantep ve Iğdır olduğu,
oluşturulan organizasyonlarla sahte ve içeriği itibarıyla yanıltıcı belgeler düzenlenerek ilgili
vergi dairelerinden ihracata dayalı yüksek miktarlarda KDV iadesi alındığının bilirkişi raporları,
sanık, tanık ifadeleri, banka kayıtları doğrultusunda belirlendiği belirtildi.
Yine iddianamede Balina sanıklarından Mehmet Niyazoğlu'nun 200 yıl, Bahri Ergin'in ise idamla
cezalandırılmaları istendi.
"Balina Yolsuzluğu"na adı karışan devlet memurları ve bürokrat KDV ödenmesi sırasında rüşvet
karşılığında kolaylık sağlamak, yakın ilişkiler kurmakla suçlandı. Operasyon kapsamında
İzmir Defterdar Yardımcısı Mustafa Akkaya, Hasan Tahsin
Vergi Dairesi Müdürü Erol Doğan, Kordon Vergi Dairesi eski Müdürü, Yamanlar Vergi Dairesi Müdürü
Tahsin Koca, İzmir Vergi Mahkemesi Başkanlığı'ndan emekli bir yargıç, eski Sayıştaş Denetçisi
Düriye Karalar ile Veli Bilal Yalçın tutuklandı.
Yerel mahkeme gümrük memurları hakkında görevi ihmal suçundan ceza verdi ve diğer sanıklar
hakkındaki davayı "zaman aşımı"ndan düşürdü. Ancak Yargıtay yerel mahkeme kararını bozdu.
"Balina Yolsuzluğu" davasında esas karar ancak 8 yıl sonra çıktı. 32 sanığa 2-12 yıl arasında
değişen hapis cezaları verildi. İzmir 1. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen dava süresince hayatını
kaybeden ve aralarında Hakiki Koç seyahat firmasının sahibi ve İZOTAŞ Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet
Niyazoğlu'nun da bulunduğu 8 kişi hakkındaki dava ortadan kaldırıldı. Yani onların çalıp çırptıkları,
yiyip yuttukları ailelerine miras olarak kaldı. Devlet'in ve Millet'in hakkı onların sülallerinden
alınmadı!.. Mahkeme heyeti, sanıklardan Bahri Ergin'i 12 yıl 9 ay, Abdurrahman Yakupreisoğlu'nu
8 yıl 11 ay hapis cezasına çarptırdı. Diğer 30 sanığa ise 2 ile 8 yıl arasında değişen hapis
cezaları verildi. Sanıklardan 42'si ise beraat etti. Beraat edenlerden de, mahkûm olanlardan da
çalıp çırptıkları alınmadı, yanlarına kâr kaldı.
Yine 24 Ocak'ta Diyarbakır Emniyet Müdürü Gaffar Okkan, 4 koruması ve şoförü, silahlı saldırıda
çapraz ateşe tutularak şehit
edildi. Aynı gün Hıristiyan hayranı Rahmi Koç'un şirketi Koç Holding, British American Tobacco
şirketi ile ortak sigara işine girmeye karar verdi.
25 Ocak'ta Bergama köylülerinin lideri pijamalı, "Hopdediks" lakaplı Bayram Kuzu, geçirdiği
beyin kanaması sonucunda hayata veda etti. Bu kişinin rakip şirketten aldığı paralar ile gösterileri
organize ettiği öne sürülüyordu.
26 Ocak'ta IMF 1. Başkan Yardımcısı Fischer, Türkiye'nin krizden hızla çıktığını söyledi.
Aynı Kongo Demokratik Cumhuriyeti'nde öldürülen Devlet Başkanı Laurent-Desire Kabila'nın yerine
32 yaşındaki oğlu General Joseph Kabila geçti. Aynı gün Hindistan'ın batısındaki Gucarat eyaletini
vuran şiddetli deprem, 15 bin kişinin ölümüne ve 33 bin kişinin yaralanmasına neden oldu.
29 Ocak'ta Danışmanlık şirketi Price Waterhouse Coopers'in Davos'ta yayınladığı raporda, Türkiye
dünya yolsuzluk liginde 4. sırada gösterildi. Aynı gün arazisi şaibeli Ford Otosan, Gölcük'te deneme
üretimine başladı.
30 Ocak'ta Dünya bankası Başkanı James Wolfenson Türkiye'nin krizden çıkmaya başladığını bildirdi.
Halbuki esas kriz daha kendini göstermemişti bile. Aynı gün TBMM'deki içtüzük görüşmeleri sırasında
çıkan arbede sonucunda DYP milletvekili Fevzi Şıhanlıoğlu öldü,
31 Ocak'ta düşürülen uçak Lockerbie ile ilgili olarak Libya'nın sorumluluğunu açıkça belirten
İskoç adaleti, Libyalı zanlılardan birini ömür boyu hapse mahkum ederken, diğerini beraat ettirdi.
1 Şubat'ta Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, DYP Şanlıurfa Milletvekili Fevzi Şıhanlıoğlu'nun
ölümüyle ilgili soruşturmada MHP İçel Milletvekili Cahit Tekelioğlu ile Osmaniye milletvekili
Mehmet Kundakçı hakkında yakalama emri çıkardı. Aynı gün KESK Genel Başkanlığı'na Sami Evren
getirildi. Özelleştirilecek İzmit Körfez Geçişi ihalesi iptal edildi. Geçişin nem'a
oranı yüzde 315.6 olarak açıklandı. Acaba bu kâr kimlere yedirilecek?
2 Şubat'ta İstanbul DGM, Sümerbank'tan verilen usulsüz kredilerle ilgili olarak, bankanın eski
yönetim kurulu üyesi eski Kara Kuvvetleri Komutanı emekli Orgeneral Muhittin Fisunoğlu hakkında ek
soruşturma başlattı.Aynı gün Tarım Bakanlığı, Köy Hizmetleri ve DSİ'deki geçici işçiler daimi
kadroya alındı.
4 Yubat'ta tarikat lideri Esad Coşan ile damadı Ali Yücel Uyarel, Avustralya'da geçirdikleri
trafik kazasında öldü.
5 Şubat'ta Bakanlar Kurulu İsdemir'in Erdemir'e devrini benimsedi. Aynı gün Türk Telekom, GSM
işletmesi için açtığı altyapı ihalesini iptal etti. Yine aynı gün IMF her dediğini yapan hükûmete
destek olsun diye 1.4 milyar dolarlık yeni kredi dilimini serbest bıraktı.
8 Şubat'ta Kırklareli'nin Lüleburgaz ilçesinde, SSK Hastanesi'nde hatalı iğne yapıldığı için sol
kolu dirseğinden kesilen Ayşen Başaran'ın ailesinin, 1996 yılında SSK aleyhine açtığı tazminat davası
sonuçlandı. Mahkeme, Başaran ailesine, yasal faizleriyle 119 milyar lira manevi tazminat ödenmesine
karar verdi... Böyle bir durumda, trafik kazalarında, yaralama ve öldürme vak'alarında tazminat
(dinî adıyla diyet) ödenmesi hem insanî, hem de islâmî açıdan uygundur. Yalnız belli ölçülerde olması
gerekir. Kifayetsiz miktarlar kadar uçuk rakamlar da uygunsuzdur... Asgarî ücretin 140 milyon lira,
1. derece'den mühendis maaşının 331 milyon, genel müdür maaşının 860 milyon olduğu bu yılda
(yıllık gelir 10 milyar lira) Bir kola 119 milyar uygun görülmektedir. Ancak ülke sathında aynı
standart kabul edilmeli, kol-bacak-göz için bu miktar, can bedeli olarak ta bunun 2 veya 3 katı
kabul edilmelidir. Bu parayı önce Devlet ödese de, daha sonra müsebbiplerden tahsil etmelidir ki,
kazalar, ihmaller ve saldırılar azalsın. Can bedeli uygulanan Suudi Arabitan'da trafik kazasında
ölen hemen hemen yok gibidir.
Yine 8 Şubat'ta Bonn Başsavcılığı'nın Hıristiyan-Demokrat Parti'ye (CDU) yapılan karanlık
bağışlarla ilgili dava çerçevesinde eski Başbakan Helmut Kohl hakkında açtığı dava, 150 bin euro
tutarında cezanın ödenmesiyle kapandı. Yolsuzluk sadece bizde değil!.. Bütün politikacıların
vazgeçilmez vasfı!
9 Şubat'ta Havai açıklarında Amerikan nükleer denizaltısıyla çarpışan bir Japon balıkçı gemisi
battı, 10 denizci kayboldu. Dünya bir nükleer tehlike atlattı.
11 Şubat'ta insanın gen haritasının yayımlanmasıyla, insanın 30 bin geni bulunduğu ve bunun
beklenenden daha az olduğu ortaya çıktı.
12 Şubat'ta Borsa'da İhlas Grubu hisselerinin tahtaları kapatıldı. Aynı gün Koç Holding,
bunyesindeki Tofaş-Fiat ve Ford Otosan ürünleri pazarlayan 17 şirketi birleştirme kararını onayladı.
Yine aynı gün Bakanlar Kurulu toplantısında bor madenlerinin özelleştirme kapsamına alınmaması
kararına varıldı. Aynı gün İstanbul 6 Nolu DGM, Susurluk davasında Özel Harekat Dairesi eski Başkan
Vekili İbrahim Şahin ve MİT eski görevlisi Korkut Eken'e 6'şar yıl, aralarında Haluk Kırcı ve
özel timci eski polis memurlarının da bulunduğu
12 sanığa 4'er yıl ağır hapis cezası verdi.
16 Şubat'ta Danıştaş İdari Dava Dairesi Genel Kurulu, Aktaş Elektrik kıyak imtiyaz sözleşmesini
hukuka aykırı buldu. Aynı gün İstanbul'da 1993 yılında vergi rekortmeni olan genelev patroniçesi
Ermeni kökenli vatandaşımız Matild Manukyan 84 yaşında öldü. Sahibi olduğu yüksek gelirli
genelevler kapanın elinde kaldı.... Bizim memlekette böyledir. Devlet kendi malını da, vatandaşın
malını takip etmez. Halbuki Osmanlı Devleti varisi olmayan malları Hazine kapsamına alır, sonra
onları ödüllendireceği kişilere verir, veya uygun fiyatla satardı.
19 Şubat'ta Cumhurbaşkanı Necdet Sezer Anayasa kitapçığını Başbakan Bülent Ecevit'e doğru
fırlattı. Ecevit mızıkçı bır çocuk gibi basın toplantısı tertip edip Cumhurbaşkanı'nın
şikâyet etti. Bozuk olan ekonomi şartlarını değerlendiren fırsatçılar yurtdışına döviz
kaçırarak kriz başlattı... Ama bunun hikâyesini, 28 Şubat'ın ikinci ekonomik krizini bir sonraki
sayfada anlatalım. (Birincisi 1998'dedir.)
DEVAM EDECEK!
> İÇİNDEKİLER <
> 28 ŞUBAT SÜRECİ - BÜLENT ECEVİT-MESUT YILMAZ-KEMÂL DERVİŞ SAFHASI
< > BATI DENEN BİLİNMEZ
< > 28 ŞUBAT - Bir Dönmenin Yorumu - Vidyo
< > 28 Şubat Sürecinde Yaşananlar
<
> HİLÂFET MESELESİ
<
> İSLAMİ
ESASLARA BAĞLILIK İLKESİ
<